13 Ocak 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

13 Ocak 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yakın Tarihin En Esrarlı Çehresi: Çakırcalı Hasan Çavuşu Öldürüyor 59 Mülâzim Hüsnü Beye de "Sokulma Hüsnü Bey, Seninle Paylaşılacak Kozumuz Yok,, Diye Yalvarıyor, Fakat... Ödemiş kaymakamlığı, Boşnak vüşun müfrezesini hazır- Ataklığı, atılganlığile şöhret alan jandarma birinci mülâzimi nirli Hüsnü efendi ile de kuv- bu müfrezeyi yola netin bu teşebbüsünü da” İa evvelden haber alan Çakırcalı İshmet kaçmıyor. Kendisini taki- gelen müfrezenin yolu üzerin- bekliyor, takipçilerini kurduğu Pususuna da düşürüyor. Fakat Ça kircalı kahpelik edip birden ateş #miyor, kendine candan hasım ta Mdığı Hasan çavuşa hırsla sesle- Biyor: — Ulen kahpe dinli çavuş, Ken- Üne gel, tetik ol Sana, kahpece vestırıp babamı öldürmeyi, bele #hamın beni çıkardığı yere tüfek- dürtmeyi göstereceğim şimdi. Diyor, tüfeğini iki defa ateşli Yor. Hi çavuş başından yediği kurşunlarla beyni akarak Yere seriliyor. Bu vaziyet karşısın “a mülâzim Hüsnü efendi hayva- Yanı tepiyor, ileriye atılıyor. Ça- kırcalının sesi yine yükseliyor: — Sokulma Hüsnü Bey. Senin- İs pay edilecek kozumuz yok he- e. , Fökat mülâzim Hüsnü efendi bu hitaba aldırmıyor, ilerliyor. Esas #en altındaki hayvan da fazla buy muzdur, Iki defa daha tekrar edi- len, üçüncüsü bir tehditten daha de temenni şeklinde tecelli o- > hitaptan sonra patlıyan tüfek Hüsnü efendinin haşari hayvanı. “a nusmu Bey, Boylece beş daki- kâ içinde, birbiri ardına iki başı M birden kaybediveren müfreze kaçıyor ve meydanı yalnız o gün İçin değil, bütün eşkiyalığı müd- detince Çakırcalıya bırakıyor. ,» ve ne gibi (sebepler - le eşkiyalığa düştüğünü an- İattım, Biraz da bu canavarın yır- tıcilıklarından, akıllara durgun - luk, yüreklere tıkanıklık veren Vahşiliklerinden bahsedeyim size, Başparmak dağındaki yörük a- ğalarından birinin Raziye adında Şok güzel, sevimli bir fakir kızca- Bızı vardır. Bir gece'kendine Ça- kırcalı süsü veren haydudun biri dokuz arkadaşile, bu Yörüğün çe- dırını basıyor, davarlarını, ve biri- Cik kızımı alıp gidiyor. Tesadüf, bu hidiseden iki saat sonrada Çir kırcalı Mehmedi bu Yörüğün ça- dırına gönderiyor. Kendi ismine Yapılan bu soygunculuğu hele irz düşmanlığını öğrenen Efe bir if- Tİt kesiliyor, Çetesini ardına keta- Tak bu kahbeliği yapanları arama- Ba çıkıyor ve bir saat sonrada buluyor. Bir su başında gözü yaş” h, zavallı kızcağızı oynatmağa uğ” Taşan haydutları kıskıvrak oağla- dıktan sonra davarlarla birlikte önüne katıp ihtiyar Yörüğün çe- dırına getiriyor. Yavrucağını kur- taran, haydutları böyle elleri beğ- lı önüne katan bu yavuz efenin kim olduğunu bilmiyen Yörük ile kârısı Çakırcalının ayaklarına ka- Panarak şükran borcunu ödemek #tiyorlar. Efe birden kaşlarını ça- tiyor, ikisini de kollarından tutup kaldırırken: —iHayır. Bana değil Tanrıya şükredin. den akırcalının o kim, pasıl iyor ve bir ateş yakılmasını emrediyor. O esnada esir - lerini sorguya çekiyor, İsmini kir- İletmek istiyenlerin bir Arnavnt çe- tesi olduğunu öğreniyor. Bu bay - dutları nasıl cezalandırıyor bilir misiniz?.. Çatırdıya çatırdıya ya“ - " z KE lee: “lame mak, yürekleri malıyan feryat. vermeyip cizir ci sıl sayın okuyucularım. örrünüz- de bu kadar vahşi, katı yürekli a- dam görüp işittiniz mi hiç?. Da ba bu yakanın benzerleri, hattâ daha beterleri de var amma sizle- ri elemlendirmemek için onlardan bahsetmiyeceğim. Yalnız çok gü- lünç ve ibretli bir vak'asını da ar- latmak için izninizi rica edece - ğim. Kâmil Paşanın İzmir valiliği esnasında, Çakırcalı Efeyi ele ge- şirmek vazifesile saraydan İzmi. re, Abdülhamidin seçme bekçi ve tüfekçilerile diğer bileğine güve- nenlerden kirk kişilik bir Arna - vut müfcezesi gönderilir. Bunlar seferi kıyafetlerile birkaç günler İzmirde caka, çalım satarak boy gösterdikten, Çakırcalı Efe için de | bir haylice atıp tutarak boşhoğaz- | hk ettikten sonra bir akşam Öde- mişe gider, bir hana inerler; Birez sonra hanın kahvesinde toplanır bir kabadayılık * pazarı kurarlar. Hepsi de cesaretlerini, vaktile yap tıklarını, ettiklerini ortaya koyar lar ve biribirlerine çalım setma- Ba başlarlar. Bu arada Çakırcalı Efeyi de unutmazlar, Ölçüsüz, lar- tısız savurarak ona da meydan 0- kurlar. İçlerinden biri çokça co- şar. Kahveciye! — More nerdedir o Çakıcı. Gel mez mi burda hiç?.. Ons göstere (Devamı var) Çocuk Zatürreeye Tutulursa ettiremediğinden o burun delikleri Çocuklarda, hazılarınm zatürree ile karıştırdrkları bir Bronkopnö- moni hastalığı vardır. Bugün o has- talığı söyelemek istemiyorum, o has talık zatlirrceden büsbütün başka bir şeydir. Burada söylemek istedi- Him, bayağı zatürree hastalığının çocuklardaki şeklidir. Bu hastalığa çocuklar da tutu- labilir, hem de bazı zamanlarda â- deta bir salgın hastalık gibi iki ya- şindan dört yaşıma kadar çocuk- Isrdan bir çoğu birden tutulur. Al tı yaşından sonra çocuklarda za- türree az görülür. On iki yaşından sonra da çocukla çocuk olmıyanlar arasında —zatürree bakımından — fark kalmaz. İki yaşından aşağı- dakilerde zatürree nadir olur da, öteki; Bronkopmömeni daha sık olur. Zatürre çocuklarda da gene ay ni hastalıktır. Fakat çocuğun ya- sından dolayı alâmetlerinde epey- ce farklar bulunur. Bir kere hasta- lığı başlangıcında, büyüklerdeki uzun boylu titreme, pek küçük ço- cukta hiç bulunmaz. Kücük çocuk zatürreye de yediğini çıkarmakla başlar. Biraz daha büyüdüğü v kit titreme gelirse de pek ar. Ço- cuk sinirli olunca —hele alkolü çok kullanan habalarm çocukların- da— hastalık havale ile başlar, Bazılarında hastalığın başladı r burun kanaması haber verir. Dudaklarım kabarması zatürreye tutulan çocuklarda nadir bulunur, Küçük çocuk öksüremez; bal. gam da çıkaramaz. Onun İçin ço- cuk olmıyanların zatürree hasta- lığında meşhur nlümet olan şey, çocuklarda ancak yedi sekiz yaşın- dan sonra görülebilir. Çoruk zatürreeye tutulunca, co- cuk olmryandan daha yorgun gö. rünür. Yatağında oturamaz, ku- caklayıp kaldırmak İsteseniz ken- disini tutamaz, başmı yastığından kaldırsanız hemen döşüverir. Ya- nakları kırmızı kırmızı kan olur, burun delikleri kurur, gözleri par- lak fakat korkuyor gibi bakar. Nabzı, çocuk olmıyan zatürree hastanm nabzından di acele m- tar: Dakikada 120 hattâ 150. Ne- fesi de sıklaşır dakikada 60 defaya o kadar sık açılır, kapanır. Biraz büyücek çocuk pencere önüne 0- turtulmasını ister, orada daha iyi nefes alacağını sanır, Bir tarafında sancı olduğunu haber verecek yaya geldiği vakit, zatüirreeli çocuk karnındaki san- cıdan şikâyet eder. Çocuk olmıyan zatürreli göğsünün sancısını gös- terdiği halde, çocuk ne kadar çük olursa sancıyı o kadar aşağıda duyar, Çocuklardaki zatürree İle çocuk olmtyanlarınki arasında bu fark çok ehemmiyetlidir. Cocuğun hastalığı skelğerinin tâ yukarısın- da bile olsa sancısmı gene karnın- da gösterir, Sancı sağ tarafta olur sa apandisit sancısını hatıra getir- diğinden işi karıştırır. Onun için zatürreeli çocuğu omutlaka heki- me muayene ettirmek lâztmdır... Çocuklarda zatürree çocuk ol- mıyanlardakinden biraz daha ki rışık olmakla beraber, merak edi- lecek bir hastalık değildir. Z. reeye tutulan o çocukların yüzde doksan besi iyi olur. İyi olamıyan- lar da, zatürreeden önce, zaten bir taraflarında başka bir hastalık bulunanlardır. Zatürreeye tutulan bazıları iki ü Çoğunda —i cocukların gün icinde iyi ine. üklerde olduğu #i X De hafta kadar sürer, nadir arak yirmi gü , üm ğü de v 7 eğin Fakat buna karsılık, hastalığın Şokrarlaması çocuklarda çok olur. Kimisinde ateş dürer düşmez, tek- iz çiker. Kimisinde düstükten i gün; dört gün sonra, sekiz gün, — bes gün, bir ay sonra tekrarla fı bile vardır. Bereket versin kl, tekrarlamak ihtimalini yüksek teş azaldıktan sonra da normal dre gelmemesi haber verir. e olmasaydı, bir e düştükten m e v zaptetmek pek giç olurdu. Hak ve en dereceye gelme» daha kolaydır. ai mm Sıcaklık derecesi bir ka: bal m Me ile 36,8 arasmda rel İereceve rel tekrarlamak ihtimali artık kali “Ysbmet, rüzgârın önünde o ka dar yan yatıyor ve Adeta uf. ki yağıyormuş gibi oluyordu K kahvenin buğulu camlarına bü kamçı O halinde iniyordu. Halbu ki ön tarafta bir de saçak vardı. ağmur saçaktan, berber &ük- kânlarının boncuklu kapıları gibi, bir perde indiriyor, kahvenin ka - pısına gelmek için bu saçağın al - tından geçenler büsbütün ıslanı - yorlardı. Muşamba ve balk ağı kokan kah vede prafa uynayan Arap Ali, diş- lerinin arasındaki sigarayı, oyu - nun hesabın: tuttukları küçük kas ra tahtanın kenarına bırakarak te beşiri aldı ve söylenerekten yazdı — Benim kasa dokuza iner. Sen benden istersin kırk beş kapik, U- zun Ahmet de içeride, pıdan vuran kuvvetli bir K sağnakla beraber içeriye To puz çirdi. Amerikan bezinin en 8- disi ne yapılıp ucuz pahak tutturabildiğine satılar kukuleteli, sarı muşamba ceketi ve pantalo » nu üzerindeydi. Sert, fakat anla - yanlar için hiç te vahşi ve kaba ol- mayan, hattâ biraz da sevimli ve temiz bakışlı bir adamdı. Siyah kıl larla örtülü olmasına rağmen ay- dınlık, güneş ve deniz kokan bir yüzü vardı. Biraz kısaca kollarının ucunda iri elleri sarkıyordu. Bi - lekleri kalın olduğu halde bu eller narin bir sapın ucuna takılmış iri balyozlar gibi dürüyorlardı. Bu iyi taraflarına rağmen, vücu dünün ona Topuz dedirten kısa fa- kat geniş hali her zaman dikine bukan gözleri ile, tanıdıkları ara- sinda daima hilekâr ve sinsi bir tesir bırakırdı. Tanıdıklarının on- dan çekinen bir duruşları vardı. da 22 yaşında idi. Evlenmemişti. Tek bir anası vardı ve tek bir oda içerisinde otururdu Bir dalyan sahibine beş srne bo- Bazı tokluğuna hizmet ettikten son ra bir sandal sahibi olabilm şti. (Bu müddet zarfında annrsi de beyin evinde orta hizmetini görmüş, çı maşır yıkamıştı). Kimsenin mslin- da gözü yoktu. Ama. hakkını da şaldırmak istemezdi. Tayfa gittiği bütün paylarda hesaba en çok © dikkat eder, payını bir santim ek- sik almağa razi olmazdı. Topuzun bu yüzden (kavgaları vard:. Alamanadan döndükleri za- man kayık rile, palscılarla alıştığı; hattâ, kısa ve kuvvetli kol ler: ile onları patekladığı da çok olurdu. Bir defasında ekserisi lâz ve he saptan anlamayan kayık arkadaş- larına katakulli çevirmek korklık bir reisi tepesi üstü buz gi bi sulara sokmuş ve herife medet dedirtmişti. Bundan sonra berif bir daha doğrulamamıştı. Romatiz İ ması azmış, mefsalları şişmişti. Hâ lâ evinden çıkamıyor ve her gün beş vakitte oturduğu yerden na - maz kılarken Topuza inkisar edi - yordu. K endisine dokunmayan işlere pek karışmazdı, ama, etra - fında olup bitenlerle en çok alâ - kadar olan rn: insanlardan biri idi. Tahsilsiz kafasının kendisine gö re basit fakat kendini daima meş - gul edebilecek kadar kuvvetli fikir leri vardı. Bunlara fikir de den - mez. Birbirine ekleyip bir netice çıkaramadığı görüşler ve düşünüş- ler. Denize sarkittığı lüfer oltası- nan ince kılı parmaklarının arasın. da iken çok defa, önündeki yarım kesilmiş gaz tenekesinin içinde oy naşan balıklara dalar ve hep karın doyurmak sırt yatmak için dün yaya gelmediğini düşünürdü. İçin de duyduğu şey, bir eksiklikti, tıp kı midesinin boş olduğu O zaman duyduğu eksiklik gibi. Buna bakıp ta Topuzun okumak istediğini falan zannetmek doğru olmazdı, Bir defa okumak yazmak bilmezdi. Başkaları gazete okur - panyadan, n3 Çinden, ne de Bre - zilyanın kahvelerinden haberi var dı. Fakat Boğazdan geçen şileple - rin gürültülü usk kele bu se i içinde yüdüğü za- bir hasret u - ar sesleri, manlar, onda gi yandırırdı. Görmediği yerlerin da- ıssılası gibi bir şey. Yeni muhitler içerisinde ufuk gibi, gök yüzü gi- bi, deniz gibi alabildiğine genişle- mek. 'Topuz bu hissini de böyle bir ne ticeye bağlamamıştı. Fakat vapur ların arkasından uzanan köpüklü iz, hep onu du cağırıvormus ribi ge Yirdi jeanler sever ve onlara kız mazdı Yalnız onları fona - hğa sevkeden talisizliklerine içer- erdi. Kavgaları du hep bu yüzden ardı. İledemed le vardı. İnsanlara kızmı lâkin onları dövü Yum: İçinde onu Tenalığa sevk yordu. Ekseriya: — Bn insunlar, niye fenalık edi Yazlar. der ye küfür ederdi. akşam Topuz, ik nu almak için kahw Kutu hep kahvede rın tamirini hep orada yapar, kıl ları orada temizlerdi. K dekiler, Bu havada da uskumrüye çı- kıhır mı yahu! dediler, amma adam sın be Topuz Doğru; bu havada çapariye gi - dilmezdi ams, Topuzun &nnesi has taydı, Yarın doktor getirmek lâ - zımdı. Belediye doktoru geliyor - du, lâkin en aşağı bir lira alma - dan da gitmiyordu. TA çapariyi denize sallandırdı — Ben yine kafamın içindekilere dalar ve ne yağmurun, ne de vak- tin geçtiğinin far ye düşünüyordu. Fakat sicim gi nen yağınur, çırpıntılı deniz onu rahat birakmıyordu. O böyle hav. ları pek sevmezdi. Çünkü hava böy le bir kapadı mıydı, artık haftalar- ca glineş yüzü görmek nasip olmaz di. Halbuki, o. güneşi severdi. Gü- neşsiz yaşanabileceğine bir türlü aklı ermezdi. Yağmuru da severdi ama arkasından güneş te gelmelidi O zaman ince dalları nüzerindeki iğmur taneleri eşle dolar, ışıl anardı. gece Topuz sandalında kar- pit lâmbasını da yakâmadi. Çünkü karpitı bitmişti, Aalacak parası da yoktu. Gece yarısı prafadan kalkip kah veden çıkan Arap Ali, bol yağmur. lâ yıkanan denize baktı, baktı ve yanındaki Kel Ahmedin omuzuna vurarak; — Ulan Kel, dedi, gel şu Topuza bir oyun edelim. Ha! Güzel bir o- yun, Arap Ali ile Topuzun aram iyi değildi. Arap sünnet düğünlerinde ve bu olmadığı zaman da sarhoş sofralarında çengilik yapar, göbek atar ve ahır gibi bir yerde yatardı. Bir 4ofasında Topuzun vapur İske- lesine koyduğu tablasından birkaç lüfer aşırmak istemiş ve Topuzdan tafsilâtlı bir dayak yemişti. On - danberi Topuza garezdi. Ama bir şey yapamadığı için yüzüne güler | : Yazan: A, Müntekim | Kel Ahmetle beraber dalga kıra nın içerisindeki motörlerden biri- sine atlayıp denize açıldılar. Bu, mütekait bir kâtibin dul kızının al- dığı ikramiye ile yaptırdığı bir mo tördü, Arap Ali ile mütekait kâti- bin arası, bilinmeyen bir sebepten dolayı pek *yi idi Topuzun balık tuttuğu yer besbelliydi. Uskumru kanaldan akın ederdi. Motör de va kuvvetiyle kanala doğruldu. Topuz molörün sesini duyunca: — Uzak geç! diye bağırdı. Motö rün inadına yanına geldiğini gö - rünes, çaparileri töplamağa başla- dı. Ama geç kalmıştı. Motör sanda la sıyırlarak geçti ve çapari kop - tu, denize gitti. Topuz, kör müsün diye Küfür etti. Motör tekrar san- dalın yanından geçerken bir kah - kaha duyuldu. Topuz kahkahayı ve motörün sesini tanıdı. pi sabah, veres aldığı bakkal — Akşam ne oldu ağabey? diye yılışmak istedi, Lâkin Topuz öyle bir bakış baktı ki oğlan bir pastil parçası gibi patates ilme yapaşaeldir O gün Topuzun ev medi. Komşuli eden istettiler, Eve gel anasını, s6l tarafı buz ve ağzı yamı muş buldu. O akşam, Topuz, Şileli Hali meyhanesinde veresiye incir rakı içti ve ilk defa « ak Arap Alive karşısında gerdan kırdırtıp göbek attırdı Ertesi günü Arap Ali ile Topuz ortadan sır oldular. Komşular, — Hayırsız evlât dediler, anası- ni hasta halinde bırakıp gitti, in 18 hafta sonra Arap Aliy sirkayada bir mağs çinde ölü buldular. Şakağı yum - rukla ezilmişti. Bir sene sonra ce- nupta gümrtik motörlerinde çıma- cılık eden Giritli Murat köye dön- düğü zaman, Topuzu Mersinde bir yelkenlide gördüğünü söyledi. Du- yanlar manalı hi bakıştılar. Ama kiç kimse ağzını açıp bir şey sö YENİ NEŞRİYAT Onun İçin Yazılanlar ve Söylenenler Ebed! ATATÜRKÜMÜZ Için ölümün. uş bütün yazıları topliyan Aydanbari, gece gin. ak suretiyle (Onun adl bir eser nmış kalem 215 tana ma üyük wer Kk nolojik ve alfabetik casa göre kuvveti bir tasnife tâbi tutulmuştur. 500 sahifeyi mütecaviz bulunan bu yet fiyatı olan 78 kuruş gibi bir bedelle satılmaktadır. * Gençlik za da dolgun çıkmıştır. Tavsiye ederiz. Fatih Halkevi düz durmadan ç için yarılan, gayet cüzi GENÇLİK 14 üncü Esretesinin münderecatla O— Toplantılar, davetler ; Gülhane Müsamereleri Gülhane Tatbikat Mektebi ve Kliniği nin senelik müsamerelerinden 2 İncisi 13—1—-939 Cuma günü saat 1730 hane konferans salonunda ya;

Bu sayıdan diğer sayfalar: