19 Nisan 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

19 Nisan 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— 8 — VAKIT. 19 Nisa 1930 — mi Hukuki bir bahis Son açılan « davalar İsnatta ısrar srar edilirse, “maznun,, müşteki olur ! Reisiümhur “mecbur, mudur? | ve bu isnadı da “suçsuz oldu- —— Şitira, suçunun bir ihbarname verilmesile tekevvün ettiğini görmüştük. Bir cörümden bahseden hangi bir varakanın ihbarname olabilmesi bunun takibatı tahrik maksadile yazılmış olduğunun sübutuna bağlı olacağını yazmak zaittir sanırız;zira ben,meselâ dos- tum müddeiumumi Kenan Beye bile #ilân adamın beni dolandırmış olduğunu hikâye eden bir mek- tup yazmış olabilirim; takibi tahrik kastı bulunmamak bunu “ihbarname ,, olmaktan çıkarır. Netekim böyle bir kâğıt üze- ber | müştekinin, ğunu bildiği halde yaptığı, nı isbat etmek mevkiinde olduğu gibi, maznunda bunun aksine, “hem suçlu oldu- gunu bildiği,, ni, hem de "suçsuz olduğunu bilmediği, ni isbata çalışmak mevkiindedir. bizim misalimizde ise rmaznun iftira sayılan (oisnattan rücu etmiyor. Hemen hemen gürüyoruz ki ilk tahkikat ve muhakeme celse- | ihbardaki rine de Kenan Bey de dava | açmaz. Bundan diyor ki ve ya başka Kanun ihbarname © adliyeye adliyeye (o verimeğe mec bur olan bir memura verilmiş ol- | malıdır. Usul kanununda da bu- na işaret vardır: Zabıta memur- ları, vali, kaymakam, nahiye müdürü bu sıradadır . Ceza işlerinde ise kıyasa cevaz olamaz. O halde reisicümhur olan bir zata yazılan her mektup, şahsa | hitap etmesine rağmen, içinde suçtan haber verse kanunun de- | diği mı Bu ihbarname mektup (o ihbarnameden | mahiyetini alır ! sinde: — Mademki bu mektup iftira maddesinde vasfı geçen bir ihbarname diye kabul ediliyor; i bu ihbarnameyi alan adliye ma- | kamının bu kadar zamandır, bu isnada göre takibatı nerde? Böyle bir ihbarname o maka- ma yazan aleyhinde iftira davası açınız diye mi sevkedimiş olur, | yoksa muteber bir ihbarname üzerine kanunun lâzım, zaruri göreceği adli veya idari takip yapılsın diye mi? Tarihee iftira davasından önce olan bu takip yapılmıyorsa,bu ya”| pılamamak vaziyeti o kâğıdın ihbarname olmak kıymet ve kuvvetini kaldırır mı, kaldırmaz mı? Demeye hazırlanıyorlar. Belli bir şeydir ki iftiranın, karakteri «madde tayini suretile başka birşey sayılmasabile reisi- 'bir kimsenin haysiyetini kıracak is- cümhura yazılmis olması «ihbar- (natta bulunmak» olan «hakaret»ten name» telâkkisine mani olmaz mı?! farkı, iftirada “adliyeyi iğfal,, hali hbarnameyi alan bir memur, kanun “ifadesile, onu adliyeye vermiye mecbur olmalıdır. Reisicümhur «mecbur» «memur» mudur ? Devlet teşkilâtında ve kanun karşısında, maaş alsın, almasın herkes, ve aldıkları tahsisatın ma- hiyetine göre hatta her bir meb'us | ne kadar“memur,, ise, o kadar: evet !.. Teşkilâtı esasiyenin me- suliyeti yalnız “ hiyaneti vata- niye ,, ye hasrettiğine ve bütün mukarreratın mesuliyeti daima başvekil (tarafından kabul ve bir Zira böyle bir kâğıt alıp da adliyeye vermiyen bir reisicüm- hur “memur, ve “mecbur, sayılınca, onu mesul bulmak da lâ- zım gelir ; buna kanun müsaade edemez. Acaba icra vekilleri heyetine icabında riyaset etmesi bir “me- murluk,, vasfı değil midir? Millet meclisinin icra salâhi- yetini temsil eden bu riyaset al- tındaki kararlardan dolayı da reisicümhurlara bir mesuliyet düşmüyor! İşte biz, bu dava vesilesile bu nazik noktada bir tatbik hadisesi görmüş olacağız. snatta israr olunursa... Reisicümhura verilen bir mek- tup onu adliyeye vermeye mec- bur bir memura verilmiş olarak e olundu farzedelim: Budefa da ihbarnamedeki cürmün isna dının “cürüm, olabilmesi isnadın gi olduğu bilinen bir kim- sen yine mukayyet görülecek ir ki bizce en dikkate değer yer de buradadır. Bir iftira davasına esas olan ihbarnamedeki isnattan maznun ya rücu etmiştir, ya etmemiştir. Geri alınmış bir isnattan m kanun iftira edene daba hafıf bir ceza vermekle iktifa ediyor, lâkin isnat geri alınmamışsa, kanunun “suçsuz olduğunu bile- rek, tabiri böyle bir iftira davasında nasıl tatbik olunacak? Demek ki bir iftira davasında müşteki, müddei umumi, mab- | “suçsuz bir | keme, maznununun kimse,, ye isnatta bulunduğunu | | | İ imza edildiğine göre de: hayır! | miş veya bulunmasındandır. Resmi adliye- nin bu ihbar Üzerine ceza usulü dairesinde yaptığı kalem mua- melesi yoksa, denebilir ki bu küçük nokta, müdahale isnadın da bile bir delil olarak kullanı» | lacak bir edebilir, ehemmiyet peyda İsnadı isbat İsnadı isbat... Bu davanın en canlı tarafı bu olacaktır. İşaret ettiğimiz gibi bu isna- da göre resmi bir takip böyle bir ibe başlamış Oolsa bunun beraet veya ademi mes'uliyet kararı i halindeki neticesi, şüphesiz, suç- * | suz olup olmamak noktasında hâkimin kanaatine senet olabi- lirdi; fakat mevcut misalde ih- barnamenin muameleye Okon- madığını ve müddei umuminin bunu iftira davası zımnında ile- riye sürülebilir bir müdafaaya bı- | raktığını, adeta maznunu hakkında isnatta bulunduğu kimsenin suç- la olduğunu veya Onun suçsuz olduğunu bilmediğini isbata da- vet ettiğini görüyoruz. Hakaret bahsınde isbatı tas- rih eden kanun iftira bahsinde bunu zikre bile lüzum görme- miştir; buda maddenin tabiatı iktızası iftirann mutlaka adli bir takip neticesinde sabit ola- cağı esasından ileri geliyor. Şikâyetçi maznun olacak Şu halde yazılan mektubun ihbarname telâkkisile beraber zihinlere iki vaziyet tasavvuru gelir:ya iftira müştekisi aleyhinde takibat, ya iftira davası zımnında isnadın maznun tarafından isbatı, Her iki takdirde de iftira maz- nununu bu safhada şahsan davacı ve şikâyetçi sıfatı aldığında ve muhakeme bu safhaya gelince ifti- ra muhakemesi neticesinin buna talikında bütün kaideler mütte- fiktir. Demek ki, iftira maznunu isnatta ısrar ile şahsi davacı mevkiine geçince iftirada şikâ- yetçi olan da maznun sıfatını alacaktır. Bunun başka türlü olması, yani iftira davasının muhakemesini ya- Yeni Tiyatro ( Öke tarafı birinci soyılamızda | — Memleketimizdeki tiyatro | hayatını nasıl buluyorsunuz? Hangisini kasdediyorsunuz? — Evvelâ bittabi Darülbe- | dayi, — Darülbedayii 3 senedir hiç i takip etmedim. Bunun içindir ki bir şey söylemekliğim doğru olmıyacak. Kararlama söylemiş olacağım. Yalnız bazı, yapılan tenkitleri okuyordum. — Şimdi sizin tiyatronuza i gelelim o halde. olacak ? San'atkâr biraz düşündü, sonra | dedi ki: — Hiç bir yerden tahsisatı- —————— — — —— | pan bir mahkemenin suçu isbat- ta olsun iftira davacısını maznun sıfatile tanımaması mümkün de- ğildir. Buna imkân tasavvurundan çıkacak neticenin vahameti, iftira maznunun bu isabet iddiasında İ muvaffak oluvermesile meydana çıkar: iftira maznununa karşı şikâyetçisi hazır olmasa bile ve- i killerine sıfatla söz söylüyecek- lerdir ? Mahkeme hakkında isnat olan kimseyi bu ispat iddiasile dinleme İ yelüzum görürse, o zat nasıl ge- İecek ve dinlenecektir? İsnat sabit olmuştur derler ve iftira davacısı maznun sıfatını almamış bulu- nursa bunu islâh için bütün ka- | mun yollarını artık kendine ka- pamış bulmaz kaziyye-i- muhke- dan almaz mı? hem davacının suçlu olduğunu isbat edecek, hem onun suçsuz olduğunu bilmediğini, demiştim. ftira (o davasında (o mahkeme davacının suçsuz olduğunu bil- mediği hakkındaki bir müdafa- ayı tetkik edebilir ve buna dair bir karar verebilir. Ancak davacının suçlu olduğu isnat ve iddiası muhakkak ayrı bir mu- hakeme mevzuudur ve muhak- kak iftira hükmüne takaddüm eder. Müddei umumi onu ayrı bir dava, yani Kendi davasi ©- larak işlemiye mecburdur. Böyle olmazsa bundan sonra İ bir suç ihbar edenin değil, bir hak dava, bir şikâyet arzedenin İ yazdığı kâğıt ertesi gün kendi | aleyhinde yazılmış bir iftira ar- zuhal olarak kullanılacktır. Ve sev- evvel bitebilecek, İsnadı isbat noktasında müddei umuminin bü- tün yardımlarından mahrum ka- larak mahküm olacaktır. Ya kendisinin verdiği ihbar- name , açtığı dava ne olacak ? Bu hüküm o ihbarı ortadan kal? dıracak mı ? Nasıl kaldırabilir ? Bir gün kendi davacısının bir mabkeme kararile ayni isnattan mahküm olduğu görülürse bu defa da iftira mabkümuna: — Git, davacın aleyhinde da- va aç! mı denecek? Ya bu yeni davada suçsuzluk nasıl isbat olunacak? Yeni maznun, bana ne? Mahkeme suçu göremdi, ben kendim suçluyum diyecek değildim yal Derse nedenir? Bununla beraber, misalimizde olduğu gibi iki taraftan biri me- bus ve vekil olmasaydı ve isnat da bu vekilin memurluk vazife- sine dokunmasaydi, bu meselede belki böyle ikinci bir muhake- meyle, basitce, hal oluna bilirdi, lâkin... arzu ederseniz, yarın ukuyacak- sınız ve, mebus - vekil davacı oluuca davanın cereyanı kolay olmıyacagına inanacaksınız. *.x , gayeniz ne | I takdir ederler bittabi... ki talile bu ikinci dava birinciden | “lâkin, in alttarafını da, | | daha çoh bitaraf kalırım değil mi? me halinialacak bu vesika mey- | Yukrıda maznun bu davada | beraber her kıymetli; eseri behe- ! se bile... miz yok. Tamamile ân umu miyeye borçlu olacağımız için halkın arzusunu tatmine çalı- şacağız — Muayyen bir istikamet tes- | bit ettiniz mi? — Ne gibi? — Evvelâ ese intihabı şeklini düşünelim? — Benim için eser inlihabi basit bir şey teşkil eder. Reşat Nuri, Mahmut Yesari, İbnürrefik Ahmet Nuri Beyler gibi tanınmış, yüksek (O kıymetlerin müzaheretini temin ettim. Esa sen onların teşviki bana, bu | hareketi amil oluyor. Onlar intihabını benden ziyade bunların eski eser — Sualimi daha ziyade hariç- ten gelecek eserleri düşünerek | sormuştum? — Bunları ben okurum. Hem kendim tiyatro eserleri ile meş- | gul olmadığım için herkesten Dudaklarında ince bir tebes- süm çizgisi ile ilâve etti: — Eğer anlamadıklarım olursa onlara havale ederim.. Şunuda söyliyeyim antreparan- tez olarak.. Biz de eser oku- maktan maksat henüz anlaşıl. | mamıştır. Bir eser niçin okunur? | Kıymeti var mıdır, yok mudur, | diyemi? Eserlerin mübim bir kısmını oAvrupadan aldığımıza göre her halde kıymeti vardır. Buda sağlım bir üslüp ve kuv- | vetli bir kalemle sahnemize intikal ederse her balde kıyme- | tinden kaybedemez. Bununla oynamıya (mecburiyet mehal Bunu behemebal İka- | var mıdır. | tabii doğru birşey değil. | gelecek mevsim başlıyacak. » tırır. Bir san'atkâr kendine bir şahsiyeti daha kolay tel eder. Meselâ, bugün bir A efendiyi M. Jaktan dahâ ve daha sühuletle oynıyabili Bözml beraber öyle esi vardır ki, şahıslarının ibda değ I mi? mesi imkân haricinde değ İ Cihanşümul bazı eserler a olarak ta oynanabilir. son adaptasyonlar isimleri i tirilmiş bir tercümedir. — Faaliyete ne vakıt başl! sunuz? İstanbul | için faaliyeti di bir Karadeniz turnenesi zrlıyorum. Yalnız gitmeden Fransız tiyatrosunda bir & vermek ihtimali var, Belli sari beyin yeni bir eseriti nıyacağız. — Kadronuz? — Şimdilik 17 kişilik bir romuz var. Bu kadroya Ni Şefkati, Yaşar Beyler dahil N kaç tane de Türk kızı va — Şadi Bey? — Şadi B. de kış sezo . | 5 . | iştiraki vadetti. Bu suretle 9 büyük bit kuvvet kazanıyofi — Kınar H.? — Hayır dahil değil. — Geçen senenin gü kıraliçesi Feriha hanımdsf! bahsediliyor ? —Evet.. öyle bir ihtimal Türk hanımlarını, bunlardaf) hassa böyle güzellik mü larında kazanmış olanlar! | nede görmeyi çok arzu eğ — Sizi sahnede görmek, 8 Binemeciyan hanımı tekrar “ği bul etmelimidir? Asıl mesele |jstacak... O bir zafer arkad buradadir. Bence bir eser kabül | edilmeden evvel mevcut eleman- | | ları düşünmek, bunu bizim he- yet oynıyabilir mi, kaldırabilir mi? sualine müsbet bir cevap vermek lâzımdır. İ Bunu Jaâlettayin bir heyeti | edebiye tayin edemez. En yük- sek kıymetlerden terekküp et- | heyeti edebiye azala- rının san'atkârları çok, amma pek çok yakından tanıması lâzımdır Eski temaşa muharrirlerinin en büyük kıymetleri san'atkâr- ları göz önünde tutarak eser yazmaları idi. En büyük muvaf- fakıyet sırları buydu. Sahnemiz- | de çok yazık edilmiş çok cihan- şumul eserler vardır. Bunun yegâne sebebi de tahammülün kabiliyetin fevkine çıkmak iste- nilmesidir. — Meselâ hangi eserler ? — İsim saymıya lüzum yok.. | Darülbedayidekilerin bir kısını bu isimler arasında sayılabilir. O eserler ki münekkitlerin hep- | si yekâvaz olarak ayni şeyi söy- | lemişlerdi. Ecnebi üzerinde | bir tasnif yapıyor musunuz ? | — Vallahi efendim; bir tas- nif yapmak aklıma gelmiyor. Benim en ziyadr zevkimi okşa- yan Fransız eserleridir. Öyle görüyorum ki Eransız edebiyatı, esprisi, harsı itibarile bize daha eserler | yakındır. — Fransız eserlerinin kuru | olduğunu iddia edenler de var? — Evet amma birer iddia.. Yalnız ben kat'i bir tercih yapmış olmıyorum. Diğer millet- İlerde de tabii şaheserler, Fran- sızlarınkilerden güzel eserler var. Benim iddiam şudur: Oynıya- bileceklerimizi oynıyalım. -— Adapteyi mi, tercümeyi mi tercih ediyorsunuz? — Vallahi efendim, adapte memleketimiz için çok kolay ve muvafıktır. Temsili de kolaylaş- | l arzu ederim. i kün | dikkatle dinlenilmiş San'atkâr > mahsus “di heyecanlıdır. Gözleri sig: mavi helezonlarında,.. uz hayali görüyor gibi düşün — Eliza H. memleketin büyük bir ziyadır. Bir E i yetiştirmek için 10 sene mek lâzım. Hem şu onun yüksek kabiliyetini £ Her halde onunla oynamaği Kendisini etmek idealimdir. Eger o fırsatı temin ©” en büyük mesele hall& olur. — Eski piyesleri tem cek misiniz? — Temsil edebilecek” evet. Eskiler yeni nesil içi sayılır. oMahaza öyle vardır ki şimdi oynamak değil. Eleman j Meselâ Rakibeyi, kuk!#”| di nasıl oynıyabilirim. H, olsa o vakit repertu“ bütün değişir. — Halkın daha, çok lerden hoşlandığı iddis dersiniz? — Doğru değil. Halk İ den hoşlanır ve en nekkit halktır, bilhass* halkımız. Bir halk ki m k mizde garbın en yüks© tının da görüyor, onlar etmek pek kolay bir Bu memlekette en ie ler oynanmıştır. Hatta bile hazmedilmiyenle” j v ” mıştır. Binaenaleyh bak i yor, hükmü yanlıştır” a iyi anlıyor ve dinliyo”. San'atkâra son sv yorum: — Mari Beli nasıl vi İyi bir | iyi bir istidat, Piyera derecesinde zannediyorum ki teklerden, Allahlar“ sandr da öyle.

Bu sayıdan diğer sayfalar: