23 Şubat 1939 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5

23 Şubat 1939 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Şehirden Roportajlar.. yyaşlığın Sonu Sefalet Denilen Gö Şey İnsanın Başına ökten Eir Bela Gibi İnmiyor, Onu. Insanlar Kendi başlarına Gefırıyorlar Yazan: Osman Cemal KAYGILI €n kendisini çoktan unut - Muştum. Çünkü yirmi beş Yıl, belki daha fazla bir za- ödanberi ke Galiba, o zamanlar ba- yerde kâhya, yahud bir ede kapıcıbaşı filân gib Ailesi orta halli bir sile rkadaşım, Slar, ne pek uslu, ne pek ha- * e pek sofu, ne pek çapkı & Ailei kis ea O zü - t ra nisbetle oldukçı Bucap FoSüktu. Kim ne derse ça- Cak kanar ve biri ona: T avuç yoğurt ve sarmısağı *llık— Zannedersem manlar iyi de bir Saç sakala karışmış, berişan, yüz göz kir, nda yarım pa- Vardi. Sonra bu birbirine Sİan Haç, sakal da mih- “erden bembeyaz kesil- BU durum, bu kılık kı- ben onu pek ımııy ııuıyı. | I | | i | Bin zorlukla o, kendini de ba- | 'na tanıttıktan sonra ben ona, sor- dum: böy - Sorma işte, bu da böyle bir hal! Lâkin Allaha çok şükür, ha- | limden memnunum, aç değilim, susuz değilim, çıplak değilim, yer- siz, yurdsuz değilim! Hattâ bu ha-| limle beraber her akşam anzarot- suz bile değilim! (Bir elindeki u- fak bir petrol şişesini yere bırakıp ceketinin cebinden bir başka kafasına dikerek) ham- lah baba, her akşam an- zarotumu da gönderiyor. - Ya bu gaz © da bi mak için! Senli — Şu köşeyi sapı inek ahırı r kenarı! Anlaşılıyordu ki bizim arkadaş şimdi bu halile kenar vemtlerdeki inek ahırlarından birinin bir kö- şeciğinde barınıyordu. Ağzı leş gibi rakı, hayır, yalnız rükı da değil de han ya mekânı ay in meki Bu Gen Kadını Kim Bıçakladı ? ”"l)'ar Adamında Parası Çıkmadı Cinayetler Esrarını Mıılıafaza Ediyor | bir kadın bıçâi öldürülmüştür. * diğer bir cinayet da- Müş ve ıuı yaşlarında bir a- ünla vurulmuştur. Ger.ç “Bında ölü olarak bul! man ölümü ise ıîm edildiği için kan -« Ürüktüğüne ihtimal ve- başına yaşıyan parası var diye ere kendisinin öl - '*'"'uı ÖĞÜ akla gelmektedir. Ö- Lahkiy Mart Het isminde ol - Tüğı, fari Het isminde cl- ayni apar Süran bir kız kardeşi 8U görülmüş, fakat bu tt kâdin hiç birşeyden haberi olma- | dığını söylemiştir. Polise telefon edilm tarafından telefon edild memiştir. Telefon eden ki nayeti haber vermiştir. Polis bildirilen yere geldiği za- man kadını kanlar ğında serili bir halde ölü olarak bulmuştur. Kadının odası süslü, yattığı karyola zarif bir şekilde | ulunmuştur. T Londra polisi bu vak'adan bir- kaç gün evvel bir pszar günü bu genç kadınla birlikte gezdiği gö- rülmüş olan bir erkeği aramakta- dır. Mari Het apartımanın geniş bir dairesinde oturmakta, fakat yalnız başına bulunmakta idi. (Devamı 6 ıncı sahitede) dime şöyle bir iki odalı ucuzcı ev alar inşallah! Çünk lâm a, yanımda bir de bizim rah metli hatunun şadigârı bir evlâd var. — Oh Allah bağışlasın! Lâkin bu evi ne ile alacaksın, paran var | mı? j (Devamı 7 inci sahifede) | yetni yüzümden ayırmıyor. Sebebi ne?.| Berber — Arzedeyim: Kulık düşecek mi diye bakıyor. Müşteri — anlıyamadım?.. Berber — Bazan — dalgınlıkla | Müşterilerin kulağını uçuruver - | diğim olur da... | * ©, fıraş fırçasını tükürükle mi köpürtüyorsunuz?. Berber — Evet... Daimi müşteri olsaydınız, doğrudan doğruya su- ratınıza tükürürdüm, * ber — Saçlarınızı nasıl ke- Müşteri — N Ber - Gevezelik etmeden. ÜMU nameyi çıka «Bütün ser viye bırakı butuma frank koy, İzakın v rırlı timi, yeğenim Le- m. Şu şartla ki n frank öyle d yüz Yüz bin Frank. Tabuta gümülür mü?... Si gün Levinin amcası ihli- Samoel gelir, kendisini bi m—; 'e çeker, — Bir frank kaybetmeden vasi- nü yerine ge tirmek için bir akıl öğreteceğim. Bin f k verir misin bana?, Der, Levi sevinçle bağırır: — Maalememnuniye... — O halde İzakın namına yüz bin liralık bir çek yaz, tabutun | çerisii ve menin Muthış Bir Çinayet Yengesinive Çocuğunu Öldüren Bahriyeli x*a İ ahriyelinin ber artiste benziyen güzet ve zavaln yengosı âyör» mah kemesi, 17 yaşında bir katilin mah- Fransada «Sen enfı kemesile meşgul. Bu küçük serseri, casına yengesini ve iki aylık zavallı şöyle cereyan etmiştir: |9 Haziran 1939, Havrde | Havr zabıtası, geçen 9 hazi - [ ran 1939 da, Küba vapurunda ça-, lışan 17 yaşında Andre Vitel adlı bir bahriyelinin evine gitti, — Ah! Siz misiniz?... Benden | ne istiyorsunuz?... ı e ortada hiçbir sebeb yokken alçak. bir bebeği öldürmüştür. Hâdiye — Dün nerede idin? geçirdin?... — Hiç... Niçin soruyorsunuz — Üvey kardeşinin evinde de. ğil miydin?... — Hayır!... — Peki, biraz karakola Nasil vakiti kadar Sorgu, tamam üç saat sürüyor. 'Tamam üç saat genç serseri ken- dini müdafaa ediyor. Masumiye « tini isbat etmek istiyor. Sonra bir- denbire ağlamıya başlıyor: — Bir fenalık yapmıyacağınıza söz verirseniz hakikati söylerim. - Haydi, söyle. Bir şey yap - miyacağız. Söz veriyoruz. Genç kaltilin itirafları — Parasız kalmıştım. Kardeşi- 5—SON TELGRAF—23 ŞUBAT 1930 Tatlı Söz Yılanı Delığınden - Çıkarır <Rezalefe Meydan Vermeden, Dostca Ayrılal ım, ünkü Ben Mürebbiyeyi Seviyorum .> Vefasız elikten çok şlerdir. Çün- len daha çek delikten la vet; tatlı söz yılanı 1 sözdi yılanı ns. tirir. Meyus kalb - lere teselli verdiği, en büyük acı ları unutturduğ harbden az evvel, Ma - dam Kayyo, kocasının si kiblerinden Figaro dürü Gaston Kalmet'i, bürosunda rle öldürmüştü. a, mahkeme huzuruna dlerden birinin haki - aykırı ilade verdiğini işitine ga kalktı, bağırdı: lan söylüyor! — Madam, şahidin sözünü kes- meyiniz!.. kat, bay reis... Hukukumu müdafaa etmek hakkımdır. — Avukatınız var. Avukatım kalbimde geçeni lmez, Hissiyatıma hakkile ter- aSi ra- l mü « sız yere taarruza — uğrıya bir samimiy ği bu sözler jüri bir tesiz adam öl- sine rağmen - berattine ka- tle 1. Karı ve kı orlar, pek l bir hayat geçiriyorlardı. Günün birinde, — çocuklarına | fransızca ve ingilizce — öğretmek için bir mürebbiye aldılar. Bu, gi sonra mösyönün gönlünü çekti. Mösyö, Mösyö, artık karısını çocukları Sevdiği mürebbiye güzel bir kızdı. Az | görmüyor, ihmal ediyordu. Varsa | bbiye... mürebbiye, yoksa Bir gece karısına: a Koca Karısına Bunleri Söyledi — Bu, dedi. Böyle devam ede- mez. Pekâlâ anlıyorsun ki artık beraber yaşamamıza imkân yok Ben, ge o Hunla evlenmek istiyorum. Reza:- lete meydan vermeden dostça a) urn, Boşanalım.. Kadın, her biri sivri bir ok git yül din niya başladı, ve: mürebbiyeyi seviyorun ğine saplanan bu sözleri geldiğindenberi fakat sr larımız için boşanmak — istemem Eğer onsuz yapamıyorsan, gidi - niz, mes'ud olunuz. Senin saade tinle teselli bulurum. Şayed bir gün tekrar yurduna dönersen yin gibi ayni sevgi ile karşı ağına emin ol... Dedi. Bu tati sözler, vefasız kı cayı hayrette bırakmış. müteces etmişti. Fakat Fakat iradesine hül meden yüreği idi. Mürebbiye ik beraber çıktı, gitti Aradan uzun seneler gi cuklar büyüdü. E: mühendis, kızı da gelinlik olmu: tu. Babaları bir gü geldi. Mürebbiy Sofrada, yine Az son sek bir mevki sahi oldu. Karışı, geçen senelere, çek tiği ızlırablara rağmen el'an gü zelliğini, taravetini muhafaza e diyordu. çti. Ço , yül Tatlı sözler hiç kaybolmaz. Eğr âÂnide tesirini yapmazsa meyus ol mamalı. Erveya geç, işitenlerir hatıralarında canlanacağını düşü nerek teselli bulmıya — çalışmalı Zira, sözlerin izlerini hiç bir şey ıxlemoı. silmiye muktedir değil - eneral Dü - ma; oğluna şanlı ve şe- isimden başka bir servet bırakmadan — Ği - müştü Aleksanar Dü- ma, eser'erinin bir çoğunda, — yirmi yaşında İken an « | nesinin «kirip se- Sarıp» avücuna H kıştırdığı — elli frankla Parise na- !;%—» sıl geldiğini an - ÖL | latır. Babasının dost « larından Genoral Foy'un iltimasile Dük — Dorleanın kalem odasına memur mülâzımi girdi. Ayda 1.200 frank maaş alı- yordu. O zaman için bu oldukç l büyük bir para di Genç Düma, bu vazifeye taynli- | nin yazısının güzelliğinden ileri | geldiğini anlayınca çok müteces- İ sir oldu. Fakat az sonra tahsilinin nok - sanlığını anlamakta gecikmedi. Büyük bir şevk ve hevesle ken - dini Mütaleaya, tetebbüe verdi. Zekâsı, çok kuvvetli hafızası sa- yesinde bu ilim noksanlarını te- min pek çok parası olduğunu bi - lâfiye muvaffak oldu. Bilhassa e- Meşhur E Aleksandr. Duma Nasıl Hayatı Atıldı Ve Ne Suretle MuharrirOldı G | retli bir klâsik eserleri okudu. Yalnız oku makla kalmadı. Henüz yirmi beş yaşında iken ilk piyesini — yazdı: Kristin... Piyesi bitirip müsveddelerini &I dib l Yazan: BEDİ GÜNDÜZ ı sonra baronun zihnen yorulacaj kendi piyesini pek o kadar ehen miyetle dinleymiyocği — muhak - kaktı, Ertesi gün muayyen saatte ba Tonün evine gitti. — Kapayı yaşl tı, Delikanlıyı gö « ince meyus bir tavırla: — Ahi dedi. Baron çok mem nun olacak. Buyurunuz, — giriniz kendisine büyük bir hizmette bı Tunmuş olacaksınız. Tasavvur, e diniz, bir saat evvel bir mösyö, b muharrir geldi. Koltuğunda ko caman bir defter vaıdı. Baron bar yo yapıyordu. Salonda bekleme sini söyledim, dinlemedi, tuvalet kabinesinin kapısını itti, banyo sı lonuna girdi. Baron itiraz etti, Fakat o bany teknesinin yanina oturdu. Oku - mıya başladı. — Hâlâ da ol Buyurunuz, siz de bauy na giriniz. Sizi görünce bine yerleştirdiği zaman sevincine| FOU büyük bir İşkenceden kur - son yoktu. Şarl Madiye'den, ko - medi Fransez müdürü baron Tay-| lora bir tavsiyename aldı. Baran, tarmış olursunuz. Yaşlı kadın bu sözü “öyledikter sonra kapıyı açtı. Delikinliyi, a. ertesi gün için kendisine randevu| deta iter gibi içeri soktu. verdi, Fakat, Kristin'den evvel, Hekube adlı ve beş perdelik bir facianın kıraatini dinliyecekti. Dümanın biraz canı sikıldı. Çün- 'Devamı 7 inci sahifede) | debiyata merak sarmışt. Bütün | kü, bu uzun faclayı — dinledikten 0 | Baron, bu halâskârı görünce se vindi. Banyonun içerisinde çır - piniyordu. Fakat, Hekube muhar- riri, elini teknenin kenarına vur- (Devamı 6 ıncı sahifede)

Bu sayıdan diğer sayfalar: