3 Ağustos 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

3 Ağustos 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Türk Safosunun yi: TEFRİKA No. 120 Ez Ektiği Nifak | Yeniçerilerle Sipahileri Birbirlerine Düşman Etmiş ve İstanbul Sülinklüerinee Dereler Gibi yam Almalı Hüseyin Halife, bütün sipahi ayaklanmalarında büyük tol oy- ruyan bir şahsiyet olmakla bera- ber, ölüme mahküm olmaktan — yeniçerilerin iltimasiy! UF. tulmuş bulunuyordu. Fakat Ye. mişçi vezir, bu iltimasa uzun müddet mağlüp kalmayı gururu. na yediremedi, Kâtip Cezminin * öldürüldüğü tahakkuk eder etmez onu da gidermeğe karar verdi, ancak yeniçerilerin gayzını kendi Üzerine çevirmiş olmamak için Işi padişahın omuzuna yükletme- yi doğru buldu, hünkârla görüş- tüğü günlerin birinde sözü Hüse. yin Halife meselesine getirdi: — Sarayı bastıkları gün, dedi, şevketlü efendime karşı küstohça davranan şakilerin başı bu melön Hüseyindir. Ben yeniçerileri kır. mamak için kendisine ilişmedim. Lâkn cenabinız, ocağa kavuk sak lamıya borçlu değildir. 8ir kaç bostancı, bir kaç kapler, hattâ bir kaç baltacı gönderip, o küstahın hakkından gelebilirsiniz. Safo da ayni fikirde bulunduğu fçin, Sultan Mehmet bir gece üç beş adam yolladı, Hüseyin Kal fayı yakalatıp saraya getirtti, letmeden boğdurdu, cesedini de. nize attırdı (1). Bu suretle sipahi ayaklanması- nın hesabı görülmüş : ve saray hiç bakımından tatmin.. edilmiş oluyordu. Fakat Safonun iki ocak arasına ektiği nifak tohumu, son. raları filizlendi ve elli yıl'sonra yeniçerilerle sipahiler kılıç kılıca, bıçak biçağu, pala palaya gelerek, payitahtta çarpıştı, dereler gibi kan akarak, iki taraf ta zedelendi ve sonunda sipahiliğin belkemiği kırıldı. Ss afo, çevirdiği dolapların böy- le ağır bir netice vereceği. ni biliyor muydu? Bu suale ne müsbet, ne menfi cevap vermek vazifemiz değildir. Yalnız bu fet. tan Venediklinin iki askeri züm- reyi birbirine düşman yapmasın. dan çok uğursuz neticeler çıktığı- ni kaydetmekle iktifa ediyoruz. Sadede gelince: Vaziyet şimdi başkalaşıyordu. Çünkü Yemişçi — arkasını ocağa dayıyarak — müstakil bir hükümdar gibi dav- 'ranmâak yolunu tutmuştu. Bu su- © getle yıllardanberi Safonun san- dıklarına, çekmecelerine akan al, tin ırmak yatağını değiştirmiş o- luyordu: Venedikli valide sultan, böyle bir vaziyete tahammül ede. ımdan değildi. Onun için, Yemişçiyi kündeden atmak düşün. cesine sarıldı, kendine has olan incelikle entrikalar çevirmeğe ko- yuldu. Yemişçi gibi yeniçerilerin göz. desi bir vezirin azlini sultan Meh- mede kabul ettirebilmek için, onu sersemletmek, irade bakımından mağşuş bir hale koymak lâzımdı. Safo da öyle yaptı, oğlunu bir ruh, bir kalb buhçanı içine dü. sürerek, o sırada kendi meramı. nt yürütmek kaygusiyle ortaya veliaht meselesini çıkardı. Bu hain düşüncede kendine yâr olan kızlarağası Abdürrazaktı. Yü- zü gibi, yüreği de kara olan haş- metlü köle, valide sultandan âldi- ği emirler üzerine harekete başla- mış, şeytana parmak isırlacak bit ustalıkla âletler, vasıtalar hazır. lamış ve günün birinde — yine Sato ile — konuştuktan sonra, pa- dişaha şu kerkunç haberi sun. muştu: — Şehzade hazretlerinin dima- ğında fesat var! Ve Sultan Mehmedin yüzü renkten renge girerken « Salo ile başbaşa verip tertip etmiş oldu. ğu - masal; anlatmıya girişti: —— Bir'şeyh var. Azapkapıda o- turur .Hindi mi, mağribi mi bilin- mez. Amma ana tarafından Ölme. ri'yim, baba tarafından Haydari. yim der. Dallı budaklı şecereler gösterir. İşte o nâbekâr, kanı ağa- larının gafletinden olacak, bir in- ci bazirgânının karısı elile içeride el tedarik eder. Şehzade hazretle- rile mektuplaşmıya başlar. Şevket. lü efendime elbette ayandır: Seyh ile şehzadenin mektuplaşmaktan maksatları “cülüs,, işine yol açmak içindir. Şeyh vefk (2) ler tertip e- diyor, muskalar yazıyor, şehzade efendimize “gönderiyor. Bunlarm yardımile ona taht yolunu açınak istiyor. ünkârin gözleri, derece dere. ce büyüyerek (yerlerinden fırlıyacak hale gelmişti, nefesine garip bir kesiklik musallat olmuş- tu, zlırap içinde kıvranıyordu. Abdürrezzakın bir nebze susması üzerine birer küçük fincana dönen gözlerini biraz daha açarak, göğ- sündeki nefes darlığını elile bastı. İ Tarak sordu: — O mektuplar kande, o muska.” lar kande? İ — Şehzade efendimizin yanın. | da! — Tez, git. Hepsini al, bana ge- tir. â Abdürrezzak yerinden kımılda- madı, ezilip büzülüyormuş ibi bir tavır aldı ve padişahın: “Nedu. rursun mel'un. Gitsene, koştana” diye bağırması üzerine yere ka. pandı, efendisinin ayaklarını öptü: — Kerem et padişahım, dedi, bir lâhza köleni dinle! Ve covap bbiklâmeden şu mülâ. hazayı ileri sürdü: — Şehzade hazretlerinin £ deleri de kendine yar olduğu için mektuplar saklanmış, muskalar da birer mahalle gömülmüş olacak- tır, Ben kulun «gidip te araştırma yaparsam gafletten uyanırlar, ko. runma tedbirleri alırlar. Onun £ çin müsaade buyurun, acele etmi. yelim. Şehzade efendimizi göz hap- sine alalım, inel bazirgâninın av- ratı saraya geldikte yakalıyalım, üstünü başını srayıp ihanet delil. lerile meydjna çıkaralım. (Devamı Var) (1) Nalma, Hüseyin Kalfanın öl nü o kıvrak üslüdile şöyle yazar “box baliflerin reislerinden Hüseyin Halite - Kapında Gezanferin,. öldürüldüğü günde - padişahın yüzüne karm nice (bledebane) ketimat etmeğin İzmlesi Murat Padişahı iken yeniçeriler siyanet edip hattâ zorbalar defterine dahi 'kayıt i olduklarına bi- adı ağıza alın- maz olmuştu, Hüseyin Kalfa tamam emn hasıl edip 1s oldum” deyu bi- pervs. *amsran geceleri kahvhanelere çikip yürüni ile zevk üzre iken bir gece Melgafler. dansızın) kühvehaneden kal- dırılıp huzuru hümayuna gönderildikte bilâeman adem diyarma gönderildi” CI» 5: 306, (2) Vefki şöyle tarif ederler. “Talip ve Matlüp isimlerini - Cümeli sagör ile p edip hasıl olan adede göre A imlerinden bir veya iki veya bulup onun ve amasırı erbaa harf- lerinden icabına “göre münesibinin a- detlerini karıştırıp hâsıl olacak yek: nu müselles, murabba, müseddes “- rançlara kaldesi üzerine taksim edip bündan ahkâm çıkarmaktan ibarettir!,. Fakat vefkin Türkçe ve kısaca tarifi: “Maskar yama zi TA Ayşe ann, elindeki son kuruşları fırıncıya ve. rip geri döndüğü zaman, annesi tarafından büyük bir sevinçle karşılandı. Ihtiyar kadın ona; *— Gözün aydın.. dedi, Mürüvvetten haber var! Bu müjde, Ayşe Hanıma, saatlerdenberi zil çalan karnının eçlığını bile unutturdu. Zira Mürüvvelin ortadan kayboluşu, Ayşe Hamımı, hergün biraz daha yıkmış, bifaz daha hırpalamıştı. Biçare kadın, yarı “meczup bir insan halindeydi. Hemen hergün, yaya olarak tâ Topkapıya kadar gidiyor, kapısının üzeri hâlâ mühürlü duran “Safa, meyhanesinin etrafın. da aolaşiyor, bir haber almak ümidile, hemen her rastladığı insanı çevirip sorguya çekiyordu. Hemen hergün yaptığı işlerden birisi de, karşıki konağı uğramak, ve kapıyı hergün biraz daha çatık mış ve aksileşmiş bir suratla açan hizmetçi kadın. dan, Doktor Memduhi Şerifin Bursadan dönüp dün mediğini sormaktı, Fakat, bütün bu süallere aldığı menfi cevaplar, o. nun ümitlerini bir parça daha yıkmaktan başka bir netice verememişti. Bu itibarladır ki, şimdi anasmın verdiği haber, onun yıkılmış yüreğini taze bir ümit. le hoplatmıştı. Ihtiyar kadın, heyecanını saratan si. masınuan sezdiği kızına aldığı haberi vermekte ge- cikmedi, ve: - Simdi, dedi, biraz evvel, güzelce bir tare gel. di. Seni sordu. Dışarı çıktığım söyledim: “.. Öyleyse, ben sönra uğrarım!” deyip - Merak ettim. Kim olduğunu sordum: —- Siz beni tanımazsınız! dedi. Ben Ayşe hanıma “bir selâm, bir de emanet getirmiştim" Kadının gidip te bir daha dönmemesinden kork. tum: | “.- Ben, dedim, Ayşe Hanımın yabancısı değilim: gidecekti. BULMACA Dünkü bulmacamızın halledilmiş şekli 1234567489 9 BUGÜNKÜ BULMACA 13234561805 10 “aim gam ye SOLDAN SAĞA: 1 — İskambilde birli g Memnuniyet bildirir © Kurum e Bir hi 2 — Bir renk € Sicaklık 5 İl: Simi g le © ie ve hiye, 4—bBir nota © Meşgale, hayvan, $ — Bir nola © Bir müğik tâbiri © Gökte bulunur © Bir zamir, 6 — Siz © Uzaklık bildirir g Bir isi- ret zamiri, 71 Su g Siz “Kuru değil, 8 — Alın yediği © Yemekten emir © siy g Bir Bir uzvumuz g Bir şart edatı © İ Arz © Bir zamir. 10 — Ekmek yapılır g Haysiyet ırz YUKARDAN AŞAĞI: 1ZBir hrt 6 Bir zamir e Bir harf © Bir harf g Bir hart. 3 — Karadeniz bölgemizdedir. 3 — Birer hart. 4 — Birer hart, 5 — Nasrani, © — Birer harf 7 — Birer hart. B — İstanbulda Bi? semi 8 — Şahıs © Büyük g “Bir Yarf 10 Başta büluftur gi Bir Hami sesli Brt © Bir zâmir, İzmirde 3 Ev Yandı İzmir — Sakarya İlkmektebi ya. nındaki komisyoncu Ali Haydara alt 2 numaralı evden yangm çıkmış, bu ev tamamen; bitişiğindeki yine Ali Haydara ait 33 ve Hamalbaşı Hasana alt 37 numaralı evler de kısmen yan- mıştır. Yangının, gaz ocağının parlama. sından İleri geldiği, evlerin #igorta- siz fakat içlerindeki eşyanın sigorta. e olduğu anlaşılmıştır. Tekirdağ - Muratlı Maçı Muratlı (TAN) — Buraya gelen Tekirdağ Yılmaz klübü takımile Mu. ratlı Dirikspor klübü takımı bir fut- bol maçı yapmışlardır. Sıfıra karşı üç-sayı İle maçı Tekirdağlılar kazan. mışlardır. IBenneyim? Başı 5 incide) mez” dendi, Büyük gazeteler başma- kalelerinde böyle birisinin © İngiliz kabinesinde kalamıyacağı o bedihidir dendi. Zayallı adamcağız maddi hiç bir sulistimali olmadığı halde gözyaş- ları dökerek istifa etti Daha diğer bir misal: On yedi se- nedenberi müdafaa nezaretinin dal - mi müsteşarlığında bulunmuş birisi büyük bir kumpanya ile devlet arr. sında bir mukavele yaparken kum «| panyanın bugünkü müdürünün za - mani bittikten sonra . kendisinin o yere talip olduğunu söylemiş imiş. Arada yine para mara yok. Ve akdo. lunan mukavelede devletin aleyhine ve kumpanyanın lehine olarak hiçbir ize tesadüf olunmadığı halde mah-- za © arzuyu beyan etmiş olduğundan dolayı başvekil derhal daimi müsle- şarı azletti. Üçüncü bir misal: İngiliz kralı se. yahat ederken zannedersiniz ki İn » giliz gazetelerinin ilk sayfaları hep onunla dolu değil mi? Hayır! Böyle değildir. Ona ait haberleri çok muh. tasar olmak üzere orta sayfaların ö- tesinde berisfhde bulabilirsiniz! Kırk milyonluk bu insanların dört yüz elli milyon Asyalıyı, Afri - kalıyı, Amerika ve © Avustralyalıyı nasıl tabilyeti altında tutabildiğinin sırrını duyuyorsunuz değil mi? Cemaati ve onu ifade eden efkârı umumiyenin bu kadar canlı olduğu bir ülkede elbetteki benimkinin hi. lâfına olarak dış söner, iç canlanır, dış susar, iç konuşur ve yapar. Çün. kü herkes biliyor ki böyle yapmazsa kendisi söndürülecektir! Şimdi sualden stüale geçerken di. yeceksiniz ki: Pekâlâ! Neden İngilte. rede efkârı umumiye canlıdır da biz. de cansız? Bunun bir çok sebepleri! yardır. Fakat başlıcası şudur ki, bu ülke yedi yüz seneden fazla bir müd. det evvel hürriyetini ele almış ve serbest fikir heyanma başlamıştır. Biz de serbestiye kavuştuk. Bizim de çfkârı umumiyemizin, canlanma - | s1 pek tahiidir ve canlandıken hiç şüp. be-yoktur ki, benim içim de kuvvet. İenecek ve bir gün dışıma galebe ça. Tacaktır. Fakat, unutmamalıdır ki, İngiliz efkârı umumiyesinin canlanmasının başl-a saiki serbesti olmuşsa du bu yeği değildir. Serbestiden istifa. de ederek İngiliz ruhlarını ve kalp - lerini besleyen muharrirler, şairler, mütefekkirler ve moralistelerin çok büyük rolleri vardır. Yalnız Şekspi - rin İngiliz karakterinin yetişmesi ü.| zerinde ne kadar tesiri olmuştur! İş. te bir nümune ki benim antisosyal dışımla mücadelede bize yol göste. rebilir. Hulâsa şu hakikat bütün acılığı ile kabul edilmelidir. Benim dışımla cemaat arasında derin bir tezat var dır, Ve dışım cemaati de esasmdan yemektedir. Buna cemaat kendi selâ.. meti namma bir çare bulmalıdır. Dı. şımı slahtan başka bir çare olmadığı için bu ameliyeyi en âcil bir tarzda 3.8.9039 KlâksonlarYine Hortlıyacak mı? (Başı 7 incide) halkını da düşünmeğe mecburdur. Otomobilci' ile yaya halk arasın - daki münasebeti de, gün geçtikçe tekemmül eden bir intizam haline köyacaktır. B — Bir çok medeni şehirler yalnız gece değil, gündüz bile ne klâkson, ne korne, ne düdük hiç bir şey kullandirmamağa karar ve. rirken İstanbul şehri (o klâksona müsaade ederek iptidai memleket- ler şehri seviyesine elbette ine. mez. * Esiinim ki bütün bu saydıkla. rım ve yazdıklarım boşunadır. Mut terem Daimi Encümen, muhterem âzası arasında klâkson yasağını kaldırmağa taraftar bir tek zat yoktur. Fakat duyduğum telâş ve korku bana bunları yazdırmış bu. lundu. memyyialğmin e Askeri Mektepler Heyeti Erzincanda Erzincan (TAN) — Anadolunun yol 'uğraği yerlerindeki ilmi mües- seseleri gezerek tetkikatta bulunma. ğa çıkan ve askeri liseler müfettişi Albay Adilin riyaseti altında, askeri üiselerle ortamektepler muallimlerin. den mürekkep bülunan 30 kişilik bir beyet şehrimize gelmiş, istasyonda karşılanmıştır. İki gün burada kalan heyet, Erzin- canın meşhur yerlerini ve Girlevik şelâlesini gezmiş, orduevinde heyet şerefine altmış kişilik bir çay ziya. İeti verilmiştir. « Askeri ortamektepte misafi rolan heyet, gidişinde de hararetle teşyi o- Tunmuştur. Erzincanda Bir Çocuk Çiğnendi Erzincan (TAN) — Hacı Rızanın ımalâthanesinden künk altnağı gi- den bir kamyon, Abdullah isminde birinin 6 yaşlarındaki çocuğu Rayete çarpıniştir. Rayet ölmüş, şofür vaka lanmıştır. K Himiiğ Bir İhtiyarı Kaynar Su İle Haşladılar Bursa (TAN) — Kirazlı köyünden Hasan oğlu Hasan, yine ayni köyden 65 yaşlarında Ahmet Salmanı ba. gından aşağı kaynar su dökmek su- retile haşlamıştır. Hasan yakelan. muş, Ahmet hastaneye kaldırılarak tedavi altına alınmıştır. Tldisenin İneden ileri geldiği araştırılmaktadır. ————— ——>—şğM yapmıya başlamalıdır. Dışımın ce - maati yıkan hasletlerine karşı kati bir mücadele açmalıdır ve nasıl ki canlı ve yaşıyan şerefli muhitlerde dalkavuklara, yalancılara, riyakâr - lara ve sairelere cemaat o arasında er verilmez, hürmet edilmez, kovu- lur, tezyif olunur, bizde de ayni yola girmek zamanı nihayet gelmiştir. “ — Zaten, dedi, sana iyilik yaramaz ki? O budala TEFRİKA No. 46 Anasıyım kızım: Ona söyliyeceklerini, bana da söy. liyebilirsin! Ben böyle söyleyince, kadın geri döndü. Vee — O halde, dedi; size bırakayım emaneti... Dün akşam, yolda, Mürüvveti gördüm. Size hem selâm gönderdi, bem de bu on lirayı gönderdi: “— Beni metak etmesinler. Sıhhatim yerindedir!” dedi Ihtiyar kedin bunları söyliyerek, hâlâ avucunda tuttuğu bir on liralığı kızına uzattı. Ayşe Harım, onun daha fazla izahat vermesini bekliyordu. Fakat ihtiyarskadın susmuştu. Bu süküt uzaymea, Ayşe Hanım, kendisini tutamadı ve din. lediği heyecanlı masalın sonunu öğrenmek için telâş. Yanan bır çocuk merakile sordu: “— E.. Sonra? Ihtiyar kadın sakindi: “ Sonrası sağlık! dedi, gitti Ayşe Hanım, birdenbire fena halde hiddetlenmiş. ti: “e Canım, dedi, ondan hiçbir şev sormadın mı? Mürüvveti nerede görmüş? Nereden tanışıyorlarmış? kadın parayı birakıp i Mürüvvet şimdi neredeymiş? Bu parayı rereden al. mış? Niçin kendisi gelip getirmemiş? '— Soracuktım ama, kadın meydan birakmadı: — Pek acele işim var!” deyip, çıklı gitti: Benimi de Jâfım ağzımda kaldı. Büyük bir fırsatın kaçtığını anlamak Ayşe Hanımı küplere bindirmişti. Anasına: — Allah müstahakkını versin! diye çikiştı. Bu İşi de yüzüne gözüne bulaştırmışsın! Bu mukabele, ihtiyar kadını da kızdırmıştı: “-- Allah senin müstahakkını versin” diyerek uğra dığı inkissri iade etti, Benim yerimde sen olsaydın ne yapacıktın? Elin karısının yakasına mı yapışa- caktın? Kadına bir emanet vermişler, o da bunu ge. tirip, sevabina bize teslim etmişse, günaha mı gir. miş? Tazeyi ahret sualine tutup işinden, gücünden mi alıkoyalım? Hem kızının sana yerini yurdunu belli etmiye gön. lü olsa, selimla, emanetle birlikte, Müren de yön. derirdi. Düşük çenesi, bermütad, açıldıkça açılan ihtiyar kadın. sesinin perdesini yükselte yükselte kizina saldırıvordu: kızın aklı başında olsa, seni hatırlar muydı? Selâm gönderişinden, pera gönderişinden belli ki, kızın sıhhati, rahatı yerinde, Bunu öğrenip savinece. gine, on yiyip, bin şükredeceğine, çirkef gibi üstüme sıçrıyorsun. Kabahat bende ki sana haber verdim: İstesey- dim, bu haberi de, bu parayı da sana vermez, kayli. ime bökardım: Senin de ruhun bile duymazdı!” Ayşe Hanımın, bayrakları açan anasile atışacak kadar mecualı yoktu. Bu itibarla, onun söyledikleri. ni dinlemeye, düşünmeyi tercih ediyordu: Mürüv. vete bu parayı, yine o pinpon, ve ir2 düşmanı doktor vermiş olacaktı. Parayı getiren kadının, Mürüvveti Istanbulda gördüğünü söylemiş olduğuna göre, ko. naklaki aksi suratlı hizmetçinin uydurduğu Bursa seyahati bir yalan, bir masaldı. Nefesi kesilesi moruk, piliç gibi kızı, nereye kapatmıştı? Paranın bu şekilde gönderilmesini de, yine o herif akil etnziş olacaktı. Hattâ ihtimal, parayı getiren kadının, kendisini sorması da bir oyundan ibaretii. Ve ihtimal o kurnaz kılavuz, bodruma girmek için, kendisinin dışarıda bulunacağı sırayı gözlemişti. Kızının kandırılıp yoldan çıkarılması, ve kendisi. nin bu şekilde aldatılması, atlatılması, Ayşe Hanımı deliye çeviriyordu. O boynu devrilesi pinpon, Ayşe Hanımın üzerine titrediği aile namusunu iki paralık etmek hakkını nereden buluyordu” Namus, zengin. lerin fukeralardan zorla, parayla satın alabilecekleri bir sey miydi? Şünöi, o Mürüvvet piçine karşı duyduğu his te, sadece, nefretten, hiddetten ibaretti, Eğer şu snda, onu eline geçirebilmiş olsüydı, tavuk paralar gibi, parçalardı, kim bilir (Devamı var) .

Bu sayıdan diğer sayfalar: