29 Nisan 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10

29 Nisan 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“ TAN “m tefrikası: 7. Çandarlı ibrahim Paşa Yine Vurgunu Vurmuştu! Yazan: TAN Nizameddin NAZİF Neş'e ve ahenk içinde mey âlemleri... Sekizinci İyovannis bunu ha- tırladıkça, gözlerinde bir gurur belirirdi. Zira bu mucize kendi eseriydi, Genç şehzadenin bir lalası vardı ki, dünyada eşi güç bulunur bir sefil olan bu lalanın adma İlyas Bey derlerdi. Önü satın almak için altına boğmak lâzım gelmişti ama, altına böğ- muş ve satın. tı işte... Tabi! yk bu le İçi else bayi tüğü on beş yaşmdaki çocuğu kışkırtmak bir çocuk oyuncağı olmuştu. Karaman ve Kerme- yan Beyleri ise babalarının, de- delerinin ancak Selçuk saltanatı nm leşinden koparıp üstüne otu- rabildikleri toprak ( parçalarını ve siyasi kudreti günden güne büyüyen Osmanlı İmparatorlu- ğuna kaptırmaktan korkuyorlar dı; genç şehzade ağabeyisine ka fa tutunca derhal ellerinden gelen yardımları yapmağa baş- lamışlardı. İşte asıl zekâ hünerini Seki- zinci İyovannis o zaman gös- termiş ve öyle dolambaçlı yol- lardan İkinci Murad'a haberler saldırmıştı ki, Edirne Hüküm- darı bu darbenin doğrudan doğ- ruya Karaman ve Kermeyan Beylerinin eseri olduğunu Zan- netmişti, Ama, talih uzun zaman güler yüz göstermemişti gene... Zira İlyas Beyi iyi tanıyan İkinci Murat ta kesesinin ağzını aç- makta gecikmemişti ve tabii lala bu sefer de onun hesabıma çalışmağa başlamış ve bir gün zavallı genci ellerini kollarını bağlıyarak padişaha teslim et- tirivermişti, Bedbaht Mustafa Sultan! Ne acı, ne azap verici bir sonu ol- muştu zavallınm... Ö alçak lalayı, o laladan da- ha alçak olan Sadrazam Çan- darlı İbrahim, geliri bol bir san. cağa beylik vererek gönderir. ken padişah olan ağabeysi de Mezit Bey adlı bir cellâdı kendi başıma musallat etmişti. v Ah bu Mezit Bey! Nümunesi az bulunur bir sefil de bu idi. Küçük kardeşinin öteki beri- ki tarafından kışkırtıldığını bil- diği için İkinci Murat bu tecri- besiz çocuğu affetmişti. Onu yanında bulunduruşu, başkala- rının tesiri altına girmemesine çalışmak istediği içindi (1). Yoksa elini bir kardeş kanı ile bulamak hatır ve hayalinden geçmemişti. Ama, Mezit Bey — ki sefilin biriydi — yeni va- zifesini padişaha hulüs çakmak için kendisine verilmiş bir fırsat zannetmiş ve daha ileri bir kuv. vetin başına geçmek hırsile bir gün bahçede dolaşırken zavallı genç şehzadeyi yakalayıp bir in- cir ağacının dalma asıvermişti, Fakat umduğunu elde edeme- mişti. Bilâkis... bu kanlı jest, fahri cellâdı İkinci Murad'ın gö- Zünden düşürmüştü. Ve söhra yene kısa bir endi- /;esizlik devresi yaşamıştı. Bi- zans,.. Zira Genç “Mustafa Sul- tan”ı baştan çıkaranlara yalnız bir siyasi düşman olarak değil, ayni zamanda kardeş kanı al- mak istiyen bir insan gibi sal dırmıştı, Sırasını ilk savan nop, Kastamonu ve Havalisi Hâkimi İsfendiyar Oğlu olmuş- İ tu (2) maağız tadile bir kav- ga etmek nasip olmamıştı İkin- ci Murad'a... Çok kan akıtıcı, çok gaddar bir derebeyi olan İsfendiyar Öğ- lu çok allâk ve çok korkaktı d Eli ayağı titriyerek nesi varsa, Edirne Sultanma, hepsini der. hal vermişti. Kastamonuyu, etrafı, Sino- bu, istiklâlini ve hatta üstüne üstelik kızını... Bu kadar ikramu (1) Ikinci Murat bile tahammül edeme- mişti de Sinop kalesini ve bu kalenin etrafındaki ufak tefek toprak parçalarını kendisine tıpkı bir bahşış gibi bırakmıştı. Sonra yıpranmayan kuvveti ile, ağız dolusu bir çarpışmak arzusu ile ve bütün hınci ile Kermeyan Oğullarına ve Kara- mana saldırmıştı. Mentsşe, İzmir, Kütahya ve etrafı birer birer eline geçmişti, Karaman Oğlu ise bu gürültü içinden kendisini uzun zaman uslu oturmağa mecbur edecek bir dersle kurtulabilmişti. Öyle ki, artık Edirne sarayı için bir Anadolu meselesi kalma mtşa dönmüştü, $te © zaman gene Bizans'ın yüreği hoplamağa başlamıştı. Acaba İkinci Murat, eskisin- den yüz kere daha kuvvetlinen | ordusile tekrar gelip Teodos surlarına yüklenecek miydi? Sekizinci İyovannis “1425,, se nesi sonlarına doğru duyduğu bu heyecani d. rek hatırlıyabiliyordu: Ne tatlı Lir kolaylıkla sıyrık mıştı o felâketten de... Aklına Sadrazam İbrahim | gelmişti. Bu Çandarlı Ibrahim, İ rahmetli Musa Çelebi'nin, ba- İ bası Emanwel'e gönderdiği ve İ Bizans'a gelir gelmez Bizans'lı- şimdi gülümsiye | dan daha Bizans'lı Kesilmiş o- lan Çandarlı Ibrahimdi. Bursa. İ ya gider gitmez Çelebi Meh- met'ten vezirlik alan bu satılmı- şı, Çelebi, saltanatı ile beraber oğluna miras bırakmıştı ve “baba yadigârıdır” diye İkinci Murat, her söylediğini derhal yapıveriyordu. Hemen ona ela ler salmıştı: Haberler ve... hediyeler... Zi- ra Çandarlı ailesinin sadrazam olan evlâtları bir elçinin avuç- larını muayene etmeden Sözle rini dinlememek itiyadında idi- ler... Tabii, malr iyi tanıdığı için ve üzün zaman süren bir sadra« zamlığın bu eski casusu, bir parça olsün altına ve mücevhe- göm sem A ddeL- ire doyurmuş olacağını tahmin ettiği için gönderdiği hediyele- i ri.hem pek bol, hem de başka | yerlerde bulunmaz cinslerden seçmişti... Bilhassa bu arada, iki tane de mavi gözlü Bizans kızı gön- dermişti, (Arkası var) (1) Tarih bu padişaha büyük babasının, babasının ve oğlu ile to- runlarından birçoğünun kardeş ve (2) 827 hicret senesi, ————— ——— 'CÖMERD BİR KADIN Amerika Cumhur reisinin ka- fısı Bayan Roosevelt iyi bir ga zeteci olduğu kadar da konfe- ranscıdır, Bu sebepten birçok ga- zeteler ve kurumlar ondan yar - dım isterler. O da bittabi ücreti mukabilinde gazetelere yazı ya- | zar, mikrofon önünde konferans- lar verir. Hesap etmişler, Rayan Roosevelt geçen sene bu yüzden 25,000 dolar kazanmış. Yani ko- casının "Cumhur reisliğinde al- dığı aylıklardan fazla.. hayır teşekküllerine sarfetmek- tedir, Ördekle Çekilen Sandallar Çinin haftalarca gidilse sonu i gelmez yılankavi nehirlerinin | kenarında oturanlar ördekleri sandal çektirmeğe alıştirmışlar- dır. Çin işlerinin çok yavaş git- mesine bunu duyduktan sonra şaşmamak lâzımdır. Fakat | Bayan Roosevelt bu kazancı | HIKAYE ilk Dargınlık Semihle esmer kadm, iki yaz dır sevişiyorlardı. İli birlerine takdim edi kit genç kadınm zündeki in- tizam, çizgilerinin inceliği, Se müihin üzerinde âni bir sarsıntı yapmış, fakat 6, bunu da öbür- leri gibi atlatırım zannederek ona sokulmaktan korkmamıştı. Olsa olsa, bu işte karısıile bo züşacak, bir (iki ay darılacak, sonra esmeri unutacak ve her günkü hayat gene başlamış ola- caktı. Fakat işte üçüncü yaza giri- yorlardı. Her gün biraz daha o- nu kendine yakın hissediyor, gözleri onu her yerde arıyordu. Gittikçe derinleşen bir arkadaş” lık başlamıştı aralarında. Bir sürü bağlarla, karma ka- rışık bir hayatın içinden çıkık maz güçlüklerile, az çok derbe- derliğile bu esmerin Ohayatma karıştığına nadim (olduğu za- anlar olmuyor değildi. Fakat, onun o kadar müste- rih ve mes'ut hissediyordu ki ona getirdiği, getireceği sözle- rin, fena bakışlarm bile fena- f ğını düşünemez olmuştu, Belki oOömründe rast geldiği darılamıyacağı yegâne kadındı bu esmer, Herkese, her kadına küsur bulan Semih, onun başka” ları tarafmdan en ufak bir ten- kidine bile dayanamıyor; sinir» leniyor, üzülüyordu. Esmer kadın, ondan ilk za- manları üzün uzun kaçmıştı. Bir köy aşırı oturdukları halde Boğazın vasıtasızlığına rağmen | kadın onun yolundan ayrı yol larla şehre inmenin bir kolayını buluyor; Semihe görünmemek çarelerini muvaffakıyetle tatbik ediyordu . Bir akşam, geçen yaz Semi hi, Esmerin de davetli ' olduğu bir yere çağırmışlardı. Şu in- sanlar ne tuhaftır, Semihle Es- recesini anlıyabilmek için onla- ri sofrada yan yana oturtmuş - lar; mütecessis, alık gözlerle #kisini de uzun uzadıya “etkile etmişlerdi. Ne görmüşlerdi, ne anlamış- lardı bilemem, fakat Semih, iç- tiği bol içkinin verdiği cür'etle Esmerle iki dans edebilmiş ve geç vakit oha evine kadar ar kadaşlık etmişti. Esmer ona o- tomobilden indikten sonra koya doğru bir gezinti teklif etmi; “daha erken, eve geç gidersem bile aineme sizinle beraber ol- duğumu söylerim, odarılmaz, demişti. Aysız, örümcek ağını örür- ken işitilecek kadar sessiz bir İ geceydi. Orada, Boğazın köyü mavi, aktığı görülemiyecek ka” dar durgun sularma dalan göl geli gözlerile Esmer; Semihe hayatının en mes'ut gecesini yaşatmıştı. Semihin bütün ha yat macerasını dar kolaylıkla almış; ve sonun- da “ne karma karışık hayat; her halde çok enteresan, insa- nın kendi talihini de bunun içi- ne katacağı geliyor,, demişti. Ayrıldıkları vakit birbirlerini yarı yolda bırakmıyacaklarma İkisinin de içinde bir inanç u- yanmıştı. O sabahı, Semih evine döndü- İ gü vakit üst kattaki büyük, yal- nız odasına derin bir sevinçle kendini atmıştı. Hayatında bek lediği, hayalinde herkesten, kendinden bile kıskandığı ka- dar güzel bir Esmer, onu sevi- yordu. Erkekleri en ümit ver- miyen bir bakışla bile arkasın dan koşturacak kadar cazip ve irli bir kadın. Esmer ve par- lak siyah gözlü, daha siyah, sim siyah; eski gümüş kadar siyah saçlı bir kadın gördünüz- se, Semihin Esmerini belki siz de tahayyül edebilirsiniz. Fakat ummuyorum, Çünkü bu kadar parlak, canlı, dalgalı, gölgeli si- yah saç, Semihin Esmerinden başka kimsede yok, Bütün bir yazı ve kışı, Semih Esmerin dalgalı, siyah saclarr na takılı geçirdi. Aralarında en ufak bir anlaşamamazlık, en se- zilmesi güç bir dargınlık bile belirmemişti. En iyi uzlaşan i- ki çocuk kadar birbirini beğeni- merin aralarındaki dostluk de - | ağzından o ka- | İ i. “ Postrestant Kayo,. imzalı mektub sahibinin gönlüne kulak verelim: “Yedi aydan beri sevişiyoruz. i Benden evvel bir başkasını se - İ viyormuş. Sonradan meydana J çıktı. Nihayet ben kazandım; fakat bu yle bir kazanış ki, ne beni bırakıyor, ne de onu!.. Ben de bu vaziyeti kabul ettiğimi söyledim, merinun oldu. “Şikâyetim şu: Mazimi de karıştırarak öyle garib şakalar yapıyor ki beni cidden gücendi- riyor. Bunu birçok defalar ken- disine söyledim, ağır şakaları- nın kalbimi kırdığını anlattım. Kendisi de yaptığı hareketin fena olduğunu sonradan farke- | diyor ve pişmanlığını gizlemi « yor. “İki gün var, Ne ben kendisi» | ni gidip görüyorum, ne de 6 be- ni arıyor.Mektuplaşmıyoruz da. Beni çok sevdiğini biliyorum, bana bunu çek isbat etti. Ben de onu o kadar çök seviyorum ki bir gün görmesem içim rahat et miyor. beni vevmediğini iyice anlasam, ne yapayım, katlana - cağım ve onu unutmuğa çalışa - cağım amma iyi biliyorum ki be ni seviyor, Bu vaziyette ne yapmamı tav siye edersiniz?.,, e Hem sizi sevdisini söyliyen, hem de “öteki” fi bırakmıyan yere ez? sizinle alay ettiğini anlamanız için ağır ârini duymaya ğe gok. Gini yaziyetinizde onun aşkından na- sl emin olabildiğinizi anlamı - yorum, Hem sizden evvel öte « İikini seviyormuş ve gönlünde bir aktarma muamelesi yaparak sizi onun . yerine koymuş öyle imi?., Öyle ise neden ötekile mü nasebetini devam ettiriyor?, Bu kadının kelinde sizi ona tercih etmeğe doğru bir meyil bulunabilir; fakat bugünkü vazi yette onun size cilve yaptığın - dan hiç şüpheniz olmasın Böy - le iki yüzlü aşk olmaz, dostum. İnanmakta acele etmişsiniz. Ö- tekinin mevcudiyetine katlan - manız büyük hatâ, ya o, ya 8iZ. Müsamaha caiz deği Öteki. ni bir üçüncü, bir dördüncü tâ- kib eder, sonra bir tâbüur takib arasında kaybolur, gidersiniz, Hayır! Dişinizi sıkacaksmız ve kadr. yorlar ve kırmıyorlardı. İki ay evvel, bir gün Semihle Esmer her şeye, herkese rağ- men bir baloda buluşmak ve dans etmek için sözleştiler. O İ büyük bir grupla gelecek, Se- mih te yalnız gidecek, buluşa- caklardı. On bire kadar Semihin göz - leri Esmeri beyhude ârâdi. Ni- hayet merak ederek evine ka- dar gitmeğe karar verdi, Dalgın, dalgın kapıya doğru yürüdü, Arkasından çok alıştı- ğı tatlı bir ses » duymasaydı, belki de bu boğucu yere bir da- ha dönmiyecekti. Döndü, omu- zunda Esmerin ellerini buldu. “Nereye Semih?,, diyordu, (Ben bir saattir buradayım, niçin yas nıma gelmedin?) Semih, gözlerini o kaldırdığı vakit, sim siyah saçların yerine sap sarı saçlı bir kadın lü ve Ele sarsıntı hissetti, O, güze kanarya sarısı gi- bi oksijenlenmişti, O gece, ne dans ettiler, ne de aralarmda bir çift söz geçti. Se- mih ağzını âçamıyacak kadar kendini kaybetmişti. Demek bu kadın, sarı saçlı olsaydı, ondan nefret edecekti. Esmerle Semihin aralarında ki dargınlık tam iki hafta sür. dü. İki üçün hafta bir türlü, bir birlerine “affedersin,, diyeme - diler, Semih, nezaketsizlik, ter- biyesizlik etmiş, fakat esmer 29.4. 935 xa iki Yüzlü Aşk Olmaz! na ultimatormu dayayacaksmız? Ötekini bırakmalıdır Ö vakit sizinle ağır şakalarda bulunmak ihtiyacını duymadığını.sizi say- dığını göreceksiniz. Ötekini bi- takmamakta ısrar ederse aşkın- dan şüphe ediniz. Çünkü, emin olunuz, edden seven bir kadı - tun kalbinde aşk, hütü. köketri yi, bütün şuhluğu ve cilve yap- mak ihtiyacını öldürür, Bu va- ziyette sizi sevdiğins inanmayi- tiz, Sukutu hayal idmanı “Ayşe Neclâ” imzalı mektup- ta şu satırları okuyalım: .. in dokuz yaşındayım. Çok sinirliyim. (Has kelimesini kul- lanarak kendimi medhetmemek için böyle diyorum.) Çok müş - külpesendim. Bunun için şirhdi- ye kadar hiç bit genci beğenme- dim. Ailem müstebittir. Beni İs- temediğim, hoşlanmadığım bir adama vermelerinden korkuyo- tüm. Bü korku bende ideta kâ- bus halindedir. Belki vehmimi gülünç bulacaksınız. Ama ne yapayım? İyi tahsil görmüş ol- duğum için hoyrat, nobran bir erkek eline düşmekten kork - makta kendimi haklı buluyo - tum. Fikrinizi öğrenmek için bu satırları yazdım.,, Fazla idealist ve hayalperver olduğunuz anlaşılıyor. Hayat si ze sukutu hayal idmanı yaptıras cak ve hakikatlere alışmanızı kolaylaştıracaktır.Bu, zannetti- giniz kadar güç ve korkunç de- ğildir. Şimdiden siz bu idmana hazırlanınız: taliinizden fazla şey istemeyiniz,bu dünyada her şeyin maksadla olduğunu daima düşününüz. Ailenizin sizi iste - mediğiniz bir adama zorla ver. mesi kolay değildir. Bundada korkunuzu fazla mübalâğalı gö- rüyorum, Onları her ne kadar tanımak şerefini haiz değilsem de size madem ki iyi bir kültür vermişler, herhalde hayat arka- daşınızı seçmek hususunda $i - i reyinize de itibar edecekler» ir, Kuruntularmızla mücadele €- diniz, İnsanların İyi taraflarını arayınz. Bulacaksınız, Fazla ti « mide düşmenin cezasını çekme- mek için arzularınzı tasfiye et- mek ve Alman şairi Göte'nin de diği gibi: “Az ümid edip çok ei- de etmek” saadetin ilk şartıdır. amam ma kadın da he hakla onun sevdiği siyah saçları sarıya boyamıştı? Semih, bu dargınlığın İlk ve son olacağma yemin ediyor. He“ mere gelince; kadınlara güveni hm meli Yarın da oSemihe oyun oynamıyacağı ne malüm? 2 SEM Sağırlık ve Tayyare Bazı sağırlık vakalarının tes davisinde hava tazyikinin çok büyük bir rol oynadığı son za - manlarda keşfolunması üzerine tayyare pilotlarma da mühim bir iş çıkmış ölüyor. Ancak, mat lüp ölan yüksekliğe yolcu ile beraber çıkabilmek ve bulutlar arasından müthiş bir hızla aşa « ğıya doğru taklak kılabilmek için hususi bir müsaadeye lü- zum varmış ki, bu İzni henüz A- merika doktorlarından başka hiç kimse vermemekte imiş. Şoförlere İhtar Delicesine otomobil sürenle - re cn dramatik bir ihtar olmak üzere İngilterede şehir haricin- deki otomobil yollarının mina- sip yerlerine müthiş bir kaza va kasını musavver tablolâr asıyor» lar. Tabloda biribirine çarparak parça parça olan iki otomobil en kazı ile kazaya kurban giden bir kaç ceset gösterilmektedir. Ya- ni (hızlı giderseniz uğrayacağı- nız akibet budur) denmek iste- niyor,

Bu sayıdan diğer sayfalar: