C1 Şubat " s;ıı ;"AW' ! v —,gî; ık I d oe I 8 | Hidiseler - Karşısında eni Unkapanı köprüsü eskiye| mamile ödedikse onun yükleneceği mes olanların siyaseti ve Balkan Antantı YAZAN Emekli general H. Emir Erkilet “Son Posta,, nın askeri muharriri Belgradda toplanacak nazırlar bir arada ış işleri Vekilimiz Belgrada gi « — diyor; Balkan antanti daimi kon- seyinin 2 Şubat toplatıtısında bulunmak için. Almanya ve İtalyaya komşu bir Bal- kan tmemleketinin, bu büyük — devletler huduüdlarından yalhız 450-500 Km. me - Bafelerde bulunah idare merkezinde vu- kubulacak Balkan antantı daimi konse - yinin içtima ve müzakerelerinin tahmin edilen ruznamesi de- neşredilmiş veya belki de neşredilmek lüzumu görülmüş « Almanya ve İtalyayı tatmin edecek mahiyette görünen ruznamenin birinci maddesi Balkan memleketlerinin büyük devletler ve bilhassa muharib'er karşı « sındaki hattı hareketi, yani Balkan dev - letlerinin tam bitaraflıklarının — teyidi İmiş. Eğer ruznamenin birinci inaddesi kakikaten ve sadece bundan ibaretse bu- nun için tâ Bükreş, Ankara ve Atinadan Belgrada kadar seyahate ne lüzum vardı bilemem! Balkan antantı siyasetinin her türlü taarruz fikit ve niyetlerinden ta - Mmamile münezzeh ve uzak, do'ayısile bi- tarafane olduğu acaba kâfi derecede ma- lüm değil midir?!.. Fakat mesele o değil, Türkiyenin İngiltere ve Fransa ile ma - lüm tedafüli esaslar dairesinde akdettiği son arılaşma mevzuubahstir. Mukaddema İtalyan ve şimdi de Alman mMatbuatı Tür- kiyenin tmuharibletle akdettiği anlaşma dolayısile onun Balkan âttantındaki du- rumüunun diğer Balkan devletlerininkin - den farklı olduğunu daima ileri sürerek serdettikleri mütalea ve yaptıkları pro- pagandalarla Balkan antantının birlik ve sağlamlığını hiç olmazsa sarsmak iste « diler ve istiyorlar. Balkan devletlerinden her birinin ken- dine mahsus ve diğerlerinden ayrı men- faat, öndişe ve dolayısile de siyaset ve anlaşmaları pekâlâ olabilir. ve btmun böyle olması Balkan antantının toplu o- Tarak sırf tedafül mahiyetini asla değiş- tiremez. Fakat bu bedahat Ba'kanlarda hususi kem maksadlar takib eden dev - letler için değildir. Balkan devletleri ayrı ayrı zayıftırlar ve birer birer avlanmağa müsaid birer zemin teşkil ederler. Bilâkis toplanınca büyük bir devlet imiş gibi büyük bir kuv- yet yaparlar. Balkan Birliği Ba'kanları yalnız hâri- ce karşı korumak için değil, ayni zaman-, da Balkan devletlerini birbirine karşı si-. “Tâhlı nizalardan menetmek için de mü - ketmmel bir sigorta ve bir garantidir. Ve işte Almanya ve İtalyaca ötedenberi is - tenmiyen de budur. Yâani Balkan antan - tınm günün birinde bir taarrüz kütlesi olabileceğinden değil Ba'kanları taarruz edilemez ve içine nüfuz edilemez bir küt- le haline getireceğinden korkuluyor. Çünkü o zaman kuvvetli yabancılar için artık Balkan anlaşamamazlıklarından is- tifade ederek Avrupanın cenub doğusun- da istendiği zaman istendiği gibi hük - metmek ve iktısadi ve siyasi oyunlar ve istilâlar tertib eylemek siyasetine ta - mamile veda eylemek icab eder, Asıl işe gelmiyen de işte büdur. Onun için Balkatn devletleri ayrı aytı bitaraf kalmalı ve aralarında da anlaşıp birtleşmemelidirler. Tâ ki, kuvvetli — dış devletler istedikleri gibi oynasmlar. Fi vaki eğer Balkan devletleri kendi arala« rında tamamile ve lâzimi tibi siyasi ve askeri bir birlik kurabilseler © zaman Balkan mMmemleketlerinin Balkanlara aid selâmet ve emniyetleri için başka garan- tiler aramağa lüzum görmezler ve bü su- retle bitaraf kalmağı tercih, ederlerdi. Fakat artık pek aşikâr görülüyor ki Bal- kanlarda vahdet lüzumu gibi teessüs et- medikçe her bir Balkan memleketi gü - nün birinde Arnavudluk gibi tepeden ih- me bir istilâ felâketi karşısında kalabi - lir. Ne yapıp yapıp evvelâ Bulgaristanı tahrik ve tahris ederek Ba'kan antantına girmekten meneden Almanya ve İtalya, sonrâa da, Yuüğoslavyayı tazyik ve tesir al- tına almışlardı. Sırf bunun neticesidir ki, Arnavudluk işgal olunabilmiştir; Balkan- larda ayni iftirak ve zâf devam ettikçe âe günün birinde Romanya ve Yüugoslavya bir istilâ görmeseler bile ondan daha be- ter olan siyasi ve iktısadi tazyik'er al - tında kalmağa aleddevam mahküm ola - caklardır. Bugün Ploeşti petrollerile Ro- manya orman ve ovalarının türlü zen - ginliklerinin Romanyaya bir iyilik ol - Maktan ziyade bir belâ kesilme'erinin se- bebi Balkanlardaki fitret ve zâftan baş- ka bir şey değildir. Kezalik Yugoslavya- nın Sava, Tuna Morava, Derin ve Vardar vadilerinin zenginliklerile mer”alarında yetişen külliyetli hayvanlara ve dağla - İteşkilâtlandırma umum müdürlüğü ta - rından çıkan kıymetli madenlere rağmen tam bir iktısadi istiklâle malik olmıya - rak, siyaseten de iki büyük devletin ağır basan komşulukları arasında sinip kal - masına sebeb de hep ve yalnız Balkan - larda hâlâ hüküm süren derin ve elim kâ« rarsızlıklardır. Dikkat edilirse Balkanlarda tam bir birlik olamamasının başlıca sebebi Bul - garistanın komşularından cetin arazi ta- lebleri bulunması dolayısile veya bu ba - hane ile onun antanta girmekten imtina etmesidir. Bulgaristanın antanttan uzak durmasında dâa en çok âamil olân diış ve yabancı tesirler olmuştur. Yani Balkan- larda, nüfuz yürütmek ve hüküm sürmek istiyen devletler Bulgaristanın komşuları aleyhindeki revizyonist isteklerinden dai- ma istifade etmişlerdir. Nitekim Hirvat - Sırb geçmsizliğinden Yüugoslavya aley - hinde ve Mataristanım Transilvanya ta - leblerinden de Romanya aleyhine türlü tazyikler ve tesirler yapmak için istifa - deler edildiği ve edilmekte olduğu gibi... Bulgaritsanın Dobrice ve Dedeağaç, Macaristanın da Transilvaniya davaları - nm bir gün Tuna ve Balkanlarda bir sürü felâketlere sebeb olbileaceğini söylemek istemem; çünkü buna yüreğim. katlan - maz, Fakat bu illere bir gün her ne belâ gelecek olursa hep bu yüzden geleceği muhakkaktır. Buna şimdi ilâve edebile - ceğim diğer bir hüküm de şudur ki Bul - garistan bir ip tambazı gibi güya mahi - rane oynamakta ve Balkan anlaşmsına girmetnekte devam ettikçe bu antanttan memleket ve mevcudiyetleri koruyucu tam bir fayda veya garanti beklenemez. Onun için Türkiyenin ve Yunanistanm sırf varlıklarını müdafaa yolunda garbi Avrupa büyük demokrasi devletlerile an- laşmaları kadar tabil bir şey olamaz. Al- manya ve İtalya bu zrurt emri vakie de- ğil, kendi siyasetlerine kızmalıdırlar, H. E. Erkilet Şirketlerin umumi heyet toplantıları yapılacak Şehrimizde bulunan muhtelif şirketler senelik umumi heyet toplantılarını yap- mak üzere mıntaka ticaret müdürlüğüne müracaat ederek içtima günlerini tesbit ettirmişlerdir. Müracaatlar 78 i bulmuş - tur. Bu şirketlerin toplantı günlerinde rafından birer komiser bulundurulacak - tır. rahmet okutturuyor. Gerçi eski köprü sık sık parçalanır- dı. Günlerce aylarca üzerinden geçil - mezdi. Fakat nihayet eski idi. Yaşaya- cağından fazla yaşamıştı. Parçalanma- sıni tabif görürdük. Parçalanırdı amma, köprünün te - meli mi sağlamdı. yoksae tamirciler se- nelerce bu köprüyü tamir ede ede ih- tisas sahibi mi olmuşlardı; her neden - se parçaları birbirine eklerler, gene köprü kurulurdu. Fakat öyle bir gün geldi ki, köprü artık tamir kabul etmez hal aldı. Bir yenisinin kurulmasına zaruret hasıl ol- du. Ve aylarca senelerce tramvaylarda, vapurlarda metelik metelik kurulacak köprünün parasını topladık. Nihayet dünya gözile köprünün kurulduğunu görebildik. Köprünün kuüruldüğünu gördük am- ma üzerinden geçmek pek çoğumuza nasib olmadan bir yağmur yağıverdi. — Şeker Mi eriyecek? Diyeceksiniz. şeker olsaydı, belki bir kısmı erir, gene bir kısmı kalırdı. Tah- ta kaldırım, suya şekerden de az mü - tehammilmiş ki, yağmurdan sonra ka- barıvermiş. Birkaç ay evvel kordelâsı kesilerek açılan köprü şimdi bu yüzden geçil « mez bir hale geldi. Köprüdeki tahta kaldırımın kaldı - rilip yerine asfalt yapılması için şu kâ- dar bin lira sarfetmek icab ediyormuş. Gerçi müteahhid bir sene zarfinda vukua gelecek ârızalardan mesulmüş, gerçi henüz kabülü kaât'i yapılmamiş. Fakat bütün bunlar fazla bir şey ifade etmezler ki! Müteahhide parasımı ta - uliyet maddi olmaktan ziyade manevi olur. Ve biz manen ondan tahsil etti - ğimiz parayı maddeten sarfedip köp - rüyü tamire mecbur kalırız. Zararın neresinden kaçılsa kârdır. Bu zarardan da kırk. elli bin lira ver - mek suretile kaçmak mümkün olabilse gene ne âlâ! Ya köprüdeki tahta kaldırımın ye - rine asfalt yapıldığı zaman demir di « rekler. asfaltın tazyikine — tahammül etmeyip eğriliverirlerse. Demir direklerin de iki yüz bin Jira sarfile değiştirilip yerlerine daha sağ- lamlarının konulduğunu farzedelim, va o zaman da dubalar, asfaltın sikletine inzimam eden yeni direklerin tazyiki altında batıverirlerse. Neler batacak düşünün: | — Köprünün yapılması için sarfe- dilen para. 2 — Tahta kaldırımın yerine konu - lacak asfalt için sarfedilen para. 3 —— Demir direklerin değiştirilme- sine sarfedilecek para. — Bütün bu söylediklerin faraziye- den ibaret; demir — direklerin asfaltın sikletine tahammül dip etmiyecekle « rini, demir direkler değiştirildiği tak - dirde, dubaların batip batmıvacakla - rını fen adamları kolayca hesablaya - bilirler Diyeceksiniz amma ben de diyece- ğim ki: — Hiç zannetmem öyle olsaydı. da- ha evvelden tahta kaldırımın yâğmur damlar damlamaz kanburlaşacağını da hesablarlardı.. y k;ı'met a[lullî.n' İngiliz veliahdinin isimleri Vindsor Dükü, henüz İngiltere Kra. lı olmadan, mütenekkiren seyahat et - tiği zamanlarda muhtelif isimler alır - dı. Birkaçi şunlardir: Çester kontü. Kornval dükü, Gasrik kontu., Renfrev dükü. Bunlar lâalettayin alınmış isim- ler değildi. Prens Dö Gal bütün bu ün- vanlâra sahibdi * İngiltere sinsmalarına giden çocuk 1932 senesinde, Londrada bir sine - mada yangın çıkmış ve burada bulunan çocuklar arasında kurtulamıyanlar ol- muştur. Bunun üzerine yedi yaşından küçük çocukların yanlarında bir bü - yük insan olmadan sinemaya alınma - ları menedilmiştir. L Bunları biliyor mu idiniz ? —| Amerikada &n eski cadde b e| ha B Amerikada en eski cadde Meksika- da Akama'dadır. Bu cadde Amerika - niın keşfinden evvel de vardı. Çünkü Akama şehri yerli Amerikâlılar tara - fından inşa edilmiş şehirlerden biri - dir. * Balıklarda koku a'ma hassası Balıkların en hassas uzvunun işit - mek uzvu olduğu söylenirdi. Fakat son zamanlarda âlimler, bunun yanlış o1 - duğunu, koku almak hassasının balık- larda işitmek hassasından daha kuv « vetli oldoğunu isbat etmişlerdir. Bir isim benzerliği Etrafında Bir müddet evvel P. G. imzasile bir mektob almıştım. Bu mektubu dercederken: — «Ay başına kadar cevab iste - diğini» de kaydetmiştim. Buğün Kırklarelinden gene P. G. inisiyali altında bir başka mektub a- lıyorüm. Birinci mektub bir kadın kaleminden çıkmıştı, ikincisini ya « zan bir erkektir. Bana: — «İlk mektubu okudum. yazân karıimdır. anlatılan hikâye benim hikâyemdir, öyle ise bir defa da be- ni dinleyiniz ve hükmünüzü ona gö- re veriniz» diyor. * Gazetecilerin arasında — epeyce dostlarım vardır, ara sira beni Zi - yarete gelirler, geldikleri zaman da meslek hikâyelerini anlatırlar. Bu dakikada böyle bir ziyaret esnasında dinlemiş olduğum eski bir hikâyeyi hatırlıyorum: — On sene kadar evvel «Son Sa- ât» gazetesine bir zat müracaat et - miş ve gazetede o gün çıkan hikâ « yenin muharririni görmek istemiş.. Hikâye muharrirleri matbaada bu - lunmazlar, yazılarını bırakıp gider - Jer. fakat tesadüfen müuharrir mat - baadaymış, ziyaretçi ile kârşılaşmış ve anlamış ki, hikâyesinde tasvir et- tiği hâdise oküyucusunun başından aynen geçmiş olan bir hâdisedir. Hikâye bilâhare garib safhadat ar- zetmiş, epeyce — dedikoduları, hele gülünç vak'aları mucib olmuş. şimdi onları anlatacak değilim, fakat ikinci P. G. nin iddiası tamamen bu şekildedir. Yani ilk mektubda anla « tılan hikâye şu veya bu farkla ken- di hikâyesine benzeyebilir, fakat ka- rısı tarafından yazılmış değildir. O- kuyucumun naklettiği vak'aya ge - lince: Bu hususta bir hüküm ver - mekten çekinmek zarüretini duyu « yorum. İsim benzerliği bir sui te - fehhüme sebeb olabilir. TEYZE