20 Nisan 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13

20 Nisan 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e Rİ | SON POSTA Sayfa 13 e YE Bir gün de, Aspadya ananın kendisi- Yaklaşmak istediğinin farkına var - iş — Geri.. geri çekil, sara kuklası ka- m... Eğer arkandaki elbiseye, boynun- daki haça hürmetim olmasa, seni şu an boğardım. Diye, bağırarak hücresine kaçmıştı. , Battal Gazinin manastıra geldiği gün, © fena halde öfkelenmiş; — Eyvah!... Ne felâket? Hazreti Mer Yemin mukaddes evine, bir din düşmi Bi erkek ayak bastı... Bu, kıyamet Mmetidir, Diye, bağıra bağıra hücresine gir - Mişti Eğer bn sözler, başka bir manastırda Söylenmiş olsaydı, cahil rahibeler üze - Fide çek mühim bir tesir husule ge - trebilirdi. Fakat, (Kırk bakireler ma - Dastırı) çatılarının altında yaşayan kız lar ve kadınlar, Aspasya çı © kadar büyük bir emniyet ve itimad i le bağlanmışlardı ki., Bizans ülkesin deki bütün Hıristiyanları korkudan &t. Teten Battal Gazi gibi bir adamın ma - Bastıra gelmesini ve başrahibe ile ko- Duşmasını hiç bir o meş'um ve menfur Mana ile tefsir etmemişler. Manastır - Yarın usul ve kanununa tamamile mu - balif olan bu hareketi hoş görerek: — Aspasva Ana, hiç bir zamsm hala etmez. Elbette bu hareketinde de bir sebeb ve hikmet vardır. şlerdi. * ecenin karanlığında, Aspasya A- Gen «den, (Cadı Marya) idi. TR Marya, Battal Gavinin o geceyi uş stirn köşkünde geçireceğini duy- G duğu za iz A — ççman, kalbine garib bir şüphe Ancak; Birmişti. manastırı teftişe ge- leh baş rahiblerim, ve Blakepcalan Yatmıya salâhiyettar oldukları bu köşkte Battal Gazi gibi bir yabancının misafir edilmesini Aspasya Ananın hu- SuSİ bir maksadına atfetmiş.. bunu an- lamak için, gecenin karanlığında bir tarafa sinerek, neticeyi beklemişti Aspasya Ana, Battal ile o gizli mülâ - an avdet ederken, dişlerini gıcırda- İa gicirdata: — Hayasız kaltak... Mukaddes evi - Mizin namus ve ismetini lekedar et - tin... Sen ve Battal. her ikiniz de, ölü- me mahkümsunuz. Diye, söylenmişti, PİŞMİŞ KALESİ VE BATTAL GAZİNİN SEVİNCİ Kirk Bakireler manastırına üç saat Tr mesafede, ve Doğanlı yaylasına hâkim olan küçük tepe üzerinde, bu &ün bile adıma (Pişmiş kale) denilen bir harabe vardır. Bu harabenin bu - duğu tepe, büyük kıt'ada yekpare Yalardan mürekkebti, Tepeye çıkabilmek için, tek bir yol Vardır: Kayaların üzerine merdiven gi- oyulmuş olan bu yol, o kadar sarp R Setindir ki, ancak bir adam çıkabi - ir: Battal Gazi, manastırda kaldığı ge- f€hin ertesi günü, tam zeval vakti, bu Perin eteklerindeki zümrüd gibi ça- Yırlığa gelerek, Devzade Aşkardan İn- di. Her zaman olduğu gibi; sevgili atı- te kendi haline bıraktı. O dar ve çe- Mı Yoldan, yavaş yavaş tepeye tırman- Aya başladı. Bu yol, harabenin orta - Miş 4, beniz kemerleri yıkılmamış o- ka; bir kapıda nihayet buluyordu. Bu ölme geçilinde, oldukça geniş bir dana giriliyordu. Battal Gezi, bu meydana girdiği 2a- Muh çerafına süratle göz gezdirdi. diy yerlerde, değirmen taşlarını haz bir tekım yontulmuş taşlar, Mim, dikkatini celbetti. Hafifce gü - Yerek; — Md, Tamam, oğru e Aspasya Anan sözle- | İda Ye, söylendi, Derki bu taşlardan birine yaklaştı. di: Yazan: ZIYA ŞAKİR Bizansa gönderilecek erzak Gecenin karanlığında, Espasya anayı takib eden (cadı Marya) idi. Bütün kuvvetini sarfederek koca taşı | bir hayli müşkülât ile yerinden kaldır- dı. Önünde, bir delik açıl Battal Gazi, hemen diz çöküp elle -| rini deliğin iki tarafına dayıyarak bak- tı. O anda, büyük bir sevinçle titriye- rek; — Yaşa, Aspasya ana!... Hayatımın sonuna Kadar, sana minnettar kalaca- ğım. Diye hağırdı... Çünkü, delikten gö- rünen o büyük oyuk içinde, bir buğ - y hazinesi vard., Battal Gazi, derha ki taşların ü- zerlerine de atıldı, Onlar; da birer bi rer kaldırdı, Ve ber taşı kaldırışında, ayrı bir #öyinç Odüyarak, artık orada cak derecede coşkun bir hal oktıştan inerek Devzade tlad Dört nâla, sür- * Bu erzak hazinesini Battal Gaziye haber veren Aspasya Ana, ayni zaman- dis Şu izahati de vermişti, Doğanl: yaylasında, oldukça büyük, dokuz köy bulunuyordu. Bu köyler, muhtelif zamanlarda yangın felâketi geçirmişlerdi. Hattâ bir defasında, o - radaki çam ormanları da sutuşmuş, m detâ alevden bir çemberle çevrilmi lerdi. Bu yangınlar, köylülere rarlar vermişti, Son, taşmmışlar keye maruz kalmamak için, zaklarını, Pişmiş kalenin altındaki bu mağaralarda saklamıya karar vermiş- ler; hattâ taşları oyarak kendileri de bunlara bir çok höcreler ilâve etmiş - lerdi, (Bugün bile, bunlar mevcuttur.) Dokuz köyün halkı, erzaklarını kâ- milen buraya depp ediyorlardı. Arala- rmda hir ahdnamc yapmışlardı. Hiç kimse, kendisine aid olmıyım erzak bir avuç bile almıyacaktı. Hır T, köylerinin ortasında, diri diri ateşlere yakılacaktı, Bu ahdname, hırsızlığın önüne geç- mişti. Hırsızlık olmadığı için de, bu yeraltı ambarlarında pek çok miktarda erzak birikmişti... Görülüyir ki, Battal a o kadar sevinmekte haksız değil- * O sevinç ile Devzade Aşkar: dört nâ- la süren Battal Gazi, karargâhına gel di. Silâh arkadaşlarını etrafma topla- dı. Meseleyi onlsra anlattı, Onlar da sevindiler: — Bunca erzakı, Bizans diyarına na- sıl taşıyacağız?. Diye, müzakerelere giriştiler. Vâkıâ, bu mesele mühimdi. Çünkü, herkesin binek atmdan başka, elde hiç bir vasita mevcud değildi Böylece düşünüp dururlarken bir - denbire Battal Gaziye bir fikir geldi: — Varın.. bana şuradan bir kaç tellâl tedarik edin. Dedi, Mücahidler, gittiler. Rum Kköylerin- den bir kaç tellâl bulup getirdiler. Battal Gazi bu tellâllara vara ver « — Gidin köylerde ve kalelerdeki halka ilân edin... Her kim ki, bu er - izakın Bizans şehrindeki islâm ordusu- na taşınmasına yardım ederşe, onaj iririm. Şayed bu hizmet sı- rasında, hayvanı telef olursa, bedelinin iki mislini öderim... Bu sözü tutaca - ğım ve bü işde çalışanları, dost ve kar- (Aman) v deş makamında sayacağıma, Allah h zurunda, dört kitab üzerine yemin diyorum. Dedi. Tellâllar. gittiler. Köyler! ve kalele- Tİ gezerek Battal Gezinin bu emrini muhasara edildiğini, Moranin istilâya uğ-| YArkan var) ttiler. Bir doktorun günlük notlarından Müzmin mefsal İltihabları tihabı yerleşmiş demektir. tedavi edilmezse hergün görmekteyiz. Bu gibi hastaları yetinden kurtulmaları lâzundir. yemekler, etler salçalı şeylerden uzak neticeler vermektedir. olmaktadır. Nöhetçi eczaneler dır: İstanbal cihetindekiler: ünde: ( Hasan Hulüsi ), Aksarayda din), Bakırköyünde; (Eyüksultan). Beyoğlu cihetindekiler: İstiklâl caddesinde: (Kanzuk), Yük sekkaldırımda: (Vingopulo), Taksimde (Taksim), Yenişehride; leyman Receb). Boğaziçi, Kadıköy ve Adalardakiler: Kadiköyünde: (Halk, Hulüsi Osman) man), Adalarda: (Halk), Yaşlı kadınlarda şişman ve yağlı kim- selerde tegaddi betaetinden mütevellid romatizma arazı bilhassa diz mafsalla - rında fazla tezahtira* ile kendini göste- zir. Diz kapağı mülsal şişer deforme oluf, harekât çok güçleşir, Çok ıztırab verir ve muayene edildiği zaman adetâ kıtır kıtır öter ve bunu hastalar da duyarlar. İşte böyle vaziyetlerde mefsalın müzmin il- Bu çok ehemmiyetli bir şeydir. Çünkü veyahud ilerlemesine mani olunmazsa insanları son zamanla» rında kötürüm eder. Böyle vak'aları da evvelemirde şişmahlıktan ve şişmanlığın tevild ettiği umumi betaat tagaddi vari - Yağlı laşmak mecburidir. Daha ziyade yeşil sebzeler, meyvalar, sütlü şeyler esas gı dayı teşkil edecektir. Bundan #onT& mev. sil tedavi başlar. Bu gib! müzmm mafsaj ramatizmalarına altın tedavisi çok iyi Güneş ve kum banyoları, kaplıcalar ve dahilen romatizma ilâçlarına devam sa- yesinde hastalığın şifası pekâlâ mürikün Bu gece nöbetçi olan öezaneler şunlar. Şehzadebaşında: (Üniversite), Eminö- (Pertev), Alemdarda: (Eşref Neş'et), Be- yamdin: (Haydar). Palihte: (iHüzamed- (ALAN), Wwübte : (Parunakyan), Şişlide: (Hulk), Gelatada: (İsmet), Fin. dıklıda; (Mustafa Nall), Beşiktaşta: (Sü— Üsküdarda: (İmrahor), Sarıyerde: (Os- Son Posta'nın tefrikası: 89 Ee lik mama Baron de Tott'un hatıraları a Ni istanbulda zorbalar Her gün orduya iltihak etmek üzere karadan ve deniz* den yola düzülen eşkıyalar İstanbulu dolduruyorlardı Veziriâzam talebi ne kabule ©e- saret edebiliyordu, nede bir uzlaşma çaresi bulmak lâzım geldi. Bu kuvvetin Hisarın önünden geçmesine,kapıya kurşun atmasına, Hisar kumandanının bu has - mane hereket dolayısile güya hakikaten | mecbur olmuş gibi mülerimleri tahliye ve| teslim etmesine karar verildi. Bundan evvelki örnekler bu gülünç çareyi muhik | gösterebilirlerdi. Fakat mutlak bir su - İrürette bunun göze çarpacak bir cibanet delili teşkil ettiği aşikârdır. İstibdadın| hiç değişmez vasfını bu harekette müşa -| hede etmek kabildir. Müstebidin elinden | nüfuz ve iktidarın bir parçası çıktı mı. derhal kütle onu kendi elme geçirir. | Hükümetin 24fı, zaptü raptsız bir as. ker güruhunun taşkınlıklarına göz yum- durduğu gibi, vezirler de imparatorluğu tehdid eden bir deniz harbi tehlikesi bu- lunduğunu anlamamazlığa geliyorlardı. İstanbulda henüz hiç bir Rus gemisi gö- rünmemişti: Binaenaleyh, Rusların ge - mileri yok demekti. Yahud, kazara, bir gemileri olsa bile Türklere bir şey yapa - mazdı. Çünkü Baltık denizi ile Adalar denizi arasında hiç bir ittisa! rabıtası yok- tu. Bayrakları türklerce malüm olan Da- nimarkahlar, İsveçliler onların zihnin - den bu muhakemeyi söküp çıkaramıyor. *“İlardı. Gözlerinin önüne açılan haritala - rin da hiç hükmü olmuyordu. Divan he- nüz böyle bir işm imkânına kanaat ge - İtirmemiş olduğu bir sıradadır ki Coron'un U- radığını, on İki düşman saffı harb gemi - sinin görüldüğünü haber aldı. (1) Maamafih, nazırların tereddüdü biraz İbahri kuvvet hazırlanmasına mâni olma- mıştı. Otuz kadar harb gemisinin tesli - hatını tacil ettiler. Çok geçmeden, bahri kuvvetin bariz üstünlüğünü Tuna üze - rinde uğratılan felâketlerden Adalarde - nizinde intikam almak için bir imkân di- ye düşünerek memnun oldular, İmpara - torluk defterlerinde, Rusya ile son harbin yüz elli yarım «galöres den mürekkeb bir filonun hazırlanmasına lüzum hissettir » j miş olduğunu buldular, Bunlar Zabache denizine girmek için yapılmışlardı. Mas- raf defterlerinde mukayyed tafslât bu hazırlığa Tüzum göstermiş olan sebeblere dair hiç bir malâmatı ihtiva etmiyordu. Onun için, o zaman münazaa helinde bu - lunan Azak ve Taganrog limanlarının şimdiki harbde hiç bir tesiri olmadığını | unuttular. Galiottelerin İnşası emredildi ve inşaat büyük bir süratle devam etti. Bu hazırlıklar iki deniz ordusuna tahsis edilmiş olan askerlerin ve gemicilerin İş tanbulda çoğalmalarını intaç etti ve ser.| bazlığı o kadar arttırdı ki her gün yeni bir felâket vukua geliyordu, Mevsim hâ - sebile Boğazdaki yalısına gitmiş olan Fransız sefiri Corn de Saint - Priest bir taraftan tenezzüh zevkini feda etmek is - temediği gibi, diğer taraftan, bir kerede | araba ile gezerken başma geldiği üzere bu askerlerin hakaretine maruz kalmağa da İtahammül edemediğinden, tüfeğe süngü takmak kararını verdi ve yanındaki a - damlara da böyle yaptırdı. Her gün orduya iltihak etmek “zere karadan ve denizden yola düzülen eşkiya kuvvetlerinden sefirin şahsını muhafaza edebilmek. için bu yegâne bir emniyet tedbiri idi. Köydeki Fransız sefaretinin vaziyeti o halde idi ki Boğazdan yukarı - ya doğru çıkan bütün gemiler onun pen- ceresi altmdan geçmeğe mecburdular. | Deniz tarafındaki pencereler dikkatle ka- pah tutuluyordu, Yemekten sonra, her zamanki tenezzü- hümüz için dışarı çıkmiştık. Tarabya sırt- (1) Türklerin o coğrafyadaki (o cehaletleri bundan daha garib misaller arzeder. Bir Ve- nedik sefiri iki harb gemisile İstanbula ge - liken, Adalar denizinde padişahın donan — masına tesadüf etti, Donanma, sulh zama - nında, her seno Adaların vergisini topla - mak üzere oraya çıkar, Türk amiral! sefiro Ikram için onm gemisine davet eder. Mubu- vere omnasında, Venedik Cümhuriyeti derle. tinin Ruslarla komşu olüp olmadığını sorar. Bu cehalete hayret ve esef içinde kalan Ve- nedikli asilzade şu cevabı verir: Evet arala - rında yalnız Osmanlı İmparatorluğu vardır. Tercüme eden: Hüsayiı Cahid Yalçın larına gelmiş bulunuyorduk. Birdenbire; sefarethane cihetinde, denizden doğrü şiddetli tüfek sesleri işittik. Ne olduğunü tahmin için durduk. Bize doğru gelen bir adamın feryadı M, de Seint - Priesti © tarafa yürümeğe sevketti. Bu şerirlerdeğ bir kısmının sefarethaneye hücum etmiş olduklarım haber aldık. Cür'otkârlikları. nı tedib için adımlarımızı sıklaştırdık, Fax kat vaktinde yetişemedik. Kayıkta idiler, Oradan sefarethaneye ateş etmişlerdi Kayık uzaklaşmış bulunuyordu. Sefifş pencere kapaklarının delinmesi ve sa « londa bulduğumuz on beş kadâr kurşun ile camların delinmesi ile işin içinden kurtuldu ise de bu hakaret kendisin& Babıâliye şikâyet etmesini icab edecek kadar vâhim göründü. Bu hususta Babiâliye gönderilen bir tercüman vak'ayı Rela efendiye anlattı, O da gayet derin bir alâka zevshiri ilg kendisini dinledikten sonra: — Nasıl, dedi, bu edebsizler Fransız se farethanesini tahkire cür'et ettiler, hal demek çıldırmıştırlar! Cezadan kurtulm mıyacaklarını nasıl akıllarına getirmi « yorlardı? İlk şikâyet üzerine aleyhlerin de takibat yapılacağını bilmiyorlar mıys dı? Doğrusu çok hayretteyim. Bu gerçel ten bir cinnet. Fransız sefarothanesine hücum etmek! Yolları üzerinde kâfi dere cede Rum, Yahudi, Ermeni evi yok muy du? Bizi böyle müşkülâta sokacak yerde onlara tecavüz etseler olmaz mıydı? İşte bu nazır halkın sükün ve huzurunu teda etmeyi pek tabii görürken bir sefiri sükün ve huzurunu temin Jüzumunu bu suretle teslim ediyordu. Yeniçeri mira « laylarından birine kuvvetlerile berabez gelip M. de Saint - Priest'in köşkünü mu, hafaza etmek için emir verildi. Ayni za « manda mücrimleri, Varnaya kendilerini Bâkledecek geminin azimetinden evvel tevkif etmek üzere Boğaz medhaline za « bitler gönderildi. Biraz sonra bunların ya. kalanarak denize atıldıkları temin edildi, Fakat hükümetin zâfı o derecede idi Ki yalan olan bu vak'a ihtimale yakın bile görünmedi. Bir müddet sonra, ayni cinsten, faka sebebi daha az ciddi olmakla berabör e « peyce muzır reticeler tevliâ edebilecek mahiyette bulunan bir vak'a benim ka « pımda cereyan etti. Büyükderede M. de Vergeunesin sefareti esnasında inşa et « tirmiş olduğu köşkü işgal ediyordum. U- muma yol hizmetini gören bir rıhtım bu köşkü denizden ayırıyordu. (Arkası var, esamassansasemesemeasme sesamama seansa amam Son Posta Mağa ME Ga Yerebatan, Çatalçeşme sokak, “.. İSTANBUL Gazetemizde çıkan yazı ve .esimlerin bütün hakları Mahfuz ve gazetemize giddir, ABONE FIATLARI İlânlardan mes'uliyet alınmaz, Cevab için mektublara 10 kuruşluk Pul ilâvesi lâzımdır. “Posta kususu : TAL İstanbu) Telgraf : Son Poşta Telefon : 20203 ama sasann sunsun süne sanan sasa nsan İstikbalin şafaklarım nurlu görmek istiyorsanız Çocuk haftasında Çocuk &- sirgeme Kurumuna azami yardımda bu- Tanunaz! d tenini mi alk ekin ab kntniki dsbldizd mmnü den il ül

Bu sayıdan diğer sayfalar: