29 Ağustos 1939 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2

29 Ağustos 1939 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SON POSTA Ağustos 29 Bu buhrana da Dayanacağına inanıyoruz Yazan: Muhittin Birgen .# — Budapeşte, 25 — undan bir hafta evvel Avrupa. nın yeni bir buhrana doğru git- tiğini ve bu buhranın bir hayli sürpriz lerle dolu olarak uzun bir inkişaf devri geçireceğini yazıyordum. Bir hafta için. de hâdiseler birbirini takib etti ve diple. matik dünya, en büyük sürprizlerinden | birile karşılaştı. Şu satırları yazdığım dakikada buhrah süratle inkişaf etmşi ve henüz en yüksek haddine vâsıl olma. makla beraber, çok keskin bir devresine girmiş bulunmaktadır. Südet meseleleri esnasında oldüğü gi- bi, bu defa da kılıç şakırtısı bütün dün. yanın kulaklarını tırmalıyor. Bütün Av. rupada askeri tedbir almıyan hemen hiç bir memleket yok gibidir. Derece derece, | herkes tedbir aliyor, herkes, kendisine kabil olduğu derecede fazla emniyet ve.| recek tertibat ile meşguldür. Sulh perisi yeniden hastadır, daha doğrusu, zaten hasta olan peri, yeni bir buhran geçiri. yor. Bununla beraber, henüz buhranın şon haddine varmış değiliz. Yükselmiş olan hararet, henüz bu gibi ahvalde, ba- raretin vâsıl olması tabii bulunan dere çeye çıkmış değildir. Sulh perisi, bugün. kü nöbet derecesine de dayanabilir, bu hararet te onu öldürmez. Ilattâ, yarın öbürgün bu hararetin daha yükselmesi de mümkündür; hattâ, tıpkı Südet me.| selesinde olduğu gibi, bu defa da belki hâdiseler olacak, Danziğin üstünden bir kargaşalık havası geçecek, yukarı Şilezi. sdan kaçıp Alman hududuna iltica eğen mültecilerin miktarı artacak ve bu ara- ik belki de, şurada, burada bazi insan. ların kanları dökülecek... Bununla be. raber, biz, sulh perisinin bu buhrana da dayanacağıa inanmakta devam ediyo. ruzl Li Südet günlerile bugünler arasında benziyen noktalar çoktur. Belkide bu benzerlikte tam bir mutabakat vardır. Göze çarpan tek bir fark şurada görü yor: Südet bahsinde, en evvel harb sö- ünü ağzına alan Führer olmuştu. Bugün ise, «hazır ol!» kumandasını veren Cham, berlaindir. O zama arkasındaki köprü. leri Hitler yıktı, bu defa da eyni köprü. İleri İngiliz başvekili yıkıyor! O zaman Şüdet mieselesini en müsald gekilde halletmek için, Almanya, en mü. hasib usulü bunda bul , Bugün de İngiliz beşvekili, Darızig meselesinin. İn- giltereyi manen zedelemiyecek bir çekil. de halledilebilmesi içın, en müsald yolu burada görmüştür. O zaman, Hitler, in. gilterenin Südet meselesi için harbetıni, yeceğini bildiği için meselenin ballinin daha ziyade «ihmale uğramamasını te. min için; en evvel harekete geçti ve harb ile sulh arasında Ingiltereyi muh- tar bıraktı. Bu defa da ayni usulü Cham. berisin kullanıyor: O, Hitlerin sır? bu meseleler için harb çıkarmak istemiye. ceğini bildiğinden, meselenin halli esna. sında «ifrata düşülmesine mâni olmak üzere, İlitleri harb ile sulh arasında mu. hayyer tutuyor. Bu muhayyeriik şuradadır: İngiliz başvekili Almanyanın Führeri ile yaptı- İn bilvasıta ve müstacel bır temasta ona anlatmış bulunuyor ki arada müzakere Be halledilemiyecek hiçbir mesele yok. tur. Buna rağmen, Lehistan taarruza uğ- farsa, İngiltere, verdiği sözü tutmaya mecburdur. Şu halde müzakere kapısı tamamen a. çıktır. Dostluklar, tavassutlar, hep bir #raya gelince, ihtilâflı meseleler halledi. lebilir. Eğer fevkalâde bir sürpriz olmaz- Ba . dünyanın sürprizler dünyası olduğu. Bu da unutmıyalım! . ber şey, müzakere üsulile halledilme yoluna dökülecek ve Bulh buhranmın hararet nöbetleri bir müddet daha devam edip bir aralık daha fazla yükseldikten sonra hastalık zail olacaktır, * Avrupada bir harb çıkmasını icab et. tirmek üzere hiçbir taraf için kâfi sebeb Yoktur. Danzig ve yukari Şilezya mese- İsleri nihayet mahalli meselelerdir. Dün. ya hâkimiyeti bakımından da Almanya ve İtalya ile harbi bugün kabul etmek İngiltere için ne kader gayri müsaid ise Aile, bilgi, seviye, incelik, hattâ servet bakımından üs - tün bir kadını diğerlerinden ayırd eden hususiyer sade . * ilktir. Holândanın iki | Küçük prensesi prg Bez Soğukkanlılık İsveç krah on ikinci Şarl, Ruslarla s Kadında hususiyst.. 8 miş? Hükinimüzü verebilirsiniz: Yüzünde maske, sırtında da sahne kıyafeti vardır. SÖZ ARASINDA A Hergün bir fıkra Nazırları seyreden İngilizler Sözün kısası Otobüs yolculuğu *”” tobüsteyiz.. Çabuk gidelim di, ye otobüsü tramvaya tercih etmâştik, otobüsün mevkiften hareke tinden evvel ayni istikamete giden Üç tramvay mevkiinde durmuşlar, yolcu « larını indirmişler, binecekler binmişler ve hareket etmişlerdi. Müşteri celbetmek için mütemadiyen bağıran kondüktör, artik oradan müşteri tedariki imkân da hili; olmadığını anlamış olacak ki Ş0 döre: — 'Tamam! Kumandası verdi. Otobüs hareket etti. O kadar yavaş gidiyordu ki arka. dan gelen tramvayların «haydi yolu aş ta bari biz geçelim» demek istiyen çan çanlarını duyuyorduk. Otobüs Sırkeciye gelmişti, Kondüktör arkada oturan big kadına sordu: — Saatiniz kaç! Kadın saati söyledi. Kondüktür şoföre seslendi; — Beş dakika sonra tren gelecek. — Ne yapalım? — Fena oldu, biraz ağır alsaydın! Otobüs Sirkecidekl kavisi döndü, tram vay yolunun kenarına doğru kaydı. Yol | culardan biri haklı olarak itirazda bulun, harb esnânında çadırında kâtibine bir mektub not etöiriyordu. Çadırın önüne bir gülle düşmiş, müthiş bir gürültü olmuştu. Kâtib korku içinde yerinden fırladı. çocuğun ebeveyni olan Veliahd Prenses Jülyana ile kocası Prens Bernard dö Lip, çok memnundurlar. Resimde Prens Bernardile iki kü. İ çiik kızı, Prenses Beatris ve Prenses İren görülmektedir. Şapkaları Almanya ve İtalya için de bugün İngii Jtere ve Fransa ile harbe tutuşmayı iste, mek o kadar manasızdır. Diplomatik har. bin, beyaz muharebenin bugünkü yeni Yaziyeti olmasaydı, eğer Almanya çok İ sıkışmış, yahud İngiltere çok kuvvetlen- miş bulunsaydı her iki taraf ta harbeda. ha kolay gidebilirlerdi. Bugün böyle bir vaziyet bulunmadığına göre biz, bu de. #aki buhranın da . zaten biz de onu bek. leyip duruyorduk - harbsiz halledilebi. leceği fikrinde sabitiz. Bununla beraber, herkes gibi, her mil. let gibi, Türkiyedede, bütün millet herkes, her #htimale, her vaziyete hazır bulummalıdır. Dünyanın büyük mukad. derat dönümü önünde olduğumuza hiç şüphe yoktur. Böyle bir vaziyette, her türlü #htimali ve ber türlü sürprizi dü. şünmek ve ona göre tedbirli bulunmak, #klı başımda olan herkesin ve her mille. tin en ilk vazifesidir. Muhittin Bingen ISTER Gazeteye bakıyorsunuz: İlk sayfada en siyah, en kalın harflerle bır manşet. Bu rsanşet bir haber değildir, dünyanın bir köşesinde vukua ge'miş bir hAdiseyi öğretmez, sadece bir sualdir: — Harb olacak ma? Olmıyacak mı? diyo sorar ve sizden sorar, merakla okursunuz, manşetin altında bir telgraf: Londra, 28 (Hususi) diye başlar. Bu bazan üç beş satır- dır, bazan da yarım sütunu, bir sütunu bulur. Mutlak su. relte mütalen, tahmin, veya ismi söylenmiyen meçhu! bir şahsa atfedilmiş bir düşüncedir. Daha dün skşam üniversitede doçentlik etmiş, güzide bir dahiliye mütehassısı #le konuşuyorduk; elinde kocs manşet. U gazete, bir sütun yer tutan koca bir telgraf haberini güs. tererek: — Bu gazete hepinizden fazla fedakârlık ediyor, bepi - mizden fazla telgraf getirtiyro, dedi. Anlattık: — Bu, bir sütun yer tutan yazının içinde hakiki telzraf olarak tek kelime yoktur, daha evvel başka gazetelere gec- miş ojan ajans telgraflarının veya radyo haberlerinin de - İSTER İNAN, de muazzam mezarı, İNAN, On ikinci Şeri soğukkanlılığını hiç Yağ, ei z bozmadan: p — Neye korktun, dedi, sana not ettirdiğim mektub bu kadar şiddetli Holâündanın yeni ve güzel bir prensese'i yi? İdaha kavuştuğunu biliyorsunuz. İki kz, j Napolyonun şapkası Biçiminde kadın Fransızlar, büyük imparatorları Na - poyonu her vesile ile anmayı kendileri için bir vezife bilirler. Meşhur İnvalide İSTER ETE Son günlerde birçok hükümet merkez- lerinde olduğu gibi Londrada da, nasır. Jar hummah bir faaliyet içinde bulun - maktadır. Hergün başvekâlet datresinin bulunduğu Dovning Streette, büyük bir kalabalık toplanarak; kabine içtimaları. ma giden nazırları seyretmekte ve re gimde gördüğünüz şekilde, bu nazırlara karşı besledikleri sempatiyi izhar etmek- tedirler. Bir mezar taşı yazısı Geçen hafta Pragda Joseph Haverda adında biri vefat eylemiştir. Mezar taşı. na şu cümlenin yazılmasım istemiştir: «Burada medfun bulunanın ismi Jo. tur, ÇekoSlovakyada yaşamıştır. Al . manyada ölmüştür. Hayatı imtidadınca Prag şehrinden ayrılmamıştır. Pransız tarafından ziyaret edilir. Şimdi Parisli kadınlar, son günlerde, Napolyo - mun kendisi kadar meşhur şapkasını bir kere daha hatırlatmiya sebeb olan şap - kalar giymeğe başlamışlardır. hergün * binlerce INANMA! diştirimiş, şişirilmiş. tahminlerle, mütalealaria süslenmiş birer şeklinden ibarettir ve baştan başa yalandır. Doktor yauhatsbımız hayret etti. Son 20 senelik tarihin en nazik günlerinde yaşıyo. Tuz, Yarın bir harble karşılaşabiliriz, sinirler gerildikçe gerilmiştir. Teigraf hükümetin elindedir, ajans resmi bir müessese. dir, muhtelif devletlerin radyo emisyonları da matbunt idaresince dinlenir, bu, devlet Için de haysti ehemmiyeti haiz Alen dakikalarda yalan haberlerin neşrine neden mü. saşde etmeli? Hükümetin metbuat serbestisine mukaddes bir varlık olarak baktığını biltyoruz, gurur duyarak, minnet duyarak görüyoruz. «Matbuat hürriyetini. gene «mâtbuat hürri - yetis nin İkomirol etmesi kaidesini de hatırlıyoruz. Doktor ımuhatabımıza bu noktayı anlattık, belki bütün medeniyetin tehlikede olduğu bir dakikada halkın heye . canından irtifade ederek yalan telgra? tieareti yapılmasını pek hazmetmedi. Bunun içindir ki biz yaraya bir defa daha işaret etmenin kendi kendimize karşı bir vazife olduğuna inandık, ey ekuyucu sen bu sözlerimiz'n tesir yapacağına! INANMA! seph Haverdadır. Avusturyada doğmuş- | du: — Burada müşteri mi bekliyeceğiz? Kondüktör cevab verdi: — Şimdi gideriz beyim! Şoför otobüsü durdurmuştu. Yolcular arasında hangisinin kondüktörle müna « İkaşaya başladığını görmek ister gibi ar. İkaya baktı, bir başka müşteri gene haklı olarak: — Burası durak yeri değildir, düra mazsınız! Dedi! Kondüktör hiddetlenmişti: | — Ne olacak beyim, iki müşteri alsali ne çıkar? — Peki amma biz de acele gitmek isti, e 1 ğ Şoför söze karıştı: j — Telâfi ederiz beyim, bu otobüs çok hızlı gider. İtirazlar çoğaldı. Şoför bu esnada bir başka şey keşfet. mişti, kondüktöre: — Kapıyı kapa, vapur geliyor, yeti « şelimi Dedi, kapı kapandı. Otobüs son süratle ilerledi. Paket postahanesinin bozuk kak, darımlı yolundan o kadar süratli geçiyor. du ki, yolcular sağa sola, öne arkeya çarpmamak için kendilerini zor tutu « yorlardı. Ve'bu sürat köprünün Kadıköy durak y e kadar böyle devam etti. Şo, förün dediği gibi tdi, Durakta vapurdan inenler bekliyorlardı. Otobüs doldu.. Ve jgene hızla ilerledi. Şişhane karakolumu çıkarken bütün yolcular fazla süratin bir kazaya sebeb olacağı korkusile renkten renge giriyorlardı. İşte bizde otobüs yol N culuğu böyle oluyor. #k*k* Ağaçlara gençlik aşısı yapılıyor Yalnız insanlara değil, ağaçlara da » hi voronof gençlik aşısı yapılmaktadır. Fransada Haite Marne mıntakasında bu. lunan bir çiftçi bahçesindeki kurumağa yüz tutan ağaçları şu suretle canlandır. maktadır, Ağaçların gövdesine burgu ile büyük. çe bir delik açmakta ve bu deliğe müna- sib miktarda sülfat dö fer ile sraşid yağı tıkamakta ve ağacda açılan deliği sıkı sı. kı kapamaktadır, Hemen bir hafta sonra ağaçlar gençleşmeğe ve mevsime güre yaprak ve filiz bile vermeğe başlamakta, dır. TAKVİM

Bu sayıdan diğer sayfalar: