12 Ağustos 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7

12 Ağustos 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Bir insanın el hareketlerinden karakteri belli olur mu ? Bir insanın çanta tutuşundan. elinin duruşundan, sigara içişinden karakteri hakkında çok şeyler anlaşılabilir: Ellerin duruşu 4, Baş parmak avucun içinde — Yor- gunluk ve usanç, maddi, manevi ıztırab, fazla kiddet. 2. Aşağı doğru hareketsiz sarkmış bir el, avuca sek sıkı yaslanan bir baş par- mak — Zâf, hastalık ve umumi düşkün-| lük, 3, Yaratılıştan öbür parmaklardan apayrı duran bir baş parmak — Bütün hareketlerinde büyük bir serbesti ve is- sizlâl, 4. Dalma öbür parmaklara yapışık du- ran bir baş parmak — Çekingenlik, ihti- yat ve itidal, 5. Yanındaki parmaktan açık durma- ki Lihtenştayn Başvekili Dr. Hubh'la mülâkat Prensliğin hükümet şefi : “Büyük işler görmüş ve ileri gitmiş bir milletsiniz, Türkiyenin atisi şüphesiz ki çok parlaktır, diyor Yazan: Ercümend Ekrem Talu Seryitlen çalınan timsah derisi «Yerli mallar serg'sinin dericilik pav- yonundan kiymetli bir timsah derisi ça- Düşündüm: — Acaba bu deriyi kimler çalmışlar - dır, niçin çalmışlardır? Biraz da şaka kizim ya, ben hâdisenin şu suretle cereyan etmiş olabileceğini tahmin ettim: İki arkadaş sergiyi geziyorlardı. Deri- cilik pavyonuna da uğramışlar, timsah derisini görmüşlerdi: İki arakdaştan biri, ötekine sormuştu: — Bu ne derisi böyle? — Bilmem.. canavara benziyor. r da ne demek? var işte ne bileyim. — Anlaşıldı sen de bilmiyorsan, bir| bilenden öğreririz. Birafa bakmışlardı. Deriyi dikkatlilmisai ölarak söyledim, hayvana yem © dikkatli gözden geçiren birine sormuş-|larak insan verilir mi hiç? ardı: — Nerede bulunur? — Bu ne derisidir? — Suda , — Timsah... — Anladım. Anladım. Ona kuyu ana- ği — Timsah nedir? da derler, büyük annem anlatırdı. Ku- — Bir hayvan! yu anası insanı yutuverirmiş. — Nerede bulunur? — Kuyu anası değil, timsahtan bah- — Bilemiyorum, ben de timsah olduğu. İsediyoruz suda bulunur. nu şimdi öğrendim. — Çeşme suyunda da bulunur mu? A- Üçü birli olmuşlar, bir dördüncüden| caba Kurbeğalıderede var mı? timsahın nerede bulunduğunu sorup Öğ- Küçüksude. .. renmek arzusuna kapılmışlardı. Bekle-| — Ne Kurbağalıderede vardır. Ne de diler ve deriyi görüp: Küçüksuda.. hattâ bizim memleketin hiç Başvekil (gözlüklü), prens ile konuşuyor. : — Bu timsah! bir yerinde bulunmaz. Veli ar 1 Diyene: Sordular: — Bizim memlekette bulunmaz mı? Tâltenştaynin payilahtında bir ana — Timsah Hal — Bulunmaz ya! cadde var. Dükkânlar, oteller, güzel ve munlazam binalar hep bunun üzerinde — Bilmiyor müuysunuz? Sigara içiş tarzları — Öğrenmiştik amma, nasıl bir hay- — Öyleyse deriyi başka bir memleket len getirdiler. kâindir. Tek tük boş kalmış arsaları be- (Yazıya bakınız!) van olduğunu, nered bulunduğunu me-| — O tabü bir şey, belki burada tabak lediye çimenli çiçekli birer park haline Tecessüs |rak etmiştik. lamışılardır. - i ya anşık bir serçe parmak — Tecessis koymuş. Sabahleyin, penceremden du ve fökrt istiklâl, * * tek sokağın temizlenme ameliyatına Şa - 8. Baş parmaklar, yeleğin kol yerie- Timsahın ne olduğunu bilenle bilmi-| Diğerleri çıkmışlar, iki arkaoaş pav » hid oldum. Şehrin topu iki kişiden fba - ret nezsfet amelesi hararetle çalışıyor - lardı. Saat sekizde asfalt aynaya döndü. Ziten son derecede terbiyeli olan millet şehrin ve sokakların temiz tutulmasına rinde — Kendinden ve muvaffakiyetin- den memnuniyet, 7. Tekmil eller jilenin kol yerlerin- de — Müvazene, kendine hakimiyet. 3. Kolları, eller kollarım üstünde gö- yonda kalmışlardı. — Aklım ermedi. — Benim de! - Yerli malı olmadığına göre sergi den çıkarmalı! Yahud İ | | | azami itina ediyor. Biliyor ki buradan İrünecek şekilde, çaprast'amak — İki yüz — Bence de öyles. gelip geçenler onun medeniyet derece- tükük, sahtelik, yüze gülerek taklid. — Söyliyelim çıkarsınlar. i sine, görecekleri intizama ve temizliğe 9. Kolları, sağ el Üstte kalmak üzere, — Dinlemezler ki! | göre hükmedeceklerdir. Yağmurun nasılsa biraz ara verme - — Nütuz, şahsiyet, iyilik. 10, Kollar, şol üstte olduğu halde, — Kolan var. Biz alır, gideriz. — İşte bu iyi aklına geldi. sini fırsat bilerek kendimi otelden dışa- çaprastlı — Meclis aralık zevki, hoşa git- İki arkadaştan biri timsah derisini kol- , rıya attım. Ahali, büyüklü küçüklü, be- zi ellerini sk sk Pen sergiden çıkıp bim gibi sokağa dökülmüştü. Bizim köy- 1. Konuşurken si veya gittiler, i Lihtenştayn. Prensi Fransuva Jozef o İyapmacıklı bir şekilde uğuşturma — Hi- İsmet Hulüsi i lerde olduğu gibi de hepsi beni selâm- Mıyortardı: — Gruss Gott! — Aliah peni takdis etsin'. Yolda topladığım bütün bu etakdis» temennilerile işimin rast gitmemesine im kân mı olurdu? Hükümet dairesinin cümle kapısından içeriye daldım. Beş da- kika sonra, Lihtenştayn prensliğinin hü- kümet şefi ddktor Hubb'un huzurunda idim. göz koymaz. Onun milli gururu ve gön- lündeki Allah korkusu kötülük işlemesi. ne mânidir. Bizde aile terbiyesi çek kuv- vetliğir. İçtimal kurumumuz, beşeriyetin pek eski devirlerinde olduğu gibi peder şiihidir. Ailenin en büygü, ötekilerden, sonsuz saygı görür. Diğer taraftan, bir Lihtenştaynli bir suç işliyecek olursa âr- tik memlekette oturamaz. Bütün hem - şehrilerinin net ve hakaretine, istis « kaline uğrar. Tuhaftır: Buraya gelip te leye kaçan bir nezaket. Çanta tutuşlar 12, Çantayı sapından tutup sallamak — İ Dikkati çekmek arzusu, kendinden mem- nun olmak, 13, Sapından tutup kolu biç kımıl datmamak — Zaptolunamıyan utangaç- lak. 14. Çantayı kolunun altına sıkıştır. mak — Birez kapak, kendi kendine biten bir insan. Yamıştı.: — Siz hiç timsah — Belki görmüşüzdür amma, görmediniz mi? dır. Ats benziyor mu? yenler arasında şöyle bir muhavere baş- adını bilmediğimiz için farkına varmamışız - a mizi Okuyucularıma Cevablarım Nişantaşında, « » apartımanında Bayan Ne R Tahsil derecenize göre sncak bir or“ ia mektebe girebilirsiniz. Gönderdi - niz resimden kırk yaşında olduğunu. zu tahmin ettim. Fakat bunun tahsil hususunda hiç bir mahzuru yoktur. Büyükadada Bay Servet Süder'e: Fazla uykuya müptelâ olduğunuzu Ekselâns Hubb orta özlükleri-| i p yazıyorsunuz, bu derdden kurtulmak Bin arkasından derin bak Sie zattır, |yerleşmiş yabancılar da var. Onlar da az Li ii çe geçirip) — Ne münasebeti için bir çare vardır. Ödeyemiyeceğiniz iyie bakilncn bizim Vakit başmuhar «|7899n #çerisinde bizim. Adetlerinize 9: — Eşeğe benziyor mu? miktarda borca giriniz Borcun vâdesi Miri Asım Usu andırır. Kendisi fasih fran-|Truşlerdir. Bu suretle yedi polis. yirmi — Hayır; geldiği günden itibaren gözünüze uy « Sızca konuşuyor - ki bu, Vaduzda pek na- Girdir. - gençliğinde şark dilierine he- ves edip tahsilini o vadide ikmal etmiş. Mükemmel arabca ve fariça konuşuyor. Hâfızla Sâdi ezberinde. İHindistanın Parsi diline de aşinalığı var. İhtimal türk çeyi de biraz anlıyor amma itirala cesa- ret edemedi. Memleketinin coğrafi vaziyeti ve ufa- cik oluşu, muhterem doktoru, siyasi mü- talsalar yürütmekten menediyor. Ken- disini bu hususta gayet haklı bulduğum İçin, öevabez kalın bir takım susilerimi bon de nezeketen tekrarlamadım. Bins- — Ekselâns! Dikkat ettim: Memleketi- hiz epey geniş.. Köyler, kasabalar birbi - rinden uzak ve dağınık. Diğer taraftan bütün prenelik dahilinde topu topu yedi kişiden ibaret bir zabıta kuvveti oldu - Bunu haber aldım. Bu âzıcık mevcudla âsayİşi, intizami nasıl temin ediyorsü « nuz? Doktor Hubb güldü. <> Demek ki, dedi, fazlasına ihtiyaç Rörülmüyor, Lihtenştayn aha kadar da yardımcısile bereber bize bol bol yetiyor. — Hapishanenizi gördüm... — Evet. Bir hapishane binamız var. Lâkin içinde bir tek mücrim yoktur. — Nüfus siyasetiniz? — Bunun üzerinde durmuyoruz. Nü - fusumuz normal şekilde artıyor. Asker- Wik mükellefiyeti olmadığı için erkekle - rimiz genç evleniyor ve çoluk çocuk sa- hibi oluyorlar. — Daima kendi aralarında mı evle - Birler? —iHayır, Komşumuz İsviçreden bizim delkanlılarımıza talib olan genç kızlar olduğu gibi Almanlarla öz evlenmeler vakidir, Muhterem muhatsbımın pek tabif bir tavırla tekllüm eylediği bu sözleri, ak - şam, kahvede, benim mahud İngiliz ta - mamlamıştı: — Son bir iki senedir, Almanyadan buraya evlenme çağında bir genç kız ve kadın akını başladı, demişti. Bu da Hit - lerini znefodlarından biridir. Lihtenştayn! Almanlaştırmak ve bilhassa nasyonal sosyalizme kazanmak için, harimine AL mean kadınları sokuyor. Propaganda va- e ve mamuslurr. Hemş '€ biri diğerinin malına, canına, ırzına sıtalarının her türlüsünden istifade et - (Devamı 15 inci sayfada) —- Keçinin bir başka nevi olmasın? re gülmüştü. — Ne münasebet kurşun kalemler vardı. mi? timsahlı kalemler vardı yal... — Öyle ya, vardı. — Onların üzerindeki resim. Sigara içiş tarzları (Yazıya bakınız!) siki sızı tutmak — İçten gelen, hoş ve serbest bir itimadsızlık halt. 16. Sapını koluna takıp bırakmak — İntizama riayet, cesarelsizlik, fhtiyat «ne diyecekler?» endişesi, 11. Köşesinden tutmak — «Ne diye- cekler?, düşüncesinden azadelik, kendi- ne güvenme bazan biraz da fazlaya ka- çan bir hareekt serbestisi. 18. Çantayı elinde tutmak, kolu kendi halinde bırakmak — Müvazeneli, ölçülü bir karakter. Siyara İçerken 1, Sigaranın uciz avuca doğru (Devasa 15 inci sayfada) tü, bu ise büyük. Açınca insanı bile yutar. — Bir)İbesliyenler insan mı yutfururlar? Timsahı bilen ötekilerin söyledikleri. — Resim küçüktü amma, timsah ha- kikatle çok büyük hayvandır. Ağzını a- — Hayır efendim, yani büyüklüğüne ku girmiyeceğinden emin olabilirsiniz. Kadıköyde Altıyol ağunda Bay Behcet Sekinyola: canım, hani eskiden! Karmızın güzellik enstitüsüne git - mek merakının önüne (geçemezsiniz. — Kurşun kaleme benziyor demek?|fakat onu güzellik enstitüsüne gönde Kurşun kaleme benzer hiç de hayvan)rirken tedbirli hareket etmeniz çart . görmedik... Yontulmuş kurşun kalemeltır. Aksi takdirde karınızı kaybeder ve benziyor, yontülmamış kurşun okalemelbir daha bulamazsınız.. çünkü güzellik enstitüsüne giden karınız oradan çıktı — Ne münasebet canım, hani eskiden) # zaman tamamile değişmiş olur. Siz onu tanıyamazsınız, o da belki sizi ta nımamazlıktan gelir.. Bunun için ens titüye giderken alnına bir mühür bas. — Anladık amma, o resim çok küçük-|malısınız, enstitüden çıktığı zaman mü. hürden onu tanıyabilirsiniz. * Ayasofyada Bayan Nahideye: Moğderen (o kelimesinin Türkçesi — İnsan yutar ha.. işte bu fona, onu| Açeri'dir. Bundiyede, Asfalt caddede, « » mamarak sie vel kim Bay Hü Şiker'e: Karınıza zarif, size deli denilmesinin sebebi, karmızın, $izin pijamanızı giyip sokağa çıkması ove sizin de karınızın arkası sıra, herhangi bir medeni insan gibi pantalon, gömlek giyip ve bil - hassa boyunbağı takıp sokağa çıkmış olmanızdandır- İH

Bu sayıdan diğer sayfalar: