3 Eylül 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

3 Eylül 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Püblende bir adamın küçücük, sevim- H bir eşeği var. Bu eşek müdhiş bir tü - tün tiryakisidir. Resimde gördüğünüz gi- bi sahibinin ağrma verdiği pipoyu ukşa- , * » Tibette sıcaklık ve kırk beş derece sı- cak olduğu ve ge- ee yarısı da bir- denbire soğuyup sıfırdan aşağı on beşe düştüğü çok vakidir. * Her sene kuruyan göl Yugosdlavyada, Erkınika denilen ma- talde bir göl vardır. Bu gölün yüzü on beş kilometre murabbadır ve derinliği Firmi metreyi bulur. Gölün hususiyeti her sene ilkbaharda birdenbire suyun kaybolmasındadır. Gölde su kalmayınca » civar halkı kurumuş göle ekin eker ve hasad yaparlar. Hasad zamanından az sonra göl gene dolmaya başlar. Yıldız — Bugün teyzemin do - çiçek götüreceğim, Geçen bilmecemizden — kazananlar Geçen bilmecemizde kazananların ksimleri pazartesi günü gıkacak sayımızdadır. Bilme- cede birinci ikramiyeyi kazanacak okuyucu- muzun taşrada ise pastayla bir fotografım göndermesi, eğer İstanbulda ise hediyesini almak için matbaamıza gelirken fotografım Ca getirmesini rica ederiz. Bazı okuyucularımızın getirdikleri fotog- Taflar çok ailik ve küçüktür. Biz bu fotoz- rafları gazeteye koymak için istiyoruz. Silik ve fena çıkmış bir fotoğrafınızın gazetede şıkması sizin de pek hoşunuza gitmez değil l? Öyleyse bize vereceğiniz fotograf iyi bir |. fotograf olsun. Ayten — kadar da çok özlemiştim. ( ı ıldıı —3 Kış gelince bütün ağaçlar yapraklarını döktüğü, cascavlak kaldığı halde, yalnız bir tanesi, bütün kış müddetince yaprak- larını muhafaza öder: O da çam ağacıdır. Çam ağacı güzel bir ağaçlır. Kışın yap - raklarını muhafaza etmesi de güzel bir şeydir. Çam ağacının yapraklarının dö- külmemesinin güzel bir de masalı vardır. Çok eski zamanda, tabiatin bugünkün- den başka türlü olduğu bir tarihte, güya bütün ağaçlar yapraklarını muhafaza e- derlermiş. O zaman da kış olur, kar, yağ- mür yağarmış, rüzgürlar esermiş, amma ağaçlara bütün bunların hiç bir tesiri ol- mazmış, Gene böyle bir kış başlangıcında, bütün kuşlar memleketi terkedip ( o za- ma kadar tüttürüp duruyor. |ynan da kuşlar hicret edermiş). Sıcak di- yarlar yolunu tutmuşlar. Bütün kuşlar gittiği halde yalnız bir tanesi kalmış: Bu, bir kanadı ve bir ayağı kırık bir küçük kuşmuş. Öteki kuşların arasına katılıp gitmeği bir kaç defa tec- rübe ettiği halde kırık kanadıyla yarı yol- da kalmış. Bir yere gidemiyeceğini anla- yınca kendisine sığınacak bir yer ara - mıya karar vermiş, İlk önce ormanın en büyük kayın ağa- cına gitmiş: — Sana bir şey rica etmeye geldim. Ka- yın ağacı, demiş, Benim kanadım kırık olduğu için öteki kuşlarla uçup gideme- dim. Kışı burada geçirmiye mecburum Dallarının arasında barınmama müsaa- de eder misin? Kayın ağacı dallarını sil- kelemiş: — Bunu da ben düşünecek değilim ya! Benim dallarım ve yapraklarım fazla ge- liyor. Başımda bir sen eksiktin. Haydi o- radan! Hiç beklemdiği bu muameleden şaşı - ran kuş meşe ağacına gitmiş: — Meşe ağacı sana bir şey söylivece- ğim. Acaba kabul eder misin? Ben yer - siz kaldım. Dallarından birinde oturma - maâ müsaade edersen çok memnun olu - rTum. — Sen beni aptal mı zannediyorsun? Barınmak bahanesile gelip palamutla - rımı yiyeceksin değil mi, tembel Haydi defol oradan. Zavallı kuş baynunu büküp, dere ke- narında durmadan ağlıyan söğüde git - miş: — Söğüt, senin dallarında bana bir yer verebilir misin? Hem seni hiç rahatsız et- mem. Soğüt öfkelenmiş: — Benim derdim kendime yetiyor! Bir de başıma seni mi alayım. Haydi git ba- şımdan da rahat ağlıyayım. Artık ağlamak üzere olan kuş kavak a- ğı:ına gitmiş: Karşıdan gelen Yıldız. gum günü.. ona güzel bir şaksı Yıldız — Ayten çeliyor, onu ne maya başladılar, ba güzel çiçek var mı? - SON POSTA 7 Si CA | Çam Ağacının Hıkaeysı — Kavak ağacı, bilirim sen iyi kalbli - sin. Elbet beni dallarının arasında barın- dırırsın. Kırık kanadımla ben nereye gi- deyim, — Bana ne, kanadını ben kırmadım ya, nereye istersen oraya git. Ben hiç yaban- cılardan hoşlanmam, Güle güle!. Zavallı küçük kuş ağlıyarak kona kal- ka uçarken çam ağacının güzüne ilişmiş. — Niçin böyle ağlıyorsun küçük kuş? Derdini bana söyle, belki seni teselli e - debilirim. — Ah iyi kalbi çam başıma gelenleri bir bilsen. . Amma derdimi söylesem, be- ni sşen de muhakkak kovarsın. — Dertli bir kimse hiç kovulur mu? Söyle de bir çare bulalım. Küçük kuş, na gelenleri, öteki a - gaçlardan gördüğü fena muameleyi an - latınca çam ağacı: — Keşki ilk önce bana gelseydin, de- miş. Bu kadar yorulmazdın. Haydi gel dallarımdan hangisini beğenirsen orada istediğin kadar otur. Küçük kuş, çama teşekkür — ettikten sonra dallardan birine oturmuş. O ka - dar fena muameleler görmüş, o kadar gçok yorulmuş ki ağlamağa başlamış. O sırada oradan rüzgâr geçiyormuş. Kü - çük kuşa niçin ağladığını sormuş. O da başından geçenleri anlatmış. Rüzgâr merhamete gelmiş. Küçük kuşa artık ağ- — Ağaç kardeşler Bana bir şeyler olu- yarı Öteki-ağaçlar merak etmişler: — Sana ne'oluyor ki? — Şimdiye kadar hiç bilmediğim Hbir şey.. yapraklarım birer birer dökülü- yorlar, Bu esnada meşe ağacı da hıçkırır gibi konuşmuş: * — Benim güzel yapraklarım düşüyur- lar. Halbuki ben onları o kadar çok se- verdim ki, biri kazaen düşecek olsa içim ağlardı. Söğüd ağlıya ağlıya derdini öbür a- Raçlara anlatmış: — Neyo uğradığımı bilmiyorum. Bütün yapraklarım birden döküldüler, Dallarım çıplak kaldı. Bu ne haldir, Rüzgâr ben- deh ne istiyor ki.. Kavak ağacı, uzun boyile yere yatar- ken öbür ağaçları görmüş: — Ben de söylemekten utanıyordum. Meğer benim başıma gelen felâket sizin de başmıza geldi ha? Şimdi biz, koca kış- ta yapraksız ne yaparız ki! Demiş. Fakat ellerinden ne gelir ki.. rüzgâr hızını gitgide daha arlırımış ve öz- manda ne kadar ağaç varsa — hepsinin | kıl yaprakları dökülmüş. Dalları Kkupkuru kalmış. Yalmız çam ağacının yaprakları dökül- memiş. Küçük kuş ta o sene bahar gelin- |ciye kadar çam ağacının yaprakları ara - sında barınmış. İşte © zamandanberi her sene bütün ağaçların yaprakları döküldüğü — halde yalnız çam ağacı yapraklarını ve güzel- liğini muhafaza ediyormuş. ** Şarkı söyliyen balık Balık için hay - vanların — dilsizi — derler, Hiç bir ba- lamamasını bütün fena kalbli ağaçları cezalandıracağını söylemiş. Ve o kadar şiddetle esmeğe başlamış ki ormandaki bütün ağaçlar yere kapanıyorlarmış. Kayın ığ:ıcı ilkönce Mgırmış gu saksıda acd- olmayacaklar. — lığın sesi yoktur. Fakat — yukarıda resmini gördüğü- nüz garib balık şarkı söylüyormuş. Daha doğrusu ahenkli bir ses çıkarıyormuş. Metin — Küçük bayanla konuş- Metin — Varmış ya, hele şum- Metin — Vakit varken seksı- ları ben keseyirn. Odamdaki mın üzerindeki kâğıdı, gene on- vezoya koyarım. Farkında bile lara belli etmeden güzelce ka- piyalım. Deniz içinde ışık Biliyorsunuz ki denizin dibine doğru indikçe gün ışığı — hafifliyor. BSuların çok derin olduğu yerde aydınlıktan eser kal mıyor. Bunu nasiıl ölçmüşler di « yeceksiniz, — Dalgışlar en — sağlarg elbiselerle bile 100 metreden fazla dorine Tiğe inemiyorlar. Bunun için kutu şek « Nnde âletler icad etmişler. Bu âletler içle ne deniz suyu alıyor. Kutuların içine d€ fotoğraf camları koymuşlar. Böylelikle görmüşler ki 100 metreye inen camlat ışık almış. 500 metrede işık avrılmış; kın mızı şua su almış, yülnız moör şua kalı ki bu da 1000 metreye kadar devam et yor. Ondan sonra hiç bir şey görülmiyom Camlar simsiyah kalmış. Böyle olduğu halde bu zifiri karanlıkta balıklar yaşı « yor. Birbirlerini, düşmanlarını, yiyecek ' lerini görebiliyorlar. Bu dâ örada yaşı yan balıkların vücudlerinden ziya neş $ retmeleri sayesinde oluyor. * Sünger Delikli bir kap: ta su durmaz. U « fak bir delik, ya- hud çatlak olsa derhal su aktığı halde yalnız. bir e şeyde durur. Bu da sünyerdir. Sünger dex lik deşiktir. Buna rağmen sünger içtiği suyun bir damlasını bile (sıkılmazsa) ae _........-.....--_.........................._.._..4 L Yeni Bılmecemız j vardı. Köylü kızı kazlarını gezdirirkeri içlerinden birini kaybetti. Etrafa bahnıl dı, göremedi. Şimdi aramıya çıktı. Ari ç yor, fakat bulamıyor.. Siz bulursanız ola duğuü yere işaret koyun, resmi kesip bi: gönderin, bir kişi Son Postaya bir aylı! aböne yazılacaktır. Bir kişiye kıymetli | müuharrir Nureddin Artan'ın türkçeye çe« virdiği Çengel kitabı. x Diğer yüz kişiye de çok güzel ve çoli kıymetli hediyeler verilecektir. Bilmeces ye cevab verme müddeti on beş gündüm Bilmec cevabını bize gönderdiğiniz zar 4 tın üzerine Bilmece kelimesini ve bilme« cenin gazetede çıktığı tarihi yazmayı u « nutmayınız, eaarermesenesdrsaRerAeeLAAr. Yıldız — Teyzem güzel çiçekleri Yudız — Biraz daha hızlı yürü: Yudız — Nihayet gelebildim. Yıldız — Teyzeciğim, sanc bir. Teyze — Bu ne bu, sen doğdu » görünce kim bilir ne kadar sa- yeyim, çiçekler sıcaktan solma- Kapı do bir türlü açılmıyor, işte saksı çiçek getirdim, görünce ğum günde utanmadan benimle bayılacaksın, vinecektir, sınlar. açıldı. alay etmiye mi geldin?

Bu sayıdan diğer sayfalar: