7 Ekim 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

7 Ekim 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

CEZAYİR UMUMHANELERİNDE Cir Korsikalının tazminat .v. istediği kadın kimdir? | | Tabancasını çekti elrafına bakmadan ateş etti! Bir Avrupa gözile Cezayir ve bir macera rde rıhltim Üzerinde bir yhaneler, çalgılı balolar vardır. — Li na — gelen Purun tayfaları geceleri bura- larlar, birtakım âdi kadın ler, dansederler, lardan birine gir - dim. Tütün « manından gözgö- Zü görmüyordu M!'vmı—-lı.r_ şarkı söylü içiyorlardı. Köşenin bi ran üstü ve perişi sakalı biribirine karışm adamın hali dikkat Bir: Sirşey içm lip yerden aldığı bir iki nefes çekiyor atıyordu. aat on İkiye g nce barın sa- hibi dir doğru Tabii Yürüdük. C, zit ayerli arka- daki zavallıya dikkat et. Dedi. Cevap verdim : Şüphe: y siz ayyaşın birisi,. ayyaş değil, bitmiş tiyle Cezayer bar. saçar, Cezayer çap- anı korkudan titretirdi. Çok , çok c r delikanlı İlenin en çok hürmet & an bir (kabadayısı) idi. Loldu da bu hâle düştü? uzun bir — hikâyedir. disini kat, lirler, Deniz kenarında- bir kahvenin taraçasına oturduk, Cezayerli ar, kadaşım anlatmaya başladı: «Rıhtım üzerindeki barların, umumi evlerin hepsinin bir hikâ, yesi vardır. Bu mahallede bir ev işletmek çok mühim bir mesele- dir. Her dakika - sarhoşların, ha- Taççıların taarruzuna — uğrarlar. Bunun her evin bir iki kabada. kızları, $unun, bunün taarruzun- dan muhafaza ederler, «Bob Aranli, bu evlerin en Mmüş terisi çok olanını yalnız başına hi Maye ediyordu. Henüz otuz ya- Şında, çok kabadayı, cesur bir a. 'damdı, Kimse onun evinde gürül tü çıkarmaya tesaret edemiyor- ben gazinolar, | du. Cezayerin en güzel kadınları bu evde idi. Bob, ağır başlı idi. Eline geçen paraları biriktirirdi. Kendi hesabına bir ev açtı. *Fakat evi kendi namına aça- mazdı. Kızlardan biriyle, güzel Pakita ile evlendi. Evi de onun na mına yaptı, Pakita, Bob'u çıldırası Ya seviyordu. Beş dakika yüzünü görmese deli gibi oluyordu. Ara- sıra bu eve gidiyordum. Pakita'- nın hali elân gözlerimin önünde- dir. «Hülâsa, ev güzel işliyordu. Bir sabah, Cezayere gelen bir gemi- den Lanterello adlı Korsikalı bir gemici çıktı. Eve geldi, Bobi gör- | dü. Ve: - Evinde, dedi, bana hastalık layan ve buraya kaçan Marsil | yalı bir kız var, İsmi de Lusyen- | dir... Bununla hesabımı görmeye gekdim. ank verip başından 'akat Korsikalı ka — On bin frank isterim, Yoksa doktora müracaat edeceğim... Doktor, rüvelverdi. (Devamı 7 inci sahifede) BUYUK BAYRAM [ DÜN İSTANBULUN KURTULUŞ YILDÖNÜMÜNÜ KUTLULADIK. BU BÜYÜK GÜNÜN HEYECANI | HEPİMİZİN İÇİNDEDİR. KIYMETLİ MUHARRİRİMİZ MAHMUD YESARİ'NİN BU MÜNASEBE' YAZDIĞI GÜZEL BİR MAKALEYİ NEŞREDİYORUZ. İSTANBULUN Kurtuluşu — İstanbullula'rın — hakkettikleri — zaterdir ! Yazan: MAHMUD YESARi İstanbul, İmparatorluktu. Evet bugün İs- tanbul valisine Bizans İmparato- ru diyebilirsiniz amma, yine di- yemezsiniz. Çünkü İmparatorluk zamanında da İstanbul «bi lâse» ile İstanbul değildi. çekmece arkasında yeni çıkacağı söylenen Bizans köyü dahi İmpa- ratorluğa dahil değildi. Kırk kü- sur gün kuşattıktan sonra İstan- bulu alan Fatih, bütün müverrih- lerin iddialarına rağmen, İstanbu- hu tahrip etmiş değil, tamir etmiş- tir. Çünkü «Bizans İmparatorluğu nun yükseliş ve çöküş tarihi» ni yazan «Gibou» der «Türkler İstanbula girdikleri zaman tahrip edecek tarihi eserler bulamadılar. Çünkü, onlardan evvel, İstanbulu istilâ eden Lâtinler, Haçlılar or- duları, Bulgarlar, etmişlerdi.r Tevlik Fikretin : «Ey köhne Bizans, ey koca fer- tutu müsahhar» Bizansı talan bin kocadan artakalan bi vei bâkir» Demesi kendi - neofitliğine hiç uymayan bir sözdür. Çünkü Fik- ret, bu fikirde özbeöz bir Türk değildir. Vatanın ne şarkı, ne garbi, ne uzağı, ne yakını vardır. Vatan toprağı birdir... Çocukları birdir. ik topraklarında dağmuş o- lan Süleyman Nazi — Türkiye İzmiri kaybeder, A- danayi kaybeder, Bursayı kaybe- kaybederse namusunu kay demişti. Vatan toprağını, vatan topra- ğından ayırmıyorum. Vatan top- rağına, vatan — toprağından imti- yaz hakkı vermiyorum. — Fakat, cedlerinin üçyüz senelik kemikle dinlenen bir İstanbul çocuğu sıfatiyle söylüyorum ki, İstanbul vaktiyle koskoca bir| mütarekede: | Türkiyenin bir şaheseridir. Asırlardan beri bu şehre met- hiyeler okuyan şeirleri dilime da- lamıyacağım. Çünkü, onlar: Fatihin ilk İstanbulu: R. Elihisatı *Guh ve derya iki canibden der Bğuş eylemiş, Sanki derya dâyesi, kühsar ise lalasıdır. «Ey saba gördün mü mislin, bun- ca demdir âlemin. «Poştü pâ vurmaktasın İranına Türanına» bul ki bi mislü ba- hâdı sengine yekpire Acem mi kü fedadır> *0. Şehr | | - ALM Avusturğâ Bismark bir gün deniz aşırı | maksatlar güdenleri delilikle it- | ham ederek <Afrika haritam Av- Tupa'dadır» demişti. Birkaç sene sonra kendisi Alman sömürge im- Psratorluğunu kuruyordu. Bugün Şansöliye Hitler «Av- rupa haritam Afrikada'dır. diye tekrarlamaktan geri " durmuyor, Ve vukuflu bir propaganda Al- man kamoyuna Rayh'dan çalın - mış olan eski Alman sömürgele- rinin yerlerini ve genişliğini öğ retiyor. Bu sömürgeler bugünkü AL- manyanın mesahasından beş mis- Hi fazla bir saha işgal etmektedir. Fakat Almanyanın nüfus fazlası- hu barındırmaya yarıyacak bir rol Oynamış mıdır? Hayır, çünkü bunlar ekseriyet itibarile tropikal | iklime malik yerlerdir. Genç Alman imparatorluğunun Afrikada fethetmiş olduğu top- raklar beyazların yaşıyamıyacı Bi kadar sıcaktır. 1914 debu top- Taklarda ancak 24170 Avrupalı vardı. Garnizonlar ve polis kuv- vetleri bu rakama dahildi. Alman kolonları ancak 18.000 kişiden i- baretti. General Fon Epp, Alman sö- ve Çekoslovakya işinden sonra. ANYA'NIN İSTEKLERİ, NELER- DİR?. YALNIZ AFRİKA MI?.. “Avrupa Har de, 17 haziran 19 Almanya, sürge birliği de söylediği nutukta Allahın ve insar Alman ricalinden başlıcaları cak kendi hakkı olanı istiyor» de- mişti. O zamandanberi daha ne- ler istemiş olduğu görülecektir. Bu ilk talep, Almanyanın, sö- mürgelerinden vazgeçtiğini — bil- diren Versay muahedesinin 119 ilâ 137 nci maddelerini reddetme- si demekti. Bu, mandater devlet- lere karşı doğrudan doğruya bir taarruzdu. Bu, ayni zamanda hu- kukan Alman sömürgelerinden mes'ul olan ve kendi iktidarının itlası Afrikada- dır!., diyen HİTLER.. | icrasına İngiltere, Fransa, Belçi- | arın önünde, an- | tevkif etmiş olan Milletler Cemi- ka, Japonya ve Yeni Zelanda'yı, yetine karşı da vahim bir müda- haleydi. Bütün mandater devletler, her sene Cenevrede, bu - toprakları pe şekilde idare ettikleri hakkın- 'da hesap vermek mecburiyetinde bulunduklarına göre, —Almanya, | Milletler Cemiyetinin nâdir filli iktidar sahalarından birini de e- linden almak istiyor görünmek- tedir. (Devamı 6 ıncı suhifede) | sun, İstanbul yine | bul Külhanbeyi» derler. | Bullu» derler. Fakat «İstanbulu. Bu güzel, benzersiz şehrin asır- lardanberi ismi mi yok? «Belde- tüttayyibes «Asitanci aliyyes «Do- aliyyer «Dersaadet» — «İslâmbol» «Kostantinople — »Kostantaniyyı *Deri Aliyyel Kostantaniyye» «İs tanbule «Pay «Dârülhilâfetül'aliyyo», Belki de daha unuttuğum isim- | leri var. Hangi isimle olursa ol- İstanbuldur. «İstanbulun taşı, toprağı» derler. Ve dışarıdan gelenler bu şehirde geçinirler... Para sahibi olurlar ve | döner, küfrederler. Parisli, Berlinli, Moskoyalı, Lon donlu nasılsa, İstanbullu da öy- ledir. İstanbul lehçesi Türk leh- çesinin, bütün iddialara rağme en incelmişidir. İstanbul leh: diyorum. Bunu siz, Hüseyin Rah- | minin, Ahmed Rasimin bütün serlerinde, Nabi zade - Nazımın | «Zehra» sında, Recai zade | min «Araba Sevdasır nda okuya- bilirsir i I | Ekre- «İstanbul çocuğu» derler. »İstan »İstam- yoktur. İstanbul yahut solunmaz.» İstanbul kenar kenar, semt semttir. Kenar semtler vardır. (Devamı 6 ıncı sahifede) ya solunure HAYVANLAR ve FEDAKÂRLIK | Sahibinin ölüsü evden çıkarken kendisini Atarak intihar eden bir köpek!.. Geçen hafta sonlarında herkes gibi ben de büyük bir heyecan icinde gazetelerin ilâvelerini alı- yor, radyoyu dinliyordum. Harb tehlikesi var. Malüm... — Fakat, harb çıkacak mı, çıkmıyacak mı?.. İşte sabırsızlıkla öğrenmek iste - diğim bu... Tanıdıklarımın bazıları harb ol-| masını istiyorlardı, bir sanayici: | — Normandiya'da bir yer ki - raladım. Fabrikanın başlıca âlet- lerini oraya naklettim. İki dağ a- rasında gizli bir yer... Bombar - dıman tehlikesi yok, Birçok da sipariş aldım. Son senelerde kriz-| #S—SON TELGRAF —7 1i Teşrin 19 Dikkat Ediniz |Kadınlara kendiniZi beğendirebil. meniz İçin yorulmak lâzım! Sinema gyıldızlarının nefret ettiği erkekler kimlerdir ? Birçok erkekler şu veya bu ha- rekette bulunmakla bir kadının hoşuna gideceklerini zanneder - ler. Fakat ne kadar yanlış. pek tanınmış sinema yıldızı olan Rut Çaterton bu nazik bahse te- mas ediyor. Kendisile görüşen bir Londralı azun uzadıya anlatıyor:| hını sıkan erkek « H y Z 3 B E g & g ğ B . .SL ek erkeklerin daha baş ka tuhaflıklarını sayıyor. Fakat artist kadının söylediği şeylere ba-| kılırsa bunlardan dolayı erkekleri affetmediği anlaşılıyor. Diyor ki: — Netret ettiğim erkeklar var- dır. Bunlar şöyleleridir: Ben bir- şeyden bahsedecek olsam benim böyle şeylerden anlamadığımı id- dia edenler. Bana söylenilir: — Bu mevzudan bahsetmese - niz iyi olur. Siz kadınsınız. Pek aklımız ermez İşte böyleleri beni son derece lendirir. Halbuki ben de bi- keklerin kendilerine ald olduğunu zannettikleri mevzular- dan bahsetmeyi severim: Politika, iş, spor. Bu hususta bir şey söylediğim zaman fikri - mi beğenmiyerek: — Bu da bir kadın düşüncesi!. Diye küçük görenlere de raageli- rim. Bir de nefret ettiğim diğer çeşid erkoklar vardır: Bunlar da her vakit başkalarının dedikodu- damdan den çok zarar ettim. Şöyle biraz para kazanayım, Diyordu, Askerlik müddetini ge-| çirmiş yaşlıca bir dostum da: Beklemekte ne mana var? Ne olacaksa biran evvel — olsun. Hem harbden başka çare de gö - remiyorum. Bir diğeri de: — Lisan bildiğim için beni san- söre verecekleri muhakkak... Diyordu. Sonra birçokları da pa- paralarını bankalardan çekmiye şehirden uzak yrelere — kaçmıya hazırlanıyordu. O gece cidden Mmüteessirdim. Gazeteyi okudukça teessürüm ar- tiyordu: Bir delikanlı, sevgisini Teddeden bir kızcağızı bıçakla - mış, öldürmüş. Bir çiftçi amelesi küçük bir kızın ismetini lekele - miş. Kızcağız kaç yaşında biliyor musunuz? Üç yaşında bir bebek.. Fazla okuyamadım, dışarı çık- 'tım. Dostlarımdan biri akşam ye- meğine davet etmişti. Kapıdan i- çeri girdiğim zaman gülerek kar- şıladı, ve: — Ondan, yani harbden bah - (Devamı 7 inci sahifede) larından, rezaletlerinden bahset- meyi kendilerine iş edinen erkek r. Şahsi işlerden, yahud da briç oyunundan bana bahsederi leri hiç sevmem. Sonra asla dost olmak iste: şunlardıı Benim isim günümde, leri çek diğim sigaradan hoşlanmıyanlar gibi. Çiçeklerden beyazları seve- rim. Bahçemde yalnız beyaz çi « çek yetiştiririm. Fakat ince artistin şimdiye ka- dar saydığı bu çeşid erkeklerde bulduğu kusurlar az çok tuhaf ol- mak itibarile bahsedilebilecek şey lerdir. Hassas bir kadın olmak £ tibarile sinema yıldızının nefret ettiği diğer bir çeşid erkekler da- ha vardır ki bunları asla sevme his pek sani bir mahiyet alı - yor. Sinema yıldızı diyor ki: ciddi ve — Kendi emri altında bulunan- lara karşı sert davranan erkekleri asla sevemem!. Bir gün bir yerde idim, Bir mücssesenin direktörü ile konuşuyordum. İçeriye me murlardan biri geldi. Direktör bu memura o kadar çok şey söyle meğe başladı ki bunu işi men hiddetlenerek yerimden fır ladım, kendimi dışarı attım. Çün kü zavallı adamcağız - direktör cevap veremiyordu. Eğer dinle mezse çıkarılacağındar korkuyordu. İşte bu çeşid direk- törleri de sevemem. nce he- işinden Diğer sevemiyeceğim erke Jokantalarda ve daha buna ben zer yerlerde mesele çıl nakaşa açan erkekle dansederken yüzünü benim yü züme yaklaştırarak dansedenler- den de nefret Fakat sinemâ arti nin hoşlan: madığı erkeklere ilâve - edilecek bir çeşid daha varmış: Bunlar da- ima kendilerini olduklatından faz la göstermeğe çalışanlardır. Ar - tist diyor ki Bir tayyareci tanırım ki bana göstermek için havada mütemadi- yen türlü türlü tehlikeli oyunlar yapar, Benim kendisini takdir et- memi bekler. Ö zanneder ki ben onun bu tehlikeli oyunlarını gör- düğüm zaman: — İşte, diyeceğim, hiç şüşüp ölmekten korkmıyan bir adam! Ne kadar yanlış!. Bilâkis onun korktuğuna hükmederim, Sinema artisti Çeterton yal « nız artist değil, hem de tayyareci- dir. Bunu da ilâve etmek lâzım!. YAKINDA | n güzel edebi roma Son Telgrafta

Bu sayıdan diğer sayfalar: