19 Şubat 1941 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3

19 Şubat 1941 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

LA AT LAY TAİSAELİN etrol ihtiyacı .. an; Ali Kemal SUNMAN 'etrol her işin değilse bile pek işin makine ile görüldüğü bir anda sanayiin ve ahrbin cami, oldu demektir. Bilhassa bur kü harpte petrolün kıymot vt mmiyeti daha arttı. Eğer bi- Üniş petrolü yoksa biç bir ta- böyle büyük bir barpte kem müdafan ve taarruz vasıtala - | uzun bir zaman için işletemi: | tek sayılıyor: Karada, denizde. ada hep büyle, Nakliyat gibi mühüm bir iş de petrole muh- ©İ Çünkü kamıyon ile gemi bunu çtodiyor. Fakat hava kuvvetle- n petrol sarfiyatı bu madde- ne derece elzem olduğunu da- açık göstermişlir. İngilizlerin trol meselelerile meşgul mü- alarının yazılarına göz e- a orlaya konan — rakamların, dülen hesapların bu harpte İrol ihtiyacının derecesini aa tığı görülüyor. leselâ en ufak bir h&l_ € Bir yareci 1,000 saat talim için 250 petrol ister. 2 ton bomba tar ' bir bombardıman tayyaresi- 6 saat havada kalarak iş gör- için sarfedeceği petrol $ ton- aşağı değildir. Sonra diğer misal daha söylüyorlar: 6 tank kası - ki 3,000 tauktan mürek- sayıliyer - günde 750 - 1000 petrol istemektedir. Onun için kü harbe girmiş olan bü- | bir devletin aydaki petrol sar- fâtı 1,000,000 tandan aşağı ol - İYacaktır. İhtiyacın bu kadar büyük olma- Tağmen dünyadaki petrol sa- her yerde bir değildir. En 'de İstihsalâtı tamin eden Sa- rın nereleri olduğuna bakılar- ",','ı keyfiyet daha belli oluyor. Birleşik Amerikanın orta taraf- fi ile Meksiko, Veneznellâ, ye | dünya kıt'asından sonra gp erile zengin olan Kafkasya sa- ve Hazar denizinin etrafı ge- - Daha sonra Romanya, İral, k Şarktaki Holanda müstem- leri. 938 de Amerika Birleşik letleri arazisindeki istihsalât milyon 153 bin tona çıkmışlı bu bütün dünyadaki istihsalâ- Yüzde 60 miktarından birat üror gğordu. Somra Sovyetler e Üü b <ei orğgaba sonra Venesusil gâtin Amerikanın dünyadaki | Petrol sahalarından biri ol- €sap edilmektedir. Ameri- " Lâtin kısmı bütün dünya - Kaşiksalâta nisbelle yüzde 14 Mraz fazla petrol çıkarmak - lir. Fakat gitgide artmaktadır. p Venezucllünn istihsalâtı dadır. Böyle birkaç belli Memleketin petrol istihsali bakılırsa şuna hüküm verilir: inya yüzünde hakikaten kendi | tiyaçlarına karşılık olacak pet- ü çıkarabilecek yerler ardır. | z Birleşik Amerikadır ki ken-. sarfiyatından ziyade petrol bilmekte ve fazlasını harice naktadır. yet Rusyaya gelince; (hti- | larma karşı koyacak kadar pet- | l vardır. Fakat harice yolla - petrol Birleşik Amerikanınki r çok değildir. İhtiyaçlarına şe koyacak kadar petrolü olmue sanayi memleketleri, bilhassa ük bir harp için hazırlanırken | pu düşünmüş oldular: Sun'i pet- için, maden kömüründen - bu | deyi çıkarabilmek. Almanya L UA L a 'i petrolün ne kadar Sahalıya mal olduğu an- laşılmış bu bususta yal- mz çalışmanın ve bik ginin değil, çok paranın da lüzumu kendini gös- bunu muvatlakiyetle başarmıştır. Fakat yalnız bilmek ve çalışmak | kâfi değil: Çok para lâzım. Çünkü | sun'! petrolü elde etmek pahalıya maloluyor. Omun için büyük Ihti yaçları karşılamak üzere sun'1 peb rolün yetişeceğini zannetmek yan- lış olmuştur. Muhtaç olduğu pet- rolü daima hariçten tedarik etmek mecburiyetinde olan bir memleket sun'i petrol çıkarabiliyor diye ar- tık dışarıdan petrol getirtmekton | yazgeçemez. Olsa olsa bu ithalâtı | müuvakkat bir sekteye uğradığı zaman elindeki san'i petrolü ya- | kabilir. Yoksa ihtiyaç yine ihti- | yaçlır. | Petrol bakımından İngiltere ve | fogiliz imparatorluğu Birleşik A- | merika veya Sovyet Rusya ve ya- | hut da üçüncü olan Voneruel derecesinde değildir. İmparatorlu- ğun muhtelif yerlerindeki istihsa- lâtı gitgide arttırmağa çalışmakla beraber sun'i petrol yaparak ek- siği telâfi cibetine gitmemiştir. Çünkü bunun ne kadar masraflı olduğu hesap edilmiştir. Buna mu- kabil her iki Amerika, yani Bir- leşik Amerika devletleri ile yeni dünyanın Lâtin kısmındaki men- balardan İngillere bol bol isti etmektedir. ——T K BİRES'Üİ y | Varda, destur! | Bekri Mustafa bir vakitler işsiz kalmış, hammallık yapmıya başla- | mıştı Bir gün çarşıdan - sırtında | | ağır bir yükle geçerken: | — Varda, destur, dokunmasın! diye bağırıyor, herkes kenara çe- kiliyordu. Aksinin birisi mahsus. | bu yıl da 6 lira üzerinden alınması tan çekilmedi ve yükün bir tarafı | kafasına çarptı. Adam, cbeni yara- | ladı> diye Bekriyi mahkemeye da- çok mü içmiş idi? ne idif elini göz üzerine kavüşturmuş, dal- | gın durüyordu. Hakim söyleyip söyelip te Bek- ri Mustafadan cevap al <herif hem sağır, hem de dilsiz ge- Dibal» dedi. itince: Davacı bunu işi — Ne dilsizi ne sağırı efendim. | O gün pazarda « varda, di kulağının za: ırıyordu. lestur! » | pat- diye elalemin b İatacak kadar bağ! Deyince haktnm kızdı — Peki, öyleydi.de bi duymaz ne Davacıyı azarladı, Bekri Mus fa beraet etti. Meİ çf Halde boşaltma ve yükletme masrafı le-bo - olarak Bebue ve meyva Hâlindi diği gö ir, Bu münasebetle 1941 le bu tahsisat 39 | hin 240 liraya çıkarılımı MAHKEMELERDE : — A <o T ” !Sinemada, karanlıkta | geçen bir macera | 75 milyon lira Türk Hava Kurumu 17 in- ci yılını idrak etti. Bu memle- hette kurulmuş, hizmet etmiş hayılı müesseselerden biri de, Türk Hava Kurumudur. Ha- va Kurumunun geçen 16 se ne içindeki faaliyetini teba- şekli ile şu bilânçoyu ortaya koydular: Hava Kurumuna 16 yıl içinde vatandaşlar tarafın- dan 75 milyon lira teberrüat- ta bulunulmuş ve bu para ile ordumuza 400 den fazla tay- yere hediye edilmiştir. Hava Kurumu, bugün öyle bir meozula uğraşıyor ki, bu mevzu-bütün dünyanın uğ- raştığı davadır. Bütün mem- | deketlerde, en üstün, en tesir- li silâh tayyaredir. * Bir çok- ları, bu hakikati henüz idrak etmiş balunuyorlar. Türkiye, yıllarca evvle, havacılığın e" hemmiyetini benimsemiş, bü- yük bir teşekkül meydana ge- tirmiş, her stene artan bir fa- aliyetle memlekete çok ha- yırlı faydalar temin etmiştir. Hepimiz, Hava Kurumu:- nun tabü âzası olmalıyız. Ö- nümüzdeki yıllarda, bugüne kadar yaplığımız yardımın | bir kaç mislini vermeliyiz. Çünkü, havacılığa yardım, bir memleket hizmetidir. BÜRHAN CEVAT —a —a Yol parası bu yıl da 6 lira Yol parası «Tarik bedeli» nn şehir meclisince kararlaştırılmış. tır. Bu para Haziran, birinciteşrin aylarında iki teksitte istifa oluna- caktır. 'DOKTOR Ürkleki (D darımızın — şeklini amuz* 10 metre üzün- kağunda bir tüp... Kutra bazı yer- derde Üç, bazı yerlerde yedi san- hirli maddelerle doldurur- Binaenaleyh bunları her sayni sratte> imuz. Kün müntazaıman, teshil — edecek arı bol bo lazla — yumurta Kârnın alt u delürbir Gişe koyunuz. Yaşlı, üstelik de çirkindi, Hani, kadın diyebilmek için, şahit lâ - zaundı. Kadından ziyade . şapka - İsının yanından sarkan saçlarile - kırmızı derili bir Amerika yerli - #ine benziyordu. Fakat, öyle de bir kırıtışı vardı ki haspanın, değme güzel kadınlarda o eda, o kırılış | yoktur, Ağzını büzüp gözlerini sü- g nt kani olduğu Mmuü- hakkaktı. İşte o eda ve o kırılıp dökülüşle, davasını — anlatmağa başladı: — Sienmadaydım. yeri gelmişti. n Ayırmıyordum., Birden- ) tarafımcda bir gölge pey- danlandı.. Yanımda yerleşti. Filmin en Gözümü m. Bir aralık, şunlar çalındı. - Nasılsınız şekerim? Aasa! Üstüme iyilik sağlık e kadar kimseye namuslu bir âile| kızıyım. Amma, bayıma gelmediği için, önce bir fena oldum, bir fena oldum... Tekmil kanım başıma toplantı.. Artık tarafıma doğru, tuk daha değğişti sinemaya bakamıyorum ,hep ona | bakıyorum.. «Acaba ne yapacak?» | diye... Yine yanıma sokuldu. Bu sefer de — Cicim, benden bu kadar ne | kaçıyorsunuz? Ben adam yemem. Biraz konuşalım... Demez mi? — | ın bu derecesini gör- | usu... İnsan tanımadığı amuskâr bir aile kadınına nasıl | aret edip de böyle mü: sözler söyler? Hiç cevap vermedim.. Gözlerimi | perdeye diktim.. Yanımda, kula - ğıma doğru mırıl miril bir şeyler J söylüyor.. Hiç birini dinlemedim. Amma, doğrusu, fenama da gidi - yordu. Kulağımın dibinde mırıl- danırken, nefesi sıcak sıcak yü . züme vuruyordu. Perde açılınca | yakalayıp polise teslim — etmeğe karar verdim. Retik vermeodim. 'Tek söz söylemedim. Ağzımı aç- | mamamdan mı cesaret aldı, nedir, dirseğini de böğrüme dayama - j sın mı?. asebetsiz anamadım.. Patl İşte o sırada da kısım rikler yandı. — Bakışımdan endiğimi arlamış - olacak.. dedi, tanıdığım im. Sizi biraz ra hatsız ettim.. Kusura bakmay Amma, bir defa bon hiddet! mişim... Öyle afledeı kasını sıyırabilir Siz bana bakın! dedim.. Ben sizin bildiğiniz kadıı lim.. Her- kuşun eti yen ecavüzünüzün cezasını çee| receğim.. Yürüyün bakalım ka- | | | Üyle diyince safak attı.. Betbe- |Kadın“Sarkıntılık etti!,, Delikanlı | da “Halazademe benzettim,, diyor | rüz ettiren gazeteler, en kısa | | niz deği — Aman efendim, dedi, ben size | bir şey yapmadım ki... «Nasılsı « t» demek de kabubat mi? — Onu orada konuşuruz! dedim. Baktım ki, sıvışmak kaçmak is- tiyor, Elektrikle yol gösteren mat- mazele seslendim.. Zaten hızlı ko- nuşuyorduk.. Herkes de bize ba - kıyordu... Bu da yaptığına pişman olmuştu. Renkten renge giriyor, kekeliyor, odiğini, söyliyeceğini gaşırıyordu. Bir aralık, doğrusu acıdım dâ... Fakat, uklı bi sin de bl belleş olmasın diye v: emanın sahibi de geldi. pölise teslim ettik. — Hâlâ | diyor, Benim de ona ca- arkıntılık için yanıma geldiğini itiraf etse, o kadar kızmıyacağım... — Yanl, size harfendazlık, sar - kıntılık etti. Oturunuz!. Siz Bu iddlaya ne diyeceksiniz? İşit- | tiniz ya?. Lâf atmış, sarkıntıltk et- | mişsiniz. Sizden dava ediyorlar... | | n da, davacının aksine, | de epey yakışılkı.. Şimdi, de - | likanlı kendisini müdafaa edecek: | Efendim, diyor. — Sinemaya | girdiğim zaman, filim başlamıştı. | Her yer karanlıktı.. Matmazel e- | lektrik fenerile biraz yol göster- dikten sonra döndü.. Ben de, bir sıraya girdim.. Yürüdüm, Dışarı - lıktan birdenbire karan- n için gözlerim gör - dem Şermin vardır. ona benzettim. * yanına | p otundum. Ağaını açıp bir İâf söylese, o olmadığını anlıyacağım.. Çünkü sesinden — tanıyacağım.. Bir şey söylemeyince, Şermin alduğunu zannettim. Derken, derken hanım yerini değiştirdi. Şermin benimle alay ediyor diye, tekrar yanına sokuldum. Ne ©6 Şermin, dangın mıiyız? Neye kaçıyarsun? dedim, Yine ses yok... Fakat, artık karan- lığa gözlerim alışmağa — başladı. Dikkat edince, Şermin olmadığını anladım.. Tam kalkacağım esnada da elektrikler yandı.. Ayağa kalk- miş bulüündüm. öl Tainiz., Birisine benzet- | tim diye de özür diledim. Fakat, ha nım kızmış.. Bağırıp —çağınrmağa başladı. Halk etrafımıza toplandı. nemacı geldi.. Elâleme rezil, ke- oldum.. Utancımdan yerlere Ben, böyle şey yapacak Hanıma ne söz at- ae tecavüzde bulundum.. Hiç oktur.. Bir aöz söylemiş çSuzum, berastimi » gelip davacının — yanına ğ öz söylediğini gören duyan yoktu tler işin elek - (Devamı 6 ınçı zahifede) 3 —SON TELGRAF — 19 ŞUBAT 194İ — ARR DÜ A İN Evlenmek istiyenler, iş ve işçi arıyanlar, şikâyetler, temenni- ler ve müşküller İzdivaç Teklifleri 45. kilöm 72 sikletim 1.TI elâ gözlüyüm. Ayda yüz li- var. Ayrıca ücaretle de meş- *& Ya Benimle hayat birliği yapmak arzu | eden bayanda aradığım evsaf- ssgari 1,65, Hkleti en aşağı T8, yaşı 25 — 38 olup renk mevruu bahla değtidir. Yalnız her hususta cazip, gis bilir ve mütenazip endamlı, Akıf, hiç değikse Orta tahsilli, ev ve yemek işlerinden anlar ve bize magel olacak kimsesi Gl- marmalı, Karunsa raüreocahtır. Telplerin şartları ile bir. toloğrafını Son Telgrat Halk şütunu 495 adresine göndermelerini rica vderlm. *W 28 yaşındayım. Boyunı 1,70 kilcem € tahsilim orta kimsem yoktur. Ber- bem meslek sabibiyim, mesleğim ol- ur. Ülak bir sermayem ü blraz daha bürüt- Bir xiktar serveti ve evi bü-| et yapabilmek için bi- | raz paraya ihliyacım v düç Taz yardırı etmesi dul Tâzımdır dir. Fakat ız Olursa — dabi miz, hastaa, bilmesi mesleğim icabı Olarak ara sıra bana yardım elmesi lözundür. Kendim iyi bir tecbiyeye sahibim. İç- ki kullanmam, Kahve köşelerinde otu- rup oyun aynamasını bilmem. Yegâne gayem bir alle yuvası kurmaktır. Tae anlaşılmadığı takdirde inde edilecektir. Ciddt tekliflerin Son Telgraf Halk sü- tuna N.Ö.60 rumuzuna yazılması mer- cudur. Gelen Mektuplar — - Bayan Dikmen: Galatadan — â. D. Buyan Marti Deniz: kapıdan — Bay Şefik Botova; Hayat arka- | iyanın bana paraca bi- | Sexcih ederim “Ahlakı güsel mezlai te-| cidAR. simam çe işleceni | Samatyadan — Bayan Laylâ 8. 83: Be- | yoğundan Pangaltıdan — 1912: İstanbuldan, — Sirkeciden, Erenköyünden, Beyoğlundan—M, Bi V: Aksaraydanım | Bayan N, A Tophane ve - İstanbuldan Bay Delta: Malleye ve Beşiktaşlan — Bayan Anjel: Posta damgası okünmü yan, İstanbuldan, İstanbuldan — W dan — Ü. B Y. 40: Kadiköyünden — Bayan — Zeliha: Galletadan — Bayan | Y1 İstanbuldan — Bayan M. | faahhüllü — 8. H. H: Penesden — Ba- | yan Nuran: Dünkü mektuplarımıza ilâ- ve olarak Maydarpaşadan, Hasküydea, Eyüpten, Çorludan, İstanbuldan #ki ta- ne — R. N TT: Üsküderdan — Bay 8. A: 14 — dün akşam mektubunumu al- diktan sonra Galatadan gelen — Bak yan Müşkülpeseni: Yeniden İstanbul- dan, Fenerden. Beyazıtlan — S. D 1M Beyanttan — Day E. S OT: Aksaray- dan — Bayan Ümit; Matbaaya bırakıl mış, İstanbuldan — Bayan Z. 8 418; İstanbuldan — Bayan H. B: Fatihten, mektuplarınız vardır. Lütten saat 1ö— 19 arasında almanız veya aldırmanız mercudur, Üç gün içinde aldırılmıyan veya mdrevecine günderilmek izere sanların imektupları sahip- er. Dünkü mektubunuz- a gelen biz mektubunuz bugün adrasinlan vallanmızuır. Açık Konuşma Bey YN Azarsu (Hasköy), B A âren yoksü - bildirilmesi | ayan | mazleset yazılam Bayan HÇ T mektupt — badema gündarilmemesi den aldığımız bir Tilmaktadir. EDEBI ROMAN: 58 LERRARİ Li . Amma bülün ölenler?. Onlarla bu vaziyeti ölçmeyi- . Onlar cepbede yıprar € göre aç kalmış, hastalandık- vakit Iyi bakılmamış olan - | ar, Sanki ablamın canı doktorun e- de imiş gibi yalvarıyordun: Aman doktor ablamı kurtar!. ölmesin. ölürse Güneş de, ben de hepi- 4 ürüz!. İyi ki, hu sözleri Güneş orada en söyledim. Çocuk benim ha- N görseydi kümbille ne yapardı? İyorum. | — HASTALIK SÜRERKEN fi Ablamin haktalığı sürüyor. Bugün dördüncü gi AT , 'Sen de Seveceksin ! an : ETEM İZZET BENİCE Hastâlık iyice teşhis edildi. inin baygın ve aleş- dışına dayanamıyor; ağrn ne olacak, ne vakit annem iyi olacal Diye iki gözü dan ağlıyordu Ömü annesinden ayırmıyak | gece eve gidiyor, gündüzleri geç | kadar ablamın yanında ka- | hiyorum. n | Hasta hâlâ bayzın. Hülü ateş o- tüz dokuz, kırk. Dökter sabah, akşa hastayı dairsa sıkı bir de bulunduruyor. Güneşin benden sorduğu — gibi ben de ondan soruyorum: m - geliyor, kontrol içine | — Doktor hasta ne vaziyette?, Gayet soğukkanlı cevap veri- yor: — İyi gidiyor, iyi ölacak!. Ona hirşey söyliyemi yorum. Fa- kat, yürümdeki çizgilerin akset - tirdiği Meraretteki ızirabı anlıyor? — Üzülmeyin, göreceksiniz. Diyor, beni temin ediyor. Buyün için kendi kendime: — İnşaallah. , Demekten başka çarem yok BİR HİDDET Salibe yine fena halde içerledim.| e kabalıklarını meydana vuran bir adam, Günler geçtikçe omnü daha iyi anlıyorum. Kabuğu- de yaşıyan bir kirpi gibi her gün iç hüviyetinden birazını daha dışariya vuruyor, kendini ba- na anlatyor. Bu kadar egoist odatın az rasla- » ben hayatımda ilk defa kar- nış bulunuyorum. Gündüz - leri ablama gidiyorum, geceleri geliyorum.. diye beyetendide - bir Sural, bir surattır, gidiyor. Belki kendisinin rahatı bozuluyor, belki | eve gelip beni bulamayınca canı | gıkılıyor. Fakat, me de olsü bu va- giyetle, insan bir yaratılışım, her | türlü rahatsızlığa katlanması bek- lenir, | Dün akşam | tutamıyacak, | Ne oluyorsun be adamcağız? Diyecektim. Dişlerimi sıktım, Yine içimde kalsın!, |— Dedim, durup durup da bana: Bu hastaliık da nereden çıktı | böyle?, Üstelik çocuk da burada!, 'e hiddetli ba-| inin içine | | | z kalsın kendimi ' Demesin mi?, Dil kışlarla birden * görk baktığımı görünce tevil etti: — Hayır birşey değil. Hastalı - in mevsimsiz olduğunu, çocuğun İ da üzüldüğünü söylemek istiyo- | ruml!. | Dedi. Tuşaallah öyledir ve. ben yan- | | liş anlanış olayım, | 'YİNE HALİL NECİP Allah beni yarattıa, vakit ga- | liba: | çıkarken hirden karşıma — Hiç başın dertten kurtulmasın kulum!. j Diye arkamı sıvamış olacak ki, bir türlü kendimi dertten kurtara- miyorum, Her gün yeni bir endi- şe, yeni bir ıztırap, yeni bir heye- [ can, yeni bir gaile mutlaka benim başımda dolaşır ve. ben onun sav- runtuları içinde bunalır kalızım, Ablamın hastalandığı gündenberi belki de iki kile kaybetmişimdir!, Bu yetmiyormuş gibi bir de Ha | Hl Necip üzüntüsü bir ahtapot gi- | hi içime yapışmış, beni kemirip | duruyor! Dün ablama gitmek için evden | aciye | çıktı, Ben ona; — Aanna.. Dodim. O bana: — Anaan, Dedi. O daha önce davranıp, — Neriye böylet. Diye sordu. Ve., benlan: — Ahlama.. Dememi beklemeden ilâve ettir — Rana gene Malil Necip geldi. | Fakat bu seferki gelişinde onu da- abi buldum. lerimden ayırmıyordu. — Aman Allakım, bütün dertle- Tim arasında bir de bul!, Diye kendi kendime söylendim ve. merakla sordum: — Yine ne istiyordu? iye kısıca Bilmem amma, bu iş sarpa sarıyor galiba?, Dedi, ilâve etti: Benden ayrıldıktan sonra... Ne vakli?. — İlk geldiği gün canım, — Evet!. — İşte o gün, doğru sana gelmek için karar vermiş, yürümüş.. Hattâ evin kapısına kadar gelmiş. Kendi kendimi tutamadım: — E.. Natıl olur bu?. Dedim ve dik dik yüzüne bak- tam, a olduğunu, nasıl olacağı- ni bilmem. Fakat, işte oldu böyle., - Peki me vapasış kapının önüne det. YArkası var) | devriâlem seyahati mektup | Eyüp otobüsleri hangi yaldan geçip gitmeli ? Eskiden kalma şöyle bir misra vardır: Rakibin ölm Yavuz Sultan Selim o de- rece sert bir Padişah ki, kim kendicine vezir olsa, bu makama yükselen zat, sevin- mez, bilâkis, yas tularmış.. Çünkü, aradan kısa bir u- man geçer, en küçük bir hata üzerine, derhal boynu vuru- lurmuş.. Padişah bir kerre: — Boynun vurulsun! Dedikten #sonra, kurtar mak kimin haddine! İşte, a zaman, aralarında rekabet bu kunanlar, biribirleri için, Ya- vuz Sultan Selime vezir ol- masını temenni ederlermişl Rakip, bir kere Yavuza vezir oldu mu, iş tamam, de” mektir. Bir müddet sonra, mutlaka kafası vurulacak! Şu, Eyüp otobüsleriyle, Haliç vapurlerı arasındaki rekabet, bana, bu eski mısras hatırlattı. Yalnız şurasyuı he- men söyliyeyim ki, Allah, Haliç vapurlarına da, Eyün otobüslerine do uzun ömürles versin! Fakat, buna rağmen, bu | iki nakil vasıtası teşekkülü a. rasında, rekabet, bitmez, tü kenmez, vesselâm! Son gün lerde, bu rekabet, o kadar ciddi ve günün mevzuu olan bir mesele haline geldi ki, Hüseyin Cahit Yalçın üstad- mız bile, bu bahse dair bap şu: Haliç va- purları, Eyüp otobüsleri yü- zünden ziyan etmektedir. Vapur idaresi, geçenlerde, - tobüslerin güzergâhını değiş tirtmek istemiş, fakat, bele- diye kabul etmemiş. Otobüslerin şu yolu taki- ben Eyübe gitmesi isteniyor: Eminönü, Mercan, Beya. zat, Fatih, Çarşamba, Balat, Eyüp. Bu uzun yol, gözünüzün & nüne geliyor mu?. Bizce, bu yol dahi kısadır ve fazla bir işe yaramaz. Ol- du, olacak, otobüslerin yolu- nu biraz daha uzatmalı, me- selâ, şöyle bir güzergâh ta- yin etmeli: Eminönü, — Sultanahmet, | Beyazıt, Aksaray, Yedikule, Silivrikapı, Topkapı, Edirne- | kapı, Ramis ve Eyüp. Eğer, bu yoöl takip edilirse, Eyüp sakinleri, hem eğlence- li bir gezinti, hem, küçük bir yapmış Üstelik — ötobüsler, bir çok çarşı pazardan geçe- ceği için, yolcular, bol bol a- lış veriş yapmak imkânını da olurlar. | bulurlar. R. SABİT Hepimizin DERDİ Yedi kule - Hax'bıy;: arasında tramvay işletilmesi lâzımdır bir kaç okü- arında çturan ik için her n ki defa iramvay değişlire mek — mecbüriyelinde — kalıyoruz. Tramvay İdaresi Yedikile biye arasında 1 için bir sefer ter- tip otmiyor? Hezgün fazla para al- mak için mi” Ayni şekilde Topka- pi yolcuları de Beyoğluna Çıkmak 5 ücrete mecbür. kal- isin- bir ân Türim

Bu sayıdan diğer sayfalar: