October 16, 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

October 16, 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

WERIN “Dev'et bankası ir deviet bankası lâzım. Memlekette bu üzümü — hissetmiyen bir kimse yok, Hat- ta Serbest fırka lideri Fethi Bey bile neşrettiği programda bu noktayı başlı başına bir madde olarak tesbit etti. Esasen millet meclisi bu hususta son içtima senesi nihayetinde bir de kanun — kabul etmişti. İşte şiimdi hükü- met bu kanun mucibince yapıla- © cak devlet bankasına ait hazır: lıklar ile meşguldür. © Tabii olarak bu hazırlıklar a- rasında ilk mühim mesele ban- kaya hisse kaydetmektir. Banka- > ya temel olacak sermayeyi vü- cuda getirmektir.*Hatırlarda ol- © duğu üzere devlet bankasının teşkili iptida mevzuu babsolduğu sırada Türkiye ciimburiyet mer- o kez bankasına iştirak suretile sermaye koymak için bir takım ecnebi guruplar tarafından tek- er yapıldı, Fakat hükümet gibi tekliflere karşı müsait görünmedi. Çünkü bu tarzdaki teklifler ile devlet bankasının - tesisinden istihdaf edilen maksa- 'dı telif etmek mümkün değildi. © Çünkü bu maksat yalnız Milli k sermayesile teşekkül ede- “ cek bir banka ile temin oluna- - bilirdi. Bundan dolayı devlet © bankası tesisi hakkındaki kanun- —. bu esasa bilhassa dikkat e- in Binaenaleyh yakın bir zaman- oda teşkiline başlanacak olan Devlet (o bankasının (sermayesi Türk milletinin iştirak edeceği - bhisselerden toplanacaktır. O ka- dar ki hükümet bu hususta hal- kın iştirakini hazinenin iştirakine — bile tercih etmiştir. Bilfarz en aşağı on milyon liralık sarmaye- — yi doğrudan doğruya bükümetin © hazinesinden temin etmek pek © kolay iken bu sermayenin efrat tarafından daha evvel hisse kaydedilmek (suretile vücuda Riiimesi » cihetine | gidilmiştir. Çünkü milyonlarca halkın işti- rakile teşekkül eden bir banka- ya karşı hissedeceği alâka ile, mayesine kimsenin iştirak et- ediği bir müesseseye karş duyacağı alâkanın kat'iyen ka- i kıyas olmıyacağı malüm bir 1akikattir. Devlet bankasına efradın iş- > tiraki mevzuu bahsolunca devlet © bütçesinden maaş alan mülki ve askeri Oher sınıf omemurların atıra geleceği şüphesizdir. Hü- hı bu sınıf memurların işti- ni teshil etmek için hususi talimat yapmaktadır. Tali- nat mucibince bu sınıf memur- lar bir, bir buçuk sene içinde o her ay maeşlarından cüz'i birer © miktar ayırarak birer hisse ala- — caklardır. Bu suretle umumiyetle memurlar hem memleketleri , hem şahısları ve aileleri için fa- İdeli bir tasarruf yapmış ola- — caklardır. > Memurlar pek iyi bilirler ki paramızın kıymetinin düşmesin- © den birinci derecede zarar gö- ren kendileridir. Hükümet za- man zaman memurların maâaş- > larına zam yapmış olduğu hal © de paramızın mütemadiyen kıy- © metini kaybetmesi neticesi ola- - rak onlar bu zamlardan hiç is- » tifade edememişlerdir. Binaena- - leyh memurlar için yapılacak iylik maaşlara zam yapmazdan ev- vel paramızm kıymetinde istik- rar temin etmektir. Ve binaenaleyh bu istikrarı vg — 4 — VAKIT 16 Teşrineve! 1930 Müderrisin vecizeleri ve. başındaki (o püskülü, şimdi de Serbest kelime- sindeki (t) harfini kaldırarak inkılâpçı olduğunu gösteren mü- derris ismail Hakkı Bey, zaman zaman akla, hayale gelmez veci- zeler, tarifler yapar : Meselâ, bu zat bir kendi selvi boyun- dan aldığı ilhamla şöyle bir ve- cize yazmıştı: “Türk demek minare demektir, Dün, oO©taya altlığı bir “fikir, de de şu vecize vardır: «Bizim için «Apostol» fikri «Türk fikrini ifade eder.,, Bu iki müsavatı «ıslah» ede- cek olursak şu vecize çıkabi- lir mi? “Apostol demek minare de- mektir.,, » Çamlara dair Yarn gazetesi beş, on gün sonra şöyle bir fıkra ya- zabilir : “Dün darülfünun meydanından geçiyorduk. Orada dikili olan büyümekte ve o meydanı süsle- mektedir. Pekalâ hatırlarsınız ki bu çamlar şimdi 5. C. F. ocak reisi olan İsmail Hakkı Bey ta- rafindan (o dikilmişti... o Eminlık dairesine yakın olan bir iki a- ğacın boyu kısa kalmıştır, yap- rakları sararmıştı, Sebebi malüm! Darülfünunun Halk fırkasına yardakçı olan mü- derris, muavin ve idarecileri 5. lara bakmıyorlar. Zaten gene onlar değil midir ki S. sna | nsup , olan. Beyazıt âydar Bey havuzunu da son günlerde küruttular.... Gi Birkaç gün sonra muvafık bir gazetenin mizah o sütu- nunda: şöyle bir fıkra görüle- bilir : “Darülfünun meydanındaki Çamları müderris Ismail Hakkı Bey dikmişti. Şu zaman, insan- ları nasıl değiştiriyor, Eskiden Çam diken bu müderris şimdi Çam deviriyor. Toplu Iğne temin edecek esaslı Dastalardai biri olan Devlet Bankasının te- şekkülüne ellerinden geldiği ka- dar yardım etmek gene bizzat memurların menfaatleri icabıdır. Ticaret ve sanayi erbabına ge- lince, onlar için paramızın kıy: metine istikrar temin etmek daha mühim bir O meseledir. Mütarekeden bugüne kadar ticaret âleminde Türk © parası ile ecnebi kambiyosu arasındaki fiat farklarından zarar görmiyen yoktur. Bilhassa ecnebi parası ile lüzumundan fazla (hariçten kredi alan bir kısım tüccar bu- temevvüçlerden (dolayı ( iflâs etmişlerdi. Binaenaleyh paramızın istikra- rı meselesi oumemiyetle Türk tüccarı ve erbabı sanayii için para kıymetlerinin o tahavvülle- rinden mütevellit zararlara © ve hatta iflâs ihtimallerine karşı bir nevi sigorta demektir. Böyle mühim bir sigorta mü- essesesi vücuda getirilirken bun- dan en ziyade istifade edecek- lerin hükümete müzaheret (o et- meleri, yalnız milli vazife değil, ayni zamanda şahsi menfaat meselesi değil midir? Sonra devlet bankasının teş- kilinden maksat sadece para- | mızın kıymetini tesbite çalışmak adam, hür adam, müsavi adam, | çamlara baktık.Bu ağaçlar ne güzel C.F.sına mensup olan bu ağaç- | be | g NERE i Tehlikeli mevzular ünkü “Vakıt, bir muallim imzssı ile çok ehemmiyet- li bir noktamıza dokundu. Hadi- se şu: Galatasaraylı bir genç riyazi- ye dersinden ikmale, sonra da sınıfta kalmış. Müntehir bile ol sa bir ölü karşısında konuşma- mak en iyi harekettir. Ne çare ki söze başlıyan biz değiliz. Evvelâ Abidin Daver Bey yaz- mış. Mesleğinin tecavüze uğra- dığını gören bir muallim de sö- ze karışmış. Her iki tarafıda oku- duktan sonra susmak elimizden gelmedi. Peşinden şunu söyliyelim ki, bize en güç gelen şey, o yazı- nın altında tanıdığımız ve kuv- vetline inandığımız bir imzayı görmek olmuştur. Abidin Daver Bey dostumuz, lisenin ne demek olduğunu, gayelerinin hangi hu- dutlardan geçtiğini pek iyi bilir. Fen dünyasınm riyaziye ilmine neler borçlu olduğunu da ona öğretecek herhalde ben değilim Şu halde nasl oluyor da uya- nık bir adam, en açık bir haki- kate, inkârın paslı baltası ile hü- cum ediyor 7... Zarif, nükteci dostumuz, haki- katin göğsündeki zırbı herkes- ten iyi bilir ve ona savrulan inkâr baltalarmın cam çubuklar gibi tuzbuz olacağını kolaylıkla kes- tirebilir. Bunun içindir ki ben hadiseye meçhul muallimin göz- lüğü ile bakmıyor, koyduğu si- nirli teşhisleri haklı bulmak iste- miyorum. Meselede yesin büyük hissesi “var, ve bir «kere gönül | de gam rüzgârları esmeğe baş- ladı mı artık mantığın sesini duymak kolay olmaz. Öyle sanıyorum ki Daver Be- yin sert hükümlerinin hakikatten uzaklaşması da bu sebepledir. Yoksa o da riyaziyenin, düstur- ları, muadeleleri unutulsa bile zihin, muhakeme ve tefekkür üzerindeki geniş hizmetini bilir, Meselenin bir ikinci cephesi de vardır ki, ben asıl ondan bahsedeceğim : Talebe çok defa kendi men- faalini kollamakta yanılır, Hele ders hususunda kaçamağa çok mütemayildir. Biraz çetin, azıcık kolay ramolmaz mevzular önün- de hep geri dönmeğe hazır bir kararsızlığa uğrarlar. Bir kalem sahibinin riyaziyeyi inkâr eden yazısından kendilerine fetva çı karırlar. Bu tehlikeli mevzulara girenler her şeyden evel menfi neticelerini düşünmelidirler. Ga: zete de daha geniş, daha çok sınıflı bir mektep (demektir. Onların sayıfaları içinde çocuğa zarar verecek yazılar görünürse, müessese kendi kendini inkâr etmiş olmaz mı? Acımak iyi bir histir, fakat acırken kendimizden geçmemek ve merhametten maraz hasıl et- memek şartile, Seyyak olmadığı da malümdur. Bu banka tesisi memleketimizdeki (kredi meselesi üzerine de büyük tesiri olacaktır. Tücccar, san'atkâr, köylü ve çiftçinin muhtaç olduk- ları kredi sahası genişliyecektir. Bundan da bilâ istisna bütün memleket istifade edecektir. Nihayet . devlet (o bankasına hissedar kaydedilmekte, bunlar- | don başka bir de, hususi menfa- KIZIL E--) GÖMLEK | YAZAN: Ömer Rıza | Siz, on'aria uğraşacak kadar kuv- vetli olduğunuzu anlatacaktınız ! Sebe oğlu sui kastinin son safhasını tertip ediyorken yal- niz Hz. Osmanın katlini istihdaf etmiyordu Bu cinayeti onun müf- | rit taraftarlığile tanınmış adam- lara yaptırmağa gayret etmiş, buna da muvaffak © olmuşlu, Memet, Alinin en açık, en mü/- rit taraftarı idi, Bunu berkes biliyordu. Ote | kilerin hepsi de Mısırda öyle- ce tanınmışlardı. Bunlar Medi- neye geldikten sonra da ken- dilerini hep Ali taraftarı olarak göstermişler, öylece hareket et- mişlerdi. Onun bu şekilde ha- reketten maksadı Osmanın kat- lini Aliye yamamak ve bu su- retle dahili mücadele kapısını hemen açmaktı. Emeviler Osmanın Ali taraf- tarlarının elile katlolunduğunu gördükleri zuman, bu cinayeti ona atfedecekler, ve Osmanın intikamını ondan almak istiye- ceklerdi. Azıl kargaşalık o za- man başlıyacak, o zaman Otuz kırk senelik mücahede ile vü- cuda gelen birlik, teessüs eden varlık, kurulan devlet, en müt- hiş buhrana uğnyacak, belki de yıkılacak ve onun teessüsünden memnun olmıyan unsurlar özle- dillerine nail olacaklardi. Dışarıda bu hadiseler cereyan ediyorken Hz. Osmanın “evinde bir içtima vuku buldu. Medine- de bulunan Emeviler Mervan ile birlikte onun buzusuna gelmiş- ler, vaziyeti anlamak istemişler- di. Naile ile Leylâ lâ da, içtiman iştirak etmişlerdi. © Bunların hepsi Osmanın o gün- kü nutkunu dinlemişlerdi. Mer- yan o nutkun aleyhinde idi. İçti- ma başladıktan sonra Mervan söz istemiş ve fikrini söylemişti: — Emirel müminin, bana 8öz söylemek için müsaade ediyor musunuz — Söyle, — Bana kalırsa siz bugünkü mutkunuzu başka şerait daire- sinde irat etmelidiniz... — Nasıl?... — Siz kuvvetinizden emin o- larak, bu adamlara zayıf olma- dığınızı ihsas ederek, hükümetin onlarla meşgul olabileceğini anla- tarak, akid) kuvvetli Vr zu göstererek irat edecekt'niz. Halbuki siz bizim onların lülfü merhametine muhtaç bir halde o'duğumuzu ihsas ettiniz. Bu ha- raket (Onları (o şımartacaktır. Onların gayri kabili kabul metalip dermeyan etmelerine müncer olacaktır. Siz bugün söy- lediğiniz sözleri kuvvetli bir hal. de olduğunuzu göstererek ifade etseydihiz o zaman size zerre kadar itiraz edemezdim, balbu- at meselesi vardır. Banka faali- yetinde biç bir kâr getirmemiş olsa bile hissedar olanlar buraya yatırdıkları (o paraya © mukabil en aşağı yüzde altı bir menfaat alacaklardır. Bu suretle devlet bankasına (hisse kaydedilmek, elinde tasarruf (o edilmiş parası olan her fert için en emin bir iş olacaktır. | | | | ki öyle olmadı, Siz onlara rica: linizi gönderiniz de Konuşalım dediğinz halde on'ar vaziyete hâkim olduklarını anladıkların- dan size bir kimse röndermedi- ler. Sizin sözleriniz e istihfaf «t- tiler, muhasarayı teşdit . ettiler. Çünkü siz onların iddialarını ka- bu' elmiş gibi bareket ettiniz, Bu battı hareket onlara kuvvet vermiş ve sizi zayıf düşürmüştür. | Bu adamların nazarında hükü- metin zerre kadar haysiyeti kal madı. Bir hükümet hata bile İetse hükümet haysiyetini, ihlâl et: meden halasını temir etmelidir Aksi takdirde o bükümet sukut eder onun - heybeti kalkar, Bı itibar ile sizin kapınız da dağ kadar adamlar toplanmışkan söy liyecek sözleriniz, bugünkü söz- ler değildi. (1) Hz. Osman başını iğerek bu sözleri dinledi. Bu sözler esas itibarile doğru idi. Bu sözler Mervanın hükümet mefhumu , inceden inceye anladığını gös- teriyordu. Bir hükümet itibarını ihlâl etmeden hareket edecek olursa muvaffak olabilir. Fakat bir hükümetin itibarı zail olursa o bükümetten bayır kalmaz. O hükümet kuvvetli de olsa sukut eder, Mervanın “anlatmak istediği bunlardı. ş Hz. Osman düşünmüş, düşün- müş, ondan sonra Mervana bak- ça Peki sen ne tavsiye edi- yorsun.... Demisti. Mervan vevap verdi ; — Mösaade ederseniz. ben kalkar, bu'ayak takımına söy- lenecek sözleri söylerim. Hz. Osman meclisinde otu- rapların (yüzüne baktı, onun zevcesi Naile: — Emirel mü'minin , sözünü söylemiş bulunuyor , ona sözün- den geri dönmek yakışmaz. dedi, Mervan hiddetlendi : — Hâla, dedi, siz böyle işler- den anlamazsınız, bu gibi mese- leler konuşulurken size susmak düşer. Naile susmadı, devam etti ; —Fakat Osman senin sözlerini dinleyecek ve deminki nutkunu nakzedecek bir şey söylerse o zaman bu haydutlar onu öldür- meye kalkarlar. Çünkü o zanar onun hareketlerinde (o teşevvüş bulunduğu < sabit olur. Bunarın kapımızda duranların ileri sür- dükleri: iddialardan “biri bu de- gil mi.? Onlar Osmana söz ve riyor, başkaları bozuyor veonun haberi o'miyor, diyorlar. Şimdi sen kalkar da onun . deminki vaitlerini bozarsan onlarm bu iddiasını teyit etmiş olmaz mısın? Nailenin bu sözleri de doğrü idi. Müfsitler OOsmânın onlara hayırlı vaitlerde (o bulunduktan. sonra katilleri için emir verdi” ğini iddia ediyorlardı. Osms” bu ithamı o reddetmişti. Bun karşı Osman deminki sözlerim den sucu edecek olursa onlar!" bu iddiası kuvvet bulurdu. (Bitmedi) TI) Mervanın bu sözlerini reel Mehmet Asım | Esi ürihinde kaydeder. Cit g Sa

Bu sayıdan diğer sayfalar: