Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
«10. Meşhur aşçılar yetiştiren Gerede'de iken köy kıyafetle - rini resme almak istediğimizi be - lediye reisine ve jandarma kuman- danına söyledik. Mengen'e telefon edildi. Güzel kıyafet, güzel elişleri görmek istediğimizi söyledikçe, hep — Mengen'de bulacaksınız, di- yorlardı. Ertesi sabah erkenden Mengen'e doğru yola çıktık. Yolun güzelli - ğini anlatmakta hiç bir fayda yok- tur. Fotoğraf makinelerimiz dahi bu mevzuda âciz kalmıştır. Bolu ve civarının güzellikleri “bedayii lafziye” ile anlatılacak cinsten değildir. Meselâ Mengen'e gitmek için Reşadiye gölünün he- men yanından Çağboğazı'na doğru sapıyorsunuz. Eskiçağ bu boğaz'ın ağzındadır. Bu köyü geçtikten son- ra, boğaz daralıyor. Ve nebatat âde- ta çıldırıyor, Ağaçlar arasındaki yer, hava ve güneş kavgasını bura- da görür gibi oluyorsunuz. Ağaç- ların gövdeleri biribirine bitişik, dalları, biribirine dolaşıktır. Zen- gin bir çiçek dünyası içinde kalı- yorsunuz. Yol kenarlarında bir çi- çek mütemadiyen tekerrür ediyor. Nedir diye inip koparıyorsunuz; arabaya koyunca her tarafı nane ko- kuları kaplıyor; — Yaban nanesi olacak.. diyorsu- nuz. Mengen'e yaklaştıkça, manzara değişiyor. Geniş ovalar açılıyor. lar arkanızda ve ufukta kalı- yer Köyler bunların sırtından sal- kım salkım sallanıyor. Bir müddet mış incecik ve renkli minareleri görülüyor. Tirol ve Alpler'de de böyledir. Mengen'in “Bqler" ve “Türk- tarın eşi, arkadaşı bayanlara iste- diğimiz pozları v:nııekn bize yar- dım ediyor. Makinelerin filmleri Bir yandan konuşuyor, malümat soruyor ve bir yandan köyün canlı ve cansız bütün unsurlarının rte- Ne güzel köy bu Türkbeyli. Ortasından bir su akıyor, Üzerin - ULUS'un Bolu ilâvesi KÖYLERİ Bu kadar güzel köyleri olan aşçıbaşılar kim bilir bulundukları konakları ne kadar istihfaf ederler! evlerin de bir tahta köprü. Köprünün iki başında oturulacak yerler var. Ge- ne bu meydanda bir ihtiyar kavak, bu güzel dünyanın “doyen” i. Ya- şını hiç kimse bılmıyor. Her şey, Anlıyoruz ki, buralar da, turizm için, büyük bir yarın vardır. 'Türkbeyli'den ayrılmazdan — ön- ce birer ayran içiyor ve lokma yi- yoruz. İşte o meşhur ahçılar hep bu Mengen köylerinden yetişiyor, düşünüyorum: Kim bilir bu kadar güzel köyleri ve dünyaları olan o böbürlenişlerini ne büyük bir — is- tihfaf ile karşılıyorlar. Hiç bir ko- nağın çünkü bulunduğu yer Men- gen köyleri kadar güzel olamaz. Ve Mengen'de yüksek bir kültür oldu- ğu şundan belli ki, bizi kabul ve misafir eden bu insanlar, başından sonuna kadar, bizlere, nezaket der- si vermekten usanmadılar. “Beşler” köyü de en güzel kılık- lr kadınlarını delikanlılarını ve ço- cuklarını “Türkbeyli'ye yollamıştı. Onlarla da tanıştık ve sohbet ettik. Üç dört saat geçmişti. Bizi Yeni- çağ'da yemeğe bekliyorlardı. Çağ- boğazı'nı gerisin geriye geçecek ve buraya saptığım'> noktanın ancak iki kilometre ötesinde olan nahiye merkezine varacaktık. Sular Bolu yalnız bir iığuç denizi değil bir su ormanıdır da! Bolu yalnız bir ağaç denizi değil, bir su ormanıdır da. Onun susuz bir tek köyü, pınarsız bir tek yamacı, deresiz bir tek ovası yoktur. Dağla- rının tepesinde bile, göller vardır. İşte eşsiz Abad, bir tanesi. İşin acemisiyiz. Fakat iddia ede- biliriz ki, Bolu köylerinin 75 80 i ufak bir masrafla elektriğe — kavuşabilir. Çünkü sular her köyün yabiraz al- tında ya biraz üstünde çağlamakta- dır. Esasen, köyler, birer birer elek- triğe kavuşmaktadır. Ticaret ve ser- vete şahdamarlık eden yollar açılsın, Bolu ve onun köyleri ötesini yapa- caklardır. Hiç bi. suyu, çalıştırma - dan akıtmıyacaklardır. Nitekim, her tarafta su değirmenleri görüyorsu- nuz. Ufak, iptidaf ve rustat değir- menler.. Akşam olunca, yamaçların koynuna acayip ve korkunç çekirgeler gibi si- nerek uykuya yatan değirmenler. Bi Kızılca ile Bolu arasında beyli” ki ruz. Gösterişli ve Yaare v köyler. İçimizde bir korku var: Acaba kı- yafetleri ve elişlerini bulabilecek miyiz ? Köye giriyoruz ve bir kalabalık Bgörüyoruz. Gözlerimize inanamı- yoruz; erkeklerin arasında güzel giyinmiş, başlarına elişi örtülerini çatmış köy kadınları da var. Ara- mızdan birisi haykırıyor: Eve bakın eve! Evin içi alaca kıyafetli köy ka- dınları ile dolu.. Bütün bu el ve ev işlerinin az sonra ortasında bulunu- yoruz. — Bravo Mengen nahiye müdü- rüne ve muhtarına, diyoruz. Muh- Nuri Osman'a aid olanını görmek, hem güzel bir yol dirseğinde mola vermek hem de iyi ve değerli bir in- sanla tanışmak demektir. Bolu'nun maaccn suları ve meş - hur prmarları vardır. Mudurnu yolu üzerinde iki maden suyu kaynamak- tadır. Bunlardan Çepni, bir içimde, hassalarıtı hissettiriyor. Seben'de ise Kökez'i bulacaksımız. Kökez, ne alaycı aynı zamanda ne erkek bir isim, Kökez'in “mikyası ma” sı 2. Par- mağınızı daldırırsanız üç dakika ta- hammül edemezsiniz. Ve size nasıl Sanki tanrıların içmesi için dünyanın en güzel yerinde denilenen anlatayım? Hayatınızda kaç pınar gördünüz? Bunları hatırlıyabilir mi- siniz? Pınarlar, çünkü kâh kayalar- dan fışkırır, kâh yüksek bir yamaç- tan akar, kâh köylü elinin hazırladı - ği bir oluktan sızar. Bunların hep: nin ayrı bir güzelliği vardır. Fakat Kökez için “güzellik” kelimesi kul- lanrlamaz. Kökez, ormanların içinde, Ormanların tâ içerilerinden çamların köklerini yalaya yalaya gelerek, tü etmez, kesik dama- sessiz akar. Bir büyü- Sular! — cek ve çakıllı çukurun içinde bi- rikir ve yeniden akar. Kökez'i göi seniz, suyunu hemen içemezsiniz. Önce durup onun o asil haline dalar- sınız, Çakıllar, gölgeli suyun altında geyik sırtı gibi parlar, Yer gök yem- yeşildir. Çamlar, ışık bırakmaz. Gü- neş, Kökez'in sularına hasrettir. Sanki dünyanın bu en güzel nokta - sında, Tanrıların içecekleri su dem - lenmektedir. Şaşırtıcı bir nebat zen- ginliği, bayıltıcı orman kokuları ve nanelerini yeşerten Kökez ! İstanbulla Ankara'nın yarınki randevu yeri olan ABAD gölünü fanır mısinız! — Abad'ı tanır mısınız ? Buna çoğunuz cevab veremiye- cektir, Fakat biz, bir çobanın verdi- ği cevabla işe başlıyalrm : — Abad'ı tanır mısın ? — Görmedim. Ama öyle bir safa- lık yermiş işte. Eskiden Köroğlu'- nunmuş derler. Ama şimdi devletin olmuş. Madem ki Abad devletin olmuş, artık Köroğlu korkusu kal ama, gene Abad'ı Köroğlu hikâyele - rinden ve Köroğlu'nun hatırasını A- bad'dan ayırmamak daha muvafık o- lur, Çünkü zaten Bolu'nun dağlarm- da gezilirken Köroğlu'nu düşünme - mek kabil değildir ve şimdi Köroğ- lu bize artık bir âsi değil, bey ve sa- ray zulmüne karşı ayaklanmış bir halk kahramanı gibi daha münis gö- rünüyor. Yakında Ankara Devlet ti- yatrosunun ilk temsili yapılırken Köroğlu'nu sahnede de göreceğiz. (1) Şimdi bizim Bolu dağlarını ge- zerken dilimizden düşmiyeni, o za- man tiyatro sahnesinde Köroğlu saz çalıp okuyacak : Benden selâm olsun Bolu beyine Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır. At seiındm kalkan gıcırtısından dar sada vedip seslenmelidir! Alker geldi sıra sıra dizildi Alnımıza kara yazı yazıldı Delikli demir icad oldu, merdlik bozuldu. Eğri kılıç kında Köroğlu'nun Abad için dediğini Köroğlu düşer mi aceb şanından y ve kı da haydi bir tarafa Çoğunu ayırır er Kır at köpüğünden, dusmln kanından Çevrem dolup, şalvar bırakalım. Fıht Aınenkı 'da Rok- Abad, Bolu'yu Mudurnu'dan ayı- Tan dağ sırtının en yüksek kısmında tertemiz bir dağ gölüdür. Kıvrım kıvrım sahilleri, koyları, burunları “kemha kemha yeşil giymiştir” ve burada “dağlar burcu burcu kokar!” Çam ve köknar denizi, sahilin çok yerlerinde âdeta suyun içinden baş- lar, Abad'da nilüfer, bir cılız ve sah- te havuz çiçeği değildir. Her nilüfer kökü, dağ endamlı, fakat ince bir türkmen kızı gibi sere serpe yetişmiş ve kıpkızıl çiçeğini bir alev halinde vermiştir . Lâleler, sünbuller, zam- baklar, margaritler ise Bolu gölleri- nin çayırlarında yabani ot halinde, fakat küme küme yetişir. Bu ilâvemizin yazıları, Bo- lu'ya bir seyahat yapan ar- kadaşlarımız Burhan Belge ve Şevket Süreyya Aydemir tarafmdan yazılmıştır. Re- simler, Basm Genel Direk- törlüğü fotoğrafçısı tarafm- dan alınmıştır. feller mü Abad'ı gören Türkiye mümessili burası için kısaca şöyle söylemiştir : Bir amerikalı diyor ki: ' Abad dünyada eşi bulunmıyan bir sanatoryom yeridir *“Abad dünyada bir eşi daha olmıyan bir sanatoryom ye- ridir ! ” Abad niçin eşsizdir? 1434 metre irtifada, hakikt ormanla çevrili, kı- şın donan, yazın temiz bir güneş al- tında pırıl pırıl yanan, temiz ve ru- . tubetsiz bir mahfuz su güzelliği. Kır sporu, orman sporu, dağ sporu, ka- yak, yüzme, yelken ve patinaj için elverişli ve Bolu'dan ancak 32 kilo- metre mesafede, Abad Ankara ve İstanbul'un en güzel buluşma yeridir : Yarın, pazarı Abad'da geçirecek Ankara turistleri için, Abad'da bu- luşmak İstanbul'daki dostlara ve sevgililere verilecek en güzel bir randevu olacaktır. Çünkü Abad An- kara kadar İstanbul'a da yakındır. İstanbullu Adapazarına, zaten bir mahalle gezisine çıkar gibi gelmeğe alışmıştır. Adapazarı - Düzce - Bo- lu ise daha şimdiden iyi bir yolla bağlıdır. Hem bu yolda istanbullu, meşhur Bolu dağını da görür. Bolu dağı ise, istanbullunun alıştığı yu- muşak deniz ve rehavet verici iklim yanında vahşi ve sert tabiatın, yani güzel ve temiz tabiatın tam kendisi- dir, Ankara'dan gidip Abad gazino- sunda istanbullu dostlariyle bulu- şan, yahud Abad orman evlerinde bir gece geçiren türk turistleri ertesi gün şehirlerine dönerlerken, yalnız yurdun en güzel bir parçasında en güzel bir gün geçirmiş olarak değil, yurdu daha iyi tanımış ve binaena- leyh daha çok sevmiş olarak döne- ceklerdir. (1 Bu piyesi yazan Ahmet Kudsi bun- lan bir opera çıkarmağa çalışmak