17 Temmuz 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10

17 Temmuz 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—— 10 — VAKIT 17 Temmuz 1932 -————. Büyük Tarih Kongresinden Sonra | ye . Alişara giderken Trende sâmimi konuşmalar — Yozgattan geçerken — Bol yıldızlı sema altında Ankarada ilk milli Türk tarih kopgresinin açıliş nutkunun bir yerinde muhterem Maarif Vekili Esat Bey, arkadaşların arzusu inzimam ettiği takdirde Alişar hafriyatını görmiye gidebileceği- mizi tebşir etmişlerdi. Dokuz gün devam eden ve tarihimizin ilk devrelerine ait karanlık sayfalarin aydınlanması- na vesile ve imkân veren kon- grenin sonunda Maaril Vekili Esat Beyefendi ile geçen salı günü Vekâlet umumi müdirleri- nin, talim ve terbiye heyeti aza- larmın, kongreye gelen müderris ve munllimlerin samimi ve can- dan teşyileri arasında hareket ettik. Şunu açık olarak itiraf edeyim ki Alişara giedn arkadaşlar mik- tar sayılacak derecede azdı. Gü- zel bir fırsatı kaçırdıkları için onlar müteessir, bizse bundan istifade etmeyi bildiğimiz için çok memnünduk; Kongrede birbirimizle tanışmış, anlaşmıştık. Tren yolculuğu, bu- nu daha iyi bir surette perçin- lemeyi temin etti. Esat Beyefendi, bir baba şef- Ke” ve muhabbetile bizimle ko- is ayor, bulunduğumuz vilâyet- se hakkında malümat alıyor. Biz, zihinlerimizi kurcalıyan muh- telif maarif meselelerini soruyor, tenvir ve irşadından derin haz duyuyorduk. Aramızda resmiyetin verdiği ayrılık kalınamıştı. Saygı ve sa- mimiyete, hürmete istinat eden konuşmalarımiz, yolculuğun ve- rebileceği bütün rahatsızlıkları izaleye kâfi geliyordu. Muallim arkadaşların fikirlerini açık, va- zih, berrak söyleyişlerinden, ten- vire mübtaç gördükleri nokta- ların izah edilmesini rica etme- lerinden vekil B, de pek ziyade memnun oluyordu. Bir maarif ailesinin zaten başka türlü hareket efmesine imkân tasavvur olunabilir mi? Yarın ki Türk nesline milli mefküreye, milli taribin verdiği yüksel: azim ve iman duyğusile telkin hususunda en öm safta bulunan tarih muallimlerinin dev- letin maarif siyasetini resmi bir 'ağızdati bütün mana ve şumulile Bilhassa Yozgadın meb'usları, Belediye Reisi ve hükümet erkâ- mı ( Yerköy ) e gelmişler, ara- larında misafir kalmaklığımızı israrla rica ediyorlardı. Bunların ibraz eyledikleri arzuya karşı mütehassis olmamak mümkün | değildir buna Vekil Bey Alişar- | dan dönüşte uğrarız cevabını ver- dikleri zaman Yozgatlılar, “yarın biz, sizi oradan almağa geliriz!,, dediler. Yergöy, istasyonundan uzak- Taşırken, Karanlık dereye yakla- şıyorduk. Trenin geçtiği vadinin sağında ve solunda bağlar, bah- çeler görüyor bir kaç saattır gö- remediğimiz yeşilliğin verdiği fe- rablığı bütün tazeliğile ruhumuza içiriyorduk. Ah bü yeşillik. Agaç muhab- betini uyandırmağa çalışanlara te-| yaz istimali | | şekkür etmemek, onların irşa- dından istifade etmek isteyenler- den memnun olmamak acaba kas bil ve mümkün müdür? Hacışefaatlı istasyonuna gel- diğimiz zaman karanlık tabiatın İ aydınlığı üzerine bir sünger ge- girmişti. Biz burada indik. Alişar haf- riyatını idare eden Amerikalı Dr. H. H, Vender Ostee ve arkadaş- ları tarafından heyecanlı bir su relte karşılandık. Hafriyat mahali istasyondan iki saat uzakta olduğu için oto- mobiller, kamyoniar getirilmişti. Mehtaplı bir gecede, bol yıldızlı bir sema kubbesinin altında “Alişar,, yolunu tuttuk. Serin bir rüzgâr esiyor, benim gibi Adanadan, sıcak memleketten gelenleri üşütüyordu. Işıkları sönmüş, fakat kalple- rinde imanın, &zmin bütün alev- leri sezilen köylerin yanından geçerken köpeklerin sesleri du- yuluyor, tabiatın sükünetini ihlâl eden bu mahlüklar geniş ovanın üzerinde hudutsuz hürriyetlerini tecrübe ediyorlardı Nihayet yirmi iki buçukta hafriyat mahalline vardık. Orada bulman araştırma memurları ta- rafmdan istikbal olunduk. Daha evvel Sorgun kaymakamı ve jandarma © yüzbaşısı da oraya gelmişlerdi. Bir az istirahat et- tikten sonra yemeklerimizi ye- dik. İçtiğimiz çorba, dığımız soukluğu uza! kâfi geldi. Hafriyat heyeti reisi Vadder Osten yemeğin hitamın- da Vekil Beye ve bize karşı çok teveccübkâr sözler söyledi. Hakkımzda söylenen cemile- kâr kelimelerden memnun kal- dığımızı söylemiye hiçde lüzum yok. Esat B£. mukabelede bulundu. Heyet azasının ilme karşı duy- dukları yüksek alâka ve muhab- beti şükranla karşıladığını söy- lüyerek heyetimize karşı göster- dikleri misafirperverlikten dolayı teşekkür etti. Vakit gece yarısıni bulmak üzere ve yorgunluk istirahati cavct ede- cek derecede idi. Sabahleyin er- ken kalkmak, işçileri. işleri ha- şında görmek lâzımdı. Kahvelerimizi içtikten sonra bir kamycna bindik. Bizim için hazırlanan yatakda uyumak üzre “Alişar,, köyüne gittik. Vaktin- de kalkmak üzre yattık. Hafriyatta gördüklerimi ikinci yazımda anlatacağım. Her üç şekildeki Krem Perteyi cilde olan menafii itibarile kış ihmal etmeyiniz. oturan kel Mehmedin kendisinden Fena halde Döğüştüler ! Fındıklıda Kars sokağında | 5 numaralı evde oturân mütekait Poliste : , i hanımla ayni evde oturan möski- rat inhisarı gece bi İ Nazmi arasında ailevi meseleden kavga çıkmış, Nazmi Lütfiye hanımı odâsına taarruz ettiği gibi iki el de silâh atmıştır. Kav- gaya Lütfiye hanımm oğlu Ke- mal ile Nazminin karısı Raife hanım da girmişler, iki erkek ve iki kadın birbirlerini fena halde döğmüşlerdir. Bir kâdın yaralandı Fındıklıda Ömer Avni ımahak lesinde oturan Refia Hanım Ka- raköyden geçerken (Dervişin sördüğü yük arabasınm altında kalmış, 'sol ayağından yaralan- mıştır. Derviş yakalanmıştır. Eve geç geldi diye kız kardeşini yaraladı! Rumelibesarında meydan ma- hallesinde oturan Langocun kızı 24 yaşında Haykobinin eve geç | gelmesinden muğber olan korde- şi Hayık biçakla arkasından yaralamış, kaçmıştır. Yaralı kız tedavi altına alınmıştır. Haraç mı istemiş! Tophanede ( Boğazkesende Bostan içi sokağında 11 mamaralı evde oturân Ahmet muddeiumu- miliğe istida ile müracaat ede- rek Arap camide kar topu çık- maz sokağında 20 numaralı evde haraç istediğini vermeyince ölüm- le tehdit edildiğini o söyliyerek şikâyet etmiştir. Döğe döğe bayıltmışlar! Ayaspâşada mezarlık sokağın- Muhtar Bey aprtımanında kapıcı kâzım. ye birâderi Rıza, Macar caddesinde Bumarâlı apartı- manda kapıcı Ahmet ile Taksim çeşmesinden su alırlarken kavga etmişlerdir. Neticede iki kardeş Ahmedi fena halde döğmüşler ve bayıltnışlardır. Ahmet hasta- haneye yalırılmış, kavgacılar ya- kalanmıştır. Bu da metresini yaraladı Galatada Karaoğlan solağın- da oturan Kürt Abbas dokuz ay evvel kendisini terketmiş olan metresi Saadete tesadüf emiş, eve gelmesini söylemiştir. Saadet ba davete gülünce Kürt Abbas sustalısını çekmiş, met- resini yüzünün dört yerinden yaralamıştır. Carih yakalanmıştır. kurşun hırsızı Bartinli Hasan isminde bir şahsın çuval içinde elli okka kurşun naklettiği görülmüş ve polisler tarafından (çevrilerek merkeze gütürülmüştür. Hasan kutşunları Atik Ali paşada hat- tat rakım törbesinden çaldığını itiraf etmiştir. Beyaz gül birahanesinde Artin ve Azarik isminde iki genç Tepe başında beyaz gül birahanesine giderek önleri- ne gelen kızlarla dansetmek istemişler, talepleri kabul edil İ meyince ye çıkarmışlardır, ' iki arkadaş yal kalanmıştır. Tramvayla otomobil 783 numaralı vatman Abidi- İ nin kellandığı tramvay arabası Karagümrükte şoför Muhittinin | idare ettiği 1073 numaralı oto- mobile çardmıştır. Otomobil kıs- men hasara oğramıştır. Matbaamıza gelen eserler: Foto Süreyya Memleketimizin yezine silon ve san'at mecmuası olan Foto Süreyyanın JS temmuz müshası 932 kraliçesinin muğitelif ve bir çok sinema artis ii resimlerini havi olarak intişer etmiştir. Iki gün evvel, «maruf, gayri | gayri maruf doktor» mevzuu özerinde Mazhar Osman Beyle konuşmuş- tuk. Bu hususta Avrupa mem. leketlerinde tatbik edilen teşki- lâtın memleketimizde de tatbiki lüzumuna kani bulunan Mazhar Osman Beye göre teşkilâtsızlık şöyle bir netice doğurmaktadır: Maraf doktor çok çalışmıya mecbur kalıyor, ilmi takibe zaman bulamıyor. Gayri marul doktor günlerini müşteri ve rpalşetini temin derdi peşinde koşmıya hasrediyor, kitap açmıya ne zaman, ne imkân buluyor. Ve, iki tarafı olarak, ilim kaybediyor. Mazhar Osman Beyi mütea- kıp, kendisile görüştüğümüz pro- fesör Kemal Cenap Beyde Maz- har Osman Beyin fikirlerini doğ- ru buluyor ve onlara temamen iştirak ediyordu. Dün doktorlarımızla konuşmıya devam ettik. Fahrettin Ketim ve Ali Şükrü Beylerle görüştük. Fahrettin Kerim Bey söyliyor Fahrettin Kerim Bey dedi ki: — Mazhar Osman Beyin mü- lâkatının ihtiva ettiği fikirler çok doğrudur. Memleketimizde yük- sek mesleğin icap ettirdiği refa- ha malik doktorların adedi sa- yılacak derecede mafıduttur. Her mesleğin aynı derecede müşkülâtla dolu olduğunu bina- enaleyh hekimlik mesleğinin ay- rı bir istisnaya tabi tutulması olmadığını söyliyenler bence haksızlık (etmektedirler. Bilmek lâzımdır ki hayat kaybe- dilince hiç bir şeyle telâfi edil- mez. Binaenaleyh hekim hayat bekçisidir. Hekime verilen ücret onun ya mukab dir. Bree lemek bei milel adıda “şerefiye,,dir. Esasen hekimlik bir ticaret mesleği de- ğildir. Hekim olan ancak iyi yaşamak ister. Bir hekim için meslekte gaye servet sahibi olmak değildir, hakiki servet manevi zevktedir. Bir muztaribin ıstırabını teskin etmekteki zevk hiç bir şeye kıyas edilmez. Biz mesleğimizi böyle anlarız. Bir hekim, hastası karşısında kendini bir nevi mabette telâkki eder Orada fikir buzuru, vicdan sesi hâkim olmalıdır. Fikir hu- zurunu tehdit edecek her türlü düşünceden hekimin azade ol- ması lâzımdır. Bütün dünya üzerinde hekim- ler üç gurupa aynlır. Bir kısmı kendini sırf ilme vermiştir. Has- taya dahi bakmaz. Bunlar dev- letçe terfih edilir. Bir kısmı an- cak muayyen günlerde randevu ile ve çok yüksek ücret muka- bilinde hastasını muayene eder ve istişarede bulunur, Meselâ Viyanalı bir profesör istişarede 40 - 50 lira âdi muayenesinde 15 lira alır. Haftada ancak iki veya üç gün, öğleden sonra iki üç saat meşgul olur. Diğer zaman- larını kliniğine, kütüphanesine tahsis eder. Kendisile teşriki mesai eden arkadaşlarile birlikte nefsini ilme vakfeder. Keza di- ğer seçme mütehassıslar da ancak haftada üç dört gün hasta ka- bul ederler. Diğer vakitlerini sell izi zati mesailerine ayı- rırlar. Kartiye hekimlerine gelince; Doktorlar Arasında İlim, ihmal mal ediliyor mü Kâmil efendinin zevcesi Lütfiye Fahrettin Kerim Bey, hekim, fikri huzur tehdit edecek her düşünceden azad? olmalıdır, diyor Ali Şükrü Bey, ilmin ihmal edildiğini k: kabul bul etmiyor “Bunlar da aile hekimi o civarlarında tesadüf ettiklefi kaları takip etmek suretile mesleklerine hizmet etmi$ hem de ailelere en iyi yi omlaş olurlar. Bu hasta, mütehassısa geldiği iyi takip edilmiş bulunur. hassısın tavsiyeleri iyi tatbik lir. Keza bu pratisyen b ler de, konferanslarda bu tıbbi cemiyetlere iştirak neşriyatı okumak suretile ki yenilikleri takip ederler. di refabları bu hususta K lerini temin eder. Bini bizde de hekimlik hekimliğin şekilde bir tasnife tâbi tut çok muvafık olur. Esasen et odası bu mesele ile iştigal mekektir. Yalnız bizim t miz şudur ki, hekimliklik an'anası çok kuvvetli ve n ler arasında «Celil» unvanmı zanmış, ıslırap saatinden mü ribin sesine bütün şefkatile, P di kazancını düşünmeden kö bir meslek erbabı fazla ve # tenkitlerle hırpalanmasım...,, Ali Şükrü Beyin tikirleri Ali Şükrü Bey de, Mazhar man Beyi haklı bulanlar ar dadır. Fakat, ancak bazı »c lardan.. Şükrü Bey diyor ki: — Halk, bizde ekseriyetle # tahassıs ve marul doktoru, gi marufa tercih eder, Bu b kendi düşüncesi ve görgüsü ticesidir. Doktorlarm maruf mn ve olanyanım korumak, suretle Mazhar Ösman Beyin * diği gibi ilmin kayboluşu tel sinin önüne geçmek için teşk”) yapmaktan ziyade halkı alıf” mak, hazırlamak lâzımdır. Bi” en vfak bir kırgınlık için kendisini mütahassısa ve m doktora muayene ettiren kii ler vardır. Hasta, ne yap apılsın, arzu ettiği bir he kendisini muayene eltirece# Bunun önüne ne burada, #€ Avrupada geçilebilir. Mazhar Osman Beyin Mari ve mütahassis doktorun işi şından aşkın, ilmi ihmal ediy” şeklindeki sözlerini kabul mem. Nasıl edebilirim ki, mütehassıs, upuzun bir ; neticesinde temin ettiği mev* mubafaza için çalışmıya, takibe mecburdur. Bir müta sıs her gün, konsültasyon içi A hangi bir meslekdaşı tarafı” tedavi olunan Bastaya daveti nur. Dünya tibbınm terekkiy#' takip etmediği takdirde © olunduğu meslektaşı © ya” mahcup mevkie düşer. sahibi de onu bir daha maz. Bu suretle az zaman !$ mütehassıs O mütchassıslığı! çıkar ve gayri maruflar zü ne dahil olur. ,,. ğ Evlenme Merhum Mehmeet Ali si kerimesi ve doktor Oams” rafettin Beyin hemşireleri sz ce hanim ile Bosnanın Noavi kasabası eşrafından 4 leyman Beyle akitleri icra miştir. Tarafeyne kene 2 adetler temenni ederiz, ;

Bu sayıdan diğer sayfalar: