22 Temmuz 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

22 Temmuz 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mediha Sultanın Yalısında Tefrika No. 112 Ali Kemal İle Sait Mollanın Entrikaları Mediha Sultanın Hiç de Hoşuna Gitmiyor Ve Üzülüyordu Mediha Sultanın, havanın gü- zelliğinden istifade ile Baltalima- nına gittiği haberini alınca forah- ladı. Biraz sonra, Yalıda ve Sulta- Bin huzurunda idi. Ihsan Beyin ge- tirdiği haberlerden paşasına alt o- lanları biç te hoşuna gitmemişti Sultanın; O, bütün bunların, pa- şasımı Padişahın gözünden düşür- mek için düşmanları tazafından al, çakça tertip edilmiş yalanlardan i- baret olduğunu iddia ediyor ve: — Kabil değil Ihsan Bey, di- yordu. Haberlerin bu kısmı şah kardeşime arzedilemez. Sen de tak dir edersin bunu. Ihsan Bey de, Sultanın bu itiraz ve arzusuns taraftar oldu. Hemen haberlerin suya, sabuna dokunmi- yacak, hünkürm memnuniyetini mucip olacak kısımlarını, kenarla- rı yaldızlı bir maruzat kâğıdına yazdı, Sultana imzalattı ve üç ye- rine Sultanın mührü basıldı. Kır- mızı balmumlu maruzat zarfını saray yoluna çıkartiz. Sultan, yalnız olduğu için Ihsan Beyi, ısrarla yemeğe alıkoymuştu. Zavallı Ihsan Bey, çaresiz kalarak Sultaniri bu arzusunu kabul etmiş, karşısına geçip oturmuştu, Sulta- na kevuk sallamak ve Saçma, sa- pan fikir ve mütalealarını tasdik ile evet efendimcilik yapmak mec. buriyetinde kalmıştı. Sultan, art- sız, ar&siz söylüyordu. O da dinler gibi görünüyor ve fakat, zihnen Pantikyan ve Pantikyanın verdiği mühim haberle meşgul oluyordu. hsan Beyin bu hali, Sulta- nım dikkat “gözünden kaç» madı. Hele bir aralık, tasdik epva- bı verilmesi icap eden bir sualine Ihsan Bey dalgınlıkla menfi ve ters bir cevap verince, Sultan şaşuladı. Muhatabını, hayret ve taaccüple bir müddet süzdükten sonra; — Kuzum Beyzfendi, dedi. Siz. de bugün tuhaf bir hal var. Hiç- te her günkü gibi değilsiniz. Pek, kederli . diyemiyecej ama çok düşünceli görüyorum sizi. Yoksa, benden sakladığınız fena bir ha- ber mi var? Ihsan Bey, kırdığı potu anladı, hemen kendini topladı ve: — Müsterih olunuz Sultanım, dedi. Hiç bir fena haber yok. Hem sayei şahanede ne olmak ihtimal ve imkânı var kl, Çok şükür, her şey kemali intizam ile tabii seyrinde cereyan edip gidiyor. — Şu halde, dedi. Sizi bu de rece düşündüren sebep ne? — Paşa Hazretleri için yepılan bu bühtanlardan çok müteessir ol- dum tabil sultanım, Velinimet e. fendime isnat edilen bu muvatla- kiyetsizlik, emin ohunuz ki, zihni- mi perişan etti, Tasni edüen bu haberlerin, bir taraftan şevketme- aba arzedilmesi ihtimali kulunuzu pek düşündürüyor. Bilmem ki ne yapsak — Buna kim cüret edebilir ki? İhsan bey, bu suali bir fırsat sd ile, Salt Molla ve Ali Kemali ve ri sürdü. Damat paşa aleyhine gi- riştikleri teşebbüsleri, mübalâğeli bir tarzda saydı, düktü. İkisini de bir hayli çekiştirdi ve nihayet: — Sultanım, dedi. Çok korku- yorum, Ali Kemelin damat ps3 hazretlerini teveccühü şahaneden mahrum etmek için nezdi şahane. de yaptığı teşebbüslerden. Bili - yorsunuz ki, bugünlerde pek $- mardı ve gemi azıya aldı. ediha sultan, yaslandığı ko tuktan hırs ve hışımla fır- Jadı ve: — Ben, dedi. Sağ oldukca pa- şamı Şah kardeşimin teveccühün- den kimse mahrum edemez. Bi- rak, istediklerini yapsınlar, söy- lesinler. Varakı mihri vefayı kim | okur, Kim dinler, & İhsan bey. Şah kardeşim, bu gibi sözleri gerçi, hatır ve siyaset için dinler. Fa - kat, içinden de güler. Hiç kasa. | Yüzbaşı Kâzm UÇAL vet çekme bunun için, Hem emin olunuz, Ali Kemalin yaptığı den- sizliklerden, giriştiği münasebet» siz teşebbüslerden Şah kardeşim de hiç memnun değildir. Atılmak için o da sırasinı beklemektedir. İhsan bey, büyük bir memnun. İik ve buzuru kalp ile yalıdan çıktıktan sönra, o akşam da Esat beyle buluşmuş, aldığı haberleri bildirmek fırsatım bulmuştu, Mü. Jükat, her vakitkinden daha u. zun sürmüştü. Hele Pantikyan c- fendinin bu vaziyet ve hareketi, iki dostu bir hayli meşgul etmiş. ti. Bu esrarlı adamın, sarfettiği İyi niyet, muhabbet ve yet sözle dej i ve eserle anlaşılır ve ölçülür, cümlesindeki sir ve hikmet, bilhassa Esat beyi çok dü- şündürmüştü 7» Simi muhitindeki vaziyet, artık değişmişti. Mücadele ikri, kökleşip kuvvetlenmiş, her tarafa dal ve budak saltaığtı. Tâ, İspartaya kadar uzanmış, » silâha sarılıp yurt müdafaasına koşan. lar, teşkilât yapmıya uğraşanlar çoğalmıştı. Yurdun Ali Efe ile or. kadaşlarmın, Malkoç köprüsü ve Sultanhisarına yaptıkları buskın. ların temin ettiği muvaffakiyet, gerçekten civar halkı üzerinde çok büyük bir tesir birakmıştı, Mani. sayı işgal edenlerin (uKsaba) yi da ele geçirmesi ve hattâ Ahmet. | liye erişmesi Salihli ve Alaşehirli. lere de vazifelerini hatıclatmıştı. Yürekleri, istiklâl ve yurt aşk ve ateşiyle çarpan hamiyetli. kimse. ler ileri atılmışlardı. Fakat bu va- tan severler de, yaklaşan tehlike. den evvel, muhitte türeyen bir kaç kara ruhlu ile uğraşmak baht. sızlığına uğramışlardı. Didiniyor, çırpımıyorlardı. Tam bu esnada, altmış birinci fırka zabitletinden yüzbaşı Kâzım Uçal bey Salihli, ye geldi. (Bu yiğit zabit, halkın takdire şayan olan arzu ve teşek. engel olmak istiyen pro. ıları, mert bir hareketle susturdu, mücadele taraftarlarını coşturdu. Kâzım bey, yanına katılan altı fedakârla hemen ileri atılmış, yaklaştığı söylenen tehlikeye kar- şı, Salihli mezarlığının biraz ile- risinde cephe almıştı. Bu feda - görün karlık .ve babadırhığı c tenler, silâhlarını kapmışlar, yüz. başının açtığı cepheye çelik kale. ler gibi sıralanmışlardı. (Devamı vari « Sporda Az Kırılan Kemikler Sporcularda en az görülen kırık kaburga kemiklerinin kırılmasıdır. Halbuki sporcular gövdelerinin ü- zerine pek çok düşerler, O halde kaburga kemiklerinin kırığı spor. cularda neden pek az görülür? Hem de o narin, İneceik ke. mikler, üzerine bütün vücadün »- Zırlığı gelince neden kırılmasın? Bunun sebebi, kaburga kemikle. rinin çocukluk gençlikte | tik gibi olmasıdır. Teşhihe kızmaz sanız, daha kücük yaşınızdayken üzerinde bezlerinizi kuruttukları çamaşır kafesi gibi, Yeni koşuya başladığınız vakit, belki kendiniz. de tecrübe etmişsinizdir, çamaşır kafesinin üzerine haylice | basılır da kafes gene kırılmaz. Onun gi. bi gençlikte ve çocuklukta ka. burga kemikleri buylice zora gez lir, göğsün içerisinde uzuvlardan biri zedelenir de, kaburga ker Zine hiç bir şey olmaz. o Lösü) olması onu kırılmaktarı korur. Bu teşbih hoşunuza gitmediyse, mektepte size öğrettikleri mi Kk le saz hikâyesini hatırlayınız: Saz eğilir, bükülür, kırılmaz... Onun için kaburga kemiğinin kırılması en beş yaşına ale hes men hiç görülmüş değildir. Ondah sonraki gençlikte te pek nadirdir. Fakat insan tam olgun vaşa gelip te, kaburga kemikleri Kalınlaşı - rak, iyice katılaştığı vi. seler de ikinci teşhi Yur, Kimisi düşerken pek katı bir yere gövdesiyle çarpar, kahurga kemiği kırılır. Kimisi de gövdesi. ne zorlu bir yumruk yer: Box dü- vüsüne spor demek caiz olursa, o vakit kaburga kemiğinin kırığı da spor kazalarından sayılabilir. Ök. sürürken, aksırırken kahtrga ke miklerinden biri kırılanlar da var. dır. Bayanlardan da çocuk değn. Türken kaburga kemiği kırılan bu, Tunur, Bunlara artık spor kazam denilemez, O kadar kolay kırılan kemikte zaten bir hastalık bulun. duğunu düşünmek daha doğru 0- Jur, Kaburga kemiğinin o büsbütün kırılmadan yalnız çatladığı da var. dır, Fakat bu kadar büyük şans tabli az görü En çok ve en çabuk kırılan kaburga kemikleri ortadakilerdir: Üçüncüden seki. i . Sebebi de, tabii, ziyade kabarık ol. (Kemik) uk bulu. nur, Göğsün yukarısında ve aşa- ğwında bulunan kaburga kemik. leri içeriye doğru çekilmiş olduk- larından onlar tehlikeden daha kolay kurtulurlar. o Ortadakilere isabet eden kaza zorlu olursa, on- ların birden ziyadesinin kırıldığı da vardır, Hele zorlu yumruk ar- kadan yana'doğru gelirse.. Ondan dolayı boks yaparken yüz geri et. mek, korkuya delâlet ettikten baş- ka, pek te tehlikeli olur. Kaburga kemiği kırılınca, ilk alâmet, şiiphesiz, gene şiddetli ağ- rıdir. Nefes aldıkça, © öksürünce, ağrı daha ziyadeleşir. Onun icin insan kısa kısa nefes almağa mec- bür olur, Ağrı ile birlikte öksü- rük te hemen hiç eksik olmaz. O da kesik kesik, Bazılarının kaburga kemiği kı- rılınca, ağzından kan da gelir, Ök- sürükle kanlı balgam çıkar. O va. kit akciğer zedslenmiş demektir. Kimisi nefesi akciğerin üzerindeki zarın ara na hava girdiğine delâlet eder. Bazısında oraya kan da toplanır, Bereket versin, bunlardan biç birinin büvük ehemmiyeti yoktur. Kemiğin kırığı çabuk iyi olduğu gibi, öteki alâmetler de çabuk ge- çerler., Yalnız kaburga kemiği ki- rıldıktan sonra zatürree meydana, çıkarsa, o zaman can sıkar. Bu da sporcularda değil, ancak pek yaş- lı, zayıf adamlarda, bir de zaten sporcu olmıyan şişmanlarda., İ A Si z A HiIKÂYE N v KN v a v a v b i v ? Yazan: Saki - Çeviren: Cevat Şakir y 83303332220 De e ote E reği endişelerle çarparak gbert loş salonun içine yü- daldı. Karısının salonda olduğunu biliyordu. Sabahleyin evden ay- rılmazdan evvel | kafısının sinir. İeri üzerindeydi. Egbert'te pek naz çekecek halde değildi. Adam akıl hı çatışıp sövüşmüşlerdi. Salona gi- rerken Egbert, bomba deposuna mı giriyordu? Yoksa, içinde barı- şılıp, öpüşülüp, koklaşılacak olan bir kumru yuvasına mı giriyor du? Pek bildiği yoktu. Karısı, muhasamatı tâ yemek sonuna kadar devam ettirmeyi ve yemişler yenirken mütareke ilân etmeyi aklına kurmuş olabilirdi. Belki de sabahki çarpışmayı kâfi görmüş, ve Egbert'in gıyabında sulh ilân etmişti. Her ne hal ise Egbert tatlısına da tuzlusuna da hazırdı, Cesaretini toplıyarak içe. ri daldı. Karısını, koca koltuğun yumuşaklıkları ve karanlıkşları a- buldu. Egbert'in Karısının ba- kışını göremediği için, onu hayı- ra mi, şerre mi yoracağını pek bi- lemedi. Yalnız kadinin koltukta İngiliz tabancası gibi dimdik kuru. du olduğunu seçebildi. â ğer sabahtanberi çözülemiye- rek donup kalmış bir kin huyu varsa onu girer ayak kırmış nak için, Egbert o gün havanın çok fena olduğunu söyledi. Bu söz ler, bunca yillik evlilik hayatında, her akşam eve dönünce tökrarla- dığı ev dönüşü sözlerdi. Ve karısı çok defa “Evet,, veya "hayır, yol- lu kısa bir cevap bile vermezdi Nitekim, bu sefer de cevap alama- yışını - karısının hamletmedi. Evin her işi saat gibi tıkırında gittiği için, hizmetçi akşam çayını masanın üzerine hazırlamıştı. Eg- bert, sükütün, karısı Lady Annın teşebbüsü ile kırılamıyacağını an- layınca masanın başma gitti. Ken- di fincanına çay koydu ve sükütu altalamak gayretiyle yine söze geldi: küskünlüğüne. '— Sabahleyin söylediğim söz- lerin, ne seninle, ne de'benimle hiç münasebeti olmıyan, akademik bir gayeleri vardı. Bana öyle geliyor ki, sözlerime tamamen yanlış ve şahsi bir mâna veriyorsun. Dedi Fakat Lady Anne sükütunun si- peri içinden serçe parmağını bile göstermiyordu. Bu esnada duvar- daki çalar saat, İphigenie opere- tinden saat başını çaldı. Gerök Lord Egbert olsun, gerek Lady Anne olsun “Şen Dul,, & çaları bir saat istemişlerdi. Fakat bulama- mışlardı, aradıklarını bulamayın- ca bulduklarını satın almak mec- buriyetinde kalmışlardı. Söz ara- sında şunu söyliyelim ki, bu karı kocanın artistik işlerdeki sevkleri, tencere yuvarlanıp kapağını bul- muş gibi tapatap denk düşüyordu Meselâ bir kroki veya tabloda iki- sinin aradıkları, ressamın ne de mek istediğinin kolayca anlaşılma- sı idi, Onun için salonun en geniş duvarına, bir tablo asmışlardı. Su- varileri düşmüş atlar, dörtnala ge- Miyorlardı, Bir sürü de kadın, yer- lere çömelmiş, faltaşı gibi gözleri- ni açarak “amanin!,, diye ellerini, endişeyle çarpan göğüslerine ko- yuyorlardı. Tablonun altına (fena havadis) yazılmıştı. Lord ve Lady Egbert kendi aristokratik zekâla- rından daha dün zekâlı misafirle- rine, tablonun ne demek İstediği- hi uzun uzadıya anlatmaktan bü- yük haz duyarlardı. danin içindeki süköt hâla devam ediyordu. Ekseriya Lady Anne'nin öfkesi kronomet- re saati gibi muntazam işlerdi. Dört dakika devam eden bir ses- sizlikten sonra, epeyce ; şiddetli yaygaralarla lisana gelirdi. Eş- bert, eski ve asil Acem halısı üze- rinde şekerleme yapan Lady Anne" nin eski ve asil minimini kucak 0222333323323733232323323332> 2222 2322225353 köpeğine süt dökmek ii Lady Anne" zıyan «ük utattan le zihnen meşg ğının y yere boşalttı. Kilim üzerine dökü- len sütü yalaması için köpeği kış- kışlamıya kalkıştı. Fakat köpeğin doğdu doj görmesine alışmış olduğu asil vazifeler arasında, ki- lim temizlemek gibi hor ve pespa- ye bir işin yeri yoktu Egbert, yine karısına dönerek, ve şen olmıya savaşarak “çocukça davranıyoruz a canım!,, dedi, Lady Anne da o fikirde idi. Fa- kat, böyle düsündüğünü söyleme- di. Onun icin E, af ede smen kaba- iyim... Dedi t yüreğinden zorla pohpohladığı neşenin rüzgü- rı kesiliyordu! “— Bir insan old kere unutuyorsun. etti, Ve işte bu nokta üstünde ısrar- la durdu. İcine arastra, sakın k satirler mu Diye çok ilâve mi gibi insarhğimın i yerde beygirliğim baslama- kılıklı şüpheler geliyordu. İ- şin bu tarafına hiç temas etmiye- rek öte tarafnı uzatıp durdu. Söy- geldikçe söyledi. Yine çalar saat İphigenie operetini tutturdu, de- mek ki kendi belâgati seline tutü- lârak, bir sait çene çalmıştı, Ve bunca söz ve gi ik, La- dy Anne ilâç için olsun, bir kere bile ağız açmamıştı. Kükreyen gayreti nerdevse, a- pışmak üzereydi, Belki Lady An- ne'in bir rahatsızlığı vardı. Fakat Lady Anne asıl mizaçsız olduğu zaman çok söylerdi. Mutlaka “dün- yada hiç kir hazımtızlıktan nes ler çekmekte olduğumu bilmez. diye bir girişti mi, hazımsızlığı hakkında iki tıbbi konferansa bol bol yetişecek kadar malümat ve- rirdi. Bundan dolayı Lady Anne'in konuşmamasından hasta olmadığı besbelli idi. Çünkü ekseriya hasta olmaymca mevzu ve söz kıtlığına uğruyordu. E gbert kendisine karşı haksız davranıldığına kanaat getir- miye başladı. Lady Anne artık w- zun ediyordu. Egbert fedakârlıkta biraz daha ileri varmayı düşündü. “Kusurlu taraflarım diye başlıyarak, bu yolda mutattan fazla diller döktü. Fakat Ladv rok değildir. | miyor, put kesilmiş gibi koltuğun- da kurulmakta devam Lady Anne'e yenildiği çok vâki idi>Fakat uzun nutuklarında mu- hakkak galip çıkardı. Bu sefer İş aksine oluyordu. Sesine diklik ve- rerek: “— Ben akşam yemeği için gi- dip frakımı giyeceğim, ikimiz de budalaca davranıyoruz,, dedi. Ve dışarı çıktı. Lady Annin asil kucak köpeği bürnunu kaldırdı, kapanan kapı doğru dönen gözlerinde “budala!,, dermiş gibi bir bakış vardı. Sonra masârın üstüne sıçradı. Masanin üzerindeki kafesin içinde kıymetli bir kuş vardı, Kucak Ki *enelerdenberi göz diki Lady Anne kuşu kapmasına hep mâni olmuştu. Köpek fırsat bu fır- sat dedi. Masanin üzerine hopladı. Kafesi evirdi, çevirdi. Kuşu kana- dının ucundan dişleyin, kafesten çekti. Bir iki sıçrayısta, gelip Lady Annin dizlerine otur- du. Orada kuşu rahat rahat yiyor- du. Çünkü Lady Anne beş saatten- beri koltukta, oturduğu yerde, öl- müştü. Samsunda Gençler Andiçtiler Samsun 21 (A. A.) — Yirmi gün. lük lise kamp devresinin nihayete ermesi münasebetiyle biseliler mun - tazam bir kıta halinde dün Atatürk - çelenk koymuş ve and içmiş. lerdir. Ebedi Şefin gösterdiği yolda yürüyeceklerine ve Mill Şefin etra. fında sarsılmaz bağlılıklâ faydalı bi, rer unsur olmağa çalışacaklarına da- ir gençlerin söylediği hitabeler sü. rekli alkışlarla karşılanmıştır. Töreni müteakip liseliler tarafm. dan yapılan geçit resmi çok mumta. zam olmuş ve gençler çok alkışlan - miştir. Törende vali, komutan, sivil ve askeri erkân ve büyük bir balk kitlesi hazır bulunmuştur. —— Manisa Havalisindeki Çekirge Mücadelesi İzmir, (TAN) — Manisa merkez olmak üzere Kula, Eşme ve civarın. da payılan çekirge mücadelesine mu- | vaffakıyetle nihayet verilmiştir. Mücadelede, çekirgelerin tohum bırakmalarına da meydan verilme » miştir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: