20 Eylül 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

20 Eylül 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a 4 TAN ünya Gazetelerine Göre Hâdiseler 20-9.935 azm ULUSLAR -SOSYETESINDE Her işte ingiliz Parmağı! Le Journaf'den: İtalyan mukadderatınm ; ari- laşılacağı gün artık gelmiştir. Filhakika Mussolini kararının, sona kadar gitmekten ibaret ol- duğunu söylemiş © olduğundan almacak yeniden bir karar var demektir. Çünkü gitmek nihayet bir duvara da- yanmaktır. Bugün durum o bu şekilde görünmektedir. Pierre Lavalin mahirane söy levi, en samirmi ve en sadık dost lukların nihayet hangi noktaya kadar gidebileceğini göstermiş tir. Ayni zamanda Amerikan Dış Bakanı Cordeli Hull vasıtasile gelen ses- de İtalyanın yalnız Uluslar sosyetesi paktı ile de- |» ğil ayni zamanda savaşın ulu -| İngiliz Dış Bakanı Sir Sa - amuel Hoare sal siyasanm bir âleti olarak kullanılmasını yasak eden pakt ile de bağlı olduğunu hatırlat - maktadır. İyi yolu seçmek zamanı gel- miştir. En İyi yol, en doğru gi- den değil ve varılacak yere cn! '€min surette götüren yoldur. Filhakika İtalyanlarm bu- gün yasak edilen her türlü ça- “relere başvurarak onların Ha- beş macerasına atılmalarını te- min eden İngilizlerin kendile- Tini yalnız bırakmalarından duy dukları kin ve garazı bilir ve takdir ediyoruz. İtalyanların bu günkü buhrandan âti için ders alacaklarını da biliyoruz. Bu ders te, İngiltere emretti- ği zaman herkesin eğileceğini gösteren güç bir derstir. Zira işleri Uluslar Sosyetesinin dön- dürdüğünü zannetmemelidir. Uluslar Sosyetesi İngiltereyi sürüklemeğe muktedir olamadı ğı ber işte iktidarsızlığını is- pat etmi Fakat buna muka- bil, herkesin eğilmesi için İn - gilterenin daveti kâfi gelmiş - tir. Durumu olduğu gibi görmek Yâzımdır. Siyaset, her şeyden evvel şerefli ve istifadeli bir tas | ? jşte No. 5 l HINÇ EDGAR WALLACE | (Bundan evvel neşrettiğimiz ilk tefrikaları şöyle hülâsa edebiliriz: 1 — Gizli bir çete, İngiliz muka- bil casus teşkilâtına gönderdiği bir mektupla, demiryolu kenarında, ta rif ettiği yerde bir kasa bulunduğu nu ve bu kasanın açılmasını bildi- riyor. Kasayı bulup açıyorlar, için» den kesik bir kafa çıkıyor. Bu ada- man Elmer isminde birisi olduğu yor. | 2 — Elmer'in Adele isminde sine ma artisti olmağa hevesli bir yeğe- ; kız amcasını hayatında ihi defa görmüştür. 3 — Casus teşkilâtının şefi, bu işin tahkikine yüzbaşı Brizan'ı me- mar ediyor. Son günlerde şurada burada bulunan kesik kafaların a- dedi de hayli fazladır. 4 — Brixan sinema heveslisi kızı buluyor ve bir gazeteci imiş gibi o- nunla konuşuyor. Bu konuşmadan bir iki ipucu bulduğunu sannede- rek, e yoldan tahkikata girişiyor. $ — Genc kız Knebvorth ismin: sona hadar| | Fransız dostluğu orada cari 0- labilir ve ancak İtalyanın çok meşru olan emellerinin, Ulus- | lar sosyetesi cephesine çarpma- dan gerçekleşmesini temih et - | mek suretile hakikaten faydalı | ve verimli olabilir. Bundan son- ra elde edilen neticeye nisbet - le ona varılmak için tutulan vasıtaların Oo ehemmiyeti ne olabilir? Maksadı gerçekleştir- mek suretile bir harbin önüne geçmek, her halde büyük bir za- ferdir. ingilterede Genel seçim Le Matin'den: Iyi malâmat iyasal lerden verilen habe erhânından © ekserisi | nihayetinde genel seçime başlanma sına taraftardır. Yeni seçim de İngilterenin Ulus- lar Sosyetesi prensiplerine tama- inen iştiraki kuvvetlerinin arttırılması esasına dayanacaktır. Hükümetin bu silâh- lanma siyasasının ve Uluslar Sosye- si kuvvetli bir ihtimal dahilindedir. Italyan - Habeş anlaşamamazlığı vahim bir şekil aldığı takdirde hü- kümet, Parlâmenteya danışmadan hiç bir karar ittihaz etmiyecektir. Hükümetin silâhlanma programı üzerine dayanan seçim savaşın en hararetli taraftarlarından biri dı Sir Samuel Hoare'dir. Dış Bakanı nın fikri, Başbakanın fikri üzerin- de de tesir icra edecektir. mike dmden endözi “Italyaya bir ot par- çası bile vermeyiz,, Habeş Dışişleri Bakanı Belaten Gheta Heruy News Ckronicle'den: Dış İşleri Bakanı vâki olan beyanatında Laval'ın Cenevre- de verdi levden bahseder- Bu adam çevireceği yeni çin elli kişilik bir trap ha- zarlamış. Film çevrilecek Stella dında kendini beğenmiş baş artis. tin gelmesini bekliyor. Tarihi bir şa toya gidecekler, filmi orada çevire- cekler) . Seyirciler bu efendileri görmek icin para vermiyorlar, Sonra Knebvorth, siz benim hakkımda çok yanlış dü- şünüyorsunuz. Ben kendimde adam- Akılir istidat görüyorum. Ben bu isti- dadı herhangi bir keyfe feda edemem. Direktör homurdandı. Aktrisin gü- zel vüzünden dökülen hiddete aldırış etmeden dedi ki: — Hollyvoodda iki sene birtakım küçük roller çevirdiniz ve İngiltereye haftalık mecmualarda makale okur gibi tuhaf bir konuşma tarzından baş ka birsey getirmediniz. İstidat, isti - dat... Bir lâftır tutturmuşsunuz, gidi yorsunuz. Filme başladık mı, yarıya gelince, yüzde elli zam koparmak için gene istidat silâhını kullanıyorsunuz. Bereket versin ki, bu filme daha baş- lamadık. Gidiniz efendim, gidiniz. Genç kız hiddetinden boğulacak gi biydi, bir kelime cevap veremeden sür âtle çıktı, gitti. Biyaz saçlı direktör trupta hiç ses leri çıkmadan bekleyen genç kızlara TSİ Lİ tesinin kat'i bi müdafaası. | Dİ ” : da halik eğilen eebii lime binlerce gönüllünün toplandığı | dan dolayı vakur bir “çehre ile de birisinin idare ettiği bir sinema İ stüdyosunda boğaz tokluğuna çalış Habeş Ordusu, Htalganın Modern! Teçhizatile Tezat Teşkil Habeş askerlerinden Paris Soir'den: Sekiz gün sonra yağmur mev simi bitmiş olacaktır. Burada İ her türlü şeyi tanzim eden yağ- | murdur.Çürkü herkes biliyor ki, e deniz, hava ve kara | yağınur dindiği gün savaş ha- | sarayından çıkan Habeş muha- İ reketleri başlamış olacaktır. İ Ben bu zamanın yaklaştığını hissediyorum. Şimdi. şehirde görülüyor. Bunlar teçhizat is- | tiyorlar. Teçhizat dedikleri de bir tüfek ve bir de dolu fişeklik- ten ibarettir, Bunlar üniforma olarak her zaman giydikleri el- biseleri taşıyorlar: Bu elbise de topuklara kadar uzanan ve bez- den bir külot üzerine giyilmiş | uzun bir gömlekten ibarettir. | Ayakkabı tüzumsuzdur. Bir Ha | beşlinin ayaklarınm tabanı ka- | tır tırnağı kadar serttir. Bu hü- susta şu tuhaf fıkrayı anlattı - lar: Habeş imparatoru Theodris bir gün tebaasından birinin Zi. yaretini kabul etmiş. Büyük bir âlim olan bu ziyaretçi İncili, Habeş diline tercüme, etmişti. İmparator bu adamı “fena bir şekilde kabul etmiş ve: “Bu ye. İni tercümeyi niçin yaptınız?. Eski bir tercüme vardı ve bizim | için kâfi idi.,, demiştir. İmparator âlimin ayaklarına | bakarak sözüne devamla demiş | ki; — Niçin ayakkabı giyiyor- | İ sün, Habeşliler dalma çıplak ayak yürüyorlar. Nihayet bir ken Fransa, Uluslar Kurumu paktını korumak için İtgiltere- İ nin yanında yer aldığı takdirde İ İtalya ile Habeşistan arcsında | savaş olmıyacağını söylemiştir. | Muhabir, İtalyanların 1896 se nesindeki mağlübiyetlerini te - lâfi etmek için Adua'yı zaptet- meleri ihtimalinden bahsedin - | ce Bakan demiştir ki: | — Eğer İtalyanlar Adua'yı | alacak olurlarsa Habeşliler bu şehri İtalyanların elinden kur - tarmadıkça rahat etmiyecekler- İtalyaya bir ot parçası bile | bir görgesdirdi. H3l söyleniyordu: — Al bir ekstra daha! Şuna bak, bir gecenin içinde yıldız olmak İsti - yor. Öteki ekstralar gülümsediler. Pa - kat kimşe konuşnyağa cesaret edemi- yordu. Adele de, aralarmda hiç bir hareketsiz, çivi gibi dikilmiş, duru - yordu. Direktör sesini yükseltei : — İçinizden hanginiz. Bu filmdeki Roselle rolünü oynayabilirsiniz? Biri. nizden biriniz mutlaka bu rolü başar malışınız. Ben şu yapma aktrise, içi- nizde ondan iyi becerikliler bulundu. ğunu isbat edeyim de görsün. Dün biriniz benden bir rol istemişti. Kim- di o? Parmağı ile Adele'e işaret etti: — Sirdiniz zannederim, geliniz bu- raya hakayım! # Genç kız kalbi çarpa Direktör muavinine dönerek; — Zannederim, biz bunun altı ay) evvel tecrübe filmini görmüştük, kk surlu bir tarafı vardi ama, ner, Muavini batırasın: toparlamağa ça- İişt. Patronunun topuklara karşı 0- lan zaafını bildiği için attı — Galiba topuklariydi, dedi. — Hayır, topuklarında birşey yok! Şu tecrübe filmini çıkar da bir göre- tim, Ediyor MET bir grup. saate kadar onları ayağından çıkarmazsan seni zincire vur- dururum.,, Tüfeklerini ve cephane “dolu fişekliklerini alarak imparator riplerini görünce bu hikâyeyi hatırladım. Bunlar yolun taşla- rr üzerinde, silâhlandıkların - sıçrayorlar. Bazıları yalnız ya küçük gruplar halinde, bazıla - rıda atlı bir şefin arkasından başlarmda Köolonyal bir kasket olduğu halde gidiyorlar. Bu geçiş esnasmda birkaç gün ev- vel Masua'dan geçerken gördü- güm topları, tankları, tayyare- leri ve otomobilleri, Eritrede toplanmış olan o korkunç harp teçhizatını hatırladım. Ne ga- rip tezat! Bü modern mede- niyet, krymetsiz olmıyan bü or- ia zaman askerlerine karşı ha- İ diyor. Bu cephe birliği de Al - zirlanıyor. MEMEL MESELESİ Almanya Fırsat Kollayor Le Journal'den: | İngiltere, İtalya ve Fransa arasında mevcut bir çalışma bir liğinin faal tezahürü bugünkü ahval ve şerait içinde nazarı dik kati celbetmekten hali kalamaz dı. Hâdisenin hususiyeti bu ça lışma birliği etrafımdaki alâkayı azaltmamıştır. Garp devletleri- nin cephe birliği, Memel mese- lesinde bir defa daha teeyyüt e- manyaya karşı bitaraflığın bir delili olmaktadır. Malümdur ki, Almanya, Lit- vanyayı Memelin arsiulusal sta tüsünü değiştirmekle itham e - diyor, Diyet meclisi intihabatı- nın arifesinde alınan tedbirler hep pangermanist propaganda- larını akim bıraktıracak bir şe - / Zİ Litvanya Cumurbaşkanı Sematona kilde idare edilmişti, Kefil o - lan devletlerin Berlin ve Kau - nas'a bir ihtarda bulunmamala- rının sebebi anlaşılamamıştır. Asıl bitaraflık bunda idi. Fakat büyük devletler büsbütün baş - ka türlü düşünüyorlar onların endişesinin Almanya için daha faydalı olduğunu kabul etmek lâzımdır. Almanya kendisine karşı yapılan teklifler arasında istediğini seçip ayırmak mec - buriyetinde değildir. Almanya Uluslar Sosyetesinden çekil » miş olduğundan İtalyanların yalnız bırakıldıkları takdirde ne olacağım anlamak için yeni İtalyan sefirinin sözlerine ku - lak kabartmaları lâzım gelirdi. İngilizlere gelince, onlar Al manya ile bir deniz anlaşması yapmak suretile ihtiyatkâr dav ranmakta ne kadar ileriye gi - deceklerini göstermişlerdir. Sir Somuel Hoare'in söylevi mua hedelerde değişiklik istiyenle - rin ümitlerini artırmıştır. Eğer intizamı müdafaa edenler ara - larında çarpışacak olurlarsa in tikam fırsatları belirmiş ola « caktır. Nasyonal sosyalistlere dış si yasalarında büyük telkinlerde bulunan Alfred Rosenberg'de gayet ağır bir istihza ile bu d- ruma işaret etmekten kendini tn Rosenberg dedi i; — Müşterek paktlar formülü- nü cebren kabul ettirmek isti - yen milletlerin, aralarındaki ba ğın bir müstemleke meselesine bile mukavemet edemediğini isbat etmeleri, feci bir misaldir. Acı fakat doğru bir söz. Bilhas- sa bu bağlılık yalnız Almanya - ya hizmet edecek bir durumda bulunursa, LAVAL GÜLLE KALDIRIYOR On dakika sonra Adele projeski- yön salonunda, direktörünün yanına Oturmuş, kendi “tecrübe” filmini sey- rediyordu. Knebvorth birden bağırdı: — Tamam, dedi, saçları. Ben ksa saçları sevmem. Demek siz saçlarinizi uzattınız. — Evet efendim. Lâmbalar tekrar yanın bir kere daha genç kıza tü: — Evet, evet, siz bizim işimi pür, Stellanm kostümlerini almız. Yalnız size birşey daha söyliyeceğim. Rolünüzü İster (iyi oynayı ister kötü oynevınız, biliniz ki için bu işte istikbal yoktur. Onun için ka- fanızı beyhude hayallerle yormağa kalkmayınız. İngilterede muvaffak 6- lacak bir tek kadın varsa, o da direk- törün karısı olacaktır. Fakat benim İ de hiç birinizle evleneceğimi tabii ak- lnıza getirmezsiniz. Harry. Senatyo nerede? Senaryo- yu getir de kız bir defa okusun. Sonra tekrar Adele'e döndü: — Müsveddelerinizi alınz, solleri - nizi ezberlemek için şöyle sakin bir yere çekiliniz. Size yarım saat müsa- ade... , Gözlerine ve kulaklarına inarma - yan genç kız hemen stüdyonun etra İm çeviren bahçenin tenha bir köşe- sine gitti ve senaryoyu ezberlemeğe koyuldu. Çok geçmeden ayak sesleri işitti, başını kaldırmca, sabahleyin kendisi- ni ziyarete gelen Brixan'ı tanıdı: — Rica ederim, dedi, beni hiç meş gul etmeyiniz. Bir rolüm var, büyük bir rol. Onu ezberleyeceğim. Brixan: — Affedersiniz, bilmiyordum, dedi. Genç kız o telâş içinde elindeki müsvedde kâatların düşürdü. Ikisi birlikte hemen eğildiler ve kâatları toplamağa başladılar, Brixan eline geçen bir kâada dik- katle baktı. Kâat şöyle bir sahneyi ta- | rif ediyordu: “Geniş bir mahzen... Tavanda bir lâmha ortalığı şöyle böyle aydınlatı- yor. Ortada bir demir parmaklık ve parmaklığın arkasından bir nöbetçi - nin gidip geldiği görünüyor... Brisan birden bire sarardı: — Vay canına! dedi. Elinde, dak'ilo ile yazılmıs köntta ki-U ve G harfleri okunmuyordu. Bu kiat “Boğazkesen” çetesinin ölüm haberlerini yazdığı ayni daktilo Me yarılmış... LAWLEY FOSS Adele delikanlının birden sarardığı nr görünce sordu: — Ne var, ne oldu? Brixan elindeki kândı gösterdi: — Bunu kim yazdı? — Bilmiyorum, elimdeki öteki müs veddelerin arasından çıktı. Fakat Roselle rolü ile biç bir münasebeti yok. — Bunu kimden öğrenebilirim? Knebvorth'dan... — Şimşii kendisi nerede? — Şu kapıdan giriniz, stüdyoda bulursunuz. Brixan hemen (gösterilen kapıya doğru yürüdü ve binadan İrerive «'r- di. Trup kızlarının arasında aradığı adamı tanıdı. Iş saatlerinde ziysretle- ri yasak etmiş olan Knebvorth, bir ya bancınn kendisine doğru geldiğini gö rünce, kaşlarını çattı, Brixan yanma gelince sordu: — Sizinle iki dakika konuşabilir miyim? — Benimle bir şanive dahi konuşa mazsımız. Kimsiniz? Sizi-buraya kim baraktı? n — Ben İngiliz Dış Bakanlığı detek tiflerindenim. O zaman, direktörün vaziyeti de * Şişti. Detektifi yazıhanesine aldı: — Ne soracaktınız. Brixan elindeki daktilo ile yazılmış kâadı masanın üzerine koydu? — Bunu kimin yazdığını bana s8Y* iz? kendi: ter misiniz? Knebvorth kâadı aldı, baktı, bak” tı, evirdi, çevirdi: (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: