30 Haziran 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

30 Haziran 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün 5 Söz KIRK UÇUNCU LİSTE 1— Muvafık, mutabık — Üy- gun Muntabıik — Uyuk K Örnekler: 1 « Fikirlerimiz biribirine uygun değildir. 2 - Hareketiniz kanuna uy gun değildir. 3.Bu masanın şyı_klan yerlerine uyuk değ_ıldır. 2 —- Müeyyide — Berkite Örnek: Bütün kanunlar devrim savgasının birer berkitesi olmalıdırlar, 3 — Mükâfat — Öden Örnek: Hayır ve hizmet İş- lerinde en büyük öden, vic- dan rahatıdır. & — Satıh — Yüzey Örnek: Akşam üstü, su yü- zeyindeki (muzi) kırı- “şıklıklara E $ — Münaveb ı Gece nöbetçileri daki sıralaş- maya göre çalışırlar, Not: Gazetemize gönderilecek ya- zılarda bu kelimclerin osmanlıcaları sxun kullanılmamasını rica ederiz. SAA AAA VAA a 'B_qıl.' MACA we Bulmacalarımız öz türkçedir. Şek- limizin boş gözlerine karsılıklarını yer leştiriniz. Yedi gün arka > kaya bul- macamızı doğru çözülmüş olarak gö: derenler arasnıda kurga çekiyoruz. 'Armağanlar veriyoruz. Bulmacaları. mızı istediğiniz gün çözmeğe başlaya- bilirsiniz elverir ki yedi gün ark: kaya çözülmüş olsun. Karşılıkları tanbul (Tan) bulmaca servisine yol- layınız, e Armağanlarımız Birinciye: Atatürk resmi İkinciye: aZrif bir cüzdan, Uçüncüye: Bir stilo Dördüncüye : (Güzel bir koku 3 Bir not defteri veya si- YUKARDAN AŞAĞI 1 3 — Kral başlığı (3). Sonuna «r» gelirse beyaz «n> gelirse kırmı- zı olur (2), kuşun ağaı (4). 2 — Acunun en büyük adamı (7), Lezzet (3). 3 — Tabiat (5). Üye (3). —— — Doğurtur (3), Yama (2). :5 — Sonuna sabuk gelirse artık ma ” na arama (4). Alafranga koz helvası (5). 6 — İviçrede bir şehir (5), fazlası. na lüzum yok (5). Lâhım (2), Mecburiyet (5). No, 42 YOSMA! Etem İzzet BENİCE — Hoppala.. Şimdi ben bu su- Yatla nasıl sokağa çıkarım?, Suat yüzünde yayılan bir Tücük ile: — Ne olmuş?. Dedi. « - ane olsun, Baksana Şüzümün lekelerinc.. Suat güldü: — Onlar güzel bir - kadımın Güsleri, cicileridir.. Selma, hırçın hırçın: — Oof böyle söyleme. Sinir. leniyorum. Maskaraya dönmüş yüzün.. Di_y—,rek. aynanın geçti: — Siyın Fabrikatör Bay Su- at meğe hep peynir ekmekle Smrünü zeçiriyormuş! Diye söylendi. Suat bunu kavrıyamıdı: — Ne peynir ekmeği?.. <— Öyle yaf'ete açmışsın, Yü- karşısına r” -. Aşağıda Rus kadını paraşütle atlarken. henüz ipi çekmemişken almmış bir resim, İpi çekmemesine se- | bep de makine ile ilgisini kes - memiş olmasıdır. 3 — İpi çektikten sonra arka sındaki torba açılmaya başlar - ken. İp sağ eldeki yuvarlakla çe 8— Fırka (5), vücüdün sert kısmı 5). 9 —(hi:'ü (4), Meşhur bir gazeteci nin şimdilik soy adı (4). 10 — Edat (2), sonuna geldiği isim- leri sıfat yapan edat (2), Ruh (3). 11 — Birinciden — sonrası (6), onsuz kış, kış olmaz (3). SOLDAN SAĞA « . (11), zümü, dudaklar boynumu bir yemediğin kalmış!. Suat; — Kah.. kah.. kah!, Kalr.., erkek sesile güldü ve sözüne ekledi: benzeteceksin!, — Daha fenası!.. — aKh.. kah., kah!, Suat sordu: — E bugün ne yapacağız?. Selma dunmadan nazlanıyor du; — Hiçbir şey. Otelde otura- cağız. — Niye?, — E ben bu halimle nasıl so- kağa çıkarım. Ne pudra, ne krem, hiçbir şey bu lekeleri ka- pamaz., — Haftayı burada geçirdik. İstersen bugün Büyükada'ya ge- çelim, — Hiçbir yere çıkamam, — Nazlanma.. — Gerçek naz değil.. baksa- nal Ve.. genç kadın kendi kendi- sinc murıldandı; — Neredeyse beni yamyama | 2 — Paraşütçü atlamiş fakat | kında paraşiit | | RUSYADA PARAŞÜT DENENÇLERİ | resimle.rd; Rüsyadâ pâraşüt denenğleri sırasında alınmış enstantaneleri görüyorsun PARAŞÜTLE NASIL ATLANIR ? Soldan sağa doğru: 1 — Bir | kilir. 4 — Moskovada idman par - kuüllanmayı öğ- retme için yapılan kulede ace - milerin denençleri. 5 — Moskovada Maksim Gor ki kültür parkında bir paraşü - tün inerken alınmış bir resmi. 6 — Genç Rus işçileri paraşüt denemeleri için hazırlanırken. 2 — Ced (3), Tamam (5) 3 — Sonuna epat» gelirse gürültü o- lur (3), vücudda basıl olan bir giş (2), Meşbur bir farenin adı . —. 2 we e * (10). 5— Tedavi (3), Meşhur ve akıncı bir Türk kabilesi (3). 6 — Sana't (2), Genişlik (2), edat (2). — Ah.. Yosma senin başına bu da mı gelecekti? Ne vardı kendinden bu kadar geçecek?, Suat tekrar söze başladı: — Ben de Büyükada'ya filân gidelim., diyorum ama, hiç öte yanını düşünmüyorum. üşünmüyorsun?, vi Ben Balıkesir'e | gidiyorum, diye çıktım. On gün- de döneceğimi söyledim. Şimdi benden boyuna mektup bekler, — Çok kıskanç mı?. — Kıskancın kıskancı?, Selma'nın, yani bu yeni müş- terisinin yeni adlı kadını, Yos- ma'nın yüzü birden buruştu: — Öyle ise niye karına ha- yinlik ediyorsun?, — Ne <ayinliği?. — Benimle raya kapanıp yedi gün kalmak hayinlik değil mi — Buna hayinlik denmez ci- cim. Böyle şeyler erkekliğin tu: za biberidir. Tat verir. Erkek ol- dukça ağız değişmelidir. Bir çi- çekle basıar olmaz, derler. Yosma da: 2 — Balıkesir Bandırma;sen bu t (Rusyada on binlerce amatör paraşütçü yetiştiriliyor. Bunla - rın sayısı tam olarak bilineme - mekle beraber bu spora kadın - lar arasında da son kerte istek vardır). 7 — Talim kulesinden atla - makta ufak bir duraklama zama nı geçiren genç amatöre güç vermek üzere hafif bir itiş. —— ——— —— ——— ——— — —— — —— —— ——— ——— —— —— 7 — Küçük değil (5), &8— Hâkim (6). 9.— Ced (3), Hayvan (2), Meşhur bir casus kadının ön adı. 10em. » & e 4 e * e (1l). 11 — Atılgan (4), Öç (3). Soldan sağa 1, 2, 4, 6, 7 ve 10 da- ki kelimeler sırasiyla okunursa son | isandan beri her gün bir az daha na çıkan bir hakikağ olur. işe aldırma.. derler! Dedi, güldü. Sonra yine bir. yüzü $ 1, sesi değişti: — Ama, ne de olsa fena yapı- yorsunuz. Kocalı kadınların kö- tü olmasına yüzde doks-a do- kuz kocaları ön veriyor! Ya şim di senin karın da bir başka er kekle kapalt ise., — İmkânı yok, Aklımdan bi- le geçmez!. — V>den geçmesin. Eğer se- nin çapkınlığının, aldatıldığı- nn far' ında ise öç almak için o Ca bir erkeğe gönül verebilir. — Benim karım. öylesi değil. dir. — 7aten hiçbir. tadın öyle : Ceğildir. Her kadın wnadan ter- temiz doğar. Ve.. her kadın te - mizdir. Önu kötü yapan hayat, örneklere” . Akla gekniyen se- bep ve ar..çlardır. Na Suat sustu. Selma deVam edi- yordu: — Ben de kötüyüm, Senin koynundayım. ! 'r hafta seninle kakiım, Daha üç gün, beş gün wMerdivenin son basamağı - na oturmuş, terter tepiniyor, ağlıyordu. Annesi koşarak mut baktan çıktı. Sekiz yaşındaki kızı ağlar görünce şaşırmıştı: — Ne oldun yavrum Gülen.. Çocuk başını kaldırdı. Gözle ri kızarmış, boncuk gibi yaşlar dökülüyordu. Titrek ve öfkeli bir sesle: — Kitaplarım.. Dedi. Yeniden ağlamaya baş- ladı. “Gülen,, , adına benziyen bir kızdı. Yüzü ışıklı gülüşlerle dolu, sesi her zaman sevinçliy- di. İç açan, yürek ferahlatan bir çocuktu. Daha kundakta iken bile, hiç ağlamazdı. Annesi sor- du: — Hangi kitapların yavrum... Okul kitapların mı? “Gülen,, ellerini gözlerinden çekti : — Hayır! Dedi. Okul değil... Öykü kitaplarım — E... Ne olmuş yavrum? — Anne... Sen de yalnız soru yorsun! İşte bak ne olmuşlar... Merdivenin kenarında yırtılmış yapraklı bir iki kitap duruyordu. Kadın bunları eline aldı, Evirdi çevirdi: Sonra: — Kim yırtmış bunları Gü - len, Diye s0tdy... Çocuüğün huçkıre rıkları kesilmiyor, yaşları bir türlü dinmiyordu: — Kım yırtacak... “Aypek,, yırtmış!.. Anne bıktım ben bu çocuktan artık, kıskançlığından ne yapacağını şaşırıyor!.. “Aypek,, küçük erkek karde- şiydi. Annesi onun yanına, mer- divene oturdu. Bir kolunu kü - çük kızının beline doladı: — Ne yapalım Gülenciğim... Dedi. Küçük kardeşin çok ya - ramaz... Biraz daha dişini sık. Şüyuytcek sen de rahat edecek sın, Küçük kız bir büyük adam sı- zıltısile: — Anne artık dişlerimi sık- maktan usandım. Hem de kökle ri ağrıyor! Dedi. Kadın kızıma hak (türk çedir) veriyordu. Fakat “Ay - pek,, de o kadar tatlı bir yavruy du ki, ona bir tokat atamıyor - du.. Kızma sordu: — Gülenciğim sen artık büyü yorsun, nasıl olsa bu kitapları kalacağım. Paranı alacağım. Yi- yorum, içiyorum. Senden ayrıl- dıktan sonra da bir başka erkek- le bir geçeden beş geceye, yüz geceye kadar hep seninle geçir- diğim günleri, dakikaları, sani- yeleri geçireceğim. Ve.. bana sen de, senin gibi bütün erkek- ler de kötü kadın.. diye bakarsı- nız. Fakat, niçin köti bir kerecik olsun düşündünüz mü, sordunuz. mu?, Kötü.. der geçersiniz. Asıl kötü sizsiniz.. Erkekler.Beni de kötü eden,be- nim gibileri de kötü eden yine en başta ve en önde bir erkek ve bütün erkekler oldu! Ve.. daha coşkun devam etti: — Hiçbir kadın kötü yoldan memnun değildir. Kötülüğe bi- lerek, sızı duyarak katlanır, Düştüğü bataktan kurtulamadı- ğı için kötülük eder. Ve.. siz bü. tün erkekler bundan zevk duyar- smız, Kadını ilk saplandığı ba- takta asfaltta ve lüks bir araba içindeymiş gibi alkışlarsınız, ve sürüp giden alkışlarınız zavallı- yı gırtlağına kadar batağa so- kar, en sonunda da bütün bütün a |TANIIN ÖYKÜSÜ Kölenin Kitapları okumuyacaksın. Sakla sakla ne olacak... * Kiz annesini dargın bakışlar la süzdü: — Anne onları ne yapacağım biliyor musun? Sesi tatlılasmış, yüzüne yu - muşak bir gülüş çizilmişti: — Çocuklarıma okuyacağım. Ben küçükken sen nasıl her ge- ce büyük bir kitaptan bana ma - sallar okurdun, işte bende öyle çocuklarıma okuyacağım: Annesi onun saçlarını sevdi, Yanaklarından öptü: — Üzülme Gülen dedi. Aype kin yırttığı kitapların yenileri « ni sana alırım.. ülen kaderin (türkçedir) çizdiği yoldan giderken evlene memiş, yıllar saçlarının rengini soldurmuş, Güler yüzlü “Gülen teyze,, olmuştu. Küçücük evinin kapısını her sabah minimini ço- cuklar çalar, içeri dolarlardı.Ma hallede ne kadar anası işe giden ve ana mektebine gidemiyen ço cuük varsa “Gülen nine,, nin ba. şına toplanırlardı. O bir gün kü- çüklere yaprakları yırtık bir ki taptan masal okuyordu...Gözleri yaşlandı. Küçükler merakla ni- çin ağladığını sordular. O göz « lerinin yaşını sildi: Onların hiç anlamadığı bir cevap verdi: — Bu kitabı ben küçükken kar deşim yırtmış, o zaman da ağla mıştım!. Dedi. ÖZLEM Gençlik bizi bırakır, bir onu brrak- mak istemeyiz. Kırk yılımıza bastık- tan sonra da ikinci gençliğe giriyo - ruz; der ve kendi kendimizi avuturuz. Geçmiş günlerimize karşı olan Özlem (hasret) imizin derin kökleri vardır. Gelecek günlerimiz için de umayları- mız (emellerimiz) tükenmiş değildir. Yaşımızın ilerlediğini bilir, kendimi » zi aldatacak uyatıç - (münebbih) a - vunçlar (tesellil-r) buluruz. Eski sev- gilerimizin yüreğimizde kalan izleri gene bir kor gibi kızgındır. Avunu - ruz, avunuruz. Pakat gençliğimizin özlemi, en sonunda gözlerimizi kapa- tan büyük * ıvveti (Türk kökü) yene cek dinçlik ka — ** değili çamura dalsın vu batağın içinde görünmesin, gözden kaybolsun diye aP-ışladığınız başa bir tek- me vurur, onu en dibe gömersi- niz. Bu gömüşte ve o gömülüşte zerre kadar kılınız bile krpırda- maz! Her erkeğin sırtmda en aşağı yüz kadının et hakkı vardır. Kandı: mız k: İm, kanmış kadın, armut gibi etini tartıya vurup satın aldığınız kadın hep bu sıranın içindedir. Suat Üütün bu sözlerin hiçbi- risini dinlememiş gibi: — Br-k canıtu bu moral pro- fesörlüğünü. Olmuş oluramış, ol- sun olması * nemizel, Biz eğlencer-ize, bugün n: yapaca- ğunc”a bakalım sevgilim Dedi ve lâfı alaya boğdu. Sel- ma, yine başlamak, ; 'ne söyle- mek istiyordu. Suat boynuna sa- rıldı: — Bir öpücük.. bir öpücük Diye onu susturdu: — Nereye gideceğiz?. y TArkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: