23 Şubat 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

23 Şubat 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4—S0ON TEL A italya İtalyanların Bütün Hesabı Berlin - Roma Mihverine Bağlı Gazeteler, İtalyanların Efkârı Umumiyesini Dört Senede Nasıl Değiştirdiler giltere, kâh Fransa aleyhine vakit vakit şiddetli neşri - yata girişiyol İtalyanlar zei ları için he ve muhakeme etmekten zevk al, İ Yalyan gazetelerinin kâh İn- adamlar olduk- işünerek tenkid kimselerdir. Onun için gazeteli bir gün İngiltere ine, diğer insa aleyhine ve yahud sine karşı gi- da şüphe ve tered- düd uyandırmaktan geri kalma- gibi son dereceye vi ) şiddetli neşriyatın da halkın efkârında aksülâmeller u- yandırdığı hissedilmişti Hattâ Alman dostluğundan çok bahsedilmiş olması İtalyanın halk tabakası arasındı D Almanyı Milyarlar Harcanıyor: İngiltere Havada, Denizde Silâhlanıyor tedbirlere ve verilen kararlara da- ir tafsilât vardır. Buna göre 1939 senesi için yeniden 2 büyük zırh- h tezgâha konacaktır.. İnşasına daha evvel başlanmış (Devamı 6 ıncı sahifede) silâhlanma fınhyı'l! etra fında geçen çarşamba gü- nü bir «beyaz kitak» neşretmiştir. Bunda İngilterenin müdafaa kuv- vetlerini arttırmak için alınan İ ngiltere hükümi en Gaz maskesi takmış olan İngiliz bahriyelileri bir manevra esnasında — Üzme kendini kızım., Dedi. sordu: — Nerelerdesin sen böyle?. Bafiye dalgın dalgın bu sofguyu karşıladı! — Adadayım. Hanife onu söyletmek istiyordu: — Kiminle beraber?. — Bir tecimenle... — Nasıl bari?. — Eh işte, şöyle böyle. Beyaz et satıcılığının kanunlarına göre göre alıştığını anlatan bir bakışla, Hanife Kadın, gözle- rini Safiyenin gözlerine bağladı, bir işmar verdi: — Tutuyor mu?, Bunun açık anlamı: — Parası bol mu?, İdi. Genç kadın Hanifenin bu tarz soruşunu tuhaf, toyca bulmuş olmalı ki: — Daha bizim dili beceremiyorsun Hanife., Diye güldü: — Tutuyar... Dedi ve ilâve etti: — Para babası. Fakat, daha ben istediğim vo- Hiyi çeviremedim. Kafamın içindeki plânları birer b're> verinde ııuuınııııı-ıun davayı kazandım, - hirşeyler vok! —23 ŞUBAT | Günün Siyasi Dedikodusu -| Fransa ünasebatı ü E l | Hitler, Frankonun Berlin mümessili e vaziyet hakkında görüşüyor ; | hiç iyi karşılanmamıştır. ile dostluğunu kuvvet lendirmek için devamlı neşriyata lüzum görülürken Fransa aley - | hine de gazete sütunlarında hü - cumlara girişilmek muvafık gö - rülmüştü. Gazeteler Fransanın düş manlığından bahsederken Alman- | nu ileri sürmek su-| - Roma mihverinin halk nazarında kuvvetlenmesini | temine çalışmışlardır. | 935 de Fransa ile İtalya arasında | aktedilmiş olan muahede geçen - lerde İtalya tarafından tanınmaz oldu. Çünkü bu muahede aktedil- Fakat | mik Meraklı Şeyler Bulanya ermanında dolaşan çıp- daklardan birisini yakalamıştır. Hakikaten, orman — bekçileri urun müddettenberi, kuylu yerlerdeki dar yollarda dörl beş kadın ve erkeklen mürekkep grupların dolaştıklarını gör- müşler, Bundan tabil ne olur mu, diyorsu- Buz? Evet amma, bu sizin bildiğiniz gi- 5 bi değil. Bu dolaşanların hamen hepsi Adem ve Havva gibi, yanl çırçıplak.. | Bunlar, kolkola giriyorlar, güle cüle | dolaşıyorlar, konuşuyorlarımış. Terbi yesizce bir söz söyledikleri, ahlâk kal- delerine aykırı hareketle bulundukları olmuyormuş. Bekçiler; polise haber vermişler. Si- Vil memurlar, ormanda pusu karmuşlar. Fakat çıplakların çoğu, bunun farkın- da olmuş, vaktinde sıvışıp kurtulmuz, Yahmız, 26 yaşlarında Düran Düpon RdlL bir tüocar KAtIDI yakayı ele ver- | Sorguya çekilmiş. İlk evvel, çıplak gezmesinin sebebini söylemek İsteme- miş, nihayet: — Doğra, demiş. Ben çıplaklar klü- Bü azasındanım. Her gün, diğer aza- larla beraber ormana gelir. kuylu yer- derde Valaşırız. Kimseye bir zararımız yök. “ küyetelmliz de hiç. Delikanlı, diğer Klüb azalarının isim- derini söylememiştir. ROZA BONÖR KİMDİR? R, Bonör meşhur bir ressamdır, 1822 Bordoda değmüytür. — Tablolarının goğu kar hayatını müsavverdir. Dünyada mevcud dinlerin başlıcası İslâm, huristiyan, Yahudi, Boda, Hin- didir. Baların tamam 1 milyar 287,780,000 mülyen mensubu vardır. Başta G4? mil- yen 400 binle huristiyanlar çelir, sanra Hindular: 230,050,000; — Müslümanlar: 150,180,000: BodN dini: 200,000,000; Mu- sevi de: 16 milyon 130,000 dir, j AKORDEON ÇALAN BİR KADIN Pransanın cenub sahiltnde — Nisde, diği zaman İtalyanın Fransız mü- zaheretine ihtiyacı vardı. Orta Avrupada ehemmiyetli bir i rol oynuyacak, hariede de müstem-| leke emelleri tatmin «& İş çok değişti. Artık Almanya ılı- İtalya dosttur. İtalyanın orta Av- rüpada oynıyacağı müessir bir rol de kalmadı. Fakat İtalyanın politika de muvaffakiyeti için bir takım e- saslı şartların yerine gelmesi icab ediyor. Yazıldığına ve söylendiği- | ne göre İtalyanın asıl maksadı kimse ile harbe girişmek — deği, | fakat zafer kazanmaktır. Harbet- meksizin muzaffer olmak çaresi düşünülüyor. İtalyanlar için buna | | Çare şöyle bulunmuştur: min- Almanyanın icabında kendileri- | ne müzaheret edeceğinden emin | olmak. Bir kere Berlin - Roma mihve- | rinin sağlamlığına — dayandıktan sonra politika âleminde bügün bunu, yarın şunu istemek pek mümkün sayılıyor. İstikbalde bir harb olursa Al - Mmanyanın İtalyaya lâzım gelen | yardımı göstereceğine bugün İtal- | yanlar inanmış bulunuyorlar. Hem Almanyanın müzahereti için em- niyet var, hem de Fransanın as- keri vaziyeti zayıfladığına kanaat getirilmiş. (Devamı € meı sahifede) | heyetine bildirmektedirler. İngiliz - (PFromönad derangle) denilen gezinti mahallinde, her akşam saal allıda zenç. Küzel ve yüzü makyajlı bir kadınınbay - aunda atılı kocaman Hir Akordeonla Golaştığı rörülmektedir. Bu güzel kadının yanında şık giyin- miş birkaç erkekle spor kıyafetinde ve balinden Amerikah olduğu derhal an- daşılan bir delikanlı vardır. Genç kadın, yanındakilerle beraber büyük ölellerden birine giriyor, holü | geçiyor, bara geçiyor ve atlı bir sesle | şarkı okuyarak çalmıya başlıyor. Barda ve etelde bulunanlar merakla biribirlerine seruyar: — Bu kadın kimt. Harmen cevab veriyar: — Meşhur sinema — yıldırlarından Prman Graveyle Korin Lüşer... Gele- cek hafta göslerilecek yeni fitimleri - gin reklâm yapıyorlar... Ölelin direktörü, müşlerilerin ço #aklığını görünce kendilerine müra - caslla büylük bir para mukabilinde her gece gelmelerini, şarkı söyleyip çalma- Tarımı teklif etmişlir. OLİMFİYAD OYUNLARI 1540 da, ilelsinkide yapılacak olim- piyad oyunları hazırlıklarına devam o- Tunmaktadır. Oyunlara iştirak edecek milletler, arzularını, teklerini tertib yuncuları imanda bağlı bir. vapurda ikamet edeceklerdir. İsveçliler, her gün tayyarelerle ge- lecekler, oyundan seara yine ayni va- Sla İle memleketlerine döneceklerdir. İKi memlekel arasındaki mesafe ancak «kızdığını, biddetlendiğini belli et-| MKt saattir. Ona berkes, mektebde, bütün arkadaşları ekorkak!» derlerdi Filhakika ona söylenen bu söz, vı [lk okulu bitirmek üzere idi. rilen bu sifat ne yalandı, ne de [ yanlış: o hakikaten bir «korkake tı. Konuşurken karşısındakini kır- maktan, kızdırmaktan çekinerek gayet ihtiyatlı, — titrek ve adeta yalvarır bir sesle söz söyler, zeki gözlerindeki titrek parlayışta ba-| riz bir çekingenlik akisleri oku- nurdu. Mektebde hocaları kendisini çok, sever ve mektebin en zeki tale - besi olduğunu söylerlerdi. Fakat | arkudaşları onunla alay eder, iter- ler, kakarlar, oyun oynarken o, diğer arkadaşlarına işlirak etmek | istemediği halde zorla kendilerine| uydururlar ve sonra da — ezerler, | eğlenirler, —ayağına çelme takıp düşürürler, o bir yerini yahud ko- lunu uğuşturarak yerden kalkmı- ya çalışırken diğerleri “karşısına geçip kahkahalarla gülerler fakat, © kendisine yapılan bu tecavüz - lere kızmaz... Hayır.. Kızmaz de- ğil öyle görünürdü. Çünkü, eğer se, mukabele etmek onlara had- lerini bildirmek, itişmek, boğuş- mek, kavga patırdı etmek tokat to-! ta, yumruk yumruğa gelmek lâzım gelirdi; halbuki o, böyle bir şey yapmak değil, yapanları bile gör- meğe tahammül edemezdi. Sekiz dokuz yaşında vardı; bir | şiddetli birkaç yumrukla yere se- gün, çocuklardan biri, ona fena bir küfür etmişti. Sinirlendi, daha ha - fifile mukabele etti. Diğer çocuk üzerine atıldı, bu da kendini mü- dafaaya koyuldu. Fakat, onda o iktidar ne gezer?. Yüzüne tmen rildi. Bayılmamıştı fakat, yütün- de duyduğü yumruk acıları içine öyle derin, öyle baygın bir acı ha- linde çöktü, ruhunda öyle izler bi -| raktı ki, bir daha, böyle vahşice bir hücuma uğramamak bu feci acıyı tekrar hissetimnemek için kim- senin hakaretine muükavemet et - memek kararını verdi ve bu karas| rına sadık kaldı. Bazı öyle anlar oluyordu. bir arkadaşının üzerine atılmak ihti « yacını duyuyor, fakat ayni anda içinden bir şüphe gibi ruhunu sin-) diren derin acı şahlanıyor ve tek- | rar yüzüne yumruklar iniyormuş | gibi bir hisse kapılarak olduğu yerde siniyordu. Haydi küçükken neyse, ya şim- di?.. Hâlâ ayni derecede bir korkak olması ne münasebetsiz bir şeydi.| Fakat elinde mi ya?., Eğer elinde olsaydı. bu miskin ruhu, pis, işe yaramaz bir kostüm gibi üzerin- den çıkarıp atard.. Olmuyordu, bunu yapamıyordu kil.. Babası öleli henüz üç ay olmuş-| tu. Fakat bir adamın oğlu olduğu için babasından kendisinc, derin, unutulmaz bir acıdan başka hiç YOSMA Ve bu sözlerini bitirir bitirmez genç kadın yerinden kalktı, Hanifenin yanına gitti: — Sana önemli söyliyeceklerim var. Der gibi bir tavır aldı. Hanife kadın onun ağzı içine bakıyordu. Genç kadın, pozdan poza çarça- Suk geçmesini bilen kadın, inler gibi bir sesle: — Hanife ablacığımmmm... Dedi, kaşlarını çattı, yüzünü astı, çok, pek çok gizli bir gerçekliği onun kulağına verir gibi tane tane, ağır ağır, kelime kelime söylemeğe Laşladı: — Ben şimdi çok zengin bir tecimenin metre- siyim. Bir buçuk aydır onunla beraberim. Biraz yaşlı, çirkin filân amma bana çok düşkün. Çıldırı- yor, bitiyor. Bir dediğimi iki yapmıyor. Fakat, da- ha istediğim voliyi çeviremedim. Ondan şöyle böy- le değil, tam, yüksek bir tütar ele geçirmek İsti- yörum. Bu da zamanla olur, Onun için epey vakit REçccektir. Köndisinden daha hiç para almadım. —mamarnz VS Ü gezeaamaaz Yt0>: KTEM İZZET BENİCE Ç ı n aa Yeniliğimizde benim sık sık ayrılmama engel olu- yor, Arada bir kaçamak yapıyor, biraz para çıkarı- yorum amma, bu kadar ağır yüke yetecek kadar değil. Elimde kalan paramı şimdi harcıyorum. Onun için biraz tutumlu olmak lâzım. Sonra ben'bu işten iyi bir sonuç alıncıya kadar babalığı da oyalamak gerek. Sonu çok iyi olacak, olacak amma bütün mesele işi düzenle, kıyamında yü - Tütmekte. Şimdi senden dileğim: Ne olürsa olsun bu adamı hem paraca, hem de benim gelmom git- mem yönünden evir çevir, yumuşak bir duruma sok. Adadan indikten sonra belki her gün gelirim, babalığa görünürüm. Belki de iş uymaz bir iki ay hiç gelemem. Bütün bunlardan başka plânim beni aldatmazsa olabilir ki, iki ay içinde istediğim vo- liyi çevirir, bütün bütün gelirim. Ondan sonra da hiç korku kalmaz. Her ne hal ise. Sen işte bütün bu durumları ye- rine, biçimine göre kollıya kollıya güdeceksin. Bu- gün ben sana Üç beş yüz lira bırakacağım. Babalık kızdıkça, köpürdükçe, beni aradıkça, sen bunları ellişer, yirmişer, yüzer, yerine, sırasına göre kendi- si geldi getirdi, göncerdi, seni aradı, bekledi, bula- madı, gitti... Büyük bir para vurmak, sana hanlar, hamamlar, apartımanlar yaptırmk için önemli bir işin ardında koşuyor; Üzülme, yapma, etme-.. der, onu yatıştırırsin. Satiye bütün bunları söyledikten sonra: — Anlıyorsun ya Hanife, para kazanmak ne Büç şey. Dedi, sonra birden hoppalaştı, şenlendi, güldü; tatlı, girdiği kulağı hemencecik kavrıyan, bağlı - yan, tutsak eden ezgi dolu sesini yükseltti: — Hanife kadın, Hanife kadın. Bu iş, büyük iş. Batmak da var, çıkmak da. Hani büyük iş adam- ları milyonlarının üzerine milyon katmak için akla gelmedik spekülâsyonlara — girerler, kazanırlarsa milyarder olurlar. İşleri ters giderse meteliksiz ka- lırlar. Benim bu işim de öyle. Ya kendimi, varlığı- mı, gençliğimi, onurumu kurtarıp insanlık içine ye- niden ben, ben olarak çıkacağım, yahut da her şey bitecek! (Devamı vark bir çey kalmamıştı. Üç aydanbeflk dul kalan fakir annesile berabtf yaşıyordu. Son zamanlarda, yalnız kalındi annesi çalışmağa mecbur kalmışik Nasıl çalışmasın?., O çalışmasa, küçük mekteblinin, mektebini D” rakması, bulacağı hberhangi bir Birip çalışması, yaşına göre kali” nacağı para ile hem kendisine htf annesine bakması icabederdi. nesi iyi kalbli bir kadındı, buüf nasıl razı olurdu. Oğlu için «5 süpürge etmeğe» her zaman hâ* zırdı ve öyle yapıyordu da. Bu korkak çocuğun annesi Ptf yaşlı bir kadın değildi; ancak yaşında vardı. O kadar gösteri di bile... Çok yorgun, Jıgıın meşakkat çekmiş olmasına ı' güzel yüzü, güzel gözleri, M bir vücudü vardı. Son günlerde ona bir herif #7 sallat olmuştu. Bu adam, kadırti” merhum kocasının sağlığında fikı bir ahbabıydı. Bazı akşafff ları eve gelir, kocasile — berâl karşı karşıya geçerler, kendi Bazırladığı rakı sotrasında. ef çatıp rakı içerlerdi. Bu bekâr bir adam değildi. Y; kat ne evine, ne karısına, n€ çoluk çocuğuna hayrı olmıyan lâksızdı. O hâlde merhum ahifede) (Devamı ü Radyo Program! Ankara Radyos” BUGÜN 1833 Müzük (sen oda müsiş İNT him Özgür ve ateş böcekleri. 19 Konuşma (Zirsal sasti), — Si 19,15 Türk müziği — (İacesaz Hüseyni faslı). M Celâl Tokses, Takkı Dermesi, Kadri, itasan Gür, tlamdi Tokarı PY vi Üfler, X # 20 Ajana, metcoroloji haberlerk raat borsası (flat). 20.13 Türk müziği Çalanlar: Vecihe, Ruşen Kamt del Çağla, Okuyanlar: Sadi Hoşsas, Radif& — Peşrev. t— Sadallah afa Muhayror wef Bir elif çekti. 3— Tanbari Cemll muhayyer Pür lerze olur. A— Rahmi Bey mühayyer GÜ Serapa hüsnü ansın. ö— Lem'l Uşşak çarkı « Siyah 7 ların. # 6— Dedenin Gülüzar — türkü * vefa. # T— Müstafa Çavuş türkü - Befk #in elendim. # K— Refik Fersan mahur şarki * meş'e yarat. # #— Yesari Asım kürdili şarka * #ilgide. 10— Badettin Kaynak türkü - Tim kıymma bana, ZI Memlekel sant ayarı. 21 Konuşma (mizah saati). , #L1S Esham, tahyilât, — kambli” - eti mukul borsası (fint), 21410 Müzik (küçük orkesire * Necip Aşkın). 2230 Müzik (Melodiler). 23 Müzik (cazband). * 23445 - ZM Son ajans haberleri V* Tanki program. YARIN 1215 Türk müdği - Pi. « metcoroloJi haberleri. ıı.ıı-ıınıı-(ııı._ı’ Şefi Necip Aşkın). 1357 Hicri llııhırrem Vıkı!ler Vasati sa, da. d ) PESEFÇLE ÇAA YA

Bu sayıdan diğer sayfalar: