18 Mart 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

18 Mart 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4—-SONTEL RAF — - ŞUŞNİĞ — yegüne delildi. Başka Bugunku vaziyeti daha ne zamana kadar idare etmeğe muvaffak olabilecek ? xİ“ Avusturya Nereye Gıdıyor / Sağda Avusturga daşüeklli Şupig, solda Viyana sokaklarında Bir erbede esnasında nazilerin — geçtiği bir sokak Almanların Avusturyadaki gizli faaliyetleri hakkında bazı ifşaat Bundan birkaç ay evvel, Avus - turya başvekili Şuşnig şunları söy- lemişti: — Avusturyada nmbu—gımn ilmesi bugünü Müusolini birşey söylemiyordu. Küçük Antant aleyhtar bir vazi - yet almıştı, Paris düşünüyordu. A- vusturyanın Almanyaya ilhakı gi- bi bir vaziyet tahaddüs etmekten- se, Habsburgların tahtlarına dön- melerini hoş görenler vardı. Fakat bugün vaziyette değişik - Bik olmuştur. Habeşistan meselesi. ni halleden İtalya, şimdi koz ola - rak Iabsburgları eline almış bulur- maktadır. Bu kozu en yerinde ov- nıyacağına şüphe yoktur. Evvrlce Hasburgun — tahta — dönmelerine şiddetle muarız olan küçük an - tant da şimdi ses çıkarmıyor. Çün- kü Nasyonal sosyalistlerle Habs - — burglar arasında ne yapmak lâz'm geldiğini düşünen çekler, Habsburg- lara doğru meyl göstermişlerdir Paris sadece hareketleri takip ©- diyor, hiç ses çıkarmıyor, Bir de Avusturyaya bakalım: O- | rada vaziyet nasıl? «Karm akarışık» | dersek yanlış olmaz. Şu dakika bir | çok müzakereler cereyan ediyor, | Fakat kimse bu müzakerelerin 1ıç yüzüne vakıf değildir. Lâkin va - | ziyete uzaktan şöyle bir göz gezdi- rebiliriz: İtalyanın adami addedilen Sta - | Tenberg şimdilik saf haricinde dur- maktadır. Fey Alman dostu olarak | tanınmıştı. O da 1934 denberi saf haricindedir. Bunlardan başkaları hep esecek rüzgürı bekliyorlar. Starenberg'in kim olduğunu bi- lirsiniz. — Bu zat Haymwerenler'in şefi idi. Hükümet bu teşkilâlı boz- du. Starenberg de sesini çıkarmadı | desi lehindeki son | yeti ve mahiyeti bir Kat daha art- Almanyanın daha ziyade büyüme- sine mani olmak istiyen İtalya bi- le vaziyetini değiştirdi. Avusttrya- da orta tabakada olanlar, İtalyaya düşmandırlar. Gençler de öyledir. Gençler, eğer politikanın idaresi ellerinde - olsaydı. — Avusturyayı çoktan Almanyaya ilhak ederler - di NOYRATIN ZİYARETİ Alman Hariciye Nazirı Von Noy- rat geçenlerde Viyanayı ziyaret etti. Bir Alman Hariciye Nazırının Viyanaya gelmesi mühim bir me seledir. « Von Noyrat Viyanada neler ko- nuştu? Şimdiye kadar Alman Ha- Ticiye Nazırının Avusturya Başvo- kili ile yaplığı mülâkatın hangi mevzular üzerinde cereyan etti - ğinc dair bir habet gelmiş değil - dir. Fakat bu mülâhattan, Alman- yanın kazandığını addettiği bir par- tiyi kaybetmiye hiç de razı ulma - dığı anlaşılıyor. Başvekil Şuşniğ'in saltanatın ia- beyanatlarına bakılırsa, bu mülâkatın ehemmi- maktadır. Avusturyada vaziyet şudur: El- kârı umumiye ikiye ayrılmıştır. Naziler, daha doğrusu Avusturya ile Almanyanın birleşmesini isti. yenler hulkın âşağı yukarı vüzde altmışını teşkil etmektedirler, Ko- münist ve sosyalistleri yüzde yir- mi beş kabul edebiliriz. Saltana - tıh iadesini istiyenler ise yüzde on beşi geçmez. Eğer baricin yardımı ile- Avus » turyada saltanat iâde edilirse,"mu- hakkak ki, Avusturyalılar sesleti- ni çıkarrmıyacaklardır. hattâ belki de memftun olacaklardır. ANŞLUS Anşlus, Almanya ile Avusturya- nin birleşmesini ifade eden bir ke- ny'ı;ıı"—a_ıü'rülen Türk polisinin hakiki hatıraları: 15 Lehimde şehadeteden Fransızların - hareketi, beni hayrete düşürmüştü uğramış ve hattâ ağır denecek su- “yette yaralanmışken zencilerin po- lis kurşunile öldüğünü söyledi. Reisin; — Bu polisin kurşunu ile mi? Su- aline karşı da: — Aradan yedi ay geçtiği cihet- Te şahsını tayin edemiyeceğim, ce- yabında bulundu. Arnavudun bu şekildeki şaha - deti, mahkümiyetimi icabettiren tek bir ip mecu ölde edilememişti. Bu ifa leye mukâabil vak'ada bulunmuş ve be- ni yakından tamıyan bir Fransız başçavuşu lehimde beyanatta bu - dam, bizzat kendisi de tecavüze * lunmuştu. Halbuki, bu — Fransız, kendi. #skerlerini — öldürdüğümü | gözlerile görmüştü, Esasen bu -da | aleyhime şahadette bulunmuş ol - | saydı, verilecek cezanın idamdan İ aşağı olmıyacağı muhakkaktı. Le- himde söyliyen diğer şahitlerin de | iladeleri alındıktan Gsonra ikinci celse nihayet buldu. Üçüncü celse açıldığı vakit a - yağa kalkarak müddeiumumi id- dianamesini okudu. Tercüme etti- ler. İdamım isteniyordu. Çehre - min ne şekil aldığını bilmiy Yalnız, beynime düşen bir rımla sarsıldığımı ve bağırmak, bu haksızlığı yüzlerine haykırmak İ Wmedir. Almanya Avusturyadaki | işini, hiç ses çıkarmadan, gürültü yapmadan, takip etmektedir. Bun- dan iki üç sene evvel daha kolay ©- labilmesi muhtemel olan Habsburg i saltanatı, bugün Almânya hayli | kuvvetlendiği için güçleşmiştir. — | Alman Hariciye Nazırınıtı Vi - | yanayı ziyareti de bu bakımdan | ehemmiyetlidir: | Şimdi Avüsturyada yöni bir ce- | reyan daha vardır, Bu cereyana 1 kilse aleyhdarlığı demek müna - siptir. Çünkü kilisenin ecnebi tmemn-| leketlerden para alarak politiksya karıştığı zehabi. hasıl olmuştur. 1936 da Katoliklikten protestanlı- ğa geçenlerin çoğalması ayrı bir manzuradır. Viyanada, her gün, Nazilerin na- sıl çalıştıklarını gösteren bir hâ » dise, bir polis vak'ası oluyor. Viyana Polis Müdürü açıkca şun- ları söylüyoc: — Ben, nasyomal sasyalistleri a. Tükadâr eden bir hâdiseyi; Berlin« den 24 saat sonra huber ülıyorum. Bundan bir müddet evvel çıkan ve garetelerde gösterilmiyen iki hâ, se vaziyeti daha" vahim bir şek'e sokmuşlur. Birisi «muhalız tabu- rür vak'asıdır. Eski. Başvekil Dolfun âldürgl - dükten sonra, yerine gelen şimdi- ki Başvekil Şüşnig kabıne azala- Tım siyanet elmek Üüzere bir. tmui- bafız taburü teşkil etmişti. Bü ta- bura mensup <lanların - üniforma- larında kondilerine mahsus olan 1- şavetler vardır. Fakat geçenlerde bir ihbar üzerine bu tabura sup olanlardan bazılarının evlerin- de taharriyat yapılmış ve bir- çok komünist ve nazi beyannameteri bulunmuştur. Muhafız taburu 'ola« tak aymlan bu münevver zümire- nih -de politika cereyanlarına ka- pi'diği bü- süretle meydana çik - maştir. İkinci meşele de geçen ikinci kânunda Viyana mahkemeterinde görülen bir. davadır. Bu davanın Mevzuu, hükümeti devirmek için yapılacak her hangi bir teşebbüs karsısında jandarma ve polisın-a- istediğim halde sesimin çıkmadığı- nı hissediyordum. Müdüriyetten 1200 lira ücret als dığını işittiğim Lavalet oldukça u- zun bir müdafaa yaptı. — Forkuva da Fransızca birşeyler söyledi, Sonra, son söz, benden soruldu. — Ne söyliyeceğimi bilmiyorum, dedim, gördüğü işin vazife olma - | sından şüphe etmiyen bir polisin | Şu talep karşısında hayretten do - nakalacağı tabiidir. Vak'ayı Fran- sada olmuş farzedin. Dört Türk ne- feri iki Fransız kadınına sataşır ve yardıma koşan iki Fransız erkeği- ni de öldürerek kaçar ve bu hâdi- seyi bir Fransız polisi görürse ta- Tacağı tedbirleri ihtiva eden e - Mirnamelerin, beş kişinin evinde bulurlmuş olmasıdır. Bu muhake- me, Avusturya hükümetinin her - | hangi muhtemel bir tertibe kar - Şt alacağı vaziyetin bu tertibi zırlıyanlarca daha evvelden ma - lüm olduğunu ortaya koymüştur. Kendisine «Avusturya müfetti- Şi> ismi verilen Habiş Almanya hesabına Avusturyada çok çalış - muşti — Dolfus'a yapılan suikastta bu zatın parmağı olduğunu iddia edenler vardır. Almanlar, 1934 de tatbik etmi- ye kalkıştıkları bu tertibe muvaf- fak olamayınca, Hitler hudutları ba- kapatmiş, suikastle alâkadar olan hiç bir şahsı Almanyaya sokma- mıştır. Bunlar da Yugoslavyaya ilticaya mecbur olmuşlardır. Fa - Kat 1934 den sonra girişilen iş, bu sefer başka bir şekilde tekrar ele alınmıştır. Büyük elçi sıfatile Viyanaya gör. derilen Von Papen başka bir eil kullanmıya — başlamıştır. Şuşnig, Starenberg ve Avusturyadaki nas- yonal sosylsistlerin büyük düş - manı olan doktör Ril arasında ce- reyan eden müzakerelerden sona verilen karar üzerine bütün nazi mahsulleri dağıtılmıştır. Polise si- lâh ve telsiz verilmiştir. Münihteki radyo istasyonu se « Sini kesmiş dahi olsa, Baviyerada- ki Avusturya lejiyonu huduttan geriye alınmış dahi olsa, Avustur yadaki Alman faaliyeti, yine de » vam ediyordu. Şimdi yukarı ve aşağı Avusturyada Almanların teşkil ettikleri gızli nazi «hücre » leri> tiklim tiklim aza İle dolmüş- dur. Avusturyada bu hareketi idare edenler yüzbaşı Leopold ile dok - tor Noybaherdir. Döktor Noyba - her'in son günlerde yıldızı söndüğü için yüzbaşı Leopold tam manâsi- le vaziyete hâkim olmuştur ve bu hâkimiyetini en geniş salâhiyet « terle kullanmaktadır. («Vus dan) Beni adaya sürdüren — Prenspa. yabe tevkifhanesi baş gardiyanı kip etmez veya takibi sırasında ü- zerine ateş açılırsa tabancasile mus< | | kasdile söylemek hakkından dahi | rimin önünde bir slı kabelede bulünmaz da ne yapar? Vazife görmiyen bir polisi kahun- larınız tecziye etmez mi? Öyleyse, —— | Yazan; Bekledim. Zevkt», heyecanla, kork nihayet ıztırapla bekledim. Ne ya; run serpintisini duy- dum ne rüzgürm okş Her halde geleci Ne büyük bir n tum. Çünkü geleceğini ti Ne büyük bir acı ile dö çünkü beklemem boşa çıktı: İlk defa anladım ki; bu: Tatmin edilmiyen arzularla dolu bir nüştür, cansız hüştür bu! Büyük bir boşluk Bana her fena Kal her şeye yıldırım düşmüş gibi Niçin? Niçin, göz yaşlarımın aktığını hissetmadim, yaş damlalarının ya- naklarımda — yayıldığını “du dım? , Niçin eve gelir gelmez ba: cunda onun asılı duran resr derhal indirdim. Niçin © dakikada yalnız şuna i- nanıyordum: «Kırlan ümit: a - cısı bütün acılardan daha kuvvet- lidir. Kollariımı masama dayadım. Yar- gün başım avuclarımın içine düşe tü. dö- hissediyordım görünüyordu. Hiş ağlamadım. Bu acı, göz ya- şımdan daha kuvyetlidir. Göz ya- Şı, nihayet acıyı hafifletmek için- dir. Halbuki ben bu acının şiddet- | Jenmesini istiyorum. Kuvvetlen - | sin ve hayatımın son acısı olsun. Ve artık benim kalbim heyecan- | la çarprtasın, beni okşıiyan eller, vücudümü ürpertmesin. Bu aci o- nun son hatırası olsun, Hafif ve yavaş, tıpkı bir Hazi- ran akşamının serin rüzgârı gib:, bir el ensemde ve saçlarımda gez- di. Temiz ve güzel bir el.. Bir el ki bütün hayatımda banâ yalnız sevmek için dokundu: haminne « min eli, Görügor musun haminne ben, vazife görmüş - sayılacakken ne diye suçlu mevkiine getiriliyo- rum? Sözümü kestiler. — Bu kâdâr yetişir, müzakere &- deceğiz. Mahkemede kendimizi müdofasa mahrumduk. Hükmün behemehai aleyhimde ve idamla neticelene « Geğine şu susturuluşum da bir de- lildi. Kafamın içerisinde hiç durma « dan karşılıklı surette şimşekler ça- kıyor, anam, babam, hayat gözle - mema * şeridi sür'atile yanıp geçiyordu. Avukatların teselli maksadiyle söylediklerini hiç duymuyorum. İstiyorum ki yapayalnız kalayım. hiç kimse bir tek kelime söşleme- sin ve ben, o yalnızlık İçerisinde can verip gideyim. Bilmiyurum, ne- kadar - sürdü. Mahkeme heyeti ağır ağır salona girdi. Oturduktan sonra: — İtinaf ve temyizi olmıyan bu | kararı dikkatle dinleyiniz! diye - HIKÂYE Abdurrahman Ş. Lâç lere de gülerdim. Fakat haminnez min eli uzun bir ömrün yorgu ğunu taşıyan iki göz, ni okşiyan bir tatlı el ve bi Ben bu eli nasıl Ğasımı kaldırdım, incttebilirdim. söyleyemiyece- y gözlerimden okusun di Fakat o okumak istemedi, bel- adı. İhtiyar sesile tekrar , benim canım, şimdi nıdır. — Hayır bırak beni, bırak bu ge- ce bu acı Tle başbaşa kalayım, ha- minne, aldatılmak, ne acıdır; sca bilmezsin, evet aldatılmak. Biraz evvel nerede idim biliyar musun? Onu bekledim. Dünyada kendisi- ne en çok inandığım adamı, hattâ en çok sevdiğim, sizlerden dahu çok kendisine inandığım — inşanı bekledim..Ben onu çağırmıştım, o da geleceğini bana söylemişti. Fa- kat gelmedi. Görüyor musun haminne ıslak saçlarımı, sonbahar rüzgârı, ince yağmur damlalarile ıslattı. Yüzüm çatladı. Soğuktan kemiklerim a - yuştu. Fakat kalbim heyecanla çarpıyordu. Bu çarpıntıyı onun da duymasını istiyerek. Vakit geçi - yordu. Gelen yoktu, Geçenler ba- na bakıyorlardı. Kim bilir etrafı- mâ nasıl bakıyordum ki geçenli den biri kendini tutamadı da: Küçük beni mi bekliyorsun? Di Nefesim daraldı. Tıkaniyordum. Ağır ve yorgün adımlarla kaçtım. Eğer — © gelmiş olsaydı, bu ya- bancının alayını bir gencin neşesi telâkki edip geçecektim. - Amma, gelmedi. Haminne, gelmedi Bu a» (Devama 6 ncı sahifede) tslak — saçlarımt rek ayağa kalkular. Bu esnada duyduğum helecanı hiç bir suretle tafif edemem. Dünya ile ahret a- rasında yalnız birakılmış, nerdey- se mahvedilecek bir adamdım. Bu- nunla beraber Fransızca olan ka- *ardan belki ikl kelime anlarım ü- Mmidile heyecanımı teskine çalışı » yordum. Okunup bitti. Hiç bir şey — anlamamıştım, — Avukatlara bak » tım. «Hayır» manasına kafalarını salladılar. Müsterih olmama mey « dan kalmadı. Ön ve arkama dü - şen jandarmalarla bir odaya ka- patıldım. Ş — Tuhaf şey, diyordum. İddia- nameyi tercüme ettikleri halde ka- Yar neye tefhim edilmedi. Peraat mi etmiştim yoksa? Çeyrek saat ka - dar odada kaldım. Gelip giden olmadı. Bir ses duyuldu. Sonra, iki jan- dâarma odadan aldılar beni. Büyük avluda ve uçları süngülü mavzer * lerile örtada duran bir maınga âs- kerin önüne getirildim. Asker, ta- lep, geçenki rüya!.. Öf yarabbi öl- (Devamı var) F | | | orprp u - .d ru u ONY V —a y F A M A Müir n mim £ södülüne

Bu sayıdan diğer sayfalar: