29 Ağustos 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

29 Ağustos 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—- TAN İngiliz donanmasına mensup 22,600 tonluk “Ark Royal, tayyare gemisi. Bugü nkü İngiliz DONANMASI ün dünyayı saran $i- yasi gerginlik ve bilhas- sa harp ihtimalleri, devletle- ri, askeri hazırlıklarını son süratle tamamlamağa sevket- miştir. Rus - Alman paktının şu sırada imzalanmasını, bu gerginliği büsbütün arttıran bir âmil olarak kabul edenler de var. İngiliz hükümeti, 'parlâmento- dan geniş salâhiyetler almış, bun- ların tatbikına girişmiştir. Fran- sa, Polonya tedafül mahiyette as- keri hazırlıklarım 4pn haddine ge- tirmişler, Biri kısmi, öteki ümü- mi seferberlik ilân, etmi, bile bir harbe niyetli olmamakla berâber, bazı ihtiyat tedbirlerini almakta gecikmemiştir. Almanyanın, her ne pahasına 0- lursa olsun demokrasilerle bir harbi göze slması imkânsızdır. Fa- kat, uzak bir ihtimal dahi olsa, böyle bir harbe girdiği gün, Al man donanmasının denizde kahir bir demokrasi donanması ile kar- şılaşacağını ve neticede tam ve kati bir mağlübiyete uğrıyacağını söyliyebilmek için kehanete ihti- yaç yoktur. Almanyanın karşıla- şacağı deniz kuvvetlerinin en ba- şında İngiliz donanması gelir ki, bu donanma korkunç bir kuvvet olduğu kadar ezici bir kudrete'de maliktir. Halihazırda İngiliz do- nanması, yepyeni birçok büyük ve küçük gemilerle, denizaltılarla takviye edilmiştir. Bugünkü İngiltere donanması- nı şu şekilde sayabiliriz: Hattıharp Gemileri (Dritnavt):; Halen İngiltere donanmasında 473.700 mecmu tonajlık 15 adet hattı harp gemisi vardır. Bunlar- dan maada 40, 41 ler de- nize indirilmek üzere 7 tane hattı harp gemisi daha likid Bu gemiler 35.000 tonluk olacak Ye 40.6 ve bir kısmı 35.6 lık toplar taşıyacaktır. Halen faalyiette olan hattı harp gemileri şunlardır: Nelson, Rodney, Hood, Renonn, Repuls, Ramlllös, Resolution, Re- €£, Royal Oak, Royal - Soverelgn, Malaya, Barhaw, Valiant, Worspi Gucen, Nelson, Rodney: 33.900 tonluk 23.5 süratli, ayni sınıf gemilerdir. let 40.6 lık top ağır bataryasi- nı teşkil eder. Vasat ve hava ba- taryası 12 adet 15,2 santimetrelik, 8 adet 12 santimetrelik, 4 sdet 477 Uk, 16 adet 4 santimetrelik. 12 adet taakineli tüfekten ibarettir. Bun- "lardan başka 2 torpido ve 2 şer de tayyaresi vardır. Bu gemiler 925 senesinde yapılmış ve 927 senesin- de tadilât görmüş en son sistem gemilerdir. Zirh kuşak kalınlığı Yasati 35.5 santimetredir, Güverte zırhının kalınlığı cephanelikler ü- Yazan: H. KORUR 33,950 tonluk Nelson Kravazörü zerinde 40.6 santimetredir. Hood: 42.100 tonluk (tam hamu- ie ile 46.200) 31 mil sürattedir, 8 adet 3B.1 santimetrelik ağır ba- taryası ve 12 adet 14 santimetre- lik, 4 adet 10.2 santimetrelik topla vasati bataryası techiz edilmiştir. Hava bataryası 4 adet 4.7 santi. metrelik 16 adet 4 santimetrelik topla 15 makineli tüfekten ibaret- tir, 6 torpidosu mevcuttur. Bu ge- mi 916 de inşa ve e de tâdil edil- miştir. Repuls, Renown: 32.000 tonluk, 31.5 mil süratte ayni tip gemiler. dir, 6 adet 38.1 santimetrelik top- la ağır bataryası, 12 adet 10.2 san- timetrelik topla da vasati batarya techiz edilmiştir. Hava hücumla- rına karşı 4 adet 4/7 santimetre- lik ve 16 adet 4 santimetrelik top- larla, 15 ağır makineli tüfeği var- dır. 8 torpido ve 4 deniz tayyaresi taşırlar. Bu gemiler 916 da inşa miş, 932 de son tadilâtı yapılmı tar. Zırh kuşak kalınlığı vasatla 40 santimetredir, Ramilbes, Resolution, Revenge, Royal Onk, Royal - Sovercign: 29.150 tonluk, 22 mil süratte, ayni tip gemilerdir. 8 adet 38.1 santi- metrelik topla ağır bataryası, 12 adet 15.2 santimetrelik ve & adet 10.2. santimetrelik topla vasat bataryası donatılmıştır. Hava he- deflerine karşı 4 adet 47 santi metrelik topla 16 adet 4 santimet- relik top ve.15 makineli tüfeği vardir ve birer de tayyare taşir- lar. 915 le 916 seneleri arasıda inşa edilmiş, 924 te en son tâdili görmüşlerdir , Berham: 31.100 tonluk - gemilerdir. 38.1 santimetrelik topla, vasat ba- taryası da 12 adet 15.2 santimetre lik ve B adet 102 söntimetrelik topla techiz eğilmiştir. Hava küv- vetlerine karşı 4 adet. 4.7 santi- metrelik ve 16 adet 4 santimetre- lik topla birer tayyareleri vardır. Valiant, Warspite, Gucen Eliza- böth: 30.600 tonluk 24 mil süratte Diğer gemilerin si- lâhlarını taşırlar. Fazla olarak 3 adet tayyareleri daha vardır. Bu gemiler 913 ve 914 de Inşa edil miş, 935 - 036 da tâdil edilmiş olup en son âletlerle techiz edilmiş , ve kumanda mevkileri zehirli gez- lara karşı sızmaz hale konmuştur. Tayyare Gemileri: Halen İngiliz © donanmasında 137.950 mecmu tonajda 7 adet tay- yare gemisi vardır. Bunlardan başka 5 adet tayyare gemisi de in- şa edilmekte olup 940 da denize indirilmiş olacaktır. Elde mevcut tayyare gemileri şunlardır: Ark Royal, Hermes, Fagl, Ar- güs, Furios, Glorious, Conrageouis. ARK ROYAL: 22600 tonluktar, 20 tayyare taşır, 25 mil sürattedir. HERMES: 10850 tonluktür, 20 tayyare taşır, 25 mil sürattedir. EAGL: 22.600 tonluktur. 21 tay- yare tasır. 25 mil sürattedir. ARGUS: 14.450 tonluktur. 20 tayyare taşır. 20 mil sürattedir; FURİOS: 27450 tonluktur. 36 tayyare taşır. 31 mil sürattedir. Diğer ikisi 22500 tonluk, 31 mil süratte, 48 tayyare taşırlar, Bunlardan maada hepsinde 15.2 ve 10.2 santimetrelik toplarla 47 lik ve #'lük tayyare dâfü topları mevcuttur. Bunlardan maada yi tayya- resi tasıyan 4800 tonluk Albatras ve 6900 tonluk Pegasus! gemileri de mevcuttur. Kruvazörl İngiltere bahriyesinin “145.520 mocmü tonajda 15 kruvazörü mev- cuttur, Bu kruvazörler 927 ile 929 senelerinde insa edilmiş, 30, 31 se- nelerinde tâdil edilmiş süratli ve top falkiyeti olan kruvazörlerdir. Bunlardan London ismindeki kru- vazör 934 yılında sularımıza gel- miş ve İstanbulda birkaç gün kal- mıştı. Bu gemilerin süratleri 32 mildir. 6 adet 20.3 santimetrelik ağır bataryasile, 8 adet 102 santi- || metrelik vasat bataryası vardır. Hava hedeflerine karsı 4 adet 4.7 santimetrelik ve 8 adet 4 santi- metrelik topla ve 6 makineli tü- fekleri mevcuttur. 8 er torpidosu ve birer adet de tayyareleri var- dır. Hafif Kruvazörler: 284.965 mecmu tonajda 46 sdet hafif kruvazör vardır. Bunlardan maada 22 tane daha inşa edilmek- tedir. Ve bunlar 940 yılında deni- ze indirilmiş olacaklardır. (Devamı 9 uncuda) DÜNYA SERGİSİNDEN RÖPORTAJLAR "Vasfi Rızanın Sergide Bana Anlattıkları.. D almâ uzaktan seyrettiğim Vasfi Rıza ile nihayet A- merikanın Berbizon Plaza otelinde konuşmıya muvaffâk oluyorum. Tan muhabiri sıfatile gittiğim ran- devuda kendisini beni otelin kabu! salonunda bekler buluyorum. Elin. de üzeri yazı dolu bir kâğıdı dik. katle tetkik ediyordu. Beni görün- ce kibar bir tavırla yer gösterdik- ten sonra elindeki kâğıdı işaret e- derek: — Tiyatro adresleri, dedi. Bura. ya geleli tam 16 gün oluyor, bir bi- çimli tiyatro seyredemedim vesse lâm. Tiyatrodur, diye beni gönder. dikleri yerlerde hep revüler gör- düm. Revüleri de Almanya ve İn- giltereden daha güzel bir şey de- ği, Hani henüz yeni bir şey gör. medim desem yalan olmaz. Koca Nevyork şehrinin sanat sahasında bizim sanatkârları tat minden âciz olduğunu görmek hem tuhafıma, hem de hoşuma gidiyor. Muhakkak ki, meşhur sanatkâr A- merika seyahatinde ı şok sukutu hayale uğramış. — Amerika da, Amerikalılar da çok acaip vesselâm, diyor. Bir ci- hetten bakıyorum, gayet ileri in. sanlar. Başka hoktaları nazarı iti. bara alınca beş para etmezler. En büyük fenni ihtiralar, keşifler hep Amerikada doğuyor. Eh, bu a- damların hepsi dâhi olacak, diyo- rum. Beri yanda kendilerile ilmi bir münakaşaya girmiye kalktım mı hemen buz kesiliyorler. Bir memleketin entelektüsi tabakası sayılan üniversite talebe ve hoca- Yarile temas ettim. Fakat dünya hâ. diseleri hakkındaki malümatları o kadar dar bir hudut içinde ki.. On- lar için mevzuubahis olan yezâne lisan ingilizce. Fransızca - dediniz mi duruyorlar. Biz Avrupalılar ise en aşağı iki lisan konuşuruz. Üze- rinde fikir yürütebilecekleri ilim, fen, sanat, edebiyat ve saire dün. yaları hep Amerikada. Okyanusu aşıp ta öbür kıtalara ayak aflınız mı kara cahil kesiliyorlar. Kendi kabuklarına sığınıp kalmışlar. Kül türü bu kadar geri olan bir mille- tin fen sahnsinde nasil olup ta bu kadar ilerlediklerine doğrusu be- nim âklım ermiyor. Şaşırdım, kal. dım. — Seyahatinizden pek memnun değilsiniz galiba, diyorum. — Yok, diyor, Amerika seyyah. ların geleceği yer değil. Evvelâ pa- saport ve sair belâlı muameleler Fransa limanında vapura ayak at- tığınız dakikadan itibaren başlıyor ve ilânihaye devam ediyor. Sonra pahalı efendim. Benim gezdiğim şehirler içinde (Almanya, İran, Fransa, Rusya. İngiltere, ve saire) Rusyadan sonrâ ep pahalısı, Bu ne hal efendim. lini geriyor. Avucunun içini açıyor, sonra öteki elile bu birincisine işaret ederek sözüne devam ediyor: — Şu dolar var ya! eline işaret. te berdevamdır) şu dolar. Parmak. larımın arasından 10 kuruş gibi sıy rılıp gidiyor. İnsan değen şeylere para harcamak'an çekinmez ama şu mübarek Nevyork şehrinde bü- yük binadan başka bir şey görme- dim ki. Birdenbire lâfı değiştiriyor. Ga- yet samimi bir tavırla; — Bana bak sen şimdi kalkar sın, Vasfi Rıza Amerikayı beğen- miyor, diye yazarsın. Bu sefer de burnu Kaf dağında, sanki nereden geliyor ki, harikalar diyarını be- ğenmiyecek diyenler olur. Fakat ben Amerika hakkında böyle atıp tutarken onu sade bizim Türkiye. miz değil, fakat Avrupa ve Asya- nın en müterakki milletlerile mu- kayese ediyor ve sadece bir Türk değil, fakat bir seyyah sıfatile ko. nuşuyorum. Avrupa şehirlerinde seyyahlara çok daha iyi muamele ediyorlar, Parisin hangi gazinosu. na gitseniz hemen sizin dilinizden anlıyan bir garson bulurlar. Yazan: — Zekeriya Sertel Pavyonumuzda Valiye Türk inciri ikram ediliyor Bu vesile ile muhavere artistin Nevyorktaki tuhaf tecrübelerine in- #ikal ediyor. O sözüne devam e- diyo — Geçen gece bir gazinoya git. n miştik Dört İimorata içtik k n, eline bir do. ya e kamında 4 limonata bardağına işa- ret ettim. Kız elile “dur!,, işareti yaparak uzaklaştı. Paranın üstünü getire. cek diye beklerken elinde daha 4 limonata bardağile çıkagelmez mi? Geçen gün sergiye gidecek. tim. Adresi bir kâğıda yazdım. Yo- la çiktım. Bira ara şaşırır gibi ol- dum. Elimdeki tven istasyonunun adresini'balka göstererek yolu $0r- miya başladım. Kimse böyle bir is. tssyon bilmiyor. Hay Allahım çıl- dırmak işten değil. Nihayet mese- le anlaşıldı. Meğer ben şöyle müt- hiş bir hata yapmışım. İstasyonun adı Çucens Plaza imiş. Ben ise (s) harfini unutarak Çucon Plaza yaz. maşm, — Ey tubli sonda sergiye vardı. nız. Orasını nasıl buldunuz? — Ah, bak, diyor. Ona diyecek yok. Sergi hakikaten mükemmel, Ha yalnız şu Kadar bir şey var. Bu sergi paranın yaptığı güzel, Bir de zevkin vücüde getirdiği güzel vardır. Mübaroklerin elinde para var, mütehassısı var, malzeme var, var babam var, Neye yapmasınlar. Yani? Bu sergiyi kurmak için kul. lanılan paranın miktarı o kadar mülhiş bir şey ki, ağzıma sığdıra- mıyorum. Sonra beni inandırmak için ola- cak; ağzını bir karış açarak bana sözünün doğruluğunu isbat ediyor Gülüşüyoruz. — Sergiyi ilk gezdiğim gün, di. yor, hemen aklıma bin türlü yok. luk içinde ortaya çıkarılan İzmir sergisi geldi. Hemen o gece otur- dum. İzmir valisi Behcet Uza şöyle bir mektup yazdım: “48 Amerika cümhuriyetinin, 62 dünya milletinin ve bilmem ne ka- dar ticari müessesenin ortaya koy. duğu milyonlarla, bilyonlarla ban- knotların mahsulü olan Nevyork dünya sergisini gördükten sonra gayet az bir para ile sizin orada ya- rattığınız esere ve size olan -İtiba- rım arti onra bana dönüyor ve söy- lediğinden müftehir bir ta. vırlaz — Zaten yoktan var etmek biz Türklere mahsustur. Şu Nevyork sergisindeki pavyonlarımıza bakı- nız. Mükemmel efendim. Tetkikat yaptım. Bu sergide en az tahsisatla yapılan Romanya pavyonu. Yine ona bile bir buçuk milyona yakın para harcamışlar. Bizim bütçemiz bundan bile azdı. Halbuki meyda- ra ne iftihar edilecek bir eser çi. kardık. Bazı vatandaşların bii zın boşluğundan şikâyet ettiğini duydum. Halbuki benim de hoşu- me giden bu ya... Efendim biz de getirip içeriye pabuçtu, pastırmay- dı, doldurabilirdik. Fakat dünya. nin en iyi pabucunu yapan Ameri. kalılara getirip te bizim henüz çi- raklık devrimizin mahsulü olan e- serleri göstermekte ne mâna var. Maksat onlara onlarda olmıyani göstermek, takdirlerini kazanmak. İşte biz bunu yapmışız. İnce anti. kalar, zarif ipekli Halılar, Kütahya çinileri. Bütün bunların her biri kendi sahnelerinde birer yıldız gi- bi pavyonumuzda parlıyorlar. Hal- buki söylenildiği gibi Türkiyede her çıkan: iyi kötü içeri tıksaydık bu sefer kiymetli şeyler de arada kaybolacaktı. Kıymetli sanatkârın heyecanlı, fakat kibar bir tavırla içinden gele. rek pavyonumuzu methetmesi be- ni de-sevindiriyor. Memnuniyetle dinliyorum. O devam ediyor: — Biz Türklerin tuhaf bir âde- ti vardır. Kendimize emniyet ede- meyiz. Yaptığımız işin iyi olduğu- na kani değilizdir. Körü körüne ten kit ederiz, Halbuki bir de ecnebi- lerin sitayişlerini dinlesek. Herkes bizim pavyona bayılıyor. En çok beğenilen Rus pavyonu hakkındaki fikrin! soruyoru — Herşeyin fazlası fazladır, d1. yor. Bunlarınki de propaganda İ- çinde yüzüyor. Hani bana bizim gazetelerdeki ilânları hatırlattı. Ya zarlar: “Baş, mide, barsak, karaciğer, romatizma vesaireye, hepsine de- vadır. Olur mu canım. Bu ya odur. ya budur. Ama hepsi birden olamaz ki. Şimdi Ruslarınkisi de o kabil. den. asti Rıza yarın Normanme ile Fransaya hareket edi - yor. (1) Zaten gelirken otomobilini orada bırakmış. Oradan dolaşarak İstanbula dönecek. — Geri döneceğinize memnun musunuz, yoksa daha kalmak ister miydiniz? diyorum. — Aman çök memnunum. diyor. Bu seyahate çıkmak için bütün İş lerimi yüz üstü bıraktım. Kimisine kuzum ben gelinciye kadar bekle, dedim; kimisine işte bak sen uydur dedim. Aman bir an evvel yerime varıp işlerimin başına geçeyim. Eğer yetişirsem İstanbulda çev- rilecek olan bir filmde rol almam ihtimali de var. Ne yaparsınız, di. yor, artistlerin tatili olmuyor. — Mesleğinizden şikâyet niye - tinde değilsiniz, tabii diyorum. — Yok, katiyyen, diyor. Mesle gimi iki sebepten dolayı çok sevi- yorum. Evvelâ hepimizin tanıdığı sah- nedeki şakacı Vasfi Rıza konuşu. yor: — Zira, diyor, bir çok yerlerde hemen beni tanıyıveriyorlar ve İş lerimi çabucak görüyorlar. Tabii koltuklarım kabarıyor. Sonra ciddi ve entelektüel Vasfi Rıza şöyle söylüyor: — Artistliği seviyorum, diyor. zira bu güzel sanatların halkla doğ rTudan doğruya teması olan yegâne şubesidir. Ayrılırken kendisine hayırlı se- yahatler temenni ediyorum. O dn bana, şu #csip diyarda daha çok kalmıya değmez; bir an evvel mem lekete dön, tavsiyesinde bulunuyor Bü kış ilk temsilinde bulunmağı vadediyorum. (3) Vasfi Riza, seyahatini bitirmiş sehrimize dönmüştür.

Bu sayıdan diğer sayfalar: