15 Temmuz 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

15 Temmuz 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

E AN ünya Gazetelerine Göre Hâdiseler DOĞU AFRIKASINDA italya Ve Habeşistan Temps'dan; İtalyan - Habeş çekişmesi yeni bir safhaya giriyor. Lâheyde toplanmış olan hakem komisyonu Üyeleri, va- zifelerine (Odevamdan vazgeçtiler, Çünkü karşılıklı iki tezi telif ede- mediler. İtalyan delegesi, mesuliyeti tesbit edilmek gereken hâdiselerin cereyan ettiği Ual-Ual bölgesinin, Habeş arazisinde kâin olduğuna dair olan Habeş tezini katiyen kabul et- memekte ısrar etmiştir. Böyle bir konu, ister istemez, İtalyan Somalisi i sındaki hudutların tayini gibi esaslı bir meselenin ince- Jcnmesine müncer olurdu. Roma hükümeti, hakem komisyo- nu salâhiyetinin böylece genişletti- rilmesine daima muhalefet etmiştir. Bu mesele, Cenevtede, Uluslar ku- rumu derneğinde ortaya atıldığı za- man İtalyan delegesi Baron Aloisi, hakem © komisyonunun hudutların tahdidi işine asla temas etmemesi gerekliğini, katiğ olarak işaret et misti. Lâheyde toplanan hakemlerin vazifesi, sadece Ual-Ual hâdiselerine münhasır kalmış bulunuyordu. Hâ- diselerin Habeş yahut Somali arazi - sinde vuku bulduğunu tesbit etme- den, bangi tarafın mesul olduğunu tayin etmek güç olduğundan, hakem komisyonu işine devam edebilmek imkânszlığı karşısında kalmıştır. Italyan - Habeş çekişmesinin. iki taraf arasında doğruca ve Cenevre- nin gösterdiği hakem uzlaşma yolile halli için tutulan metodun vahim bir muvaffakiyetsizliğe uğradığı gerçek liğini saklamağa yer yoktur. Evvel- ce de yazdığımız gibi, İtalyanlarla Habeşler arasında vukua gelen bü- tün hâdiselerin başlıca sebebi 1906 danberi Habeşistan ile Somali ara- sındaki hududun kati olarak asla tah dit edilmemiş olmasındandır. Bunun içindir ki, bir kaç ay önce Usl-Ual bölgesinde vuku bulan bu derece ö- nemli bir çarpışmanın mütecaviz ve mesulü kim olduğunu tayin edemi. yecek bir durumda bulunuyoruz. A- dis-Abeba hükümeti, ahitlere daya- narak, bu arazinin Habeş toprakla. EDEN rından sayılı olduğunu iddia eaıyor. İtalyan hükümeti ise, UalUal mev- kiinin, yıllardanberi İtalyanlar tara- fmdan işgal edilmekte olduğunu ve bu işgalin asla itiraza uğramadığını ileti sürüyor. Her halde, İtalya, a zi Üzerindeki olutun, münakaşa ko - nusu olmasını katiyen kabul etmiyor ve hakem komisyonunun oUabÜal mevkiine tecavliz eden Habeşlilerin İtalyan bayrağına karşı işledikleri hakaret meselesinden başka bir şey- Ie meşgul olmamasını İstiyor. Lüheyde, uzlaştırma gayretleri bir çıkmaza girdi. Ancak, muvaffakiyet- sizlikle girilen çıkmaza bakarak, me- No.9 Abanoz Bilezik RENE CHAMBE Zihnim daima teyakkuz halinde, bir insan kalbinin geçirebileceği bü- nefret bütin hüviyetin mi sarıyordu. Bir hiç, meselâ bir gülümseme, beni içinde kıvrandığım uçurumdan tutup ümit dünyasına çıkarıyordu. Ben ki, Almanarre'daki bu küçük «ve güya bir parça sükünete kavuş- mak için gelmiştim değil mi? Nere- den nereye? Artık hayatım intizam- sız, hümmalı, üzücü bir hale girmiş- “ Müsamin üzerine yığılan mektup- ların hiçbirine cevap vermiyordum. Hele gateteler kuşaklarıyle olduğı gibi açılmamış duruyorlardı. Zavali sulu boyalarımın hepsi de natamam kalmışlardı. vir) Madam Pezarg da bendeki bu des 'gişikliğe hı, Artık eski geve- zeliği kalmamıştı. Bana da bir şey sormıya cesaret edemiyordu. Sessiz | m Yi düzeltiyor, elbise! ri çalıyor, yemeğimi bazırlı. yor, birdenbire şapkamı başıma ge- Girip sıkmağa hâzırlandığım zaman, selenin sulhen halli için başka çare kalmadığı zannedilmelidir. Bunun böyle olduğuna inanç getirmek için Genevrede verilen ve her iki taraf hakemlerinin, hükümlerine riayeti taahhüt ettikleri kararın suretini in- GRANDI celemek yeter. Bu kararda deniliyor Vi: Uluslar kurumu, 1928 tarihli İtal- yan - Habeş muahedesinin beşinci maddesi mucibince İki tarafı arala- rında yalnızca anlaşmakta özgür bı- raktı, Ancak, çekişmenin halli için dört hakem arasında 25 temmuza ka- dar bir uzlaşma yapılamaz ise, ulus- lar kurumu tekrar toplanmağa ve işi beşinci bir hakeme havale etmeğe karar verdi. 25 ağustos tarihine ka- dar uzlaşma ve hakem yolile bir an- Taşma husule gelmiyecek olursa tek- rar toplanarak durumu İncelemeğe de karar verdi.,, Bu ibare sarihtir. Komisyonun dört üyesi, 25 temmuza kadar muta- bık kalamadıklarından uluslar ku - rumu, bitaraflar arasından bir beşin- ci hakem seçmek mecburiyetinde ka- lacaktır. İşte bundan dolayıdır ki, uluslar kurumu genel, sekreteri Avenolun Londra ziyareti özel bir önem almış gibi görünüyor. Şüphesizdir ki Ce- nevre derneği 25 temmuzda beşinci bir hakem tayin edecektir. Fakat bu, bir formaliteden başka bir şey değil- dir. Bu münasebetler meselenin de- rinden derine incelenmesi mimkün değildir. 25 kem usulü, > sizlik gösterdiği takdirdedir ki, u - İ Juslar kurumu konseyi durumu yeni. den inceleyebilecektir. Bazı gazetlerde görülen haberlerin tersine olarak, İngiliz hükümeti, ku- rum derneğinin derhal toplanmasını istiyecek değildir; çünkü meselenin bugünden bütün şümulile ortaya a- tılmasında ciddi mahzurlar olduğu anlaşılmıştır. Avenolün Samuel Hoare ve Eden ile görüştükten sonra İtalyanın Lon- dra büyük elçisi Grandi ile de ko- nuşmuş olması, bir anlaşmayı kolay» Jaştırmağa en elvetişW usulün, İtal- ya ile uluslar kurumu arâsında bir buhrana yer vermeksizin « aranmak» ta olduğunu isbat eder, Zaten bunu sağduyu ve akıl emreder; çünkü İ- talyanın uluslar kurumundan çekil mesine müncer olacak böyle buhran, kurumun otorite ve prestiji için en vehsmetli sonuçlar verebilir. Bunu, defalarla anlatarak, terarla yazdık. Bugün en önemli dava uluslar kuru- munun. rolünü ve nüfuzunu bilhassa Ayrupada korumaktır. Çünkü Al - manyadan sonra İtalya da çekilirse bu rolü ve nüfuzu korumak çok müş- mi sl İtalyan - Habeş çekişmesine gelince: hakem komisyonunun mu - vaffakiyetsizliği, insanı | nikbinliğe acaip bakışlarla hareketlerimi takip ediyordu. Şoseye çıkınca uzun gezintiler ya- pıyor, bazan sırtlara tırmanarak bir ağacın altına oturuyor ve orada tek başıma güneşin batışını seyre dal- yordum. Fakat ertesi sabah, yüzümde za hiri bir neşe ile, bütün atmimi bile- miş halde Hesperidaya gi um. Zavallı aşkımı sonuna kadar, mez- buhanc müdafaaya karar vermiştim. Bu Maryse öyle ilâhi bir kızdı. * daha doğrusu bir ak- şam, Maryse'in bilmiyerek, yahut bilerek gösterdiği alâkasızlıktan ar- trk ümidi keserek, bu diyardan kaç- mağa karar verdim. Gece, Madam Perarg odasına çe- kilince, alelâcele eşyamı, mektupları- mi, gazetelerimi ve zavallı odacığı- mi süslemek için yavaş yavaş aldı- ğım öte beri eşyayı, bibloları topla dım, Mavi pancurları, ufak bahçesi, iki ökaliptüs ve birkaç portakal ağacı ile 6 kadar çok hoşlandığım bu kü- çük evi bırakıp gitmek de bana güç geliyordu. Burada ne hatıralar bırakıyordum. Neşeli hatıralar, hazin hatıralar, sa- adet hatıraları, ıstırap ve aşk hatıra- Bir gün, — Aşkta ıstırap hatıraları, en acı ve Habeş meselesinde Avrupa Siyasası b seed siyasal çözenlerine naza. ran İngiltere hükümeti Uluslar rumuna müracaat için uğradığı mu valfakıyetsizlikten sonra daha ihti Italyaya bağlayan dostluğu birinci plânda tutması In- gilterenin bu ricatini daha bariz bir şekle koymuştur. Umit ediliyor hi ingiltere hükümeti siyasasını esaslı surette yeniden gözden geçirmeğe doğru teveccüh tir, Buna de- ül olarak ta yarı barbar ve esir ve piyasası olan bir memleketin ulus- lar kurumundaki yerini muhafaza etmeğe lâyik olup olmadığını ve an cak medeni milletlerin bulunacağı bir kurumdan Haberistanın uzak Sir Edward Grigg, Times gazetesine gönderdiği bir mektupta Uluslar kurumu paktının 19 uncu maddesine temas etmekte- dir. Bu maddede Uluslar kuruma azasının arasıra arstulasal durumu tetkik etmeleri ve durumun dünya müsavatını tehlikeye düşürüp dâ- şürmediğini incelemelerinden bah- sedilmektedir. Mektup sahibi Ulus. | lar kurumunun bu maddeyi nazarı dikkate alması lâzımgeldiğini b. yan etmekte ve İtalyanın bu mese- leyi ileri sürmemesine karşı hayret etmektedir. LL a ak sevkedecek mahiyette değildir. Bir beşinci hakemin, ne kadar yüksek bir otoritesi olursa olsun, işi bugün ü le halletmesi, pek az mul- temeldir. Doğu Afrikasında vahad « düs edebilecek her türlü ihtimallere karşı yaptığı süel ve finansal atı» lımdan sonra, İtalya, özlü ve esaslı faydalar temin etmedikçe tuttuğu yoldan asla geri dönemez. Bu fayda- lar ancak siyasal karakterli bir an- laşma ile elde edilebilecektir ki, bi- ve mahiyeti henüz açıkca farkedilemiyor. Fakat diplomasinin bütün membaları işletilmek sartile, ağustos” sonunda uluslar kurumu meseleyi tekrar incelemeğe başla - madan önce bunun cins ve mahiyeti- nin tesbiti mümkün ol. —— Dondurma aldırmak kuvvetlisi, fakat en asili değil midir? Kalbim perişan, göz yaşlarım kir. piklerime dayanmış, evvelce o kadar sakin iken, sonradan allakbullâk ol muş hayatımın bütün saatlerine şâ- hit olan nekadar eşyam varsa, hep- sini biricik bavuluma & yerleştirdim. Evet, kaçacağım. Hem de yarın dan tezi yok. Veda etmek için Hes- peritlaya ğ uraklardan bir mektup gönderecö- dim, o kadar, Ve artık her şey de bitmiş olacaktı. Bir daha Maryse'i de görmiyece- ğim. Fakat size itiraf edeyim ki, © dakika kirpiklerime Okadar gelen yaşları tutamadım ve ağladım. Sabahleyin her sey hazırdı. Hesa- bımr da görmüştüm. İşin iç yüzünü bilmiyen Madam Pezarg benim birkaç günlük kısa bir seyahate çıkacağımı"zannediyor- du. Önm da uzaklardan bir mektup gönderecektim. Fakat nereye gidecektim? Saat 13.40 treniyle Tulona mr, Brötanya- ya mı, yoksa ailemin Daupbine civa» rındaki eski evleripe mi? Daha bir şey bilmiyordum. Lâkin bu trene mutlaka binecektim ve son dakika- da kararimdan dönmekten korku- yordum. Saat on vardı. Tren tarifesini ka- riştirirken, birdenbire | titredim. Şa- kaklarım atarak, yerimden fırladım. Adliye Kocasını Öldüren Kadın Le Jowrnal'dan: Adliye sarayları, ve güven yerleri olmak İlzemgelirken, son zamanlarda kanlı vakalara sahne oluyor. Buralar- da biribirinden kanlı bir öç almak is- bebi | t€yenler, ekseriya, geçimsizlik yüzün- den biribirinden nefret etmiş karı ko- calardır. Moulins şehrinde Jeanne Tissier adlı kadın bu kaşlı sahneler- İİ den birinin kahramanıdır. Bütün aem dırıcı mrüdafaasına rağmen beş yil bap İ se mahkim oldu. Jeanne yirmi sekiz yaşındadır. Kendisi güzel denemez. Ancak zeki ve ateşli gözleri var. Ana- sının ve babasının tek kalan evlâdı ol duğu için naz ile büyümüştü. Iyi bir tahsil görmüş, İngilizce ve Almanca öğrenmiş, edebiyat meraklısı genç bir kızdı. Kendisi iyi kötü şir de ya zardı. 1927 de genç kız, kotuşularin- dan arabacı Autissier ile evlendi.1928 de aralarında müthiş bir geçimsizlik başladı. Genç kadın o kadar meyus, 6 derece münkesir idi ki, hem kocası- nir, hem de kocasının ana babasını ta- banca ilc öldüreceğini söylüyordu. 1929 da bir kız çocuğu dünyaya geldi. Pakat bu da, geçimsizliği gidermedi. Bu geçimsizliğin başlıca sebebi, iyi tahsil görmüş. incelmiş, romantik, şa- ir bir kadınla kırda büyümüş, avdan başka birşeyden anlamıyan, kaba saba bir adamın evlendirilmelerindeki mü- nasebetsizlik ve nisbetsizliktedir. Bu- na kadının sağlıksızlığını, parasızlığı- nı: da katarsanız, böyle bir ocağın, ge- gimsizlik ve nifak ocağı olacağımı an- Jarsınız, Bir arada yaşamaları imkân- sızlaşan karı koca bir defa ayrıldılar, tekrar barıştılar, tekrar ayrılıp tekrar barıştılar ve ilâh... Nihayet 1934 de, hasta çocuğile kocasını takip edemi- yeceğini bildiren Jeanne'nm aleyhine kocası tarafından boşanma davası a - çıldı. Kadın, ıztırap ve ve teessür için- de çıldırdı, tebevvüre geldi, bir taban- ca satın aldı. Saat on birde Adliye sa- rayma gitti, bir pencereden kocasını gözetledi. Boşanma davası için gele- tek olan kocasını öldürmeği tasmim işti, Adli; ar ni ANL cası bir saat sonra öldü, Çok üzüntü- lü, acıklı, kanlı bir vak'a!.. Bu defa, kanlı hâdiseyi aşk değil, aşkın yoklu- ğu doğurdu! Bu da bir aşk vak'asıdır. Aşka, sevilmeğe, genç kadının maddi için yölli, > da Dışarda, taze bir ses Ma- dam aa soruyordu: — evde mi? Maryse'in sesi, Maryse'in kristal gibi çınlıyan tatlı sesil O, benim evime gelsin? Bu, işte il kdefa vaki oluyordu. Bahçenin kas pısını İtİp içeriye giriyordu ki,karşı- iamağa koştum. Kendimi tutamıya - cağımı, ayağına kapanacağımı zanne- diyo: öyle kuvvetle çar- pıyordu ki. Pakat kendimi tuttum. Maryse elini uzattı. Titriyen dudak- Tarım parmaklarına dokundu. Başımı kaldırdığım zaman gözle- rim gözlerine ilişti, Sessiz bakıştık. — Bir bonjur bile demiyorsunuz ?. dedi, doğrusu sizi ziyarete gelmek istiyenler için pek teşvik edici bir şey değil. Çevap veremiyordum, Evinizde «izi aradığıma © ka- See Le Tesadüf Da Sa - Yalnız başıma şöyle bir do- laşmağa çikmiştım. Deniz kıyısın dan gelirken, yavaş yavaş, hattâ far- kındâ ölmiyarak ayaklarım buraya uzandı. Fakat sizin neyiniz var? Sap sarr ölmüşsünüz. Dün gece de bizi erkenden bırakıp gittiniz. Bir sıkın- tiniz mi var? Ailenizden fena bir ha- ber mi aldmız? Ağlamamak ve Maryse'in ayakla - rma kapanmamak için kendimi zor tutuyordum, (TAN)IN ÖYKUSU 15-7-935 > PRENS BENHUR BİR FİLİMDEN Yazan :0. ” TET RENEE zi FEDA AR 20 Eski Kudüs, esk Roma, Za Uzun, iğri burunlu ve uzun kıvırcı! akal İsrail oçcukları, geniş omuzlu ve ablak suratlı Roma Taiyenlecının ayakları altında... Kudüs, Roma'nın kölesi... İsrail çocuklarının sön prensesi dul bir kadındı. Dul kadınm bir kızı, bir de oğlu var. Oğlunun adı Benhur; Benhur, İsrail çocuklarımın “son ensi anası ve kız kardeşile beraber üleyman Peygamberden miras kalan bir sarayda oturur, o Keki Kudüs, eski Roma |, O gün, ak sakallı yorgun bir Ya- hüdi, peşinde bir eşek yederek Ku- düs'ün kapısından girdi. Eşeğin Üs tünde başı örtülü bir Yahudi kadını var. Bu kadın Meryem'dir. Isa'yı doğurmağa geliyor. Meryem'in eşek üstünde Kudus'e pa bir gün sonra, Roma'nın srail çocuklarına gönderdiği yeni diktatör, on altı zenci kölenin taşıdığı bir tahtıravan üstünde şehrin kapıla- rına dayanmıştır. Roma'lı yeni diktatörü şehir kapı” larına dayandığı gün Benhur; o. Beni İsrail'in son prensi: Roma'k lejyon sübayları arasında bir çocukluk arka- daşmı tanıyor ve onu sarayına çağı- riyor. Roma"; sübay, Prens Benhur'u Sü- leyman Peygamberden kalma saray- da tersliyor. “Köle Yahudi'lerin, Ro- ma'lı efendilere boyun eğmeleri ge- rektir” diyor. ! Benhur'la Roma'k sübây arasında geçen anlaşamamazlıktan birkaç saat sonra... Roma'nın Kudüs'e gönderdi. ği son diktatör, on altı zenci kölenin taşıdığı tahtırevan üstünde ve ayak- ları dibinde yatan çıplak bir kızın ba- Şını okşıyarak Süleyman Peygamber- den miras kalan sarayın balkonu al. tından geçmektedir. İki yanda Roma- k lejiyonlar. Lejiyonların iki yanın- da yeni diktatörlerini görmeğe gelen gürültücü Kudüs'lüler. Göbekli diktatör tem balkonun al- tma gelince yukardan bir taş düşüyor ve üstadın dazlak kafası bir karpuz gibi yarılıyor ikiye... Taşı, kazara düşüren Benhur'dur. Benhur'un çocukluk arkadaşı Roma“ İ: sübay, hemen askerlerini alıp sara- ya dalıyor. o Benhur'u, anasını, kız kardeşini kıskıvrak bağlıyor. e Benhur Roma kadirgalarında küre ğe mahküm edilmiştir. Bir kuru ek- meğe küreklere dayanan prens, ken- disi bu belâdan kurtulunca Yahudi'li- ği de esaretten kurtarmağa yemin edi- yor. Böylelikle genç Benhür bir ulu- sal kahraman namzedidir, Denizler eski zamanlarda korsansız Başımı salladım, hâlâ bir şey söy- liyemiyordum. Tıkanan boğüzımdan çıkacak her kelimenin kimbilir nasıl titriyeceğini hissediyordum. İri bir güneş okaliptüsün sallanan yaprakları arasında omuzlarımıza gümüş oklar göndetiyordu. Bahçe- nin dibinde bezelye toplayan Madam Pezarg dg gözücile bizi tarassut © diyordu, Maryse pembe şemsiyesini açtı. Kısa bir hareketle ,kolundaki siyah bir bileziği dirseğinden yukarı doğ- ru attı, Çıplak kolunun uzunluğun. ca aşağı doğru kaymış abanoz bir bilezik.. Gözü gözümden ayrılmıyordu. Ar- tık gülmüyordu da. — Demek siz burada oturuyorsu- nuz? dedi, ne şirin yer burası, ne minyon ev bu? Evinizi gördüğüme doğrusu çok memuunum. Yavaş ve dalgın konuşuyordu. Zihni her halde başka yerlerdeydi. Kırmızı kumlar üzerinde bir kaç a- dım attı ve yatak odamın alçak pen- ceresine doğru yaklaştı. İlk defa olarak güldü, fakat bu ye eski billüri tinnet yoktu. derece müteheyyiç olduğunu hissediyordum. — Ben eve giremem, dedi, kimbi. lir bahçedeki şu kadın neler düşü - İ nür? Fakaş evinizin içini görmesini de Gabım öyle İstiyor ki. Benhur'un içinde zincirlendiği Te Dai günün birinde kö daşıyor. Kavga gününü, ye kadiri ir da vekilharcı İz kurtararak bir salın üründe A yor deryalara... Az uz gidiyo Derken karşıdan bir Roma kali beliriyor. Kazazedeler kurtuluyf Roma'lı kaptan Benhur'u ken evlâtlık yapıyor. o Benhür, Roma'da rahat de; Yahudi'liği kölelikten kurtarmak, #* sın, kız kardeşini bulmak için © cayır yanıyor. Halbuki, Antakyö' nhur'un eski vekilharcı, Hur s9) nun paralarına konmuş, yan gelip yif çatmaktadır. Vekilharcın bif güzel kızı var, Günlerden bir gün Benhur bu © duyunca, Roma'lı kaptan babalığığ. dan izin isteyip soluğu Antakyö' alıyor, Antakya sirkinde yarışa : vardır. Benhur'un eski çocukluk kadaşı ve onun başına bunca beli” getiren Roma Jejiyonları sübayf bü yarışlara girecektir. Benhur bünu duyunca “intikam manı geldi” diyor ve o da yarışâ riyor. İki rakip uzun boylu at turmalarından sonra yanyana geli) lar. Benhur kendi arabasının a gini #“'haym araba tekerleğine rerek üstadı yere yuvarlıyor. Ro? 1: sübay boyluyer öteki, dünyayı Bu sıralarda kaybolan ana kiz taya çıkmıştır. Öte taraftan, harç Benhür'a aile servetini onu dünyanın en zengin adami mış. Benhur'da vekilharcı' güzel nı koynuna çekerek kendini dün; en bahtlı âşığı kılmıştır. Işler da, Gel gelelim, Roma'nın ayaği tında çiğnenen Yahudi ulusu © toplayıp kavgaya girmek istem dir, Benhur ki, ulusal Yahudi kahti nıdır, ne yapsın? 7 Bereket versin, bir gün bir sırtında Kudus'e giren Meryef çocuğu İsa Peygamber imdada 7 ek: şerek: — Biribirinizi seviniz, kavgi© dövüşten vazgeçiniz, diyor, 3 Prens Benhur dinliyor Tsa'nı? zünü, Başına geçtiği kavgayı'b yor. Dünyanın en zengin at rak ve Yahudi'leri ezmekte Ö eden Roma'lıları severek ve V sevgilisinin koynunda Kudüs wi rmın esrarlı - güzelliğine dalıp yor. e 5 Bir filmde seyrettiğim Prens hur'un hikâyesi bu kadardır. öl Bunu söylerken de bançuru # yp içeriye baktı ve birden ge” — Öh, affedersiniz, dedi, danız.. a te Dudakları hafifçe titriyordu? — Bilmiyordum, affed i Gözlerinde bir serzeniş pi lirdi, Odamdaki boş mobilyalar” zırlanmış bavulu, masanın Ü şimendifer tarifesini heran iç aş niye alize o sanan gözlerini ii Dün ne nl e ey öğ diniz, Sesi tatlı! : — Demek gidiyorsunuz? © zaklara mı? Uzun bir m) mi? Bir daha nasıl görüşeceği ni Framond'un yat gezintisi! ? Insan vadini böyle tar? Güzel dudakları, di. gibi büküldü : ii ğ — Eğer bana karşı azacık umuz varsa, bu seyahatte! niz. Hem ben bu gidişi'bİğ yorum. Bakışları birden deri Ti — Ne yapayım ki, sizin SÜ luğunuz yok. LArkast

Bu sayıdan diğer sayfalar: