10 Mayıs 1936 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6

10 Mayıs 1936 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

az 6 abeşistan İmparatorluğu dağılırken Dünya efkârı umumiyesi hâdiseyi nasıl karşılıyor ? Şimdi herkes Uluslar kurumunun ve İngilterenin ne yapacağını heyecan ve merakla bekliyor Daliy Telegraph'dan: Habeşlerin ani mağlübiyeti bütün dünya efkârı umumiyesinde derin akisler uyandırmıştır. Bu akislere tercüman olan Ingiliz, Fransız, Al man gazeteleri İtalyan galebesi hakkmda fikirlerini beyan ve istik- bal için endişelerini bildiriyorlar. Amerikada: New-York Herald Tribune diyor Habeşistan ölüyor, oAdisababa alevler içinde, evler, dükkânlar yağ- ma ediliyor; fakat mahvolan sade sokaklarda kanlar içinde yatan se fil kadın ve erkekler değildir. Mah- yolan bunlardan çok daha fazladır. Garbm taarruz (oemperyalizminin tazyiki karşısında Afrikadaki sop müstahsil devlete diğerleri gibi eriyip gitmiştir. Garbın haris kuvve- ti karşısında iki bin sene istiklâlini muhafazaya muvaffak olmuş bir kültür ve an'ane haincesine ezilmiş- tir. Büyük bir Avrupa devleti tara- fından taarfuza uğrıyan Habeşis- tan, diğer garp kuvvetleri tarafın. dan mukavemete davet edildi. Fakat Habeşistana verilen bu yardım mü- essir olmadığı için netice Habeş tanım mahvma ve demoralizasyonu- na müncer. oldu. Öyle bir demorali- zasyon ki, hiç mukavemet edilme - geydi'bu kadar vahim olmazdı. Haile Selâsiye'nin merkezini tah- rip eden alevler ayni zamanda garp- ta garp medeniyetini daha iyi ve akıllı bir surette teşkilâtlandırmak yolundaki sayısız ümitleri de tah - rip etmektedirler. Yeni Sezarlar vcüz bir galebe kazandılar. Tankla» rı, zehirli gazleri ve insanlara bin- bir eziyet vermeleri suretile... Fakat bu gtlebeyi temin ederken arsrulu- sal teşkilâtımızın hayvani bir kuv- vete, şiddete, ve kanlı hodbinliğe dayanan bir esas üzerine kurulmuş olduğunu ispat ettiler, Habeş merkezinde alevler sönlp ölürken küller arasmda garp mede- niyetinin mağrur olacağı bir şey bulunamıyor, Alman basmı ise Habeş mağlübi- yelinden sonra Britanyanm vaziye- tini tahlille iştigal ediyor. Alman efkârı umumiyesi bu mağlübiyet ü- zerine Uluslar Kurumunun islah edil mesine gitap (edileceğine inanarak Ingiliz siyasetinin bundan sonra bn rlahata vakfı vazife edeceğini id- dia ediyor. Deutsche Allgemeine Zeitung di- yor ki: Yanılmıyorsak Britanya (tarihi bir dönüm moktasmda bulunuyor. | Aci bir ders almıştır ve bu dersi| iyi bir tecrübe telâkki etmeğe alı; şacaktır. Bu hususta takip edilecek İcraat pek zaman alacaktır, maamafih böyle hal ve tecrübeler mazide İn. giltere için yeni bir kuvvet memba teşkil etmiştir. Yalnız dahili siya- sette kargaşalıkların önü almıp a- Unmıyacağı belli değildir. Yeni bir dış siyasa esası kurula” caktır, Bu mağlübiyetin yeni acısi- le fışkıran bir fasliyet görülmekte ve İngilterenin bütün devletleri ku- rum dâhilinde toplamak için çalış makta olduğuna şahit olunmaktadır. Uluslar kurumu paktı değiştirile- cek ve yeni bir kurum halini alacak- tır. Bu kuruma milletlerin tabi se- yelânının değiştirdiği Versay mua - hedesi artık esas ittihaz edilmiye- cektir. Fransada: Fransa bu işte kendi çıkmazın düşünerek Italyaya uzlaşma kapila- rm: kapatmamasını tavsiye etmek- tedir. Bu suretle Italya Avrupa si- yasetindeki rolünü oynamağa imkân bulacaktır, 'Temps baş makalesinde bu mese- lede Halya İçin üç hattı hareket kabili tasavvur olduğunu yazmak- | i Mareşa) Badogliyonun reisliği altm- | da bir muvakkat hükümet tesisi; b) Mene torununun idaresi ————— 22 Cibutide Kontinantal oteli imparatorlukta Italyan kontrolunun temini. , ©) İşgal edilen arazinin kayıtsız İaltında bir imparatorluk tesisi ve bu | şartsız Italya tarafından ilhakı. Adliye Ev sahibine ait eşyayı is gizlice satmış Yeniköyde yattığı odada ev sahi- bi Firdevse nit eşyaları, gizlice gö- İtürüp, satmaktan suçlu Ethem is- minde biri, yakalanarak müddelu- mumiliğe verilmiştir. Ethemin sat- tığı eşyaları bile bile satınalan Rem | İzi, İhsan ve Yasef hakkında da ta- İ kibata başlanmıştır. İ * Dört ay iki gün müddet- le emniyet nezareti altında bulun- masına karar verilen sabıkalı mah « kümlardan çolak İhsan, dün yakala- narak müddelumumiliğe verilmiş, hakkında takibata başlanmıştır. Bir Yunan siyasisi şehrimizde Birkaç gündenberi şehrimizde bu- lunan Makedonyanın eski umum velisi ve Yunan siyasilerinden Filip Dragumis, kendisi ile görüşen gaze- tecilere, Yunanistanın dahili vaziye- U hakkımda şu şayanı dikkat beya- Datta bulunmuştur: “.- Kondilisin ve Venizelosun ölü- münden sofra, fırkalar arasındaki gerginlik zail olmuştur. Bu gidişle liberal ve halkçı fırkalar da kendi kendilerini feshederek ortadan kal- kacaklardır. 932, 933 ve 934 senelerinde Make- donya valisi bulunduğum vakit, Ma- kedonyanın hususi bir teşkilâtla İ- dare edilmesini teklif etmiştim. Çal- daris kabinesi bu teklifimi kabul et- mediği içn vazifemden çekildim. Filip Dragumis, birkaç gün sonra memleketine dönecektir. Kimsesizler Yurduna alınanlar 'Edirnekapıdaki kimsesizler yu » vasına anaları ölmüş ve babaları da kendine bakamıyacak kadar fa - kir olan çocuklarm da kabulü kara: rı üzerine belediyeye birçok müraca- atler olmuştur. Belediye de bunla - rm bir kısmını öksüzler yuvasına Poliste Aksaray soyguncuları ele geçmek üzere.. Aksarayda Nadirenin evine gülpe- gündüz girerek 1000 liradan fazla mücevherlerini çalan hırsızlar he - nüz bulunamamıştır. Nadirenin ev- lâtlığı Şükrünün suyguncularla alâ kadar olması ihtimali gözönüne a - Immış, zabıta, Şükrüyü sorgu altına almıştır. Çocuğun ifadelerinde bir - gok şüpheli noktalar görülmüstür. Tahkikat derinleştirilmektedir. Soy- guncularm bu günlerde yakalanma- sı muhtemeldir. Otomobil çarptı Seyyar satıcı Hüsnü, Cümhuriyet caddesinden başında tablasiyle ge- çerken, arkasmdan gelen 2300 nu- maralı otomobil çarpmıştır. Hasan yaralanmıştır. Otomobil kaçmıştır. Şoför aranmaktadır. Bir işçi çatıdan düştü Pındıklıda Selma hatun mahaile- #inde oturan Mehmet Kalfa, Aksa- rayda bir evin çatısında çalışırken ayağı kaymış, yere düşmüştür. Meh İ met, ölüm halinde Cerrahpaşa has- tanesine kaldırılmıştır. Kadının çantasını çarptı Beşiktaşta oturan Neriman, dün Balıkpazarında yufka slirken yanı- na kısa boylu bir adam şokulmuş, içinde 46 lira bulunan çantasını ka- parak kaçmıştır. Yankesicinin hüvi- yeti tesbit edilmiş, sabıkalı Pire Mehmet olduğu anlaşılmıştır. Pire Mehmet yakalanmıştır. Bu da başka türlüsü 22 yaşında Zaroh! isminde bir kız köprünün. Kadıköy iskelesinden va- pura binerken yanına sabıkalı koca- karı Şaban yaklaşmış, çantasını ka- parak kaçmıştır. Kocakarı Şaban yakalanmış, çanta ile içindeki 40 li- SAĞLIK ÖĞÜTLERİ Yürüyüşte güzellik Erkek vücudile kadn vücudü ara- sında, şüphesiz, birçok farklar var- dır: Kadınm boyu daha kısa, beli da- ba çukur, kemikleri daha ince, adale. leri pek daha az belli, yağ tabakası! daha ziyade, vücudü daha yuvarla-* cık, derisi daha beyaz ve ince uzun; İ olur. : Fakat kadın ile erkek arasmdaki ; fark en ziyade yürüyüşte meydana çrkar. Kadm kalçası daha geniş oldu- ğundan oyluk kemiklerinin mihverle | ri aşağı uçlarından biribirlerine yak- ; laşırlar, yani dizler biribirine değe -| cek gibi olurlar. Erkek yürürken iki' oyluk kemiği biribirine muvazi, diz- İ leri de açık kalır. Kadı, dizlerinin biribirine değme sine mâni olmak için, her adım at- tıkça kalçalarmdan birini az çok yu- karıya kaldırmaya, belini de azçok arkaya doğru döndürmeğe mecbur olur. Kadin yürüyüşüne güzellik ve â - henk veren de kalçaların her adımda yukarıya aşağıya hareket etmesidir. Fakat mutlaka mutedil olmak şarti- | le. Öyle olunca “salmarak yürüme” derler. Ve dünyanın her yerinde mak tür. | kaldığı vakit güzel ve kibar olan bu hareketi ifrata vardırırlar. Her adım attıkça kalçalardan birini Jüzumun - dan fazla yukarı kaldırırlar. Akılları sıra, bu ifrat bir koketlik alâmetidir. Bunu da bir seksapel “cazibeli cinsi- ye” sayarlar. Halbuki böyle "çalka- narak” yürümekte hiç güzellik yok- tur. İfrat derecede bir hareketin “ca sibel cinsiye,, olup olamıyacağı da kestirilemez. Erkek yürüylüşile kadın yürüyüşü nün arasmdaki büyük bir fark ta kadm adımların daha küçük olma- #ıdır. Mutedil kalça hareketile küçük adım bir araya gelince kadm yürüyü şüinün güzelliğini arttırır. Adımları küçük olmasından dolayı, kadm yü-| rüdükçe kollarmı - erkeklerin yap-| tıkları gibi « oynatmaya mecbur ol- maz. Bu dü iki yürüyüş arasmda bir Yarktir. Onun için bir kadın erkek kıyafe- tine girse, yahut bir erkek kadın gi- bi giyinse yürliyüş yine - hem de kolayca - ayırd edilir. Vâkıa bir taraftan erkek gibi, elle- rini ve kollarını sallayarak yürüyen iri yarı kadınlar, bir taraftan da kol- larını bellerine dayayarak ve kalça- larını oynatark yürüyen erkekler yardır. Ancak, onların da hangi cins- ten oldukları pek belli değildir. Merdiven çıkarken yürüyüşte gü- zelliği bozmamak biraz güçleşir. Mer divenin basamakları ne kadar yük- sek olursa kalça hareketleri o kadar geniş olur. Bu da güzelliği bozar. He- le merdivenden inerken yürüyüşün güzelliğini, kibarlığını kaybetmemek büsbütün güçtür, Onun için kadınlar dan birçoğu merdivenden inerken bellerini oynatırlar, kollarmı dirsek» lerinden bükerler. Böyle lüzumsuz hareketler yapmadan merdivenden güzel ve kibar yürüyüşle inebilen ka- dınlar gerçekten kibar sayılırlar. Koşmaya gelince, koşarken kalç& hareketleri zaruri olarak ifrata kaç- tığından vüendün umum! güzelliği mutlaka azçok kaybolur. Onun için- dir ki kadındar koşmayı hiç sevmez- ler. Lokman MEKIM YENi ENŞRİYAT Yavrutürk Çocuk gazetesinin ikinci sayısı çıktı. İçinde çocukları eğlendirecek ve faydalandıracak birçok güzel ya- zılar, resimler, hikâyeler vardır. Ço- cukların kolayca alabilmesi için yüz paraya satılan ve öğretmenler eliyle hazırlanan bu küçük gazeteyi çocuk ana ve babalarma tavsiye ederiz. Yeni Hayat Bu haftalik mecmuanm 12 nci sayısı dün çıktı. Nefis bir kapak İ- çinde birçok tablolar, resimler, kari- katürler fıkralarla çıkan, yeni haya- tın bu sayısında üstat Ahmet Refi- ğin (16 ner asırda bir OAvusturya elçisi ve o devrin İstanbulu) yazısı ile Server Bedi'in (Aslan avmm $0- Du) fıkrasndan başka şunlar da vardır: Lâzımsa kendini sigorta et, ilk şi- mendifer, kendi kendine yürüyen ilk nakil vasıtasma ait yüz sene evvelki bir hatıra, ittihatçıların meşhur ha- pishane müdürü İbrahimin söyle - İşehrin-dört tarafıma daludak ; ma-| Gördüğünüz ağ; Seyhan ve Ceyhanın arasma kıs- naya servet akıtıyor, refah dağıt yor. Bir senede yüz elli bin balya pamuk işliyen ve buna göre otuz milyon liraya yakın bir serveti bir hamlede tüccarma, o zirantçisine, amelesine dağıtan bu zengin memle- ketin, istasiyonu bile kendisine lâ- yık bir şekilde yapılmıştır. Iki sene içinde ancak iki kere görebildiğim bu güzel şehir, sekiz on sene evvel hiç te servetile ölçülecek bir man- zara arzetmeğmiş. Wakat bugün is- tasiyondan şehire şöyle bir göz ata- cak olursanız, otomobil keşfinden evvel Parisin Şanzelizesi (o Üzerinde görülen hareketin küçük bir misa- lini önünüzde canlandırabilirsiniz. Her an yüzlerce araba geniş asfalt Üzerinde nal şakırtılarımdan başka hiçbir ses bırakmadan akıp gidiyor. Bugün Adana hızını almış yürü- yor. Portakal bahçelerinin hemen yanıbaşma uzanmış ter ve temiz mezbaha teşkilâtı, birkaç yüz met- ro İçinde mevki almış üç sesli sine- ma, her köşede bir rastgelebileceği- niz radyo, otomobil mağazaları ve lan koca bir çarşı. İşte azametli Adana... Ankara, Istanbul, İzmirden «onra, ilk #ıraya girebilecek ismin Adana olduğunu göğsümü gererek yazabilirim. o Güzellikçe, servetçe, | bütün diğer arkadaşlarının ilerisine | fırlamış olan bu vilâyet merkezi- mizde daima hareket, daima canir lk bülursunüz. İstasiyondan baglı- yarak şehire kadar iki sıra dizilen modern evler, Yunsen'in uğrıyarak bıraktığı şehir plânının ilk temel taşları olacak ve bunlarm arasında karşı karşıya duran Atatürk parkı ile yeni yapılan İsmet Inönü mekte- bi de yeni Adanaya bir kat daha güzellik verecektir. * Adananın canı, hayatı pamuktur. Geniş ve mezru tarlalarında o çalış- mak için kendi İşçi ve kendi amele- si kâfi gelmiyor ki, bütün civar köy ve kazalardan akın akın inen halkım hergün Ceyhan ile Adana arasındaki istasiyonları doldurduğunu görürsü- | nüz. Ta Mersinden başlıyan faali- yet, Antebe kadar dayanıyor ve tam medeni bir Avrupa ülkesi gibi her noktası ekilmiş ve her yerinde faa- liyet seçilebiliyor. Pamuk mahsulü bilhassa hükümetimizin aldığı ted- birler sayesinde son senelerde çok iyi fiyatlarla satıldığından, bütün halk pamukçu olmuş. Gönül isterdi ki, bü verimli topraklar kardeş kardeş akıp geçen iki nehrin bütün kanallarmı aralarına sıkıştırmış Ve © zaman bu mmtaka cihan âlemine pamuk rekoltesini elinde tutabilen zengin bir asil olarak yükselebilsin, Üzerine hiçbir yabancı el dokunma- dan, tabiatin çizdiği kendi yolun- dan kendi halinde akıp giden bu iki nehir sayesinde, bugünkü vazi- yetile bile Adana mıntakası cevher yatağı ve zenginlik memleketidir. * Adananın ikinci serveti, portakal ve mandalina bahçeleri iğine sak- lanmıştır. Bunları yakalayıp bul İ mak için bir arabaya kurulmalı ve en aşağı şehirden yarım saat uzağa gitmelidir. O zaman yüzyüze gele- ceğiniz portakal ağaçlarını o kadar büyümüş ve o kadar yükselmiş bu- lacaksmız ki, tarihi çmarların iri gövdeleri bile, bunların Oyanmda mahcup bir vaziyette utanacaklar - dır. Bir gün pek sevdiğim bu mey- va bahçelerinden birine gidiyordum bir kenarda uçsuz bucaksız bahçe - dikleri, ilim karşısında kadiın zekâsı, yılan nasıl bir hayvandır? Küçük Mm il ler, diğer kenarda mütemadiyen â- kan bir su ve onun öbür tarafında yine bahçeler göz alabildiğine uza- Bunları büyük babamın diktiğini söylerler kıvrak sıkışan ovalar, bugün Ada-| bi | onlar da babamın 10-5-936 MEMLEKET MEKTUPLARI Çok zengin ve münbit vir vilâyet merkezi : Adana açlar kırk beş, elli seneliktir. Adanada Istasyon Caddesinde modern binalar sahibi bulunuyor. Ve her ikisi de i başmda çalışan adamlar. Araba yeşillik arasmda yüksek bir yoldan epeyce yürüdükten sonra bi- zi indirdi, sola saptık, önlüm İ çikan bembeyaz çiçeklere bürünmüş bir seri armut uğaçlarınm dallarmı iterek ilerilere geçtik, Şimdi artık portakal ormanının içinde bulunu - yorduk. Biribirine el vermiş dallar- dan yüksekleri görmüyor ve her ta- rafımız tam zamanını yaşamakta 0- Adanada Ulucamiin mins»»ef lan portakal salkımlarile dolmuş bu- lünuyordu. Bahçe sahibi: .— Bu ağaçlar kırk beş, elli se- Bunları büyük babamın i söylerler, ilk safta gördü- gü bu 35 ağaçtarı senevi 500 li- ra alırım. Daha arkasmda gördü- ğünüz ormanlık yirmi seneliktir ve bıraktığı servet- tir.” Cedlerden başlıyarak kütüklerine birer tarih kaydetmiş bu ağaçların bugünkü meyvalarmı yiye yiye ile- rilere doğru yürüdük. Bahçe sahibi devam ediyordu: “ — Şimdi gördüğünüz mıntaka, benim evlâtlarıma hazırladığım bah» <edir. Burada 1200 fidan vardır. İki sene evvel diktiğime nazaran daha üç sene kendilerine bakılacak ve ömrü beş seneyi doldurduktan sonra ilk mahsulünü vermeğe baş” uyacaktır, Tabii ilk anda babalari” mizin bıraktığı kadar varidat temi9 etmez, fakat ilerde gimdi gördüğü “ vüz bu çıplak bahçe, bir orman be“ tini alacak ve herbir ağacın gölge sinde mahrumiyet, sıkıntı kalmıya” caktır.” Geçtiğimiz yerlerde öyle ağaçis” var ki, bir dalında Ilmon, diğerinde mandalina ve asıl büyük kısmınd da portakallar görülüyor. Meyvasi ile çiçeğini bir arada bulduğum bif portakal ormanını hem gezdim, hen de oyediklerimden fazla | şişti çeden alacakaranlıkta güç kendimi” zi aymabildik. Birkaç saatte: hayvanlarınm bağını yem torbalar" na gömmüş arabacımiz, benimle b* raber yanımdakilerini gördüğü ## man hemen harekete geçti ve ar” bayı kenardan yol üstüne çekti. Yef” lerimize oturduk ve kırbaç şakı dnha kendisini göstermeden ark” dan bir ses işitildi: “— Bay, topladığım bu en iri © portakalı da almadan gitmeyiniz, i portakallar bütün bâhçemin en (8. lıları olduğundan âncak hediye Ol” rak dağıtırım.” X Bunları da bırakmadık ve etr8' mız: saran portakal çiçeklerinin #7 kularını burnumuzdan eksik - den şehire kadar girdik. Güneşle beraber girdiğimiz bu bali” ğ|

Bu sayıdan diğer sayfalar: