16 Ağustos 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

16 Ağustos 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ZAN 1 Şimendifer siyasetimiz ve şark vilâyetlerimiz Son günlerde İsmet Paşa hükü- metinin takip ettiği şimendifer si- yaşetine karşı ötedenberi şurada, burada işitilen şikâyetler biraz da- ha artmıştır. Vakıa doğrudan doğ- ruya şimendiferlerin yapılmasına itiraz edilmiyor. Yalnız şimendi- ferler için sarfı icap eden parala- rın tediyesine gelecek nesillerin iştirak ettirilmesi lüzumu ileriye sürülüyor. Hatti zatında bu arzu ve temen- ni çok yerindedir. Bugün yapılmak ta olan şimendiferlerden yalnız bu günkü Türkiye istifade edecek de- ğildir. Bunlardan daha ziyade Tür kiyenin yarınki nesilleri müstefiti olacaktır. Şu halde şimendiferle- rin masraflarına gelecek - nesilleri de iştirak ettirmek, bunların inşa- sı için icap eden fedakârlıkları yal- nız bugünkü vatandaşların omuz- larına yükletmemek en makul ve ayni zamanda âdilâne bir hareket-i tir, Yalnız bu makul ve âdilâne si- yasetin tatbilsi herhangi bir hükü- metin arzusuna tâbi bir iş olmadı» ğını da kobul etmek Tâzm gelir. Filhak ir memlekette yapıla- cak şimendiferlerin masraf yükü- nü gelecek nesiller üzerine taksim etmek için bir tek yol vardır. Bu da şimendifer masraflarını harici istikraz ile kapatıp bu istikrazların! tediyesini uzun seneler sürecek tak şitlere bağlamaktır. Bizim bildiğimize göre bugün iktidar mevkiinde bulunan İsmet Paşa hükümeti şimendifer yapmak için makul şerait ile istikraz aktine mubalif olmamakla beraber şimdi- ye kadar böyle bir imkân hasıl ol- mamıştır. Bu vaziyet müvacehe- sinde hükümet şimendiferleri dev- let bütçesile yapmak zaruretini his- setmis, memleketin mali kabiliye- ini sak simendiferleri on on iki s vücuda getirmeğe * müsnit görmüş, baresas üzerine bir inşaat programı hazırlamıştır. Binaenaleyh, şimdi bu inşaat progzamina karşı makul olarak sa- dece bir suretle itiraz edilebilir: Eğer şimendifclerimizi yapmak için bize mutedil şerait ile para ik- râz edecekler varsa hükümete “ni- çin bu ecnebi sermayesinden isti- fnde etmiyorsunuz da bütçeye faz- ir yük koyuyorsunuz?,, dene- r. Bu şekilde yapılan itiraza bir denemez. kat ortada böyle bir istikraz tt yok ise, yarın için olmak ih- “tim ise yapılacak şey “nadir? Ya şimendiferleri devlet bütçesile yapmak, yahut meçhul bir istikbalde zühur edecek ecnebi LI Ankara geceleri gır. yalnız değiliz. Kon- gre, memleketin dört ta- rafından iki yüz elli kişilik bir kalabalık toplamıştır. Fakat bu İ kalabalıkla beraber, gene hemen herkes kendi öksüzlüğü ile başbaşa gamlı demler geçiriyor. Bir şeye dikkat eltim, arkadaşları muhit- lerinden getirdikleri heyetler bi- le doyurup avutmuyor. Yer de- ğiştirmenin insan ruhu Üstünde bukadar derin izler bırakacağını tahmin etmiyordum. Rubiyatçıla- rn durdukları “itiyat, gerçekten çok kuvvetli bir şey- miş. Gündüzlerin kendine mahsus dağdağası, konferanslar, münaka- şalr, gazeteler ve sofralarla za- manin ağırlığı pek okadar duyuk muyor. Amtma bir de gece çöktü- müiş çığırından çıkıyor ve gam, dörtnalla gönüllerde at sürmiye başlıyor. Gece bana öyle geli- yor ki manzaraları siliyor ve göz- lerimizi kendi içimize çeviriyor. Etrafın şekil ve renklerile beraber, ses sedası da kesilince insan kendi kalbini, kendi nabzı nı işitm'ye başlıyor. Başlığa “An- kara geceleri, kelimelerini koy- dum. Fakat doğru değil. Çünkü bu yazdıklarını, şehrin gecelerin- den ziyade bizim gecelerimizdir. Içinde Ankaraya dair pekaz şey bulacak ve serlâvhayı yadır. gıyacaksınız. Zarar yok, azıcık cömertlikle bu kusuru örtebilir- siniz, Gecelerimizde buranın dainga- sını taşıyan biricik şey, meh- tapta gittiğimiz “ Cebeci aile bahçesi,, dir. Yemekten sonra bir “Kaç arkadaş, örayâ gidiyor, kar- | puzları etrafında ışık delisi bö- ceklerin uçuştuğu lüksler altında kahve içerek saz dinliyoruz. Uk akşam saz dedikleri za- man, tereddüt etmiştim. Malüm- ya fena saz, dünyanının en ber- bat şeyidir. Fakat dinledikten sonra yüzüm güldü. Suzüdil ağır- semai gibi yüksek parçaları dü- şörmeden çalabilecek kabiliyette bir hey'et. Artık âdet oldu, ber akşam oraya gidiyor, dinliyoruz. Burada dikkat ettiğim ; şeyler- den biride kimsenin kimse ile israrla sermayesi yardimile inşaatta bulun mak üzere şimendifer siyasetini bir tarafa bırakmak değil mi? İşte İsmet Paşa hükümeti böyle bir vaziyet müvazehesinde kalmış ve bunun üzerine memleketin men- faatını, yalnız menfaatımı değil, ha yatını ve emniyetini şimendiferle-| * ri bütçenin müsaadesi nisbetinde devlet varidatı ile yapmakta bul muştur. Bugün tatbik ve takip edi- len şimendifer siyasetimiz. budur. Bir kaç gün evvel Başvekil İs- met Paşa Hz. bu yolda vaki olan itirazlara karşı cevap olmak üzere bir iki hafta sonra Sıvas istasiyo- nunda ötecek olan şimendifer dü- düğünü hatırlatmıştır. Hiç şüphe- iz şi difer siyasetinin bütün müşkülâta rağmen Oo muvaffa- kiyetini göstermek için bu ses çok belâğatlı olacaktır. Fakat bize öyle geliyor ki, bu- günkü şimendifer siyasetinin zaru- “retini isbat için şark vilâyetlerimiz den akseden dahı mühim sesler| vardır. Bu sesler de sark hudutla- © yımızın crnniyetini ihjSİ eden isyan © ile bu isyanı tedi; tenkil içini © kullanılan Silâl sesleridir. İyarın için de böyledir. Garp ve or- olacaktır. meşgul olmayışıdır. Yalnız, genç bir kadın en kalabalık yerlerden hürmetsiz bir bakış tecavüzüne bile uğramadan istediği gibi ge- zip tozabiliyor, Seyyah larrmızdaki isyan muntakalarına! kadar yaklaşmış olacaktı ve emin | olmak lâzımdır ugünkü isyan! hareketleri o vakit bugünkü şekil- de çıkmıyacaktı. Binaenaleyh, bu- gün şark hudutlarımızın emniyeti» ni, oralardaki ovatandaşlarımızın hayatlarını muhafaza için telef olan canlar ve mallar heder olmı- yacaktı, Bugün icin böyle olduğu gibi; ta Anadolu şimendifer ile şark vi- lâyetlerimize bağlanmadıkza hu" Idutlarımız haricindeki tahrikçiler, iburalarda isyan ve fesat hareketle- ri çıkarmak icin çalışmaktan geri durmıyacaktır. Ve her defa muvaf- fek olacak isyan memlekete pek çok hayat ve mal zayiatına sebep O halde ne yapmak lâzımdır? ' İ bimdeiç sene € vel başlanmış olsa Sidi bugün sa kadar varmış o; ş Jan şi difer şimdi şafk hudut- a öğ , ia, ii Artık aklı selim için bu sual karşı- sında tereddüde imkân var mıdır? üsse | | sahibi olmaktı. Onun bütün en- Kanma intiheba: T, FEDAYILERİ Surların üzerinde bayraklar tının neticesi Kanadada vuku bulan son w- mumi intihapta muhafazakâr- larm ekseriyet (o kazandıklarını kaydetmiştik. Kanadada <İn- giltere impera'orluğunun Ame- rikaya mülâsık parçası olduğun- dan orada vuku bulan her ha- dise İngiltere ile Amerika mü- nasebetleri Üzerinde daima tesir icra eder. Ingiltere ile Amerika arasında en mühim meseleler, bahri ve iktisadi rekabettir, İngilterede muhafazakârl,ar iş başında bu Tundukları müddetçe iki memleket arasındaki babri rekabete bir nihayet vermek imkânsızdı. Çün- kü muhafazakârlar İngilterenin denizlere hâkim olması esasın- dan ayrılmıyorlardı. Bundan baş- ka ki Ingiltere muhafazakârlarının hedefi imperatorluk iktısadiyatı- nı bimayedir. Makdonald fırkası iş başına geçtikten şönra Ingiltere - Ame- rika bahri rekabeti izâle etmek istiyerek iki memleket donan- malarının teadülü esasına mebni olan Londra muahedesini imza- lamış aradaki iktisadi rekabeti izaleye sıra gelmişti, il İngilterenin amele hükümeti serbest ticaret esasını müdafaa ederek, her şeyden evvel Ame- rikayı memnun etmek istemişler, fakat muhafazakârlar bu siya- sete şiddetle muhalefet ederek İngiltere imperatorluğunnn men- featini, himaye wsulünde gör- düklerini söylemişler ve bütün ecnebi mallarına en ağır vergi- letin tarhını müdafaa etmişlerdi. Bu meseleler şiddetle müna- kaşa olunmuş, Makdonald bu vaziyet karşısında meseleyi Mi intihabattan lira İnk i mecbur kalmıştı. : anadada vukubulan son in- tihabat, bu badisat ile çok yakından alâkadardır. Bu intiha- bat neticesinde Kanadanm im- peratorluk siyasetini mi yoksa serbest ticareti mi terviç ettiği anlaşılacak, neticede Makdonaldin siyaseti kuvvet bulacak, yahut Zaafa uğrıyacaktı. Kanda'da (o mubafazakârların ekseriyet kazanmalarile orada himaye esasının hâkim olduğu anlaşılmıştır. Bu intihabatın neticesi Ame- rikanın iktisadi siyaseti, ve onun Kanada ve bütün İngiltere im- peratorluğu ile umumi münase- betlerinde tesiri haiz olacaktır. Makdonaldn hedefi Ingilizce konuşan milletler arasınde sağ- lam bir anlaşma vöcüda getire- rek bu anlaşma ile beynelmi- lel siyasette kuvveti bir mevki dişesi Kanadadan yana idi. Ka- nada onün siyasetine muhalif olduğu (Kanadada muhafaza- kârların kazanmasından anlaşı- lan diğer bir nokta, amele fır- kasının İngilterede de siyasi nü- fuzunu zayi etmeğe başlamış ol- duğudur. Bu itibara göre amele firkasının gelecek » İntihabatta ekseriyet kazanması ibtimali zaa- fa uğramıştır. Kanada intihabatının netice- | si öte taraftan o Amerikada da fena tesirler yapmıştır. Amerika Huver-Makdonald tarafından ta- | kip olunan ve iyi neticeler ver- mesi beklenen siyasetin bundan böyle zaafa uğramasından ve Kanada ile Amerika rasında müşkilât çıkmasından endişe et- mektedir. Çünkü bu müşkiller bizzat İngiltere ile Ameri-a mü- Mehmet Asm nasebet'eri üzerinde de tesir sicra eder, Şehir düşerken mer —N — Bizi affediniz, bize emniyet veriniz, buradan çıkıp gidelim. Sultanm cevabı kat'i idi: — Bunu maziniz ve mazideki harekâtınız namma mı rica edi yorsunuz? Balyan cevap verdi: —-Bunu mazimiz, namına de- ğil, şimdiki feci ve müthiş vaziye- timiz namına istirham ediyoruz. lim etmenizi ve çıkıp gitmenizi teklif ettiğim zaman aklınız nere de idi? — O zaman ümitvar idik. — Ümitvar, fakat neticeyi he- saplamaktan gafil... Bu akılsız- lığınızm cezasını çekmek istemiyor! musunuz? — Onun için senin merhameti- ne iltica ediyoruz. * Sultan Salâhattin hasmını yer- den kaldırdı. Onu çadırdan dışarı çıkardı ve pârmağile işaret etti: — Bu surların üzerinde dalga- lanan bayraklar kimin bayrağı? — Bunlar sizin muzaffer bay- raklarmiz. Balyan bu cevabı veriyorken is- lâm ordusunun behadirlerinden bi- ri surun üstüne bir bayrak daha di- kiyordu. Salâhattin ile Balyan bu hare- keti temaşa ettiler, Sonra sultan hasmma döndü: — Nasıl? dedi. Sen benim ye- rimde olsan, askerin bu derece mus zaffer olduktan sonra onları hak: ları olan neticeden çevirebilir mi- sin? — Hayır! Çeviremem. istiyorsun? — Çünkü merhametinize gü- veniyoruz. — Fakat siz bu merhameti sui- istimal ettiniz ve ona lâyık olma» dığınızı ispat ettiniz. Balyan tekrar Sultanın ayakla» rma kapandı ve tekrar merhameti diledi. Fakat Sultanın vaziyeti de müşküldü. Ordu. bir asırlık mef- küreye, mukaddes ve ulvi mefkü- reye varmak üzere idi. Onu dur- durmak imkânsızdı. Bir asırlık zu- lümlerin intikamı Kudüs krallığını çiğnemekle alınacaktı. Bu krallığı ortalıktan kaldırmağa ramak kali mıştı. Askerin heyecanı hudutsuz: du. Muazzam -seli durdurmak için harikulâde bir kudret lâzımdı. Sultan hasmını yerden kaldır- dı ve “—. kısaca: v ei im yapabileceğim bir yok. Dedi. ina iz YAR İSİ) Tahtakuruları Bvzünkü hükümet, yer yer sivrisineklere karşı açtı- ğı mücadelede muvaffak oluyor. İstanbulun en sivrisinekli yer» lerinde bile uykuyu kaçırtan vi zıltılar eksilmiştir. Şu sıcak günlerde tahtakuru- ları da sivrisinekler kadar mü- kurusu öldürdüm. Sonra düşüüdüm ki yaptığım bir kahiramanlık de- ğildir. Döktüğüm kan kendi ka- nımdı, Ha, ne diyecektim? Sivrisi- nekler zâten imha ediliyor. Şu tahtakurularının imhası da bir | fırka programina konulsa... Yalnız uyanıkları değil ya, uyku uyumak istiyenleri de dü- İ şünmeliyiz, — O halde ben size şehri tes) ziç. Geçen gün semiz bir tahta | Toplu İğne >! ge erim müm sam Yözan: Öyer Kıza EE hamet dileniyorlardı Gi Balyan ayağa kalktı ve mezbu“ hane bir hareketle şu sözleri söy“ ledi: — Ey Sultan! Biz şehrin içinde: büyük bir kalabalık teşkil - ediyo- İruz. Sulh ümidi; bizi ye'se düşmek“ İten tutuyordu. Filistinin öteki şe- hirlerine bahşettiğiniz şeraiti bize de bahşedeceğinizi zannediyörduk mademki bunu bizden esirgiyorsu- nuz, o halde bizde'ölmeğe karar veriyoruz. Fakat ölmeden “evvel karılarımızı ve çocuklarımızı mah“ vedeceğiz. Şehri baştan başa yaka- cağız. Mukaddes kayayı parçalıyas cağız ve Mescidi aksayı bir: yığın harabe haline getireceğiz. Ondan sonra elimizde bulunan beş bin müslümanı kılıçtan geçirerek size karşı çıkacağız ve sizinle ölünciy&e kadar döğüşeceğiz. Bize merha“ met göstermezseniz yapacağımız budur. Ona göre düşününüz ve bi» ze bir cevap veriniz. Sultan Salâhattin biraz düşüm“ dü. Bunlar bu dediklerini yapma" ğa ya vakit bulur ve ya vakit bula“ mazlardı. Bunlar ye'sin son : kuv- vetile söylenen sözlerdi. İslâm as- kerlerinin Kudüse girmelerine ra mak kalmıştı. Fakat şehrin içinde de mühaâk- kak ki muharebe devam edecek ve bir çok kanlar dökülecekti. Gerci hiristiyanlar, irtikâp etmedik 46 naat bırakmamışlardı. Fakat dökü“ len kan kâfi idi. Ehli âalibin fena- ri değildi. Tarih, müslümanların kudret ve galebe dakikasında bu gasıp ve mürtekip sürüyü affettiğis ni ve ona emniyet gösterdiğini kay detsin. Ehli salip Kudüse girdikle ri zaman genç ihtiyar, gocuk kadın dememiş, hepsini kı geçir“ mişlerdi. Fakat müslümanlar böy- le hareket etmiyecek, “çocuklara, kadınlara, ihtiyarlera, hatta düş“ man askerlerine merhamet edeceke ve onları bırakacaklardi. Sultan Salâhattin biraz”düşün“ dü, etrafımdaki veğirlerile istişare etti, sonra Balyanâ: — Balebek emiresini niçin gön- İdermediniz? Siz'onı dikçe sizinle * kohuşamıyacağımı, sizi (dinlemi 7 “söyledim. &sir tutuyor» Halbuki siz onu hâlâ sunuz? Neden? * ğ — Balebek emireâi patrikin ya» mındadır. Tam bir emniyet içinde- dir. Ben onun hemen gönderil- mesine taraftarım. Fakat patrik bana -itiraz etti. » ER Siz bütün mele kuman- r olduğunuz halde bu patrike söz dinletemediniz mi? — — — Hayır. dinletemedim. . * — o, Hz. Mesihin halife- sidir. Onu darıltmak Allahi darılt- mak olur. a p Sultan Salâhattin çadırın için- de bir kaç adım attıktan sonra ge» ri döndü ve Balyana $u sözleri mam” derhal Kudüse dönetek — 51z derhai uduse ve Balebek emiresini derhal ser- best bırakarak onu bana göndere” İceksiniz.. Ondan sonra sizinle ko* nuşuruz. “İ — O halde patrikimize el kal- idırmak mecburiyetinde kalacağız, ve onun bed duasını alacağız. İd ma Onun duasından bir şey w- muyorsanız bana değil, ona müra- caat edeydiniz. Madem ki ona des ğil bana müracaat ettiniz ve ben den merhamet dilediniz,. emrimi. iderhal icra ediniz. Seksen bin kişi» nin hayatını bağışlamamı istediği: nizi unutmayınız. .. — — O halde, seksen bin kişinin hayatı Balebek emiresinin hayatı- na mı bağlıdır?

Bu sayıdan diğer sayfalar: