2 Şubat 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

sNei Profesör Bergama müzeleri ve Wigand rakan profesör Wigand'ın vardır.” Eski milletler âdetler ve ahlâkı hakkında yazdığı mek- tublariyle şöhret bulan eski müellif Plin, “Bergama, bütün Asya'nın en meşhur parçasıdır” demiştir. İçinde, hiç şüp- he yok, tarihin maddi manevi en zengin hazinelerini ı_sa.kla— yan bu müzeler diyarı Bergama'dan biri Berlinde, biri d_e kendi sinesinde çatı altına konmuş birer müze vücuda geti- rildi. Ölümiyle arkeoloji sahasında dolmaz bir yokluk b_ı— bu iki müze ile de yakınlığı Bergama; bilginlerin açmağa, deş- meye çalıştıkları tarihi (sırlar) 1 bağ - rında gömen vesikalar kolleksiyonu dünyanın hiç bir yerinde eşi bulunmı- yan müzeler sergisidir. Burada adım başında güzelliğiyle ruhu ve gözü okşayan, ifade ettiği ma- na ile irfanı zenginleştiren her abide ve her yer başlı başına bir müzedir. Akropolün böğründe oyulmuş ya - Bergamanın ihya edilmiş rım daire şeklindeki 40 bin kişilik Ak- kostik, Anfiteatr, bunun yanında dantel gibi oyulmuş beyaz mermerlerin süsle- diği aşk ve harb ilâhı (Diyonisos) un mabedi, beride beş yaşından yetmi; ya- şına kadar herkese kültür aşılamak için kurulan (jimnas), ötede - o zaman - dünyaya ışık veren yüz binlerce — cilt. lik kitabı bu gün bile taklit edilemiyen bir usul jle tasnif eden kütüphane, ovada (Omiros) un neşidelerinde yer tutan Galinbos Hekimin dünyanın hay- retini kazanan Eskülâp Sıhhat Yurdu ayakta duran zengin birer müzedir. Eski milletlerin ahlâk ve adâtı hak. kında yazdığı mektuplariyle şöhret bulan eski müellif (Pline) haklr ola- rak (Bergama; bütün Asyanın en meş- hur parçasıdır) demiştir. İçinde hiç şüphe yok, tarihin maddeten ve manen en zengin hazinelerini saklayan bu mü- zeler diyarı Bergamadan: biri batıda - Berlinde biri de kendi sinesinde çatı altına konmuş birer müze vücude geti- rildi. Ölümiyle arkeoloji alanında dol- maz bir yokluk bırakan Prof. Wiegan- d'ın bu iki müze ile de yakınlığı var - dır. Berlindekinde Direktör, Berga - madakinin de vücud bulmasına ilmi ve tasnifte yardımcı idi. Ancak Atatürk rejiminde Bergama hafriyatında çalışmak imkânını bulan Profesör Wiegand bu Trejimin eski eserlere verdiği değerden en büyük zevk ve heyecan duyan ve bunu muhi- tine yaymıya çalışan bir dosttu. — Evelleri, Akropoldeki eski eserle - rin aşırılmasının önüne geçmek isti - yenler, buraya çıkanların mutlaka bir felâkete uğrıyacağını işaa etmişlerdi. İzmir Valisi Kâmil (Paşa) bile Ber - gama'ya kadar geldiği halde, bu şeame- te kurban olmamak için harabeleri gez- memişti. Profesör Wiegand bu batıl hurafeyi yıkmak için elinder geleni yaptı. Yal- d f Te z ça N A halde bir manzarası nız Bergamalılar değil hafriyat mev »« siminde bilhassa İzmirden gelen öğret- men ve talebe kafilesine ateşin hitabe- siyle harabeleri dillendirir, canlandı - rırdı. Bu iş için yaşlı Wiegand, yılmaz, yorulmaz, büyük bir enerji ile ziyaret- çileri gezdirirdi. Bergama ve Berga - malılar hakkındaki dost yazıları ve söz- leriyle Avrupadan, Amerikadan Ber - gamaya ziyaretçi çekerdi. Bergamada- ki Eskülâp Sıhhat Yurdunu bulmak, çıkarmak için uğraştı, muvaffak oldu. Bu buluş dünya tababetini ilgilendir- di. Bergamadaki müzenin kuruluşunda ve modern bir şekilde tasnifinde Wie- gand'ın unutulmıyacak yardımları var- dır. Profesör Wiegand'ın Bergamada- ki temiz çalışma şekli yabancı arkeo - loğlara örnek olacak bir değeri haiz - dir. Bu sebeble merhum Profesör Wie- gand'ın Berlindeki Bergama müzesinin kuruluşunda eli olmadığını kayd ve işaret etmek ilmi bir vazifedir. Berlin'de Bergama müzesinin ku- ruluşu tarihi 1865 de başlar. Bu za- manlar, Bergama harabeleri toprak al- tında idi. Eski Bergama ancak bazı es- ki tarihlerden okunabilirdi. Bergama - nın dünya medeniyet tarihini aydınla- tacağını takdir eden bilginler 16 ıncı 17 inci asırlarda hafriyat yapmayı dene - mişler, bir şey bulamamışlardı. Meş - hur fransız alimi, Küçük - Asya müel- lifi Şarl Texier de 1837 de Bergamada bir hafriyat tecrübesi yapmış, o da mu- vaffak olamamıştı. Garib bir tesadüf . G sebib 4 ) eseri olarak bu muvaffakiyet, hiç de arkeolog olmıyan yol mühendisi alman Carl Humann'a nasip oldu. Dikili - Bergama yolu üzerinde is- tikşaf yapan Mühendis Carl Humann da Bengamada Rum doktor Nicola Rallis ile tanışmıştı. Rallis Humann'a bir hey- kel başı satın almıştı. Arslan başlı bir muharibinin; bir adamı boğduğunu gös- teren bu heykel parçası, büyük bir sa- nat eseri idi. Humann bunu Berlin mü- zesine tetkik ettirmeğe gönderdi. 1869 da bu yolu yapma teahhüdünü üzerine aldığı zaman yola girerken taşları çı - karmak vesilesiyle Akropol'da, amele- -sine, bu heykel parçasının çıktığı yer- de kazılar yaptırdı. Humann göz ka - maştırıcı sanat eseri yığını karşısında şaşırmıştı. Fakat hafriyat için ne ilmi; ne de parası vardı. 1871 de Ernest Curtius küçük As- ya'ya bir seyahat yapmak üzere İstan- bul'a gelmişti. Humann, bu zatı, Ber - gama'ya gelmeğe ikna etti. Bergamada çıkan, azametli eserleri gösterdi. Cur- tius tarafından yapılan hafriyat netice- sinde tarihin sanat itibariyle eşini az kaydettiği (Jupiter) mabedinin br çok parçaları meydana çıktı. Jupiter mabedinin iç ve dış duvar- ları; Bergamalılarla o vakit Ankarayı merkez yapan Galatlar arasındaki har- bı tasvir eden kabartmalarla bezenmiştir. Bu buluş, hafriyatın daha esaslı bir şekilde yapılması lüzumunu gösterdi. 1876 da Berlin müzesi direktörü Conze hafriyatın başına geçti, o zamanın ni - zamına göre hafriyatçılar meydana şı » kardıklarının üçte birini alryorlardı. Bunların doldurdukları — sandıklar ve bu sandıkları almak için hususi su- rette Dikili iskelesine kadar gelen mo- törler, halkın dikkatine çarptı. Halk Akropolda İskendezin hazinesinin sak- lr olduğunu bilirdi. Hafriyatçıların bu hazineyi bulduklarına zahip oldular. Babıâliye bu yağmagerlikler hakkında mazbatalarla şikâyetler yağdırdılar. Birkaç defa Babıâli sırmalı apuletli (paşa)larını işi incelemeğe gönderdi. Bu (paşa) lar; hafriyatçıların taş par- çaları götürdüğünü bildirdi. Halkın ga- leyanı durdu. Bu sebeble alman hükü- meti 17 - ağustos - 1878 de Babiâli nez- dinde teşebbüste bulundu. Bugün ciha- nın gözünü kamaştıran Berlindeki Ber- gama müzesinin bütün malzemesi 9 - 2 teşrin - 1878 fermanı ile oraya taşın- mağa başlandı. Hafriyat devam etti. 1900 de hafriyatın başına Atina ensti- tüsü müdürü Prof. Dörpfeld — geçti. 1913 e kadar işe devam etti. Dörpfeld daha çok Akropolun diğer kısımların « da hafriyat yaptı. Bu sıralarda Jupiter mabedinin bütün parçaları Bergama » dan gitmiş bulunuyordu. Prof. Wie - gand 1927 yılında Bergama hafriyatı- nın idaresini ele aldı. Bu hafriyat çok ciddi, temiz ve il- mi bir şekilde yapılmıştır. Çıkan eesr- ler tamamen Bergamadaki müzededir. Profesör Wiegand'ın Sökede (Priyen) de ilmi metodik bir sistem dahilinde yaptığı hafriyat cidden yabancı hafri- yatçılara nümune olmağa değer mahi. yettedir. Profesör Wiegand'ın ölümü, memleketimizde büyük bir teessür u- yandırmıştır. Bu teessürü Kültür Ba - kanımız en iyi bir şekilde Almanya Kültür Bakanına yazdığı taziyet tel « graflariyle ifade etmiş bulunmaktadır. Ankara Halkevi Müze komite- sinden Avukat Fehmi Kural DİL KÖŞESİ: “İstanbul belediyesi yapı işlerinde çalışanları ihtisas imtihanına tâbi tu- tulacak ve mütehassıs oldukları işler- den başkalarında çalıştırmıyacaktır.,, İstanbul belediyesi mi imtihana tâ- bi tutulacak? Tabit ki kastedilen bu değil. Şu halde “tutulacak,, yerine “tu- tacak,, denmeliydi. KA “Son nefesim kalıncaya kadar mu- kavemet edeceğim.,, Şu “kalıncaya,, tâbirinin cümle i- çinde ne kadar Jlüzumsuz olduğuna dikkat ediniz. “Son nefesime kadar,, demek hem daha kısa, hem daha doğru olurdu. Hakk “Bir adamın kimseye göstermeden neler yaptığı - iyi de olsa, fena da ol- sa - ancak polisi alâkadar edebilir. Eyi de olsa diyorum, çünkü ekseriya kötü hareketlerimizi saklarız, ama bazen iyi hareketlerimiz içinde de - birçok sebeb- lerle - gizlediklerimiz vardır.,, Bir adamın kötü bir hareketinin po- lisi alâkadar etmesini anlarız ama, iyi bir hareketin, velev gizli bile tutulmuş olsa, polisle ne alâkası vardır? Muhar- rir, o cümleyi, şümulünü düşünmeden yazmış olacak. HAVA Meteoroloji enstitüsünden verilen malümata göre dün şehrimizde hava u- mumiyetle bulutlu geçmiş ve hava sı- caklığı sıfırın üstünde ancak bir dere- ceye kadar yükselmiştir. Dün orta Ana- dolunun Ankara, Konya ve Srvas çev- releriyle Akdeniz kıyılarında hava u- mumiyetle bulutlu, yurdun diğer yer- lerinde ise tamamiyle yağışlı geçmiştir. Yağış Ege mıntakasında yağmur, diğer yerlerde kar ve karla karışık yağmur şeklinde olmuştur. Yağış en çok Rize- de olmuş ve metre murabbarna 80 kilo- gram su bırakmıştır. Yağış Giresunda metre murabbaına 41 diğer yerlerde 1-13 kilogram arasında su bırakmıştır. Dün- kü vaziyette yurdda karın toprak üze- rinde en çok kalınlık yaptığı yer Muş- ta olup kar kalınlığı 100 santimetre idi. Dün hava sıcaklığı evelki güne na> zaran Trakya, Ege ve Orta Anadolu mıntakalarında 3, Karadeniz kıyıların- da 7 doğu Anadoluda 15 derece soğu- muş bulunuyordu. Dün en düşük su- hunetler sıfırın altında olmak üzere E- dirne de 3, Boluda 4, Kastamoni ve Ço- rumda 5, Malatyada 8, Erzurumda 16, Karsta 18 dercedir. En yüksek suhunet- ler ise sıfın üstünde İzmirde 13, Dört- yolda 16, Antalyada 17 dercedir İs Bankası kumbara . . ikramiyesi Türkiye İş Bankasının 1 şubat 937 tarihine ait ikramiye keşidesi dünkü pazartesi günü saat 11 de Noter h uzu- Puşkin'in ölümünün yıl dönümü dolayısiyle 11 Şubatta türkçe izahatlı neşriyat yapacaklar Moskova, 1 (A.A.) — W şubat 1937 tarihinde, Türkiye saatiyle 22 den 23 € kadar, 1744 metrede RWI, 50 metrede RNE, 40 metrede RWG, 31, 25 metrede RAN radyo istasyonları, büyük rus şairi Aleksandr Puşkin'in ölümünün yüzüncü yıldönümü münasebetiyle ve« rilecek bir radyo - konseri meşredecek« lerdir. Programı, Puşkin'in şiirleri ü« zerine muhtelif kompozitörlerin bes« teledikleri eserlerden terekküb eyliye- cek olan bu konser esnasında, izahat türkçe olarak verilecektir. Konserin programı şudur: Glinka: “Ruslan ve Liudmila,, ope« rası uvertürü (Senfonik orkestra) Rubinştayn: “Muganni,, Tromansı (Moskova büyük operasından tenor Le« meşev) , Cui: “Kafkas mahbusu,, opera- sında arya (aynı artist( Çaykovski: “İvgen Oniegin,, opera- sından Lenski aryası (aynı artist) Glinka: “Kanımda arzu kaynıyor, (Yüksek artist Nejdanova) we Glazunov: “Kanımda arzu kaynı« yor,, (Soprano) Golovanov: “Genç erkek ve kız, — (aynı artist) Dargomijski: Romans (anyı artist) Gurilev: “Aşk çeşmesi,, romaris (a’yı nı artist) Verstovski: “İhtiyar koca, Romans (Yüksek artist Mezzo Obükova) Şeremetiyev: “Sizi seviyorum,, (ay« nı artist) Dragomijski: Laura aryası (aynı artist), Meçhul: Romans Basso Rayzen) Dragomijski: “Gece rüzgârı,, ro- mans (aynı artist), Rimski - Korsakov “Peygamber,, ro- mans (aynı artist) Borodin: Romans (aynı artist), (Yüksek artist Mussorski: “Boris 'Godunov,, ope- — rasından Boris aryası (aynı artist) Rimski - Korsakov “Çar saltan,, 0- peratından suite (Senfonik orkestra) Halkevinde güreş müsa- B bakaları geri bırakıldı — Halkevi Spor Komitesinden: z Sanatkâr Halkevi sosyal yardım komitesinin te- şebbüsiyle vereceği temsiller münase- betiyle, ayın 8 inde başlaması önce ka- rarlaştırılmış olan güreş müsabakaları, ilerde ilân edilecek tarihe kadar tehir edilmiştir, Havacılık ve Spor'un Sovyet ra(_l'yolar; 'V Şadi ve arkadaşlarmm' ' D ea ae TEMEYA MA b runda Banka Genel Direktörlüğünde 183 üncü T icra kılınmıştır. ij yısı kmıştır e En az 25lira mevduatı bulunan Sü çI ş kumbaralı küçük cari hesaplar arasın- da yapılan bu keşidede 2.000 liralık ik- ramiyeyi mezkür Bankanın Kars Şu- besi müşterilerinden 1139 numaralı he- sab sahibi B. İhsan kazanmıştır. Bütün Kitapçılarda var- dır.. Okurlarımıza tav- siye ederiz. ANZANZANAA Tefrika: No: 8 çoğu muhtelif tarihlerde me edilmiştir . fransızcaya tercü- İngilizcede Prens D. Sviatopolk - Mirs- Hele kazanışları Kazandıklarını Tebeşirle yazışları. hayret ediyorum. Misafirlerden biri, genç bir istihkâm za- - bitini göstererek bağırdı: Maça Kızı Yazan: Puşkin Puşkinin eserleri Bizzac 2uşkin tarafından veya ona aid olarak başkaları tarafından yazılmış eser ve- ya makalelerin asılları, ilim — akademisiniri Puskin'e avırdığı kısımda muhafaza olun - maktadır. Şairin en ateşli takdirkârlarından olan A, F. Otto topladığı müsvedde ve vesi- kaları 1909 da Petersburg ilim akademisine hediye etmis, ve kendisinin 1923 de vukua gelen ölümünden sonra bunlar 1925-de aka- demive vecmistir. Fransızca eserler arasında en iyileri E. Haumant'ın 1911 de neşrettiği bibliyog- rafi ile Jussörando tarafından 1918 de Le MMonde Slave mecmuasında neşrolunan bibliyografi ve tenkid etüdüdür. Eserlerinin ki'nin 1923 de Slavonic Revue'de neşrettiği bir etüd vardı. Muhtelif eserleri ve bu arada Yüzbaşının Kızı bu lisana çevrilmiştir. 1842 den 1907 ye kadar olan devre içinde şairin birçok eserleri opera ve mimodram şeklinde bestelenmiştir. Bestekârları arasın- da Çaykovski, Rimski - Korsakov, Rahma- ninof ve Glier gibi çok büyük sanatkârlar vardır. MACA KIZI hi Dışarda sis Camları bulandırınca, Buluşurlardı. Allah kusurlarını affetsin! Kumara para koyuşları, Bunu arttırışları, Görülecek şeydi. İşte böyle, kapanık havalarda, Dalar giderlerdi, Pek ciddi işlere. Atlı muhafızlar da zabit Narumof'un evinde kumar oynanıyordu. Uzun kış gecesi farkedilmeksizin geçti. Sabahın beşine doğ- ru kahvaltı edilmeğe başlandı. Kazananlar büyük bir iştiha ile yiyorlar; ötekiler, dal- gın dalgın boş tabaklarına bakıyorlardı. Fa- kat konuşma, şampanya sayesinde, canlan- dı, ve biraz sonra herkes buna iştirak etti. Ev sahibi sordu : — Bugün ne yaptın, Surin? — Âdet üzere kaybettim. Hakikaten ta- liim yok. Koyduğum parayı, hiç bir vakit bir misline çıkaramıyorum. Cesaretim zerrece kırılmıyor ama daima kaybediyorum. — Olur şey değil! hiç bir sefer de mi pas- dan faydalanmağa kalkışmadın? Bir kere- cik olsun tecrübeye girişmedin mi? Sebatına — Ya Herman'a ne dersniz? Bua çocuk ömründe bir defa bile kâğıd açmamıış, hattâ bir iskambile elini sürmemiştir; böyle oldu- gu halde sabahın beşine kadar bizimle bera- ber oturup oyunumuzu seyreder. IJerman : — Oyun beni çok alâkalandırıyor, fakat fazlasına sahib olmak ümidiyle lüzumluyu tehlikeye koymağa cesaret edemiyorum. Tomski fikrini söyledi : Ki — Herman almandır: hesablrdır ve mese< le bundan ibarettir. Fakat anlıyamadığım bir kimse varsa, o da, büyük annem, Kontes Anna Fedotovna'dır. Misafirler, bir ağızdan sordular: — Neden? Niçin? Tomski sözüne devam etti: — Onu oyundan meneden sebebleri türlü sezemiyorum. Narumof : onu var) 3 ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: