17 Haziran 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 6

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| Tabiatın seyrini değiştiren essr- Orman Çiftliğ Mütehassıs heyet büyük şefe bu yerin bir çiftlik kuru « ası içia lüzumlu olan vasıf- lardan hiç birini Atatürkün cevabı şu o'muştur: * .. İşte istediğim yer böy/e o'ma'ıdır. An- karanın kenarında hem batak, hem çorak, hem de en fena yer... Bunu biz islâh etn ezsek kim gelip is!lâh edecektir.., Türkiyeyi bu ders kurtarmıştır Orman çiftliğinden güzel bir köşe s-.:-:0.:0 ş:0:0:01:0.01:0:0:0:0.01:0.0.0.0101:0.01:01.0.0.0.0.0.0.0.0010.0.0.0,010101:010:0:0:1:0:01:01:01:01:01010.010101e1e1m — —— —10—1— ——i taşımadığını söyledi. Atatürk çitlik'eri Anado:unun bağ ında, Çağdaş e anominin iş hayatına ıokmaya çalıştığı caz beli sâyi en geniş mânası ve en güzel örne :leri'e tatbik etti'er. B'r or- man çiftliği koca Anktara köylerine kal- kınma şuuru vermeye kâfi geldi. ŞA 25 senesi baharında idi. Bir gün Atatürk, memleketin tanınmış ziraatçilerinden bir grupu çağırttı, on. lara ağaçsız ve çorak Ankaranın yanı başında büyük bir çiftlik kurmak iste- diğini söyledi ve böyle bir çiftlik için yer aramalarını emretti. ş Bu mütehassıs heyette bulunan ta- nınmiş bir ziraatçimizin o zamanki hatı- raları şudur: “— Çiftlik yeri için uzun boylu do- laşmaya ve Ankaranın çevresinde baş- ka başka tabiat ve toprak hususiyetle- ri aramaya lüzum görmemiştik. Sebeb çok basitti; kıraç bir bozkırın ortasında bir orta çağ şehri... Ağaç yok, su yok, hiç bir şey yok... Böyle bir yerde hazır- lanmış ve müsaid şartlar taşıyan yerler nasıl bulunabilir? Dekor her yerde ay- nidir. - “Bugün, her köşede bir ağaca rast- layıp, bütün bir yıl çiçek yüzü gören- ler, yeşil hasretini Ankaranın kurulu- şunda ve Orman çiftliğinden önce bu- rada bulunanlara sormalıdırlar. “Ankaranın çevresinde çiftlik ola- cak bir yer ararken, neden saklayayım, en az bugünkü çiftlik yeri üzerinde dur- muştuk. Burası, tabiatin hiç cömerd dav- ranmadığı, bakımsız, hastalıklı, sarı yüzlü ve insanr bakarken bedbin eden bir halde idi: Şimendüfer yolunun geçtiği geniş arazinin bataklık yerlerin- de şehrin hayatını zehirliyen ve çevre- sinde yaşayanları kendi gibi renksiz ve hasta yapan sazlıklar birer sıtma kay- nağı halinde idi. Biraz kıraç yerlerinde. yuva kur- muş olan kartallar ve akbabalar © zaman dört kerpiç dıvardan başka bir şey olmıyan mezbahanın etrafında yuvalar yapmışlardı. Burada medeniye- tin ve insanın eseri olarak yalnız bir demiryolu ince bir şerid halinde uza- nıyordu. Köyler, karşı yamaçlara, gü- nün hiç olmazsa bir kaç saatında gölge düşen tepeciklerin arkasına kurulmuş- lardı. “Tetkiklerimiz bittiği zaman neti- ceyi büyük Şefe arzettik. Atatürk elle- riyle bugünkü çiftliğin olduğu yeri i- şaret ettiler: “— Burayı gezdiniz mi? Buranın bir çiftlik kurulması için bulunması lüzumlu olan vasıflardan hiç birini taşımadığı bir bataklık, çorak, fa- kir olduğu hakkındaki müşterek kana- atimizi söyledik. Atatürk'ün bize cevabı şudur: *“— İşte istediğim yer böyle olmalıdır. Ankaranın kenarında hem batak, hem çorak, hem de en fena yer... Bunu biz ıslâh etmezsek kim gelip ıslâh edecek- . Ca Türkiyeyi bu ders kurtarmıştır.” **t rman çiftliğinin “iş karargâhı” bu hâdiseden bir yıl sonra, 25 mayıs 935 de, Gazi terbiye enstitüsünün tam kenarındaki uzun, kuru ve kıraç bir derenin içinde kurulmuştu. " Buraya “iş karargâhı” adını veren- ler, sarı bir bozkır parçasını yeşile çe- virmenin insan yaratmak kadar mukad- des olduğunu bilerek savaşmışlardır. . Atatürk burada âsi tabiatla harb et- miş ve onu da yenmiştir. Orman çift- liğinin iş karargâhı bizim için kocatepe kadar azizdir. İki elin parmakları ara- sına sıkışacak kadar geçen seneler içih— de; sarı renkli ölü tabiat, yerini, yeşile, hayata ve neşeye terketmiştir. akak İki başlı davâ: 929 senesinde —Ankaranın bazı yerlerinde ve bilhassa çiftlik çevresinde kuraklık olmuştu. O yıl köy- lü iyi mahsul alamadı. Yalnız çiftlik; bu hâdisenin dışın- da kaldı. Çünkü o; tohumu yalnız gök- ten düşecek damlalara güvenerek atma- mıştı. Sonra tohumu da rast gele bir to- hum değildi. Bu toprağın istediği to- humdu. Kuraklığa dayanıklıydı. Hem de toprak gübreliydi. Orman çiftliğinin çevresinde ekıni olan köylü, kendi cılız, başaksız ince saplarının yanında, çiftliğin dolgun ta- neli başaklarının nasıl yetiştiğini; bu sırrın nerede olduğunu anlamak mera- kına düştüler ve bunu öğrenmek iste- diler. Kendilerine anlatıldı ki, toprağın altından kaçan sular vardır. Bun- lar, tabiatin insan gücünü ve insan ze- kâsını deneyen cilveleridir. Eğer bu su; toprağın yüzüne çıkartılırsa O Za- man yalnız yağmura bel bağl . A- sırlarca göğe kalkan eller; eğer - çift- liğin yaptığı gibi - demirboruları yere sokmuş olsaydı, en kısa ve emin yoldan aranan suyu bulmuş olacaktı. Çiftlik bunu yapıyordu. Sonra toprağın istediği vasıftaki to- hum almak lâzımdı, Bu tohumdan köy- lüye dağıtıldı. Çiftlik toprağı kara sapanla sürmü- yordu. - Buhar kuvvetinin sürüklediği pulluğun uçu, toprağın en alt tabakala- rına giriyor, orada gizli kalan ve alt tabakalara kaçan toprak cevherlerini üs- te çıkartıyor, ekme makineleri iyi to- humu, iyi toprağın, yağmurun ve kuş Orman Çiftliğinde kümes hayvanları YAZAN Cemal Kutay gagasının alıp götüremiyeceği yere atı- yordu. İş bununla da kalmıyordu. Toprağın arıkları, kötü otları, taş parçaları temizlenmişti. Köylü görüyor- du ki bütün bu yapılan işler ne çok in- sanla, ne de çok masrafla yapılmaktadır. Sır şuradadır: Düzgün çalışmak, bilerek çalışmak.... Orman çiftliği asıl büyük vazife- sine, öğreticilik ve yetiştiricilik vazi- fesine başlamıştı. Çiftliğe dönen gözler: A sırlarca kendi içine çekilerek dış âlemden uzak kalmış olan köylü- nün gözü Orman çiftliğine doğru çev- rilmişti: Burada için için özlediği, fa- kat istemiye cesaret edemediği bir ha- yatın tezahürleri vardı. Burada da aslında kendisininkinden hiç farklı olmıyan bir toprakta uğraşı- lıyordu. Fakat onu geri ve kudretsiz yapan derdler burada yoktu. Yok edil- mişti. Çiftliğin içinde yeni hayat kuran- lar; köylü kalabalıklarının dolgun ba- şakları ellerine alıp onlara dikkatle hak- tıklarını, toprağı elleriyle ufaladıkla- rını, bol yumurta veren besili tavuk- ları bu sırrı öğrenmek ister gibi okşa- dıklarını, buradan kuluçkaları için yu- murta alrp götürdüklerini görüyorlar- dı, Orman çiftliğinin etrafını çevre- leyen yüzlerce köyde ne yünü, ne sütü hiç de kendilerininkine benzemiyen te- miz, uzun kıllı, yağlı bol süt veren se- miz koyunlar bir muamma gibi kaldı. Kalkınma şuüru: A rtık çiftlik köylünün hayatına her gün biraz daha giriyordu. Köylü yüzlerce yıllardanberi bir miras gibi taşıdığı ve onu bedbaht eden derd- lerin birer birer yok olduğunu gördü- ğü bu müesseseye bağlanmaya başla- mıştı. Kurtuluş yolu yanı başında idi. Bundan sonra çiftliğin üçüncü va- zifesi başladı: İyiye, güzele ve teknik olana karşı uyanan bu alâkadan fayda- lanma.... Çiftlik için bir pulluk fabrikası ku- ruldu. Bu fabrika, kara sapandan kur- tulmak istiyen köylüye ucuz ve sağlam pulluk dağıtıyordu. Fabrikanın yanı başında kurulan atölyeler; köylünün e- line bir demirbaş olarak geçen pullu- ğun ömrünü uzatmak için yedek parça- ı Orman Çiftliğinde yükselen ağaçlar ORI Arltık çi tlik köylünün hayatına hergün bi- raz daha giriyordu. Köylü yüzlerce yıllar- danberi bir miras gibi taşıdığı ve onu bed- baht ed-n dertlerin birer b rer yok olduğu- nu gördüğü bu müesseseye bağlanmaya baslamıştı. Kurtuluş yo'u yanı başında idi. lar hazırlıyordu. Türlü zamanlarda modern ziraat âletlerinin memlekette yayılması için yapılan tecrübeler anlat- mıştı ki; yedek parçalar olmadıkça ve köylü bunları kolaylıkla bulmadıkça kara sapan tarladan çekilmiyecektir. Çiftliğin sayısız güçlükler karşı- sında ayakta duruş sebeblerinden biri de, geçirilmiş tecrübelerden faydalan- mış olmasıdır. Çiftliğin hayvanları niçin bol süt veriyor; neden kolaylıkla müşteri bu- luyordu? Tarlasını kara sapandan kurtaran köylü, artık, buğdayı kadar demirbaş olan hayvanlarını da kurtarmak, onları değerlendirmek isteğinde idi. Çiftlikten bunu da öğrendi Ahırını temiz tuttu. Hayvana bol ve besleyici gıda verdi. Yazın boş günlerini hayva- nına ot toplamakla ve kışa hazırlık yapmakla geçirmeğe başladı Yonca ek- mesini öğrendi. Kemalist köylü tipi: A tatürkün çiftlikleri, Kemalist köy- lü tipini, dolgun taneli buğday gibi, yaratmaya başlamışlardı. İyi ek- meyi, zamanında sulamayı, vaktinde ça- palamayı, hayvanına bakmayı, düzgün çalışmayı öğrenen köylü değişen istih- sal şartlarına ve yaşayışına kendisini de uydurmak zarureti duymuştu: Çiftlik binaları, köy evlerine büyük örnekler olmuştur. Konforlu ve ileri köy tipini, Atatürkün çiftlikleri gösterdi. Biz, normal şartlar altında Tarsusta, Yalova- da veya Silifkede bir nümune köyünü kaç sene sonra kurabilirdik? Köylü bu çiftliklerde, ziraatin insan emeğini ve insan gücünü boşu boşuna harcayan bir didinme olmadığını gör- müştür. İyi yaşama, iyi yime, tibati sevme ve onun kötü taraflarını düzelt- me şuürunun Atatürk çiftliklerinden köylere doğru nasıl yayıldığını görmek istiyorsanız Orman çiftliğinin etrafın- daki köylere bakınız: Ağaç yetiştirme zevki; bu çevre köylüsünde, Orman çift- liğinin on milyona yaklaşan ağaçları al- tında dinlendikten sonra başlamıştır. Bu nesilden bir daha orman katili ço- cuklar yetişmiyecektir. Bir ağacın, bir insan özenile yetiştiğini gören köylü evvela onun değerini anlamış ve sevmiş, sonra da bu yaşayana itina ve alâka gös- terme hissini bütün muhitine, evvela ken- disine, çoluğuna çocuğuna, sonra hay- vanlarına, tarlasına, bağına, bahçesine göstermiştir. Atatürk çiftliklerinin bu yasfı, onlara pratik ve köye kadar gir- miş bir mekteb hüvviyeti verir. | tatürk çiftlikleri Anadolunun bağrında, çağdaş ekonominin iş hayatına sokmaya çalıştığı cazibeli sx,—4 en geniş manası ve en güzel örnek leriyle tatbik ettiler. Bu çiftlikler az « - mekle çok iş görmeyi, emeği değerlen- dirmeyi öğrettiler. Mübadele hayatınr'a dürüst ve özverili olmak itiyadını t - kin ettiler: Ankaranın hayat paha'dı- ğı endekslerini tetkik ediniz. Görecem siniz ki çiftlik mamülâtı çerçevesine gi- ren maddelerdeki ucuzlama nisbeti hiç bir maddede yoktur. Zaman zaman, tür- lü sebeblerle belki her madde üzerinde bir ihtikâr hareketi kaydedilmiştir. Fa- kat çiftlik mamülâtına dahil maddeler üzerinde böyle bir şey bahis mevzuu değildir. Bu müesseseler; böyle hare- ketleri derhal kette ticaret ahlâkımın kurulmasını bir önlemişler ve memle- prensip olarak kabullenmişlerdir. Bir Orman çiftliği; koca Ankara köylerine kalkınma şuüru vermeye kâ- fi geldi. Her vilâyette bir orman çiftli- ği kurulduğunu düşününüz: İlklerini Atatürk kurduğu bu müesseseler Kema- list köyü kurmaya kâfi gelecek kadar değerlidir. ** tatürk çiftliklerinin köy kalkın- masında olan bu büyük yerini ayı rırken biz ankaralrlar, sıcak yaz günle- rinin vefalı dostunu hiç unutabilir mi- yiz? Çiftliğin bugün on milyona varan ağacı bize neşe ve hayat, nefis mamülâ- n Çiftlik, Ankarayı büyük şehir yapan temeller- den biridir. Bu temel; başşehir büyü- dükçe değerlenmekte, kendi kendine vazifelerini genişletmektedir. -Köyde bir kalkınma mektebi olan çiftlik; şe- kuran cemiyetçi tr sıhhat ve huzur vermiştir. hirde modern hayatı bir unsur halinde çalışıyor. Evlerimizde kuş sesi duyacak mr- yız? Kıraç dağlarda yeşillik, - çorak kırlarda gölge, arık ve sarı toprak üs- tünde su yüzü görecek miyiz? Asırlık tarihi olan ruyayı; dukları yerde Atatürk çiftlikleri on iki sene içinde hakikat yapmıştır. Atatür- kün milleti için hazırladığı bu ezeler bulun- bugünden sonra gene millet elinde, bu eserlere lâyik olan Kemalist köylüyü vetistirecektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: