26 Şubat 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

26 Şubat 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Büyük san'atkâr Fehim Efendi n bitince Üstad alnımdan öpüp: “ Sen komik değil, san'atkâr bir adamsın, Hakikaten beni İbişlikten çıkarıp san'atkâr yopan Fehim Efendidir Naşidi ,, dedi. ; —20— Biz Şarka geçtikten sonra, Millet tiyat rosunda da Malül Gaziler tiyatrosu faa - ladı. Bm çinde, Galatada bizim ço - cukluk zamanımızda ve daha evvelleri olduğu gibi 'ki tiyatro faaliyette idi, Bi- risi Tophaneye giden cadde üzerinde A» merika tiyatrosu, diğeri de Karaköy ha- mamı ilerisinde Osmanl: tiyatrosu... Ame rika tiyatrosunu komik Hasan Efendi, | Osmanlı tiyatrosunu da Nişan Aslanyan| Efendi idare ediyorlardı. İ Birincisinde komik Ardaş, ikincisinde| de komik Ahmed çalışıyorlardı. Bunlar, yukarıda arzetmiş olduğum veçhile, eski usulü takiben kantolardan evvel pando-) mim, kantolardan sonra dram - komediler oynarlardı. Osmanlı tiyatrosunda kıymetli arkada- şım, merhum san'atkâr Rıfkı, Şehir ti - yatrosundaki san'atkâr Said, İzmirli Ne- cati, İsmali Müştak, Vahram, kadınlar » dan da Erini, Sultana ve diğer bir kaç ak- #ris bulunuyordu. Bunlar o muhitte ol dukça tutunmuşlardı. Fena iş yapmıyor. lardı. Bazan haftada bir defa ben kum- panyamla, bu tiyatrolarda verilen mü - samerelere iştirak ederdim, O akşamlar ümidin fevkinde hâsılat yapılırdı. Bizim bu hasılatımızı, yaptığımız işin büyüklü. önü gören Amerika tiyatrosu direktörü Hasan Efendi de haftadı bir defa Hasan Ffendiyi getirmeğe başladı. Bu sefer Şeh- zadebaşındaki rekabet kıvılcımı tâ Ga - lataya sıçramıştı. Halkı celbetmek İçin #ki taraf ta azami fedakârlıktan çekinmi- yordu. Şehzadebaşındaki isimize de haftanın altı gecesi devam rduk. İş düşmeğe başladı. İş düşünce tiyatro sahibi sav - —M4— y Bir taraftan, Rânâ, plânı kefasında gün günden olgun'aştırıyordu. Zaptiye nazırına karşı kalbinde alev alev ya - nan kin, aha, dahiyane telâkki edilecek fikirler telkin etmekte idi, Rânâ, Benli gibi tenperver, han* değildi. Sırası hüviyetini ve zenaatini pizliyerek, €n kapalı mühitlere sokt sım, en afif silelerle temas etmesini biliyordu. Kendi kendine vemin etmiş, havatı. nı kötülüğe vakfetmeğe and içmişli. Mademki insan) kendisini zorla sü- rüklemişler, camura yuvarlamışlar, yu- valarmı Üstüste bozup dağıtmışlar ve nihayet fuhuş âlemine düşmeğe, orada karar kilmağn icbar eylemişlerdi, o da| şimdi nâmuslu yeçinen heriflerin, her) * kim 6hırsa olsun, karılarını, kızlarım baştan çıkarmain, onları kendi âlemi- ne sokmağa, kendi körisile hemhal etmeğe szimkâ, bulunuyordu. Bu vadide, elde ettiği bir iki muvaf- fakiyet cesaretini artırmıştı. Arâda sı- rada gelip giden «hususi» sermayeleri! srasına *abık bir valinin baldızmı, bir de müsteşar karısını katmağa muvaf. dedi. fak olmustu. Bunları, pek hatırlı misa- firlerine çıkarıyor ve kim oldukların sıkı sıkıya gizli tutarak görüştürüyor- du. O vakte kadar için için güttüğü maksad, fevkalâde şeytancasına düşünülmüstü, Bu dan bir tanesini paşasına peskeş çekecek, Diğer taraf- tan da karının kocasına yahud ki eniş- tesine el altımdan haber salıp bastıra. caktır. Zihni, boyuna bunun Üzerinde işlemekte idi. €şar kanısile başbaş şuyorlarkan, söz nasılsa Cafer paşaya intikal ettiği sırada, ka- din: — Ailesile pek iyi tanaşırız. Sık sık onlar bize gelir, biz onlara gideriz... Lâkırdısını ağzından kaçırınca RA - Fehim Efendi saklamağa kalktı. Tam bu sırada Nişan Aslanyan Efendi bana ortaklık teklif e. diyordu. Kumpanyamla beraber onun ti- yatrosuna Galataya nakledecek, ortak 6- Yacaktım, Teklif, çok müsaid olduğu için tereddüdsüz kabul ettim, Şehzadebaşının pek tadı da kalmamıştı, Kumpanyam ve tekmil gardrobumla Osmanlı tiyatrosuna geçtim. (Komiki şehir Naşid ve arkadaş- ları) firmasile işe başladık. Yaza girince kumpanyayı takviye et » tim. Haftada iki göce Galatada, diğer çaktı, Kurduğu plân birdenbire istika « metini değiştirme » ğe başlamıştı. Hiç bir şey belli etme - den bir takım iza. hat istedi, hanım e fendinin yaşını, ba- ını, şeklini, şema » sordu, Müsteşar karısı ; — A, pek cana yas km, zevku safaya pek düşkün bir ha - nımdır. Hem, zaval. E çok da gençtir. O gençliği, güzelliğile pek de talihsizdir ! ili Rânâ yalvardı: — Ne olur, beni görüştürsene? Şu herifin karısını pek merak ettim, — Başüstüne! Bir gün bize gel, bir likte konağa gidelim. O hafta içerisinde bir gün kararlaş- tırdılar. Rânâ, sokakta kat'iyyen nazarı dikkati celbetmiyen ağır başlı kıyafe- tile ve yanında da Şataret olduğu halde ahbabının evine oradan da onu alıp'na- zırın konağına gitti. a hanımefendi, Câfer paşanın üçüncü haremi idi. İki öncekiler ecel. lerile ölmüslerdi. Bu hanımla, arala- rında yirmi iki, yirmi üç yaş, ve belki de daha ziyade fark vardı. Rafia hanım, © zamanın zevkine tamamile uygun bir kadındı. Elâ gözleri, pembe yüzü, SON POSTA günler İstanbulun muhtelif semtlerinde | Garib ve meraklı şeyler © | Öldükten sonra çivi, kibrit, boya ve fişek olacak adam ( Port Darvin ) li milyoner, bir kimyagerle anlaştı, kanından çivi, beyninden kibrit, yücudünde çıkarıla- cak diğer maddelerden de boya ve fişek yapılacak Şimdiye kadar yapılan garib vasi -|kan birkaç gramlık çivi imaline mü * yetnameler bügün neşredeceğimiz va - | saiddir. siyetname yanın » 2 — Beyninde bulunan fosfor ile hi verdik, O seneki işimiz fevka -| da insana (tabii 2500 kibrit yapılacaktır!... eydi. gibi geliri... 3 — Vücudünde bulunan kireç ile Biz yaz sezonunu ötede, beride geçi - Pon oDarvin boya yapılacak ve bu boya birkaç kü“ re duralım, Malül Gaziler cemiyeti de Millet tiyatrosunu Kâzım Beye terket - mişti, Kâzım Bey de bunun üzerine ti - yatroyu üç sene müddetle İpekçi kar - deşlere verdi, İpekçi kardeşler, Millet tiyatrosunu si- nema olarak işletmeğe başladılar. Fakat Şehzadebaşındaki diğer sinemalara bir türlü rekabet edemıyorlardı. kardeşler, müşkül vaziyette kalmışlardı. Ramazanda da iş yapacakları malüm de- Bildi. Kâzım Bey tiyatronun iş yapma - dığını görünce, müstecirlerine: — Naşidi Ramazan için angaje edin!. Çok isabet edersiniz. Demiş.. Bunun üzerine otuz ramazan ve üç gün bayram oynamak üzere İpekçi kardeşle- rin oldukça müssid bir teklifile karşılaş” tım. Nişan Aslanyan Efendi ile birlikte kendilerile bir anlaşma yaptık. Sinema - $ız olarak, ayni heyetle ramazanı ve bay- ramı çıkardık. Büyük hasılat yapılmıştı. Bizden aidat çıktıktan sonra her gece yüzde Otuz âliyorlard, o vaziyet. ten tiyatro sahibleri fevkalâde memnun- dular, Bayramla beraber de benim Nişan As- lanyan Efendi (le aramada olan kontrat ta bitmişti. Kâzım Bey benim Millet tiyat. rosundan ayrılmam üzerine, yalnız sine- ma ile bu işin yürümiyeceğini kestirerek bir takım düşüncelerle, tiyatronun göz - den düşeceği, milletin ayağının kesilece- Ri endişesile, benim tiyatroya temelli o-| çivi yapılacak! larak alınmamı İpekçi kardeşlere tavsiye etmiş, (o (Devamı 10 uncu sayfada) Rânâ plânı kafasında gü nler geçtikçe olgunlaştırıyordu inen lepiska saçları, semiz, beyaz gerdanı, tombul vücudü, incecik beli ve iri kalçalarile, tanıyanların hay - ranlığın: celbederdi, Paşası kendisini ihmal ediyordu. O da bu ihmalden son derece müşteki idi. Evdeki bu nefis yemeği bırakıp da aşçı dükkânlarında kifaflanmayı tercih eden kocasınm yü ünü ayda, yılda bir gördüğü için, ko. nağında kalfalarile, eksik olmıyan âh- babları ve dalkavuklarile, o da saz ve işret âlemleri tertib ederek, oyalan - mağa çalısıyordu. Daha ilk görüşüşte, oRânddan pek hoşlanmıştı. Yanında oturtuyor, yüzü- nü gözünü okşuyor, öpüyor. ekar - <ânn dimağında ansızın bir şimşek,| baldırlarının büküm yerlerine kadkr İdeşbe diye hitab ediyordu. Mümkünse, şehri sakinlerin « den M. Buürsten Williams çok zen gin bir emlâk ve zengin adam öl - dükten sonra ya" kılmak arzusunu ze b e slemektedir. Ramazana kadar işi sürüklıyen, İpekçi | Bunda bir fevka - ilâdelik yoktur de gi mi? zusunu izhar ey » liyenlerden çokları küllerinin şuraya buraya ser - pilmesini isterler. Bunu dahi tabil gör mek icab eder! kazanmış olan Mösyö Burston Willi - ams orta tahsil görmüş azimkâr, zeki bir adamdır. hakkımda bir çok doktor ve kimyager ile uzun boylu görüşmelerde bulun - muştur. den neler elde edilebileceğini tesbit ve kendi vücudünün de bu maddelere in- kılâbını tenbihtir.. kat'i karar verilmiştir. Bu karar şu - dur: cuddur. Çünkü bir insan vücudündeki çük kutuya vaz edilecektir. 4 — Vücudünden çıkarılacak olan potastum ve magnesium ile bir rövelk ver fişeği yapılacaklır!... Burston Williams, vücudünden is « tihsal edilecek bu maddelerin müzaye- de ile satılmasını ve elde edilecek pa « ranın varisleri arasında taksimini ar « zu eylemektedir. Varisleri telâşa ve büyük bir hayal inkisarma düşüren 'bir de mühim bir nokta vardır: Cesedinden bu kimyevi maddelerin çikarılabilmesi için Burton Williams, bu iş ile meşgul bulunacak kimyagere şimdiden servetinin mühim bir kıs « mını bağışlamıştır! Sırt fen bakımından insan vücudü « nün böyle çok derin bir surette tetkb ki herhalde mühim neticeler verecek» tir. Elde edilecek çivi, kibrit, boya; Tö. velver fişeğinin müzayedede pek yük» sek flatlara erişmesi muhakkak sayıl « maktadır. Yakılmak ar- bir Nakliyat işleri ile büyük bir servet Öldükten sonra alacak olduğu şekil Dünyada korkak olmıyan insan yokmuş Meşhur kadın romancı Viki Baum Lon- drada bir seri konferans verecektir. Kon- feransların mevzuu, «Neden korkmalı?» dır, Romancının iddiasını göre, dünyada hiçbir şeyden korkmıyan bir insan mev« cud olamaz. Hüviyetinde bir kahraman. lik vasfı bulunan herhangı bir insanda bile, döneklik ve korkaklık hususiyetle. ri gizlidir. İ mez, maskeyi, günün birinde aşağı at - tı. İşret tepsisinin başında, güya ağzın- dan sarhoşlukle ka armuş gibi, kim olduğunu deyiverdi. Rafia hanım ilk önce şaştı. O ane de- gin iğfal edilmiş olduğuna kızar gibi oldu. Sonra bu vaziyet o hoşuna gitti. Bir fahişe ile, bir muhabbet dellâlı ile ahbablık ana tuhaf, hem de eğlenceli göründü. Artık Rânâya bol bol söyle * Bundar. maksadı bir insan vücudün- Uzun süren müzakerelerden sonra I — Kanında bulunan demir ile bir Buna tabil bir surette imkân mev - ber gün gelmesini, her saat yanında ole, tip, dinliyor, o muhtasar geçtikçe ısrar masını (| istiyordu, ©dİP tafsilât istiyor, (teferrüat soru » Hüviyetini, o kimin Yordu. nesi olduğunu Râ. nâ, açıkça ifâde et - memiş, paşanm ku lağma gider korku- sile yalan söyle“ mişti. Rafia hanımefen - di onu, eski muta sarrıflardan Meh -İdi. med paşanın kızı Ve| Rânâ muradına ermişti. Artık, bal» “İlandıra ballandıra, o âlemlerin zevki « ni, değişikliğini anlatıyor, Fafıa ha» nımefendinin: — Ayol' Bir kerecik.. kapının arals ından olsun seyredeyim, ne olur? Demesine: — Kabil mi? Beni astıracak mısın, kadınım? Kat'iyyen olmaz! Cevahırı vermekle, işin imkânsızlı » ğını gösteriyordu. Ve bununla da, Ra ai istari, .İfia hantmefendinin merakını körük - a lüyordu. Nihayet (o bir'döfasında, and. yatalak anneme bakacak candan kim -) yemin, razi oldu. Cafer paşanımşsa « se yok! rayda nöbetçi bulunduğu gece, müste« Diye itizar ediyordu. rın evine yalıya gidece baha Başbaşa kaldıkları uzun © günlerde,|ne ederek konaktan çıkan kadın, Râ- Rânâ, yavaştan yavaştan Rafla hanı -|nânın refakatinde, onun evine. gitti mı işlemeğe başlamıştı. Hayatına, genç|i Bu gidiş, uçuruma doğru ilk bira Mğine, güzelliğine acıyor, dünyada, pa-| dımdı. Vakıâ o gece, Rafia hanım mey. şa kanları için bile felekten köm al -İdana çıkmadan, salondaki âlemi ka « manın bir hak olduğunu ileriye süre -|pı aralıklarından, buzlu camların siy « rek, konağın haricinde gönlüne eğlen-| rıklarından seyretti, Artık pek hoş « ce aramağa kendisini teşvik ediyardu. | lanmış, pek eğlenmişti. Demirin tavına geldiğini sezer sez - (Arkası var) Müsteşarın karısının da o yolun yol cusu olduğunu öğrenince, (o gülmeden katıldı. Erkeklerden, çok rağbet gö « rüp görmediğini sordu. Ve nihayet, içine bir merak ârız ol « du. — Şu âlemi, bir kerecik (o yakından görebilsem! Pek merak ediyorum.. des dâr otur da, yemek yaptıralım. gezmeğe gidelim. kuzum Haseneciğim! Dedikçe, Rinâ:

Bu sayıdan diğer sayfalar: