26 Temmuz 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

26 Temmuz 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Tefrika No. 116 Erbeyli Istasyonundaki Baskın Mülâzim Kadri Bey Kumandasındaki Müfreze, Hangarı Bombalayınca Yarı Çıplak Adamlar Fırlamıştı B u iş tehir edilmiş, fakat, bir çok kararlar verilmişti. Ba- likesir ve Bandırma havalisinde bulunan Çerkeslerin milli hare - ketlere iştirak etmemelerini te- Da, Sökede Koca Omer zade Hi ile beraber çalışmak | Muğlaya Trabzonlu Omer Fevzi, Izmir avukatlarından Salt ve Kütahyaya Ahmet Şekip, Kör Remzi Beyler münasip görülmüş ve bu adamlar bol para ve vaatleri tatmin edilerek bir kaç gün için. de mahallerine gönderilmişlerdi Erbeyli Baskını ülâzim Kadri Bey de (W Muğlada teşkil edebildiği küçük müfrezesinin noksanlarını Çinede ikmal ettikten sonra, Ay- dın, Menderes, Köprübaşı Karar. gâhina gelmişti, O esnada, Aydı- nın gatbindeki demiryolu üzeri de ve dağınık bir halde bulunan düşman müfrezelerinin Civardaki Islâm köylerine taarruz Ve halka tecavüz ettikleri haberi de gelmiş- ti. Fırka kumandanı, işgalcilerin bü azgınlığını gidermek ve emsali, ns de bir ders vermek vazifesini Kadri Beye havale etmiş ve müf- rezesini de münasip miktarda gö- »üllü erler ve makineli tüfekler i- le kuvvetlendirmişti. 1335 yılı haziranın 20 » 21 inci i idi. Mülâzim Kadri Bey, biri birer arslan olan fedai er- leri ile, Aydının yirmi kilometre garbında Erbeyli istasyohü “civa. rmdaki bahçelikler âraşma girmiş ve içinde düşman mütrezesinin ge- yundan çevirmiş bulunuyordu. Maksadi; hangarda yatan müfre. zeye bir bomba baskını yapmak ve bu esnada kaça bilönleri de hangar civarında haklamaktı, Sen dört saat bir vakıt vardı, Kahramanlarımız, sindikleri yerlerde. parmaklar tiklerde hangarı gözlüyorlardı. Müf rezeden ayrılan dört gönüllü bom. bacı ile klavuzlar, karanlıklara bü- rünmüşler, sinsi ve sessiz adımlar. Is hangara doğru iler'iyorlardı. Bu dört kahramanın sürünerek nöbet- çiler arasından sıyrılıp geçmeleri hiç fe güç olmamış ve uzun sür. memişti. Dördü de, tayin olunan noktaları ayni zamanda tutmuş - lardı. Tabii karanlıktan hiç sy görememiş ve fakat, bir ses te İ- şitmemişlerdi.. Bu sessizliği han- garda bulunan düşman efradının derin bir uykuda bulunmalarına hamletmişler ve sevinmişlerdi. Ilk bombayı Çineli Ahmet adlı kahra- man ateşlemişti. Ansızın patlıyan bu bombanın Hırçın ses ve sarsin- sını diğer bombaların ateşlenmesi takip etmişti. ların Korkunç gümbürtüleri hanga- Tın içinde boğuk akisler yaparken, bombacılarla hangarı çevreliyen cxo arasındaki ağaçlıklarda birden bir yaygara kopmuş, çıplak denilecek bir sürü yarı giyimi: â- damlar belirerek kaçışmıya ko- yulmuştu. Tam bu esnada da, müs lizim Kadri Bey âteş emrini vef- mişti. Müfrezenin piyade ve mâ- kineli tüfekleri hep birden işliyor, öldürürü bir ateş, sahayı, tıpkı bir Azrail orağı gibi dişliyor ve biçi- yordu. Bunların kimisi yatıyor, kimisi kaçacak yer arıyordu. Fakat hepsi de korkmuş şaşırmıştı, “Teslim!,, diye bağırışıyordu. u kargaşalık çok sürmedi. Sağ kulan ve eli tutanlar silâba sarılmış, etrafa dağılıp ya- yılmışlardı. Uzandıkları yerlerden şiddetli bir ateşe başlamışlardı. Bu ini haber aldığı hangarı dört vaziyette, artık iki taraf ta hedef- Terini kaybetmişlerdi. Kimse kim. seyi görmüyordu. Ağızlar tama - mile susmuş ve sohbete silâhlar ko. yulmuştu. Patliyor, wtlayordu. A» Tada bir yükselen iç turmalayıcı ve hırçın feryatlar silâh takırtıları a. rasında kâybolüp gidiyordu. Müfrezeye mühbirlik ve kılavuz- Juk edenlerin aldıkları haberler de bildikleri gibi çıkmamıştı, Sı dan, ani olarak değişen vaziyet, bu kahraman müfrezeyi kendinden çok muntazam ve kuvvetli bir kıs ta karşısında bulundurmuştu. Mal. koç köprüsü baskınından sonra, Nazillideki taburunu Aydına çeken düşmanı, bu kuvvetle Aydının gar» bında bulunan demiryolu üzerin. deki müfrezeleri kuvvetlerini d çoğutmak ve arttırmak kararını vermişti ve bu karar üzerine Er beyli istasyonuna fazla olarak tam mevcutlu bir bölük göndermişti. Bu bölük, mülâzim Kadri' Beye gözcülük eden muhbirlerin istas. yon civarımdan ayrıldıkları sırada gelmişti. Bundan haberi olmıyan muhbir de, Kadri Beye İstasyonda bulunan ve miktarı malüm olan kuvveti bildirmişti Bu sebeple, kahraman müfrezemizin karşısm- daki kuvvet, tam il ğünden ibaret bulunuyordu. ülözlm Kadri Bey, mükabi. tarafın adetçe üstünlü Üzerine çevrilen ateşin şidde! anlamıştı. Fakat buna ehemmiyet bile vermemiş ve hattâ bir aralik ihtasyonun üst katındaki pendere- lerden otomatik tüfeklerle de çök şiddetli bir ateş açılmasına o rağ- men, müsademeye, cidden takdire değer bir gözü peklikle, sabaha ka- dar devam etmişti, Ortalık ağarırken, düşmana Ka. sapınar - Baltacık istikâmetinden imdada gelen Kuvvetlerin yaklaş. ması, mülâzim Kadri Beyi, müsa- demeyi kesinek mecburiyetinde bı. rakmıştı. Müfrezenin bir kısmı dağ yoluyla ve bir kısımı da bahçelik- ler arasından çekilerek köprü ba. şın dönmüşlerdi. Bu müsademede milfrezemiz, hâdise mahallinde ye- di şehit bırakmış ve miktarı pek az olan yaralılarını taşıyıp karar. güba getirmişti, Mukabil tarafın yetmişten fazla zayiat verdiği ve bu miktardan 0- tuz İkisinin telef olduğu, bir kaç gün sonra haber alınmış ve bu za- yiat miktarı, İtilâf devletlerinden birine mensup bir irtibat zabiti ta- ralından da bir müyasebetle teyit olunmuştu. Erbeyli baskını; büyük bir tesir, hattâ umulduğundan çok fazlasile yapmıştı. Düşmanın e endişelerini büsbütün arttırmıştı. Aydında bile telâş uyandırmıştı. Çünkü bu bas. kından sonra, bazı milli müfreze- ler Aydının bahçelerine kadar: s0. kulmak cüretini göstermişlerdi. (Devamı varl (1) Kadri Bey Bükirköy mütekait ve Diyarbakır vilâyeti cezaevi müdürüdür, DAHA BAŞKA TİKLER Tiklerin her türlüsünü bir ya. zıda anlatmak kabil olamadığı için bugün de gene ayni bahis üzerin. de sabretmenizi rica edeceğim. Zaten onların hepsini birer birer târife niyetim yoktur. O kadar u- zun sabrı ne okuyucularımda, ne de kendimde tasavvur edemedi. gimden ancak belli başlılarını ha. tırlatmıya çalışacağım. Yüzden sonra tiklere en ziyade tutulan taraf boyundur. Kimisi “Ah ah, seni gidi...” der gibi başı- nı sallar. Kimisi sadece & ve. TİF gibi başını sık sık eğer, Bazısı, Ahfey'in keçisi gibi, daima tasdik hareketi, bazısı da, her söze karşı “Yok canım!,, der gibi aksine ha- Teket yapar, Bu türlü tiklerin de yerine göre tehlikeleri i Her sözü tasdik eder gibi görünen tiklilere sadece ahmak derlerse de, başlarını sık sık arkaya doğ. ru hareket ettirenlerin menfi ruh. In sayılmalarına ihtimal yardır. Öylelerini de, bilirsiniz, dokuz köyden kovarlar. Bir de iğri boyunlular vardır. Soy adı usulü çıkmazdan önce, iğ. Ti boyun nesilden nesle geçen bir lâkap olurdu. O zamanlarda he. kimler de iğri boyunluluğu bir tik sayarlardı, Şimdi bu, ayrı ve bel. li başlı bir hastalık sı Omuzda da tik olduğu haylice çoktur. “Kimisinde yalnız. bir ta- raftaki omuz birdenbire kalkar: Neme lâzım, der gibi.. Fakat ik tarafta yirden olunca, daha ko tâbirle ifade edilen mânaya delâ let ettiğinden karşısındakinin öf- kelenmesine sebep olabilir... Böy. le iki taraflı omuz tikine tutulan. lar, onun mânasını kendileri de bildikleri için, bazıları hareketin münasını değiştirmek için, iki &- muazlarını yalnız kaldırmakla ik. tifa etmiyerek iki omuzlarını bir. den titretirler, Bu hareket te kırıt. mak mânasına gelmekle beraber, ötekinden daha ehven sayılır, Tik kolda olursa, bazılı sık “Adi sık sen de!” demek ixtiyor- i bir hareket yaparlar, ik sik yumruğunu sıkar, Böylelerine “Zorlu adam” derler. se de inanmayınız, yumruğunu sikması bir tikten ibarettir. Zaten iki yumruk birden sıkılınca zor. luluk ta kalmaz, o zaman bu hare. ket sabır kalmadığını İfade eder. Elde görülen tiklerden birl, haş 'makla orta parmağı birbirine sürterek şıkırdatmaktır. Bir mek. tepte Bayan öğretmenin çocukla. ra “Olurunuz yerinize!” derken yaptığı hareket gibi... Bunun da tehlikesi çocuklardan birinin kon- disine sual sorulduğu! vakit “Bil miyorum efendim!” derken par. maklarını rkkırdatmasıdır. Tehli- ke cocuğun eğlenmek istemesin. de değil, onun da tik illetine tu. tulmasındadır. Çünkü tik gayet bulasiktır. Öğretmeni gibi * par- maklarını sıkırdatan zavallı cocuk bunu taklit icin yanmaz, kendisi de tik hastalığına tutulmuştur. Elini yüzüne yahuf pek eski z8- man padişahlarından birinin yap- tığı gibi arkasına sık sık götüre- rek lüzumsuz yere kasımak ta bir tik sayılır. Bunun tehlikesi de yü- zü sık sık kaşımaktan bir deri has- talığının gelmesidir. Bazıları par- maklarile bıyıklarından, sakalla- rından sık sık bir tel koparırlar, onları bulamayınca o kaşlarından, yahut eski zamanda meşhur Me. celle hocası rahmetli Büyük Mol. lanın yaptığı gili... Gövdede © tik, “köllarını ka. vuşturup sallanmakla meydana çıkar. Bu türlüsü simdi hekimlik» te derin aptallığa alâmet sayılır. Tik, bacaklarda ve avaklarda n2 görülür. Fakat görüldüğü vakitte de ya tehlikeli yahut pek çirkin 0- lur. Kimisi yürürken hir topuğl” le öteki ayağına vurur, kimisi ha. <ağını sağa, sola yahut öne, arkaya kaldırarak tekme atıyormuş gibi hareket “yapar. “Bazısı"doğru dü. rüst yürürken hirdenbite atlamıva baslar, Bazısı da yürürken bir. denbire dutur ve bir müddet son- ra tekrar yürümeye haslar. Yü. Türken durup bir ayaklarile yere vuranlar da vardır. Bazısı da yürürken arada sırada - kimisi de sık sık - kalçalarile kı- yıtma hareketi ar, .Fakat hu türlüsü, tabiidir ki, valnız erkek. lerde olursa tik sayılır... 0427222722222 7323223727227222327372333223222322232>2 22“ ' ği Ci y A Yeni Nesle Eski Hikâyeler: ; a ğ a v SONSUZ MASAL: 2 Yazan: AKA GÜNDÜZ v (33333333333 CCE Mem Mehmet dövecek. Mehmet savura- cak. Mehmet salgın verecek... Ve Haci: Ağa yarılamasına ortak ola- cak. Mehmedin bunlardan başka daha bir çök vazifeleri vardır: Mehmet buğdaymı dünyanın en yüksek faizi ve en korkunç şart- ları ile ya tefeciden, ya bankacıdan almazsa; Mehmet saban demirleri. ni üç'kat bedelle veresiye bulmaz. sa; Mehmet tırpanları bir kaç kutla zahraya biletmezse; harmanlar için çakmak taşlı döğenleri taksitle al. mazsa mahsulün Âşarını ortakla. macasına, kendi kendisinden vermezse Hacı Ağa Mehmetle or. tak olmaz! Çünkü Hacı Ağa Dayı. nın Mehmede gösterdiği sermaye ve menfaat pek büyüktür: Mehme- di korumak! Bağdaki haydutlardan, dağdaki kurtlardan mı? Hayır! Ya neden? sadece hükümetten” * Ahmet kazdı. Ahmet -evlekleri, ocakları tertipledi. Ahmet fidele. ri dikti: Ahmet (ağaçları aşıladı. Ahmât her şeye baktı, koştu. Ah met kan tere battı. Ve Ahmet bek. ledi: Hacı Ağa Deyı yarılama or. tak olsun diye. Ahmet bu ortaklığa can atiyor. du. Küfeleri şimdiden ikiye ayır. dı, sağlamlarını ortağına götüre. cekti, Ahmet bahçesinin bütün ver. gilerini, o anaforlarını da (kendi payımdam. vereceğim) dedi. Tek, Haciyı ortak alsın. Ve böylece, birazıcık ta nazdan sonra, Hacı Ağa yarılama ort lığı kabul etti, Çünkü Hacının gü. cü büyüktü: Ahemdi korumak! Şundan bundan değil, sadece hü. kümetten!. * : Her her yerde #âyılan Hacı Ağa Mehmedin omuzunu okşadı: »- Göreyim seni bu yıl iyi ça. Ertesi gün Ahmedin çenesini okşadı: — Göreyim seni bahçeyi huriler cennetine döndür. İkisi de ayrı ayrı,. fakat bir bi. çimde cevap verdiler: — Sen tasalanma Ağa Dayı, yalnız beni Osmanlıdan koru! Omanlı, hükümet demekti. Ha. cida ikisine ayrı ayn bir tek ce. vap verdi: — Evelallah körkma, ben bura- dayım. * Ahmet, Mehmedi tanımıyordu. Tarlayı sulamak için bendi açtı. Mehmet, Ahmedi bilmiyordu. Bâhçeyi sulamak için bendi ka. padı, En çetin zamandı; ' her karış toprak, su! su! diye için için bay. kırarak çatlayan hummalı dudak. lara dönmüştü. Şu son hafta için. de ikişer su daha verilirse ötesi kolay. Ahmet sondan bir önce bendi çe. virdi. Mehmet Hacı “Ağaya güve. nerek Ahmetle ağız kavgası etti. Ertesi gün Ahmet işi Hacı Ağasına söyledi. Ağası: — Hiç korkma, dedi, yarın gene sula, aç bendi. Gelirse bas küreği | kafatasma! Akşam üstü Mehmet geldi, dün olanı biteni haber verdi. Hacı A- ğası: — Aldırma, dedi, yarın aç ben. di, gene sula, Gelirse vur çapayı belinin ortasına! * bürgün oldu. Mehmet Hacı Ağâya güvendi, Ahmedin kafasını yardı. Ahmet Hacı Ağaya sığındı, Mehmedin bileğini kırdı. Mehmet akşam ezanı karısını A- ğaya yolladı: — Aman-Ağam! Mehmedin e. linden kaza çıktı. - Ama © Ahmet denilen herif önce vurdu, yoksa... Hacı ateş püskürdü: — Mehmede selâm. söyle, hiç meraklanmasın. Ben o Ahmet ke. ratasına gününü gösteririm, Sabaha karşı Ahmedin küçük oğlu yı — Aman Ağam son bilirsin, ba. bam bir kaza işledi. Ama Mehmet derler biri varmış, ilkönce o vur. muş. Hacı coşkun bir hiddetle. — Baban Ahmede selâm söyle, biç tasalanmasın. Ben o Mehmet keratasına gününü gösteririm. Öğle üstü Hacı zaptiye karako- Tuna gitti: — Bu ne iştir çavuş Ağa? dedi, tarlamıza, bahçemize gidemez ol. duk. Ahmet derler bir eşkıya ya. tağı mukuat (vukuat) çıkarmış, kan gövdeyi götüreyazmış. müddelu. mumi muavinine git Bu ne iştir muddum beg? de. di. İşimizden gücümüzden kaldık. Mehmet derler bir oşkıyabaşı mu. kuat çıkarmış, kelleler uçayaz. miş. Ahmedi de, Mehmedide önce hükümet hekimine, sonra dama" (bapisâne) sürüklediler, o Ahmet içinden 'mırıldanıyordu: — Hacı Ağam sağ olsun; olsa çıkarır. Mehmet kafasından geçiriyor- du: — Ağa Dayım sağ olsun, nasıl nasıl olsa kurtarır. Hacı da ikisine ayrı ayrı, fakat bir anlamda haber gönderdi: — Hiç korkmasın, yalnız ağzı. r: pek sıkı tutsun, benimle birlik olduğunu kimseye bildirmesin. Ke hem tütüncü, hem ar. zuhalei, kem avukat Abdüs. selâm Efendiye gitti — Sana bir iş getirdim sma iki şartim var, Biri şu: Alacağına ya. rılama ortağım. İkincisi de bu: Karının abukatı İle ne yapıp ya. Pip uyuşacaksın. — Başımla beraber Hacı Efen- di Ağa. — Öyleğse Mehmet senin payı. DA. Çıkmen hem çerçi, hem avukat Mahbup Efendiye uğradı: — Sana iş getirdim, ama şart iki, Birincisi: Alacağına yarıbeya. ri ortağım. İkincisi: Ne yap yap öteki tarafın abukatı ile uyuş. — Anladım, sen üzülme, hepsi tamam, Müstantiğe Mehmedi Ahmedi — batırdı. metetti, Reise Ahmedi ballandırdı, Mehmedi çirkefe bu. | Jadı. Kâymakamın yanında ikisini de göklere çıkardı. Bölük ağasınn (jandarma B. komutanı) ikisini de yirdi batırdı. Günler geldi geçti, haftalar geç- ti gitti, aylar uğradı göçtü. Meh. met kırkıncı defa haberci gön derdi: — Ben hâlâ damda yatıyorum. — Hiç gusalanmasın, Ahmet ga. tiba para yedirdi de İş ondan uzu. yor. Biraz para da o tedariklesin, malüma... — Tarlalar yüzüstü kalacak di. ye çök üzülüyor. — Hele öylelere hiç mi hiç gam yemesin, ben kendi işlerimi bıra. kır onlara bakarım. Mehmet birincisinde otuz beş ikincisinde on sekiz, üçüncüsünde dört buçuk kâat lira gönderdi. Ha. biçtirdi, harma ve, kendi anbarına istif et »mede gelince, o da ilkinde kırk, sonra yirmi alt di kayma yolladı. Ba? şi de bitirdi. Avukatlar çok doğru adamlardı, sözlü arılaşma muci- bince vekâlet ücretlerinin ve şit çeşit mahkeme (o Masraflarının yarısını Hacıya verdiler, cı tarlaları F: t damdan ne k. tı, ne de Mehmet. İkiside ikişef Yıldan fazla" yattılar. Meh. medin karısi sata sava Çı kaldı, karâkiş ortasında E dı. Hacı Ağa rhlamur falan gön- derdi amma felek yar olmadı, al. nınin kara yazısı böyleymiş, ilk. bahara çıkamadan mezara girdi. Dört yaşmdaki kızını da göçebe çingeneler aşırdılar; çok kazanç getiren minimini, tombul yanaklı, elâ gözlü bir dilenci oldu. Ahmedin oğlu ablasından yirmi iki gün sonra çiçeğe yakalandı. Karısını da hovardalar dağa ksl. dırdılar, Bir daha köye dönmedi. Mehmet damda verem oldu. Çı. kınca öksüre öksüre meyankökü işçiliğine gitti. Kazancının yarısı ile Hacı Ağaya olan borcunu ödi- yecek. Ahmet Hacı Ağanın çifti ne kazmacı oldu ve kalan borçla. rını ödemiye başladı, bile. Muhterem Hacı Ağa Dayı © yıl, yedinci defa olarak lık için Mekkeye gitmiye davrandı, ve bü. tün kasaba halkı onu ilâhilerle, yeşil tekke bayraklarile yola cıka. rıp uğurladı. bel di Ah k Ekmek Tevziatı Belediyenin almış olduğu bütün tedbirlere rağmen, şehirde ekmek tevziatına bir türlü nizam verileme- mektedir. Fırıncıların ondalık bırak. | ma: aalarindan dolayı, yalniz istanbul tarafında değil, Beyoğlu tarafında İda mahalle aralarındaki bayilikler fa aliyetlerini terketmişlerdir. Bir cok semtlerde halk fırınlara kadar gidip, İ bizzat ekmeğini aramak mocburiye- İtinde kalmaktadır. Bu vaz £ Be yoğlu taraf 1da daha çok şikâyetlere sebebiyet vermektedir. Fırıncıların, şimdiye kadar bayilere terkettikleri ondalıkları kesmeleri, ekinek fi; nın azlığından ziyade, aralarında şir- ket kurmak ve bayilere ondalık ver. memek için yemin etmiş ölmülürin- dan İleri gelmektedir. Ekmek tevzistmdaki bu müşkülât, nisbeten belediye kontrolünden âza- de kalan kenar semtlerde büsbütün başka neticeler vermekttriir. Sariyer ve Kavak gibi yerlerde ekmek 10 Ku- tuştan satılmaktadır. tin ai kö Sb iLk e

Bu sayıdan diğer sayfalar: