8 Mart 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

8 Mart 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Malğa j tehlikesi Alman devlet re Bayanlar ruj ve pudra tehli- kesinden korununuz.. Doktor Ne diyor? Kadınlar ancak ne derece boyanmalı? Ruj, Sürme, pudra Artık boyasız kadın göremez olduk. Hangi kadına baksanız, akıllı, sürmeli, takma kirpik - K, hiç olmazsa pudralıdır. Ruj, krem, daha ne bilelim, bütün güzelleştirme vasıtaları, kadın - ların yüzde doksan sekizi tara - fından kullanılıyor. Tırnak ci- lâsı, filân şampuan, falân sabun, her halde kullanılıyor ki, fabri- kaları iflâs etmiyor.. Demek ki, makyaj, umumi! rağbeti kazan - mış bir şey... Süs, kadının en tabit hakkı - dir. Kadınların süslenmesine, makyaj yapmasına asla itiraz et- mek niyetinde değiliz. Yalnız şunu söylemek istiyoruz ki, ba- zı kadınlar, hoş görünmek - için boyanmakta ifrata gidiyorlar. Tanınmış — doktorlarımızdan biri diyar ki: — Bir çok kadınlar, boya, pudra, rüj, sürme — kullanarak güzelleştiklerini — zannediyorlar. Halbuki bu, onları gülünç hallere düşürdüğü gibi sıhhatlerine de muzır tesirler yapıyor. Bu ka - dınlar mesamelerini kapatarak cildin teneffüsüne mâni oluyor- lar. Makyajla güzelleştikleri zanneden kadınlar, düştükleri büyük hata ve gafletin farkın - da değillerdir. Bahar yaklaştı Bahar geliyor, geliyor değil, hattâ geldi bile! Acaba baharı bütün güzelliğini, bütün heve - siniz ve bütün şevkinizle karşı- lamak için ne yaptınız? Bize öyle geliyor ki hiç! He: le güneşli, ılık havalar gelsin de, ©o zaman düşünürüz gibi bir ha- İiniz var. Mart çıktıktan sonra, | baharın geleceğine elbette şüp- | he etmezsiniz. Fakat niçin şim- İj Sade, fakat güzel bir seyahat kıyajeti. Manto açık yeşil, pikes ler siyah. Toyyör açık yeşil, pikurler açık yeşil: Bluzda açık yeşil uvalet, faka! zararsız tuvalet / - e skim Fdi Y 127 Akşam siyafeti tavaletlerinden bir model diden ve herkesten evvel bu gü- | zel günleri karşılamağa hazır « Tanmıyorsunuz. Bu yıl da emprimeler rağbet- tedir. Baharda en münasip ka- dın elbisesi olan tayyörlere ne- dense bizde o kadar alâka yok- tur. Halbuki tayyör kadar pra- tik, kadını; vyücudunun bütün hatları ile tebarüz ettiren da - ha başka bir mevsim kıyafeti o- lamaz. Kokular Bir kadının sık sık lavanta - sını değiştirmesi doğru mudur? Ramanlara ve sağdan soldan kulağa gelen sözlere bakarsa « nız, kadın kokusu - ile tanınır, Çünkü bir kokuyu sevdikten ve intihap ettikten sonra ondan ay- rılmak güçtür. Fakat bir kadının mutlaka bir ğokııy:ı saplamp kalması, sıh « at bakımından hiç te iyi bir şej değildir. İnsan bir kokuya alı f şınca, zamanla artık o kokuya, © derece alışır ki, sanki bu koku onun için «havayi nesimf» dir, Halbuki sihhat kaideleri ko « kuların - değiştirilmesini daha muvafık bulmaktadır., . Ergenlik Cildin içinde bulunan ve killa « rın büyümesine hizmet eden bezin (gudde) yağlı ve koyu bir mayi neşretmelerinden ibaret bir hasta- lıktır ve yüzde çıkar. Sebebi bezlerdeki yolların ka » panmasıdır. Mayi katılaşır, lüzu » cetli bir peynir * kıyamını alır. Bu suretle çıkan sivilcelere ergenlik derler. Ergenliğin muhtelif — şekilleri vardır, Bu da ekseriya midenin muntazam çalışmamasından ile-i gelir. Onun için tedavi ederken, mi- deye de dikkat etmilidir, Haricen kükürtlü ve kurutucu mörhemler | kullanılır. Aşağıdaki tertip ergenliğe karşı bir merhem olabilir: 10 gram vazelin, 2 gram üstü « heç,_ı_pım kâfuri, L6 gram aside borik, Bu merhem sivilce olan yerlere #ürülmelidir. İrmik podingası 100 kilo irmik, bir kilo süt, 100 Egram vanilyalı şeker, sekiz yumur« ta karıştırılıp bir tencere içine ka- nuür. Yirmi dakika kadar ateşte kaynatılır, sonra bir tabağa çeki « lir. Üzerine ve yahut ayrıca kaysı galçasile kurtarılır. Harpte de sulhte de karşı karşıya isi ile İngiliz harici- yenazırının hayatlarından iki safha.. Geceleri saat üçe kadar çalışan ve 58 devletelçisini kabuleden adam! Eden Hitlerin çalışmalarını çok yakından takip ediyor İngiliz yazıcılarından — İşmasiyüs Feyr, İngiltere hariciye — nezareti teşkilâtı ve İngiliz hariciye nazırı Edenin çalışma tarmı iİle şahsiyeti hakkında çok enteresan bir yazı neş- , Bu muharrire göre: “İngilizlerin (Foreyn Ofis) dedik. leri İngiltere hariciye nezaretinde bütün mahrem ve kıymetli evrak, kırmızı renkteki kutular içinde ve muhafaza altında bulundurulmak - tadır. Bu mahrem evrakı açmağa yalnız ve bizzat hariciye nazırı E « den selâhiyettardır. Bütün evrak hu- sust muhalızların nezareti — altında bulundurulmaktadır. Köhne ve es « ki evrakı maliye nezareti satışa çı « karacağı zaman, bu evrak, harici « ye nezaretinin kontrolünden geçiril- mektedir. Nelson ile Üclingron'un mektupları bu suretle meydana çı « karılmıştır. İngilterede bütün hariciye nazır » larının, dünyanın her köşesinde ça- hıştırdıkları ajanlara mahsus tahsi « satları vardır. Bu ajanlar, bütün mühim meselelerden hariciye nazı « rını muntazaman haberdar etmekte- dirler. Bir nazırın bu kadar çok iş ve yorgunluğuna nasıl tahammül ede- bildiğini merak edenler çoktur. Bir çok kişiler sandalyesiz iki — nazırın hariciye nazırına muavin olarak ta- yinini muvafık bulmaktadırlar, İn- giliz hariciye nazırları - başvekilden | sonra kabinenin en mühim ve salâ- | hiyettar azâsı addedilmektedir. An- | toni Edeni en çok alâkadar eden zat, Hitlerdir. Eden Romadan dö - nerken Berline uğradığı zaman Hit- ler kendisine resmi bir ziyafet ver- İhtiyarlık kaç Âlimler Bunun için - Ne diyorlar! Âlimlerle doktorlar, ihtiyarlığın kaçıncı yaştan sonra başladığı hak- kında bir tek kanaat üzerinde du - Tamamaktadırlar. | — Eski Yunan filozofo Kipokrit bir insanın yetmiş yaşına geldiği zamam yaşında başlar? Bu ziyafet esnasında iki büyük devlet adamı umumi harpte - karşı karşıya iki cephede bulunarak mu- harebe ettiklerini anlamışlar ve el lerine bir kâğıt alarak cephenin plâ- mını çizmişlerdir. Hariciye nezare « tinde Edenin vazifesi çok ağırdır. 58 devletin sefirlerile her günkü te- maslarından sonra, gece saat ikiye, üçe kadar çalışmaktadır. Londra « ihtiyarlamağa başladığını söylemiş. tir. Zamanımızın âlimleri ise, ihti « yarlığın daha - erken, — ve altmış yaşından itibaren başladığını söyle- mektedirlet, Eski Romalılar, bir in- sanı altmış yaşına geldiği zaman, bütün işlerden muaf tutarlar ve fa- kir olanlara maaş bağlarlarmış. Es- ki Yunanlılardan Solon insanların yirmi sekiz yaşından, Aristotel ise, otuz beş yaşından sonra ihtiyarla- mağa başladıklarını iddia etmişler - dir, Zamanımızın âlimleri bu fikir - leri reddetmektedirler. Na maeLEN HN SELAAK Na NARAMENNNNNK UY KANANANAUYEN DN aNN A aNU aa NNamnın larpte de, sülhte| de tallin karşı karşıya getirdiği iki devlet büyüğü daki ecnebi sefirlerin en yaşlısı Bre- zilya sefiridir, İngilterede hariciye nazırlarının nüfuzu Başvekilden sonra gelmekte- dir amma, Başvekil harici siyaset hakkında bir nutuk söyleyip, beya- nat vereceği zaman, hariciye nazırı bu nutukları berveçi peşin okumak- ta battâ icap ederse düzelimekte » dir, ea nn NİN mnemimınennn Amerikalı âlim Ösler, bir insânın 35 ile 40 yaş arasında tam tekâmüle vardığını ve bütün sıhhat ve enerji - yi üzerine cemettiğini, fakat, kırk beşten sonra vücudun ihtiyarlama» ğa doğru gittiğini söylemektedir.. Ösler bü iddiasını isbat etmek için, bif çok büyük şahsiyetleri ele ala » rak tarihten müsaller getirmek » te ve 50 yaşından sonra en büyük eserlerini meydana getiren Tolstoy, Göte, Mikelanjeo, Humbold ve Dare vini göstermektedir. İhtiyarlık —insana, o kadar çok muhtelif şekiller ve öyle muhtelif zamanlarda gelir, ki, sene ve yaş- ları tayin edebilmek çok müşkül « dür.. İhtiyarlığın en birinci alâmet- leri gözlerin, bazuların ve zihin - lerin zayıflamağa başlamalarıdır, Fakat, öyle gençler de vardır, kl hem gözleri, hem bazuları, bem de zihinleri zayıf olduğu halde, yaşları henüz yirmi, yirmi beştir. Şu cihet gok dikkate şayandır, ki, sporcular - la pehlivanlar, en ağır iş gören a « melelerden bile daha erken ihtiyar- Tamaktadırlar, Bir istatistiğe göre, İngiliz atlet leri bazuları zayıfladığı için otuz üç Faşından sonra — güreşten — vazgoç- mektedirler. - İngilteredeki fabrika ve sanayi müesseselerindeki amele- ler ise 45 yaşlarına da varsalar, bi- rer genç kadar seri ve kuvvelli o « larak çalışabilmektedirler. Bir insan vücutça ne kadar ihti « yarlarsa ihtiyarlasın, bizim cski bir şarkımızda: ıııh'w dir.,, Diye ortaya atılan iddin tam ye « rindedir. Çünkü, vücudun ihtiyar « lamasile, ruhun hiç bir alâkası yok- tur. Vücutları yıpranıp pıhtılaşmış bir hale gelen Insanların bile, ruh « ları birer cevher kadar — terütaze kalmaktadır. olsam da gönlüm taze «

Bu sayıdan diğer sayfalar: