15 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

15 Haziran 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Er İi YYCU NN FENERBAHÇE 27 YAŞINA GİRERKEN Tekaütler Maçının Hakemi, Nasıl idare Edeceğini Anlatıyor! Sahadan Ayrılalı Henüz Çok Olmıyan Zekinin ayağına Top Geçince, Ulvinin Göz Yaşına Bakmıyacağı Muhakkaktır! Bir kaç senedenberi dostum Hamdi Emilin teklifi üzerine ttrafıma on beş yirmi gençi top layarak onları hakem yapmağa, Onlara daha iyi hakemlik öğret Meğe uğraşıyorum. İtiraf etme- liyim ki, işe ilk başladığım za - Manlar futbol kaidelerini çok iyi il bulunuyordum. Fakat bu kanaat, pek çabuk zail Oldu. Bir hafta sonra işe çok daha ciddi sarılmak lâzımgeldi ğine inanarak ben de, öğretmek istediğim gençler gibi kitaba, kitapta olmayan şeyleri İngate Teye yazarak öğrenmeğe mec- Bur kaldım. Aşağı yukarı bir sene içinde tereddütlü bir nokta kalmadı desem caiz. Hattâ kaidelerin ru ünu şu bir iki sene içinde işe tiddiyetle sarılan gençler kadar iyi anlayanların Avrupada bile $ok az olduğunu söyliyebilirim. Şimdi bu gençlere karşı im- tihan gibi bir şey olan tekaütler Maçını nasıl idare edeceğim? Ne gibi gaflar, yapacağım? Göz lerimin de çok iyi görmediğini Nazari dikkate alacak olursak acaba favulleri, ofsaytları göre- ilecek miyim? Bunlar hakkın da şimdiden fazla bir şey söyli- Yemiyeceğim. Fakat yan hake - Mi olarak bana yardım edecek ©lan Fethi ile Abduşun anform bir halde sahaya geldikleri tak dirde işimin haylı kolaylaşaca - ummaktayım. Her halde Onlara çimdidden tavsiyem tfak bî_f ahtrenman yaparak, maç gü Hü de muhakkak surette sahada Şatafatlı hakem kıyafeti ile is - ti vücut etmeleridir. Aksi takdirde onları diskalifye ede - Ceğimi şimdiden açıkça söyle - Tim, Bizim Fenerbahçe takımın - dan her halde en fazla favul ya- Pacak oyuncular malüm, Bun - âr arasında Cafer, arabacı Sa- Gi başta gelir. Galibe de pek faz a güvenemem. Maamafih kar- Şısında Sedat olmadığı için o kadar korkmam. Oyun hususunda en ziyade acıdığım Hasan Kâmil ile Hik- Mettir. Bunlardan birincisi yeni evlidir. Kendine nasıl güvenip Ortaya çıktığını anlayamıyorum Hikmete gelince, o da benim Bibi biraz fazla yorgun fakat Madem ki, kendine güveniyor; Meydan hazır! Aralarında ha - Yatımın en heyecanlı, en mesut Bünlerini yaşadığım arkadaşlar la, seyircilerin de çok bariz ola- Tak görecekleri bir fark var. Yaş itibarile Galipten sonra ben gel diğim halde saçımda bir tek be- Yaz yok. Belki tasasızlık, aldır- Mamazlık dersiniz. Ne derse - Hiz, deyiniz; saçlarımın hâlâ be Yazlaşmayışı, bu eski candan ar- kadaşların çok kıskandıkları bir hâdisedir . Bir de güneş takımında oyna )'_ıeaklarm isimlerini gözden ge Şirince biraz da eski zamanların enerbahçe - Galatasaray maç- ları gözümün önüne geliyor. Ö Zaman, “şu işin hakemliğini ya Pacağıma keşki takımda bana bir yer verselerdi, daha doğ- Tusu bacaklarım gibi kalbimin de sağlam olduğuna inanabilsey » diyorum. Tekaütler maçınım oyuncula- Tma toptan ihtarım ne ben ne âe kendilerini fazla yormamak- M ,, Maçın son derece dostane ol- duğunu ve bu itibarla gol yap - Mağa ihtiyaç olmadığını da zan hediyorum. Fakat sahadan ay - TMlalı henüz çok az zaman ge - Şen üstadın ayağına top geçin - te _Ulvinin gözyaşına bakmayaâ- fağı da muhakkaktır, — N. A, Pazar günü büyük merasime, mühim futbol maçlarına sahne olacak olan Kadıköyündeki Fenerbahçe stadi KOLAY FUTBOLİ Yazan: M. Bunyan —— S — Hâlâ oynuyor musunuz? C — Evet, her hafta. S — Bu, müstesna bir futbol- cu hayatı değil midir? C — Her gün rastlanacak bir şey olmamakla beraber fevkalâ- de bir şey de sayılamaz. S — Bu kadar — uzun zaman oynayabilmeyi neye atfediyor - sunuz? C — Bütün hayatımca beden hareketleri ve atletizm yapmış olmaklığıma. 8 — Bunu aynı zamanda, diz- lerinizin veya ayak bileklerini - zin hiç bir zaman ciddi bir sa - katlığa maruz kalmamış olması saadetine de borçlu değil misi - niz? C — Evet, bir dereceye ka - dar, fakat kendimi daima en iyi vücut şartları içiride bulundur - mak suretile diz, ayak bileği ve- ya adalelerin ağır sakatlıkların- dan kurtulduğuma da inanırım. S — Hiç — sakatlanmadınız mı? C — Sakatlandım, fakat de - vamlı bir antrenöman sayesin - de çabuk iyileştim ve bir daha da izi kalmadı. S — Futbol oynamak için en yüksek yaş nedir, biliyor musu- nuz? C — Hayır: Fakat William Meredith elli bir yaşındayken İngiltere kupası finalinde sağa- çık oynamış ve bir gol yapmış- tır, S — Futbola kaç yaşında baş- lamalıdır? C — Çok genç başlamamalı- dır. Bununla beraber altı yaşın- da bile futbolun A B C sini öğ- renmeğe başlanabilir. S — Fakat her halde, altı ya- şı?nda futbol maçı — oynanamaz a C — İyi ve doğru oynamasını ve yerini tutmasını öğrenmeden evvel bir maçta oynamayı dene- mek lâzımdır. Her şeyden evvel oyunu kavramak gerektir. S — Futbol iyice öğrenilmiş olursa kaç yaşında oyananabi - lir?, C — Aynı yaşta ve aynı boy- da çocuklariz oynamak şartile on yaşında başlanabilir. $ — Şüiphesiz ki bu yaşta bir çocuk icin büyük bir alanda dok- san dakika oynamak çok yoru - cudur. C — Bu genç çocuklar en fazla bir saat oynamalıdırlar, Bundan başka alanın uzunluğu- nun 70 ve genişliğinin 40 met - reden fazla olmaması lâzımdır. Fazla olarak kaleleri de ancak 1,80 metre yüksek, 5,50 metre geniş olmalıdır. — Bir çok genç futbolcular, kendilerini fayda - sız yere yoran ve rollerini hak- Çeviren: Sadun G. Savcı kıyla oynamalarına engel olan çok geniş alanlarda — oynamak yüzünden zarar görürler. S — Büyük bir futbolcu ol - mak için, uzun boylu, kuvvetli ve her hangi muayyen bir ağır- lıkta olmak lâzım değil midir? C — Şüphesiz ki hayır: Bu sporun az yetiştirdiği büyük 0- yunculardan bazıları kısa boy - luydular, Alex James'i hatırla- yınız; buna benzer başkaları da vardır. S — Nasıl olür da kısa bi lar, futbol gibi sert bir oyunda daha boylu kimselere karşı a - vantaj asığlarlar (temin eder - ler)? C — Çünkü — bir futbolcuya, ustalık, çabukluk, top kontrolu ve isabet; uzun boy ve ağırlık - tan çok daha fazla lâzımdır da ondan, S — Kısa boylu bir adam, t>- po uzun boylu bir adam kadar uzun ve kuvvetli vurabilir mi? C — Evet, hattâ daha kuv - vetli, S — Niçin? C —Çünkü diğer bütün oyur- larda olduğu gibi futbolda da, en fazla tesir yaratan en küvyet- li vuran değildir. Bu, eforların müşterek uygunluğu işidir. Ya- ni vücudun düurumu (vaziyeti) ve lâzımgelen hareketlerin ya - pılmasındaki isabet, S — Bütün — genç erkekler futbol oynamalıdır fikrinde mi- siniz? C — Şüphesiz evet, —ancak hiç bir sakatlıkları olmamak ve sıhhatları — yerinde bulunmak şartile, S — Gençler niçin futbol oy- namalıdırlar? C — Çünkü futbol sağlamlaştırır ve seciyeyi geliştirir ve dürüst davranmayı öğretir. Fut- | bol sert darbelere dayanmayı öğretir ve insanı hayat savaşına bazırlar. S — Futbol oynamanın başka faydaları var mıdır? C — Evet, hayatım gündelik sıkıntılarını tatlı bir şekilde gi- derir. Ayni zamanda her hafta tesadüf edilecek dostlar edin - mek fırsatı da verir, S — Bu kadar mı? C — Hayır, futbol size seya - hat şansları verir ve eğer iyi fut bolcu olmak için bütün iyi niye tinizi kullanırsanız, muvaffak olursunuz. Bu takdirde belki de memleketinizi temsil — taliine mazhar olursunuz; bu, büyük bir şereftir ve herkesin ülküsü olmalıdır. O zaman başka mem leketleri ziyaret edebilir. ve bu süretle bilgi ve tecrübelerinizi arttırabilirsiniz. S — Size futbol oynamağı kim öğretti? Z . T KA İİ(FIATLAR, | 'UCUZLAMALI! | (Dün bir okuyucumuzdan aldığı- mız mektubu aynen koyuyoruz : ) FENERBAHÇE SPOR KU - LÜBÜNE AÇIK MEKTUP Çok sevdiğim krvmetli klübünüzün 27 nci yal dönümünü kutlulamak için 16 Haziran 935 pazar günü güzel stadınızda bir spor bayramı tertip et- tiğinizi ve bu münasebetle de İsviçre nin en kuvvetli — fudbol takımı olan (Servet) le bir fudbol maçı yapıla- yını gazetelerde büyük bir sevinçle okudum. Sevdiğim bir klübür kuvvetli bir eenebi takımı ile yapacağı futbol ma- çını seyretmek, bilhassa onun 27 inci vıl ümünü kutlulamak için, bav- samanda hazır —bulunmak - eşsiz bi zevk olacağından ve binlerce fudbol meraklı! güzel bir gün geçirte- ceğine ç vinmiş ve daha şimdi- den sabursuzlanarak pazarı iple çek- meğe başlamışdım. Fakat ne yalan söyliyeyim — bu sc- vincim çok sürmedi. Çünki bayramı- nızda bulunmak ve maçı görebilmek için stadınıza girerken vermek mec- buriyetinde bulunduğum — duhuliye ücretinin çokluğu aklıma geldiği za- iman bu sevincim bir anda R verdi. Çünki benim gibi aylıklı kim- seler için ayın tam ortasında 100 ku- yuş gibi oldukça ehemmiyetli bir pa- rayı feda edebilmek oldukça mühim bir meseledir. Enteresan, heyecan- hı, güzel bir maç seyredebilmek zev- kini düşünmek ne kadar tatlı ise bu zevki kendisine — taddıracak olan ve bu zamanda bin türlü müşkilâtla ka- zanılan bir liranın nasıl verilebilece- ğini düşünmek — o derecede acı olu- yor. Ben bu satırları yazarken, yüzlerce hattâ mübalağasız olarak diyebilirim binlerce spor meraklılarının — düşün- celerine tercliman olduğuma — yüzde yüz kaniim. Tanıdığım bir çok spor meraklısı arkadaşlarım var, kendileri daima duhuliye ücretlerinin çok ol- masından ötürü maçlara gidemedik- Jerinden ve bu zevkten mahrum ol- duklarından bahseder dururlar. Ben öyle tahmin ediyorum ki stad- lara girmek*için konulan — ücretler yarı yarıya indirildiği takdirde yâni triblne 50, duhuliye — kısmına da 25 kuruşa girebilmek imkânı hasıl oldu- fu zaman seyirci sayısı üç misli ar- tacak bu suretle hem binlerce spor meraklısı temaşa zevkinden edilmemiş olacak hem de maç hasr- lâtları yüzde ikiyüz artacak ve klüp- ler daha çok kâr edeceklerdir. Çünkü 25 ve 50 kuruş, bir parayı verebilmek —i apor meraklısr düşünmiyecek ve bu parayı seve seve verebilecektir. Size misal olarak şömendüferlerde yapılan tenzilâtı gösterebilirim. Ga- zetelerde çıkan istatistikleri hepimiz okuduk ve gördük ki yapılan bu ten- zilâttan sonra yolcu adedi nisbet ka- bul etmez derecede — artmış, temin edilen kâr binleri aşmıştır. Netice hem tren yolcuları ve hem de şimen- düfer idaresi kâr etmiştir. Bu usul acaba ne için stadyomlar- da tatbik edilmiyor? Bu, düşünüldü mü? Maçlara parasız giren spor mu- harrirleri tarafından gazetelerde ya- zılıp tenkit edildi mi? Bilmiyorum. Fakat herhalde bir defa tecrübesinin çok eyi neticeler vereceğine — bütün yarlığımla kaniim, Onun için : (Ey halkın çılgınca sevdiği Fener- bahçe klübü) sana söylüyorum. Gel sen şu usülü, nümünde tatbik et diğer klüplere de bu yolda bir ör bına yapdığın büyük kolayirklar — ve menfaatler serisine bunu da ilâve et, | korkma; ziyan etmezsin bilâkis hem kâr eder hem de — esasen seni çok seven halkın bir kat daha sevgisini kazanmış olursun. Ziyan edeceğinden — korkma farzı muhal olarak böyle bir şey varit olsa bile ne olur çok seven halk için biraz ziyan et... yeterki halkın sevgisinden ziyan etme, © seni gene korur! Bunu yap, herhalde yap... binlerce spor sevenin bu engel yüzünden maç lardan mahrum kaldığını düşün şim- diye kadar kimsenin cesaret edip ya- pamadığı bu işi sen yap! Bütün spor Meraklıları bunu senden bekliyor ve istiyor. Bunu sen yap herhalde yap korkma başarırsın!. — R. Duran C — Kendisi de fütbol oyna- mış olan babam. S — Kardeşleriniz futbol oy- nadılar mı? C — Evet, babam onlara da öğretti. S — Sizin kadar iyi ve sizin kadar uzun yıllar oynadılar mı? C — Benim kadar iyi oyna - dılar, fakat bu oyuna benim ka dar zaman veremediler, Munta zam şekilde ne atletizm ve ne de beden hareketleri yapmadı- lar. S — Bu sebeplerden dolayı mı sizin kadar uzun zaman oy - nayamadılar! C — Eveti 1.Arkası var| ibi cüz'i | & biş bir Dün Amerikadan pek uzun ol mayan şu haber geldi: *“Dünya ağır siklet boks şam piyonu Maks Baer ile Cimmi Broddok arasında yapılar on beş ravuntluk maçı Braddok sa yı hesabile kazanmıştır. Halkin çılgınca all yeni şampiyon, üstün döğüşmüş ve Baer'in bütün klarmma karşı büyük bir dayanıklık gös- termiştir.,, Bu haber karşısında insanın aklma iki ihtimal geliyor: Birincisi: Baer bokstan ziya- de artistliğe meraklıdır; antren mandan ziyade kadına düşkün- dür. Dünya şampiyonluğunu al dıktan sonra işi büsbütün sefa- hate, eğlenceye vurmuştur. Bı - rakınız ki, Baer'de bokstan hoş- lanmadığını, film çevirmek vesi lesile güzel kadınlarla düşüp kalkmaktan büyük bir zevk duy duğunu her vesile ile söylemek- tedir. Halbuki boks, ciddi çalış- ma isteyen bir spordur. Antren manda biraz aksaklık her şeyi alt üst eder. Şu halde Baer de böyle bir çalışma aksaklığının cezasını çekmiştir. İkincisi: bu sayı ile mağlübi- yet Amerika organizatörlerinin mahirane bir manevrasıdır. Bel ki de doğrudan doğruya eski şampiyon Dempsey'in... Dempsey bir taraftan Baer'in meneceri, öte taraftan da en bü- yük boks maçlarının organiza- törüdür. Olabilir ki, Dempsey ya menecer sıfatile Baer'in sefa hetinden, eğlenceye düşkünlü - | ğünden bıkmış, onun yerine ye- | ni bir boks yıldızı çıkarmak iste ığı Bu İş Acaba Organizatörlerin Manevrası mıdır? 'BAER YENİLDİ! miştir; yahut ta Baer'e bir ra- kip çıkmayınca ikinci bir maç hazırlamak ve ikinci bir Baer « Broddok intikam maçına yol ağ mak için danışıklı döğüşüklü bir müsabaka yaptırmıştır. Hem Baer'in bu mağlübiyeti daha enteresan maçlara da fir -« sat verebilir: şimdi yeni şampi- yon Alman Şmeling'le döğüş « türülür, Şmeling kazanırsa Ba- er - Şmeling, kaybederse Ba- er - Broddok maçı hazırdır. Bırakınız ki, Baer, Dempsey ve Broddok'un bu sayfamıza koyduğumuz bir arada bira içer lerken alınmış son resimleri, maçtan bir iki hafta evvel Ba- er'in kuru sıkı bir - tabanca ile yaralanmış olması hakkında çı- karılan şayia, Baer - Broddok maçr için hazırlanmış reklâmlar dan birer tanesi kokusunu ver - mektedir. Neolursa olsun, ister ciddi, ister manevra; hakikat olarak kabul edeceğimiz şey Baer'in yenildiğidir. “Şampiyon düştü, yaşasın şampiyon!,, diyip yeni yeni maçları ve işin iç yüzünü anlamak için de Amerika ve Av rupa gazetelerinin maç hakkın da verecekleri tafsilâtı beklemer ten başka çare yoktur .

Bu sayıdan diğer sayfalar: