Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
.2. Ankara UUU PEBEKKECERCELAEA UK OLU g* ski Ankara'ya orman, bugün- künden hiç şüphe yok daha ya- kındı. Daha yüzyıl evvele gelinceye kadar Ankara garbda Ayaş beli ve şarkta Elmadağı ormanları çevresi- nin eteğinde kalan bir yarı - orman şehriydi. Hattâ Elmadağı Avdan açılınca, Ankara için ye- gUKUK AAAMULA A” Güzel bir tur yolu Ankara balığın, avrupalının tasavvur etmc - ni bir tur yolu da : Ankara - Bolu - Ankara ! Öyle bir tur yolu ki, Ankara'yı yeşile kavuşturacak ve Ankara'yı ya- panların ve orada yaşıyanların yeşil hasretini dindirerek devlet merke- nın Cebeci sırtları üstünden bugün- kü Ankara'nın şehir hududları içine kadar girdiğini gösteren alâmetler çoktur. Fakat bugün Ankara çevresinin florası, artık bir step florasıdır ve ha- kiki ormana varmak için Ankara- dan en az 150 kilometre şimale var- mak lâzımdır. Vakıa Ankara'ya 90 kilometreden itibaren de orman başlar. Meselâ Kızılca ormanları böyledir. Fakat bunlar nebatat mecmuası dan daha ziyade “orman « step” de - nilen kısma girer. Bu ormanlar, Ka- radeniz ormanlariyle orta yayla ara- sında bir intikal formasyonudur. Fakat en az yüz yıl süren bir ih- mal ve tahrib tarihinin Ankara'dan uzaklaştırdığı ve şimale doğru attığı Orman şimdi yeniden Ankara'ya yak- laşmaktadır. Çünkü şimdi Bolu An- karadan, artık 7 konaklık bir mesa- fe değildir. Hattâ demiryolu işini nisbeten uzakça bir istikbale (mese- lâ üç sene veya beş sene sonraya) bı- raksak bile, motörlü vasıta bugün- den emrimizdedir. Bu motörlü va - sıtanın, yani turist d ve zindekilerin çalışma kudretini daha da arttıracaktır. Pek yakın bir istikbalde Ankara- da şöyle konuşulduğunu duyacağız: — Bu pazarı Bolu'da geçirelim! — Hay hay! Cumartesi öğle ye- meğinden sonra hareket edelim. Fa- kat gece Esentepe'de kalalım! Ankara'dan sonra İngilterenin ha- kikf ve daima yeşil çayırlarından da- ha güzel bir çayıra, Gerede'nin Esen- tepesinde kavuşulur. Esentepe'nin asırdide çamları, şahsiyeti efsaneleştirilmiş rind meş- rep ve bilhassa kadınlara dost bir evliyanın bize hediyesidir. Fakat şimdi Esentepe'de Ramazan dede- diği olanları 'da ha- zırdır. Fakat bu acaib Abad gölü üzerin- de biraz duralım, Abad'ı tanir mı- sınız? Yeniçağ Y eniçağ, Reşadiye gölünün üzerindedir. Gölün kendi- si de, Gerede ile Bolu yolu üzerin- deki geniş ovanın ortasındadır. Bu nahiye merkezi şirin olmakla bera- ber yenidir ve gölünden henüz is fade edememiştir. Bunu başarmak i- çin göl ile Çağboğazı arasındaki ba- taklık sahayı kurutması ve oracan kazanacağı, mübnit olması lâzun toprakları ekmesi lâzımdır. Göl, bir küçük Sapancadır ve he- men hemen, onun karakterini taşı- maktadır. Kenarları sığ ve sazlıktır. Bazı köyler, gölün yakınına kadar sokulmuştur. Yeniçağ ile bu gölün arası artık iki dağ silsilesi arasında daralıp ge- nişliyen ovalardır. Manzara, vilâye- tin diğer noktalarına nazaran daha yumuşak olmakla beraber kendine göre güzeldir. Yeniçağ'dan sonra Bolu'ya yaklaşırken Köroğlu'nun çeşmesi vardır. Şu, Bolu beyini er meydanına davet edip delikli demir çıktığı için yiğitlik kalmadı diye hayflanan Köroğlu, Nallıhan'da ta- nıştığımız çobana göre, Abad'ın es- kiden sahibi olan Köroğlu. İşte o- nun bir zamanlar dağı taşı titrettiği © yerlerden, şimdi bizim gibi sakin ve zararsız turistler geçiyor ve onun destanlarını topluyor. Ve küçük ço- banlar, yamaçlarda kuzu otlatıyor ve kaval çalıyor. Az sonra da, ovasının ortasında, Bolu'nun kendisi görünü- yor. Daha doğrusu, bir tek beyaz bi- na ve bunu çevreleyen ağaçlıklar gö- rTünüyor. Bina, Bolu beyinin gözcü kulesi mi? Hayır, Cumhuriyet'in orta mek- tebi. Hâkim tepesinden, ilim ocağı, ovalara, dağlara hükmetmeye çalı- şıyor. Ankara - Bolu - Ankara turistik yolunu gösteren harita nin kandili değil, Gerede hi nin çam dallarına astığı elektrik am- pulleri yanar. Bu ımpulknn aydın- lığı altında turistler için kurulan şık orman evleri şimdiden misafir bek - lemektedir. Esentepe'de geceliyen turistler çimen ve çam kokusunun — sarhoşlu- ğundan gün doğarken uyanınca şöy- Te konuşacaklardır : — Çağa gölü gazinosunda kah- valtı ederiz ve sonra ver elini Bolu. Fakat öğle yemeğini mulıakhk Abad gölü k yolcu otobüsünün yıldırım hıziyle Ankara'dan Bolu'ya kolayca aşması- na bugün mani olan Avdan yokuşu ise, inkılâbımızın aştığı yokuşlar ve inşa azmimizin yendiği dağlar yanın- da küçücük ve hazin bir engelden ibarettir. Hiç şüphe yok ki Ankara vilâyetinin gücü Avdanı, bu yıl de- ğilse bile gelecek yıl artık yenmiş 0- lacaktır. Abıd gölünün alabalığı yarın, Bolu ormanı kadar meşhur olabilir. Bir taraftan ateş hazırlanır- ken diğer taraftan balıkçılara şu emir verilecektir : — Ateşi hazırlıyoruz. Haydi ala- balık avına başlayın 1 Yarım saat geçmeden, Avrupada âdeta bir edebiyat mevzuu olan ala- Ankara - Kızılcahamam - Gerede - Bolu 250 kilometredir. Bolu - Mudurnu- Nallıhan - Beypazarı - Ayaş - Ankara 265 kilometredir. Mudurnuda 130 yaşında Bir ev! Türkiyenin bir vakitler <a G amek e (? Mudurnu. ııudumu. Bu üç heceli kelime- yi, bütün Türkiye'de ne kadar az ıdım bilir. Bundan bir buçuk a- sır önce halbuki, Mudurnu, Hin- distan'a 'kadar herkesin — ağzında- dır. Çünkü o sıralarda, Lahor'un şalları kadar Mudürnu'nun dikiş iğneleri ve çuvaldızları meşhurdur. Bolu ıle Nallıhan arasındaki bir üp git nız ve unutulmuş olan Mudurnu, hayatın yüzüne yeniden çıkacak- hi vardır hem de koynunda sakla- dığı üç büyük ve eşsiz incisi: Bir cami, bir hamam bir de 130 yaşın- da bir ev. Cami, Mecid zamanında son ta- mirini görmüştür. Gene de ayakta durabiliyor. Fakat ne Ellişer — kuruş - hnhçıklııılî dık, usta nafa- kasmı bunun; İnersine sığdır -| imaştı anlıyama-| Çatlaklarından sızan yağmur sula- rı, nakışların arasına tahribin na- hılı.mıı işliyor. Cami, diyebiliriz ki, bir tek kubbeden ibarettir. Kub- be, doğrudan doğruya yarım ke- merlerin üzerine oturtulmuştur. camiden daha kıymetli- dir. Çünkü belki de Türkiye'deki hamamların en güzelidir. Ufaktır. İki halveti vardır. Bu halvetlerin nakışları ve hesablr açılmış ışık de- likleri tarif edilemez. Bunları ye- rinde görmek lâzımdır. Bir mimar için, bu hamam, üzerinde tedkik k en değerli Bu hamam da acele bir tamire muhtaçtır. Yıkılırsa, yerini — tuta- cak bir eşi mevcud olduğunu zan - netmiyoruz. halkr tamirlerin yapıl- ması için âdeta yalvarıyor. Çünkü, biliyor ki, bu eserler durduğu müddetçe, Mudurnu ölmemiştir. O- raya mutlaka geleckler ve kasa- bacığı tarihin karanlık mahzenle- rinden hayatın ışıklı. meydanları- na yeniden çıkaracaklardır. Türki- Kamlar Üi a Erkek lıılll Yekün Bolu 38178 6978 Akçakoca — 1249 ııı: 2731 Düzce SI4 — 3366 Gerede 1949 — 2290 Göynük 658 905 1563 Mudurnu — 1123 1500 2623 Yekün ZIZT 13348 — 24614 Bolu'nun genişliği ve üzerinde yaşayan vatandaşlar i£ gi Ki D a İ Köyde Umumi yekün 32 zi Erkek Kadın — Yekân Erkek Kadın — Yekün 26952 — 333SS — 60307 !01.'] 37155 67285 2925 230 4785 4911 9696 6393 — 12427 1035 12.0 85163 36616 — 71779 “277 39082 — 78259 1100 T7LA 22255 28736 — 50991 24204 — 31026 — 55230 2510 22.0 7625 8860 — 16485 9765 18048 1520 9 9306 11076 — 20382 10429 - 12576 — 23005 2050 112 106086 123554 229640 117357 136897 254254 ıli4a 228 el « Cedi İRER ğt e d DÜ © DÜS RRA MAT Ai - aa ni aa T dti z ye kendine yettiği ve 300000 - ki- Şilik orduları Bağdad ile Viyana arasında tahrik ettiği sıralarda, Mudurnu, memleketin bütün iğne ihtiyacımı temin ettikten başka bu kıymetli matar Hindistan'a kadar ihraç edermiş. Ayrıca çilingirleri, demircileri ve silâhçıları ile meş- hurmuş. Biz burada ellişer kuruş- tan kemik saplı bıçaklar aldık. Bun ları yapan usta, nafakasını, 50 ku- de, eski asaletin silinmemiş izleri vardı. : Mudurnu bize Abad kıyıların- Mudurnu'nun 130 yaşındaki evi- ne gelince, bu ev yapıldığı sıralar- da, Mudurnu'nun çarşısı iğneleri- nîınnknohvılymdınhımm yor ki, Türkiye'nin bir vakitki So- Hingen yahud Sheffield'i' olan Mu- durnu'da, vaktiyle varlıklı insan - lar yaşarmış. Ummak isteriz ki genç cumhu- riyet rejiminin vereceği yeni eko- nomik vazifeleri oranın zeki ve hünerli in—ılın hııınuklır ve i gene en u- Takları İA yayacaklardır.