4 Ağustos 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

4 Ağustos 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İVAN Yanlış bir telâkki Kolityen o ismindeki Fransız gazetesi tarafından İsmet Paşa Hz. nin Ankara Hukuk mekte- binde söylediği nutuk hakkında meşredilip dünkü “Vakıt, te dercedilmiş olan müfalea, zan- nediyoruz ki, oküyucularımızın o dikkat ve alâkasın uyandırmış tır. Çünkü bu gazete Başvekili- mizin nutkunu Irana karşı ve- rilmiş bir nevi şifahi harp ilânı notası gibi telâkki etmiştir. Bu tarzdaki telâkids mühim j iz i ? bir yanlişlik vardır. Bunu gös- | termek için İsmet Paşanın nut- kundan bu mevzua temas eden . fıkraları bir kere daha gözden geçirelim. Muhterem Başvekili- miz demişti ki: “ Bir memlekette hatta o © memleketi idare eden kuvvetle- rin arzusu hilâfına olarak diğer memlekete karşı mütecaviz ve ifsat edici bir takım teşkilâtlar hatta bu memleketin müsama- bası: yüzünden vücut bulsa bile bunun mes'uliyetinden teberri etimek mümkün olmaz. Mes'uli- yet doğrudan duğruya manevi ve siyasi bir mes'uliyettir. Bil bassa istikbale ait ahlâk! mes'u- liyet hepsinden fazladır. Çünkü Böyle temaslar en nihayet iki memleket © arasındaki münase- batı zehirler ve bundan te cavüze oğriyan taraf - ki biziz. nihayet meşru bir müdafaa — vazifesi karşısında kalır. “Hiç kimsenin izzeti nefsine dokun- mak hatırımdan geçmez. Fakat anlaşılması lâzımdır ki meşru müdafan © yaziyetinde (kalınca Onun icabatından bu memleketin çekineceğini zannetmek yanlış bir hesiptır.,, , Bilmem ki bü sarih “cümleler içinde rana harp ilân etmek Manası nasıl çıkarılabilir ? . İsmet Paşa Hazretlerinin bu sözlerinden o bizim anladığımız mana şudur : Şark - hudutlarımı- ımızın asayişini iblâl için İran “oprakları üzerinde in Ma ruikast teşekkülleri vardır. Iran hududumuzdan içeri giren müsel. Vâh eşkiya bunlar tarafından ter- tip ve sevkedilmiştir. Bu ahva- Min önüne geçmek Iranın vazife- sidir. Eğer İran hükümeti buna mani olmazsa, yabut olamazsa Türkiye cümbhuriyeti milli müda- faa vazifesi icabatı olarak bunu yapacaktır. Yani Iran toprakla- onndan Ohudutlarımıza tecavüz #denleri Iran toprakları üzerinde bile takip ve tenkil etmek, ve “ir daha bunların Türk toprak- Jarına tecavüz edememel Gi için - Yizım gelen tedbirleri almak mec- “uriyetinde kalacaktır. Iran devleti Türkiye Cümhu- âyetine karşı dost olduğunu ifa- de eltikçe meşru müdafaa silâ- i ” a m ge Me iye MA e Si m A, a EN A e O . i Sumızı bu memlekete ve onun | tskerlerine karşı kullanmak kim- " senin hatırından e'bette geçmez. | Tu silâbtan korkması lâzım ge- enler ancak İran toprakları atilinde hudu'larımızın emniye- alefhine filen hareket eden eşkiyadan ve tertibat alan suikast teşkilâtından ibarettir. Fakat Cümhuriyet idaresinin meşru müdafaa kuvvetleri vata- nın emniyet ve gelâmeti aleybin- | de hareket edenleri tedip etmek isterken: buna mümanaat vaki © olursa tabii bu vaziyet ayrı bir mes'ele teşkil eder. Fu takdirde hudutlarımızın ve topraklarımı- | li N | Son rol n j Dün. 6 telefondan bu İe- lefona koşan bir arkadaş, « Fehim öldü! » Dedi. Epiy zamandır, zaten bastalığını biliyorduk. İhtiyarlıkla elele veren dert #on zamanlarda artık yenilmez bir hale gel- mişti, Sahneye doğuşunun el- linci, yıldönümü kutlulanan san'atkâr için ölüm son roldü. Fehim, sahneden ay- rılalhı çok olmuştu. Dünya denilen hakiki sahneden de işte bu son rolle çekildi. Çok cefalı ömrünün son yıl- larda topladığı alkış, bana öyle geliyor ki gururunu ok- şamaktan ziyade san'atın anlaşıldığını gördüğü için onu sevindirmiştir. Kendisi nasıl, hangi de- receden bir şahsiyetti ? Bu- gün böyla bir tahlilin hiç sırası değil, Fakat. benim hayatımda o, ilk artist, şöh- ret ve kıymetine imrendi- ğim ilk büyük adamdır. Yirmibeş sene evvel, henüz bir ilk mektep çocuğu iken Fehimin hayranı idim. Re- simli kitapta çıkmış gü- len ve kızan resmi bu hay- ranlığımın sebeplerinden bi- ridir. Gene aynı mecmuada «Koklen» kardeşlerin rol pozları vardı, Küçük varlı ğımla bunları imtihana çe- ker ve Fehimi üste çıkararak Ben san'atın enginliğini kucaklamiya çalıştığım dem- lerde, o, sahnede yoktu. Üs- tadı, oynarken görmek tali- hine eremedim. Fakat bü- tün bunlara rağmen, Fehim, zihnimdeki sahne tasnifinin daima birinci planında yer aldı. Manakyanı - seyrettiğim halde - bir türlü benimsemi- yen ruhum, susadikça Fehi- min vabasında serinlerdi. Onu, be şimdiki ne de bun- dan sonra yetişecek olanlarla ölçmem, Çünkü o, içinde tutuşan mukaddes ateşi, o ateşin yangın gibi uğursuz sayıldığı devirlerde taşımış, kurbanlığa razı olmuş bir san'at fedayisi idi. Mubhitin yasak ve nefretine göğüs germiş, mesleği uğrunda en yakınlarının hücumlarına uğ- ramıştı. oFebimin kıymet plançosu yapılırken bu nok- taları unutmamak vaz'femiz- Dün öldüğünü haber ver- dikleri zaman şuurumda ga- rip bir sarsıntı oldu. Muhal- den bahsediyorlar sandım. Şimdi, düşündükçe ilk his- simin doğruluğunu daha iyi anlıyor ve izah edebiliyo- rum. Dikkat ettim bu haber bana acımak gibi küçük his- lerde vermedi. Bilirim ki ancak unutulacak olanların ölümlerine ağlanır. Tarihin sahnesinde eh- ramlar gibi yaşayacak Fe- bim için ölüm, nihayet son bir rolden başka dedir? Seyyah zın emniyetini ihlâl eden eşkiya onları himaye edenler arasın- hiç bir fark kalmaz. Böyle meşru bir müdafaa va- ziyeti okarşısında (kalınca da onun icabatından bu memleke- Ağrıdağı (Vzt tarafı T inci sayfada) olduğunu ve komisyonun tebriz- de toplanarak O hudullarımızın tahdidine başlayacağını bildiri- yorlar. Bu haberde tashiha mabtaçtır. İran hükümeti ile ara- iwızda ibtilâfı mucip olan minta- İ ka şudur'lranhlar iki memleket | arasında bududun tayini lüzir mundan bahsediyorlar, yani Ağ- | ndağının yarısı Iran toprakları dahilinde, diğer yarısı Türkiye | toprakları dahilinde kalmak üzre hudut çizilmesini. istiyorlar. Bu senelerdenberi devam eden bir meseledir. Ve hiç bir vakıt böyle hudut tayini ile Şark hu- dutlarımızda bugün vuku bulan badişelerin o tekerrürüne mani olmak mümkün değildir. Binaen- aleyh bizce yapılacak şey bir hudut tashihinden ibarettir. Bu da Ağrıdağı tamamile Türk hudut- | ları içine alınarak burasını bir daha eşkiya yatağı olmasına im- kân bırakmayacak tedbirler al- | makla kabil olabilecektir. Maa- mafib Türkiye ile Iran arasında- ki ihtilaflı vaziyetin halli ve hu- dutlarımızın kat'i surette temini emniyeti için bundan başka bir çare yoklur. Nihayet bu çare üzerinde her iki taraf anlaşacak- tır. Ancak dediğimiz gibi bu güne kadar İran hükümeti bu hususta muvafakalını beyan et- memiştir. İranın hotamıza vere- ceği cevap bu ciheti gösterecek“ tir, Ağrı dağında Ağrıdağdaki vaziyet hakkında son gelen malümat şudur: Tayyarelerin bombardmanları devam ediyor. Başlıyan kar fır- i tunalarından sonra aşağıya doğ- ru inen eşkiya arasında, şimdi de açlık başlamıştır. Muhâsara hattı şakilerin ha- riçle her türlli irtibatını kesmiş olduğu için, son günlerde açlık- tan ölmek istemiyen şakilerden bir çoklarının teslim oldukları görülmektedir . Geriye kalanların da son gün- lerinin yaklaştığına şüphe yok- tur. Nihayet bir aya kadar Ağrı o badisesi de (kapanmış olacaktır . Eşkıyayı tepelemek için uğ- raşan asker ve zabitlerimizin pek kahramanlıkları kaydedil- mektedir. Zeylanın Çakırbeyli civarında seyyit Resul ve avne- sile çarpışırken kıymetli yararlık gösteren seyyar jandarma ala- yında birinci mülazim Zeki Bey, bu musademede yaralanmış, fa- kat yüz kişilik eşkiya gurupunu ateş baskınına tutarak kaçırmış- tr, Zeki Bey şimdi Bitlis hasta- nesinde tedavi edilmektedir. enini iktisap tin çekinmiyeceği aşikârdır. Hu- lâsa vaziyetimiz kat'i surette i meşru ve müdafaa vaziyetidir. Ve herhangi bir ihtimal önünde her hangi bir hareket mevzuu bahsolsa bile bu hareketin hu- dudu tamamile meşru müdafaa icabatı dahilinde bulunacaktır. (Kotityen) gazetesi Başvekilimi- zin nutkunu tefsir ve izah eder- ken Şayanı dikkat bir ifade te- nakuzuna düşmüştür. Bu gazete bir taraftan Türkiye Cümhuri- yetinin İran hükümetinden hu- dutları dahilindeki Kürt aşiret- leri tahrikâtının önüne geçmesini talep ettiğinden bahsediyor, di- ğer taraffan Türk askerlerinin Kürt eşkiyasını tenkil için iran Mi 4 2 CENNET Sm Yezin: Örer Asa Ex Sl mma mama a Mü 0 A A da e a e —ee rana semti aramaz eee FEDAYİLERİ Met'un bir cellâdın kılıcı altında Mesrurenin güzel başı gövdesinden ayrılmıştı, Haldun dehşetler içinde idi —1041— Mesrure ne kadar derin bir uy-| buluşmak değil miydi? İşte burada kuya dalmıştı. Acaba uyanmıya-|ve bu halde buluşmuşlardı. cak m:ydı? Haldun onun yanında diz çök- tü. Onun yüzünü örten saçlarını ayırmak icin elini uzattı, Fakat onun eli Mesrurenin sa5- larına temas ettikten sonra başı göğdeden ayrılmıştı. Haldun tedehhüş etti. Küçük! lâmbayı tutarak baktı. Mesrurenin J sırtındaki elbiseler kan içinde yü- züyordu. Onun biribirinden ayrı. İlan dudakları kül renginde idi. Haldun, çölden geçerken, duyduk: larını hatırladı. Onun ölüm ıstıra- bm onunla birlikte çekmiş, niha- yet onun bir rüzgâr gibi esen ruhi-| le yerden semaya (yükselmişti. Mesrure, o zaman, cellâdın kılıcile ölüyordu. Demin, Sultan Salâhat- tin ona “vazifenizin ifası zamanı! geçmedi mi?,, demişti. Ne kadar| doğru söylemiş, fakat o anlama- muştı. Fakat anlamamakla da iyi etmişti. Çünkü maksat Mesrure ile ————— — imerikalı dostumuz RR 7 TALAN e e (Ust tarafı 1 inci sayıfada) 'Terbiyeci profesör Ankarada Türk- ocağında “Cümhuriyet ve terbiye,, mev; züu hakkında pek kıymetli bir konfe- rans vermiştir. Bu konferans 45 daki ka kadar sürmüş ve samiin arasında Haldun ayağa kalktı, ve rüyada duran bir adam gibi durdu. Onun kalbindeki çağlıyanım mühürleri çözülmüştü: — Mesrure! Seni ve yalnız seni sevdiğimi, şimdi anlıyorum. Şimdi den sonra da yalnız semi sevece- ğim!.. Büyük kalpli kadın! Ha- yatta bundan böyle yogâne hede- fim, hep seni tebeil etmek olacak- tr. Haldun, bu sözleri kendi kendi- ne fısıldıyorken Askalandaiü çıka» rak cöle gidiyorken ansızın Gen ve onu yerinden alarak semaya yaklaştırdıkça yaklaştıran sezin nefesin tekrar estiğini hissetti ve kendini tekrar semaya yükseliycr gördü. Bir lâhza sonra her şey bitmiş, Haldun, yanıbaşında; onu buraya getiren muhafızı görmüştü, Muha- fız ona bakarak: — Emir Haldun, dedi, esrarkeş- lerin karısını gebermiş mi buldun? Haldun, elindeki lâmbayı kal- dırdı ve onu muhafızın suratına indirdi. Muhafız, başında alevler parlıyarak karıyorken Haldun ka- ranlık ve sükünete kavuştu. Haldun, bir lâhza durmuş, on- dan sonra beyninin içinde bir yan- gın hissetmiş, o da ansızın yere düşmüş, oda Mesrurenin cesedi memleketin bir çok mümtaz simaları üzerine yıkılmış ve orada kalmıştı. hazır bulunmuşlardır. £ Konferansı Haldun buhranlar içinde yü- terbiyede gayeleri izah ederken bilhas.| züyordu. Zavallı genç ne olduğunu sa şu noktalarda tevâkkuf etmiştir: |neye uğradığını bilmiyordu. Onun 1. Cümhuriyetle idare olunan bir) bütün bildiği kendisinin hasta yat- memleketis akıl ve terbiye umumi ve|tığı ve Mesrurenin baş ucunda ona her sınıf hala şamil olmalıdır. baktığı, onun iyileşmesi için can- 2. Çocukların sıhhatli ve neşeli bir/la başla hizmet ettiği idi. Mesrure nesil olarak yetişmesi temin edilme-|onun yanından bir lâhza ayrılmı- lidir. yordu. Beyaz elbiseleri içinde, hep & Tahsillerini ikmal eden gençler|orun etrafında dolaşan Mesrure, hayatlarını kazanmasını bilerek cemi-liçinde en temiz aşk parlıyan göz- yetlerine müfit birer uzuv olmalıdır.İlerle hep ona bakıyordu. Fakat ne- lar. dense onun boynundan ona döğru 4 Gençlik memleket kanunlarma)kıpkırmızı bir şerit uzanıyordu. Bu itaat ye riayeti öğrenmelidir. neydi ve nasıl bir şeydi? Haldun &. Gençlerin seciye, ahlâk ve şah.|bunu anlıyamıyordu. siyet sahibi olarak yetişmelerine fey.| o Haldun bu hal üzere ne kadar kalâde çok itina edilmelidir. kaldığını da farkedemiyördu. Yal- Doktor Thraaherin içtimai hastalık.İnız bir yerde kalmadıklarmı ve lar ve sebepleri namındaki eserlerilmütemadiyen seyahat ettiklerini, Amerikada pek iyi tanmmıştır. Ken Janlamıştı. Nereye gidiyor ve nere- disi hali hazırda New-Yorkta umumilye varmağı ümit ediyorlardı? . Bu ve hususi mahiyette bulunan bilâmum| yolculuk dünyevi bir yolculuk mu, klüp, cemiyet ve müesseselerin vaziyet) yoksa uhrevi bir yolculuk mu idi? ve faaliyetini tetkik eden heyetin ba-| Haldun bunu seçecek bir halde de- şında bulunmaktadır. ğildi. Fakat muhakkak ki hep gi- Doktor Thrasher bu defa memleke-|diyorlardı. Çadırlar sökülüyor we timizde uzun bir müddet kalamadığın.| kuruluyordu. Atlar kişniyor ve in- dan pek müteessirdir. Mümkün olursa |sanlar bağırıyorlardı. Onun Üze- gelecek sene gelip bütün bir yazı İstan-'rinde yattığı sedye saatlerle - bulda geçirmeği ümit ediyor. lar üzerinde gidiyor, sonra arıları vızıltısına benziyen bir zemzeme ve gulgule arasında bir yere könu- Ölüm yordu. Burası zaferden zefere ko- A AE şan ordunun konakları idi. Müskirat inhisarı müdürü Asım Nihayet bir gece Haldun gözle- beyin refikası Rana hanım vefat İlerini açar gibi oldu. Kamer tepe etmiştir. Cenazesi bugün saat İsindeki denizde yüzüyordu. Yerden il de Çırçırdaki hanesinden /semaya tekbir sayhaları yükselir kaldırılarak medfeni mahsusına defnedilecektir. Beyanı taziyet ederiz. arazi linens aranan mayanse kudutlarından 80 kilometre ka- dar dahile girip harekât yaptık- larını yazıyor. Fransız gazete- sinin bu ikinci ifadesi birinci ifadesini tamamile naksetmekte- dir. Eğer Türk askerleri İran topraklarına girmiş olsalardı ar- tık Iran hükümetine karşı "lw- dütlarınız dahilindeki Kürt aşi- | yordu: — Allahü ekber, Allahü ekber! Yerden semaya yükselen bu sayhalar, nurdan bir rahmet gibi "İHaldunun kalbine yağıyordu. Haldun gene etrafına bakındı ve gene Mesrureyi gördü. Onun kalbine sükünet ve huzür ruhani sesler onun yüzünde bir tebessüme çevrilmişti. ; i | Buradan da yeni bir seyahate İçikan Haldun, şimdiye kadar duy- İmadığı derecede kuvvetli | sesler, kulakları tırmalıyan, ölüleri uyan dıran sayhalar karşısında “kaldı. retleri tabrikâtım izale ediniz, (Onun etrafında sanki binlerce Demeğe mahal ve mana kalır adam yürüyor, sanki — birilerci mı idi? Mehmet Asım (Bitmedi) adam haykırıyordu.

Bu sayıdan diğer sayfalar: