29 Nisan 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

29 Nisan 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——— Yurdun her yanında ulusal Hâkimiyet günü Büyük Kamutayın kuruluşu ve Ço Yurdun her tarafında büyük bir merâz gönderdiği yukarıki resimler, bu merasima Yyor: 1 - Zonguldakta cumhuriyet meydanında. 8 . Zonguldaktaki merasimden diğer bir intiba. 4 - Denizlide Gazi Mektebi çocuklarının Himayeletfal temsili. 5 - 6 - Eskişehirde Çocuk balosu. Muhtarıbalta ile ikiye biçti! Bartın 27 (Hususi muhabiri- Miz bildiriyor) — Bartının Ye- genli köyünde katil Deli Ah - Med diye tanınmış bir adam köy muhtarı Mustafayı balta ile öldürmü Vak'a şöyle olmuştur: Yegen Hi köyünden Kocugaz köyüne ol açılıyor. Bu yol Deli Ahme- din tarlasınım kenarından da geçecek, Kendisine : “Tarlanın kenarındaki çıtları sökte geri &,, demişler. Açılan yol tarla- hın kenarına geldiği halde Ah- Med işe yeni başlamış, bunu gö- Ten Muhtar, Ahmede biraz çı- kışmış ve aralarında kavga baş- ıştır, Bu arada muhtar Mus- tafa elindeki sopa ile Ahmede Vurmuştur. Buna fena halde kı- zan Deli Ahmed elindeki balta ile muhtar Mustafanın kafasına iki kere vurmuştur. Muhtar der hal ölmüş ve Ahmed baltasile Taber kaçmıştır. Cümhuriyet üddeiumumisi Nurettin tahki kata başlamıştır. Katil Ahmed elinde baltasile kaçarken yaka- ıanmışur. — Çocuk terbiyesi İçin konferanslar - Gümüşhane, (Tan) — Maa- idaresinin emri Üüzerime vi- âyet ve kaza merkezlerindeki teşkilâtlı mekteplerde her Persembe ve cuma günleri ço - Cük terbiyesine ait konferans- lâr veriliyor. Mevzular, ana, ba- Ve okulu alâkalandıran me- lelere dairdir. Konforansları Sıkıcı bir halden kurtarmak İ - ih, talebe tarafmdan muhtelif Tumaralar da yapılıyor. — Bırakılan çocuk Balıkesir (Tan) — Bu sabah MManet camii kapısı önüne yeni kadMuş bir erkek çocuk bira » l"“'mr. Oradan almarak esir- kürumuna teslim edildi. f AA —— MEMLEKETTE TAN v ka'tasının Arteziyen'in birdenbire (Hususi muhabirimiz bildiri- yor) — Lüleburgazın su ihtiya- cını karşılamak için açılan ar- teziyen kuyusundan 120 metre mikâbı su çıkmıştır. Fakat, su kazıldıktan bir müddet sonra çekilmiştir . Bunun kum tabakalarınm faz- lalığından ileri geldiği zannedi- liyor. Eğer bu tahmin — doğru çıkmazsa, İstanbuldan mütehas- sıslar getirtilecek, arteziyen yer leri tesbit edilerek ona göre işe devam edilecektir. Şi z Belediyemiz, (20) bin d sarfederek altı yıl önce kasaba- —— — — Göçmenler için yeni ev inşaatına başlanıyor Tekirdağ, (Hususi muhabi - rimiz bildiriyor) — Mete vapu- rile, göçmenler için plân dahi- linde yapılacak evlerin, kercste- leri geldi. Vapur 10 bin kereste getirmiştir. Evlerin kurulması yabında başlıyacaktır. kutlulanmıştır. Muhabirimizin ayrı ayrı intibaları tesbit edi- * Denizlide Halkevi önünde A ilk günü olan 23 Nisan çıkardığı sü kayboldu Lüleburgaz: 27 nın sü ihtiyacını temin etmiştir. Mevcut su, ancak bir kısım ih- tiyaçları karşılayacak bir mik- tardadır. Yeni vaziyete göre, arttırılması lâzım gelen su da arteziyenle temin edilecektir. Bunlar açılırken daima yüksek seviyeli arazi göz önünde tutul- müştür, Elektrik vaziyetine — gelince, bu iş te altı aya kadar bitmiş o- lacaktır. Elektrik makine ve te- sisatınm gümrüksüz geçirilmesi isteğini Ekonomi Bakanlığı ka- bul etmiştir. Izmirin atlı tram- vayları kalktı İzmir, 28 (Hususi muhabiri - miz bildiriyor) — Kordondaki atlı tramvayların salı günün - den itibaren seferlerine nihayet verilecektir. Açıkta kalan 72 iş- çi kendilerine ikramiye - veril - mesi için müracaat ettiler, —7 Çankırı, (Hususi muhabirimiz bildiriyor) — İdarei hususiye- nin bu yıl yaptıracağı büyük ilk okulun gcmeli memurların, tale- belerin ve halkın önünde atıldı. Merasimde maarit müdürü bir nutuk söyledi, Vali H. Uzgören temel taşını attı. Yukarıdaki re- sim merasimi tesbit ediyor. —— n | gibi ge N İki Soka...an Geçtim! “Birine “Babil, Diyorlar, birine Tayyareci Fehmi., Otomobil, tramyav yolunda, mânialı bir yarışı yüzde yüz ka- zanacak bir küheylân çevikliği ile kâh zıplıyor, kâh geriliyor, ve bazan bir çukurun veya bir kaya parçasınım üstünden dört tekerleğini yerden keserek uçar iyordu, Feriköyünden az ileride, şeh- rin birinci smıf caddelerinden daha geniş bir sokağı “Seke se- ke ben geldim!,, âhengi ile, ve her metreyi arabasının bir baş- ka ve daima yalnız bir tek teker. leği üstünde taksiye yazdırır - ken şoför — dayanamadı, bana döndü: — Şu yola bak bayım? — de- di — Neredeyiz? İstanbul mu bu, yoksa bir şehrin dışı mı? O- tomobile binerken bizimle çeki- şe çekişe pazarlık ederler... Ta- bak gibi düz şollarda çalışsak bir diyeceğim olmayacak ama... Bu yol nedir bayım? Bir yöl mu dur bu? Dağda mıyız yoksa... Makaslar şiddetle açılıp ka « panıyor ve her açılışında kafa - larımız tavana çarpıyordu. Bar- saklarımızı ve midelerimizi ya - n döver gibi çalkala - *“Bu arabalar bu sokakları çok bile ...., pıştırılmış zarif bir kırmızı ta- belânın şu üç kelimesi ilişti: Tayyareci Fehmi sokağı... Ve içimde “cızzz!,, diyen bir sızı duydum: Her geçişte her geçenin, hâtr- rası önünde hürmetle başeğmesi ve kahramanlığının rahmetle a- nılması istenen bir hava şehidi- ne bundan büyük bir hürmetsiz- lik olamazdı. Zira kış günlerinde çamurun- dan ve yaz günlerinde tozundan herkese elâman dedirten bu so- kak, insanların kunduralarını ve | otomobillerin lâstiklerini parça- layıp dingillerini mahveden bu | para sokak her şoförün ve her yaya - nm Tanrının günü binbelâ o- kuduğu, lânetli ve uğursuz bir yer olmüştür (1). e Az ileride bir başka sokağa saparken şoför dişlerine birden- bire sıktığı frenlerden daha bü- yük bir gıcırtı çıkartarak ara - bayı durdurdu. Ve bir eli volan- da, bir eli ufuklarda, bir mille - tin istikbalini — çizen büyük bir hatip edasile: — Bay! Bay! — diye haykır - dı — Vallahi gidemem... Billâhi gidemem... İstersen dönelim. İs- tersen in! Bir çerçeve camını bir levha- ya nasıl yapıştırırsa, garip bir mustatil resmeden bir kristali tıpkı öyle gözümün — öngindeki yola yapıştıran pencerey€ yak - laştım... »« Ve çok bakmadım... — Haklısın arkadaş... - de - dim - Dönelim.. (2) Acmacak — halimize acıyar gözlerle bakan mahalle bakkalı bu sırada bize yaklaşmıştı. Ara- ba geri geri giderken bağırdım: — Kuzum — bu sokağın ismi ne? Ağız dolusu bir kahkaha sa- vurarak cevap verdi: — Babil — sokağı... Bayım... ŞEHİRDE DÜŞÜNDÜRENBİR GEZİNTİ “Bu Babil sokağı gibi bir sokak "eski Babil,, de var mıydı dersiniz? Ne gezer..,, Babilden kalma sokak! Artık şoförle dost olmuştuk, Otomobili Şişliye doğru sürer - ken bana dert yanmağa başla - di: — Belediye bizden her ay ne kadar tabelâ parası alır, bilir mi- siniz? . — Tam on iki buçuk lira... — Ben yol parasını, kazanç vergimi ve bütün benden isteni- lenleri seve seve veriyorum ve | veririm. Yalnız bu sokaklarda dolaştıkça her ay cebimden çı - kan on iki buçuk liraya acıyo - rum doğrusu... Ve sesini perde perde yüksel- terek, âdeta haykırarak devam etti: — 1922 de başladım bu işe... Ozaman ayda.. — Arabasına göre... Üç lira, beş lira veriyor- duk. Ve o zaman bir günde ne kazanıyordu — bir şoför biliyor ılı'puıunuz? Bir günde tam yirmi Kü... — Halbuki şimdi, çok defa on parasız, nöbet yerlerinde pi- nekleyip duruyoruz, — ve bu on kazanmadan geçen günler- den birinde birde bakıyoruz ki *tabelâ,, günü gelmiş... — Siz galiba tabelâ parasını verememiş bir şoförün azabına akıl erdiremiyorsunuz... — Kısa konuşayım bay.., İstanbulda iki bin taksi vardı... Bugün altı yüz taksi ya vardır, ya yoktur. Ve bu azalış yüzde yetmiş tabelâ yüzündendir, Parayı verdin mi verdin... Vermedin mi, bir de ba- kıyorsun bir gün otomobili be- lediye haraç mezat satıyor... Hem de su parasına... Yahut t- /u yük arabasına bıra kacağız yolları...,, fiati yükseldikçe yükselen ben - zine, lâstiğe, bu sokakların hay- dutluğu yüzünden bitip tüken - meyen tamirlere ve tabelâya şu- na buna dağıta dağıta acenteye verilecek taksiti dolduramamış - sınız, Bu sefer de acente yapışır ensene... Otomobili haczedip çe- tanat günl. İspanyanın ker garajına, Bu gidişle bu şe - hir otomobilsiz kalmazsa Yuüüf olsun ervahıma! , Ve birden yanımızda beliren bir yük arabasını göstererek a - sabi bir kahkaha attı: — İşte... Bunlara bırakacağız yolları... Az ötede bir Ermeni ailesinin ağız ağıza doldurduğu bir çek- çek arabası ıkına kıkına ilerle « meğe çalışryordu. Bu, bizim ar- kadaşa bir kahkaha daha attır- dı. Ve nâra atar gibi haykırdı: ıı'ı— Bunlar bu sokaklara çok ile... ,Bir saat sonra kırlarda şöyle bir dolşmağa çıkmıştım. Yeni fışkıran baharın ortasında bir at kişneyişi işittim ve başımı biraz sağaA çevirince üç ağaç ortasın - da bir ağaça bağlı doru bir at i- ime... Şoförün söylediklerini hatır - lar gibi oldum, Ve o ânda bu do- ru at gelecek saltanat günlerini bekleyen bir eski Ispanya Kralı Alfons veya — Hindistanda ava çıkmış bir eski Yunan Kralı Torj heybetine büründü gözle - rım... Nizameddin NAZİF (4) Ya o tabelâyı “kaldırmalı, ya bu sokağı tamir etmeli... (2) Yukardaki çift sütün bakınız. Tesme ——— —- 16 Günde Zayıflamak için Neler Yemeli? YEDİNCİ GÜN Oüzlgoyımeiî: gram dana pirzol, 300 Salata P e e 150 Bir elma 60 Akşam yemeği: 200 gram (renk lahanası 150 Beyaz peynir 120 200 Armut kompostosu R Kalori yekânı 950 l | | J | |

Bu sayıdan diğer sayfalar: