15 Temmuz 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

15 Temmuz 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İNE 2 a a Se a ER İŞİ ŞİLİ A e a A YURDDA PEYNIRCİLİIK Kandırada Bir Senede 20) Hayvan sergisi | | Ton Kaşar Peyniri Yapıldı Kandıra, (Özel aytarımız bildiriyor) — Kandıra kaşarhane- sinde başlanan kaşar peyniri imalâtı, ağustos sonuna kadar sü- recektir. Geçen yıl Kandıra, 20,416 kilo kaşar peyniri istihsal etmiştir. Bu miktar kaşar peyniri imal edebilmek için, 142 bin kilo sütten yapılan 40,365 kiloluk beyaz peynir tasfiye edilmiş- tir. Tahminlere göre bu yılki imalât geçen yıla nazaran biraz fazla olacaktır. Mevsimin kurak gitmesi dolayısile, tadım ve evsaf bakımından çok üstün olacağı muhakaktır. Köylüler Arasında Kavga Konya, 14.A.A. — Beyşehir köylerinden birinde bir sazlık yü- zünden köylüler arasında büyük bir kavga olmuştur. Kavga sonunda 22 kişi hafif, beş kişi ağır surette yaralanmış- tır. Hükümet işe el atmış, suçlular yakalanmıştır, Kuş Adasında Belediye Seçimi Kuşadası, (Özel aytarımız bildiriyor) — Belediye seçiminin Devlet Şürasınca bozulması üzerine, yeni seçim için hazırlıkla- ra başlanmıştır. Şarbaylığın yeni yıl bütçesi 32 bin lira olarak tesbit edilmiştir. Trablus cenginde bir kısmı tamamen yanan ve yıkılan bu kasabanın kıyısında ve iç mahallelerinde modern yapılar yükselmeğe başlamıştır. Yeni parkın yakında tamam- Tanaçağı umulmaktadır. Orta Anadolunun Şirin Bir Köşesi: Akdağ Madeni ği — Akdağ madeuf Akdağ madeni, (Hususi mu- habirimizden) — Akdağ made- ni orta Anadolunun şirin köşe- lerinden biridir. Burada oraym (belediye) çalışması bir bakışta göze çarpıyor. Sokaklar temiz, muntazamdır. Kasabanın iyi bir yerinde de halkın rahatı için gü zel bir parkı vardır. Madenin bir çok yıllar önce daha iyi ve güzel olduğu söylenmektedir. Doğu yamacında yangının bı - raktığı bir kısım harap yer var- sa da yavaş yavaş oralarda yeni evler yapılmağa başlanmıştır. Kasabanın iyi suya, fenni bir mezbahaya, elektriğe ihtiyacı vardır. Suları kireçlidi i bi dispanseri, çalışkan vardır, Akdağ madeninde tecim ve No. 57 YOSMA! Etem İzzet BENİCE Doktor bu sorgu kârşısında €n çok sevdiğine tapan bir man- yağın boyun eğikliğile onu onayladı: — Evlenemezdim. Sonra, birdenbire şenliğini to- parlıyarak: — Ne iyi etmişim de evlen- mişim... Diye sevgisini taşırdı vc bir istek yaptı: — Haydi kalk, araba ile Taş- delen'e kadar gidip gelelim. Genç kadın, güzel kadın, ren- gini güneşten, güzelliğini dün- yayı kuran gücün tılısımlı elin- den alan şen kadın kıvrak bir kalkışla yerinden hopladr: — Haydi gidelim sevgilim. Ve sözüne ekledi: — Ama ben yarm araba ile Beykoz'a kadar gidip gelece- ğim!, Ve doktor ona bir tek kelime | endüstri işleri gericedir. Bun - dan yedi sekiz yıl önceleri te - cim işleri iyi imiş. Fakat tecim yolu buradan uzaklaşınca tecim ve endüstri hareketleri de geri- lemiş ve durmuştur. Bugün ba- tı memleketlerinden daha iyi o- lan satım ve endüstri evleri bom boş kalmış ve bakımsızlık yü - zünden bozulmağa yüz tutmuş- tur. Şimdi günlük ihtiyacı başa- racak kadar satım endüstri evi ve iş adamları vardır, Tecim ve endüstri hareketlerini uyandır - mak ve canlandırmak için Ma - denin adında toplu olan, top - raklarında saklı bulunan çok de gerli yer hazinelerini açmak, yeryüzüne çıkarmak ve eskisi gibi yeniden işlemekle kabildir. ile cevap verdir Öğle sonu. Saat üç var. Hani fe Kadın mutfaktan çıkmak için ellerini kuruluyordu. Birden s0- kak kapısı çalındı. Kapının zi- li sanki kafatasının içine ba lanmış gibi beynini çan çan öt- türüyor, damarlarına korku, merak, ürperti yayıyordu. — Acaba Safiye mi, yoksa Hüseyin mi?, Diye mmrldana mırıldana mutfaktan çıktı, kapıya gitti. — Kim o0?. Geçkin kadının bu ürkek s€- sine, Safiye'nin gür sesi karşı- lik oldu: — Benim, aç,. Hanife Kadının yüzü birden güldü. Heyecanla: — Sen misin kız?. Diye kapıyı açtı. Eli titriyor. du damarları ürperik ürperikti. — Gel yavrum. Nerelerde kaldın?. Diyerek onu içeriye aldı ve bir ana sevgisi ile boynuna sa- BAN A İNŞ Kayseride bir Kayseri, I4.A.A. — Uzunyayla hayvan sergisi Pınarbaşında tören- le açılmıştır. Pınarbaşı sergiyi gör- meye gelen halk ile doludur. Kay- seri, İl ve Şarbayı Koçordu Komu- tanı Vekili Tören yerine geldikten sonra Baytar Direktörü Uzunyayla. da at yetiştirme işinin gün geçtik- çe ilerlediğini ve yeni sonuçlar el- de edildiğini, hükümetin hayvan yetiştirme işine büyük bir önem verdiğini anlatmıştır. Sergi binlerce halk tarafından gezilmiş ve en eyi at yeliştirene mükâfatlar dağıtılmıştır. Sergide hayvan satışı çok ilgili olmuş, sergiden ötürü Uray hayvan sahiblerine ve çağrılılara yüz kişi- lik bir şölen vermiştir. TE Hava kurumuna Yardım Tokat, 14.A.A, — Hava kurumuna yardım yolunda İlbay başkanlığın- da toplanan komite haftada iki kere toplanıp hava tehlikesini bilen üye kaydma başladı. Bu güne kadar 7006 Wralık yüken kayıt edilmiştir. Üye yazımı devam etmekte ve çalışmalar Tokat ilinin bütün bağlantısında iler- Jemektedir. d Tarı vapuru izmirde İzmir, 14, A.A. Vapurculuk Sosyetesinin İzmir yoluna © ayırdığı Tarı vapuru ilk olarak | limanımıza gelmiş olduğundan vapurda dün bir öğle şöleni verilmiştir. Çağrılılar va- purdaki temizlik ve intizam: beyen-, mişlerdri. KUÇU HABERLERİ verememe vari * Denizli, (Tan) — Halke - | vinde açılan dikiş nakış sergisi kapanmıştır. Sergiyi açık bu - | lunduğu müddetçe bir çok se - gi gezmiş ve beğenmişler- NT, # Kandıra, nümü münasebetile yağan be - reketli yağmurlar köylüyü se - vindirmiştir. Bilhassa mısır ve keten ekicileri çok memnundur- lar. Maamafih pazara sığır, yün mal etmediği için, arpanın ki- losu 3, buğdaym kilosu yedibü- çuk kuruştan aşağı düşmemiş - tir, * Tarsus, (Tan) — Şar kuru- İunun kararile 1 mart tarihinde her tarafta peçe kaldırılmıştı. * Şirketi Hayriyeye ait 18 nu maralı kömür kayığı Beylerbe - Yi spor klübüne ait futaya çarpa rak parçalamıştır. * Evvelki gece saat 23 de Kı- nalıadada bir cinayet olmuştur. Kınalı adada Nar çiçeği soka - ğında oturan Eskişehir şeker fabrikası İstanbul bürosu me - murlarından Şefik eşi Ferihayı geçimsizlik yüzünden mavzerle karnından ağır surette yarala - muştır. Şefik yakalanmış, yaralı kadın da hastahaneye yatırıl - mıştır, rıldı: — Safiye'ciğimmm... Safiye de: — Çok mu göreceğin geldi ablacığım? Diyerek geçkin kadmın boy- nuna kollarını doladı. Bu sar- maş dolaşlık bir saniye sürdü. Sonra, ikisi de yürüdüler. Safiye çok şendi. Bütün güzelliğini yüzünde, gözlerinde taşıyor ve merakla soruyordu: — Babalık yok mu?, Hanife kadın: — Bırak Allahını seversen. On gündür ne çektiğimi ben bi- lirim. Sen yoksun diye bütün ti» | tizliği üzerinde. Süratından dü- şen bin parça oluyor, Her şeye kızıyor, her şeyden öfkeleniyor, en küçük şey için beni dalayor | Genç kadın bütün bu öfkele. | re, kızgınlıklara aldırış etmeden İ tekrarladı: | — Evde yok mu?, Hanife Kadm: — Yok., Dedi, sözüne ekledi: — Olmasın daha iyi, TAN (Tan) — Gün dö | sn POLIS Bir Bekçi Sev- diği Kadını Kıya- sıya Vurdu BEKÇİ MEHMET Evvelki gece Galatada Yüksek kal dırımda kıskançlık yüzünden bir ci- nayet olmuştur. Yaptığımız tahkikata göre Yüksek kaldırımda O Emin Bey çıkmazında kahveci İranlı Mebmet ile Hayriye Münevver ismindeki karı koca oter maktadırlar. Ve bunların 5 yaşında Ahmet isminde bir çocukları vardır. On üç yıldır evlidirler. Ayni mahallenin bekçisi Refahiye Wi İbrahim bundan bir ay evvel Mü - nevvere müracaat ederek Mehmedin İrana gideceğinden ve işlerinin bo- zulacağından bahsetmiş, kendisine kaçmasını istemiştir. İbrahim ayni zamanda ailesini birakarak Münevve ri alacağını da ilâve etmiştir. Bunun üzerine Münevver bekçi İbrakime kaçmıştır. Bekçi İbrahim de Münev- veri Sultanahmet taraflarında ahbap larından birinin evine götürmüştür. Karısının kaçtığını haber alan İranlı Mehmet d: bir müddet Münevveri İ | aramış ve nihayet bekçi İbrahimin kaçırdığını anlayarak her ikisini de mahkemeye vermiştir, İş mahkemeye düşünce Münevver tekrar Mehmede baş vurarak barışmak jaeediğini söy- İemiştir. Mehmet evvelâ razı olmak İstememiş, fakat sonra, 13 yıllık ka tısma dayanamıyarak barışmıştır. Bekçi İbrahim, Münevverin elin - den gitmesine çok üzülmüştür. Bir > dım. Madem ki, kaçacaktın, niçin be ni karımdan ayırttın, demiştir. İbrahim bundan sonra da, Münev- vere her rastlayışında ayni sözleri tektar etmiş ve: — Tekrar birleşelim, diye ısrar & miştir. Fakat Münevver bu tekliflere hiç kulak asmamıştır. Bekçi İbrahim bu vaziyet karsısın da çok kızmış ve bazı kötü düşünce İere saplanmıştır. Nihayet evvelki akşam, Münevverin kapısının önün- de beklemiş, kadının çıkmasını gözet lemeğe başlamıştır. Münevver saat 19,30 sularında, biber almak üzere evinden çıkıp karşıki bakkala gider ken, bekçi İbrahimle karşılaşmıştır. İbrahim evvelki tekliflerini tekrar etmiştir. Münevver evvelki gün de İbrahime çok soğuk davranmış ve o- nun tehditlerine omuz silkmiştir. Bunun üzerine gözleri kararan İb- rahim hemen tabancasına davranarak Münevvere iki el ateş etmiştir. Mü - nevver biri kalbinin üstünden, diğe ri göğsünden olmak üzere iki ağır yara almış ve feryatlar içinde kal - dırımların üstüne düşmüştür. Silâh sesi üzerine etraftan yeti - şen polisler, bekçiyi yakalamışlar ve Münevveri de hemen Haseki hasta- hanesine kaldırmışlardır. — Neden? — Sana çok kızıyor. — Ne yaptım yine ben?. — Gelmiyorsun, görünmüyor- sun. diye çok içerliyor. — İyi ama, parasını gönderi- yorum. , — Şimdi paraya değil de, se- nin gelmeyişine tutuluyor. Genç kadın, güzel kadm, gü- ne$ renkli kadın mantosunu omuzlarından düşürdü, odaya girdi, ilk kanapeye oturdu, ya- naklarında toplanan sevgi gülü- cüklerini yüzüne dağıta dağıta: — Büsbütün gelmiyeceğim- den mi korkuyor?. Diye söylendi. Hanife Kadm çok heyecanlı idi. — Bilmem ama, karşılaşırsa- niz hiç te'iyi olmıyacak. Bilmi- yorum ne yapmalı? Dedi, genç kadının gözleri içine baktı. İhtiyar -kadm bu gözlerde korkusunu giderecek bir teselli, ıstırabını yenecek bir avunma arıyordu. İri, siyah, katmerli gözlerini devire devire güvenle Hanife'nin bakışlarını sözlerine çeken taze kadın; 157.935 Çevismeler vien)/ee Okumuş kızla cahil delikanlı Kendi denginin zıtlarndan hoşlanmak tabiidir. (o Sarışın- lar esmerden, esmerler sarışın- dan, hattâ uzun boylular kısa- dan hoşlanırlar, Fakat hüyu- nun zıddını sevenler pek olma- dığı gibi cahilden hoşlanan okur yazarlara da tesadüf edilemez. Hattâ az çok tahsili olan bir er- keğin elifi görse mertek sanan bir kadın okur yazarı tercih ede- seğine şüphe yoktur. Fener'den “Bir Ses” işaretile bize mektup yazan genç kız kendisinin ortamektep tahsili olduğunu bildirerek diyor ki: “.. Beni eski dostlarımızdan birinin oğluna vermek istiyor- lar, Bu gençle memleketinden geldikçe, iki üç defa görüşmüş, tanışmıştım. Son derece sade ve cahil, buna mukabil saf ve temiz bir çitçi olan genç beni sevmiş. Ailesi vasıtasile aileme mürac&- at etmiş. Onlar da münasip görmüşler. Nişanlandık, doğru- Su babamın ve annemin arzula- rına karşı duramadım. Fakat şimdi düşünüyorum; Ben İstanbulda doğup büyü- düm, az çok okur yazarım. Her gür gazele OKULUğun “gibi. bir- çok ta roman ve edebi eser oku- dum, hâlâ da elime geçtikçe bu çeşit eserleri okumaktan zevk alırım. Halbuki nişanlım dedi- ğim gibi hiç okumamış, döne büyümüş, toy, ona il zen- Bim, İoküzar bir gençtir. i Bana zenginliği, işküzarlığı ve saflığı nişanlanmak - kararını verdirdiği halde cehaleti bugün beni tereddüde düşürüyor. Be- nim için İstanbuldan oldukça uzak bir köyde belki yaşamak mümkündür. Fakat cahil bir adamla mes'ut olmak mümkün mü?” Evlenirken yalnız parayı ve vücut rahatlığını değil, ruhun rahatlığını da düşünmek lâzım- geldiği geç aklınıza gelmiş. Bir erkeğin karısında hiç olmazsa okur yazarlık aradığı bir zaman- da, sizin kadar okumuş bir genç kızın büsbütün saf ve cahil bir köylü delikanlı ile mes'ut olma- sı kolay değildir. Nişanı, yine ailenizi inandırarak geri akna- ğa çalışmız. o Gençlere baba öğütü Biz bu sütunlarda fırsat düş- tükçe kadında aranacak birinci vasfın ev kadınlığı olduğunu, bir kadının evvelâ — şu eski ta- — A.. Sen çok korkak olmuş- sun abla, Dedi, sözlerine ekledi: — On gündür, yokum, Bun- dan ne çıkar?. Bu adamın bir türlü aklı ermiyor ki, su gibi harcadığı para kolaylıkla kaza- nılmıyor. Ben hergün evde ve onun gözü önünde oturursam para nereden gelecek? — Doğru. Haklısm kızım. Yerden göğe kadar, Sana söyle. necek lâfım yok. Ama, Hüse yin dert anlamıyor. Öfkelendik. çe kızgınlığını benden çıkarıyor. Sabaha kadar vir vir başımın etini yiyor. Genç kadın, bacağını bacağı nın üzerine attı, çantasmdan bir cıgara yaktı, söylendi: — Ölsede kurtulsam bari. Ve birden rengi soldu, sesi titredi; — Acaba ben bu hayattan hoşlanıyor muyum. Onu hiç 80 ran yok. Ne kadar ıstırap çeki- yorum, ne kadar kendi kendimi yiyorum, ne ağulu günler sürü yorum, Bütün bunlara karşı ilgi duyan benden başka hiç kimse biri ile — hanım hanım? ması lâzmmgeldiğini Dün aldığımız bir met ta yaşlı bir kocanın eV olmıyan eşinden acı şikâğ! le doludur, Mektup şudt “Size bu mektubu döktükten sonra derma ne tavsiye edeceğinizi için göndermiyorum. bence bunun ilâcı yoktur! benim çektiklerimi o kü gençlerin ders alması içi yorum. Ben üç sene ev dokuz yaşında evlenmiş, & bulun tanınmış tacirleri. riyim. Servetim memlekt de göze batacak bir dereti duğu için Nişantaşının dillere destan bir kızını üm. Bu kız daha yirmi kibar ve eski, servetini Ki miş bir ailenin kızıdır. yalnız güzelliğine kapılM ailesinin görmüş geçirmii âile olduğu için kızlarını? kibar, hem de orta halli larından dolayı ev işlerine! mış olacağı kanaati de du. Meğer aldanmışım. tanımadan, o araştırmada” kadın hakkında hüküm nekadar yanlışmış!.. Evlen mizdenberi bu kadının bif düşüncesi vardır: Tuvaleti! gezinti... Yeni yeni pokel alışıyor. Ben ondan ye: şirmesini, ortalık temizle! elbiselerimi ütülemesini miyorum. Bütün bunları cak adamlarımız var. bunları yaptıracak olan d kadınıdırki, o yok. O giyinmesini, gezmesini bil Frenklerin en zengin ve aile kızlarına bile bulaşıktı kişe, biçkiyâ kadar bütün lerini öğretmelerinin dur: Hepsini bilsinler ve larına bilerek direktif versi Bir gün adamsız kalırlars&! şırmasınlar. o Evleri intizi kaybetmesin. Bizimkiler nimki gibilerden diyorum — yemek pişi ortalık süpürmeği hi ve ahçılık saniyorlar.” Gençlere öğüt olsun diy zılan bu mektuba bir iki biz ilâve edelim: Sakın Ki merdiven dayadığınız zam ranıza güvenerek yirmisin kızı tanımadan, sevmedi vilmeden almağa kalkmâğ 'Tanımadan, sevmeden, meden aldığınız bu kız eV se de yapmaz ve: — Ben bu kart herifin vardım? Parası var, isti yaptırsın. Elbet ben gezif Deyiverir. öfkeli, daha içli devam — Günlerimi geçirmeğ bin bir kılığa, bin bir kaf riyorum. İnsan için ol bi görlüinememek, den bambaşka olmak öğ öyle ağır şey ki, Ne çeki neler yapıyorum?, Bunu biliyorum! Hanife Kadın, boynü rek ve yavaştan alarak — Hep'öyle değil m Dedi. Safiye, buna tün içerler gibi birden #4 — Ne çekiyorsunuz. sey. Ben kazanıyorum tiriyorüm, ben çile d€ rum, siz yiyorsunuZ.» bu mu?.. Ve bahar kokulu, gür” li, güler yüzlü genç &#“ yülü, tılısımlı,. iri irden ışığını kaybe! rma iri birer damla Y ten gelen, ıstırapların LA kasi ye

Bu sayıdan diğer sayfalar: