18 Ocak 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

18 Ocak 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SEVGİLİM M.. LZ ZA “Otomobil yokuşu tırmanıp köşeyi kıv- X rılmca, peojektörlerinin aydınlattığı sa- ida Yırpani kılıklı, eski ü muşap-! balı ve şapkalı bir adam göründü. Çifçi, Raysmış... Şunu arabaya alâ” lam... diye şöylendi ve frene basmak üze- iken yanında oturan kızı seslendi: — İstemez baba. sür gidelim. Bizi âdi bir yanaşma ile birlikte görürlerse ne “derler? İhtiyar itiraz etmedi, Fakat, delikanlı nın yanından geçtikten sonra, başını ki- aoğru çevirerek kızgın bir tavırla; İyi amma Margeri, neden bırakma- dın?. © Diye sormaktan da kendisini alamadı. İÜ Margeri, başını salladı. Ağzını açmadı. ” Raysı otomobile almak mı?.. Allah güs- © termesin.. mübarek her zaman ekşi ekşi " kokardı... Fakat işin içyüzü hiç te böyle © değildi. Rays yakışıklı bir delikanlı İdi doğrusu ve çiftliğe kapılandığı ilk gün- | den itibaren Margerinin hoşuna gitmişti. MX Afacan kız. zavallı oğlana ilânı aşk 'rebilsin diye yapmadığı deliliği, hı ğa bırakmamış. ona türlü türü vermiş, delikanlı tam cesarstlenec: "rada, buz gibi bir gülüşle, iğne gibi bi- tam sözlerile onun kolunu, kanadını kır- “aştı. Üstelik Raysın fakirliğ'ni, parasız-| lağını yüzüne vurmuş, eski pü i X Jerile alay etmiş, bütün bü se “na kakmıştı. Mar o kadar ezıtmı den ağlıyacak bir hale gelmiş çuha gibi kızarmış ve mavi gözleri Y: yla dolarak, ve hıttâ bir hayvan gibi fıria- mış, gitmişti, (enç kız da şeytan şeytan i diği bir neş'e ile, sahnede durmadan ça hıyor ve şarkı söylüyorlardı Margeri, bu curcunayı dinlemiyor, aTa- yıcı gözlerile pâzar elbiselerini gi olan ve haftadan haftaya taktıkları ko- lal yakalarının içinde bir türlü rahat e- demiyen. delikanlıları, kaba saba tuva- İletleri ile ne yapacaklarını, nasıl otura- İcakları şaşırmış görünen . genç kızları İ seyrederek gönlünü eğlendiriyordu. Mârgeri birden gene Raysı dü Kim bilir, arkada nerededir? rıldandı, Sonra, ayıb sanal. maya bu kadar ehemmiyet veri diye kendi kendisini azar) Rays, gene kafasının içinde * okurken, yemek yerken. çal ğu gibi, gene o hirpani kılığı ile karşısına dikilmişti... Bir yanaş * gülümsiyerek: — Avucumun içinde. diye sevinmiş “ve ertesi günü Raysı öpmüş, delikanlı bundan memnun olacağına, Margerinin tına bir tokat indirmişti. Binaena- ih, onu otomobile almamak meheldi, O, yaptıklarının cezasını çekmeliydi. O gün köyün klise mektebinde büyük 'bir merasim vardı. Margeri ile babası İ- çin de salonun en önünde, sahneye çok yakın bir yerde iki koltuk hazırlamışlar. “dı. Margeri. muhakkak Rays ta buraya © gelecek, amma, oturamıyacak, tâ en ge — rilerde ayakta duracak, merasimi öyle seyredecek. diye düşündü. © Salonda pek fazla kalabalık vardı, İğne hisamız yere düşmezdi. Pencereler $ım- © sıkı kapalı olduğu için, içeride hunaltıcı “bir hava vardı. Merasimde, telli sazlar WE ile san müsabakasında kazanan ve mü- kâfat olacak-olanlar muvaffakiyetin ver. Vi Son Poslanın edebi romanı: 30 Fakat karım, seneler geçtikçe, ya 'vaş yavaş başkalarının da, başka “slçakların ân tuzağına düşmeğ? baş- “lamıştı. Birer birer değişen âşıkla- rile beraber. iç ndeki bütün temiz duy- © gularını da kaybetmişti. Ben tabii henüz — bir şey bilmiyor, sade, Süheylâ da doğup büyümeğe başladıktan sonra, iki yavru mun yüzüne melül melül bakarak düşü- hüşordum. Bazan kendi kendime; «— Ne oluyor bu kadına?.. diyordum, niçin kar- şımda böyle s'nirleniyor? Niçin hiç yok- bu iki çocuğu dövüyor? Bilhassa Sü“ — heylâyı, bu henüz pek miniminiyi7.. Ni- çin, yarabbi, en ufak şey: izlenip hay- : O zaman ona Sinirlisin, diyordum, kalk, seni bir eğlenceye gö- füreyim.. meselâ tiyatroya, sinemaya gi- delim, vakit geçirir, biraz eğlenirsin..» “Ben ona bunları teklf ediyordum, o İse benimle beraber gezmeğe yanaşmıyor, | "daima bir bahane ile reddediyordu, Ni- hayet bana sormadan, çocukları bir hiz- © metçi kızın eline bırakarak, akşamları da evden kaybolmağa başladı. Ben onu evde bulamayınca kızar, söylenir, fakat gel. diği zaman yüzünü görünce gene yatı- “gırdım. Bana sayısız kadın arkadaşların. dan birinin ismini söylerdi. filân hanım- 'Margeri, kalın bi derin bir uy- kudan uyanır gibi gerindi. Köy evinin İşiir subesini idare eden papaz, sınki İn. İcilden bir bahis ökurmüş gibi ağır ve tok ir sesle, kelimeleri tane tane söyliye- rek: — Şimdi, şiir müsabakasını zati dimliyeceğiz.. diyordu. kazanan 1 Margeri gözlerin: uğuşturdu, garib bir merakla papazı dinlemeğe koyuldu — Evet. ştir müsabakasında birinciliği | azanan eserin ismi «İştiyak ve Ümide- dr Şairin asıl ismini ne yazık ki bilmt yoruz. Zira, İdris mahlesini kullanmış. Bay İdris, lütfen sahneye gelir misiniz?.. | Arka sıralarda bir kıpırdama, bir kay- İnaşma oldu. Kalabalığın arasından bir delikanlı göründü, Bu Raystı. Salonu çınlatan alkışlardan utanmış, yüzü gözü kıpkırmızı kesilmişti. Amma, yürüyü- İşinde hiçbir aksaklık yoktu. Bilâkis gar 8; E Yazan: Halid Fahri Ozansey la filân hanıma gittik derdi. Yahud, be- nimle gitmek islemediği sinemalardan birinin :smini ortaya atardı. Ben ds su- sardım. İşte ilk zâfım bu suretle başla. maş oluyordu ve bu, senelerce büyle de- vam etmişti. O tarihte tüccar komisyon- culuğu yapıyordum. Tanıdıklarım çoktu. Hergün skşama kadar bin kapının ipini çeker, Gümrükte, tüccar yazıhanelerin- de hiç dinlenmeden dolaşır dururdum. 'Topladığım ve sonra bu işlerden çekilin- ce emlâk üstüne faizle işletmeğe başla- dığım para, işte o zamanki bol kazancım. dan birikmiştir. Demek ki, Naciyeyi iste- dığ! kadar şık giyindirebilecek bir para yı da onun kucağına atabiliyordum. «N'hayet bir gün.. bundan iki yıl ev. vel, ah o gün nasıl oldu da teessilrüm- den ölmedim.. kendi yazhanemde imza- sız bir mektub aldım. İçinde bir tek sa tır vardı: «Hey koca budala! Gözünü aç. (Karın dördüncü âşığım değiştirdin Bu mektubu okuyunca gözlerim karardı, kalbim duruyor sandım. Sonra biraz ken- dime gelince «Hayır, yalandır bu! dedim. Alçağın biri yazmış bu mektubu. namus. lu bir kadına iftira ediyor!» Böyle dedim amma, içime de bir kurd girmişti. O ak- şım evde karımın yüzüne bakamadım, Çeviren: İbrahim Hoyi «yar Şİ rin kükrediğini, ıslıklar çaldığını .İduyu yet zarıf ve asil bir eda ile sahneye çıktı. Papaz, gülümsiyerek; — Şairimiz, şirini bizzat kendileri o- kuyacak. İstemiyor, çekiniyorlardı am- endilerinden rica ettim. Lütfen ka- iler.. dedi ve sahneden ayrıldı. Hırpani kılıklı Rays, ilkönce biraz kı- sık, titrek bir sesle şirine başladı. Biraz da, kendisini dinliyenleri, mekteb salonunun Karanlık, bunallıcı havasın-| dan çekip alarak rüzgârla devlerin çar-| pıştığı bir ovaya götürdü.. onlara, evv | iâ bataklıklarm arasından, Kararsız şaşkın bir Kalde kıvrıla kıvrılan sızan; sonra, taşlık bir yolun üstünden coşarak, daima daima diğer bir köşxle yen: bir neş'enin bulunacağını sanarak kaynıya- İrak akan bir nehre benziyen taze ve İs- tekli bir sevgiden bahsetti. Faka” bahisız â , o dönemeçle, her tarafı derin bir sessizlikle dolu bir boşluktan büşka bir şey bulamadığını, ilerlerde de rüzgârle- ve g- ğaçları kırdığını; Zira sevgisinin ken- dişini reddetmiş olduğunu anlattı, Margerinefes almasını unutmuş gibi idi, Tuhaf biz i bir oyuncak gibi kırıp attı yor, onun kelimeleşmiş iztırabını, içinde | ır, boğazı düğümlene düğümlene, | adar merhametsizce üzdüğü buş'rin kanlıyı deli gibi sevdiğin: anlıyordu. | ys, hiç onun tarafına bakmıyordu, Fa- fargeri onun yalnız ve yalnız kendi- b ettiğin! seziyordu. Hele, şiiri» yerınde sevgilisinden (M...) diye pe genç kızın en küçük bir şün- Kalmadı. Rays, bu şiiri, sırf ken- ve urun sevgisinden ilham ala- maş sonr: Sevgilim, onu beklediğim vere gele- cek, o zaman beklemeğe lüzum kalmıya- Kyorum... Sözlerile şirini bitirdi. Sahneden ay- | bu esnada, hemen oraya fır. arını delikanlının boynuna do- de seni seviyorum, hem dünya- seviyorum. Beni affei... (Bu ne büyük bir sansasyon olurdu?) deme- mek için kendisini zor tuttu. İhtiyar çiftçi kızına seslendi: — Haydi Margi, kalk gifelim. Bak Râysın etrafı kalabalık. Biz yarın tebrik ederiz onu dedi.. Baba kız, evlerine döndüler. * Genç kız odasına çıkmadı. Mutfak pen- ceresinden Raysın yolunu gözetledi. Bir Süheylâya bile gülümsiyemedim, onu bis le kendime yabancı ve düşman hissettim. | Karım daha sofrada iken neş'esizliğimi farketmişti. İkide bir soruyordu: «— Bu akşam du sana ne oluyor? Renim si lerim sana mi geçti? Bek, ben gülüyo-| rum, sen.ne somurtup duruyorsun?» Va-| ji şülüyordu, fakat hangi neş'es'nden?. Cevab clarak ona hep yorgunluğumdan bahsettim ve bir-aralık, heyecanımdan hiç renk-vermeden, sanki söz gelişi, ka. rımla Süheylâya gündüz ne yaptıklarını | sordüm. Kerim Süheylâdan evvel söze atild: ve bir hanımın ismin: söyledi; «— Onun kabul günü idi, ben oraya git- Um, Süheylâ da arkadaşlarile sinemaya gittiler» dedi. Bunun üzerine Sühey'â, zavalh saf kızcağızım, gördüğü filmi an-| latmağa başladı. Karım biraz onu dinler g.bi göründü, sonra eline bir moda gaze- tasi alarak köşeye çekildi, Süheylâyı da yanına çağırdı. Şimdi uzun uzun ona mo- delleri gösteriyor, onunla modeller ös- fre konuşuyordu. Bense gazetemi yüzü- me kapiyarak sözde okuyormuşum gibi yapıyordum. Fakat, arasıra, yandan hep Naciyeyi gözetliyor, onun en ufak hare. ketinden, bir baş eğmesinden, bir pars mak oynatmasından manalar çıkarmağa çalışıyordum. Nihayet .beslememiz içes İriye girdi, karıma banyonun hazırlandı. Eını haber verâi. Karım banyoya gidince, Süheylâ da kalktı, uykusu geldiğinden yatmağa çekildi. Oh! şimdi odada yalnız kalınca derin bir nefes almıştım, Artık beynimi tirmalıyan bu işi serbestçe an- ıyabilecektim. Derhal telefonu yakala- dım ve telefon rehberindeki numaraya baktıktan sonra, karımın söylediği hanı- nun evine telefon ettim. İnce bir kadın sesi: «— Ne istiyorsunuz?e dire sordu. Bursa Halkevi (Baştarafı Sinci sayfada) yi çok zengin kütübhanesidir. Günün mesai ve istirahat saatlerinde bu kü - tübhane her gün her vatandaşa açık tar. Bilhassa gençler buradan çok ist fade etmektedirler. Meselâ mektebler- de talebe verilen bazı mühim ders va" zifelerini hazırlayabilmek için Halkevi kütübhanesinde kuvvetli yardım gör * mektedir, Neşriyat faaliyeti Halkevibin neşriyat kolu Konferans” larla da alâkalıdır. Şehrimizin on iki | yerinde, muhtelif ve faydalı mevzular dahilinde gece a kursları yapır mağa başlanmıştır. Bunlar nisan ayına kadar devam edecektir. Bundan başka oparlörlerle yapılan konferanslara da ehemmiyet verilmektedir. Vali ve Par- ti Başkanımız Bursa için mükemmel bir hoparlör tesisatı üzerinde ehemmi- yetle durmaktadır. Yapılacak bu tesi - sat 30 hoperlör kaldıracak kuvvette bulunacaktır. Yakında meydana getirilecek bu te - sisatla her konferans Bursanın her kö- de syni za'manda dinlenebilecek - şesi k komitesi çalışmalarına de- vam etmekte ise de mevsim münase - betile köylere gitmek imkânı buluna- İl mamaktadır. Ancak bu komite tarafin- dan her hafta mi aman çıkarılmak» ta olan (Son Yedigün) adlı matbua ile Yâzm gelen telkin ve irşad yapılmak - ğ ş, Nezle, Nevralji, kırık'ık ve bütün Era maze müddet sonra, onun kapıyı açtığın., bah- çede ilerlediğini duydu. Delikanlı. her vakit yaptığı gibi, mutfağın üstündeki ©-| dasına çıkmak üzere çiftlik binasına doğ- ru yollanmadı. Fakat bağa septu Meh- tablı bir gece idi. Margeri Raysın, küçük kapıdan süzülerek, elma ağaçlarının â- rasında kaybolduğunu gördü. Sevgilisi- nit sesini duyar gibi oldu: «Sevgilim onu beklediğim yere gele- cek. O zaman beklemeğe lüzum kalmıya- cak Bunu biliyorum.» Genç kız omuzlarına mantosunu attı. Ay ışığında efsanevi bir heybet almış ©- Sesimi değiştirerek: «— Naciye hanımın terzisiyim, dedim. Kaç gündür elbisele- rini gelip alacaklardı. Elbiseler hazır. Bugün &endilerini apartımanlarında aras dım, bulamadım. Hizmetçi belki size zil- Muzlerdir dedi de.. görüşmek istiyordum.» Telefondak' kadın sinirlendi ve adelâ çi-| kişarak: «— Naciye hanım bügün bize! gelmediler, Hem bir daha burada ara- müâyifi.» dedi ve tölefön çat diys kapandı. Anlıyacağımı anlamıştım ve bu tes sürle, şimdiki gibi, bir koltuğa yıkilmış- tim. Gözlerim yanıyor, ağlamak istiyor. dum. İçimden de: «— Demek Naciye ba- na yalan söylemiş! Peki amma niç'n?.3 diyordum. Maamafih o âkşam Neciyeye hiçbir sey belli etmek istemedim. Yüz| yüze gelmemek için de o banyoda iken odama çekilip yattım. Odama diyorum, çünkü Naciye son zamanlarda büsbütün sinirli olmuş, iki kişi bir odada, bir ya- takta yatamıyacağını da söylemişti. Bu sebebden odalarımızı ayırmıştık, Tahmin edersiniz ki o gece sabaha kadar uyuya- madım ve hep fena şeyler düşündüm. Nâciyenin bana yalan söylemesi, o mek- tubun haber verdiği g'bi, ihtimal beni bir Âşığile oldatması demekti. Bu düşünce beynimi eritiyor, hırsımdan yastıkları asırıyordum. Artık karar vermiştim. Naeyeyi giz- aaliyet gösteriyor MENE İcakın'a günde 3 kaşe alınabilir. ESD A Sosyal yardım faaliyeti Sosyal yardım komitesi her cephede yardımlarına devam etmekte, daha sa yade manevi noktalara ehemmiyet vef İmektedir. Haricin yardımına dayanma" dan yaşayam:yacak olanlara el uza” maktadır, Yardım sahasını bilhassa he yaşta erkek ve kadınlara iş bulmak hu suşunda ileri götürmekte, şehrimizde “ ki fabrikalardan çok istifade edilmek” tedir, Ayni zamanda mekteblerde yoksul çocuklara yardımı gözönünde tutan komite son zamanda geniş bir faaliyet »rosramı yaparak kız musllim ve ort# mekteblerdeki fakir talebeye sıcak ye mek vermek imkinmı — elde etmiştir. Yardımlara ders senesi sonuna kadâf muntazaman devam edilmiştir Yeni Halkevi binası yapılıyor Şehrimizde gayet muntazam ve mu azzam kütübhanesi, büyük sinema sâ “a lonu, dershaneleri, ayrıca salonları vE bütün komitelerin rahat ve serbestef çalışabitedekleri daireleri ihtiva edece mükemmel bir halkevi (binası yapıl “ maktadır. Bu bina müteahhide veril * miş ve İnşaat başlamıştır. Bu sene Ağustos sonunda mühim bi£ 8 mi ikmal edilmiş bulunacaktır. BU binada Halkevi (çalışmalarının dahâ çok verimli bir şekil alacağına ve bü * tön geniş kültür hareketlerine bol b imkân bulunacağına muhakkak gözile bakılmaktadır. Grip, Romatizma ağrılarınızı derhal keser es iğ lan evludan geçti. Bir hayal gib: kapıdı9 geçti, Bağa daldı. Şimdi palazlanmış #” © bi pırıl pırıl yanan çermenler, ayaklari” nın sesini ustaca boğdular.. Rays baği# elma ağaçlarından bir tanesinm alti duruyordu. Fakat artık beklemiyordğ Zira yanında, bitişik çiftliğin girin faks balmumu yüzlü kızı, Marta vardı. YARINKİ NÜSHAMIZDA: Koca Horoz Çeviren: İsmet Hulüsi — Tüten ça kapıyı çengeller zaisinizfii Dediğini yaptım ve tekrar karşısına yi turduğum zaman gözlerini yeniden larla dolu buldum. 4 — Kesin artık. dedim. Müteessir o”© | yorsunüz! ei — Hayır, diye başını salladı. Bu gi İl tün derdimi” dökeceğim. Tuna" vii # Diye cevab verdim. 4 — Ne diyordum?.. Ha.. gizlice er” (7 pa düşmeğs karar verdim demişti vet.. işte öyle yaptım. hakikati anla için... Ve snladim. aradan, üç güP ge İl imeden.. senelerdir nasıl aldatıldığı”, Kİ Durdu, bir lâhza gene karşı duvari ölen çocuğunun resmine baktı: il il — Evet, üç gün sonra bir akşam * karımı, tir randevu evinde elimle ladım. Âşığı benim koridordan #. duyunca yandaki odadan kaçmıştı. 5 ramı o anda öldürebilirdim, fakat SETİ andım bu işi?.. O kadar sevdiğim BİZİ rine gözlerir: ilişince, bütün İ bir anda, yıkıldığını hissettim. Yali nu kollarından tutarak, hasta bir 9 gibi o evden dışarıya çıkardım. O biile dönerken, yolda, ben yalnı4 İl liden takib edecektim. Tâ ki hak'kat: an- layıncıya kâdar..» Dışamda rüzgür çıkmış, balkonun ka- Pısı vuruyordu. Gözlerim, arasıra, bu balkonun dışında, uzaktan İskelenin ışıklarını ve gökte hilâl şekli bu gece büsbütün dolup kalınlaşmış bir ay par- çasını görüyordu. Namık Bey elile vuran kapıyı isaret etik yordum, O ise: — Beni affet! Diyordu. Başka bir şey söylemi?” Otomobilden indikten sonra, apar” na karanlıkta girmiştik, Çünkü, sadüf, daha biz yolda iken elel sönmüş, tramvaylar durmuştu. İçmem, onun için yanımda icibriti tu. Kapıcıya seslendim. Cevab (Arkan e)

Bu sayıdan diğer sayfalar: