5 Mart 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

5 Mart 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

aA ar Güneş mi ÖnR Beşiktaş mı? Pazar günü yapılac;k bu maç bü- beklenmektedir. yük bir alâka ile Bayram günleri turnuvari: bire bozması yüzünden ya &a. Türn birinci ve İki sini tayin edecek olan bu maç al ile beklenmektedir. Bu maç bü pa- yapılacaktır. Milli küme tarafından huldü akü vaziyete — güre müşküldü rbahçe —an- trönörü Mister Elyotdur. Takımların son maçlarına ve o - | yun kabiliyetlerine göre — galibiye- tin hangi tarafa daha yakın oldu- | gunu ve bu güne kadar oynadıkla- rı yerleri göstermeye çalışalım: GÜ Cihat — Son gidir. — Alm sebep olan bir oyüncüdür, takımından e dan evvel Galntasaray mında eynüyordu. O zamaüdanberi oyunu gün' geçtikço düzelen Faruk bu; nbulun en fil olmuştur. Bu maçta hine arkadaşlarından daha fazla mu- vaffak olacağı muhakkaktır. ün İ Güneş takımına girme « den önce İzmir takımlarında oy yan bu oyuncu bu gün en iyi mü- dafiler arasında yer almıştır, Ağa - b yukarı her maçında muvaffak ol- bir oyuncudu. Pazar günü ken- di İbra avaffakıyet beklenebilir. m — Milli takım sol haflı- âlım yapan bu oyuncu Güneşlen ev- vel. G. Sarayda oynuyardu. G. Sa - ray takımında — sol haf mevkünde oyrayan İbrahim Güneşte saliç mev- Bu mevkide mu - olamıyan İbrahimi tekrar sol lan Güneş idarecisi takımın haf oldu. takımlarında da muvaf- | dir. Gü ” oyuncudur. Daniş — Güneş sağ de oynuyor. Fakat daima muvaffak lar yuncuları, dereöi — Saj yan Melih eski çıkarmasına Tağınen âne atlelik kabiliyeti ndan istifade ede - eskisi ve G. Sarayın en iyi oyuncularından biri- takımında da rübelerinin tesirile ber muna faydalı olmaktadır, Rasih — İyi bir santr Sekiden G. Sarayda o) forvettir, uyordu, Z: Spor takımız forvet hattının gölcül, Sık sık güzel oyunlar çıkare İlk zamanlar sağ ve de oynuyordi w, Taman Şimdi bu n lenilebilir. BEŞİKTAŞ: ML Ali — İstanbülun birinci g- mal kelecileri arasındadır. Ekseri; le muvaffak oln şİ taşın bir çok oyunlarında da ken- disinin iyi kal miştir. olduğunu göster - Hüsnü — Milli oyuncularımızdan- dır, Son Milli takımda öy olması istenilen bir- futboleü: dür. Foruk — Futbolcülerimizin en gö- rüşlü ve teknik olarları urasındadır. Eskiden forvet oynardı. Beşiktaş birinci takımında müdafaada oynu- yor. Ekseri maçlarında — muvaffak olmuştur.. 1 — Beşiktaşın ve Millt takı- n zaman haf hattında yer r, Son zamanlarda eskisl gibi üz - oyuncudur. P: —— Ka beklenilebilir. Hakkı — Miülhi takımım ve Beşik- ranlıkta bir ışık Muharriri: Edgar Valas eviren: Muammer Alatu: Dünkü ilk tefrikanın hülâsası (Polis romanları — müelliği Con Leksman istasyondan çıklıklar son-. ra yağmur altında köydeki '”î":. | na kadar uzanan yolü yaya yürü- dü. Odasma — BirİP ıuıım—.î(.:ım sonra karısı Gras- yanına geldi ve galoya bir misafir geldiğini haber verdi. Misafir Kara isminde Ar -. navutlukta çok yaşaımış uıl.cn ?’ıı- nanlı birisidir. Gras mösafirin ziya- retinden fa memnun değildir. Hep beraber yemek yediler. Sonra Romanet ile misatiri .mesal odasına çebildiler. Zabıla romanların ». Bahsediyorlar. gelmeğe mec]bur oldum, dedi. —| Konuştuğu İngilizceden — bir Ecnebi olduğunu anlamak müm- kün değildi. Bu edam gençliğinin büyük bir — kısmını Arnavutlukda geçirmiş olmakla beraber, aslen Yunranlı idi. Her ikisi de birbirlerinin ellerini dostca sıktılar, — Yemeğe bizde tabil ! Reminglon Kara mütebessimane Gras Leksman'a baktı. Genç ka. kalırsınız dın bir koltuğa oturmuş, iki elle. | Fai kavuştürmuşlu. Yüzünde de- rin bir yeis okunuyordu. Yunanlı Kara - şöyle verdi; — Eğer madam Leksmaa bir örmezlerse.. mn&:ı'ıçzkıdm tabil görünmeğe G . şeref verimiş olursunur, i. Hava bugün okadar fena ki.. dîî'kı y:mrkluimiz hoşunuza git- mez, Fakat ne derler? Misalir cevap | tâmladı. Okuyucularla Başbaşa Beykozlular Halkevi İsteyor Beykozdan Medt Naci Dolunay imzalı bir okuyucumuz yazıyor: “Her tarafla Halkevleri — açılıp gençlik için samimi birer çatı kuru- luyor, Fakat Beykozda böyle bir ha- reket yoktur. Halbuki Beykez Boğazın en mü - him bir kazasıdır. Kalabalık, mü - nevver bir halkı, coşkun bir gençliği vardır. Beykoz — İstanbula uzaktır. İstanbal — Halkevleri — faaliyetinden buranm gençleri istifade edemezler. | 30 binden fazla nüfusa malik olan | Beykoz, bu uzak köşede boynu bü- | kük bir halde mi k. lacak?. Beykozda mutlaka bir Halkevi a- Çılması zaruridir. Bu suretle genç- Hik bir çatı altma toplanmış olacak, bugün bir kısmı kahve köşelerii vakit geçiren lü bir çalışmağa lardır, Şimdiye kadar Beykoz niçin ihmal edilmişi kozluların bu rın nazarı dikkatine arzetmenizi is - tiyorum,, ISON TELGRAF — Beykozlu okuyucumuzun — bu dileği yerindedir. z İstanbuldan uzak bir semt ». &r. Vapur mı den istifade etliremez.) bu oyuncu santrh inde mu- vaffak olamıyor, Eski enerji ve fut- bol kabiliyetini gün geçtikçe kay bediyor. Forvet hattında oyna - ması takımı için daha faydalıdır. Fuat — Bir kaç zamandanberi Be- Şiktaş takımında oynamaya başlı - Sağ muavin mevkiinde muvaffak luyor, Bayati — Beşiktaş forvet hattı « çık mevkiinde muvaffak o - yuncudur. Vasattan yü- belli İmaması Nâzum — Teknik ve fırsatçı santrforvet! açi gol kazandırmaktadır. Muvaffaki » yeti bi 1 £ ş ve Milli takimın soliç mevklinde oynamıştır. Bu maç- ta da soliç mevkiinde oyniyacak, maçlarında en fazla gol atan futbol- cüler arasındadır. İstanbulun en iyi forvetlerindedir. Eşref — Mit takımın ve Boşik- laçık mevkinde oynamış - ni futbole harcıyan oyun- cularımızdandır. Bu maçta belki muvaffak olacak | tır. Çünkü karşısında oynıyan dafaa çok kuvvetlidir. Sulhi — Beşiktaşın birinci takı « mında oynıyan bu oyuncu muvaf - | fak olamıyor. Seri oynuyan Beşik- | taş forvetleri arasında çok ağır ka- hyer, Bu maçta oynatılıp oynatıl - muyacağı meçhuldür. Kim kazanabilir? Bü vaziyete göre bu maçı kaza « nacak takımı seçmek güçtür, Çünkü iki takım srasında hemen hemen fark yok gibidir. Bu maçı het za man olduğu gibi itidal ve o gün için iyi oynıyacak talımım kazanacağını söyliyebiliriz. Yalnız bu güne kadar daha iyi ne- tceler alabilen Güneşin bu maçı Si- yah - Beyazlıların mağlübiyetile tirmesi düşünülebilir. Murat Kayahan umduğunu değil bulduğunu yermiş. Bu — misafirperve: bilâkis siz bana şeref vermiş olu- yorsunuz. Kara eğilerek genç kadını se- Sonra Con Leksman'a döndü. Her ikisi şimdi edebi bir mü- nakaşaya dalmışlardı ve Gras fir- sattan istifade ederek salondan çıktı. İki genç k'taplardan baha sederken, mevzu Con Leksman'ın romanlarına inlikal etli Kara: — Ben sizin bütün romanları. nızı okudum, dedi. Con yarı ciddi, yarı şaka: — Vah vah, haylı eziyetlere kate Tanmışsınız demek ! — Bilâkis! Ben sizde büyük bir canf kabiliyeti seziyorum. — Çok teşekkür ederim. Yunanlı gülümsedi : — Söylemek istediğimi — yanlış anlamayınız, dedi, romanlarda kule landığınız hile ve desise yollarında Öyle maharet gösteriyorsunuz ki... daha ilk sahifelerinizde a'âka başlı. yor, nelicesi hemen kavramak-isti. yorum, muvalfak elamayınca kendi | & Si 08 sairc, bu ye e. rin gençlerini, şehirdeki Halkevlerin - | ik | inizi € | Teariht roman: 2 MUSA ÇOCUKLARI Yahudi tarihinden canlı menkıbeler ve Ibrahim Peygamber Yazan: M. Râsim Özagen ı İsa Peygamberin dünyaya yeni- den gelmediğine ve gelmesine de, Allah bilir ya, daha çok zaman lâzum geldiğine göre «Serseri Yahudir nin çilesi çok daha devam edecek- tir, Viliştin, İsa Peygamberin dün- | yaya a olsa — olsa, dir uğ rserilik seyahatin- de bir merhale sayılabilir (*). Yahudi yürüyor; fakat şu var ki.. da asırları, asırlarca hâdi » de sürüklüyor. Tih sahralarında tövbe v ettikten sonra «<Ârm k uyor. Davutlarla Süleymanlarla ihti - yor. Rah yırıyor. Artik lâket usarları devam ediyor: gam devirleri Y t, onu, asırlarca devam e- Nihâyet nde Roma yumruğu Mit mal gmilâdın 135 inci sene: İmperatoru Adriyeni altında tamamiyle — ezilişi, mevcudiyetini kaybetme: oluyor. Yahudi, orta çağ başlangıcında beri geçen zamandan, bin sekiz yi seneden beri, İsanın bedduasını sü- rükliyerek serseri ge. fakat cennetten kovulmu; is gibi, dün- | ya hâdiselerini de, zekâ ve şeyta- natına takarak yürütüyor: Cihan - e da yeryer ve saman zaman Kopan | arda, yahudi şerrinin izi Yahudilik.. yahudiler.. —atuz üç asırlık bir efsane, bir tarih.. Üç bin üç yüz senelik bir macera, bir serencam.. Acı, tatlı selerden örülmüş uzun bir sergi Ben, üç yüz seneyi, bu eserime sıkıştır- dım ve bunda bütün bir dini bir. cemğiyet serencamını, duyduğum alâkayı duyurarak iya çalıştım. heyecan anlatı ki, fenâ etmedim; çünkü yahudi « | üktle, yakudilerle asırlar aç ülkeler gezmek, nihayet Filist. muvakkat olsa bile, zevkli bir şeydir.) Tâtifemizim, bugünkü hdâdiesler ba- kımından, biraz da hakikate yak- Taştığını göreceğiz, /İbrahim Peygamber 1— Ur (1) şehrinde Milâttan 2300 sene evvel bir hdi Ür şehrinin put sanatkârları &- rasında, mehareti ile tanınmış us- talardan olan Töreh yahut Âzer, bu akşam, daha erken evine dönmüş man, kocasının halinden endişe e- derek sordu: — Rahatsız mısın Azer? — Bayır. — Yüzün solgun â Azer, bahiçeye girdiği rıldandı: — Fena bir havadis işittim de. Biraz nefes alayım.. anlatırım. zaman mı- a7 çiçekler tit çları., iri yapraklı cirler altından fasıla geldiğim zaman artık her şex yi, romanın nasıl biteceğini anlı- yorum. Con hayretle yüzüne baktı. Polis romanları muharriri sıfa- tile izzeti nefsine dokunulmuş « tu. — Halbuki, dedi, benim yaz- dığım romanların nereye vara- cağı son fasıl okunmadıkça an - laşılmaz. x Kara başını salladı: — Evet, dedi, orta sevivede bir okuyucu için söylediğiniz doğrudur, fakat ben öyle miyim ya? Ben romanlarınızda hattâ bahsetmeden geçtiğiniz en kü - Ççük izden bile neticeye ulaşma- sını bilirim. Con güldi — Öyle ise sizi T. X. Meredit | ile tanıştırmalı, Ayağa kalktı ve ocağa doğru | yürüdü: T Xt —Evet, T. X. Meredit... Şa- - bi otuz üç asrı, bu üç bin | | şağı doğrü kendime kızıyorum. — Fakat beşinci | Jncile nazaran, büyük — Yahudi meclisinin karort ile çarmıha göerilen dsanın çarmıktan İndi. rildikten sonraki vAziyeti a salkımları sarkan hurma ağaç - larının arkasındaki sarmaşık gül- leri Nle örülmüş bir kameriyeye girdiler (8). Melike, Âzerin, hurma lifinden yapılmış ince ipek gömleğini çıkar- masına yardım etti. Başından ğir, Melike! L Kadın, ağaçlara b — Yapraklarda dedi (5). Âzer, bir yontma taş sedire se- hareket yok! | rilmiş olan zarif soccadenin üstü - ne uzanırken Melike eve doğru yü- rüdü. Put ustası, gözleri ile karısını ta- kibediyordu. Onun, pembe dallı beyaz ipek entarisi, ensesinden â - ülürken gür ve si - yah bir saç dalgası altında kaybo- luyor.. Belinde tatlı bir kıyrınıtı yaptıktan sonra, dalgunca kalça - karı üstünde geriliyor.. Diz kapakla- Tanın biraz altında, jki mütenasip baldırın - tatlı esmerliği üstünde sarsılıyordu. başına koydu. 'Tepside Fırat neh- Âzer, dalgin gözlerini sürükli - yen kadının kaybolan silâeti ar - kasında evin terasasına baktı: Bu- raya genişçe, yedi sekiz basamaklı taş bir. merdiven tırmanıyordu. Merdiven sahanlığının iki tarafın- da ikişer mermer sütun tavana ka- dar şükseliyor, iki yandaki odala- rin camsız, tahta kapakları açık dar, küçük pencereleri görünü « yordu (6). Melike, biraz sönra, elinde bir tepsi ile geldi ve onu Âzerin yanı- başına koydu. Tepside, Frat neh- Tinden avlanan sazanbalığı kızart mâsı.. ekmek.. hurma şarabı ve ta- ze hurma ve taze incir vardı (7). Âzer, yandaki yastıklardan biri- ni çekti ve Bol Xoltuğumun altına koyarak biraz doğruldu. Karısının, bir bakır maşrâbaya döklüğü şa - raptan bir iki yudum içti ve: şılacak bir adam. Şimdi polis- te, cinayet masasında çalışıyor. Leksman'ın sözleri, Karanın gözlerinde bit ışık uyandırdı. Hattâ bu muhavcreyi uzatmak istiyordu. Fakat o sırada yeme- ğin hazır olduğunu haber ver - diler. Yemek pek neş'esiz bir hava içinde yenildi. Gras muhavere- ye hemen hiç iştirak etmemişti. Genç kadın anlayamadığı kötü bir hissi kablelvyuku ile endişe- leniyordu. Kendisinde böyle bir inhbam neredenh asıl olduğunu anlıyabilmek için, o günkü hâ- diseleri bir kaç defa hatırlama- iza çalıştı. Nafile! Bir türlü sebe- bini anlayamıyordu. Sabahleyin aldığı mektuplar- da fena bir haber yoktu. Sabah- tan o vakte kadar da hizmetçi - lerle her hangi nahoş bir hâdise olmamıştı. Her şey yolunda git- mişti. Kocasının hafif bir para sıkıntısı geçirdiğini bilmekle be- raber, son romanının kazândı- ği muvaffakiyet o kadar büyük- Melike, siyah saçları altında, her çizgisi biraz yayık duran bu tünç renkli yüzde iki siyah alev gibi yanan gözlerin hüznüne bak - ti — Ne havadisi, 0? — Gebe kadımları topli — Gebe kadınları mı? Ni Azer, anlattı: darı Ne min biri, Ur şehrindi tine kadar doğanlar arasında bir erkek çocuk doği Bu çocu- putları inkâr ede- n edeceğini ve ke receğini Sü; Hükümdar, mağ dar vehimli.. derhal Ur hâkimine emretmiş.. Şehirde ne kadar gebe temas edemiyeceki bulunduracak.. doğ lar öldürülecek. Melike birdenbire titredi ve sa- rardı. Hükümdar çıldırdı mı? (Devamı var) 1 — İbrahim peygamber, Kel- daniyenin Ur yahut Elmagir şeh - rTinde doğdu (Tevrat ve tarihler) 2 — İbrahimin babası Türeh ya- hut Âzer put yontucusu-idi (Tev- Tat ve terihler) 3 — Fırat ve Dicle nehirlerinin alt kısımlarının suladığı Keldani- ye arazisi, o zamuamlarda, gayet münbit ve mahsuldardı. Ovada bü- tün ahaliyi idere edecek kadar hurma yetişiyor; portakal vesair meyva ağaçları her tarafı süslü « yordu. Yüksek otlar arasından fiş- kıran rengârenk çiçekler taşıyor- du. 4 — Keldaniye ve Asurl; ce kumaşları, hahları ve çiftçiliği şöhret kazanmaştı (tarihler) 5 — Keldaniyede nisanda sıcak- lar başlar, yaz da hararet çok yük. sek derceeye çıkardı. (tarikler) 6 — Keldaniler ve Asuriler, evle- rini tuğladan yaparlardı (tarihler) 7 — Ot gidi bol buğday yetişir di. Darwile sisam fidan haline ge - Hirdi. Hurmadan bir neni- ekmek, şarap, sirke ve elyafından zarif'i pek kumaşlar yapılırdı. Şehirde sazan balıkları pek çoktu (tarihler) 8 — Ricayete güre Nemrud bin Küş müneccimlerin Ur şehrinde filân ayda ve falan günde bir ço « cuk doğacak, putları kıracak ve « satre.. (Tevrat, din tarihleri) Dans profesörü Parisin 1937 senesinin yeni dans figürlerini öğrenmek isteyenlere müjde Beyoğlu İstiklâl caddesi Türkuaz dans dershanesinde Kemal Sami Bayere müracaat, Hergün sabah ondan akşam dokuza kadar derse ehelerine acıktır. tü ki, bu muvaffakiyet sayesin- de kazanacağı paranın bu sı « kıntıyı kolaylıkla gidereceğine emindi. Gras dedi ki: — Eğer isterseniz, kahvenizi mesal odasına göndereyim. Yal- nız bana müsaade ediniz, ben biraz yarınki işlerle meşgul o - lacağım. Kara'yı başının küçük bir hareketile selâmladıktan sonra, kocasının yanından geçerken, e- lile omuzunu okşadı. Kara, genç kadının kapıdan çıkıp gidinceye kadar mevzun endamını gözlerile takip etti. Con Leksman: — Kara, dedi, seninle biraz konuşmak istiyorum. Beş daki- kanızı bana hasreder misiniz? — İsterseniz, beş saatimi! Mesafi odasına geçtiler. Hiz- metçi kadın kahvelerini ve li « körl getirdi ve ocağın ya- nındaki küçük masanm üzerine bıraktıktan #onra çekildi. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: