13 Ekim 1935 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 12

13 Ekim 1935 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TAN 'Dünya Gazetelerine Göre Hâdiseler 13-10.935 25 Asırlık Bir Tarihi Olan Mukaddes Aksum Şehri Adisababada askeri “Le Journal” den: Adua, Aksum. Adua dünkü tarih, Aksum 2$ asırlık eski bir tarihtir, Habeş mede- niyetinin bu ili merkezi biribirinden bit top menzili kadar uzaktadır. Adu- anın çok çetin bir harpten sonra ığı söyleniyor, Bu, Habeşliler için İk bir zarar değildir. Çünkü ou lar asrın büyük hâdiselerini 1896 22. ferine göre mukayese etmekte devam edeceklerdir. Birkaç sene sonra imparatora ya- g sorulunca, eskiden olduğu gibi — Ben Adua harbinde daha ço- cuktum, cevabımı verecektir. Filhaki- ka Adua, Habeş nokta nazarından, krallar menkibesinde hiçbir zaman yazılmamış olan bir iştir. Eğer Adu- xnın bugünkü işgali İtalyanlar için bir teselli ise, bu hâdise, düşmanları için yeni Habeş tabiyesinin icap et tirdiği bir harekettir, Fakat Aksum'un alınması Habeş ruhu üzerinde yapacağı tesir itibari- Ie ayni değildir. Aksum iki bin senelik bir tarihtir. Daha onuncu asırda burası Aksum İmparatorluğunun merkezi idi. Ge- sem aarrda Habeşistan, bütün ia ei gelen ; ailelerin, bütürü “ğüğlerin ve prenslerin orada birer evi vardı, Bun. lar bu evlerde hazinelerini ve en kıy- metli hatıralarını sak'ıyorlardı. Çün- kü şehir o kadar mukaddes addolu- nuyordu ki, oraya karşı hiçbir ordu harp harekâtına | girişmeğe, tahrip veya yağma etmeğe cesaret <demezdi. Kralların orada sarayları vardı. Bu sebeple orada 120 metre uzunluğun- da ve 80 metre genişliğinde bir bina- nın temeli vardır. ki, bunun heyeti umumiyesi kuleler, taraçalar, cesim bisarlarla birkaç katlı bir şatoyu teş- kil etmektedir, Aksum, uzaktan bütün Habeş şe- hirlerine benziyor. Yekpare bir taş- tan mürekkep oan bu süü Mr st dikilitaşlarına benziyor. Bunlara yaklaşılınca zelzeleden bozulduğu #n- İaşılır. Bunlardan biri devrilmiş ve parçalanmıştır. Bu, 33 metre yük- sekliğindedir. Yani bugün Romada Latran'da dikilen en büyük Musir di- kilitaşından bir metre daha yüksektir. Gariptir ki, vasatt yüksekliği 15 » 20 metre olan bu dikilitaş'arın bir tara- fıada bir' pencere silsilesi vardır. Bu orasmı | İ «e muhtemeldir. pencereler altımda da bir kapı vardır. | Bu sütunlar Mekke ve Sı “No. ısı nakil vasıtalarını teftişi Eritreli bir yerli lunan Arap binalarını telelit etmekte” dir Olülere ait abideler, bütün din mensupları için mukaddestir. Bunlar İ Habeş İmparatorluğunun büyümesi için çalışan ceki hükümdarları hatır- Adua'da 7896 ölüleri İçi Yapılan Ayin Binlerce italyan, eski mezarlar önüde, ölenler için dua ediyor! Öbür Yandan Gondar'dan HareketEden Habeşler Adua- Adigral Hattını Tutarak İtalyanları Çember İçine Almiya Uğraşıyorlar. “Paris-Soir” dan: Adua üzerinde günden güne kalm- laşan toz toprak bulutu a tında bin. lerce adam, zaptedilen şehirden geçi” yorlar, General Baratieri'nin mağlüp mu- hariplerinin hatırasına dikilmiş olan abidenin önünden geçerken, en bitik halde bulunan piyade neferi bile fa- şist selâmı vermektedir. Bu taş küt. lesinin etrafında, düşmandan topla- nan silâhlar yığılmaktadır. Dün sabah 6.000 asker Aksum'a gitmek üzere şehirden çıkmakta öldu- ğu sırada, açık havada, ölüler ruhu» na bir âyini ruhani yapılmıştır. Bu kadar sadelik içinde hiçbir in bu kadar hazin olmamıştır. Yürü gözü ter içinde kalmış bir papaz, dört gün süren bir harpten sonra çok yıpran- mış olan bir asker kafilesi önünde, mukaddes ekmeği havaya kaldırmış- tr. Piyadeler / silâhlarını bırakmadan, âmeleler kürekleri ve kazmaları elle- rinde olduğu ha'de hararetli dualar mırıldanıyorlar... Papaz bir takdis işareti yaptı. He- men bu büyük ieütle ayağa kalktı. Bir tayyare gürültüsünü müteakıp tanklar ilerlediler. Kazmalar ve kü- rekler kazmağa, piyadenin ayak pa- tardısı yeniden işitilmeğe başladı. Mitralyözlerin kudurmuş sesleri "uzaktan geldiği sırada, binlerce kişi, kendi mukadderatını düşünerek ö.en arkadaşları için dua ediyorlar. Bu kalbe hüzün veren bir manza- Yaralı zskerler kamyonlarla or. İtalyan ve Habeşlilere rüzgâra karşı ameliyat yapılyor. Harp mabzarası Bu altüst olmuş şehirde Brenner. den Sicilyaya kadar, baber bekliyen | o zavallı kadın'arı düşünüyorum. Tozlu çehreli papazlar yanımdan geçiyorlar ve da bulunan muâ- Vininin katolik papazları taralındar ütülmüş bir Habeş genci olduğu. mu görüyorum. İstihkâm kıtaatı beş latmaktadır. ş italyan esirleri Londra, 1i — Adis - Ababa'dan bildirilikor: Halk arasında tahrikâta sebebiyet vermemek için, imparator, hiçbir İtalyan esirinin Adis - Ababa- ya gönderilmemesini emretmiştir. Diğer taraftan Ras Kasa'nın 80 bin kişilik bir ordunun başında bü: İunduğu halde İtalyan ordusunun sağ cenahına, Eritre hududunda Setit şe- İ hirine doğru ilerlemektedir. Makallede toplantı Londra, ii — Makalle havalişinde Habeşlilerin büyük bir toplanmaları haber verilmektedir. Burada bugün veya yarın sabah bir çarpıtma olma- İtalyan askerlerinin de Aksum'da kuvvetli surette toplan. KIRMIZI VE SiYAH rinci mektubun altında bir not daha vardı: Bu mektup bizzat götürülecek: binilecek, siyah boyunbağı takıp ma- vı redinget giyilecek. Mektubu ku- pıcıya verirken mahzun, pişman gibi bir tavur takmalı; bak'slarda son derece hüs'in bulunmalı. Bir hizmet- çi görürseniz, gizlice gözlerinizi silin. Hizmetçiye birkaç kelime söz söyle- yin, Julien bunların hepsini aynen yap- tı. Kervagucs konagından çıkarken: “Bu yaptığım pek küstahça bir işa- ma ne yapayım? Korasoff düşünsün, dedi, Kalkıp fazileti, namusu ile ün ulmuş bir kadma aşk mektubu yaze mak! O bana sön derece hakaretle cevup verir; ama benim »in bundan iyisi de olmaz. Asim e- tartan, ben ancak böyle bir komedi- den boşlanabilirim. Evet, ben dedi. ğlm bu berbad, melun 'mahlüku ke- paze etmek eğlenceli olacak. İçimden geleni dinlesem, gönül eğlemek için Kalkıp dökerim.,, Bir aydan beri Julien'in hayatmda STENDMHAL en tatlı anlar, atin ahıra bıraktığı anlardı. Körasoff ona, kendisinden yüz çeviren sevgilisine.her ne sebeble Olutsa olsun, katiyyen bakmamasını tenbih emişti. Fakat Mathilde o atın ayak sesini, pek iyi tanıdığı o sesi, Jülien'in seyislerden birini çağırmak için kırbaçla ahır kapısına vurması nı duyunca bazan pencereye gelip perde arkasından bakıyordu. Muslin perde o kadar ince idi ki Julien onun | arasından kızı görüyordu. Şapkası. nın kenarı altından şöyle bir usulü- ne getirip bakınca Mathilde'in enda- mun: firkediyor, ancak gözlerini gö- remiyordu. “Demek ki oda benim gözlerimi göremez, 6 halde benimki de bakmak sayılmaz,, diyordu. O akşam madame de Fervagues o- na karşı her zamanki halini hiç boz- madı; sabahleyin oJulien'in kederli kederli gidip kapıcıya bıraktığı mek- tubu filosofi, mistiklik ve din üzeri- Fransızlar da Cibutiye boyuna asker gönderiyorlar ne müsaade edecek bir surette yer- leştirdi. Mathilde de, madame de Fer vagues geldikten sonra mavi kanape- den kalktı: bu, her zamanki arkadaş- larından uzaklaşmak demekti, M., de Croisenois onun bu yeni garabetine ne mâna vereceğini şaşırdı; kederi yüzünden belli idi, Onu bu hâlde görmek Julien'e felaketinin verdiği en büyük ıstirapları unutturdu. | Hayatında bu hiç beklemediği de- gişkliğin verdiği sevinçle bülbül gi- İ bi söyledi durdu. Nefse muhahbet İ de, en yüce faziletin kalesi olan kalp- i lere bile girmenin yolunu bilir; bı | nun içindir ki madame de Fervagues o akşam arabasına binerken kendi kendine: “Madame de La Mole'un hakkı var, dedi; bu genc rahip de- gerli bir adam. İlk günler benden sıkılmış, çekinmiş olacak. İşin doğ- rusu, bu evde görülen her şeyde bir hafiflik var; ancak İhtiyarlık yardımı ile iffet yoluna girmiş insanlar. Yaşlanıp kanlarının soğumasına da haylı ihtiyaçları vardı. O delikanlı daki farkı görebilmiş; iyi de yazıyor; bana gönderdiği mektupta, öğütle rimle kendisine yel göstermemi #ica ediyor; ama korkarım ki bunun aslı, ne bir konferansı andıran o üzün mektubu sanki aknâmıştı. gün önce tesadüf Juliem'e, 'parlak sözler söylemek yolunu öğretmişti; iskem- lesini, Matbilde'in gözlerini görmesi, mahiyetini henüz anlıyamamış bir his olmasın... “Ama hak yola girenlerin kaç ta- nesi böyle başlamıştı! Bu işin hayır- hı bir sonuca bağlanacağını ümid edi- | Italyanlar Eritrede günde 25 kilometreden fazla yol yap- mışlardır. Bu yolların kenarında tele- fon ve telgraf hat'arı vardır, Bu yol- lardan bitmez tükenmez hafif tank. lar, asker ve mühimmat taşıyan kâm- yönlâr geçiyor. Ağır ve sıcak hava, kalın toz taba- kası, teneffüs edilmesi müşkül olar bu havada hareketsiz bir halde kal mış gibidir. Bu tozlar, çalışan amele- nin ter içinde kalan yüzüne yapışıyor. Uzakta kuyular kazan amele kafi- leleri gyz 2 ga'iplerinin deli ti, gibi, ilk Roma yolu, Baa- a — eliz gidilebilme- siri temin ediyör. o Bürada ersak ve mühimmat yillarin yorum, çünkü © genç rahibin ünlü bu, mektupları elime geçen öteki de- likanlıların üslubuna hiç benzemiyor. Onun yazısında kalbe dokunan bir hal, köklü bir ciddiyet ve haylı derin bir iman bulunduğunu inkâra imkân yok: o da, Masillon gibi, fazileti tat- İs bir adam olâcak., Bölüm XXVII KiLiSENiIN EN GUZEL YERLERİ Hizmet etmiy olmak; İstidet, de- ğer sahibi olmak! Adam sen del biribirlerini koruyan arkadaşlar arasma katın, daha iyi edersin, Tal Er geç günü gelecek, Fransa kili- sesinin en güzel yerlerini kendi eli ile dağıtacak bir kadının kalana. böylece ilk defa olarak, paskaposluk fikri ile Julien'in adı biribirine katıl. mıştı, Julien, haberi olsa, bu muvaf- fakiyete pek aldırış etmezdi; o sıra- da, çektiği üzüntüye yabanet hiç bir şeye ilgi gösteremez olmuştu. Her şey de o Üzüntüyü artırıyordu; me- #ela kendi odasını bile görmeğe ta- hammülü yoktu. Akşam şamdanmı eline alıp odasına girdiği zaman san- lere varmcıya kadar ile geliyor, ona felaketinin tarafını öğretiyordu. O gün odasına girerken hareketle- rinden,çoktan beri kaybettiği tezcanlı ordularını sevkedebilmek için yol yapıyorlar. Bu yolun uzunluğunca, müannit | bir mukavemet ve şuurlu bir vicdan gösteren bu insanları takdir ediyo- rum. Muntazam fasılalarla, tayyi ses eri, kâmyon gürültüsünü amelenin | çekiç darbelerini “ve arasıra kendini | avutmak için bir memleket şarkısını söyliyen &skerlerin sesini örtüyor. Bunlar, ilk hatta ( erkânıharbiyenin emirlerini götüren tayyarelerdir. | Habeş plânı ii “Le rma” Aâis - Ababadan Londraya'ge- len son telgraflar Aksum'un bugün veya yarın İtalyanlar eline düşmesini, mühlemel görmektedir. Diğer bazı haberlere göre Habeşliler o bundan sonra seferberliklerini ikmal etmiş o lacaklardır. : Ordular nezdinde bulunan Ingiliz | gazete muhabirleri, Habeşlilere atfe- dilen en küçük muvaffakiyet haberie- rini büyük bir ehemmiyetle kaydet- mektedirler. Bu akşam, Londra geze- teleri, İtalyan tanklarının alındığını büyük harflerle haber vermektedir. ler, Londrada, Adua havalisinde, yap- raklarla veya dallarla örtülmüş hen- dekler içine dört tankın düştüğü söy- leniyor. Bu tankların mürettebatı öl dürülmüştür. Adua harbinin,- dünkü telgrafların gösterdiğinden daha az şiddetli oldu- ğu anlaşılıyor. Habeşilerin zayiatı birkaç yaralıdan ve otuz kadar esir- den ibaretmiş! Londrada bilhassa Habeş kuvvetle. rinin hava düşmanı ile ciddi bir har- be girişmediklerinde ve Italyanların Adna'ya hiçbir silâh atmaksızın gir- | kezidir. dillerinde ve Gerlogubi ve Ogaden- luk yine gözüküyordu: “Benim bu- gür muhakkak yapmam lâzmgelen bir işim var, diyordu: Allah vere de İ ikinci mektup, birincisi kadar sıkın- tir olmasa!,, | Daha sıkıntılı idi Yazdığı şeyi © kadar manasız buluyordu ki biran geldi, sözlerin ne demek istediğine hiç dikkat etmeksizin satır satır $u ret çıkarmakla iktifa etti. İ “Bu mektup, Londra'da iken dip- lomasi hocamın (o kopye ettirdiği Munster muahedesinin resmi evra kında daha tımtıraklı,, dedi. Madame de Fervagues'ın mektup- larını ancak o zaman hatırladı; bun- ların asıllarmı İspanyol don Diego Bustos'a geri vermeği unutmuştu. Kalkıp aradı; sahiden onlar da genç Rus asilzadesinin mektupları kadar karma karışık, saçma sapan şeyler- di. Tam bir vüzuhsuzluk İçinde idi Belki çok şeyler söylemek istemiş, belki de hiç bir şey söylemek isteme- mişti. Julien içinden: “Ne niyete dinlersen 0! dedi. Hiçlik, ölüm, son- suzluk, daha bilmem neler Üzerine bu büyük büyük sözler içinde açıkça mak korkusu, o müthiş korku... Bizim kısaltarak aldığımız bu mo- noloğu Julien üst üste on beş gün tekrarladı. Apocalypne (1) tefsirine (0) İncilin “Vahyi o Yohana kısmı ki gayet karışık bir şeydi denen serilen bir tek nokta var: gülünç ol. | de de böyle olduğunda israr edilmek” tedir, İtalyan ileri hareketinin neticesi © Adigrat'ı, Entiscio ve Adua'ya bir bat | Üzerinde bağlıyacak bir tek cephe te sisine imkân vermemiştir. ı News Chronicle gazetesinin Adis * Ababa muhabiri bu akşam Asmarar © dan 60 ki'ometre mesafede buluna Adi Kale'nin Habeşliler tarafından alındığını haber vermektedir. Burası Eritrede, İtalyanın, ungumü karargâr üttan Kilörttre me ; ir. Bu telgrafa göre bu ha yerlileri Habeşliler lehine olmak öze“ re ayaklanmışlardır. Londrada Habeş Hükümetinin b # sebeplerden dolayı si” | yaindan çok memnun o'duğu söylenir or. ; Gondar'dan hareket eden Habeş kuvvetleri Adua - Adigrat hattımı iha» ta etmek suretile İtalyanları çember © içine almağı hedef ittihaz etmiştir. ingiliz gazetecileri, birçok Italyan za bitlerinin ve bu meyanda bir binbaşı" nm esir edildiğini ve bunların teyy3- re İle Adis - Ababa'ya götürütdükle rini haber veriyorlar. Habeş akını Londra. 11 — Adis - Ababa'dan ve" rilen habere göre Habeşlilerin herbiri üç yüz kişiden mürekkep olmak üre“ re, dün akşam Eritreye girmişler ve Adi Kale şehrini işgal etmislerdir. (Bu şehir Eritre hadudundan 40 ki- lometre içeride ve Asmara'dan 66 ki” lometre uzak'adır ve Eritrenin mef” Bu haber Romadan yalar" lanmış İse de, Adis - Abaha'dan tek” rar teyit edilmiştir.) benzer sözleri kopye ederek uyuya” kalmak, ertesi gün mahzun bir takınarak mektup götürmek, atı ahi” ra bırakırken Mathilde'in eteğini gör” meği ummak, çalırmak, madame d€ Fervagues'ın La Mole konağına ge” mediği akşamlar Opöra'ya gitmeki işte Julien'in hayatımın hep bir öf“ nek giden hadiseleri... Madzme df Fervagues'in margulsse'i görmeğ geldiği akşamlar Julien'in daha vr başka oluyordu; o akşamlar mare#i” Tin karısının şapkası altından Mat hilde'in gözlerini | görebiliyer. açılıyordu. Hisli ve nükteli olmasi” na çalıştığı cümleleri de günden gö © ne dâha dikkate carpar ve daha M8 rif bir hal alıyordu. Söylediği sözlerin Mathilde'e pt tesir etmek istiyordu. İçinden: “SöY” lediğim ne kadar sahte olursa o ÖĞ” | rece onun hoşuna giderim,. diyor bunun -için, nefret edilecek bir eü”** gösterin, tabiatin bazı görülerini yüterek anlatmaktan çekini Arası cok gecmedi. madame de Fe” vagues'ın gözünde bayağı bir a olmamak icin basit ve makul be lerden kaçınmak İszım geldiği Tadı Hoşlarına gitmeğe o cahıstığ “; iki kibar harımın < bakışlarında Tarkası varl N ATAC

Bu sayıdan diğer sayfalar: