27 Mart 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

27 Mart 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

© İmiskasını bilir görünür, ve habire Reğ&i-| bir şarkı tutturmuştu. Bütün aklı, fikri, i EE eman “Son Posta, nın Hikâyesi “| Merkes bir türlü sapıtır!, derler. Çok İ doğru bir söz., işte bizim Reggi de otomo- bil delisidir. Parası çok, aklı kıt bir insa İnn yapacağı gibi, her Tanrının yılı, son sistem ve model bir otomobil alır... Biraz "biner. Şöyle birkaç bin kilometre yaptık- «tan sonra da, bıkar, bu arabasını tez elden bir başkasına devreder, Regginin bu oto- mobil sevdası işinde bir akıl hocası var - "dır, Kleyton hezarı fennin biridir. Yir - . «minci asır şeytan arabaları ilminin da - Reggi sordu: — Hayrola?., — Helşama gidiyorsanız, beni de alası. Reggi fazla düşünmedi: — Haydi bin dostam.. arkada belki ra hat edersin... Fakat, o dediğin yere va - ramazsan bize kusur bulma., baksana ö - nümüz tıkalı. dedi. Reggi, gene otomobilini sürdü. Herkes kendi havasına dalmıştı, Reggi, hatiften © İni anlamadığı bir takım teknik ibarele- karanlık basmadan İstborna o varmakta “ri ağzında geveler durur. idi. Kleyton, gözlerini kendilerine doğru © Geçenlerde Reggi, yeni bir otomobil sanki <itriye titriye koşarak gelen boşluğa aldı, Haspa, uzun burunlu aerodinamik | dikmişti, , şelnsinden... Gıcır gıcır... Pırıl pırıl... İnel inn çedikelir Gidaralia pak pili © isanın bineceği değil, âdeta bağrına basa- diye bir ses duyuldu, Reggi gene ehem - © cağı geliyor, o kadar güzel ve cici $eY--.| miyet vermedi. Zira kanaatince, usta bir © Kendisine o dünyanın Gen büyük) şoför asla yana veya arkaya bakmaz hep © Oyuncağı verilmiş gibi neredeyse şıkır Şi-| ilerisini dikizlerdi. Onun için aldırmadı. şkır oynıyacak olan Reggi, hemen Kleyto-| Bu sefer, arkada oturan yolcu, omuzuna © Bu çağırdı, ve: enine. — |, Postum dedi. haydi bizim yeni GÖZ)... | pogük çalıyorlar efendi. dedi. ÖDENEN BOR umumun), Çeviren: İ çireceğin! anlıyordu. Otomobili derhel bir ağrısı ile bir seyahate çıkalım teklifinde Kiayion'd ayni zet "denldeğnde, yam ala din, | Regginin ayakları suya erdi, ve otoma - J pia er ve ukalâlı- | ilmi şosenin kenarına çekti makineyi ei, açil ai , rna ereği peer ii e Mi seyrüsefer memurları bitti, Memurlar, « — 150 kilometre... 160 1 da alırız belki | a pr şey söylemeğe vakit bulmadan p * Reggi görünür bir hiddetle: İki kafadar tatlı tatlı işliyen, ve ültla:| — Yahu ne biçim insanlarsınız. Korna rında kendilerini hiç sarsmadan ilerliyen | çalınız. elimi çıkardım. geciniz diye işa- makinenin aherkli sesini engin bir hazla | ret verdim. Görmediniz mi?. diye gürle. “dinliye dinliye Londradan İstborna uza - | yince memurlarla arasında uzunca süren “man ve âdeta xtomobil kervanı ile dolu | bir ağız dalaşı oldu. Bu henrâmede, Kley olan yolda gideyorlardı. Otomobili ağır İton, düt yemiş bülbül gibi, otomobilin ağır süren Reggi, bu gezintiden duyduğu İbir kenarına büzülmüş, gözleri kapalı o- #zevk ve hazla kendinden geçmiş, İnsan | turuyor, meçhul yolcu da yırtık, pırtık ce- “denilen mahlâkun aptallığından, heben | binden çıkardığı bir sigarayı sarmıya wğ- omekalığından dem vurur, kadınların oto- | raşıyordu. Nihayet mesele anlaşıldı. Rog- | mobil kullanmalarının asla caiz olmaya -| gi, otomobili nizami hadden fazla sür - çağın aklınca mantıklı delillerle isbata İmüştü. Polislerden biri not defterini çı - “kalkışırken, arkasından: kardı, Regginin ismini, adresini yazdı. ç © Hişt efendi!.. diye seslenildiğini duy | Ehliyet varakasına baktı. Defterin! arka Ehemmiyet vermedi, Öyle ya, ismi|cebine yerleştirdikten sonra muzib bir fendi değildi ki.. © Kleyton başka yaradılışta bir insandı. Her şeyi anlamak isterdi. Onun için de “ Reggiyi ikaz etti: — Yahu, bir arkadaşın galiba... © — Nerede be?.. — İşte bak... e Reggi gözlüklerini çıkarmadan yolun ağ tarafına baktı, tanımadığı birisi hem yürüyor, hem de kendisine bir takım işa- 'retler yapıyordu. Adam bütün mal Ve mülkünü çıkın yapmış, sırtina vurmuştu. Saç sakalı birbirine karışmıştı. Üstü başı pek hirpani idi, “Son Posta,,nın i Edebi Romanı: 29 Hiç beklemediği sırada Cevad avdet derek karısının çaldığı piyanoyu giz ice, sonradan da salona girerek dinle- miş ve ondaki müzik istidadına hay - etmişti. Kendisi esasen iyi müsiki- şinas olduğu için bunu (fırsat bilerek onu derhal bir hoca tutacağını söyle - .dikien sonra bir çok parçalar tavsiye , hattâ #yni akşam yemekten son- ra kendisi de piyanoya oturarak bir çok şeyler çalmıştı. Bu müsiki akşamları sik sık tekrar nış, çok defa onlara saati bile unut” turmuş, gece geç vakle kadar devam tmişti, “ Fakat bütün bunlara rağmen genç arı koca arasmda hiç bir samimiyet yerleşmiyor, Muallâ Cevada karşı dai- | âyni çekingen ve sert tavırlarını muhafaza gibi Cevad da karısma sinde, bütün nezaketine en, biraz mağrur ve merasimli hallerini bırakmıyordu. .Mashaza, Muallâ kocasının, başka - a karşı takındığı mütehakkim ve üzeametli tavırları kendisine &arşı kul- madığını ve nadiren de olsa, istedi- > e » tavırla: — Yakında müdüriyeti teşrif edersiniz bayım, dedi, Tam bu sırada meçhul yolcu, başını u zatarak söylendi: — Yahu otura otura ayağım uyuşmuş., şöyle bir ineyim de geçsin.. Ne memurlar, ne de Reggi ile Kleyton adamın. oto- mobil kapısını açarak yere inişine ve jim. nastik yapar gibi topuklarının üzerine kalkışına ehemmiyet vermediler. Seyrüsefer memurunun uysatlığından, yumuşaklığından istifadeyi kuran Reggi, herifi biraz para ile savabilir miyim.. di nakleden : Muazzez Tahsin Sx ği bir şeyi yapmakla kusur etmediğini itiraf eriyordu. Acaba bir gün olup Naime hanımın sözlerinin ne dereceye kadar doğru ol- duğunu, Cevadın nasıl bir adam oldu” ğunu anlıyabilecek miydi? Heyhat! Bildiği bir şey varsa oda bu acayip adamın evlendikleri gün İzmit- te kendisine söylediği sözlerle korkunç! derecerte hodbin olduğunu ve kendisin- de kalbden eser olmadığını göstermiş olduğu idi. O günün hatırası göğsü ü * zerinde ağır bir yük gibi duruyordu. Bu yükü atmasına İmkân var mıydı? Bundan maada, Cevad da kendisine manen yakınlaşmak için bir adım at - mıyor, kendisini bir yabancı addedi - yordu. Diğer taraftan onu hayrete düşüren başka bir şey daha vardı. Mevsimin bütün balolarında bulunan, biç bir eğ- lenceyi kaçırmıyan bu salon adamı, na- sil oluyor da tam bu #ylarda köye ge - İlp kapanmıştı. Bi, iki günde tetkik - lerini yaptıktan sonra eski evrakı pek âlâ İstanbuldaki yazıhanesine naklede- bilirdi İbrahim Hoyi > ye düşündü. Fakat bu fikri pek mülâyim bulmadı, Ve: — O halde müsaadenizle biz gidelim memuür efendi, dedi. Sonra, daha hâlâ $0- senin kenarında duran meçhul yolcuya seslendi. makinesini işletti, Saatte 100 ki- lometre süratle, şimdi gitgide kararan yolda akmıya başladı. Bir müddet sonra, meçhul yolcu, Kleytonun omuzuna Vu - rarak: — Helsama geldik deyince, Reggi daldığı rüyadan uyanır gibi oldu, Daha hâlâ, biraz evvelki hâdisenin tesiri altında idi Bunu da ancak bir ikt kadeh atmakla ge- meyhanenin önünde durdurdu. Meçhul yolcuyu da birlikte içmeğe dave etti, Bir oOmasaya © yerleşip © biraleri söyledikten sonra Kleyton yol arkadaş - larına dikkatli d'kkatli baktı ve sordu: — Buraya gelmekten maksadınız ney- di? Yolcu yadırgamadan cevab verdi: — Doğrusunu isterseniz, burada inecek değildim. Niyetim İstborna gitmekti. Kleyton şaşırdı: — Peki o halde. neye önceden bunu söylemedin? Biz de oraya gidiyorduk. — Zarar yok. buradan yürürüm artık. Kleyton omuzlarını sikti: — O senin bileceğin iş. peki orada ne yapacaksın? Adam cevab vermeden evvel biraz dü- şündü, Sonra ağır ağır konuştu: — Doğrusunu isterseniz daha bilmiyo. rum, Zira kodesten yeni çıktım. Üç aydır misafirdim.. Reggi gayri ihtiyari mırıldandı: — Vay canma. Kleyton şaşkınlığından nerede ise kü - çük dilini yutacaktı. Güçlükle sorahildi: — Neden hapse girmiştin?. — Yankesicilikten!.. Reggi ile Kleyton birbirlerine garib ga- rib telâşla bakıştılar.. Öyle ya, herif, ya kendilerini de çarpmış idiyset.. Huylu bu- yundan vazgeçer miydi hiç? Yol arkadaşlarını dikizliyen yolcu, san- ki onların akıllarından geçenleri anla- mamış gibi birden bira dublesini ağzına dikti. Ağır ağır içmeğe başladı. Biraz sonra başını kaldırınca, her fkisinin de yüzünde: «— Çok şükür bir şeyimiz çalınma - mışt, : iyen ifadeyi okudu, Reggi ayağa kalktı: — İyi avlar dostum, dedi. Yankesicinin elini sıkarak Kleyton Ile birlikte masa- Gan uzaklaştı. Tam meyhaneden dışarı çi- O halde bu suallere verilecek bir tek cevab şu idi: Romancı, yeni hazırlıya - cağını söylediği roman için, taşralı bir kız tipini tetkik (ediyordu. Romanm mevzuu «Güzeli Fatma» olacağına ve vak'a da şehirden uzakta cereyan ede- ğ öre bu tip Muallâdan başka kim olabilirdi? Etüdlerini bitirdikten sonra burada işi kslmayınca meşhur romancı arkasına bakmadan çekilip gi“ decek, genç karısını gene -yalnızlığa gömülü olarak bırakacaktı. İşte bütün bu düşünceler, kocasının yanında bulunduğu zaman ve kocasının büyüleyici mavi gözleri kendi üzerin“ de ısrarla durunca zavallı Muallâyı iz tırabla kıvrandırıyor, bütün duygula- larını ve düşüncelerini altüst ediyordu. Bir gün, hiç beklemediği bir anda, Cevadın yalnız hodbin ve soğuk bir in san değil, bazan hain denecek kadar hissiz olduğunu da anladı, Sabahleyin Zeyneble birlikte parkta dolaşıyorlar- dı. Kış sonunun güneşli bir günü idi. Ortalık baharın yaklaştığını gösteren temiz bir hava ile dolmuş, ağaç dalları yeşil noktalardan bezenmişti, Güneş altında parlıyan dar bir yok dân geçerlerken, biraz ileride, Cevadın Mısırdan satın alarak lüks bir eşya gi- bi apartımanında muhafaza ettiği kü- çük arabın, arkasında kızıl bir maşlah- la bir ağacın dibinde çömelmiş olduğu" nu gördüler, Muallâ küçük Feridi ancak bir veyâ iki defa görmüş olduğundan pek hatır Tamıyordu. İlk gördüğü vakit onun he- nüz Mısırdan geldiği için kıyafetini de Eiştirmeğe razı olmadığına hükmetmiş- |! Fakat aylar geçtiği halde küçük ara Nafıa Vekâletinden: 'Eksiltmeye konulan iş: 1 — Manyas gölü seddeleri ve regülâtörü inşaatı keşi! bedeli «22» kuruştur. 2 — Eksiltme 20/4/939 tarihine rastlıyan Perşembe günü saat «l53 de Nafia Vekâleti Sular Umum Müdürlüğü Su Eksiltme Komisyonu odasında kapalı zarf nsulile yapılacaktır. 3 — İstekliler eksiltme şartnamesi, mukavele projesi, bayındırlık işleri genel şartnamesi, fenni şartname ve projeleri «26» lira «75» kuruş mukabilinde Sular Urrum Müdürlüğünden alabilirler, 4 — Eksiltmeye girebilmek için isteklilerin «25.149» lira «09» kuruşluk mu - vakkat teminst vermesi ve eksiltmenin yapılacağı günden en #z sekiz gün evvel ellerinde bulunan bütün vesikalarla birlikte bir istida ile Vekâlete müracaat ederek bu işe mahsus olmak üzere vesika almaları ve bu ves'kayı ibraz etmeleri şarttır, Bu müddet içinde vesika talebinde bulunmiyanlar eksiltmeye iştirak edemezler. 5 — İsteklilerin teklif mektublarını ikinci maddede yazılı saatten bir saat evveline kadar Sular Umum Müdürlüğüne makbuz mukabilinde vermeleri lâ- zımdır. Postada olan gecikmeler kabul edilmez. o «1056» «1887 | İnhisarlar U. Müdürlüğünden | I — İdaremizin Paşabahçe müskirat fabrikası için plân ve şartnameleri muci- bince 7 aded maa teferrüat tahammür kabı kapalı zarf usulile eksiltmeye kon - muştur. II — Montaj dah'i; olarak muhammen bedeli sif 23.000 lira, muvakkat te - minatı 1725 liradır. MI — Eksiltme 11/Mayıs/939 Perşembe gürü saat 15 de Kubatsşta Levazım ve mübayaat şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır. IV — Şartname ve plânlar her gün sözü geçen şubeden ve İzmir, Ankâra baş- müdürlüklerinden 115 kuruş bedel mukabilinde almabilir. V — Mümakasaya iştirak etmek istiyen firmalar verecekleri malzemenin te - ferrüat ve evsafını göslerir tekliflerini münakasa tarihinden on gün evveline kadar İnhisarlar Umum Müdürlüğü müs kirat fabrikaları şubesine vermeleri ve müvukasaya iştirek vesikası almaları lâzımdır. VI — Mühürlü teklif mektubunu kanuri vesaik ile beşinei maddede yazılı ve. sika ve © 7,5 güvenme parası makbuzu veya banka teminat mektubunu ihtiva edecek olan kapalı zarlların eksiltme günü en geç saat 14 de kadar yukarıda adı geçen komisyon başkanlığına makbuz mu kabilinde vermeleri lâzımdır. e (1922) «534.977» Ura Ba-, Di, Neze, Grip, Romatizma, Nevrali:, kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser. MERE O ESER İcalın a günde 3 kaşe elınabilir. ÇEMMM) O ÇENE e m m m a a a kacakları sırada, birasını bitirmekle meş-/ton ancak caddeye vardıkları zaman yan- gul olan yankesicinin kendilerini çağır -| kesicinin verdiği şeye bakabilmek cesare- — dığını duydular, Adam yanlarına yaklaştı | tini kendilerinde bulabildiler. ve: Bu, seyrüsefer memurunun not defte- — Beni buraya kadar otomobille getir-| riydi. diniz, teşekkürler ederim. Ben de size â- cizane bir hizmette bulunmak, borcumu ödemek isterim, buyurunuz!, dedi, ve bir şey uzattı Kleyton çekinerek aldı, Yankesici tekrar masasına döndü. Bir duble bira daha ısmarladı. Reggi ile Kley- Yarınki nüshamızda: Annzmin oğlu Yazan: Muazzez Tahsin Berkand bın hâlâ kendi memleketinde olduğu gi- bi giyinmiş olması tuhafına gitti. Feridin yanma yaklaştıkları zaman durarâk ona kim olduğunu, Mısırdan niçin ve ne zamsn ayrıldığını sordu. Zenci çocuğu çetrefil bir Türkce ile, Afrikada bugün ismini unuttuğu kö - yüne yapılan akıncılık yüzünden dar - ma dağınık olduklarını, annesile baba” sının öldürülerek kendisinin esir diye Mısırlı bir tacire satıldığını ve üç sene evvel Cevad'n onu götüp aldığını ve o zamandanberi rahat ve mes'ud bir Ö mür sürdüğünü anlattı. Bütün gününü efendisinin apartıma- nında, kdpısının önüne yatmış olarak geçiriyor, karı doyacak kadar yemek yiyor, bazan okşanıyor, nadiren de da- yak yiyordu. Bütün bunlar, küçük zenci için saa- 'detin en son derecesi idi, Ancak Mual- lâ suallerini biraz daha derinleştirmek suretile bu zavallı yavrucağın tamami le bir vahşi gibi yaşadığımı, kıyafetini değiştirmediği gibi medeniyete de ya- kınlaışmadığını ve sekiz yaşına geldiği Kalde hâlâ oküyup yazmak öğrenmedi- gini anladı. Demek, hain ellerden kurtararak o nu himayesine alin (Cevad, çocuğun yalnız açlıktan ölmemesine dikkat et- miş, onu gene Afrikalı bir zenci gibi iptidaf bir şekilde muhafaza etmişti; demek onu, salonunu süsliyen antika eşvalar ve nadide bir köpek telâkki et- miş, onun bir insan olduğunu, yarın rahat edebilmesi için okuyup yazmak ve konuşmak öğrenmeğe mecbur oldu- ğunu, kıyafetini değiştirerek medeni bir adam gibi giyinmesi lâzım geldiğini hiç düşünmemişti. Bu ne hain bir hodbinlikti! Kitabla- rında esareti takbih eden büyük mu - harrir, nası; oluyor da evinde bir esir kullanıyor ve ona karşı olah insanlık vazifesinde ihmal gösteriyordu.? Kendisine ibadet edecek derecede saygı besliyen bu maddi ve manevi rahabndan mes'ul olduğunu na- sıl olup da düşünmemişti? O akşam, yemekten sonra, Cevad kış bahçesinde beş aşağı beş yukarı dolaşıp sigara içerken, bit meseleyi mevzuu bahsetti : — Sizin küçük zenciniz Feride oku- yup yazmak öğretmeğe başladınız mı? Genç adam, nadide güllerin çevrele* diği bir sütun yanında oturmuş olan karısının yanında birdenbire durdu ve hiç beklemediği bu sual karşısında şa - şırmış gibi ona baktı: — Hayır... Bunu biç düşünmemiş - tim bi — Halbuki sekiz yaşma geldi. Birin- ci sınıfı bitirip bu sene ikinci sınıfa geçmiş olması lâzımdı. Bu yavrucağı cahil bırakmak ve ileride bedbaht et - mek istemiyeceğine emin olduğum için bü zarfında onu husust şekilde 0 kutmak ve gelecek sene doğrudan doğ” ruya mektebin üçüncü sınıfına yaz - dırmak istiyorum, Onunla meşgul o) - Fakat yorulmamanız ve şartile.. Genç kadın ağır bir sesle cevab ver- di; ÇArkası sar?

Bu sayıdan diğer sayfalar: