19 Mayıs 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

19 Mayıs 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

12 Sayfa “Son Posta, nın Hikâyesi “MemmmEnnmaRımaa sun KAYNANA YÜZÜNDEN ymm AMMA mp Vaaz * Arkadaşım Necmiyi avlendiğinden üç ay sonra gördüm: — Vay Necmi; görüşmiyeli epey oldu. Nasılsın, ne yapıyorsun, evlilik hayatın- dan memnun musun, gerçi yengemizle benz tanışmadım amma, onu da gora - yım, Nasıl? 4 Necmi düşünceli idi. Yüzü pek gülmü- İyordu. Suallerime cevab vermek ona biraz güç gelmişti: — Ne diyeyim? — Daha alişamindm galiba?.. Sen de alışırsın.. Bizim gibi bekâr kalacaktın da na olacaktı?.. Ev yok, bark yok. Nereye gitsem, ne yapsam; diye düşünmek, bir alay para sarfetmek. Bunlar sanki iyi geyler mi? — Evliliğin de bazı güç tarafları var.. — Canım daha evleneli üç ay oldu. — Gerçi üç ay oldu amma. Hani kay - hana belâsı; derler. Bunu diyenler hsklı — Kaynananla Mmek?.. — Keşki öyle olsaydı, keşki geçineme- seydi... — Ya nedir? : — Bizim kayınpeder sizlere ömür, ka- iyınvalide yanımızda... b — Knlaşıldı. sana yük oluyor, — Ben pek yük telâkki etmiyorum, am- ma idare etmek güç! — Zamanın hali malüm. Ne yapmalı, Mare etmiye çalışmalısın. Kaynananın geliri yok mu? — Var. Kaynanamın geliri kendisini ferih fahur yaşatmıya yetişir. Amma kim- sesi yok. — Daha iyi ya, sana da paraca yar - dımı olur. — Olacak amma... Nasıl söyliyeyim. Ayaküstü lâf uzuyordu. — Hele, dedim, şurada, bir birahaneye gidip birkaç düble içsek, — Fena olmaz, faka karımdan çekini- Yorum. Hele kaynanam da bugün bu Sastte evde değilse, olur olmaz şüphelere düşecektir. Ah bu kadın kısmı, — Haydi haydi.. gidelim, içelim, Onu zorla bir birahaneye soktum: — Demek kaynanan saadetine engel © Muyor. geçinemiyorsun de - «Son Posta» nın edebi romanı: 20 Nerime gediği zman Zerrinle Fah - Tiyeye bahçede çiçekler arasında do - daşıyorlardi. Onu büyük bir sevinçle karşıladılar ve üç genç kız gülüşerek, konuşarak içeriye girdiler. Aylardanberi İzmirden (uzaklarda olan ve bir gere evvel, birkaç gün için ailesinin yanına gelmiş olan Ne- Jad, bir kenape üzerine uzanmış uyu- yordu. Fahriye, her zaman yaptığı şâ- kasinı tekrarladı, ağube' in kulağın; gidiklıyarak genç adımı uyandırdı. — Ne oluyor? Ne var — Bak kim geldi ağabey. Delikanlı yarı uyku yarı uyanık göz- İlerle etrafına bakınca Nerimenin iki kardeş arasındaki bu sözlere gülmek- te olduğunu gördü ve hemen yerinden fırladı. — Ne? Altın saçlı güzel mi gelmiş? elini uzattı. Nejad bu eli hararetle s1- karken gözlerini de karşısındaki oltn saçlı güzelden ayırmıyordu. — Geçen seneden daha güzel olmuş- sun Nerime! — Bana artık kompliman yapmıya - 'cağına söz vermiştin Nejad! lerken yüzü kızarıyor fa - kat nözmda've gözlerinde ciddi bir ifa- de okunuyordu. « sen gittik - fen sonra gelirim artık! — Ne çabuk kızıyorsun canım! İşte — Evet.. o olmasa karımla çok iyi ge - çineceğiz. Karım, kaynanam yüzünden ikide bir benimle kavga ediyor. İ — Bari sen de kaynananı pek ihmal et-; me, ona da iyi munmele et, hatırını al: — Asit kavza bu yüzden çıkıyor. Ya,| kaynanama biraz dikkatli baksam, onunla | biraz fazla konuşsam; karım küplere bi - siyer. | — Kim bilir, sen de kaynananla nasıl| konusuyorsundur? — Vallahi bir başka türlü konuştuğum | yok.. Gavet *abil konuşuyorum. Fakat ka. rım alınıyor. Hele kaynanama ufek bir hedive alsam karım küplere biniyor. — Tuhaf sey.. — Kaynanam bir evlendirebilsem, ra « hat edeceğim amma. Arkadaşım kırklıktı. Karısının da ken- disile avni yaşta olduğunu biliyorum. — Senin kaynananı da kim alır? — Belli olmaz, onuda bir alacak bu - Tumur, Biralarımızı içtikten sonra ayrıldık. Necmi evine gitti. Beni ertesi akşam için ısrarla çağırdı! — Kaynanam, karım hep birlikte ye * mek yeriz. — Kaynanan da yemekte beraber mi bulumacak? — Ne yapayım atamam va!.. Ertesi aksam yemek vaktine * yakın Necminin kapısını çalıyordum. Kapıyı &- çan hizmetci benim geleceğimi her halde biliyordu ki; güler yüzle karsıladı, Salo - İna adı. Biraz sonra Necmi göründü; yâ - İzünün rensinden keyfinin pek yerinde! omadığı belli ii Ben bir şey söylemeden! — Gene o mesn'a, dedi. kaynana yüzün. dem kavga ettik. Ben mutfakta kayna - namla beraberkn gölüsüyormuşuz. — Bundan ne çıkar? — Ne bileyim, hiç bir şay çıkmaz, fa - kat; sen gel de karıya lâf anlat, kıckanç- liğin bu derecesini görmedim. — Kıskançlık mı? — Necmi elini ağzına götürdü: — Sus karım geliyor. Biraz sonra karısı geldi. Kırklık bir ka- dındı, Çirkin sayılmazdı amma, pek te güzel değildi. Salonun kapısı bir daha a- t Yazan: GÜZİN DALMEN susuyorum. Gel şuraya otur! İzmirden nefis pastalar getirdim. -senin sevdik- İlerinden- halam da bize çay hazırlıyor, | kendimize bir ziyafet çekelim... Sarışın, kısa boylu, ince, zarif ve bir jerkekten ziyade bir kadına benziyen Nejad, her zaman neş'eli ve müşfik bir tavırla konuşur ve giyinmesine fazla itina ederdi. Ahlâk cihetinden, temiz kalbli fakat hoppa mizactı. Nerimeye karşı olan hayranlığını hiç gizlemiyor, bilâkis her fırsatta bunu tekrarlamak - tan büyük bir zevk duyuyordu, fakat genç kız onun bu sözlerini ciddiye al - mıyor, anlamamazlıktan geliyor, ayni zdmanda da aralarındaki münasebeti bir arkadaşlıktan ileriye götürmemiye büyük bir maharetle muvaffak oluyor- du. Esasen Nejad da Nerimeye karşı büyük bir hürmet göstermekten bir an hali kalmıyor, yalnız gözleri ve sözleri- le ona ydkınlaşmak, onun kalbine so - kulmak istiyordu. Fahriye elindeki notaları piyanonun üstüne fırlatarak Nejadi yaklaştı. — Nerimenin bize verdiği haberi bilsen ağabey! Zerrin nefretle tekrarladı: — Ya! Zavallı Nerimecik! * — Ne olmuş? Ne olmuş? Söylesenize. a canım! — Zavallı Nerimenin başına ne gel miş? Bu son sözler, elinde çay tepeisile gi- ren Meliha hanım tarafından söylen - mişti, Fahriye meyus bir sesle söyledi — Fabrikaya, muhasebe memuru ©- İsmet Hulüsi i | nana, artik onların şıldı. Fevkalâde güzel, fevkalâde güzel giyinmiş, yaşı yirmi beşten fazla görün- miyen biri girdi. Necminin karısı bir kocasına, bir ona Bir ara salonda Necmi ile yalnız kaldı -| ğımız zaman sordum: — Basbayağı kaynana. Karımın üvey annesi. Karımın babası, ölmeden az evvel | onunla evlenmiş. — Şimdi anladım. — Neyi anladın? — Karmla, kaynanan yüzünden Xav - gâlarınızın sebebi basit; karm senden'o- nu kıskanıyor. Onun yerinde ben de ol - sam kıskanırım yal | Yemeği çok neş'eli yedik, ben kaym -| valide ile karşı karşıya oturuyordum. Ne güzel kadındı, ne güsel konuşuyor - du. Hep onun yüzüne bakmak, hep onun | la konuşmak istiyordum. Gece çok geç vakit Necminin evinden Evimr dönsrken hep kaynanayı * i geçimmiye başlamışlardı. Çünkü kay- yanlarında de Benim karım olmuştu. Ve benim evimde yordu. Kadıköy Mühürda” Caferağa Rıuzmpaşa sokak 32-34 numaralı yirmi odali evin enkazı &n tır. Talib olanlar deru - nunda bayan İskölye mürâcaatları. mahallesi İstanbul üçüncü lera memurluğundan: Mahcuz olup paraya “ çevrilmesine karar verilen bir nded Jenernal elektrik marka beş lâmbah radyo © ve bir aded o sahibinin sesi marks sandıklı gramofon birinci açık arttır- ması 22/5/39 Pazartesi günü saat 14 den iti- baren Sandal Bedeiteninde yapılacağı ân olunur. 2205/33 Nejad yerinden sıçradı. — Aman Allabım!. Sen fabrikâda mi çalışacaksın yavrum? Doğrudan doğ - ruya Feridun bey'n demirden pençe - leri arasına m: gireceksin? Nerime meyus bir tavırla başını sal- ladı. Dudaklarından acı bir tebessüm uçtu: — Onun pençesi belki de annesinin- kinden daha sert ve hain olmaz. | — Sana bunu o mu teklif etti? Seni yanında çalışmıya o mu mecbur etti? — Hayır, mecbur etmedi... Hattâ yebi! ı ki bunu kendisinden ben İs- tedi Bunu müfeakıb, Feridun beyin ken- di vâsisi olduğumu ilk def4 hatırlıyarak kendisile alâkadar olduğu o me: güne aid bütün tafsilâtı, ilk dakik; sonüna kadar uzun uzun ve hiç bir nok- tayı unutmadan anlattı. — Hülâsa, benim gibi ismi ve cismi kdle alınmıya lâyık olmıyan bir insanla ne kadar alâkadar olmak kabilse o ka- dar alâkadar olda. Nejad itiraz etti: — Hiç de müşkülpesend değilsin Ne- rime! Bu ne sabır, bu ne inkıyad ya - rabbi! Senin gibi #krabasından olan bir kadını kendi'mafyetinde çalıştırmasını bu kadar tabit görmek nası! kabil olur? — Beni yahancı bir yazıhanede çalış- tırmaktansa kendi fabrikasına almağı ve yanında çalıştırmağı daha münasib görüyor. — Senin talebini kabul etmemesi ve sana: «Hayır, hayatını kazanmak için çalışmana hiç lüzum yoktur. Mademki ben. senin akrabanım ve mademki sen İstanbul Vali 1 — 19 Mayıs Gençlik ve Spor bayramı, iğinden: Fenerbahçe stadyomunda okullar” spor klüpleri, Beşiktaş, Bakırköy, Beyoğlu, Şişli, Eminönü, Fatih, Şehremini, & dıköy, Üsküdar, Eyüb, Şilede Halkevleri, Adalar, Beykoz, Sarıyer, Silivri, Iova, ve Çatalcıda kaymakamlar tarafından hazırlanan programlara göre Yö lacak müsamere ve spor hareketlerile kutlülanacaktır. 2 — Fenerbahçe stadyomundaki merasim damgalı davetiyelilere mı mahdud olduğundan elinde davetiyesi bulunmıyan hiç kimse alınmıyacaktır. a Davetiyesiz olanların stadyoma kadar zahmet etmemeleri lâzımdır. 3 — Diğer yerlerde yapılacak merasimdavetiyesizdir. Herkes iştirak APAMARKA BAHARATI Karabiber Beyazbiber Kırmızıbiber - Tarçın Yenibahar Kimyon Karanfil Zencefil Sahlep Yemeklerinize Lezzet; Nefaset verir. Ve Sıhhatinizi Korur, Her yerde 15 gramlık paketleri 5 Kuruştur İstanbul Bee Karaağaç müessesesine su isalesi için Tuş bedel takmin edilen elektrik motörü mütleferri sair malzeme açık eksiltmeye dürlüğünde görülebilir. İstekliler 2490 sa kuruşluk ilk teminat makbuz veya mek saat 14.30 da Daimi Encümende bulunmalıdırlar, lüzumu olan ve hepsine 788 lira 45 XX santrifüj tulumba, şamandra ve VE konulmuştur, Şartnamesi Levazım sie yılı kanunda yazılı vesika ve 50 ri “5 tubile beraber 22/5/9359 Pazartesi (108) e. Yolların tamiratında kullanılmak üzere lüzumu olan ve beherine 10,5 bedel tahmin edilen 85 bin tane parke taşı kapalı zarf'a eksiltmeye kon tur, Eksiltme 31/5/939 Çarşamba günü tır, İstekliler 2490 sayıl kanunda yazılı nden musaddak ehliyet vesikasile 669 lira 38 kuruşluk ilk makbuz veya mektubile beraber teklif mektublarını havi kapalı zarflarını nda yazılı günde saat 14 de kadar daimi sonra verilecek zarflar kabul olunmaz. eski bir miras meselesinden dolayı hattâ sana borcu bile olduğunu hatır- ladıkça... — Cesaretimi kırma Nejad! Genç kızın sesi o kadar titreyordu ki ahriye ağabeyisine çıkışmıya mecbur kal — Ne tuhaf adamsın ağabey! Zavallı kızm korku ve helecan içinde çırpın - ması evleniyormuş gibi sen de bu ha- ince sözlerinle ona daha çok dehşet ve- r, kzem demiri yarasının içinde abdalın biriyim ben... Zaten bu söyle- diklerimden emin olabilirim Bildiğim bir şey y .. Mutlaka Fe- Tidun bey de a karşı müsamahakâr davranacak, seni himaye edecek, sana ağır muamele etmiyecektir. Bir insan Saat 15 de Daimi Encümende vesikadan başka bu iş için Fen i gagtiei m) G2. gözleri! Onunla Feridun beyin lanmalari henüz tekerrür etmedi — Böyle bir şey mevzuubahs ©. dir. Acaba bu izdivac olur au ©€© niz? va — Bilmiyorum. Lâkin parasını? rice çıkmaması ve torunlarının, ” hanımın getireceği para İle bir bet ha zenginleşmesini — istiyen SÜ Encümene vermelidirler, hânımın bu emeli kalbinin en Gİ. g8 derin bir köşesinde saklamakta © muhakkaktır. Ancak, Feridun bö nesinin bu arzusunx İtaat İşte bu henüz belli değil Ötede kemanın; akord et dan maada, ondan çok daha güzel kadınların bile, Feridun taştan bir heykel bile olsa senin güzel gözlerinin ve tatlı gülüşünün karşısın- da kalbi harekete gelir ve içinde sıcak bir duygu doğar. — Nejnd, saçma sözler söylüyor - sun. Genç adam müteessir bir tavır takın- dı; fakat Nerimenin yüzünün kızardı- ğını ve utandığını gören Meliha hani mın dudaklarında müstehzi bir tebes- süm belirmişti. evlenmek için ona Nesrininkinde” ha büvük bir servet getirmiye 9e dukler söyleniyor. Fincanlara çay koymakla lan Meliha hanım cevab verdi: — Ben de seninle ayni #W Fahriye. Feridun bey gi ce kız arasırdan kendisine bir çebilir; çünkü kendisi yalnız 8 gil avni zamanda malümatlı “el şıkl: bir adamdır. Hele yü : de”. di Fahriyeye gelince, ağabeyisinin o *İ tavırlarındaki kibarlık hiç sö£ muzlarından yakalıyarak sarsmıya ve| mez! onunla alay etmeğe başlamıştı: — Sen ne söz anlamaz adammişsm Nejad; Nerimeye tekrar kompliman yaparsan seni büyük bir sezays çar - pacağız anladın rn? Meselâ, gidip Nes- benim evimde bulunuyorsun...» derdesi İrin hanıma ilânı aşk etmiye seni mec- lâzım gelirdi. Halbuki o, böyle yapa - cak yerde, senin teklifini hemen kabul bur edeceğiz: Bu”sözleri umum! bir kahkaha kar- etti; hattâ bunu çok muvafık buldu. O- şıladı. na yeni bir esir Jâzımdı; senden iyisini! —— Çok keyifli bir şey olur duğrusu. mi bulacaktı Biz Ferldun beyin mal-| Yemin ederim mağrur kız benim yetinde çalışmanın mânasını anlıyoruz. | kendisile alay ettiğimi anlamadan gfi- Vah zavallı Nerimeeik vah! Sana Öyle| zelliğine inanacak... Ah ne şirin gey « acıyorum ki... Ah, diçak adami Onun, |dir ol Ne boy, ne posi Hele yüzü, hele Nejad halasının sözlerini tasdik * — Hakikaten asi! bir afleye olduğu besbelli. Ya'nız saçlarını, dar kisa kesivermese ve aleli elinden çıkan elbiseler giymeli — Feridun bey her zaman »ir. — Evet, fakat modaya uyeY Ive pek ehemmiyet — Bu kıyafetle de eldden ve biçimli bir adamdır. Girdi i Tislerde herkesin onü hayranlık? rettiğini görüyorum. ;

Bu sayıdan diğer sayfalar: