16 Eylül 1938 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

16 Eylül 1938 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“İpek,, sineması : - pt T Büyük şehir Oynıyanlar: Spencer Tracy - Lowise Rayner İ Vak'a Nevyorkta geçmektedir. Taksi şoförü Benton Romanyalı Anna ıle"cvlı— dir. Serbest bir surette çalışan şoförler, başlarında Boceher ile Teaggart bulu - nan bir taksi kumpanyası tarafından teh- did edilmektedirler. Kumpanyanın ba - reketlerini meydana çıkdrmak için A': nanın kardeşi Pol bu kumpanyaya şo;ı r yazılıyor. Polun fikrini anlıyan Beceher İ srerken takib ediyor. Ga- k oluyor ve bekçi ölüyor. Brcc'her polise m-.hıı_cuş ederek bütün serbest şoförlerin tevkifini taleb ediyor. Ayni zamanda da 'Ann;." bomba atmakla itham ediyor. İki kar' z-: dostlarında — gizleniyorlar. Pı-l_'s artı ele geçirmekte! ümidini ?rsmıî; tir. Bütün serbest taksi şoförlerini tc».ık. ediyor. Arkadaşlarını kurtarmak — için Anna polise müracaat ediyor. vapura geliyor. Ora- yerde onu bir garaja rajda bir infilâ Bunun üzerine Benton veda için N da Annayı fena kadınlarla ayni Börünce ayrı bir kamaraya çıkartıyor. Buddinin evinde bir mektub buluyor ve Baraj cinayetinin hakikatlini öğreniyor. Hemen müddelumumiye — müracaatla Beceher ile Teağgartı yakalatıyor. Bu Sırada karısı hastanede bir erkek çocuk doğurmuştur. Venedik - film sergisi film sergisi yüzünden mübim zuhur eylemiştir. ge henüz bildirilmeden sville Kearney ile / sı Harold Smith jüri erginin kararlari İngiliz murahh morikan mura film sergi- n (Mussolini b kupası) nn : eylemiş oldu, c mi ile Leni Rifensthalin (Olimpiyaö) filmine verilmesidir. pan bu iki hlm sra- h itibaren sergide Sinin Müssolini kupas Sında taksimi an A-| haftanın programları « İpek”;msaray ” sinemalarında Üç filmden üç sahne Yukarıda sağda: (Süt kardeşler), solda: (Büyük şehir), aşağıda solda; (Lorel ve Hardi iş arıyor) *“Saray, sineması : (Lorel) ve (Hardi) iş arıyor... Serserilikten dolayı tevkif edilen Lo- rel ve Hardi hâkimin merhameti sayesin- de hapisten kurtuluyorlar. Mahkemeden çıkar çıkmaz bir anahtarını arıyan sar- | hoşa yardım ediyorlar ve onun tarafın- dan eve davet ediliyorlar. Sarhoş e kapısını şaşırarak başka bir eve giriyor ve iki arkadaşı orada bırakıp dışarı çı- kıyor. Evin reisesi bu iki âhbabı pijama ile evinde görünce korkusundan bayılı- yor. İki ahbab bunu ayıltmak için süre- hinin içindeki viskiyi su diye başına dö- orlar. Bu sırada kadının kocası içeri | giriyor. Ahbablar adamı görür görmez ka« çıyorlar. Meğer bu adam onları serbest İbırakan hâkim imiş. Atlarken Hardinin bir bacağı kırılıyor ve hastaneye yatırı- hyor. Lorel onu ziyaret için hastaneye g;di_vor ve yanlışlıkla morfin şiringasının üzerine oturuyor ve yarı baygın bir hale giriyor. Güç hal ile atomobilini kullana- rak eve gidiyor. Yolda ufak bir kaza ge- çiriyor. Kazaya sebeb olandan tazminmat alıyor ve bunun ile nakliyat yapmağa başlıyorlar. İşe bir mabilyacıdan — başlı- rorln_r. 'Tesadüfen doktorun karısı mobil- cıdan bir piyano alıyor. Ahbablar bu piyanoyu eve naklediyorlar ve ne var ise hep yok ediyorlar... Sonra doöktor ve ka- rısı tarafından kovuluyorlar... yüzünden ortaya hava esmeğe başlamıştır. ile bir hayli menfi bir | İngiliz gazeteleri bu mesele Ümeşgül olmuşlardır. İngilizler ve Ame- rikalılar Mussolininin oğlunun fıl:nınıî e muarız oldukları halde Leni tam K |Rifensthalin (Olimpiyad) filmini pek çok | beğenmi dirler. z n Bu filmin Mussolini kup km:n-W nasından masına itirazları filmin 1cr_n; ileri gelmeyip idhal edilmiş olduğu sınıf- tan ileri gelmekti edir. z Film sergisinin sebeb olduğu bir mesele daha... : Venedik film sergisinin aktüalite ilm- filmlerinden parçalar, “Melek,, sineması: Süt kardeşler Oynıyanlar: Henry Garat, Meg Lemonnier, Lucien Barocux Çok zengin bir bankerin kızı olan Mo- niğue meşhur bir sinema san'atkârı olan Yak Loreni çok sevmektedir. Yolda bir otomobil kazasına uğruyor ve bir çiftli. Ge iltica ediyor. Orada Lorenin si Si ve süt kardeşi İzabel ile tanışıyar. Monik kolayını bularak kıyafetini de- Biştiriyor ve Pariste (Jak) w evine süt kardeşi ölye giriyor. Birçok maceralar- dan sonra (Jak) farkına bile varmadan ortadan kayboluyor. (Jak) sevgilisine evvelâ sinemanın stüdyosunda, sonra da evinde rasgeliyor. En sonunda aziz dastu Sipriyen sayesinde her şeyi yoluna s0- kuyor ve sevgil evleniyor... Büyük bir tarihi film: “A Royal Divorce,, Tanınmış sahne vâzılarından Herbert Wilcox tarafından tertib ve meşhur sinz- ma san'atkârlarından (Piecrre Blanchar) le (Ruth Chatterton) tarafından çevril- miş olan A Royal Divorce filmi ikmal e- dilmiştir. Bu film (Napolyon) ile (Joze- fin) in hayatlarını tasvir eylemektedir. Napolyon rolünde — maruf Fransız san'atkârı Pierre Blancharın emsalsiz bir muvaffakiyet kazanmış olduğu büldiril- mektedir. çıkan meseleler n en büyük mükâfatını (İngiliz kral ailesinin Paris seyahati) filminin kazan- dığı yazılmıştı... Halbuki — İngilirler bu — mükâfa -« tı Fransız filminin değil, fakat: Gau - British İngiliz kumpanya - sının aktüalite filmi tarafından ka: dığını y İngiliz ve Fransız sinemacıları arasın- | da 'çıkan bu ihtilâfın-halli zımnında her |iki memleket sinemacıları keyfiyeti Ve- nedik film sergisi reisliğinden sormağa karar vermişlerdir. “Son Posta,,nın zabıta hikâyeleri —| Genç kadının yalanı Çeviren: İbrahim Hoyi A Cinayet masası müfettişlerinden Horn- | oturan «kormşularımıza gidelim...» tekli: ley, masanın üzerine yaydığı resimler-| finde bulundu, kabul ettim. Yola çıktık. den başını kaldırdı: Daha evlerine yaklaşmamıştık, bir oto- — Madam Ferfaks'ın hikâyesini kendi| mobil ok gibi meydana çıktı ve tam ya- ağzından işitmek isterdim.... diye mırıl- | nımızda durdu; iki kişi yere atladı. Bir dandı. Vernon Ferfaksın esrarlı ölümü hâdi- sesini tahkik işini müfettişten rica etmiş olan komiser, az buçuk şaşırmış göründü: — Madem ki emrediyorsun, başüstüne dostum.. fakat, kadının - söylediklerini | kelime kelimesine sana naklettiğimi te-| min edebilirim, dedi ve sonra anlatmağa | başladı: — Madam Ferfaksı yıllardanberi tanı- zım. Onun için, bana, herhangi «bir ya- bancıdan daha fazla açıldığına kantim. Kocasile olan hayatını ve şu romancı de- likanlı ile geçen münasebetlerini —ayrı ayrı Ve hiçbir şeyi saklamadan anlattı. Zavallı kadın yıllardır gülmek nedir v- nutmi ! Ferfaks, karısına çok fena muamole e- derdi. Kadınlara karşı aşırı derece 1 Onun için, yer yurd gözetmez, biraz göyle eli ayağı düzgün birisini gü dü mü, yanında karısı varmış, yokmuş| aldırmaz, yeni avının peşinden koşardı. üçüncüsü de direksiyonda kaldı. Kat'i- yetle söyliyemiyeceğim, sırtında şoför Üniforması v>:*1 palıda, İçlerinden biri, Amerikalılacı ras bir şive ile: — Eller yuk diye homurdandı. Elbiselerine, yüzlerine veyahud başka yerlerine bakamıyacak, dikkat edemi cek kadar korkmuştum, dehşete düşm tüm, fakat, içlerin bir tanesinin uzun boylu, geniş yapılı bir insan olduğunu, siyah bıyıkları bulunduğunu ve haydud beni süzdüğünü hatırlıyorum. f te, kocamdan pek fazla uzun nü lâyikile seçemedim. Fa- nde, kuşaklı açık renk müşamba vardı. Uzun boylusu, elmas yüzüğümü kopardı aldı. Ötekisi, kocamın çantasına el attı. Aldı sandım. Meğerse müvaffok olamamış imiş. Birden kocamın eğilir, diz çöker gibi bir hareket yaptığını ve koşmaya başladığını gördüm. Bir çığlık kopardım. Küçük boylu haydud kocama vee No ise bunlar teferrüat, yalnız kadının | ateş etti. Zavallı birkaç adımdan fazla u- |bir hareketini alkışladım. Madam Fer-| zaklaşamamıştı. Bir anda yere serildi. faks kocasının ölümünden asla mütees-| Tekrar bağırdım, feryad etlim. Fakat sez sir olmadığını, hattâ biraz da memnun| sada çıkmadı. kaldığını saklamadı. Ne müdhiş bir andı yarabbim!. Hatır- Müfettiş götürüldüğü Wilford çüıli-llndıkçı tüylerim daha hâlâ diken diken ğinde meselenin teferrüatını inceden in-| ceye öğrendi. Hâdise şöyle olmuştu: ı O tarafların en büyük çiftliğinin sahi- bi olan ve biraz da fena şöhreti ite tanın-| mış bulunan zengin Ferfaks, günün bi-| rinde, karısı yanında olduğu halde Şika- govari bir baskına uğramıştı. Karısının dü züğünü çalmışlar, ve kendisi de cüzdanı- ni vermemeğe uğraşırken kurşunla öl- dürülmüştü, Haydudların bindikleri otomohilin izi bulunamamış ve cinayetin üzerinden iki gün geçmiş olduğu halde, bu esrar per- desi çözülememişti. Bunun üzerine mü- fettiş: <«Paçaları sıvamalı!..» diye dü dü ve bir kere daha, polisin çektiği simlere uzun uzun baktı. * İ Çiftlikte onu, misafir odasını aldılar, kafasında binbir türlü ihtimaller geçer, say faraziyeler yürütürken, kapı çıldı ve Edna Ferlaks içeriye girdi. Mü- fettiş Hornley kadını görür gö lından geçirdiği o türlü türlü ihti: T iskambilden yapılma bir köşk gibi birden yıkıldı. Genç kadın o kadar genç, o ka- dar narindi, hele, yüzünde yorgunluğun, acının derin izleri öyle yer etmişti ki, in- san gayri ihtiyari, hürmet ve acıma his- leri duyuyordu. Müfettiş özür diledi: — Sizi rahatsız ettim. Affedorsiniz, fa- kat, nihayet vazife kuluyum. Onun için salı gecesi olup bitenleri anlatmanızı ri- ca edeceğim.. Kadın elini alnında dolaştırdı. Derin der çini çekti ve güç işitilir. monoton Z, T- her şeyi söyliyeceğim, bay mü fettiş. Komiser Branburna anlattıkları- mı biliyorsunuz, zannederim, — Hüdiseyi, bizzat ağzımızdan öğren- meyi istedim madam Ferfaks. â.. fakat söyliyeceklerim, hiç te işe yaramıyacak. Hâdise esnasında or- talık karanlıktı ve ben fena halde kork- m. Sonra, © kadâr çabuk oldu ki... günü, akşçam yemeğinden sonra, ko- cam çiftliğinin garbına düşen bir evdo ada eşi bulunmıyan bir elmas yü- | ) oluyar. Galiba bağırışım, sonra tabanca- nın sesi onları ürkütmüş olmalı ki, ote- mobillerine atladılar, ve sön sür'atle göz- den kayboldular, Güç hal ile kocamın yanına vardım. Hareketsiz bir halde yer- de yatıyordu. İlkönce ölmüş sandım. Son- ra, ebiliyorlardı. diye mırıldandığını du- bi oldum. Ama emin değilim, zira sesi çok halsiz çıkıyordu, hem de ü lun - kenarındaki çemenlere gömül- müştü... Müfettiş sordu: — Ne dediğini anlamak ve rahatça kü- nuşabilmesini temin etmek için kocanı- zın başını çevirmeğe çalıştınız. mı, ma- dam?.. Kadın ayni anı yaşarmışcasına heyes canla cevab verdi: İ — Ona dokunamadım. Belki bu hissi- mi anlıyamıyacaksınız. Elimi bile süre medim ona. Yardım gelmeden öldü ko- cacığım. Tahkikatta, cebinde 1200 İngi- liz lirası bulunduğu anlaşıldı. Muhakkak birisi, kocamın o akşam yanında bu ka- »| dar para taşıdığını biliyordu. Ben. onun böyle bir âdeti olduğunu asla öğrenme- miştim. — Kocanızın, hor gece yemekten sonza dışarı çıkıp gezmek âdeti var miydi?, Ekser geceler çıkardı. Fakat ben pek nadir olarak ona refakat ederdim. Ben de öyle tahmin etmiştim ma- dam.. Kadın müfettişi seri bir bakışla süzdü: Ya. demek, kocamla olan geçimsiz- liğimi biliyordunuz.. dedi. Ve açıldı! Kocamın ölmüş olmasını bir facla ola- rak karşıladığımı söylemiyece Onun bu şekilde ölümü, hiç te hoş de ama,, biz de cehennem hayatı sürüyor Nis- ter Hornley... Kadın, müfettişin bir şey söylemesini bekliyerek pencereden dişarıya baktı. — Kocanız, ne zaman ölmüş bulunu- yordu madam — Dokuz ile dokuz buçuk arası olma- h. kat'i olarak hilemem Dışarıdan birisi kendisine — seslenince madam Ferfaks sustu ve müfettişe: (Devama 4 üncü sayfada)

Bu sayıdan diğer sayfalar: