22 Şubat 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

22 Şubat 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Damat Feridi Yok Edecektim Karakol Cemiyeti Bana Bu Vazifeyi Verince Derhal Alemdağı Ormanından Ayrılmı | sgalden biraz sonra İstanbul. da teşkil edilmiş olan kara- kol cemiyeti de bu sıralarda faali- yete geçmiş bulunuyordu. Kadı- köy inzibat zabiti yüzbaşı Dayı Mes'ut ve endaht mektebinden yüz başı Fehmi Beyleri Anadoluya doğru gizli bir menzil teşkilâtı kurmaya memur etmişlerdi. Millet ve memleketin, gerçekten yılmak, yorulmak bilmiyen bu iki cesur evlâdı bir müddet gizli gizli çalış- tıklan sonra, bir gün silâhlarına sarılmışlar, Vahdettinin uğursuz saltanatma, Damat Feridin alçak hükümetine karşı isyan bayrağını açmışlardı. Salgıncılarla kükremiş aslanlar gibi boğuşmıya atılmış lar, kurdukları milli müdafaa cep- hesinin ilk kahramanları olmuşlar- dı. Ben Yavuz Fehmi Bayin teklifi ile o tarihlerde, karakol cemiyeti âzasından Yenibahçelı Şükrü ve Tolçah Halim Beyler ile gö setemle beraber bu teş rinde çalışmayı kaoul etmiştim. Karekol cemiyetinin silâhlı kuv- yetleri arasına katılmak bizi eşki- ya namı altında yaşamaktan kur- tarmış, şereflendirmişti. Artık bir Program dahilinde ve muayyen milli bir gaye uğrunda çalışıyor- duk ve tabii olarak, ayni teşkilâta dahil bulunan Üsküdar jandarma kumandanı binbaşı Remzi Beyle arkadaşlarının da resmi ve fakat gizli muavenet ve müzaheretlerine dayanıyorduk. muşta. Eekiden kar şilaşmaktan kaçındığım düşman Mmüfreğelerinin artık yollâri üzeri- ne çıkıyor, battâ sik sık yaptığım baskınlarla, kurduğum pusularla Yalnız keyiflerini değil, kendilerini de kaçırıyordum. Bir vakitler mey- danı boş bulup da bu sahalarda at “ynatmıya kalkışan nankör kirye- ler, artık uyuza tutulmuş köy kö- pekleri gibi kovuklarına çekilmiş- ler, titreşiyorlardı. Atatürk güneşi de parlamıştı do- Bumuzda.. Yükseliyor, yükseliyor, yükseldikçe saçtığı nurlu ümitler- le yüreğimizi şenlendiriyordu. Bi- # can, kan veriyor, her gün biraz. daha kuvvetlendiriyordu. Bir gün Alemdağında, Lâzkö - Yünde idim. Dayı Mesutla Yavuz Fehmiye katılan hamiyetli zabit- lerimizden Demir Hulüsi Bey gel- Miİşti yanıma. Bu kahraman ar- kadaş, Karakol cemiyeti tarafın- dan Damat Feridi yok etmiye me- Mar odildiğimi tebliğ etmişti ba- ms. Aldığım bu vazife, Alemdağı ormanlarında aylardanberi geçir- diğim bir tarzdaki hayattan sıkılan Tuhumu kıyılcımlandırmıştı. He- men Beylerbeyinde, Burhaniye mahallesine indim. Bir müddet i- SİN istirahate çekilen Bebekli Rüş- tüyü buldum, O gece, girişöceği - Miz bu teşebbüsün enini, boyunu kendimize göre ölçtük, biçtik, bü- tün ihtimalleri, bizi önliyecek en- eri düşündük, taşındık. Pli- zı hazırladıktan sonra yattık. Aylardanberi yorulan vücudüme Yumuşak yatak bayağı batmış, uy- kumu kaçırmıştı. Yatakta dönüş- türe dönüştüre, üzerime aldığım i büyük işin teferrüntına ait ka- Farları bile vermiştim. Ertesi sabah, ortalık ağarmadan Beylerbeyi camisi rıhtımından bin- diğimiz bir sandalla Ortaköye geç- tik. Enver Paşa yalısının arkasin- deki korudan dağa çıktık, Koru - dan bağlara, bağlardan tarla ve bahçelere geçerek, kimseye görün- meden Balta limanının üzerine Vardık. Ben yalı ve civarını kuş» bakışı gözden geçirirken, arkada- Şo Rüştü de, eskidenberi tanıdığı korucu Boşnak Hasanı görmek ba- u mensubiyet, çeteme eski- sinden yüz kat fazla bir t ba Yüzbaşı Yavuz Fehmi Bey hanesile sahile girmişti. Bir saat sonra yanıma gelen Rüş- tü, yalıda gördüklerini anlatıyor, mavzerli bekçilerden, korucular - dan, taharri memurlurından bahis ile yapılacak baskının imküânszlık- larını sayıp döküyordu önüme, G üldüm. Yalıdan gördüklerin- den derin bir ümitsi düştüğünü, işi başaramamak kay - gıları içinde çırpındığını anladığım bu yurt sever arkadaşımın manevi- yatını yükseltmek için ,bir çok $ö2- ler söyledim ve sonunda da: — Yalıda gördüğün silâhlar ve silâhlılar, kaderin bizim elimizle hazırlattığı âkıbetten Damat Feri- di kurtaramaz, buna İnan. Hem ben Yu adamin dün nı kesmek için yalıya taarruz et- mek fikrinde değilim ki., Dedim ve düşüncelerim, işe na- sil girişileceği hakkındaki kararla- run hakkında uzun uzadıya tafsi- Jât verdim. Arkadaşımın yüzünü güldürmüş, yüreğini taze ümitlerle doldur - muştum. Boyacıköyünde Erzin- canlı Şakirin, evine geldiğimiz za- man Bebekli Rüştü artık bir bebek gibi düşünmekten © kurtulmuştu. Ara sıra toyluk yapan cüreti, de- falarla şahidi olduğum cesareti ka- dar yükselmiş, kuvvetlenmişti. Erzincanlı Şakir, tekliflerime ka- yıtsız, şartsız hemen baş eğmişti. Yarım saatlik bir görüşmeden son- ra, iş bütün teferrüatile kararlaş- mıştı. Damat Feridi, Rumelihisa - rinda, Robert Kollejin altındaki ka- yalar mezarlığında önliyecektik. Hesabım gördükten sonra, kap- kara ve iğrenç cesedini de, hor gör- düğü ve hainlik ettiği mübarek toprağa değil, bir çöp çuvalı gibi denize atacak, canavarlara yem yapacaktık ve o ancak buna lâyık- tı. İki gün sonra üç arkadaş Kaya- ler mezarlığı yoluna dizilmiştik. Ben boyalı bir sehpa üzerinde şık camekânlı bir tabla ile kozhelvası satıyordum. Biraz aşağıda da bizim baba Rüştü, artık Bebekli değil, k çi susam ve kâğıt belaları ile do- nanmış bir tezgâh başında duru- yor, ne dersiniz, tatlı tatir da alış veriş yapıyordu. Erzincanlı Şakir de, ipini boynuna doladığı bir ça- maşır sepeti içinde susamlı simit, satıyordu. Tabü söylemiye hacet yok, Damat Ferdi azap çektirme- den ve tezelden, sıhriyeti e itin har ettiği hanedanın göçmüşlerine kavuşturacak, alât ve vasıtalar da üzerimizde, sepet ve tablalarımız- atıyorlardı. kerim alin Jeli “> iyen ve devriye ge: Yenda Mn hiçbir şüphe uyandır. madan, tam beş gün bekledim bu ahret yolunda. Kaderin nekesliği Kara haini oradan geçirmedi. ve tersliği işimizi bozuverdi. Altıncı günü Damat Feridin adamlarından Arnavutköyü polis merkez memu- inmiş, yalıyada şı İşe me-olan ulükası- | Başlamıştım.. Yüzbaşı Demir Hulüsi Bey ru Hacı Kemalin haber aldığını öğrendik. Bekleme- diğimiz bu kara haberi, Arnavut- köy merkezinde, bize yardımını temin ettiğimiz polis Neşet Efen- di getirmişti ve bizi tevkif için Ha- cı Kemalin yirmi memurla biraz evvel yola çıktığını da verdiği ha- bere eklemişti. teşebbüsümüzü (Devam: var) * Dünkü Tanın Sual ve Cevap sötu. nunda, bir okuyucumun suslini ve bu susle verilen cevabı ben de okudum. Bu meraklı ve sayın okuyucuma ben de, kendime göre bir cevap vermeğe Yüzüm gördüm. Evvelâ şunu söyliye- yim ki, hatıralarımın zoman telâkki e- BULMACA Dünkü bulmacamızın halledilmiş şekli «3666160 10)| A'N'AN Siylal “İRMFAlİİL MER mama yk e A 1 ELİM BUGÜNKÜ BULMACA 1234667169 10 YUKARDAN AŞAĞI ve SOLDAN SAĞA: 1 — Bir kuş © Bir mevsim. 2 — Bir deniz e İllir © 3 — Bir nota © Mi 4—Bir hart e Ba © ta © Bir harf, & — Tecsüf g Aybk, bedel 8 — Ekmek yapılır © Yaralama âle- We Bir harf, 7 «- Bir hart © Bilgin e Zarfa yapış darılır. 8 — Bir renk © Bir millet g Oltanm bir hecesi, 9 — Tavlada bulunur g Bir harf © Bir çalgı © Bir harf, 10 — Çekiştirmek g Enlere, çıkar, üs- tüne düşru ———— © dilmesine çok üzüldüm ve gücendim. Yazılanlar hiç te roman değil, geçirdi. dim bir hayatın ibretle okunmağa de- ğer birer hikiyesidir. Hayal karışmak meselesine gelince, okuyucuma temin ederim ki, canlı şahitleri bir bir sağ olan bu hatıralarıma hayal Karışmış değildir Bilâkis hatıralarım hayale ka- rışmıştır. Bu kadarcık olsun alika gös. termekle beni gereflendirsa okuyucuma saygılar ve teşekkürler, Sadık Baba LOKM e A EĞGÜTLERİ AZ MI YEMELİ, ÇOK MU? Mide bozuk olunca, İnsan ye- meklerin cinsinden ziyade mikta- rından korkur. Midesi bozuk olan- lardan birçoğu, yemek yemedik- leri vakit rahat ettiklerini düşüne- rek mümkin olduğu kadar seyrek ve sofraya oturunca da mümkün olduğu kadar az yerler. Mide bo- zukluğunun geçmemesine sebep te, çok defa böyle yemek korkusu- dur, Bazılarının midesi fazla yemek- ten, abur cubur yemekten bozu- lur. O vakit, yemeklerin miktarı nr azaltınca, vakitlerini İntizama koyunca bozuk midenin düzelme- si tabiidir: Meselâ mideleri bozuk, fakat iştahları pek açık, hemde karişik Ooyemeği seven şiş manlar, yemeklerde ekmeği bıra- kırlar ve yemeklerin arasında ye- et edindikleri çerezlerden vazgeçerlerse karmları küçülür, mideleri de düzelir. Aneak, midesi bozuk olanların daha çoğu zayıf kimselerdir. Onla- rın İştahları zaten parlak değildir. Buna bir de yemek korkusu katı İmca, yemeği gittikce azaltmak neticesi olarak, zayıflık artar, Za- yıflık arttıkça da hazım daha giüe- leşir, Çünkü zayıflığa sebep olun şey ya, uyuşuk giden bir verem hastalığıdır, yahut sinirlerin bo- zulmuş olmasıdır. İkincisi de iyi tetkik ettirirseniz altımdan öteki. nin çıkması pek muhtemeldir. Bundan dolayı midesi bozuk za- yıflarm, bozukluk artacağı korku- sile az yemeleri hiç doğru bir sey olmaz, Zayıflık olmasa, İnsanın vücudü - midesi bozulduğu vakit - müvazene halinde bulunsa bile yediğini azalttıkca zayıflıyacağı şüphesizdir. Zayıflığın neticesi ne olacağımı da herkes bilir. İnsan Sadece yemek için yasımazsa da yaşamak icin yemek, hem de ye- tişecek kadar yemek zaruridir. Bir de, mide bozuk olunca, ye- nilen yemeklerden hepsinin haz- medilemediğini hesaba katmağı biç unutmamalıdır, Hazmı yolunda giden mutlu bir adam yediklerinin hepsine yakın büyük kısmını haz- meder, kanına ve vücudüne geçi- rir. Halbuki midesi bozuk olen insan yediği şeylerin daha az kıs- mı hazmedebilir, hazmedilmiyen yemekler de kana, vücude karişa- AN: Gk HEKİMİN wi A 3 mar, gerçekten gıda olamaz... O- nun İçin, midesi bozuk olanların, sağlam olanlardan daha çok yemeğe ihtiyaçları vardır, de- mek yanlış bir söz olmaz. Bozuk mide az yemekle düzel mez. Hüner, dokunmıyacak fakat kâfi derecede besliyecek ve mide- de çok kalmadan çabuk ve tamam hazmedilecek şeyler yemektir. Ye- nilen yemeklerin vücudü besle- meğe kâfi olduğunu anlamak için de elimizde oldukça emniyetli ve pek kolay vasrta vardır. Tartı mak, Midesi bozuk olan kimse, her gün sabah akşam değilse de, sık sık tartılarak zayıflayıp zayıfla madığını anlamalıdır. Yalnız, tera- #ilerin arasında fark olduğunu dii- şünerek dalma ayni terazide tar- tılmağı elbette unutmazsmız... Midesi bozuk olanlara - şişman değillerse - günde dört defa yemek lüzumlu olur. Sabah kahvaltısr Sütlü ve tahit şekerli kahve, bir gevrek yahut iki dilim kızarmış ekmek, Öğle yemeği: Külbastı yahut fı- Tinda kızarmış et. Sade suya haş- lanmış ve yenirken tereyağlı ma- karna - taze sebze, meselâ taze fa- yağlı börek - beyaz peynir - pişmiş sulye - Makarna yerine pek az yahut hoşaf içinde yemiş. - Bir gevrek yahut iki dilim kızarmış ekmek, İkindi kahvaltisi; çay - bir gevrek, Akşam yemeği: Yağı alınmış et suyile şehriye yahut sebze çorba- sı - kızarmış et yahut balık - pa- tates haşlaması yahut püre - kom- e yahut yoğurt veya bir sütlü ir. Pilâv, yağsız. olamıyacağından midesi bozuk olanlar ondan vaz geçerler. Sütlü hafif Yemeklerden sonra nane yap- yaklarından yahnt limon yaprak- larından kaynatılmış sıcak bir İç ki mideyi rahat ettirir. Bu yemeklerin yetişmediğini te Tazl haber verirse, öğle ve akşam yemekleri arttırılamaz, fakat sa- bah ve ikindi kahvaltılarına bira: tereyağı, hal, yahut kom; HIKAYE 42000000000000400 Tilkinin Şampiyonu Meoeynae. Yazan: W. en tilki metrük taşoca- ginın biricik dört ayaklı sa- kiniydi. Onu yine avlamağa kal- kışmışlardı. İhtiyar boks şampiyonu OBen “yine topunu da mantara bastırır, diye kendi kendine güldü. Ben, taşocağını o tilkinin hatırı içim satın almıştı. Tilkinin deliği oradaydı. Ben bu kiracısından mağrurdu. Sonra asıl hoşuna gi- den taraf, tilkinin öndan kork - mamasıydı.eKndisi eski bir sport- men olduğu için bir tilkinin yüz Iki yüz köpek, elli altmış atli ta: rafından kovalanmasını spor say- mıyordu. Onca spor, dendi mi di, çarpışacak iki tarafın müsavi imkân ve fırsatı olmalıydı. Tilkiyi orada gördü göreli, til ki üç kere doğurmuştu. Avcılar bu yavruları avlamışlardı. Gerek ana tilki, gerek Ben, yavruların yırtıcılıkla kudurmuş bir köpek kalabalığı tarafından parampar - şa edildiklerini bir kaç kere gör- müşlerdi. İşte o gün yine köpekler tilki- nin peşine saldırılmışlardı. Ana tilki ise yine gebeydi. Hattâ Ben, ancak tilkinin bataklığı aştığını gördükten sonra, kurtulabileceği- ne İnanmıştı. Dört senedir. Bataklık tilkinin canını “kurtarmıştı. Çünkü © yer yer bataklığın katı yerlerini ez- berlemişti. Köpeklerin ise yırtıcılık isteğiy. le gözleri dönmüş (bulunduğu için, alabildiklerine © çamurlara batıyorlardı, Bu arada tilki kendisiyle kanı- na susamış olanların mesafeyi enikonu uzatıyor, yakayı kurtarıyordu. arasındaki ve enginler kırmızı av elbise leri giyinerek kadın süvg- rilerle beraber av usta başının Soyim ektiği istikmete doğru yi alıyorlardı. Borular ötüyor. Av - cılar “Vıyu! Halo!,, diye bağır. yorlardı. Tilki yamacın yarısına varmıştı ki, köpekler de bataklık- tan kurtuldular, Olanca güçleriyle koşuyorlardı. Gözleri kan çanağına ( dönmştü. Tilki taşocağının teşkil ettiği w- çurumsu yara vardı. Tilki oraya gelince hoplayıverirdi. Fakat bu seler takati kalmamış- tı. Kendini salıverdi. Köpeklerin korkakları geri dö- nerek, avcıların kamçılarile ceza- landırıldılar. Bir kaç tanesi yâr. dan aşağıya atladı, fakat tilkinin düştüğü yerden çok daha aşağıya düştüler; ve yaralandılar. Ben memnuniyetle #ırıttı. Son- ra avcılara dönerek: “Onu affe - diniz. Çok terbiyesiz ve edepsiz bir tilki. Bundan sonra utanma dan asil av köpeklerine kıydığı için kendisini adamakıllı paylıya- cağım,, dedi, Avcıların arasında “Evet evet deliğini kazıp onu gebertmeli.,, — “Hay! Hay! . Cenabetin ca- nina okumalı.,, diyenler oldu. Ben tilkinin deliği tarafından dönerek, “Sen bu gece gezintiye çıkmasan İyi edersin, hanmefen- di,, dedi. Avcılar gittikten sonra, kulübesinden bir parça et alarak, onu tilkinin deliği önüne koydu rtesi sabah taşocağına va - rınca tilkinin eti almiş ol duğunu gördü ve sevindi. Deliğin ağzından henüz otuz kırk adim iIe SABAH, OGLE ve Her yemekten sonra muntazaman dişleri: GİLHESYJ Me ayrılmamıştı ! üç kişinin o- raya geldiklerini gördü. Herifler deliğin içine pis kokan baz lar döktüler. Ben ne yap: tediklerini çaktı. Tilki kaç Ve korku tamamen kayboluncıya kadar geri dönemiyecekti. bu sırada avcılar ağır taşlarla liğini tıkıyacaklar, ve tilkiyi kö- peklerine paralatacaklardı. Fakat Ben yine sırıttı. Çünkü tilkinin başka © yerde bir yedek deliği olduğunu biliyordu. Tilki doğuracağı ğZumhane ittihaz zaman do 5 ği yedek de- liğe giderdi. Ertesi günü avcılar ilk deliği tıkadılar. Bir gün son- ra da yine tilki avına çıktılar. Tilkiyi yine yakalıyamadılar, çün kü hayvan gözleri önünde öteki deliğe girdi. Aradan bir gün da- ha geçti. . Bu sefer avcılar, ellerinde kö- rekler taşıyan otuz kadar amele- ile çıkageldiler. Ve tilkinin deli- azmağa koyuldular. 'Taşo - cağındaki deliği kazamamışlardı Çünkü delik taş içindeydi. Fakat bü yedek delik yupyumuşak top- raklardandı. Gelenler hemen kaz- mağa koyuldular, Ben yanlarına vardı. “Burasını Kazamazsınız!,, dedi. Kazıcılar ve avcılar: “Bizi han- gi sfatla menediyorsun?,, “Sen kim oluyorsun?,, diye böbürlen- diler, Ben “Ben mi? Ben buranın sa- hibiyim.,, Ötekiler etrafta hiç kimsenin bulunmadığını o görerek: Bene “Biz kazacağız! Eğer menedebi - lirsen menet!,, dediler. Ben “A öyle mi?,, dedi. Ve bir. den ceketini çıkartarak kollarını sıvadı. Boks ringindeki o eski şanlı maçları hatırına geldi. “Yir mi beş yaşımdayken neye benze- diğimi size gösteririm, dedi, Öte- kiler Ben'in pazılarını ve gözle» rinde parlamağa başlıyan o şaka götürmez ışığı görünce sindiler, İşi ciddiden alaya çevirerek sı - vışma yoluna baktılar. en arkalarından — “Nasıl o- B lur? Yavrularile ağırlaşan biricik bir hayvanı sürü sürü ite paralatmak spor mu olur? Hele tilki kaçtıktan sonra gidip te © nun deliğini kazma! allah ne diyeceğimi — bilemiyorum, diye bağırıyordu. Avcılar uzaklaştık - tan sonra Ben tilkinin deliği önü. ne dikildi. Ve şapkasını çı rak, delikten tarafa seni ederim,, dedi. ira « tebrik AKŞAM nizi fırçalayınız.

Bu sayıdan diğer sayfalar: