29 Nisan 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

29 Nisan 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e N” öresi ı tekrikası | 7, S ŞTAN “MEİN KAMPEFE, KAVGAM Hitlerin yazdığı IBU ESERDE IİLERİ SURÜLEN DUŞUNCE VE DUYGULARLA HIÇ BİR BAGIMIZ YOK - TUR. BU TEFRİKAYI BÜUÜTÜN DUNYADA DE- DIKODU —UYANDIR - MIŞ SIYASI BIR VESİ- KA OLARAK NEŞRE- DIYORUZ.) Hitler, tam mânası ile olma- makla beraber, iki parti şefinin iş başında kumanda evsafını ha- iz olduklarını görmüştür : Georg von Sehönerer ile Dr. Carl Lue- ger. Bunlardan Georg von Schö- nererin düşüncelerinde daha zi- yade kuüvvet, görüşlerinde daha vuzuh vardır, Herkesten evvel Avusturya hükümetinin mahva mahküm olduğunu o anlamış ve Habsburglara karşı cephe al- mıştır. Bu sebepten de Cermen Birliği hareketinin başına geç: miştir. Eğer muvaffak olsaydı, Tuna mıntakasındaki Cermen- liğin selâmetini temin etmiş o- lacaktı. Bir defa Avusturyanın büyük Alman imparatorluğuna iltiha- kını istiyordu. Hitler, Alman milli fırkasına kalben bağlı ol- makla beraber, bunların teessüfe değer bir tabiye hatası y.ıpuk larını söyler. Umumi surette iyi niyetler — besliyen bu adamlar, iyi manevra — yapamamışlardır. Ateşli nutuklar söyliyerek, şid- dete müracaat ederek doğrudan doğruya halk kütleleri üzerinde tesir icra edecek yerde, burju- inden mensuplar kazan- mağa ve bu suretle de mecliste T fırkalara benzemeğe, iş i- til e onlar kadar âciz bir fir- ka teşkili, ve fazla kürsü kazan- mak cihetine gitmişlerdir. Halbuki asıl tahrip edecekleri yer, bu meclistişSonra kilise ile olan mücadeleleri de iyi idare e- dilmemiştir. Siyasi bir fırka ki- | | tan Slavlar, Almanyadan ziya - lise ıslahatına kalkışmamalıdır. Iki şeyden biri: Eğer her hangi bir din, hükümetin mevcudiyet ve sıhhatini tehdit ediyorsa, o zaman bunüu merhametsizce kö- künden atmalıdır. Yok, eğer bu din, hükümeti tehdit etmiyorsa, bu din mensupları devlet işlerine karışmadıkları müddetçe, devlet adamları da onların işlerine ka- rışmamalıdırlar. Hülâsa — milli Alman fırkası gayesinde muv; E- fak olamamıştır, çünkü köl gormc( içimn lüzümu olan düşü daha derine götürememiş- lerdir. Carl Lueger, meziyetleri ve kusurları ile Schönerer'in büs- bütün aksidir, Onda, — milli Al- man partisi şefinde olmıyan in- sanları tanımak ve kullanmak gibi bir kabiliyet vardı. Manev- ra yapmasını biliyordu ve halk kütlelerinde kendisine — istinat- gâh aramaktan da çekinmedi. Bu suretledir ki Avusturya ida- resinin gösterdiği mukavemete rağmen, kendini — empoze etti, Viyana belediye reisi olmak is- tedi; oldu vebu — sıfatla da bir çok işler gördü. Maalesef Avus- turyanın mahva mahküm oldu- ğunu anlamamıştı. Hiristiyan Sos)aL partisi şefi olarak Avns- turvau kurtarmağa — savaştı, ümitsiz — teşebbüslerinin de hep akamete uğraması tabii idi, Bu suretledir ki bu adamlar. dan ne biri, ne öteki son hedeie varamamışlar, Lueger Avustur- yayı kurtaramamış, Schönerer Alman milletini harabiden si net edememiştir. Bugünkü za* manda, yapılan hataları berta- Taf etmek için bu iki muv.aular kıyetsizliğin sebeplerini araşttı mak, son derece öğretici bir şey olacaktır. n Gi Almanyanın dış siyasasında hedefi ne olmalıdır ? Hitler 1912 de Viyanadan ay- gılarak Münihe yerleşti ve bu- nu takip eden iki sene hayatının en mesut — zamanları oldu, Bir kitab defa dili ve seciyesi - tamamile Alman olan bir şehirde bulunu- yordu. Halbuki Viyanada iken Avusturya - Macaristan inpa- ratorluğunun bütün mıntakala : rından — gelmiş bir “Millıyetler mozaiki,, göze çarpıyordu. Öy- le insanlar ki Hitler bunları va- tandaş değil, daha ziyade düş- man telâkki ediyordu. Münihte konuşulan Alman — lehçesi ço- cukluğunda konuştuğu lehçe i- di. Bavyeralıların ifade tarz'arı hoşuna gidiyordu. Bundan haşka Hitlerin sanat zevklerini âaha ziyade tatmin eden bir yerdi. Hitler burada anlaşıldığına göre, duvar boyacılığı yapıyor, hayatını az da olsa, kâfi derccç- de kazanıyordu. Sonra Viyana- da başladığı tetkiklerine devzm ediyordu. Kafasında kurdığu varacağına kat'i kanaati vardı Onuün için gündelik hayatın kü- çük dağdağalarına aldırış etmi- yordu. İşinin ve etüdlerinin ha- ricinde, bilhassa dış işlerile alâ- kadar siyasi hareketler zihnini daha ziyade meşgul ediyordu. Viyanada geçirdiği beş senelik hayat içinde kafasında bir hü- kümet nazariyesi kurmuş ve hâ- kim milletin iradesile bütün ik- tidarı eline almağa — karar ver- mişti. Münih'de geçirdiği iki sene de kendisi için az istifadeli ol- mamıştır. Orada Almanyayı i- dare edenlerin başka memleket- lerle, bilhassa Avusturya - Ma- caristanla oları münasebetlerin - de yaptıkları hataları görmüş- tür. -Avusturya - Macaristanla ittifakın mânasızlığı ve bunun tevlit etmekten hali kalmıyaca- ği fenalıkları saymakla - bitire- mez. Avusturya - Macaristan bir Alman hükümeti sıfatını haiz o- lamıyacağı gibi, bir müttefik te olamazdı, Bir harp — vukuunda | François Jozeph'in emrine — tâbi arazide yekünu o kadar çok tu- de Almanyanın düşmanlarile an laşmak — yolunu tutarlardı. Al- man imparatorunun mukadde - ratını idare eden adamların pro- gramı Avrupada sulhü muhafa- za etmek ve dış piyasaları tut- maktı. İkinci Vilhelm de bu pro- gramı beğeniyordu. Halbuki bu- nun kadar hayali, bunun kadar Alman milletinin hakiki menfa- | atlerine uymuyan bir. program olamazdı. “Almanyada senede 900,000 kadar bir nüfus tezayüdü vardı, Bu yeni vaundzş ordusuna kâfi yiyecek tcmini meselesi, gittik- çe güçleşecekti. Bu müşkülât seneden seneye artınca da, teh- dit eden kıtlıktan kurtulmak i- çin zamanında — çareler bulun- mazsa, — vaziyet bir felâkete müncer olacaktı.., Hangi çarelere baş vurulabi - lirdi? Hitler dört tanesini gös- teriyor: Doğumların — tahdidi, dahilde kolonizasyon, yeni ara- zi fethi, iktisadi inkişaf . Fransa birinci vasıtaya mü- racaat etmiştir. Hitler şunu da söylüyor: Muayyen bir memle- ket dahilinde muayyen bir ırk için yaşamak güçleşirse, nüfus tezayüdü durür, yahut son dere: ce azalır. Böyle olması da iyidir. Fakat bunu zayıflara yer vermi- yerek, ancak sağlamların çocuk yapmaları — süretile ırkta tabii bir tasfiyeye yol açarak tatbik etmek daha istifadeli olur. (Arkası var) POLİS Zengin birkadını Öldürdüler Sarıyerde Mesarburnu cadde- sinde 12 No, lu evde oturan El- masyan ismindeki zengin ve dul bir Ermeni kadını ölü olarak bu. lunmuştur. Flmasyanın bir haf- tadanberi evinden çıkmadığı i- çin komşuları merak etmişler, polise haber vermişl rdir. Polis evin kapısını kırarak içeri gir- diği zaman Elmasvan'ın her ta- rafı sımsıkı b.ğlanmış ve boğul- (Başı 1 incide) zan bu çığırtkan acı neşriyat karşısında Bulgar hükümetinin dikkatini celbetmemek doğru o- lamaz, Eminiz ki, bu maksatla yazdığımız sözlerin hayırlı te - sirleri olacaktır. Trakya Bulgarmış Bize, bu mukaddemeyi yaptı- ran şey; Sofyada çıkan “Ulus ve Politika,, adlı mecmuada,Bul gar devlet ve kültürünü kuran yabancı ülkeler Bulgarlarına a- it yazılmış yazıdır. Trakya ha- yali peşinde koşan muharrir bu garib makalesinde diyor ki* “Trakya, eskidenberi, hür Bulgaristana, ayrılık kabul et « mez bir tarzda bağlanmıştı, Bu bağlanış, yalnız onun altın tar- laları, Meriç nehrinin bereketli suları, Ege denizinin parlak kı- yıları yüzünden değildir. Bu ra- bıta, Trakyanın aslan Bulgar karakterini haiz olmasından i!e- ri gelir. Yalnız Edirne havalisin ! deki Bulgarların sayısı, Bulgat istiklâlinden önce, bir Türk ista tistiğine göre 400,000 i geçiyor- du. Bunun içindir ki, Ayastafa- nos muahedesi Trakyanın Bul - gar toprağı olduğunu kabul ve tasdik etmişti. Bulgar kavmi - nin, bu milli ve aziz topraklara karşı geçmişte gösterdiği emel- lerin haklı olduğu bu muahede ile sabit olmuştur. Berlin mua- hedesi, kurtulan Bulgaristanı haksız olarak parçalayarak bü- tün Trakya'yı Bulgarlara ver - memişti. Londra —muahedesi (1913) bu haksızlığı tamir etti. Bütün Trakya'yı Bulgaristana verdi. Hudud, Midya - İnos - Mesta nehri ve şarki Makedon- yaidi. Müttefikler arasındaki muharebede Türkler, toprakla- rımızı istilâ ederek Edirne vilâ- yetini cebren işgal ettiler.., Bulgar gazetesi müteakıb muahedelerden — bahsettikten sonra diyor ki: “Şarki ve Garbi Trakya, Sev- res muahedesile Yunanistana peşkeş çekildi. Bulgaristanın denizinde bir mahdrece sa - hib olması hakkındaki hüküm « ler de, açıktan açığa bozuldu. Işte böylece, bu aziz Bulgar top rağını kaybettik. Cenub denizi- ne doğru giden tarihi ve iktısa- di hududun tahakkuku hakkın - daki emellerimiz, bütün bu ide- âlimiz yıkıldı. 1912 tarih Edirne havali sinde 190 kilise, 136 şapel 11 ma nastır, bilmem ne kadar Bulgar mekteb ve jimnası bulunduğunu iddia ettikten sonra Bulgar mu- harriri diyor ki; “Türk hükümeti tarafından Trakya'nın Bulgarlardan gaspı- nı mütcakıb bu j çok tilmizleri, mil dan uzaklaşarak hür Bulgar va- tanınm bağrına sığındılar, kar- deşçe karşılandılar; orada vata- nın ve esir ana topraklarının hiz metine geçtiler.,, Hâlâ ümid! | Bulgar vatanına hizmetleri ge- çen Trakyalıların isimlerini za- yan muharrir, makalesini şu âöz Terle bitiriyor “Trakya mücadelesinin bü - tün medeni âlemce bir gün an- Taşılacağına eminiz. Gene emi - niz ki, Trakyalılar, elbet tahak- kuk edecek idealleri ile yurdia- rına döneceklerdir. Bu, hür Bul- garistanın bütün genç evlâtla - rının milli idealidir.,, AAA Trakya hulyası İrede ordu müfettişi A P C Z P ” GSN 20-4.035 Dün Maltepe Lisesinde Harbiyeye geçen 213 genç müsamere verdiler Maltepe Askerf Lisesini bitiren gençler dün İstanbul kumandanı tarafından teftiş edildiler ve mektebde Maltepe askeri lisesini biti - ren, Harbiyeye geçen 213 genç dün mekteplerinde bir ayrılık müsameresi verdiler. Müsame - General Fahreddin, Istanbul kumanda- n General Halis, Topçu Atış mektebi kumandanı General Zihni hazır bulundular, Ördu müfettişinin teftişinden sonra müsamereye başlandı. Mekteb orkestrasının refaka- tile canlı bir tablo güsteril- di, Talebe tarafından İstikâl marşı söylendi. Bundan sonra oparlör ile inkılâbın tarihi anla- tılirken sahnede de bunları ya- şatan canlı tablolar yapıldı. 'Tablolar alkışlarla karşılandı. Mekteb atletlerinin resmi geçi- di, piramit hareketleri, iskrim, boks, güreş gösteriş maçları ya- pıldıktan sonra programın ilk kısmı nihayet bulmuştur. Bu 2. dta TeKtebim yemMEek YaTonun da hazırlanmış olan çay ve pas- talar davetlilere ikram edildi. Çaydan sonra kürsüye çıkan mevteb müdürü Adil davetlile- Te teşekkür etti ve mekteb mü - düründen sonra Galib ve Muzaf fer adlarındaki iki son sınıf ta - lebesi de müdürlerine, hocaları- na ve mekteplerine olan sevgi lerini ve sonsuz dileklerini an- lattılar; Büyük Atatürk'ü say - gıiyla ve sevgiyle andılar.. En son söz alan Ördu müfettişi Ge- neral Fahreddin de değerli ö - ğütlerde bulundu. General Fah- reddin uzun nutkunda Maltepe mektebi için güzel sözler söyle- di ve dedi ki: “ — Mektebinizin ötedenberi diğer mektepler üstünde bu'un- duğunu, çıkardığı talebenin de daha fazla muvaffak olduğunu duyuyorum. Hariçteki- hareket ve tavrınızın da daima iyi oldu- ğu işitiliyor. Fakat, bundan di - ğer mektepleri kötülemek iste - diğim anlaşılmasın. Hayır. An- cak demek istiyorum ki sizinki daha üstündür. Bu iyiliğin ve iyi gidişin yukarısında ve başın- dadır.,; Bu sözlerden sonra General Fahreddn Harbiyeye geçen bu gençlerin hiç zayiat vermeden subay olmalarını temenni ettiği muş bir hald © 'unmuştur. Ce- sed kokmuştur. Yapılan arama- da zengin kad.nın sütin kıy - metli şeylerinin cs'mdığı görül- müştür. C- a ”'orp gönderil— miş, tahkikata bi : -.. çtır. Ka tillerin kim olduğu belli değil - dir. * Evvelki gün bir çocuk du- var üstünden düşmüş ve ölmüş- tür. Bu çocuk Rumelihisarında sucu Yusufun 9 yaşındaki oğlu- dur. Kazaya kimsenin sebebiyet vermediği anlaşılmıştır. * Üniversite Fen «zkültesi hademelt.inden yetmiş yaşla rında Şerif, dün odasında ölü olarak bulunmuştur. Yapılan muayenede nezfi dimağiden öl- düğü anlaşılmıştır. .. ni ve bu dileğinin de olabilmesi için çalışmalarını, muvaffak ol malarını söyledi... General nut- kuna şöyle devam etti : “— Bundan sonra hayat için hazırlanacaksınız. Subay olaca ğınız güne kadar, edineceğiniz bilgilerdir ki size yaşama yolu- nu, ihtisası öğretecektir.,, General nutkunu şöyle bitir - di : '— Hayatı şöylece beşe ayrra biliriz: I— Anakucağmdan ilk tahsil sonıını akdar. — Örta ve lise tahsili; a- ııl esas terbiye ve tahsil devre- si budur. H — Dördüncüye - hazırlık için geçen bir gerileme, hız al- iBüL Di ll G e A madır. Buna ihtisas diyoruz. VI — Bu devre hayatın ken- disidir. Ve yaşamaktır,. V — İstirahat, ihtiyarlık. Ben, size bunları hayatta mu vaffak olmuş bir adam sıfatile söylüyorum. Ve temenni ediyo- rum ki Subay olduğunuz zaman benim gibi; hattâ benden daha ileri bir muvaffakıyet gösterir, istirahat devrenizi huzur ve sü- kün içinde geçirirsiniz.,, Generalin çok alkışlanan bu sözlerinden sonra, son deneme de hiç kırık not almayan üç ta- lebeye mükâfat verildi. General Fahreddin kendi elile verdiği mükâfatlardan sonra bu genç ta lebenin ellerini sıks ak tebrik etti.. Birinci derecde muvaffak o - lan ve bütün yıl *iç kırk not al- mayan on birinci sın:ftan Şeref bir ayrılık müsameresi verdiler Kaplangıya bir altın saat, ikinci ve üçüncü aereceleri alan gene on birinci sınıftan Hamdi Yücel ile Sedada birer gümüş saat, bir senedir bando şefliğini yapan Fethi Sözere de bir mürekkepli kalem takımı mükâfat verildi. Bundan sonra bü'ün talebe Generaller önünde çok munta » zam bir geçit resmi yaptılar... Yalnız son sınıf tal-besi süngü takmış bulunuyorlardı. Tekrar müsamere salonuna geçildi ve 4on sınıf talebesi ta- rafından “Ayşe” ve “Türköz” rollerine Halkevi Alay köşkü a- matör artistlerinden Rana ve Şaziye alınmak üzere (Mavi yıldırm) piyesi temsil edildi. 'Temsil canlı, muvaffakıyetli oldu. Alkışlandı. Müsamereye de tam sekizde son verildi. ““DÜNKÜ MÜUHAKEMELER Erkek kılığında dolaşan kızın ölüm tehdidi!.. Gazetecilerle davacı arasında bir kovalamaca Erkek elbisesile dolaşan Fah riye isminde bir kızın, komşu - larından Ayşeyi ölümle tehdit ettiği ve bundan dolayı Ayşe ta rafından bir dava açıldığı yazıl- mıştı. Fahriyenin dün üçüncü cezada duruşması yapılacaktı, Bunu haber alan birçok kimse- ler, erkenden Adliye koridorla- rını doldurmuşlardı. Bütün göz- ler Fahriyeyi arıyordu. -Fakat Fahriye gelmemişti. Gelen da- vacı Ayşe idi. Biraz sonra mübaşirin sesi du yuldu — Fahriye...Nam diğer Ke. nan!... Suçlunur — gelmediği anlaşı - lımca; Ayşe mahkeme salonu- na çığınld— Ve duruşma gizli olarak yapıldı. Dünkü celsede, Ayşenin annesi ve diğer birkaç şahid dinlenildiler. Muhakeme bittikten sonra, gâazeteciler ve gazete fotoğr. <çılarile davacı Ayşe arasında heyecanlı bir ta- kib başladı. A vşenin mraya ge- linceye kadar, muhtelif pozda fotoğrafları alındı. Evine kadar otomobille kendi.ini takib eden gazetecilere Bayan Ayşe niha- yet şu birkaç sözü söylmeğe ra zı oldu: — Fatriye, “ni ölümle teh- d't ettiği iç' Mahkemeye ver - dim. Kendisi, oturdı ğum apar- tımanın karşısmda — öotururdu. Tanışalı bi scne oluyor. Ben kendisini e kek hiliyordum. Adı Kenandi. Tamamile erkek gibi konusuyordu. — Xız olduğundan hiç şüphelenmedim. Annemden beni istemişler, razı olcular. Ni- şanlandık. Sonradaz tchkikat yaptım. Erkek olmadığını anla- dım, Nişanı bozdum. Beni teh- dide kalkıştı. Ben de aleyhine dava açtım.., * Beyoğlu kazanç memurlu - ğuna - verdikleri beyannameye kullanılmış pul'ar yapıştırmak- tan suçlu Kopernik ve Polivi' « nin üçüncü ceza mahkenesinde yapılan duruşrıaları bi.miştir. Tıbbı Adliden gelen cevapta pulların kullanılmış lduğu bil- dirildiğinden suçluların üçer gün hapislerine ve kendilerin - den birer lira para cezası alın « masına karar verilmiştir. * Kasımpa-ı Ma'iye tahak - kuk memuuları Necmeddin tara findan Cihangirde, F'orya apar tımarımda £ - 1 numaralı daire- de oturan Fahriye ve Nihal hak kında zabıtaca tahal'kuk etmi - yen bir ihbar yapılmıştır. Bunun üzerine Fa. ri: e ve Nihal tara- fından Necmeddin aleyhine bir türüm tasnii davası aılmıştır. Davaya d'in üçüncü cezada ba - kılmış ve bazı şahidler dınlenil- miş, öteki şahidlerin getirilme - si için duruşma başka güne bı « rakılmıştır. * Bülıkesir ”en Üsküdar icra- sına gelen bir pacauin yanlışlık- la İstanbul icra tahsi'darları ta- rafından alınarak mahalline geç gönderilmesinden dolayı icra mes'ul muhasibi İsmet aleyhine takibat yapılmaktadır. İsmetin dün üçüncü ceza mal-kemesinde duruşması yap imış, eski mah- kümiyeti olup olmadığının araş tırılması için muhakeme başka bir güne bırakılmıştır. * Esrar satcılığı yapan Ce « vad kızı Nazire isminde bir ka- dının üzerinde 50 grama yakın esrar bulunmuştur. Suçlu 8 inci ihtisas mahkemesine verilmiş - tir. Nelüdli dÜÜ dlzüüküLü

Bu sayıdan diğer sayfalar: