5 Haziran 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

5 Haziran 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

, , & > temin edecek bir yol bulmak lâzım- || Böre beş kişilik bir ailenin iskânı as. i “ bir hale getirmek lâzımdır. Bunu <—— 5.6. 935 TAN Gündelik Gazete p AN'in hedefi Haberde, fikirde, har- *0yda temiz, dürüst, samimi olmak, Karin © gazetesi elmiya o çalışmaktır. porni ABONE BEDELİ Ecnebi M00 Kr, 1 Sene 2000 Kr, O K:, GAy 1500 Kr, 400 Kr, Sâr 800 Er, 150 Kr, Ay 200 Kr, Milletlerarası posta ittihadına dahil ol- Miyan memleketlez için 30, 16, 9, 3,5 tra dir. Abone bedeli peşindir: Adres değiş- trmek 25 kuruştur. Cevap için mektup 10 kuruşluk pulilâyesi lâzımdır. GÜNÜN MESELELERİ 2.000,000 Muhaciri Nasıl Getirtebiliriz ? Yazan: M. ZEKERİYA Muhacir meselesinin iki safhası Yardır. Biri Türkiyenin nüfusa ihtiyacı ve bu muhacirleri bir an evvel mem getirtip müstahsil birkaç mil /Yon insan kazanması, Diğeri de bulundukları yerde ar-| tık rahat edemiyen ve bir an evvel Türkiyeye gelmek için can atan iki milyona yakın Türk muhaelri, Yani bizim ihtiyacımızla o yaban- «ı illerdeki ırkdaşlarımızın arzu ve ihtiyaçları birleşiyor. O halde bu Meselenin radikal bir tarzda hallini “dar. Bu lüzumu hâdisat ta bize zor- Jamaktadır. Rumanyada Türkiyeye hicrete ha- #ır 800 bin Türk vardır. Kumanya ile yaptığımız. anlaşma mucibince Peyderpey bu Türklerin hepsi ana Yatana © geleceklerdir. £ Rumanya Türklerinin mühim bir kısmı şimdi- den ellerindeki mal ve mülklerini #atmuşlar, hicrete hazırlanmışlardır. Rumanya hükümeti de onların bir «n evvel hicretini kolaylaştırmakta, hattâ onları bazan buna teşvik ve mecbur etmektedir. Bulgaristanda ayni vaziyette 600 “bim ve 'Yugoslavyada 490 bin insan — ey seneki “EBS” iki gün için Ustrumcayı ziya- Yet etmiştim, Orada kalan Türkler beni gördükçe yanıma sokuldular. Türkiyeye ne vakit, ne şekilde ve ne Şartlar içinde gelebileceklerini sor- dular. Bugünkü vaziyetleri muvak- kat olduğu için pek acıklıdır. Mad- deten rahat, fakat manen huzursuz. durlar, Fakat bunları biz getirtemiyoruz. Çünkü, Türkiye Balkan Harbin- denberi muhacir meselesile meşgul- dür. Plânsız, programsız, hazırlık. Siz ve parasız yapılan iskân siyaseti- hin ne kadar feci neticeler verdiği hi çok acı tecrübelerle öğrenilmiştir. Bulkan Harbinden sonra memlekete gelen Türk muhacirlerinin yüzde el- Nisinden fazlası ya yollarda, ya is-| kân edildikleri yerlerde kırılıp git- mişlerdir, Bugün hükümetin büdeesi bu iki milyon Türkü Bir hamlede iskâna| Müsait değildir. Yapılan tecrübeye| gari bin liralık bir masrafı istilzam| der. Çünkü bunları sıhhi şartlar da- hilinde iskân mıntakalarma kadar #evketmek, orada her aileye bir ev, bir miktar arazi, bir iki hayvan ve Ziraat âletleri vermek, ve müstahsil Yapamadıkça muhacir getirtip yol larda öldürmenin mânası yoktur. * İşte hükümet mazinin acı tec- #übelerinden ders alarak iskân işini Plânlı, programlı, hazırlıklı yapmıya ! vermiştir. Büdcesinin müsaa- desi nisbetinde her sene ancak 10 — bin kişi getirtip iskân edebil. TAN Italyanın Dış Siyasetinde Libyanın Rolü on İngiliz . İtalyan iti- - lâfı için yapılan Roma konuşmalarına mevzu olan si- yasi ve askeri meselelerin en çetini şüphesiz Libyaya ait o- lanı idi. Eğer Fransız - İtalyan müzakereleri kesilmeseydi, İ- talyanın bu Şimali Afrika üs- sülharekesi, Fransızlarla pa- zarlıkta da, Romanm elinde, yine mühim bir siyasi ve âske- ri koz olacaktı. Libya meselesi İngilizlerle ko- nuşmalarda, epey zorluklara mey- dan vermiş; fakat, iki tarafın gös- terdiği kati anlaşma arzusu, niha- yet bütün güçlükleri yenmişti Libya'ya bu derece ehemmiyet ka- zandıran şey, şüpbesiz, burasının Italyaca, müstemleke icaplarından çok aşırı ve ancak taarruzi mak- satlarla izah olunabilir bir tarzda tertip ve tanzim olunması ve â- deta büyük bir müstahkem ordu- gâh haline getirilmesidir. Bu va- ziyet, tabiatile, Ingiltere ve Fran- saca yalnız. hoş görülmemekle kalmıyor, ayni zamanda şüphe ve endişelere sebep oluyordu. Osmanlı imparatorluğunun eski Trablusgarp ve Bingazi eyaletleri ile hinterlandlarından ibaret ve Berberilerle meskün olan bugün- kü İalyan Libya'sı bütün şimali Afrika sahilleri ile birlikte, eski Romanın daima siyasi bir hedefi Kâh Tanıyacaksınız! Hele biraz düş nüz mutlaka hatırınıza gelir Adını söy- lemiye hacet yok. Çoğunu adiyla de- Bil, âdetleri, huyları ve merakları İle tas nırsınız. Adedi çok değildir amıma kıt da değildir. Hatırlıyamadınız mı? Öyle ise ben ulze bunlardan bir kaçının göze çar» pan hususiyetlerini yazayım da belki derhatır iz. Köprüde dalgınca giden ve vapura ys- tişememek endişesile Itiyadı harici biraz Sa hızlı yürüyen babayani bir adam ba nidayı işitmez. Öteki ardından seyirtir — Üstat, dargın miyiz? Yolew döner, onu görür ve durur. — Gu ne dalgınlık şahım? gidiyordum. inşallah? sa bizim taraftan geçiyor, Yedikvlei bir Rum var. Onda güzel sü- lükler var. Ben bizim valldeye aldım, Pek rahat etti, İsterseniz size de göndereyim. — Teşekkür ederim sorayım da... — Amma ihmal etme hat Kadın kan» headir. — Etmem, merak etmeyin Bu bir. * Tramvayın arka sahanlığındasınız. Ex minönünde durdunuz. Karşı cihetten gelen arabadan birisi sizin tarafa bağı- nır, Mektedir, Gelecek muhacirlerin ye- iki milyon olduğuna göre, bu bitmesi için yüz sene İster, Bu işin yüz sene sürmesi demek, iledilmemiş olması demektir. Ma- ki müstahsil nüfusa ihtiyacımız © Vardır. Mademki topraklarımız iş- İenmek için çalışan kola muhtaçtır | Ve mademki bu topraklarda çalış | Mak arzu ve hevesini gösteren iki Milyon müstahsil, çalışkan, sıhhatli Ve zinde insan vardır. O halde bu daha esaslı ve daha radikal bir — AN Reza Bey.Ali Rıza Bey, Yolculardan gözlüklü bir zat dönüp bakar, —Boncuktan ne haber? Öteki yalcu biraz sıkılarak ve gülüm- #iyereki — İyidir, şek şükür kurtuldu. — Kaş — iki, ——— orlaya sürmek, diğer o memleketle- rin bu işi nasıl hallettiklerini göz- den geçirmek, ve daha radikal bir yol tutmak zaruridir. Bu yol nedir? Biz bu 2 milyon nü- fusu az zaman içinde nasil getirte- biliriz? Bu sualin de cevabını yarın ver. miye çalışacağım, YAZ GENERAL AN: H. EMİR Bugünkü Libyanın hudutlarını gösterir harita olmuş ve Arapların şimeli Afrika» yı istilâlari ile Romanın buradaki nüfuzuna son vermelerine kadar, yüzlerce sene, Romalılara mah- küm ve müstemleke olmuştu. Ttal- ya, göçen asrın ikinei yarısında müstakil bir devlet halinde, yeni- den vücut bulduktan sonra, yine Akdenizin cenup kıyılarına göz dikmiş bulunuyordu; o vakit Afri- kanın şimal sahillerinin çoğu he- a Zİ ça Yazans5$ / BURHAN FELEK — Ker mi oğlan mi? —Kız. — İkiside mit. Ve arabalar hareket ederler. © yine İşsretlerle bir şeyler söyler, Bizim ara. badaki yolcu da hafif tertipi — Zevzek., der ve yanındakine: — Bizim Keçi var, doğurdu da onu soruyor, diye ilâva eder, Bu da iki, * — VAY efendimi Şükür görüştüğümü. Ze, mereden böylet Uzungarşıdan geliyorum. Hayrola parmaklık mı çektirdin? Hayır. Orada bir dükkünımız var Ne dükkânı? — Tornası dükküni. Kiracı para ver- miyor... lak helet Alamadın mir Hayır, — Ne zahmet canım, hadi dönüş! tim... — Bugün olmaz, — Ne zaman? — Başka bir gün, — Yesi Gününü tayin et! — Sen bilirsin? — Şarşambaya olur muf Sant üçe doğru. — Olur. — Amma unutma rica ederim, Ben ses ni Bayazıt camlinin yanındaki kı beklerim, hay! etme hak, — Ih Bu üç X p — Ben senin bu kundüralarını be- enmiyorum. — Neden — Sss veriyor, kardeşim. — Ne yapalım? — Ne yapalım olur mu? Kundurası» yı değiştir. — Yirmi senedir. alışmışım. — Boş lâf. Ben senli bizimkine götü” reyim, nüz Osmanlı İmparatorluğunun bi- rer eyaleti idi. oma, buraları evvelâ tatli- lıkla, yani Talya ile şima- Ni Afrikanın bazı kıyıları arasın- da ticaret münasebetleri kurarak hulüle çalıştı ve muhacir akınla- rının bir kısımnı Tunusa tevcih et- ti. Kuvvetlenmeğe başlayınca da, tasarladığı yeni umumi, müstem- Bünü kestirelim. — Öyle ine ay başına, — Topallıyarsun, Romatizma mı? — Hayir, Nasir, — Fena şeydir. Neden sun? — Kazalı şeyi — Ne münasebet, hele gel şu kahve» gıkartmıyer» ye old im de bir bakayım. ir mü yahu? kahvede nasıra ba- > lakılır. Şöyle bir kenarda baka- — Rezil oluruz kuzum! — Hayat her şeyden üstündür. Neden rezli alacakmışız... — Ben gidemem. — Valishi yüzüne bakmam, Ben ar- kadaşımın eziyet çekmesine dayana. mam. Gel pöylen. — (Kahvesiye) oğlum! Sen bana bir nargile doldur, Beye de bir gezer. Biz de şöyle ocağın arkasına oturup bir hesap yapacağız. İşte imdi çi Nereve böyle kan ter icindeT.. Örücüler kapısına gideceğim de. Buradan ne gidiyorsun? Nereden gideyim ya. — Şöyle Tarakçılardan geçersin. Seni doğru yeni hanın arkasına çıkarır. — Ben 6 yolu bilme: — Gel ben — Git işine yahu! rulacaksın? LP ederim. İnsan arkadaşına rae yorulur mu? — İyi şükür. — Onun saç kıranı vardı. Ne oldu? — Hâlâ uğraşıyor. — Aman Altımarmanda bir berber var, ona giteir. Bizim dairede bir arkadaş var. Saç kiramdan bir haftada yumurtaya . Ona gitmiş gimei vaş yavaş ayva tüyleri çıkıyor. Aman ih- mal etmet sana berberin adresini yaza 8 yazayım idi? — Zeyrekte. Bormagirde. Keşmekeş sokağı, 13 numarada. i — Selâm söyle! Yarın yazarım. Aman unutmal Daha sayayım mı? ş Allah eksik etmesin bu umum! kâhya» lari Ba leko programı dairesinde şimali Afrikanın bazı yerlerini alıp işgal etmâği düşündü ve 1911: 12 Os- manlı — İtalyan harbi işte bu yüz- den çıktı. Babıâli, üstelik bastı- ran Balkan harpleri yüzünden ve uğraştığı müteaddit düşmanlar- dun hiç olmazsa birini eksiltmek, için, Garp Trablusu ile Bingaziyi İtalyanlara terkettiği zaman (Bi- rinciteşrin 1912), buralardaki Os- manlı askeri kuvvetlerinin pek zayıf ve denize hâkimiyetsizlik se- bebile Anavatanla irtibatları bile olmamasına rağmen takriben bir senelik muharebeler neticesinde, İtalyanların bütün kazandıkları Trablus ve Bingazi sahil şehirle rinden ibaretti. Osmanlı devleti ile İtalya ara- sında resmen barış aktolunduktan sonra da, bir avuç Türk gönüllü. sünün kumandası ve Sünüsi tari- kat başlarının nüfuzu altında, yer- li Berberi kabileler harbe devam ettiler ve bir kaç defa İtalyanlari? ancak donanma himayesinde tu- tabildikleri Trablus ve Bingazi şe- hirlerine kadar takip ettiler. İtal- yanın siyasi zâfı ve üstelik Büyük Harbe girmesi, onun Afrikadaki durumunu o kadar fenalaştırmıştı ki, nihayet nüfuzunu sahilde bir kaç mevkie münhesır bırakmak ve başlıca kabilelere İstiklâl bile ga- ranti etmek şartile, yerli başlarla uzlaşmaya ve onlarla muahedeler aktetmeye mecbur oldu. Büyük Harbin sonunda, 1918 de, Italya Libya'ya 100.000 asker dök- tü ve alışık olduğu üzere, kabile- lerle olan ahtlerini bozdu. Fakat bu ordunun büyük bir kısmı mem- lekete dönünce Sünusi başlarının ve yerli kabilelerin müthiş inti- kam savletleri başladı ve bunlar o kadar şiddetli oldu ki Italyan- lar, yeni baştan sığındıkları Grap Trablus ile Bingazi (o şehirlerinin içinde bile, emniyetsizlik içinde kaldılar, Bu sebeple İtalyanlar, Libyaya yeniden kuvvetler geti- rerek, 1919 dan 1922 ye kadar yaptıkları harekât neticesinde ni- hayet Trablus — Misda — Misu- Tata müsellesi ile Bingazi — Tob- ruk sahil şeridine hükmedebildi- ler. esse, taşizm, Libyada bis yük bir azimle işe girişti evvelâ, 1923 ile 1926 arası, Binga- zi eyaleti, cenuben Djarabub dağ- larına kadar, ve sonra 1928 de büş- uyan büyük harekâtla, daima asi kalmış olan büyük Syrte körfezi- nin sahilleri ve nihayet bütün Lib- ya teshir olunabildi. Bu son işe memur olan General Graziani, em- İ rindeki iyi teslih ve teçhiz edilmiş ve mahelli ahvale vâkıf ve tecrü- beli komutanlarla kumanda edil- miş kıtalardan birer kol teşkil e- derek evvelâ Bingazi ve Trablus tan doğu ve batı istikametlerinde yürümüş ve bu suretle bütün Lib- ya sahillerini ele geçirmeğe mu- vaffak olmuştu. Ondan sonra diğer kollarla Audjiala, Sella ve Sokma hedeflerine yürünüldü. B, Mus solini, maksat için, insan veya pa- ra, hör şeyin sarfım göze almıştı. Yalnız, Libyanın (o doğusundaki tehlikeli mıntakayı, 300 km. uzun- luğunda üç kat dikenli tel çeke- rek, Mısır hududuna karşı kapat- mak için, 100 milyon İlretten faz- la sarfedildi. Bundan başka mem- leketin dahilindeki harekât esna- sında, her şüpheli adam yakalan- dığı için 80.000 Berberi sahil mın- takalarına getirilerek buralarda kurulan üsera ordugâhlarında hap- sedildiler. Libyada müstamel bü- tün tüfek ve makineli tüfeklerin çapları değiştirilerek bu suretle kabilelerin evvelce zaptettikleri ve ellerinde bulundurdukları kül- iyetli cephanenin o küllanılması için silâh zaptetmek heveslerine set çektiler. Fakat bu tedbirler meyanında pek kanlı ve gayriah- iâki olanları da vardı Fazla in- san kanı dökülmesini men için, Trablusa gelmiş ve dehalet etmiş olan Sünusi relsleri, günün birin- de, halife ibni Asker başta olmak üzere, biri diğerinin yanında, me- resimle asıldılar. 1930 da, 1000 Italyan askeri, 225 otomobil veya tank, 15 uçak ve 5000 deve ile, sahilden ayrıldı- lar ve 200 kım. Tik susuz bir çöl- den geçmek şartile, 700 km. içeri- de bulunan Kufra'yı zaptettiler; Sünusi kalesini yıkan ve ihvan dağıtan bu kuvvetli darbe bütün (Arkası: Sayfa 11, sütun 1 de) GÖPÜŞLEP Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel Genç bir okuyucudan mektup al- dım. Diyor ki: “Bence okumak en sa- İdık, en ebedi bir aşktır. Bu aşkın herkeste devam etmesi için acaba ne yapmak lâzimgelir. Okumuk aşkını herkese aşılamak için muharrirler sahsi menfaatlerinden feda edemez. ler mi? Kitapların pahalılığı yüzün- den kahir halk kütleleri kaybediyor- lar. İçimizdeki okumak arzusu sönüp gidiyor. Meselâ be: umıya fevka- lâde düşkünüm. Fakat devlet talebe. siylm. Ayda yılda elime geçen para- Yı, en zaruri ihtiyaclarımı bırakarak kitaba veriyorum. Mali vaziyetim bu kadar düşük olduğu halde bu kadar pahalı kitapları nasıl alıp okuya » bilirim? Bir talebe için ekmek, su ne ise okumak ta öyle bir ihtiyaçtır... Bizde halkın ve gençlerin okuma- sı meselesi mühim bir yaradır. Öy- le bir yara ki, tedavi edilmediği tak dirde içtimai bünyemizde bir kül tür kanseri yapabilir. Halk okumu- yor, gençler okuyamıyor. Cehlin hi- küm sürdüğü yerde felâket cirit oy- nar, Gazinolar doludur, kahvehaneler tıklım tıklımdır. Sinemalar boğazına kadar. Klüplerde, evlerde kumar ma- saları, etrafına bal kovanı gibi, arı çe kiyor. Fakat kütüphaneler, kıraatha meler boştur. Okuyanların adedi, e lenceye düşkünlerin adedi yanında pek ecüc mecüe kalır, Niçin okumuyorlar?.. Halk okumu yor, bunların muhtelif tabakaları arasında okuyamamanın muhtelif se- bepleri vardır, kimisi işten vakit bu. lamaz, bir kısmı okuma o yazmadan mahrumdur, kimisi vakti ve okuma- sı olduğu halde okumak ihtiyacımı ve zevkini duymamıştır. Entellek - tüellerin büyük bir kısmı kitabı t07- lu kütüphanesinde hırakmış, zevk ve eğlence yerlerinin müdavimi olmuş” tur. Gencler okuyamıyorlar, okuyu - cumun dediği gibi kitaplar pahalı - dır, her muhitte her gence okumasını Kah? Münür Gibi daha ViZÇeK iğilmei sebepler vardır. © © « Okumak bir zevk ve ihtiyaç hali- ne gelmedikçe, aşk haline gelemez. Gençlere ve halka okuma zevkini nasıl vermeli, bunu bir ihtiyaç ve iti- yat haline, bundan sonra da aşk hali- ne nasıl getirmeli? Avrupada, Ame rikada, hattâ Balkanlarda bu okuma zevk ve ihtiyacımın bizden kat kat fazla olduğunu görüyoruz. Oralarda kitap ve gazete satışları akıllara hay- ret verecek kadar çoktur. Biz mazi- nin her sahada bıraktığı gerilikleri geçmek mecburiyetindeyiz. Kitapla- rın, gazetelerin, mecmunların pahalı- lığı şüphesiz büyük bir âmildir. Bil hassa gençlerin okumasında bu fiyat yüksekliği çok büyük bir rol oynu- yor. Fakat kitapları ucuzlatmak mu- harririn elinde değildir. Kitapçı ken di kâr ölçüsüne göre fiyat tayin e « der. Bundan başka kâğıt, matbaa, ma Tiyet fiyatları da çok yüksektir. Kita bı ucuzlatmak fertlerin teşebbüsile başarılacak bir iş değildir, hükümet buna el koymalı, bir halkı okutma se ferberliği yapmaıdır. Acaba kitaplar ucuzlasa, okuma zevkini almıyan, okuma ihtiyacını duymıyan, zevk ve eğlenceyi kitaba tercih eden halkı bu ucuzluk sebebile okutmak mümkün müdür? Bence hayır. Halkı okutmak davası ve bunun usulleri ayrı, genç- leri okutmak meselesi ayrıdır. Kitap ların ucuzlaması, yeni nesillere okü- ma fırsatını verir, fakat kühillerin okuması için halk dersanelerine da - ha büyük ehemmiyet vermek, kiliip- haneleri çoğaltmak, ve gençlerin muhtaç olduğu kitapları ve vesaiti temin etmek lâzım. Bir taraftan ki- tapları ucuzlatmak, diğer taraftan da halkı daha sıkı bir kontrol altında 9- kutmak, halka okumanın zevkini ve heyecanını vermek lâzımdır, Ru da metot ve teskilât meselesidir. Oku - ma seferberliği, bugünkü terakki he defimizin çok lüzumlu bir merha - lesi — ann Köy Çocuklarının Temsili Zafranbolu, (TAN) — Eflâni nehi- yesine bağlı Karacapınar köyü mual- limi Celâl Salih Güney. “Durmuş W- fe, adlı marizum bir piyes yazmıştır. Bu piyes, ayni köy talebesinden bir grup tarafından Halkevi salonunda temsil edilmiş ve beğenilmiştir. Okumak Aşkı 5 6.35

Bu sayıdan diğer sayfalar: