Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
“1.400 metrede bu göl, ULUS'un Bolu ilâvesi Bir hayret, hatta tatlı bir dehşet âlemi geçiriyorsunuz : bu hava, bu çamlar, bu gök!,; BOLU vEe ABAD Yazan: Burhan Belge Heine, dalgın balıkçıla- rı aayalara çarptırıp öldü- rur, Onlara bu dalgınlığı aşılayan Ren kızı “Lore- ley” dir. Kayaların — üze- rinde sırma saçlarını tarar ve şarkısını söyler. Balıkçı, yola çıkarken daha, bu teh- likeli ve fettan nehir - kızı- nın şöhretiyle doludur. Bir- den karşısında — görünce, kendinden geçer ve kayığı ile beraber kayaların dibin- deki sulara gömülür. Bolu'nun Abad'ı Ren'in © sihirli ve tehlikeli kızr gi- bi. Onum bir kaç yıldır her ağızda adı dolaşıyor. “Bo- lu'da bir göl varmış; adı A- bad imiş”, “dünyanın en güzel gölü Abad imiş, Bo- lu'da”, “1400 metre yük- seklikte bir göl. Dağların ortasında. Dağlar, çamla örtülü.” Birkaç yıl var ki, böyle buna benzer cümle- lerle, türk insanları Türki- yenin bu en güzel gölün - den bahsediyorlar, Ve biz- ler, —şöhretini Ankarada kadar ki bir yoldan değil nebati bir tünelden geçtiği- nizi sanıyorsunuz. — Yal- nız çam da değil; her tür- lü ağaç, her türlü ve her türlü çiçek. Ve yolun altın- da çağlıyarak akan bir dere, onun sularını ovalara götü- rüyor, Filyos ve Karadeni- ze kadar. Suların çağladığı, kuşların öttüğü, dalların derin bir hışırtı. ile kımıl- dadığı bu ormanda, koku, kokular, en güzel kokular en güzel kokular azat kuş- lar gibi uçuşuyor. Gözlerinizi yeşil'in bütün renk perdeleri üzerinde dinlendirerek; bir sihirbaz elinin karup havanın içine saldığı menekşe, zambak, nane ve kekik kokularını koklıyarak; dolana dolana, ağır ağır, başınız döne dö- ne Abad'a yaklaşıyorsunuz. Ve Abad sizi, size görün- meden, ağır bir şarap gibi tutmağa başlıyor. Yanınızda arkadaşlarınız var; belki karınız yahud ço- hücresi, ilmin adesesi altın- da nasıl farksızsa, siz ve A- bad yolunun tabiatı, bu se- fer bütün terkibiniz ve bü- tün varlığınızla, beraber ve aynı şey olmuşsunuzdur. Şakulün ipini ne kadar ğ bir duymuş bu gö- le çıkıyoruz. Derler ki, büyük adam - lar, doğuşlarında — daha, müstesnadırlar. Güzel ve büyük yerler de böyle. Yol- larında bile bir hususiyet r. Abad' 1 yolu, sonunda 2d'ı vadetmese dahi, baş- na bir tabiat hâdise - $ lir, İki taraf, silme kaya o var. Konuşı sunuz da, Buna rağmen fa- kat, hayatınızın en yalnız dadikalarını - yaşıyorsunuz. Tabiat sizi, ruhunuzu geri aldığı andaki üstün küudre- tiyle, muhitinizden, belki de kendi kendinizden söküp koparmış ve kendi hükmü- nün iz ve bere bırakmıyan tatlı tazyiki altına almıştır. Hayat hücresi ile nebat âletle tesbit etmenize hiç lüzum yok, çünkü kendi - niz bir âlet oluyorsunuz. 1400 noktasına yaklaşıyor- sunuz. Yolun son kıvrım- larındasınız. Bitişiğiniz - deki nebat dünyasının her ynsuru ile beraber sizin 1s- tıfanız da tamamdır. Oto- mobil iki sıçrayışta, sizi gölün kenarına at:veriyor ve şimşeğin çakması süra- tiyle, Abad'a kavuşmuş o- luyorsunuz. Bir — hayret hattâ tatlş bir dehşet ânı geçiriyorsunuz. “1400 met- rede bu göl, bu hava, bu çamlar, bu gök..,, diyorsu- nuz ve kendinizi yoklarken iki hissi yanyana yatan iki kardeş gibi tesbit ediyor - sunuz. Biriyle, hayatınız- da, birden, yepyeni ve mil- yonlarca insan için meç - hul bir hâdisenin doğuşu- na şahid oluyorsunuz. Bu hâdiseyi yaşamış — olmaya seviniyorsunuz. Siz artık, Abad'ı görmüş olan insan- lar arasındasınız. Diğeriy- le, yurdunuzu düşünüyor- sunuz ve onun bu kadar Söz ve göz tekniğinin acze düştüğü bu güzellik karşısında : “Ya Türkiye bir Bolusuz, ya Bolu bir Abadsız olsaydı!,, diyoruz güzel olmasına seviniyor- sunuz. Ya Türkiye bir Bo- lu'suz veya Bolu, bir A - bad'sız olsaydı, diyorsu- nuz. Size Abad'ı tasvir etmi- yeceğim. Bunu fotoğrafla- ra bırakıyorum. Yalnız şu- nu söyliyeyim ki, fotoğ- raflara inanmayın, Onlar, Abad'ı anlamaktan âcizdir. Abad'ı kendi gözlerinizle görmelisiniz. — Abad'a söz ve göz tekniği, hizmet e- debilirler. Nakledemezler. Abad, artık bildiğiniz gibi çamlı dağların koynun da yatan ufak bir göldür. Ufak dedimse, içinde yüz- İerce sandal ve motör do- laşıp tayyareler iner kal- kar. İki kilometre murab - bamdan büyük bir yüzü, 40 metreden fazla derinli- ği vardır. Suyu kısmen di- binden kaynamakta, kıs « men civardaki kaynaklar - dan akmaktadır. Bunlar « dan her biri bir “Taşde - len” dir. Abad'ın içinde alabalık - lar yaşar ve nilüferler çi- çek açar. Abad'ın her kıyı- sında bir başka iklim bu- lursunuz. Yalnız sazlık ve sıtma bulamazsınız. Abad- ın dünyasında, havanın, çamın, suyun, çiçeğin ve balığın yalnız en asilleri doğar. Geçen - yazımda bir ço- bandan bahsetmiştim. O bize demişti ki, eskiden Abad, Köroğlu'nun imiş. Sonra onu devlet almış. Çobanın dediği doğru ise, devlet, Köroğlu'ndan aldı- ğt Abad'ı, yollarını, otel - lerini ve kahvelerini yapa- rak millete iade etmelidir. Yurdda OrmanbBoluda Orman Bolu'da toprağın yüzde otuzu ormanla kaplıdır bazı yerlerde bu nısbet yüzde altmış beşe çıkar Anadolu, denizlere bakan çevre- leri ormanlarla örtülü büyük bir yayla memleketidir. Bolu bölgesi bu jyaylanın Sakarya kavsi içinde ka - lan ve Karadenize bakan kısmına dü- İ biz, turistik Ankaranın tabit ohnk bir hakkı ve hissesi vardır. Fakat Bolu bizden ormanımızı e- açar, Bolu'ya gider, Bolu ormanla - rında hakkımız ve hissemiz olan gü- zelliğe ve yeşile pek âlâ doyabiliriz. Türkiye'nin 9ç 12.2 kısmı or- manlarla örtülü sayılır. Bu orman - ların genel tutarı 9.170.000 hektar- dır. Burada derhal şunu ıdylıydhn ki bir orman şer ve burada orman, hakiki bir or- man denizi halini alır. Çünkü Bolu bölgesinin en yüksek kısmı olan Köroğlu dağı, Bolu vilâyetinin ce- nub hududuna düşer. Bu dağın en yüksek noktası 2378 metredir. K oğlu dağları Bolu vilâyeti ile Anka- Ta vilâyeti arasında yüksek bir sınır halinde uzanır ve bu dağlardan iti- baren Karadeniz'e doğru arazi dal - ga dalga alçalmakta olduğu için Tu- tubetli Karadeniz rüzgârları Bolu bölgesi topraklarına coşkun bir or- man florasının teşekkülü için lâzım olan en elverişli hava şartlarını te- min ederler. Fakat Karadeniz rüzgârlarına ka- rşı kollarını açıp bu rüzgârların ta- şıdığı yağmur bulutlarını ve rutubet- li havayı Bolu topraklarına hasret - meklet Köroğlu dağları Bolu'ya ne kadar iyilik etmekte ise, Ankara top- raklarına geçecek deniz tesirlerini azaltmak ve bu suretle Ankara top- rağının rutubet rızkını kesmekle de bizim yaylamıza o kadar fenalık et- miştir. Eğer Köroğlu dağları olmasaydı, yahudd bu dağlar meselâ nihayet 1500 metre veya daha alçak olsaydı, Eskişehir - Ankara treni, hiç olmaz- sa Porsuk vadisinde yeşil ormanlar arasından geçebilirdi. Görülüyor ki vaktiyle Köroğlu' - nun devlet kuvvetine karşı dağları kestiği ve esen rüzgârlardan hile sezdiği gibi, bugün de Köroğlu dağ- ları, Ankara toprağına esecek bere- ketli bulutların yolarını kesmekte - dir, Ka CU SA S d F SA D Üİ e » Böd Gerede',.. Esenlepe..n: Tabiat sanki sanatoryom için etmek belki bir ihtisas yaratmıştır ! Yükseklik 1400 metre, Şehrin hemen üzerinde. Kaç yaşında oldukları- nı kimsenin bilmediği olgun ve asil çamlar. Bir çimen ki neresine bassanız, size kekikleri- ni çiğnetiyor. Tabanla - rınızın da ayrıca bir şahsiyet sahibi olduğu- nu, ilk defa olarak bu çimenlerin üzerinde an- lıyorsunuz. Onlar - için, burada, yürümek dedi - ğimiz iş, bir angarya değil bir zevktir. Fakat ister yürüyü- nüz ister bir şezlonga dzanınız, yukardan ge- len çam kokularını mr yoksa Aaşağıdan gelen kekik kokularını mı kok lamak lâzım geldiğine karar veremezsiniz. Ve ayar edilmiş bir serin- lik ne azalıp çoğalmak- ta ne de haşarı bir rüz- gârım hücumiyle yırtıl- maktadır. Saatlerce, bu güzel dünyanız emniyet içindedir. Gerede'liler, Esente - pe'leri ile çok övünür - torlar, Esentepe'nin ha- vasını bir sanatoryum için çok muvafık bul- muşlardır. Bunu iddia işidir. Fakat Esentepe- 'nin herhangi bir güzel ve büyük otel için âde- ta Tabiat - usta'ya 1s- marlanmış olduğunu, o- nu, her gören iddia ede- bilir. Saat akşamın altı- sından sabahın üçüne dördüne kadar, hararet derecesi hemen hiç de- ğişmiyor. Kalorifer na- sıl evlerde muayyen bir sıcaklık temin ederse, Esentepe'nin - serinliği de, meçhul ve marifetli | bir el tarafından her al- | lahın günü sanki ayar | ediliyor ve bu ayar, bü tün gece bozulmıyor. bütün Gerede ovasını , Geredeliler — bunün | yere serilmiş bir halr Pöyle olduğunu biliyor- gibi görürsünüz. Gere- Jat Orada ve civarda de'nin kendisi sizinle Fayak sporları yapılabi- leceğini de - biliyorlar. lar. Onları dinledikten sonra soruyorsunuz: “— Bütün memlekette, bu ne uyanıklıktır ki, Gerede gibi bir kasaba- cıkta bile, insanlar, ye - ni Türkiyede kendi ka- | ğ sabalarını ne gibi yeni- istasyonu, vardır. Gere- yyıerin bekliyebileceği- | de, yol uğrağı olmaya , önceden takdir etmiş | görsün, halkının titiz bulunuyorlar!,, | denecek kadar temiz ve — Geredeliler, turizmin | zeki olması onu #eri bir ne olduğunu merkezde- | inkişaf ve terakkiye gö- kilerden daha iyi bili - | türecektir. Birçok dok- yorlar. ler. Hakları var. Sıhat istasyonu — olmak için daha güzel bir yer bu - lunamaz. Gerede beledi- yesi bu tepede bazı ter- tibat almış. Bir kere, küçük çamların büyü ğü sahayı memnu ilân ederek telörgüsü muha- fazasına almış. İkinci: ikişer ve dörder gözlü pavyonlar yaptırmıştır. Bunları kiraya vermek- tedir. İstiyen, gelip is- tediği kadar kalıyor. Esentepe'den bakınca bu müstesna nakışlı ha- lının arasındadır. Kasa- ba, derli toplu ve ma- murdur. Ve tuhaf değil mi, ötedenberi, kendine mahsus bir kanalizasyo- imdi ise pek ifti- bir elektrik yahud hiç değilse çok ormanlı mem- leket denilebilmek için, o memleke - tin en az 9o 20 kısmının ormanla ör- tülü olması Türkiye'nin 9.! 110 000 hektarlık orman serveti memlekete makul ve müsavi surette de dağılmış değildir. Orta yayla ve yüksek yayla ile Frrat *« Dicle havzası âdeta ormansızdır. Meselâ şarki ve cenubu şarki Anado- luda ormanların ancak ©p 2 derece- sinde olmasına mukabil Karadeniz mıntakasında umum? olarak bunlar arazinin 9ç 20 sinden fazlasını işgal ederler. Bolu'ya gelince, Bolu vilâyetinde arazinin 9p 30 u ormanla örtülüdür. Çünkü vilâyetin 1.114.000 hektar tu- tan arazisinden 337.000 hektarı or« manlıktır. (1) Fakat çalılıklar, fun- dalıklar, kırık ormanlar da hesaba katılırsa o zaman bu nisbet 9p 50 yi de aşar. Anadolu'da Bolu vilâyetinden da- ha ormanlık vilâyet yoktur. Meselâ en ormanlık vilâyetlerimizden olan Kastamonuda ormanlar bütün top- rakların ancak 95 24 kısnını kaplar. Bolu ormanlarının en kesif kıs- mı, Bolu ovası ile Karadeniz arasındı kalan kısma ve bilhassa Bolu dağ- larımna düşer. Burada arazinin ? 65 inden fazlası ormanlıktır. Yani bu- rada hakiki bir orman denizi dalga- lanır, Coşkun, yeşil ve çiçekli bir or« man denizi... Yalnız keresteci balta- sını değil, yeşili seven türk turisti- ni de bekliyen ve bütün Akdeniz bölgesinde bir eşi daha olmıyan yeşil Bolu deni 1) Tarım istatistikleri 1937. İsta- tistik Genel Direktörlüğü neşriyatı. e a