28 Eylül 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

28 Eylül 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

& ri W evo agi vi e! © Beyaz Bizim eve gelen ziyaretçinin adedi bir DIŞTA ya a Er Li Kadın Ticareti Dört günde 120 yi bile buluyor Yazan :? — Böyle bir evde yaşıyalıdan biri memleketin (güzelliklerini seyretmeğe vakit bulamaz. Seher vakti ve saat dokuzda istirahat i- çin kapı kapanır, o da eğer kala- balık çatmamak için erkenden bi- ri gelmiş bulunmazsa.. (Burası durmadan işler... 1 Onun ifadesinde de geçen gün Jak La Roz'un ifadesinde hisset- tiğim hayret ve takdir eseri hisse- diliyordu, Devam etti; — Buranın adamlarmı dünya» da tasavvur edemezsin. Dünyada başka hiç bir düşünceleri yok ders sin Müthiş şey! Bir kazitadan çı- kar en yakın başka bir kazitaya dalarlar. Böyle mahlüklara dün- yanın başka bir yerinde tesadüf edilebileceğini zannetmem. Bunu | söylerken kadında, dükkânından | çıkan müşterilerin tekrar başka dükkâna girip yemek yediklerini gören bir ahçının teaccüplü ve mazun bali vardı, Gözleri daldı. Geçirdiği hayatı bir sinema şiridi gibi seyrettiği an laşılıyordu. Sonra içini çekti ve sözüne devam etti; — Sen de anlarsın ya! Böyle bir meslek insanı yıpratır. o Sana bir şey söylersem inanmazsın. Bunu romanlarda bile yazmamışlardır . Düşün yavrum ki benim ka>itam gibi bir evde günde gelen ziyaret çinin miktarı sekseni, yüzü bazan da yüz yirmiyi buluyor. Artık va- satiyi sen ona göre hesap et.. Fil- hakika kâr çok, beher ziyaret beş .pezodur. Hesabını yaparsan ol- dukça kazandığımı anlarsın. Bu paranın yarısını hane sahibi, ya- rısını da adamım alır. Yevmiye aldığımız parayı değme ticaret « hane kıramaz zannederim. Fakat "bu parayı ikazanmak için adam | akıllı çalışmak lâzım, Burada tem bellik sökmez. Tembel bir kadın gelecek olursa çabuk foyası mey- dana çıkar. Vasati para biraz düş- © dü mü patron suratı asar, Bir iki defa ihtar eder, eğer vasati düş- mel dem ederse kapı dışarı eder. parça başıma çalışmak derdinin fenalıkları derler.. Öyle ya! Bugün şu kadar iş gördün. Yarın o kadar iş yapmadın mı?, Sünle çekiliyorsun.. (o Niçin? Ben bunu haksızlık addediyorum. Hoş adalet nerede vardır ki.. bana derdi ki: “Kızım dikkat et, parça başma çalışmak kadar dertli bir şey yok- tur! İnsanı adam akıllı istismar ederler!,, o Çok haklı imiş.. Baba sözünü dinlememenin derdini çe- kiyoruz işte.. İnsan bir kazitadan © kapı dışarı edilirse diğerinde yer bulabilir. Fakat ne olursa olsun yeni kazita ötekinden bir derece düşüktür. Burada daima alçalmak var.. Asla yükselmek yoktur, Mes leğimiz çok garip meslek! Öteki mesleklerle taban tabana zıt. Ev- velâ herkes gezerek, dolaşarak çalışır. biz bunun aksine: Sonra öteki mesleklerde günün birinde işlerin düzelmesi ve vaziyetin sa- lâh bulması ümit edilebilir, Bizde Buna imkân yoktur. Her tebe aleyhimizedir. Daima aşağı doğ- Yü yuvarlanıyorüz.. En iyisi çok Dai ek e g8İ di Tefrika : 12 yer değiştirmemeğe bakmaktır . , Bunun için de genç olmak lâzım . | Yoksa yaşayacak olursa sonu fe- na... Dünyada bizim mesleğimiz kadar garip meslek olamaz. Yor- gunum, halsizim, biraz dinlenme- ğe muhtacım.. Esnedi.. Yüzünde ilk defa o- lara endişe ve elem âsari gördüm. Parmağı ile misafirlerin toplandı. ğı salonu gösterdi: — Halbuki dinlenmeğe vaktim yok.. Orada kimbilir kaç tanesi beni bekliyor.. Eğer geçiktirecek olursam sonra müşteri kaybede- rim, — Ben girerken, dedim, içeride beş kişi vardı. Hiddetle yerinden sıçardı sonra cevap verdi; — Merak etme şimdi on tane İ dir... Mütemadiyen sarfediyorum . Fakat bitmiyor ki, biri giderse be- şi geliyor; mübarekler tahtabiti gibi... Ruhunun ısyanı bu kadar sür - dü.. Sonra gene mesleğinin icabı olan rehavetli ve sakin hali avdet etti ve dedi ki: — Çok nazik davrandın cicim.. Geldiğine teşekkür ederim., Ge - ne oğra iyi mi?. Adresimi def- terine kaydet de görüşelim.. Dışarı fırladım.. Hem yolda gi- diyor hem de bu feci hayatı ta- savvur ediyordum. Zavallı genç kadının bana söylediği sözler hâ-, Tâ kulağımda ötüyordu: — Ah!.. Bu meslek yok mu?.. Bu meslekte insan mütemadiyen düşer.. Bu mesleğin yükselmesi yoktur. Bizim yaptığımız iş kadar garip iş nadir bulunur. (Devamı var) | Kari sütunu: Çöplerden çok haklı bir şikâyet “Kulalı Kadıoğlu Ziya,, imsa- sile aldığımız şu mektup calibi dikkattir : “Edirnekapısına temdit edilen tramvay ve geniş uzun yol pek gözel bir hale getirilmiştir. Mevkii yüksek ve havadardır. Bu itibarla binlerce balk cuma ve pazar günleri akın akın sur haricine çıkarak hava almağa çalışır, Halkın çoğu yeni baştan tes's edilen bağlara gider. Bağ- lara giden yolların en kestirmesi Bayrampaşa - Maltepe caddesi- dir. Bu caddenin 150 metro ile- risinde birisinin tarlası çöplük ittihaz edilmiş. Yüzlerce araba buraya çöp taşır. Buranın sahibi de ilkbahara doğru tarlanm ke- narlarını kazar ve eker. Bu esna- da çöpler kısmen tarlaya ve yol kenarına atılır. Bu çöplükten başkalarının çöp alması memnu- dur. Bu çöpler halen caddenin nihayetine doğru yol üzerine ve kenarına depo edilmektedir. Pis kokudan bu şoldan geçmek pek güçtür. Bu halin önüne geçilme- si ve sıhhati umumiyenin vika- yesi için nazarı dikkati celbet- tirmenizi rica ederim efendim.,, RAM A ğa VAKT aydanberi or- tadan kaybolan bir Pariste sabık Türk bahriye za- bitanından Hikmet Bey isminde bir zat dört aydanbeti esrareh- giz bir surette kaybolmuştur. Hikmet (Bey Gazi Ahmet Muhtar (Paşanın dul zev cesi ile evlenmişti. Geçen ilkba- harda mühim bir mirasa konmak için Parise gelen bu zat 20 Mayıs tarihinde Lozana giderken kay- bolmuş ve izini bulmak mümkün olamamıştır. Hikmet Bey Ahmet Muhtar Paşanın zevcesini aldığı zaman eline bir kaç milyon para geçmiş ve bu parayı türlü eğlencelerde yemiye başlamıştı, Sık sık Parise gelerek eğlence mahallerine o gi- derdi. Son gelişinde az durmuş ve Mahmut Muhtar Paşanın ya- nma gitmek üzere Paristen ayrıl- mıştır, Hikmet Bey Mahmut Muh tar Paşa ile buluşarak iki sene ev vel Kan'da vefat eden Bedrettin Muhtar Beyin mirası hakkında mevcut bir ihtilâfı halledecekti. İsviçre Bankasında 80,000 dolar- lık bir mirası taksim etmek lâzım geliyordu. Hikmet Bey on dokuz Mayıs tarihinde Mathurim soka- ğmdaki 50 numaradaki oodasmı terkederek Paris — Liyon — Ak- deniz sürat katarı şirketinden Lo- zan için bir bilet aldı. Ertesi gü- nü Laroşe indi ve istasyon oteline giderek bir oda tuttu. Otelci erte- si günü yatakta yatılmış olduğunu ve odayı tutanm bulunmadığını gördü. Yalnız eşya olarak bir ba- vulla bir semsiye vardı, Otelci me rak ederek bavulu açmış içinde yalniz kirli” çamaşır “olduğunu görmüştür. Bir kaç gün sonra ken disine telefon edildi. Hikmet Be- yin eşyasmın Cenevredeki Türki» ye konsolosluğuna © gönderilmesi bildiriliyordu. Otelci oda kirasını almadığından eşyayı göndermedi fakat iki gün sonra yirmi frankla Türkiyenin Cenevre konsolosluğu başlıklı bir mektup aldı, Mektup- ta eşyanın Sidney otele gönderil- mesi yazılı idi. Otelci bu sefer eş- yayı gönderdi. O vakitten beri namadı, Hikmet Beyin Paristeki dostla- rından Agamenjan isminde bir Ermeni sarraf ta demiştir ki: — Hikmet Bey Lozana bilet a- lırken beraberdim. Hikmet Bey bana ayrılırken: “On beş gün ka- dar yoğum. Arasıra mekteup gön- deririm. Yanıma az para aldım. Fakat dönüşte yüklü geleceğim.,, Demişti, onu bir daha göreme dim. BerlindenLondra- ya 4,5 saatte » » gidiyorlar Berlin, 27 (A A) — Bremenin Focke Wu'f atölyelarında inşa edilmiş olan Falke tayyaresi Av- rupanın en sür'atli tayyaresidir. Berlinin Tempelhof tayyare li- manından yapmış olduğu ilk umumi uçma teşebbüsleri büyük bir muvaffakiyetle neticelenmiş- tir. 3 yolcu nakledebilecek olan bu tayyare, 200 beygir kuvve- tinde bir motörle mücehhez olup saatte azami 255 kilometre katet- mektedir. Binaenaleyh, Berlin « Londra battını 4,5 Berlin - Viya- na battınıdâ 2,5 saatte katede- cektir. Mütercimi : Zonguldak mebusu Halli Çocuğun o ağlamasında bile cazibe vardır. Hiddet veya ız- | bettiren tabiata muhalif bir id- İ diadır. tıraptan doğan O ağlamalardan değil fakat darğınlığın mahsulü olanlardan bahsediyoruz, Çocu- ğun ıztırabı, bilâkis yürek parça- layıcı bir mahiyettedir. Çünkü sebebini anlayamazsınız çünkü bu körpe yavrunun taravetile kendisini tazyik eden oztırap arasında nisbet ve münasebet göremezsiniz. Çocuğun hiddetini, aciz ve cehil kelimelerile izah etmek mümkün o'makla beraber az çok sakil ve münasebetsizdir. Halbuki çocuğun dargınlığı bi- lâkis en dana yakın şeylerden biridir. Bu sebatsız mah'ük ne kadar ehemmiyetsiz şeylerden kederlenir ve ne kadar ehemmi- yetsiz sebeplerle yola gelir. Ço- cuğun pek kolay ve pek çabuk kederlenmesi, beşeri hayattaki büyük ıztırap ve sefaletlerden tamamen uzak ve bihaber oldu- ğunu ispat eder. Bundan başka pek hafif bir sebebin pek patır- tılı bir ıztıraba meydan verdiği. ne bakarak aynı zamanda hem baz, hem de teessür duyarız. Maamatih: Çocuk, neşesi kadar, kederide çok olan bir varlıktır. Denilebilir ki; Çocuklar da ken- dilerini az çok gayrı iradi dü- şüncelere kaptıran büyüklerde göremiyeceğimiz veya pek madi- ren tesadüf edeceğimiz bir ke- der bolluğu vardır. Buna mu- kabil, büyüklerde keder, dar. “ba derindir; ruhu mütemadiyen oyar durur, zahiri değildir. In- sanını iç varlığını kırar ve tahrip eder, Halbuki çoçuğun kederi, büyük bir patırdı ile parlar, bir dakika içinde bütün ruhunu is- tilâ eder. Fakat hiçbir iz bırak- madan geçer gider, Adeta; bir nevi, bayat işaretidir. Bu man- zara karşısında aynı zamanda bem haz, hem teessür duymamı- mızın sebebi işte budur. Hülâsa: Çocuğun bütün hâre- ketlerine dikkat ediniz; hepsinin de hoşa gidecek şeyler olduk- larını tasdik edeceksiniz. Çünkü bunlar dogu, hür, bahtiyar, masum, emin ve mutmain bir varlığın şahitleridir. Çocuk ha- yattan tamamen bihaberdir. Dert- li olmaksızın dertlenir, acı duy- madan ağlar. Bazan fenalık ya par, Fakat şerir ve fasit değil dir, fenalık nedir, bilmez. Dik- kat ediniz: Tabiatın her tarafta yetiştirdiği. müstesnalardan bahs etmiyoruz: Şüphesiz cismani ve ablâki sefaletlerin © birpaladığı öyle çocuklar vardır ki: Bunlar beşeri sefa'et duygusunu vak- tından çok evvel benimsemişler- dir. Bundan başka sefilâne ye- tiştirilmiş veya fıtrattan sefil bir istidat ile doğmuş öyle çocuklar vardır ki: İbtirasları henüz duy- madıkları halde bütün fezahat- lerden haberdardırlar. Fakat umumi bakım noktasın- dan çocuk daima iyidir, daima bahtiyardır; fakat ne bilerek iyi- dir, ne istiyerek babhtiyardır. Kendilerini betbinlikten kur- taramayan bazı müdekkikler, çocukta beşeri fesadın mevcu- diyetini iddia etmek isterler. Fakat bu çocuğu (munhssıran zarif, nazik ve şen olmasından değil sade, saf ve gafil olma. ii ATLET zabit: Hikmet Bey Çocuk neşesi kadar kederi de çok olan bir mahluktur i mz Ey nz sından dolayı) sevmemizi ics” Çocuğun asla fenalık yapma” dığını iddia etmek halta bazi kerre bü fenalığı istiyerek yap” tığım inkâr etmek istiyoruz. Fa“ | kat evvelâ düşünmeliyizki ço* cuklukta muhtelif devreler vardır Eyilik ve fenalık fikrinin her hanki bir devrede çocuğun zih- nine gireceği ve bu itibarla ruhuna iradi bir fenalık temayür lünön nufuz edebileceği inkâr | edilmez. Eu devrenin çocukla” rın kabiliyetlerine göre veya geç geleceği o muhakkaktır. Fakat, bütün çocuklar için bir ilk ço- cukluk devresi vardır ki: tama” men tabiidir. Bu devrede çocuk fenalık yapa bilir, fakat bilme- den veya hiç olmazsa anlama- dan yapar. Şüphesiz bir şeyin fena olduğunu takdir etmekle beraber Oyapa bilirde onu . asıl bilmediği (kötü bir şey yapmanın meden fena) ola- . bileceğini anlamaktan ibarettir. | Çocuklar hakkında hüküm ve- tirken, kendi ef'alimize tatbik ettiğimiz. ölçüyü” kullanmaktan sakınmak lâzımdır. Bazı hare- | ketler vardır ki büyükler için | pek fena telâkki edildikleri hal- de çocuklar için velevki kasden “ irtikâp edilmiş olsunlar hiçbir - mana ifade etmezler. Çünkü ço- © cuk ba 7 emen e vurara m hk i Maamafi al azi klar harekât. leri bazan pek vahim-neticelet | verebilir: Meselâ, Jan Jak Rus” | sonun Çitirafat) ında naklettiği | ve mesuliyetinini masum bir hiz- | metçi kadına yüklediği şu meş- | bur mendil hırsızlığı, Şüphesiz | bu harekette hakikaten mekruh bir leâmet, âti için derin şeâmet vardır. Fakat, kendi ifadesinden de anlıyacağımız veçhile Jan Jak Russo pek kısa bir çocukluk l devresi geçirmiştir. Bundan baş“ | ka, gerek iyilikte ve gerekse götülükte fevkalâdelik göstermiş" olan şahısların münferit hareket“ lerini mülâhaza ederek çocuklar |! dan salim olduğunu da iddia etmedik. Bu noktada: iki türlü kusur mülâhaza etmek lâzımdır. Çocuğun fıtratında mevcut o'an rinciler; çocuğun sevimli halini ği: izale edemezler. Vakıa bunları ıslah etmek için dikkat ve ibti- mamla çalışmak lâzımdır. Fakat izale edilmesi ve hatta kötün den çıkarılıp atılması elzem ola8 kusurlar bunlardır. Müstesna ©“ larak bu münasebets'zlikler bağ la bir taraftan sirayete mani o” mak, diğer taraftan sirayet e* miş olanları izaleye çalışmak 14 zumdır. —i | i hakkında büküm yürütmek: caiz l değildir. ii Çocuğun, fenalıktan bihaber olduğunu ifade ederken kusur | kusur, bir de fena bir terbiye- (, den gelen ve yabut herbanği | bir tabi istidadın teşvik edilme sinden hasıl olan kusurlar, Bis” bazan da idare ederek taham” mül etmek zaruri olur. Diğerleri ekseriya, zarafet ve nezakel | maskesine bürünürler. İşte asil çocuklarda fıtri gibi görünürsö X. de umumiyetle bizden sir 1 ettikleri muhakkaktır. Bu , ,

Bu sayıdan diğer sayfalar: