24 Haziran 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

24 Haziran 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

A A ARALARLA akk, ilmi, ARİN AAA 24 - 6 - 938 T AN Gündelik Gazete e — TAN'ın hedefi: Haberde, fikirde, her» seyde temiz, dürüm, samimi ak, karlin gazetesi olmıya | çalışmaktır. ei ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 400 Kr, um Er, 150 Er, 1500 Kr, 400 Kr, SAY #00 Kr, 150 Er, TAS 300 Kr, Milletlerarası posta Hitihadına dahil ol- mıyan memleketler için 30, 16, 9, 3,5 lira dır. Abone bedeli peşindir; Adres değiş- tlrmek 25 kuruştür. Cevap için mektup lara 10 kuruşluk pul ilâvesi İeımdir. e m m 1 Sene GAY GUNUN MESELELERİ | e şe İspanyada Vaziyet Yazan: M. Zekeriya SERTEL İspanyada iki sene süren kanlı ve yıkıcı harpten sonra, bugünkü vazi- yeti anlamak isterseniz, şu rakamla- rı gözden geçiriniz: İspanyanın genişliği 195,000 mil murabbaıdır. Bu arazinin General Franko elinde hulunan kısmı 115,000 mil murabbaıdır. Hükümetçilerin iş- gali altında bulunan saha 80 bin mil| murabbaı tutar. İspanyanın nüfusu 24 milyondur. Frankonun işgal ettiği sahalardan! iki milyon kişi hükümet toprakları- | na iltica etmiştir. Bugün Frankonun idaresi altında 12 milyon, hükümet- Hükümetçilerin o askeri kuvveti Frankonunkinden üstündür. Gene- ral Frankonun kumandası altında 300 bin asker vardır. Bunun 108 bini yabancıdır. Yani 80 bin İtalyan 10 bin Alman, 5 bin kadar da Faslı ve- saire mevcuttur. l Hükümetçilerin askeri kuvveti ise 700 hin kişidir. Bunların yalnız 20 bini yabaneıdir. Geri kalanlar iyi ta- Tim görmüş, İyi yetiştirilmiş askerler den ibarettir, Yalnız Prankonun mo- torize kuvvetleri üstündür. General Frankonun muvaffakıyetini temin e den âmil, elinde bulunan İtalyan ve Alman tayyare, tarik, top vesairesi- Mi inerei Franko Ozkadideki demir madenlerini, Astorya kömür ocakla- tını, Huelva'daki bakır madenleri ele geçirmiştir. Runa karşılık ta hâ- lâ hükümetçilerin elinde Gerona'da- ki kömür ocakları, ve Linaresteki kurşun o madenleri bulunmakta, Katalonyada bulunan ve Avrupanın en kuvvetli hidro - elektrik sanayii. ni ihtiva eden merkez de hâlâ hükü- metçilerin elindedir. n sahayii harp! ri haline getirmişlerdir. Fran- kocuların harp sanayi Bilbao ve Sevil'de, hükümetçilerinki Barselo- na, Madrit ve Vi Hülâsa Franko, kuvvetleri hayli yer kazanmış olmalarına rağmen ta- mamen hâkim bir vaziyet elde et- miye muvaffak olamamışlardır. Ha- rici yardım kesilirse hükümetçilerin galip gelmeleri ihtimali bile yok de- #ildir. Eğer iki taraf başbaşa bıra- kılsa ve İspanya dahili harbi kendi hudutları içine hasredilse, harbin a- kıbeti derhal değişebilir. * Zeytin Dağı Falih Rıfkının bu emsalsiz eseri ikinci tabını gördü. Bu muvaffakı- yet bu eser için büyük bir şey sayı lamaz, Fakat ben burada bu eser üzerin- de duracak değilim. Ondan ayrıca bahsetmeyi başka bir güne birakı yorum. Yalnız bu eser için Hüseyin Cahi- din yazdığı bir fıkrada gözüme ili #en şu cümle üzerinde durmak isti. Yorum: “Bir muharrir bütün ömründe böyle bir kitap yazabilmişse, dünya- Ya beyhude gelmemiş demektir.,, Bu hükmü kendi nefsimize tatbik *dersek çok acı bir manzara ile kar- #ılaşmış oluruz. İçimizde kaç kişi, dünyaya beyhude gelmediğini is- bat sdecek bir eser yaratabilmişiz. dir? Böyle bir eser bırakamıyorsak dünyaya beyhude gelmişiz demek- tir. Gençlere Hüseyin Cahidin bu| “özümü bir levha halinde odalarına Asmalarını ve bütün hayatlarında Munu kendilerine rehber edinmele- tini tavsiye ederim. TAN Daimi sergi binası için münasip yer aranıyor. Aşağıdaki yazı” sında bu meseleyi fetkik eden muharrir, İktısat ve Maarif Vekâ- letleri ile Belediye anlaştıkları takdirde İstanbul şehrinin Maç- kada bir lise, Galatasarayda bir meydan ve maksada uygun sergi binası kazanabileceğini ileri -sürüyor. Şimdi yazıyı okuyalım: Daimi Sergi Galatasarayda Kurulmalı azeteler, sergi binasını İktısat Vekâletinin yap tıracağını haber veriyorlar. Münasip yer olarak ta Saray burnu gibi sapa semtlerden, Çırağan Sarayı gibi uzak deniz kenarlarından bahse- dildiğini işitiyoruz. Vakit geçtikçe, sergiden, sergi binasından maksadın ne olduğunu daha iyi anladık ve bu işe elverişli yerlerin merkezine doğru çıktık. Taksim kışlası ve civarlarına doğru, fakat, sonra nedense Taksim mer- kezinden uzaklaştık. Taşkışla, taraf larında, Sürpagop arsasında, Har- biye civarında bile durup etrafi- muza bakmadan birdenbire iki, Üç kilometre atlıyarak tâ Maçka niha yetlerine gittik: Yarım kalmış İtal- ya sefareti binası ile yerini bulduk Ve “bundan münasip bina ve mev ki olamaz. Derhal işte başlıyalım,, dedik, Gazetelerde görülen bu hava - disler doğru ise, sergi İşinde ve ser gi binasında mal teşhiri bahsinde slâkadarların şu itirazlarını gözö - nüne almak lâzımgelir! “Sergiden maksat mahsulleri- deliler ölün” öüimun “inlin kün olduğu kadar büyük bir halk kütlesine göstermektir. Maçka ve civarı bu maksat İ- çin Şişli kadar ve hattâ ondan da uzaktır. Çünkü Maçka, şehir mer kerine bir tek ve daracık yolu ile bağlıdır. Şimdiki nakliye vasıta- ları © civarda oturanlara bile kâ gelmiyor. Nerede kaldı ki, ser gi kurulduktan sonra binlerce ki- şi taşmak imkânı bulunsun. Yo- Tun darlığından dolayı nakliyı vasıtalarını çoğaltmak ta pek mümkün değildir. Ve hepsinden fenası bu mahzurlardan hiçbiri. ne, ne şimdi, ne de istikbalde ça re bulmak kabil değildir... Bütün bu itirazlara rağmen, İktı- sat Vekâletinin yerinde olsu idim, ben Maçkadaki İtalya sefaretini ve arsasını satın alırdım. Fakat sergi binası yapmak için değil, Bilâkis bunu elimde “koz,, tutarak daha el verişli bir sergi yeri elde edebil - mek için, Maksadırı anlatayım: M açkadaki İtalya sefaretinin yerini İktisat Vekâleti nâ » mina sağlama bağladıktan sonra Ma arif Vekâletine şöyle bir müraca- atta bulunurdum: “Galatasaray lisesinin şehir merkezinde bulunması, birçak bakımlardan ortaya yeni yeni mahzurlar çıkarıyor. Bu tarihi ve çok kıymetli ilim müessese - mizi daha müsait bir yerde, mem leket gençliğine daha elverişli bir şekilde idame ettirebilmek i- çin çareler düşünmekte olduğu- muza şüphe yok. Fakat mesele çok güç. Yer bulmak lâzım, bina yapmak lâzım, Bu binaya mekte bi bütün tesisatı ile nakletmek lâzım, Bütün bunlar için para ve vakit lâzım. Ve her şeyden mü - him olarak böyle bir iş için vesi- Je ve fırsat lâzım. İşte vesile ve fırsat çıkmıştır. Yer ve para hazır. Maçka, Gala- tasarayına nisbetle lise için, şüp- he yok ki, kat kat daha muvafık ve uygundur. İtalya sefareti yes ri de bu işe elverişlidir. Arsa iti- 4 TASARI Gr YAZAN: fa Birson Delmi sergi binası için ileri sürülen yerlerin kroki üzerindeki manzarasr: İtalyan se- fareti binası, Sürp Agop ürsası, Stadyom ve Galatasaray mektebi binası barile Galatasarayın kapladığı sa hadan daha büyüktür. Fakat bu da az gelirse bitişiğinde diğer mektepler ve arsaları var. Bu mektepler için, hiç üzülmi ye lüzum yoktur. Tam karşıla” rında boş arsalar var. Orada ve maksada daha uygun yeni mek- Kuvvetle umuyorum ki, böyle bir teklif, Maarif Vekâletini şiddetle a- Wkadar edecektir. Çünkü Maçkada ki İtalya sefareti yeri lise için uy- gundur. Mevcut binayı Idare, kon KMUVAEF OLMANI MAĞLÜBİYETTEN İSTİFADE EDİNİZ Mağlübiyet galibiyetin en büyük Aâmillerinden biridir. Her muvaffa- kıyeti tahlil ediniz. Kazananın dai- ma mazide mağlübiyetlerinden al- dığı derslerden istifnde ederek bu muvaffakıyete eriştiğini göreceksi- niz. Mağlübiyet başka, iflâs baş- kadır. Maddi ve manevi iflâş mağ- lübiyeti kabul etmekten gelir. Fa- kat mağlâbiyet insana yeni bir hız, yeni bir hamle veren yeni bir kuv. vet kaynağıdır. Mağlübiyet utanılacak birşey de- ğildir. Fakat mağlübiyeti güler bir yüzle karşılamak, onu tahlil edip ders çıkarmak şartile. Mağlübiyete bir ders nazarile bakarsanız öldürü cü olmaktan çıkar. Hele onu tahlil edip sebeplerini araştırırsanız fay- dalı olur. Mağlübiyet, yalnız muvaffakıyeti hazırlıyan bir adım olmakla kal- maz, İçimizde sönmek bilmez bir muvaffakıyet arzusu uyandırır. Ha ni çocuğun önüne bir yumak atınız, İcrans salonları, lâboratuvarlar (ve ilâh.) bakımından ıslah etmek te mümkün gibi görünüyor. Arka ta- rafa mektep için cenahlar şeklinde yeni binalar yapmak zaten kabil. Galatasarayın yerini elde etmek i- çin İktisat Vekâleti İtalya sefareti yerini Maarif Vekâletine vermek- te iştirâk etmekten elbette çekin- mez. G alatasaray, sergi yeri olarak © kadar kıymetli ve mühim dri ki, bunu elde etmek için büyük o kapmak istedikçe önünden çeki- niz. Bu çekiş çocuğun yakalamak arrusunu kamçılar ve onda yumağı kapmak hırsı o kadar kuvvetlenir ki, kapmadan bırakmaz. Mağlübiyet te insanda kazanmak hırsını kamçılayan bir vasıtadır. Mağlâbiyetin verdiği bu hırsı iyi kullanabilirseniz muhakkak mu- vaffak olursunuz. Mağlübiyetin sebeplerini tahlil edince münileri aşmak sizin için ko diye çocuklarını denize göndermi- laylaşır. Bu mânileri bilmedikçe her an meçhul bir kuvvetin kolu- nuzdan tutup sizi geri çevireceğini zannedersiniz. Bir adam tanırım, acı bir aşk tecrübesi geçiriyordu. Bu aşk bü- tün hayatını sarmıştı. Fakat o ka- dar büyük bir hayal sukutuna uğ- radı ki kadından nefret etmeye haş rdükçe kaçıyor, ka» bir mecliste bulunmaktan korkuyordu, Aşk macerasında, mağlâbiyetin sebeplerini tahlil ede FAK Y SIR iedakârlıklar yapabiliriz. Sergiyi Galatasaraydan başka yerlerde de kurmayı tecrübe ettik. Aldanmıyor sam alınan neticeler pek parlak ol- mamıştır. Bu seneki sergi için ise mektep ten, gerek içeride ve gerek bahçe- de daha fazla yer istemek mecbu- riyeti bâsıl olmuştur. Galatasaray gibi İstanbulun en işlek yerindek! en kıymetli arsiyı köşedeki karakol gibi teferrüatile sağlamca elde ettikten sonra herhâp gi yıkma veya yapma işine teşeb- büs etmeden evvel, İktisat Vekâle- ti de belediyeye müracast etmiye mecburdur. Ve işte korkarım ki, müşkülât burada başlıyacaktır. Çünkü, belediye ne “evet”, me “hayır” demeden meseleyi İstan- bul plânını yapmakta olan müte - bassıs B. Prosta havale edip fikri- ni soracaktır. B. Prost'ne diyecek? İşin anahtarı buradadır. Çok m temeldir ki, B. Prost ta şöyle düşü- necektir: “Şehrin müstakbel inkişafı ba- kımından çok mühim bir engel, kendi kendine halledildi. Gala - tasarayın yeri her bakımdan şeh re lâzım. Fakat bugüne kadar do kunmak kabil değildi. Çünkü mektep yeri idi. Şimdi bu münia kalktı. Artık Galatasarayı şehre kazandırmak kabil olacak. Şim- di burasını, plânın icaplarına gö- re yeniden tanzim edebiliriz... Ve belki debelediya de Prosttan pek haklı olarak “Hayır, Galatasa- Tayında sergi binası yapılamaz.,, Ce vabını alacaktır. B elediyenin böyle bir “olmaz, cevabı karşısında ihtiyat tuttuğum üçüncü bir yer var: Koskocaman Ayaspaşa mezarlığı arsası, Galatasaray yerinin birkaç misli büyüklüğünde bomboş bir harman. Biz, Ayaspaşa mezarlığı arsasını yalnız yol boyunca giden hudut ü- zerine apartımanlar yaparak boz - duk. Ve işte içerisi böyle hiçbir işe yaramadığı için bomboş kaldı. Me- ğer isabet olmuş. Burası da mahal le olmaktan ancak bu vesile ile kur tulmuş bulunuyor. Şimdi bu arsaya ancak çocuk, bah çesi, mınlaka spor yeri gibi bir sey | ler yapabileceğimiz gözüküyor. Fa kat jandarma karakolunu, elektrik şirketine ait ev ve ufak tesisatını kaldırmak süretile bu arsayı, şehir len Cümhuriyet meydanına doğru açmak ve ulaştırmak kâbildir. zan nederim. Bu takdirde sergi binasi buraya uymaz mı ve yakışmaz mı? İstediğimiz kadar büyük ve ser- best arsa var. Şehir plânına göre de, yakında burası çok mühim mer kezi biryer olacaktır. Ve setgi bi- nası, belki bugünkü Galatasarayın bulunduğu sahadan daha uygun bir yer kazanmış bulunacaktır. Buna da “evet” veya “hayır” ce- vabını verecek yine mütehassıs Prosttur, Fikrini daha şimdiden sor sak ve ona göre hareket etsek çok yerinde bir iş yapmış olmaz mıyız? * cek yerde, onun esiri olmuştu. Bu kabil aptallıklara düşmemek için mağlübiyetinizin sebeplerini araştırınız. Barı İnsanlar vardır, işlerini kay bettikten sonra yeise düşer, yeni iş aramaktan çekinirler. Reddedilmek korkusile birçokla- rı maaşlarının arttırılmasını isteye *mezler, Komşunun çocuğu boğulmuştur yen anneler de bunlardan biridir. Hülâsa herhangi bir mağlübiyet korkusu maneviyetinizi sardığı za- man gülünç olursunuz. Çok defa siz de bu gülünç hükmünüzden uta nır, ve bunu başkalarına sezdirme- meye çalışırsınız. Fakat bu hicabı duymaya başladığınız. zaman kür- tulma yoluna giriyorsunuz demek tir. Çünkü (nihayet, hareketi nizin mânasızlığı sizi doğru yola getirmeye kâfi gelecektir. İZ Gürültü İle Mücadele Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel Samsundan Hulüsi Kakıcı imza- siyle bir mektup aldım. Samsun vi- lâyetinin, Halkevinin, “belediyesinin faydalı faaliyetlerinden bahsettik- ten sonta diyor ki: “Belediyemizin çalışma faaliyetinde günden güne terakkiler görülmektedir. Belediye Başkanının, bilhassa mevsim itiba- riyle sıhhi vaziyeti göz önünde tuta- rak temizliğe itina göstermesi, Si- nek mücadelesine devamı zikre Şa- yandır. Şu kadar ki gürültü ile mü- cadele pek geri kalmıştır. Bu güzel ve tarihi şehrin belediye meyda- nından tutunuz da, Necipbey, Meci- diye caddesinin ber iki tarafı tuha-« fiyeci, came, kunduracı, tenekeci, şerbetçi, sebzeci, sobacı, fırın, terzi düikkânlarile doludur ve bu dükkün- ların üzerleri ikamet edilen evler- dir. İşte bü evlerde oturanlar şafak- la beraber kalkmak o mecburiyetin- dedirler. Neden mi? Çünkü bu esnaf sabahları saat dörtte mağazaları 2- çarlar ve beşe gelmeden işe başlar- lar, bir gürültüdür gider. Her taraf- ta ukşamları mağaza ve dükkânlar muayyen bir saatle kapanmakta» dır, Akşamları olduğu gibi sabahla- rı da, dükkânların muayyen bir sa- atte açılması mümkün değil midir? 244.33 İstanbul belediyesi gürültü ile mücadeleye başladığı zaman, edebi- yatı cedide ve fecriati nesline men- sup bir sanatkârla konuşuyordum: — Aman efendim, dedi, bu kadar vandallik olur mu? Sabah şafak sö- kerken, sokaktan geçen sütçünün, kalbinden kopup titriyen sesi, zar- zavatçının kendine mahsus kıvrak şivesiyle kemer patlıcan * diyişi, yo- gurtçunun, balıkçının, camcının 3- henkli sesleri feda edilecek orijina- liteler midir? Bunların hepsi birer tiptir, ve İstanbulun, Türkiyenin şahsına mahsus tipleridir. Bunları sanat namına muhafaza etmeliyiz. o Hayata, şiir ve sanat gözüyle ba- kan bir artiste göre belki bu sesler, bir şiirikadar, bir musiki kadar, bir ruh kadar ince ve güzeldir. Fakat Samsunda, çeşit, çeşit dükkânların üzerinde hergün sabah şalakta uya- ahengi bozuk bir davul zurna, akort edilmemiş bir ut veya kanun tesiri yaplığına kani- im. nanlara bu sesler, Hergün muayyen saatte çalışmı- ya, hayat kavgasında rızkını çalışa» rak kazanmıya mecbur olanlar için sabahın sükünu, bu sükün içinde tat- hı bir uyku, çok daha şairane, çok daha ince ve faydalıdır. Bütün me- deni memleketlerde (o dükkânlerin muayyen saatte açılması kapanması temin edildiği gibi, şehrin huzur ve sükünunm bozan gürültü ile müca- dele de faydalı neticelerini vermiş- tir. Sokaklarda yangın var gibi ba- gıran münadilerin, dükkânların ka- pıları önüne dizilmiş esnafın çeşit çeşit seslerle haykırması, şiirden zi- yade hayattan anlıyanların kulağını tırmalıyor. Samsun belediye başka- m da, yukarda bahsettiğim artist gi- bi bulutlar içinde yaşıyan hayattan uzak bir sanat ve orijinalite merak- Msı değse, Samsımluların bu huzu- runu teminde gecikmiyeceğini ümit ederim. NİKSARDA : Tütün Piyasası Açıldı Niksar, (TAN) — Mıntakamızda tütün piyasası açılır gibi olmuştur Bugama ve Lâdik köylerinde şimdi- ye kadar Ostro şirketi namına alt- mış bin kilo kadar tütün alınmıştır. Piyasa 5 kuruşla 120 kuruş arasın- dadır. Sorhun tütünleri üzerinde pa zarlığa girişilmiştir. Tüccardan Er- baalı Şevki de tütün almak üzere bu- raya gelmiştir. Yeni tütün mahsulü için halk fi- de dikmeğe başlamıştır. Fakat bu se- ne tütün ekiminin geçen yıldakinden PSIKOLOG az olacağı tahmin edilmektedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: