16 Eylül 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9

16 Eylül 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

btabülde Gezintiler ç Ri Beyazıtın üç meşhur adamı iksaraylı Mustafa - Aşık Şaban - Ufak paracı kadın !- m ar ola Hasan Beyden, Üskü- | bey veya birer malmüdürüdür: et Hanımdan, Eyüplü Ri sonra Beyazıdın en b, * gedikli tipleri şimdi k yir Mustafa, âşık Şa- X Paracı kadmm.... N beş üç tip, şimdi, oranım, he- günkü canlı şenliğidir. m” tramvay yolundan Mustafa sökün etti, geliyor. Kü her vakitki sopası, bir e Nia vakitki teneke kutusu, ğunda her vakitki defter- ağıtları, başı öne eğik, göz- 7 t, kendi kendine bir şey- ti rek yaklaşıyor. ra Mustafaya bir ik >— Mustafa merhaba! i , merhaba, merha- pe anın ağzından cevap ola kan bu üç merhaba, biribiri » © kadar çabuk çıkar ki bu neyi biribirlerile cemetse- nlamncal tarzda ve adam “merhaba,, ancak mey- h Belebilir. , saya sol taraftan diğer bir * — Mustafa ne haber? — j Haber yok, haber yok, haber a üç “haber yok,, ta tıpkı mer- Mai, ili üçünü bir araya top» iğ a bir “haber yok,, | Mu N SİAFA müthiş kah İk nargil iş kahve, sıgara Li © tiryakisidir. Ağaçların ti sandalyeye çöker çök- üözüne kestirdiği eömertler- | irine seslenir: ik Ben kahve isterim, kahve, İk *! Nargile isterim, nargile, | a nargile! İk “tafanın kahvesile nargilesi ni artık zevkine, neş'esine nl olmaz, öyle keyiflenir öyle ,€nir kahkahalarile bütün b MU çınlatır ve boyuna anla- anlatır, Fakatne anlatır, yabilene aşk olsun! anın bütün aklı fikri he- Ri kimin adam olup ki- 3 am olmıyacağındadır. Kah- v İbiş çeker ve gözüne kim ili- pie onu göslerir: Bu adam olmaz bu, bu adam , bu herif adam olmaz, herif adam olmaz, bil- v olmaz. O adam olmaz PE bilirim önu, ö adam olmaz öğe (bu adam ol ) diye gösterdiği adam, hiç temiz pak giyinmiş, li tavırlı bir beyefendi Kr öyle şeylere pek »,,' Sa kılık kıyafet falân X zelir, Yeterki kendisine * yüz gösterin, o derhal *n Ka el bir dost kesile- y sokulur ve derhal Ya sizi, yahut yanınız- | ee bütün ahaliye ek bağırır; Kü m Adam olmaz bu, vallahi adam olmaz, billâhi bu yla olmaz! du efendi? , 5 agi amca mı, amca da er , vallahi olmaz, billâ- yl “ iltifat eden bütün sa- Wslafa için birer amca zlar da ya birer Emin — Emin Bey adam olmaz, val- lahi olmaz, billâhi olmaz! Hah hah, hah, hah! Malmüdürü adam olmaz, vallâhi olmaz, billâhi ol- maz! Hah, hah, hah, hah! Mustafanın dayağı da pek meş- hurdur. Elindeki sopasile daima adam döver: — O adam olmaz herifi döv- düm gene! Bastım sopayı, bastım sopayı! Dün gece gene vukuat yap mıştı, vukuat yapmıştı. Yaaaaa.... Vukuat yapmıştı, çaldım sopayı, nbulun bu meşhur tiplerini tanımaz mısınız ? çifte telli, daha sonra bir elde tep si, bir elde saz masa masa gezin ti başlar: — Oh, aşağıdan yavrum, aşa- ğıdan! Bey babacığım fakire hor bakmayın, verin Şabana, gitmez yabana! Ramazana beş altı bir şey kaldı, hoşafınız bol olsun, sev- diğiniz de dul olsun! Şayet ufak paranız yoksa sayenizde kâğit para da kabul ederiz. Oh çifte tel lim iki kavrulmuştur. Bey baba- cığım, Oooooh! haydi bakalım, tara nara nay, tar laylay, tir lay lay, tiralay lay lay, lay Jiri liri liri lâm! — Eyvallah delikanlılar, hoşa- fınız bol olsun, Şaban kölenize uç- lanın bakalım! Bir çifte kavruk muş ta size yapayım! Beğenmez- | seniz paranızı taahhütlü iade ede- rim. Malüm a, çifte telli bu, yetmiş i iki damardan süzüle süzüle geli- iyor, hoşafınız bol olsun, sevdiği- AksâraylıMustafa Aşık Şaban! niz dul olsun! çaldım sopayı, çaldım sopayı! O adam olmaz o, o adam olmaz 6, vallahi olmaz, billâhi de olmaz! Galiba, Mustafanm Fatma ha- nım isminde bir de sabık sevgilisi varmış. Bazan ona bu sabık sev - giliyi sorarlar. — Mustafa Fatma Hanım ne yapiyor? — O adam olmaz o, o adam olmaz, vallâhi olmaz, billâhi ol- maz! Dayak ister o, dayak! ben sopa ile döveceğim, atacağım sopayı, atacağım sopayı! Hah, hah, hah, hah! — Mustafanın bir derdi de pa- radır. Sağdan soldan kendisine gü lümsiyen oldu mu hemen bastırır: — Para, para, para, para, para! — Ulan parayı ne yapacaksın Mustafa? — Para, para, para, para, para! Mustafa Beyazıttaki ağaçların altında kahvesini, nargilesini iç - tikten ve biraz da mangır topla- dıktan sonra kalkar, gözleri yer- de, başını iki tarafa sallıyarak Ak- srayın yolunu tutarken elinde sa- zile âşık Şaban damlar. âşık Şa- banın asıl ismi Debreli Salihtir. âşık Şaban müstear namıdır. Dört telli küçük curasile gayet kıvrak curcuna havaları ve çifte telli ça- lar evvelâ meydanın ortasına otu- rup sazile umumi bir konser ve- rir, sonra gene sazını çalarak ve oynıyarak her masayı ayrı ayrı do laşıp parsasını toplar. İşte, oda geldi. Hem çalmıya, hem söyleme- ğe başladı: Ali Beyin bahçesinde kum kaynar Kum kaynar Ali Beyin kaynanası çift oynar çift oynar | Aklımı da aldın çili kız Canımı da aldın çili kız Afacana gelesin çili kız Bunu böyle bilesin çili kız! Arkasından bir Rize havası: Kara deniz uşağı, Yaman bağlar kuşağı Ha o kızın anası, Şimdi geçti aşağı! Aşık Şabanı ufak paracı kadın takip eder. Bu zavallı kısa boylu, daima güler yüzlü, sıcak kanlı, biraz meczupça ellilik bir muhacir kadıncağızdır. Zihneno kadar dalgındır ki önüne yaklaştığı ma- sada kim var, kim yok, pek far- kında olmaz. Nerede bir insan gölgesi görse sokulur, Rumeli şi- vesile elni uzatır: — Yok mu ufak paracığn ve- resin bana! Var mıdır ufak pa- ran veresin bana! Veren verir, vermiyen surat © der, bazıları da zavallı hatunca- ğıza takılır: — Ufak parayı ne yapacaksın, lira mı bozduracaksın? — Haha, lira ne gezer bende? — Yalan söyleme sende lira çok, hem de altın lira! — Yok vallâh, olsaydı takar- dım boynuma! — Sende çok altım varmış di- yorlar! — Var idi ama, kaldı memle- kette! — Şimdi topladığın bu ufak paraalrı ne yapacaksın? — Alacağım ekmek! — Yalaaan! Ekmek almıyacak- sın? — Ne alacağım ya? — Gelin olmak için saklıyacak- mışsın! — Ha ha! Üyle ya! Gelin ola: cağım ya! Beni alacak Kâmil! — Hangi Kâmil? — Acı çeşmedeki Kâmil! — Kâmil seni sevmiyormuş? — Sever! İş bu raddeye gelince hatunca- ğızın neş'esi ve gülmesi artar, e- lile konuştuğu adamın sırtını sıva- mıya başlar ve gene sözü döndü- rüp dolaştırıp ufak paraya geti“ Yi — Yok mu veresin ufak paracı- ğın bana! — Haha lira bozduracağım, liralar kaldı hep memlekette! İsterim ben şinci ufak para! İşte size Beyazıdın pazarola Hasan Beyinden, Üsküdarlı Saffet Hanımından ve Eyüplü Hidaye- ! tinden sonra üç meşhur tipi daha!. Bakalım bu üçten sonra daha ne- Huy binam, huy çakırın kızı huy! | ler göreceğiz? Bunun arkasından bir de enfes ğ OSMAN CEMAL e e Şe e ge ANNA Parasız e turızm ve sermaye Bir memlekete seyyahlar, kendi mem- leketlerinde görmedikleri şeyleri görmiye gelirler .. Türkiye otomobil ve Turing kulübü, Türkiyeye seyyah celbi hakkında son günlerde vaki bası neşriyata istinat ederek bize bu noktadaki noktai nazarlarını bil- dirmiştir. Bu ma'ümata göre Istanbulda turizmin inkişafı için, hayale kapılmadan, ilk yapıla- cak işler bugün taayyün etmiş- tir: Malâm olduğu üzere seyyah celbeden memleketlerce turizm faaliyeti zamanımızda “Actif,, ve “Receptif,, olmak üzere iki kıs- ma ayrılmıştır. “Tourisme actif,, in vazifesi turisti kendi memleketinde ve yabut bunların külliyetle uğra- dıkları ecnebi memleketlerde a- rayp bulmak ve oralarda mer- kezler tesisile muhtelif ve müte- nevvi asri propagandalar saye- sinde memlekete celbetmektir. Bu hususta Türkiye Turing ve Otomobil kulübü kendisine ve- rilen vesaite nazaran ve nisbe- ten Avrupadaki mümasil cemi- yetlerden pek çok fazla faaliyet ve muvaffakiyet göstermiştir. Fazla vesaitle o nisbette müte- zait iş göreceği tabiidir. “Tourisme receptif, e gelince buda omanasindan anlaşıldığı veçhile seyyahı iyi kabul etmek hazırlamağa matuf olan dabili faaliyetleri ihtira eder, Bu faa- liyetler bilfiil (o hükümetler ve hükümetlerin muavenetlerile be- lediyeler, ,Turing Oklöpler ve Syndicates o dinitiativeler | tara- fından idare olunur, Dünyada en mühim turizim teşekkülleri olan beynelmilel Turing klüpler ittihadı ile beynelmilel Otomobil klüpler ittihadı beynelmilel tu- rizimi tesbil eden her vasıtayı istihsale çalışırlar. “Tourisme receptif,, e yol ve konfor demektir. Turistler bu iki şarlı haiz memleketlere kendi memleketlerin de görmedikleri şeyleri görmeğe gelirler. Bir memlekete gelecek © seyyahın seyyahatını üzülmeden, sinirlen- meden ikmal ve iyi intibalarla avdet etmesi Turizimin terakkisi için birinci şarttır, ve ilk kabul buduttaki gümrükten başlar. Oteller ve Seyyahlar Malümdur ki turist uğrağı olan memleketlerde her keseye göre oteller ve pansiyonlar ve bunla- rın ber türlü teferruatını ve fiat- larını tesbit eden otel rehperleri vardır ve her sınıf oteller dere- celerine göre ikamet edilebilir bir haldedir. Halbuki bizim fi- atları nisbeten çok yüksek ve belediyece tesbit edilmemiş olan birinci ve nibayet ikinci sınıf o- tellerimizden maadaği pek müh- mel ve hatta bazıları sükenaya elverişsiz bir vaziyettedir. Otu- racak bir oteli olmıyan Sivas gi- i bi pek enteresan şehirlerimiz İ vardır. Bundan sonra şehrin ale'ümum nezafetile yiyecek içecek şeyle- rin cins ve fiat noklai nazarın- Sayıfa 9 dan şiddetli bir kontrol altında bulunması ve fikrimize göre alış verişte emniyeti selbeden pazar- lık usulünün kaldırılması lâzımdır. Otellerimiz turizm malzememi- zi vasi mikyasta kullanmalıdırlar. Istanbul nakliye vasıtalarındaki yolcuların Jâubalilikleri milli ter- biyemiz hakkında ecnebilere fe- na tesirler bırakmaktadır; bunun da ıs'abı polis ve belediyeye aittir. Camiler ve kuleler Şehrin ziyaret programına da- bil olan camilerimizle sair eski ve mühim eserlerin mühmel bir balde kalmaları kırık ve dökük bir manzara arzetmeleri ve cami avlularını ot bâsması haysiyeti milliyemiz namına cidden tees- süf olunacak bir haldir. Bugün Ayasofya camiimiz bile bu va- ziyettedir. Ve bu imhal zengin medeniyetimiz namına mucibi hicaptir. Mühim asarı atikanın bakımı meselesi en evvel hallolü- nacak işlerdendir. Galata kulesi etrafının tanzimi ile kuleye bir asansör konulma- sı tali olmakla beraber iyi bir fikirdir, ve buraya edilecek mas- raf da varidatile karşılaşır. Malümdur ki bir memlekette turist kendi memleketinde gör- mediği şeyleri görmek için gelir. Istanbula gelen bir Amerikalıyı asri büyük binaları fabrikaları- mızı, göstermekle memnun ede- meyiz. Bu itibarla evvelâ eski kıyafetlerimizi tayin ve tesbit ederek bunları gösterecek bir kıyafethanemiz olması lâzımdır. Bugün dünyanın en asri millet- lerinin turizm için yaptıkları pro- paganda asarının hepsinden mil- li kıyafetler, milli danslar gös- terilmektedir. Bir ecnebi, meselâ büyük madeni testisile ve süslü kıyafetile limonata salan seyyar bir satıcıyı yeni yapılan büyük asri apartmanlarımızdan daba büyük bir zevk ve alâka ile te- maşa eder ve bunda medeniye- timize dokunacak biç bir şey yoktur. Turizme yarıyaçak hiçbir ser- mayesi olmıyan memleketlerin bu yeni altın madenine bütün kuvvetlerile sarılarak turizm akı- nını kendi memlaketlerine çevir- miye çalıştıklarını intibah ile gör- mez ve bundan dolayı arkada kalır isek çok yazıktır. Bu gibi şeylerin hazırlanması, tertibi belediyelerle turizm teş- kilâtına aittir, ve büyük masrafa mütevakkıf değildir. Medeni gö- rüş, bösnü niyet ve teşkilât me- selesidir. Fakat neticede hem milleti barice tanıtmak ve sev- dirmek, hem memlekete para sokmak itibarile siyasi ve iktı- sadi faydalar her tahminin fev- kindedir. Türk vicdanlı, Avrupa kafalı yeni iktisat vekilimizin bunu ta- mamen takdir ederek icraatı mübremesi sırasına turizm faali- yetini koyacağına emniyetimiz vardır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: