5 Eylül 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

5 Eylül 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

» ; Jan, kırk yedi numaralı evin karşısına gelince duraklıyarak etrafı iyice gözden geçirdi. Küçük, şirin ve yeni boyanınış bir sürü evler uzanıp gidiyordu. Bir bahçenin içinde bulunan, eski tarzda ya- pılmiş ve soyulabilecek bir ev vardı, ki genç adam bunu görünce memnun mem- nuün gülümsedi. Etraftaki sessizlik ve ıssızlıktan cesa- ret bulan Jan işin ilk safhasına başladı. Kendisine tabii bir eda vererek kapının ziline bastı. Cevab yok, bir daha çaldı. Evin hiçbir penceresinda ışık görünmü- yordü. Hafif hafif esen rüzgüâr Janın bur- nuna akasya kokusu getirdi.. derin derin nefos alarak hazla bu kokuyu içine çeken barsız: — Haydi bakalım, diye mırıldandı, Ka- fes boş, davranıp kısmeti alalım.. Hemen parmaklıklardan atlıyarak bah- gçeye daldı. Sessiz sadasız köşkün kapısına yaklaştı; tokmağı çevirdi. Kapı mukavemet etme- den açıldı. Bir taşlığa giren Jan cebinden elektrik fenerini çıkarıp karşısına ilk çı- kan kapıyı açtı. Burası köşkün dış man- zarasile kabili telif olmıyacak derecede tevazula döşenmiş bir yemek salonu idi. Salonun bitişiğinde de mutfak vardı. Burası hoşuna gitmedi. Koridora çıkıp “yukarı kata tirmanmağa hazırlanırken bir kapının altından süzülenebir ışık gözüne işti. Korkudan düşüp Bayılacaktı. Dur- du; bekledi. Ses yok. Hemen elini arka ce- bine götürcrek silâhını çekti; ve cesaretle ışığın geldiği kapıya doğru yürüdü. Gördüğü manzara onu olduğu yerde çi- viledi. Eski kanapelerle, koltuklarla dolu olan bu odada ihtiyar bir kadın ayakta duruyordu. Janı gören kadının gözlerinde korku ve hayretle karışık bir ifade belirdi. Vaziyeti çabucak kavrıyan Jan, ihtiya- Tın üzerine çullanarak onu bağladı; ve ba- Birmaması için de elini ağzına dayadı; ve mendilile kapadı. Bu iş bittikten sonra ge- ri çekilen Jan, bir sandalyanın üstünde, eli, kolu bağlı, ağzı tıkalı ve korkulu göz- lerle kendisine bakan ihtiyar kadını şöyle bir süzdü ve omuzlarını silkerek yüzün- den sızan ter damlalarını sildi ve homur- dandı: — Ama da tuhafsın bel Kapıyı çaldık;| , Orada, nisbeten tenha olan £ bir masanın başına Takvor kocakarıyı o - turttu. Kendi de arkasına geçip a- yakta durdu, Oyun henüz başlıyordu. Krup- yenin: > di hizasına tesadüf eden numara: , far kında olmadan, yüz lei birden ıy:vq'!: gğnîgma;hl çukurun içinde sür'atle iye başlıyan toparlı Krupye bağ:râ’ı: TC adai — Sekiz! Kırmızı!. Çift ve pasi, Ve İfakat hanım, ne olduğunu değil anlamağa, iyice sezmeğe vakit bula - madan, önüne bir sürü fişin kürekle sürüldüğünü gördü.. — A! Bunlar ne? Kimin bu kemikler, böyle? n Arkasında duran Takvor: — AL dedi. Senin.. koydı numro kazandı.. iki bin dört kyîlyı =rdın! — Setknği TaSE BELD toğ, — Zorl Cet &us ol! v Krupyenin sesi tekrar yükseldi: — Oyun tamami, Ve, bila çukurda dönmeğe başladı.. — Ay! Dur.. dur!, oyuncu başı!, Para- larımı topliyamadım!. “Son Posta, İ IR ! nın Hikâyesi * GEC ne diye cevab vermedin de adamı böyle | serbest serbest evin içine sokup tadsız İş- lerle uğraştırdın? Hiddetlenmişti; sesini perde perde yük- | selterek devam etti: l — Kapıyı çaldığım zaman cevab versey- din, yahud ışıkları yaksaydın ya.. şimdi ben ne yapacağım? Bağlı da olsa evde canlı birisi bulundu mu rahatım kaçar; hiç te çalışamam. Ne ise oldu olacak; ba- ri eli boş çıkmıyalım! Hemen işe başlıyan Jan çekmeceleri, dolabları birer birer açarak karıştırdı. — Paran nerede? Söyle. Hem gözleri- ni döndüre döndüre bana bakma üyle..ı seni öldürecek değilim; böyle şeyler be- | nim harcım değil. Yalnız paran nerede o- nu anlat! Sen hasisşe benziyorsun! Yeme- diklerini bana ver de bir işe yarasın! Hem sana dua da ederim.. İhtiyar kadın çenesile kapıyı göstor- di. Bu işaretin ne olduğunu anlıyan Jan dışarı çıktı. Bir dakika sonra elinde, ay- nalı dolabın dibinde bulduğu ağırca bir altın torbasile göründü. — Bana altın ikram ediyorsun ha! Fa- kat ben bunları ne yapayım, köşeyi dö- ner dönmez bu ağır yükün yüzünden be- ni enselerler. Hem bu, en azdan yirmi sene evvel harcanması lâzım gelen bir pa- radır. Ne haltetmeğe biriktirdin bunları? Heyecanını ve hiddetini yenmek üze- Te gözüne ilişen bir konyak şişesini ağzı- na dikti. — Altın biriktirmek pek vatanperve- rane bir iş değildir nine! Senin canın de- niz, dağ, tepe, yeşillik görmek istemedi mi? Kotdazüre gidip oralarda bu para ile lord gibi yaşamak aklına gelmedi mi |senin? Şaştım aklına doğrusu. | Buna pek esef eden Jan durmadan | konyak atıştırıyordu. İhtiyar kadın göz ucile Janın hareketlerini takib ediyordu. Dolabın üzerinde duran ve zamanla sararmış bir fotografı göstererek: — Bu pinpon kocan mı? Bu paraları biriktirmesi için kim bilir herife ne ezi- yetler etmişsindir! Biraz sustuktan sonra gene söze baş- ladı: — Seni bugün öldürmüş olsaydım eli- me ne geçecekti? Mutfağın, kedin, bir Takvor, hayret - ten dona kalmış, İ- fakat hanımın ise adetâ dili tutulmuş- tu, Kendini zorlı - yarak, arkasına dön dü ve sordu: — Kaç para, bu - nun hepsi? — İki yüz elli lira kıdar vardır. — Yeter! Kalkı - yorum ben artık. — Divanesin? Böy- le şans ilen kalkı - hr? Şu binliği de sür bakayim. — Hangi binliği? — Maytabın sı - rası değil. Nah, al şunu ortaa atıver. Fiş, bu sefer de 24 numaraya gitti, kondu: t — Yirmi dört! Siyah! Çift ve mank!| Kocakarıya bir yirmi dört bin daha sundular. Deli olacakt.. Heyecandan Hakikaten, İfakat hanım kazancının |tir tir titriyor, ensesinden, şakakların- hepsini çekmeğe vakit bulamamış, bin|dan, alnından sel gibi akan terleri bo- leilik bir fiş, ayni numaranın üstünde yuna siliyordu. Takvorun nasihatini E ZİYARETİ Çeviren : Faik Bercmen — #mEEiKİz de faydasız altın torban. Evet demiyo- rum; çünkü diğer odalardaki eşyalar tü- yü dökülmüş uyuz köpeklere dönmüş! Her taraf toz toprak içinde. Şimdi gidi- yorum ben. Allaha ısmarladık sevgilim! Şayed bir daha ziyaretine gelirsem, rica ederim, çaldığım zaman zile cevab ver de ona göre davranayım. Altın torbasını sürükliyerek dışarı çı- kan Jan enselenmekte gecikmedi. Fevka- lâde sarhoş oluşu üstelik elindeki koca torba, bir de koca karının ihbarı bütün emeklerini, zahmetlerini boşa çıkarmıştı. Enselenmesi için pek ziyade yardımı dokunan koca karıyı Jan hoş görüyor ve affediyordu. Fakat affetmediği yegâne şey vardı; o da kapı zilini cevabsız bırak- ması ve sağır olmadığı halde duymamış gibi davranarak Janın rahat rahat eve girmesine müsaade etmesiydi. Müddetini bitirip hapisten çıkan Jan doğru köşke giderek ihtiyar kadını ziya- ret etmeği tasarladı. Ona fenalık yapmak için değil, sedece bu vak'ada noktai na- zarını anlatmak üzere gidecekti. Parmaklığın önüne geldiği zaman ka- pıyı kapalı buldü, kapının üstünde de: «Satılık köşk» levhası asılı idi. Bu hali merak eden Jan, köşkün yakı- nındaki bir fırına yaklaşıp akrabası imiş gibi ihtiyar kadını sordu. Fırıncı: — İhtiyarı mi soruyorsunuz? Ha, Nise Bitti o.. evet Nise... Üç beş ay evvel bir gece evine hırsız girmişti. İşte o vakit-| tenberi koca karı değişti; fevkalâde neş'e- Üi bir hal aldı. Bana kalırsa o gece duy- |duğu heyecan ve korku aksülâmel yaptı. Bu izahata nezaketle teşekkür eden Jan, haddi zatında çok iyi kalbli bir ço- cuk olduğu için ihtiyar kadına kızmadı, bilâkis gülmeğe başladı: e«Zavallı kadın, elinde kalanlardan istifade etmesi lâzım geldiğini anladı galiba!..» YARINKİ NÜSHAMIZDA: Tunç heykel Yazan: Remide Adil SON ROMAN| Kocakarıya bir yirmi dört bin daha sundular, deli olacaktı. laştı, dürttü. Torik gözlerini açtı: — Ne var, ulan? Ne istiyorsun? Ha, sen misin? Ne yaptınız, bakayım? di- ye sordu. — BSenin kaptırdığın para ne kı-| Yaniya ki, şansı geldi. Hangi numroya dardı? —Ne bileyim ben? Otuz.. kırk.. elli.. — Bir mislini daha verecek olursak, kalmıştı. Onu almak üzere elini uzat- tutarak, sabahın saat üçüne kadar ye -| kayilsin? mak isledi. Sağdan, soldan itiraz etti -|rinden kımıldamadı. Kâh verdi, kâh al- ler: «Olmaz.. olmaz!» Bila durdu.. — Sekiz! Kırmızı! Çift ve pasl, Krupye, İfakat hanıma gülümsedi: dı; böylece, rület paydos oldukta, elli bir bin küsur leilik bir servetin sahibi bulunuyordu, Neş'e içinde pansyona döndükleri — Eyvallah! 'Takvor içeriye seslendi: — Bayan Gurabi! Buraa gel Şu kazandığın on bin leiyi Torik beyimize ver de kefi gelsin; ırahat uykulara da- — Jö vu felisit, madam! (Tebrik e-| vakit Toriği derin bir uykuya dalmış|lıp yaldızlı üryalar görsün. derim, bayan!) buldular. Saat bire kadar beklemiş, ni- İfakat hanım içeriye girerken de OSTANIN #F MA Cinsi Mikdarı Muhammen B. Muvakkat Eksiltmenin Beheri — Tutarı teminatı santi LK LK L.K. Sigara makine kolası 15.000 Kilo 20/70 - 3105.— 23287 10 Sigara paket kolası 13,550 » 20,70 280485 210.36 10,30 I — 5/1X/938 tarihinde ihale edileceği ilân edilen 15000 kilo siğara makine ve 13550 kilo sigara paket kolasının eksiltmeleri görülen lüzum üzerine 10 gün tem- did edilmiştir. H — Muhammen bedellerile muvakkat teminatları hizalarında gösterilmiştir. II — Eksiltme 15/1X/938 tarihine rastlıyan Pazartesi günü hizalarında ya- zılı saatlerde Kabataşta Levazım ve Mübayaat Şubesindeki Alım Komisyonun- da yapılacaktır. k IV — Şartnameler parasız olarak hergün sözü geçen şubeden alınabilir. V — İsteklilerin eksiltme için tayin edilen gün ve saatlerde 96 7.5 güvenme paralarile birlikte yukarıda adı geçen komisyona gelmeleri ilân olunur. — «6l05. I — İdaremizin kutu fabrikası için şartnamesi mucibince 300 kiloluk 1 adeğ ve 500 kiloluk 1 aded ki cem'an 2 aded baskül pazarlık usuliyle satın alınacaktır. Ii — Pazarlık 12/1X/938 tarihine rastlıyan Pazartesi günü saat 10.15 de Ka- bataşta Levazım ve Mübayaat Şubesindeki Alım Komisyonunda yapılacaktır. Hİ — Şartnameler parasız olarak hergün sözü geçen Şubeden alınabilir. IV — Eksiltmeye iştirak etmek istiyenlerin fiatsız teklif ve kataloğlarını mü- nakasa gününden bir hafta evveline kadar Tütün Fabrikalar Şubesine vermele- ri lâzımdır. V — İsteklilerin pazarlık için tayin edilen gün ve saatte 96 7,5 güvenme para- lariyle birlikte yukarıda adı geçen komisyona gelmeleri ilân olunur, — <5589> Baş, Diş, Nezle, Grip, Romatizma, Nevralji, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. WE ME WGü İcabında günde 3 kaşe almabilr. NO W NN Istanbul Tramvay Şirketinden : İstanbul Tramvay Şirketi, 1938-1939 mekteb senesi zarfında tramvay hatlarında tenzilâtlı tarife ile seyahat etmek hakkını bahşeyleyen kartların kaydına 12 Eylül 1938 tarihinden itibaren başlanacağını mekteb ve üniver- gite talebelerine ilân eyler. d - y iRaçAç - Alâkadarlar, pazar ve bayram günleri haric olmak üzere her gün: Saat 8,30 dan 12 ye ve 13.30 dan 17,30 a kadar Cumartesi günleri saat 8,30 dan 13 e kadar. müsbit evrıklı_ıih beraber Galatada Söğüd sokağında (Tünel arkasında) Hareket kalemine müracaat edebilirler. a DİREKTÖRLÜK muştur, Ne edelim ki oyun paydoz ol- du. Yoksama bin oski işden bilem değil idi. Şansın böylesine, Fransızlar <ven dö kokü» derler, — Ne demekmiş 0? — Yaniya, sözüm bundan dışarı, boy nuzlüu şansı demektir. Kazanan kimse- nin karısı, ya ki kocası, o esnada ona hiyanetlik ettiğinin elametidir sankim. İfakat hanım uyandı; Takvorun ye- ninden tutup silkerek: — Ne dedin? Bir daha söyle! dedi. Ben orada kazanırken ne olmuş?. Ermeni, devirdiği çamın şimdi far « kına varmıştı. Düzeltmeğe kalkıştı. — Yok! Frenkler öyle derler. Müs - takil, kazanmak için bu şart değildir. Kocakarı bu tevili dinlemedi. Elin - deki para dolu çantayı karyolanın üze- rine fırlatarak, odadan bir koşu çıktı, gitti. Lâkin, dönmesi bir oldu.. alı al, mo- TU mor: — Bizim papas herif meydanlarda yok., yatağı da bozulmamış! Tevekkeli önüme bu gece paralar su gibi akmadı? Frenklerin hakkı varmış. Takvor efen- di eyi söylüyor! dedi; Şimdi ben © kör olasıyı nerelerde arayım? Hele dönüp gelsin; görür göreceğinl! Halbuki, zavallının günahına giri- yorlardı. O bu dakikada, karısını ka- zandıracak şansı - Takvorun, Frenk- lerden naklen, iddia ettiği şekilde - arttıracak herhangi bir fezahatla meş- — Nasıl oldu? De- diğim gibi davran - Hınız, değil mi? Gö- rüyorsunuz ya: İşin içinde kadın oldu mu, ses çıkarmı - yorlar, Ben size söy- ledim. Bu gâvurla - rın zülmü erkekle - re, Karılar da bunu bildikleri için, hep böyle voli çeviriyor- dar. Ey, anne hanım, ne vurdun baka - yım? — Ben bilmem. Ben sade topladım. Hisabını 'Takvor efendi. tuttu. — On bin dedik a? Tam yüz tane oski eder, Sen de o kıdar İstemoor udun? — Hangi avalı tırtıkladınız? — Aval, maval değil? Bayan Gurabi bu paraları alnının teri ilen kazandı. koyduysa, o numro çıktı. — Haydi, be! Maytabı birak! — Asvas hakkiçin yalan demoorum. Nak! Haç çıkarayim ki inanasın. Ben, ömrümde böyle kiyak şans görmemi - şim, — Ey, topu bu kadar mı aldınız bu kıyak şansla? 'Takvor gevrek bir kahkaha salıver- di; — Haydi, işin doğrusunu deyivere - yim altık. Bayan kız kardeşimiz, şöyle gul değildi. Bir sui tesadüf olarak, yol- da karşı karşıya geldiği Yasefin peşine takılıp bakara salonuna girmiş, orada ütüleniyordu. İlk önceleri azar azar iştirak ettiği halde, yutulduğu kadarı- ni bir hamlede çıkarmak sevdasına düş- tüğü için, cebindeki beşer yüzlük bank- notları birer birer sürmeğe başlamıştı. Oyunu lâyikile bilmediği cihetle, krup- yeden ve oyunculardan arada sırada azar da işidiyordu. Ve bunlar onu büs- bütün şaşırtmakta idi. Ve elindeki kürekle, kadının önüne|hayet ümidi keserek odasına çekilmiş,|ona bir göz işareti yaptı, Yatağından yirmi dört tane binlik banknot sürdü.. | yatmıştı. Takvor, usulcacık yanına yak-laşağı atlıyan Torik istintaka girişmişti: (Arkan var) böyle beş yüz, beş yüz elliyi doğrult-

Bu sayıdan diğer sayfalar: