20 Ağustos 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

20 Ağustos 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— Eski Sıvas mebusu. İliğine kadar ittihatçı. Daha doğrusu ye. “ni baştan mebus olabilmek için it- Hhatçılığa sadakat gösteriyor. Mus- tafa Kemalin, emrile Müdafaal hu. 'kuk cemiyeti, diye bir dirinti — vücüde getirmek istedi. Tek bir adam £ kandıramadı. Kazdırdığı mührü koynunda gezdirip * dufu- e. © Dayanamadım, taşı gediğine köy- dum: — Mühür kimde ise Süleyman odur, demiştiniz. Demek ki Rasim Bey de bir Süleyman. — Aramızda fark var. Ben par- mağımı kaldırsam bütün Sıvas #- yağa kalkar. Rasim Bey, davul zur. — ma çaldırsa kulak asan, dinliyen ol- maz. Rasim Bey, fesholunan mecliste arkadaşımdı. Temiz bir insan, le. kesiz bir vatandaş olarak tanm- mıştı, bütün arkadaşlarının mü- habbetini kazanmıştı. Onun Sivas. © ta bulunması, Mustafa Kemal Pa- © şaile temas tesis etmiş olması - ne yalan söyliyeyim - hoşuma gitti, Çünkü yalan dolan bilmez bir gerç kendisile samimi surette hasbi- hal edilebilirdi. - : Fakat serde valilik vardı. Ra- sim beyi, bir vesile olmadan 3i- 'yaret edemezdim. Etrafı şüphe. lendirmeden onu çağıramezdım © da. Halbuki içimde bu zatı hemen görmek için, âdeta bir iştiyak ve © bir ihtiyaç uyanmıştı. Gönülden gönüle yol olduğundan mi, yeni valinin nasıl bir programi taşıdi- ğını öğrenmeyi gerekli gördüğün- den ini bilmem, Rasim bey gecik- “ medi, benim bu iştiyakımı tatınir etti, yani ziyaretime geldi. © Kendisine ilk sualim şu oldu: — Mustafa Kemal Paşa ne yü- piyor, ne yapmak istiyor? 3 Vatanı (o parçalanmaktan, “devleti batmaktan, milleti esir ol- maâktan kurtarmak, istiyor. — Neye güveniyor? 4 — Türkün şahametine, cesüre- tine, fodakürliğına! Rasim bey, yirmi iki günden- “beri Anadoluda bulunan Mustafa Kemal Paşanın valilere, müstakil mautasarrıflara bir çok emirler ve “direktifler verdiğini söyliyerek, TEFRİKA No. 11 Mustafa Kemal, Sivasta benim bu baptaki dosyayı tetkik etmekliğimi ihtar etmişti. Ken- disiyle henüz bir kere görüşebil. miş olduğum vali vekili hâkim Hasbi efendi ya yazman bulamadı- Zından, ya unuttuğundan bu das- yayı bana vermemişti. Rasim be- yin ihtarı üzerine hâkim efendi- yi çağırttım,, dosyayı istedim ve aldım. K İfadelerimin karışıklığından do. Jayı belki bu hatıraları okuyan- larda vakaların tarihi üzerinde bir tereddüt hasıl olacaktır. Bu se- beple izah edeyim ki, hürriyet ve itilâf fırkasının Sıvas şubesi lide- ri () Halit beyin beni görmesi Sıvasa girdiğim günün akşamına doğrudur, Rasim beyin ziyareti er- tesi sabahtır. Ayn! gün Mustafa Kemal Paşa, Havzadan Amasya. ye gelmişti (12 Haziran 335). Ya- ni Halit ve Rasim beylerle ilk te- maslarım vukua gelirken, ne Ali Kemslin mahut telgrafını, nede Mustafa Kemalin Sivasta bir kon- gre akdini emreden mektubunu almış değildim. Sadede geleyim: Berim valili. ğe tayinimden önce, Mustafa Ke- mal” Paşadan vilâyete gelmiş ve gelişi güzel bir zarf içine konul- muş olan telgrafnameleri gözden geçirdim. Bu dosya o kadar şişkin değildi ve ilk olarak şu vesikayı ihtiva ediyordu: Sıvas vali vekili hâkim Hasbi efendi hüzretlerine “İzmirin. ve maalesef bunu ta- kip eden Manisa ve Aydının iyga- Mi, müstakbel tehlikeyi daha ale. mİ ihsas etmiştir. Tamamiyeti mül- kiyemizin muhafazâkı için — te- zahüratı milliyenin daha canl 0- larak — izhar ve idamesi Lâzim- dır. Hayat ve istiklâli milliyi rah. nedar eden işgal ve ilhak gibi hâ- diseler, bütün milleti dilhun et- mektedir, Tecssürat zaptolunami- yor. Kabili hazmü tahammül ola- mıyan bu ahvalin derhal izalesini bütün medeni milletlerle büyük devletlerin adlü te'sirinden sabır- tesızlıkla intizar, zemininde önü- müzdeki hafta zarfında ve muh- telif vilâyetlere göre | pazarlesi başlayıp, çarşamba günü — mü- racaatın arkası alınmak üzere — O; Yalnız Türkün Şehametine, Cesaretine Güvenerek Vatanı Parçalanmaktan Kurtarmak İstiyordu büyük ve heyecanlı mitingler ak. diyle tezahüratı miliyede bulunul- ması ve bunun tekmil mülhakata da teşmili ve bütün düveli muaz- zama mümesilleriyle (£ Babiâliye müessir telgraflar verilmesi ve cc- nebi bulunan yerlerde ecnebilere de tesir yapılmakla beraber, teza- hüratı milliyede edep ve süküne- tin fevkalâde mahfuziyeti ve hı. ristiyan halka karşı bir taarruz ve nümayiş ve husumet gibi etvar m- lınmaması elzemdir. Zatıâlilerinin bu fikirler etrafında — hassas ve “müessir bulunmaları cihetile işin hüsnü idaresinden ve muvaffakı- yetten ( âcizlerinde © itmi'nanı tam mevcuttur, Neticesinin inba buyurulmasını rica ederim, 28: Mayıs: 335 — Havzadan Üçüncü Ordu Müfettişi Fahri Yaveri Hazreti Şehriyari Mirliva Mustafa Kemal Askerlerin siyasetle iştigali ya. sak olduğuna göre, Mustafa Ke mal Paşanın valilere, (o müstakil mutasarnflara (O böyle telgraflar yazması dikkate şayan olabilirdi. Lâkin bütün Anadolunun bu işa- ra uyarak muazzam mitingler ter- tip etmesi ve bu mitingler sonun- da Avrupa medeni merkezlerine, İstanbula heyecanlı telgraflar ya- zilması daha ziyade dikkate Ji yıktı, Çünkü bu hareket, Türk milletinin haksızlıktan bizar ve haksızlığa karşı isyana hahişkâr olduğunu gösteriyordu. Şu halde Mustafa Kemal Paşa, o resmi-bir yasağı dinlememiş olmakla bera- ber, milletin yanık Mislerine ter- cüman oluyor ve millet tarafin - dan da dinleniyor demekti. Fakat Paşa, yalniz milli duygu. lara ve ihtiyaçlara tercüman ol- makla kalmıyordu. Gerçekten ce- sur ve pervasız davranıyordu. O- nun, İstanbuldaki harbiye heza- retine yazıp ta bir suretini — ma. lümat veya ibret hasıl olsun di- ye — valilere, müstakil mutasar- rılara tebliğ ettiği cevabi bir tel- graf vardı ki, benim Sıvasa geli- şimden evvel:vali vekilliği yap. miş olan hükimden aldığım dosya- nın en kıymetli vesikasıydı, okur- ge TAN 20-8-939 BULMACA Dünkü bulmacamızın halledilmiş şekli 1 5 TİR 510 ROMATİZMA - LUMBAGO - SİYATİK - DİZ - KALÇA AĞRILARI | » TESKİN ve İZALE EDER | 9.10-935 tarih ve 4/93 numaralı ruhsatını haizdir. BUGÜNKÜ BULMACA 3456789109 RT 1 — Keşif, şartname ve plânı muciğince idaremizin Düzcede yaptıra- cağı “Tütün bakım ve işleme evi,, kapalı zari usulile eksiltmeye kon. muştur. 1 — Keşif bedeli 258,147,58 lira, mukavvat teminatı 1415737 liradır. Tl — Eksiltme 5 - 9 - 939 salı günü saat 15 de Kabataşta levazım ve mübayaat şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır, IV — Şartnameler her gün Levazım şubesi veznesinden ve Ankara, | İzmir başmüsürlüklerinden ve Düzee memurluğundan 1291 kuruş mu- kabilinde alınabilir, V — Münskasaya girecekler mühürlü teklif mektuplarını kanuni ve» saikle 96 7.5 güvenme parası veya banka teminat mektubu ve şartname- nin “F,, fıkrasında bildirilen vesikayı ihtiva edecek olan kapalı zarfla. rını ihale seatinden bir saat evvel mezkür komisyon bâşkanlığına mak- SOLDAN SAĞA VE YUKARDAN AŞAĞI: 1 — Bir erkek ismi - Geçlei bili, vr | - Pa alen ece buz mukabilinde vermeleri ilân olunur. 6338,, 3 — Canlılık - Boşluk, z * * 4 — Mükemmel - Amel - Rütubet I — Şartnamesi mucibince 4 şdet kamyon kapalı zarf usulile satın alınacaktır. TI — Muhemmen bedeli 11600 lira muvakkat teminatı 870 liradır. Yi — Eksilime 21/V111/939 pazartesi günü saat 16 da Kabataşta le- varım ve mübayaat şubesindeki alım komisyonunda yapılacaktır. IV — Şartnameler her gün sözü geçen şubeden parasız alınabilir, W — Münakasaya girecekler mühürlü teklif mektubunu kanuni vesa- ikle 6 7,5 gövenme parası, makbuzu veya banka teminat mektubunu ihtiva edecek kapal zarflarını eksiltme saatinden bir saat evvel mezkür komisyon başkanlığına makbuz mukabilinde vermeleri lâzımdır. (6337) —————————————bD——-—©<MOM MEC $ — Müteyakkız - Bir nota - Bir hay- yan, 7 — Hülis - Bir nota - Bir göz rengi, 8 — Aşikâr - İş 9 — Kapıya iakılır - Ağikâr. 10 — Namez kıldırır - Anlatmak, bitdir- mek, Dr. HORHORUNİ Hsstalarını akşama kadar Sirke- e e İstanbul Üniversitesi A. E. P. Komisyonundan : : Alınacak malzeme Muhammen teminatı İhale günü bedeli Ankara Üçüncü İcra memurluğun-| İkinci harleiye kliniğine (4350 lira (O 327li. 24/8/939 saat 13. dan: Mehmet Cemile borçlu İstan-| bir adet epidiaskop bul Boğaziçi İstinye Şamdancıbaşı| Tedavi kliniğine bir adet 60 " ».» " 155 yalısında iken tanzim edilen icra) Bazol metobolima âleti emrine mübaşir tarafından verilen | Cam ve sair laboratuvar o 1466 ” 110 ” 28/8/939 5 meşruhalta ikametgâhi meçhul olİ levazımı duğu anlaşılan bayan Fatma Seniha-| 8 adet buz dolabı 2528 ” 109.2 15.5 am... ya: .- Hakkınızda 1916 No. lu resen tam- zim edilen noter senedine müsteni- den istenilen 200 lirayı maafaiz tari- bi ilândan itibaren 20 gün zarfında ödemeniz, bu müddet zarfında tet- kik merelinden temyiz veya gıyabi muhakeme yolu ile sit olduğu mal | komeden icranın tehiri hakkında bir karar gelirmedikçe cebri icraya de- vam edileceği ve yine bu müddet zarfında mal beyanında bulunmanız müddet içinde beyanda bulunmaz veya hilâfı hakikat beyanda bulu- Bursanız hapisle tazyik edileceğiniz tebliğ makamına kalm olmak üzere Hân olunur. Yukarda yazılı 4 iş ayrı ayrı Üniversite Rektörlüğünde meye konulmuştur. İsteklilerin ihale günü ticaret odası kâğıtlarile gel meleri, Liste ve şartnameleri pazartesi, perşembe günleri Rektörlükte görülür. , 7 “6009, TÜRKİYE KIZILAY CEMİYETİNDEN: Kavak, Tuzla, Sirkeci ve Marmara Ereğlisi Göçmen ashaneleri için mahallerinde teslim edilmek üzere EKMEK, ET ve ODUN İHTİYACI Pazarlıkla ihale edileceğinden alâkadarların 218.939 tarihine mü dif Pazartesi günü saat 11 de Yenipostane civarında Kızılay hanın. da Kızılay İstanbul Deposu direktörlüğüne müracastları lüzumu i- lân olunur. > “ken beni heyecân içinde birak- | maştı,. z | i (Devamı var) Yüzün frenk mumuna dönmüş! Bırak şü munda- rin peşini onu bulayım derken, kendini kaybede- çeksin! ç Ayşe hanımın dişleri ıkırdıyordu: “— Bir parcacık kömürümüz yok mu? Dedi. İhtiyar kadın, sırtındaki eski atkıyı kızının omuz- larına attı; Zoamia , “ “— Sen şuna sarın! Dedi, ben şimdi yakârnm mangalı. Kömürümüz var... İhtiyar kadın mangalla uğraşırken, Ayşe hanım, buz kesilen avuçlarını hohluyor, nefesinin hara- retiyle buz kesilen parmaklarını eritmeğe çalışı. © yordu. , © O sırada Ayşe hanımın kocası da bermutat yı kıla yıkıla bodruma inmişti. Bu gece, Çemberlitaş- “taki meyhanede, eski ve merhametli bir arkadaşı- Ba çatmıştı. Bu merhametli arkadaş, ayyaş adamın — harap gövdesini gırtlağına kadar rakıyla doldur. muştu. O bodruma inince, karanlıklar, yerlere üç “dört teneke rakı dökülmüş gibi ispirto kokusuyla © dolmuştu. ; Sarhoşun“ayakta duracak hali de yoktu. Sağa 80. lâ sendelerken masayı, ayağı kırık bir sandalyeyi, © boş bir gaz tenekesini devirdi, Ve yatağına yıkıldı. Beş, on'dakika sonra, onun, boğazlanan bir insan gırtlağından çıkan korkunç hırıltıyı andıran horul tusu, çoktan uykuya dalmış bulunan çocukların ha“ fif horultularını da bastirdı. Onun bu haline bakınca, Ayşe hanımın gözleri doldu: © — — Neydi bu başına gelenler? Neydi günahı? Al Jahın her emrine, Peygemberin her kavline elifi 'elifine itaat etmemiş miydi? İki eli kandayken bile, oBamazını kılmamış, orucunu tutmamış, tesbihini çekmemiş miydi? Eğer Allah kendisine bir parça para vermiş olsaydı, Hacca bile gidecekti. Buna rağmen, her yerde hazır ve nâzır olduğu balde, AL lah niçin hâlâ onu görmüyordu? Allahı inkâr edenler, kuş sütüyle beslenirlerken; eydi bu Ayşe hanimin çektikleri? i A TEFRİKA Kocadan hayır görmemişti. Anadan hayır görme- mişti. Evlâttan hayır görmüyordu. Dünyada cehen- nem azsbı çektikten sonra, cennette ne bulacaktı sanki? Hem oraya gidebileceği bile şüpheliydi. ZL ra, hiç bir gün cebine topluca para girmemişti ki, fırsat bulup ta bir kurban kesebilsin. Bu vaziyette, cenneti nasıl ümit edebilirdi? Sırat köprüsünü, neyin sırtına binip te geçecekti? Allah mademki, bütün kullara birer koyun kes- mek imkânını bağışlamıyordu, bari sokak kedile- rini kurban etmeyi de sevap kılsaydı ya! Bu gece, Allaha bile isyan edecek kadar mane- viyatı sarsılan Ayşe hanım; “— Adam sen de, dedi, iş kismette!.. de olmadıktan sonra, mazdı! Sonra, bağlanacak başka hiç bir şeyi kalmadığı için, Allahla arayı bozmaktan ürktü: Tövbe, istiğ. far etti, Allah tarafından görüldüğünden emin ola- rak boynunu büktü, Yüzünü, her hangi bir kimse ye yalvaran usta bir dilenci gibi kırıştırdı, Kendi kendisini, mümkün mertebe zavallılaştırdı. Ve yü- züne, Allahın merhametini tahrik edecek bir mâna verdiğinden emin olduktan sonra: “. Affet yarabbim. Dedi. Ben deliye döndüm. Sana sığınıyorum. Kurtar beni!,, Ibtiyar kadın, mangala kömürü vurmuştu. Ayşe Kısmetim benim elime kedi de kak No, 57 hanıma: “— Şunu, dedi, sokağa koyayım: Beş dakikada hepsi nar kesilir. Biraz daha dişini sık! Fakat ihtiyar kadın, elinde mangalla bodrumun taş merdivenine doğru yürürken, birden geri dön- dü: '— Ayşe, dedi, bak, birisi geliyor! Ayşe hanım, taş merdivenlerin, methalden gelen cılız akşam ışiğiyle yarı aydınlanan üst basamak. larına bakinca, kizgın demirle dürtülmüş gibi sıç- rad; Zira gelen, doktor Memduh Şerifti! Memduh Şerif, basamakları, idam sehpasına çı- kan bir mahküm bitkinliğiyle iniyordu. Bursa seyahatinden henüz dönmüştü. Dört ay evvel, büyük kızı Güzin, kendisini ikide birde ve durup dururken, hıçkıra hıçkıra ağlatan © sarsici nevrasteni ve isteri buhranlarından birisini atlata- mamış, koca bir şişe süblimeyi lıkır lıkır içerek, intihar etmişti. Bu ölüm, bilhassa, küçük Pervini, çok sarsmıştı. Doktorun narin, nazik yaradılışlı ortanca kızı, bir ana gibi sevdiği ablasının ölümiyle kökünden sar. sılmıştı. Günün birinde, mütemadiyen öksüren Pervirin kırmızı tükürdüğünü gören doktor Memduh Şerif, ikinci bir felâkete uğramak korkusiyle harekete geçmiş, ve çocuklarını alarak Bursaya gitmişti. Doktor, Bursanın temiz ve sağlam havası içinde, ve dikkatli bir tedavi ile Pervini ku bileceğini ummuştu, Bu suretle, kendisi de, mütemadiyen ö- len çocuğunu hâtırlatan muhitinden uzaklaşmış © Juyordu. ira 4 Fakat maslesef, bütün ihtimamlarına rağmen, Bursaya gidişlerinden iki buçuk ay sonra, biçare Pervini de toprağa vermişti. 1d En küçük kızıyla birlikte Istanbula bir kaç saat evvel dönmüştü. Hizmetçiden, Ayşe hanım tarafın- dan hemen her gün aranıldığını öğrendiği için, İk İş olarak, bodrum palası ziyarete iniyordu. Fakat, bugün, bu ziyareti yapan Memduh Şerif. Je, eski Memduh Şerif arasında hiç bir benzerlik yoktu. v Arka arkaya gelen iki büyük felâket, ihtiyar doktorun ruhunu, bir daha hiç bir saadetin imar edemiyeceği korkunç ve karanlık bir viraneye çe- virmişti. İçinde, giderilmez bir bezginlik vardı. Ruhiyle, kalbiyle, kafasiyle hayatın tadını değil, diliyle, ye- diği yemeklerin lezzetini bile alamıyordu. Düşün. düğü, duyduğu, gördüğü ve elediği her şeyde, fena vişmiş bir yemek tatsızlığı buluyordu. Ve göğsünde, hiç bir şeyin gideremediği bir ha- raret vardı. Tki çocuğunun ölümü.. Bu iki büyük felâketin ı2- tırabı, ibtiyar doktorun yorgun ruhunu, bütün be- şeri ihtiraslardan tasfiye etmişti Vo bugün, bod- ruma, ilk defa yüreği insani duygularla dolu ola. rak iniyordu. Gözleri, kafası, ölen kırlarının hayal leriyle doluydu. Ve o hsyallerle dolu olan Hafıza- siyle, Mürüvveti, Mürüvvete karşı beslediği küçük duyguları utana utana hatırhyordu. Böyle olduğu içindir ki, bodrumun taş merdiveninden ağır ağır İnerken, onda günah çıkarmıya giden ihtiyar bir tövbekâr hali vardı. (Devamı var) kğ m e da ak lak ali iç b İİİ ÖGLE Yl kei So ee

Bu sayıdan diğer sayfalar: