29 Mayıs 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10

29 Mayıs 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

LA Yazan: NizamettinNAZIF —— . İmparator,Konstantiniye Kapılarını Kapamış Ve Arkalarını Ördürmüşiü * Katolik kilisesiyle birteşmek islemiyen “Zo'ot,, lar Lâtinlerin kötülüklerini unutamıyan vatanseverlerdi.,, Zaten babasının ikinci defa tahta çıkışmna ve bir kere salta- nat zevkini ve zehirini tattıktan sonra kendisinin tekrar Manisa beyliğine göç etmesine sebep ol- duğu için sadrazamla görülecek bir hesabı olan İkinci Mehmet Zağnos'un verdiği haberleri al- gıkca büsbütün küplere biniyor- u. Nihayet bir gece onunla baş- başa konuşmak istedi. *“Sadrazam Çandarlı Halil Paşanın konağına adamlar gön- derdi. İhtiyar paşa, çoktan ya - tağıma girmiş bulunuyordu. Uyandırdılar. (2) Halil paşa ge- Tenlere ne “istediklerini sordu. Padişahın kendisini derhal ya- nıma çağırdığını işitince büyük bir telâş ve korku ile hazinesi- ne koştu; büyük bir altın tepsiyi |altınla doldurarak çıktı ve sara- ya gitti; ve oturduğu odaya elinde bu içi altınla dolu tepsi ile girdiği zaman ilk işi genç padi- şahın ayaklarına kapanmak ol- du. İkinci Mehmet göz ucuyla bir tepsiye bir de sadrazamının korkudan telleri diken diken ol- muş sakalına bakınca hayretle — Bu ne lala? ' Çandarlı heyecandan — tasılan bir sesle: — Padişahım.. - diyebildi - Böyle fevkalâde zamanlarda kul kısmı efendisinin karşısına eli boş çıkmaz. Kölenin kendisi de, malı da efendisinindir. m?u l=.. İkinci Mehmedi bir ca kuşkulandırmıştı. Zağnos'a hak verir gibi bir an düşündü Çandarimın korkusu - | nu gidermek istediği için gülüm siyerek; , — Şimdi bana bunlar Tâzım değil lala,.. —dedi — Ben Kostantıniyeyi — düşünüyorum. Şöyle bir tarafa otur da seninle biraz konuşalım. Kostantmiye işi için ne düşündüğünü anla - mak istiyorum, Çandarlıya bu söz geniş bir nefes aldırmıştı. Şöyle cevap verdi: — Allah Bizans İmparatorlu- ğunun birçok parçalarını efendi- mize nasip etmiş bulunuyor. El- bette ki gene o Allah efendimi- zi Bizansın son şsehrini zaptet- mek şerefinden de mahrum ct - miyecektir. Bütün kullarmız, genç, ihtiyar, biribiriyle yarış edercesine kanlarını dökmeğe hazırlanmış bulunuyorlar. Kimbilir daha ne tekerleme- ler yapacak, neler söyleyecekti. Fakat İkinci Mehmed fazla söy- Temesine meydan bırakmadı. — Yeter Lala! - dedi - Bun - arı ben de biliyorum. Yalnız (2) Cinevizli müverrih Dükasın #ivayeti, bak, görüyorsun ki uyku uyuya mıyorum, gözlerimi kırpamıyo- rum. Geceleri yatakta bir taraf- tan bir tarafa dönerek sabahlı » yorum, rahatım kaçmıştır. Ka « fam yalnız bu işle uğraşıyor. Başka ne bir düşüncem, bir eğ- lencem, bir zevkim kalmıştır. Eğer bunalıp dalar gibi olursam © zaman da gene Kostantaniye yi rüyalarıma karışmış buluyo- rum, Seni çağırmaktan maksa - dım, senden yardım aramak i - çindir. Sen bana babatmdan ka- lanen kıymetli igârsın ... Tekrar edi; oııım.ysıîlıdm ciddi Ve ufak bir susma yaptı, bir. az düşünür gibi oldu. Sonra ke- limeleri tane tane dizerek şu tehdidi savurdu: — Sakın bir yanlış hareket- te bulunayım deme... Bizanslı - dan gelecek, gönderilecek he - diyelere gönlünü kaptırmama- ğa çalış. Benim Allahtan gele - cek yardımlara itimadım vardır. Fakat senin yardımlarından da büyük şeyler ummaktayım. İhtiyar vezir bu sözleri du - yunca tekrar zangır zangır tit - rTemeğe başlamıştı. Ö zaman İkinci Mehmed adamlarına bir işaret vermiş, onu kollarından tutarak dışarıya çıkmasına yar- dim etmişlerdi, (*) Bizanslıların mânevi kuvvet- leri artık adamakcıllı bozulmuş - tu. Şeğir kendisini hali harpte addediyordu. İsfendiyar oğlu askerlerinin kanlı maceraların - dan ve bu işin Şohzade Örhana Anadoluda bir gaile çıkartmak tehdidini savurmasından veya böyle bir temayül göstermesin- den sonra İkinci Mehmedin kük- reyişini Bizans bir harb ilânı su mııâde tefsir etmişti. aa Panan kapular, açılmak == dursun bilâkis ırkîlırın - ,vurulmuşlardı. Kostantin geceli gündüzlü çalışıyor, düz - düğü harb 1 eksiklikleri- zun bir muhasaraya yetecek recede erzak irikti hlhııl;l:: Fakat birçok vaitlerde bulundu. gu halde, yalvardığı yakardığı Honyaddan ve Napoli kralı Al. fonstan hiç bir yardım alama - mıştı, Yalnız Papa Beşinci Ni - kolanın vaadi, bir türlü neticesi gelmiyen, fakat beklenen biti - cik ümit halinde duruyordu. (Arkası var) eRARböman İi keddi b iğnÜe L (*) Istanbulun zaptından bahse - den Lâtin müverrihlerinden Toskolo ise: (Ikinci Mehmedin İstanabul civa rında bir meclis kurduğunu, Sadrâ « zam Halil Paşanın burada söz alıp İstanbulu zaptetmek müşküllerinden dem vurduğunu, Zağnos Paşanın ise bilâkis Padişahın fikirlerini müdafaa ettiğini) yazıyor, t Kontrcunun arkadaşı: Hücum kontru yapanın arka- daşı, umumiyetle bu kontru kal dırmamalıdır. Kontru ancak eli kendi deklârasyonundan başka bir kıymet göstermezse, meselâ, arkadaşını tuttuğu zaman bu tutması yalnız kozun uzunluğu- na ve kesilebilecek kâatlara da- yanmışsa kaldırmalıdır. Bir de yaptığı deklârasyonla arkadaşı nı aldatmışsa o zaman kontrü bırakmamalıdır. Meselâ assız u- zun bir renk ve bunun dışında ufak tefek kuvvetlerle bir mü - dafaa deklârasyonu yapmış ta, arkadaşı buna güvenerek has - ma kontr demişse bu kontru kal dırmalıdır. Sürkontı Bir hücum kontrundan sonra yapılan bir sürkontrun arttırma ların sırasile bağlılığı çok bü - yüktür. Eğer hasımlar hiç bir deklârasyon yapmamışlarsa ve- ya deklârasyonlarını çok aşağı bir sayıda bırakmışlarsa yeni - den bir şey söylemeleri korkusu yoktur. Bu halde, söylediğinizi yapabileceğinize inanıyorsanız, sürkontr demekte hiç düşünme- yimiz. Arkadaşınıza besliyebile - ceğiniz güvenç burada düşünüle cek yegâne şeydir. Fakat eğer hasımlarmız dek- lârasyonlarını yüksek bir sayı - ya çıkarmışlarsa susmak gerek tir, meğer ki, deklârasyonlarına dönerlerse çok fazla ceza vere - cekleri muhakkak olsun; yoksa sürkontr hasımlara söyledikleri kontrun dipsiz olduğunu göste- rir ve deklârasyonlarını dön - melerini icap ettirir. Kontrakt briçte sayılar o ka- dar çabüik artar ki; hasımlar bü- yük bir ceza vermeden deklâ - rasyonu kendilerinde bırakama maları şartile, hattâ şüpheli bir sürkontr faydasız değildir. He- de şlem deklârasyonlarından sonra, sürkontr mutlak yapılma hdır: Çünkü en fazla kontrlu bir löve ziyan edilir, halbuki sürkontrlu atlı veya — yedi löve- nin kârı çok büyük olur. Sayıların rolü Leh veya aleyhe yazılmış bu lunan sayıların deklârasyonda önemli bir rolü vardır. Başlangıç deklârasyonların - B B Alacağı sayı ne olursa olsun, başlangıç deklârasyonları sağ - lam olmalıdır. yazılmış saymız varsa, elinizin kıymeti imkân veriyorsa, manş yapmak — için Tâzım olan löve adedini birden deklare etmelidir. Meselâ yazıl- miş 16 sayınız varsa iki buçuük onör lövesi ve yekünu altı löve tutan bir kâatla bir kör değil, iki kör birden söylemelidir, hat tâ, bazı hallerde, baraj yap - mak için manşın istediğinden fazlası birden söyleneblir. Tutma deklârasyonlarında: Yazılmış sayı varsa, arkada - $: en az küvvetn son haddile tut malıdır. Meselâ yazılmış 10 sa- yı varsa, arkadaşın bir sanza - tusunu bir buçuk onör lövesile iki sanzatuya çıkarmalıdır. d.DCllitırme deklârasyonların- Arkadaşı tutmak kabil olma- Ymca yapılan renk değiştirme deklârasyonlarını da, eğer ya - zılmış sayı varsa, yine en az kuv kadaşm söylediği bi sanzatuyu, eğer bu dehelglıgıyc: marnş Yapmağa yetiyorsa üç yan lk!ib':üd-'înkmıynu yarım onör vesile iki lövelik bi giştirmelidir. — — Tözede Müdafaa deklârasyonlarında: Eğer hasımların yazılmış sa. yıları varsa, böyle deklârasyon lar; hele manşı kurtarmak lâ . zım geliyorsa, rast gele ve tehli keli bir iş olur. Kontrakt briçte en vülnerabi iken yapılan bu gi bi deklârasyonların tehlikesi da sımların yazılmış sayıları var - ken yaptıkları deklârasyon, siz pas derseniz manşı yapmaları - na yetmiyorsa, sesinizi çıkarma ymız, Meğer ki, deklârasyonu kendinize bıraktırmağa veya hasma ceza verdirmeğe şüphe - niz olmasın. Manş mı, cezamı? Hasımları manş yapmağa bı- rakmak mı doğrudur, yoksa bu- na engel olarak ceza almak mı? Plafonda, mansa bırakma « mak için hiç bir zaman kontrlu bir löve cezasından fazlasını gö ze almamalıdır. Yalnız hasmın bir manşı varsa ikinci manşı yap maması için kontrlu iki löve ce- za verebilir. Kontrakt briçte : ilk manşı yaptırmamak için kontrlu üç löve, yani 450 sayı ceza göze a- Imabilir. İkinci manşı yaptırma- mak için de yine kontrlu üç 1ö- ve, yani 450 sayı ceza vermeğe değer. Fakat iki tarafın da man Şti varsa, öbür tarafın ikinci man şı yapmaması için yalnız koutr Tu iki löve ceza vermek olabilir. Bütün bu hallerde, cezayi ter cih etmenin asil kâri, ceza mik - darile hasmların manş yapma - malarındaki kâr arasında bulu- nan az sayı farkında değildir. Asıl kâr şundadır ki, hasımlar ekseriya, hele manş yapılamı- yorsa, kontr demekte tered- düt ederler ve verilen ceza ha - fif olur; bir çok hallerde de ha - sımlar taahhütlerini bir löve art tırarak değiştirmeği tercih eder ler ki, o zaman da bu değiştir - me ve bu bir löve fazlalık onları daha kolay düşürür. Şu halde iste daha fazla ha - sımların sahsiğf ovun karakter - lerinin rolü vardır. Yıvıdsa 104 şivs .: Kâadı (S) vermiştir. (S) bir kör, (N) iki kör, (S) dört kör söylemiştir. (Cevişmeler f 8 lenMeâe? İki Kız Kardeş Arasında Erenköy Bağdat caddesi Ay- ten imzasile aldığımız bir mek- tup kıskanç bir genç kızın sev- gilisinden şikâyetlerini anlatı- yor. Fakat bu genç kız henüz nişanlı bile değildir.. O halde bu kıskançlığa sevgisin- den başka sebep olmamak lâ- | zımgelir değil mi? Hayır. 1d- | diasmma göre o da yok... Okuya- lm: ı “A, ile iki senedenberi tanışı- | yoruz. Bu tanışma bir hastaha- ne arkadaşlığiyle başladı, O sı- rada benle alâkadar olan başka bir genç vardı, O beni ziyarete gelirken A. ile de ahbab oldu. Fakat ikimiz de hastahaneden çıktıktan bir müddet sonra ben, beni çıldırasiye sevdiğini söyle- yen gencin küçük bir lâkaydisi- ti görerek ondan yüz çevirdim ve A.ile sevişmeğe başladım. Buna sevişmek denir mi? bil - mem, Çünkü onun beni hemen her gün daktilo bulunduğum da irenin kapısında beklemesine karşı ben onu bir kere bile ara- mak İlüzumunu görmüyorum. Çünkü ben çok ciddi bir aşk bek lerim, Halbuki A, da bana iste- diğim derecede bağlı değildir. Hâlâ gözünün başkalarında ol - duğundan emin idim; geçen gün bir vapur gezintisinde bu - nu gözlerimle gördüm. Karşı - mızda oturan bir genç kızla ben den gizli gülüşüp selâmlaştılar. O benim böyle şeylere ne kadar sinirlendiğimi bildiği için inkâr etti. Fakat benim hiç şüphem yok. Böy » bir gençle alâka ve Tabıtasını ilerletmek bir genç kız için felâket olmaz mı?, Evvelâ Ayten'in kendisini se ven i sevip sevmediğini an BAA Te a fi cevab veriyor. Fakat delil rak: “o beni her gün arıyor, halbuki ben onu bir kere arama- dım.,, diyor. Bu bir delil değil- dir. Çünkü her gün aranan bir kadımın sevgilisini aramaya ih - tiyacı yoktur. Sevdiğine delil ise kıskanmasıdır. Vâkıa Ayten bu kıskançlığı da tabiatine at - fetmek istiyor; aşkta ciddiyet aradığını ileri sürüyor. Sonra her kıskançlık ta aşkın delili de gildir amma vapurda bir kıza selâm verdi diye darılmasını yalnız tabiatine ve izzeti nefis düşkünlüğüne atfetmek güçtür. Sevmiyorsa, onda kendi aşkına (0) oyuna karo damile baş Tamıştır. (8), eğer bir trefl kesecek o- lursa ancak dokuz löve yapahi - lir. Onuncu löveyi yapabilmek için, birinci elde dokuzluyu, ikin ci elde valeyi koyarak iki defa trefl empası denemelidir. Eğer, burada olduğu gibi, (E) de bu- lunmayan üç trefl oönöründen ikisi kendisinde ise, elindeki ü çüncü trefle mordan bir karo kaçacak ve yine elindeki üçün - cü karoyu mordan kesecektir. Prensip: Elinde bir kâadını mordan kesebileceği iki, üç ve hattâ dört kâatlı kısa bir ren - gi varsa ve eğer bu kesiş taah - hüdü yetine getirmeğe yetmi - yorsa; keseceği yerde bir veya iki empas yaparak bu rengin bir kâadınt sağlamlaması ve bu sağlam kâat üzerine mordan başka bir renk kaçması, taah - hüdü yapan oyuncu için bazen mümkün olabilir. Bu suretle bu ikinci renk morda kısalacağı için elindeki o rengin bir kâadı nı mordan kesebilir. Bu tarzda oynanmasını müm lâün kılan kombinezonlar şunlar İre : Morda iki ufak ve elde as, va- le, onlu. Morda iki ufak ve elde as, va- le, dokuzlu, Morda iki ufak ve ) dam, onlu. Ka çaa Morda iki ufak ve elde as, rüa sadık bir mukabele bekliyorsa henüz nişanlı bile olmadığı bir genci bu kadar kıskanmasına sebep nedir?.. a 3 İki cami arasında kalmış bi - namazın hali, en çok iki kadın ârasında kalmış şaşkın bir ada- mmn haline benzer. Hele bu iki kadın iki kardeş ise... İzmirde Aşık Çelebi imzasile ı;ıs;_wp yazan delikanlı bu hal- l 5 “Esasen Izmirliyim, On iki yaşıma kadar buradı büyüdüm. İki kızı, bir oğlu olan komşu - muz F.Beylerle ailem çok eski dost imişler. Ben hem oğulları, hem büyük kızlarile birkaç se - ne onların bahçesinde oynadım. Ön iki yaşımda İstanbula, am- camın yanına geldim ve öon sene onları görmedim. Derken hem İstanbulda, hem Avrupaâda oku yarak memleketime döndüğüm zaman kızlardan büyüğü evlen- miş, küçüğü ise henüz evlenme- mişti. İstanbulda, Avrupada bir çok kızlar tanıdığım - halde bu eski komşu kızı beni şaşırttı. ——— onlu! Morda iki ufak ve elde rua, dam, onlu. Morda iki ufak ve elde rua, vale onlu, Morda iki ufak ve elde rua, dam, ufak. Morda iki ufak ve elde dam, |" vale, ufak, yij — 29 -5-935 Bitdenbire ona karşı derin bir sevgi duymaya ba,'adım. Koca sının evinde bulunan ablasını, görmemiştim, Hemen ki za Avrupadan aldığım pişkinlik de aşkımı ilân ettim; muvgfık cevabını. aldım. Ön beş gün içinde on beş senelik âşıklar gi- bi sevişmeğe başladık. Derken ablası geldi. Ö benden iki yaş büyüktür. Evvetlâ pek ciddi ve resmi görüştük, Fakat kocası işlerini takip etmek üzere İstan bula gidince onunla konuşma - mizın tarzı da değişti. Evleri - miz yanyana olduğu, bahçeleri- miz müşterek bulunduğu için günlerimiz, gecelerimiz bera - ber geçerken ve kız kardeşi ile aramızdaki rabıtayı sezmiş iken bu abla da bana karşı temayülü- mesleğim olan hukuk üzerinde bir meselenin müzakeresine ça- ğırdı, o gece yalnız kaldık... Şimdi bu iki kız kardeşin ara- sında şaşkın bir haldeyim. Bu - gün yarın, tektar Avrupaya dö- neceğim, Dönmeden evvel kü -« çükle nişanlanmak emelinde i « dim, Fakat büyük daha cazibe- li, daha güzeldir. Ben istersem kocasile herşeyi halledeceğini vadediyor...,, Yaşı, bize Aşık Çelebi imza - sile mektup yazan gencin yaşın da bulunanlar üzerinde genç ka dınlar genç kızlardan çok tesir yaparlar. Eğer Aşık Çelebi bir kaç ay daha bu iki kız kardeşin arasında botalarsa büyüğü ter- cih edecek ve bazı tatsız hâdise lere sebep olacaktır. Ancak a - kıllı bir genç makul olan yolu tutmalıdir. Birisi evvel, kendi « Sonra böyle bir ayrılık bir kocanın bir de genç kızın felâ- ketine sebep olduğu halde aca- ba ikisi için de hayırlı olabilir mi? Bugün sizden bir iki yaş bü yük bir kadını çıldızasiye sev « diğinizden eminsiniz. Fakat bu aşkın on, on beş şene sonra de- vam etmesi ihtimali, tabili aşk- lar yanında pek azdır. Bizim tavsiyemiz: Hemen kü çüğü tercih ediniz; öteki ile ara nızda bir aşk sahnesi geçmiş bi- le olsa bunun günahı size ait değildir. İnkâr da edebilirsiniz, herşeyi açıkça itiraf etmek te kabahatleri affettirmek için en iyi yoldur. Havayı Hayvandan Öğren! Bazı hayvanlar havanın deği- şeceğini insanlardan iyi anla -« yorlar. Afrika çöllerinde deve yerinde duramaz bir hale gelir- se, bir kum fırtınası çıkacak de“ mektir, Ormanlarda vahşi hay “ vanların bağırışlarının artmasi da fırtınalı yağmura alâmettir. Kargalar çok yüksekten uçaf larsa, havanın soğuyacağı anla- şılır. Bilâkis kırlangıçların yük- seklerde uçuşu iyi havaya işaret tir. Çok aşağı uçarlarsa hayanın bozulacağı anlaşılmalıdır. Arılar, kovanlarından çok ü- zaklara giderlerse hava iyi ola* caktır. Aksi takdirde kovanla * rından çok uzaklaşmazlar. Tavuklar hava bozulacağ! tâ man biribirlerine vanaşırlar Akşam kurbağanın sesini dü * yarsanız, ertesi gün iyi bir hâ * va beklivebilirsiniz. Öküzler ve atlar koklaya KOF laya sık sık teneffüs ederlersö: hava bozulacak demektir. (ııE Göz Doktoru ŞÜKRÜ ERTAN Birinci sınıf Mütehassi$ 1Babiali) Ankara caddesi No-6Ü | Telefon: 22566

Bu sayıdan diğer sayfalar: